Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.Bölüm

@yarenbay30

11.Bölüm: Yeni Baştan

 

Yağmurun yerini güneş alırken havanın da ne yapacağını bilmediğine kanaat getirdim.

 

Ne kadar gittik, gideceğimiz yere varmamız ne kadar sürdü bilmiyordum.Merkezden bayağı uzaklaşmıştır.Doğayla iç içe ve ıssız diyebileceğimiz bir yerdi burası.Hiç görmediğim yerlerden geçiyorduk.Arka koltukta ,sağ cama yapışmış bir şekilde titreyen ellerimi de dizlerimin üzerine koymuştum. Tedirginliğimi belli etmemek için olabildiğince dik durmaya ve arada da taksiciye kaçamak bakışlar atmayı ihmal etmiyordum.Yoldan beri hiç susmayan telefonum cebimde bir kez daha titrerken ,elime alıp ekranına bilmem kaçıncı kez baktım.

 

Dilaydan 5 ,Semadan ise 13 cevapsız arama vardı.

Gözlerimi kapatıp titrek bir nefes verdim.

 

Telefonu açarsam nerde olduğumu sorup yanıma gelmek isteyecekti.Açmazsam da bana ulaşamadığı takdirde ortalığı ayağa kaldırma ve olayın aileme ulaşma ihtimali de vardı.

 

Taksicinin telefonunun çalmasıyla,kendi telefonumu sessize alıp cebime geri koydum ve konuşmalarına odaklandım.

 

" Efendim"

" Evet,evet yanımda" diyerek göz ucuyla bana bakış attı ve önüne döndü.

" Nerdeyse geldik Doğan bey."

 

Karşı tarafın ne dediğini duyamasamda taksici onaylar mırıltılar çıkardı, ardından telefonu kapattı.

Babamla tehdit edilmesem bilirdim ne yapacağımı da neyse....

 

Arabanın hızını biraz daha arttırdı.Geçtığimiz yerde evler yada saray yavrusu demem daha doğru olacak, sadece mimarisine bakarak bile ,zengin diyebileceğimiz nice insanın ulaşamayacağı yapılardı.

 

Normal bir seyirde giden taksi ilerlediğimiz yoldan U dönüşü yaparak yukarıya ,taşlı bir yola girdi. Çok sürmeden de büyük ,demir kapının önünde durdu ve korna çaldı.Bu demir kapının sürgüsü öbür uçtan tamamen açıldı.

 

Taksi içeriye doğru ilerledi.

 

Gözüme çarpan ilk şey Saray yavrusunun önünde dağınık bir şekilde dizilmiş son model,her markadan olan arabalar oldu.

 

Gözlerimi zar zor arabalardan ayırıp eve baktım.

 

Tüm bu arsanın mahallemizden daha büyük olduğunu iddia edebilirdim.Etrafını saran kocaman duvarlar ile kaleye andırıyordu.

 

Bir katil bu kadar zengin olabiliyormuydu gerçekten? Buraya sahip olabilmek için kaç can yakmıştı kim bilir?

 

Düşüncelerimden yanımdaki kapının açılmasıyla sıyrıldım. Ne olduğunu anlamadan,konuşmama bile fırsat verilmeden kolumdan tutularak arabadan dışarı çıkarıldım.Taksiden indiğimde, kolumdan tutan adama göz gezdirdim.Hayatımda hiç görmediğim otuzlarının başında, iri yarı biriydi. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım.Keske bakmasaydım.Yüzündeki çok sayıda dövmeyle bu cennet görünümlü cehennemin zebanisi olduğu belliydi. Korkunçtu.Tiksinip kolumu bırakması için kıvrandım ama başarılı olamadım.Taksinin arka kaputuna vurup,

 

"Bekle." Dedi bozuk türkçesiyle,aksanıyla Almanları andırıyordu. Evin arkası olduğu tahmin ettiğim yere ilerledik.

Pardon o tarafa sürüklendim.

 

" Arkadaşım bıraksana kolumu ,yapıştın kaldın sülük gibi." Diye tekrar kolumu kurtarmaya çalıştım. Kolumu bırakmak yerine daha çok sıkıp adımlarını hızlandırdı.

 

Gördüğüm manzarayla çırpınmayı bıraktım ortamı incelemeye koyuldum.

Havuz başında kızlı erkekli ortalama 20 kişiden oluşan bir grup müzik eşliğinde partiliyordu.Erkeklerin sayısı daha fazlaydı ve tek tiplerdi.

 

Dövmeli.

 

Ürkünç.

 

Tehlikeli.

 

Aralarında geçerken gözler teker teker üzerimde dolaştı.Genel olarak kızların alaycı bakışları üzerimdeydi.

Hah! Şu düştüğüm ortama bak.

 

Sema burada ,bu bakışlar altında olsaydı bir kaç kişinin havuzun dibini boylayacağından emindim.

 

Fena fikirde değildi hani.

 

İlerlerken tanıdık yüzler belli etmişti kendilerini...

 

Gökhan

 

Benim deyimimle; insandan bozma.

 

Yanında çakma kızıl,yarı çıplak bir kızla havuz yanında alkol yudumluyordu.

İnsanın sinirini bozan alaycı yüzü beni buldu.Yanındaki kızda bana dönerken aynı ifade onda da oluştu.Hatta kız yanlarından geçerken bana çelme takmaya kalkmış biraz yalpalansamda kendimi toparlamıştım, amacına ulaşamamıştı.

 

Kolumu kurtarabilseydim de ,çelme nasıl atılır gösterseydim.

Kızı aklımın bir köşesine yazdım.Gözümü ondan ayırıp önüme baktım.

 

Havuz bitiminin 100 metre ilerisinde olan evin arka balkonuna ilerledik.

 

Yine yine oradaydı.Kafasını benim tarafıma çevirdi. Sigarasından derin bir soluk çekti.

 

Ona doğru bir kaç basamak çıktık.Uzun bir masanın baş köşesinde oturuyordu.

 

Tek değildi.

 

Masada hayatımda hiç görmediğim,kolayına da karşılaşamayacağım türde adamlar vardı. Bakışlar benim ve Doğanın arasında gelip giderken,

 

" Bunları sonra konuşuruz."

Diyerek çenesiyle çevreyi gösteren Doğanla herkes ,bizi yanlız bırakmaları gerektiğini anlamıştı.

 

Birazdan kopacak kıyametin sessizliği üzerindeydi. Masadakiler yavaşça dağılınca,yanımdaki adam kolumu bırakıp Doğanın karşısında kalan sandalyeyi çekip beni oturttu.

Sonrada yanımızdan ayrıldı.

 

Dananın kuyruğunun koptuğu yer tam da burası oluyordu sanırım.

Sigarasından son bir iç çekip bahçeye fırlattı görgüsüz herif.

 

"Bu böyle nereye kadar devam edecek?"

 

Anlamaz bir şekilde ona bakarken ne demek istediğini gerçekten anlamamıştım.

 

" Aptallığın diyorum beni çok uğraştıracak mı? Olayların başından beri bir algılayamama almış başını gidiyor. Baktım ki bunun önünü sen alamıyorsun,ben yardımcı olayım dedim.İşe de yaramış gibi."

 

Deyip otuz iki diş sırıttı.

 

Sinirlenmedim ki.

 

Sakinim.

 

Gözlerimi devirdim.Sinir bozucu olabilirdi ama sinirlenmeyecek onunla tartışmaya girmeyecektim. Ne derdi varsa söyleyecek aramızdaki tüm sorunu çözecektim.Sonrada buradan tüm bu olayları ve bu lanet adamı geride bırakıp arkama bakmadan eski hayatıma devam edecektim sonrası ise mutlu son.

 

Tamamen böyle olacaktım:

 

Çözüm odaklı.

 

"Gün geçtikçe ayağıma daha çok dolanıyorsun. Daha yaptıklarının hesabını vermeden birde uyuşturucu ihbarı yapmışsın.Hiç derdim yokmuş gibi seninle uğraşıyorum, bela oldun lan başıma."dedi.

 

Sema'nın yaptığı uyuşturucu ihbarı da üzerime kalmıştı.

Ben kendimi aklamaya çalıştıkça daha çok iş açılıyordu başıma.

 

" Dert mi? Hatırlatırım,ben buraya senin adamlarının zoruyla geldim.Peşinden ayrılmıyomuşum gibi konuşma."dedim.

 

Biraz önce çözüm odaklı olacağımı mı söylemiştim?

 

Benim yükselmemle yüzü ciddi bir hal aldı ve aklına birşey gelmiş gibi masada bana doğru eğildi.

 

" Aslında bakarsan belki de peşimden ayrılmamak için yapıyosundur.Sırf ilgimi çekmek için.Çevremde ki diğer kızların yaptığı gibi." Dedi.

 

Gözlerimi yuvalarından çıkacak kadar açıldı.

 

Nee ! Ne demişti o?

 

Onu beğendiğimi mi ima ediyordu?

 

Eli kanlı, beni ailemle tehdit eden katili begenecektim öyle mi?

 

Bu kadarı fazlaydı,beni çevresindeki kızlarla karşılaştıramazdı.

 

"Sen küçük dağları yaratmış edasında, kendini dünyanın tam merkezine dönüyormuş gibi davranıyorsun ama sana kötü bir haberim var." Dedim ve sahte, üzücü bir yüz ifadesine bürünerek,

 

"1. Dünya senin değil güneşin etrafında dönüyor 2. ise ben senin gibi bir adama bakmam.Adam diyorum ama üzerine alınma ,lafın gelişi."

 

Hayatımla bir kumar oynuyordum.Ya tamamen batacaktım yada kurtulacaktım. Gözleri sinirden olsa gerek seğirdi.Elini masaya vurup ayağa kalktı.Refleksle bende kalkmış bulundum.Yanıma geldi. Pardon burnumun dibine demeliydim.

 

Havuzbaşında herkesin dikkatini çekmişti bu hareketlilik.

 

" Benim adamlığımı sorgulamak sana mı kaldı?"

 

Artık konuşmuyor,bağırıyordu.

Etrafta fısıldaşmalar artarken devam etti.

 

" Bir kendine bak." diyerek beni gösterdi sonrada,

" Birde bana bak." diyerek kollarını iki yanına açıp çevresini gösterdi.

" Asıl ben sana bakarmıyım?" Dedi gülerek.

 

Etrafa bakındığımda

herkes duymuştu hatta gülenler bile vardı.

 

' Doğanı seviyormuş.'

'Doğan ona bakmaz'

'Kim ki bu kız?'

 

Fısıldaşmalar ortalığı doldurmuştu bile.

 

Hayatımda hiç bu kadar gururum incinmemişti.

Gözümü onlardan ayırıp Doğana baktım.

Bunu öldürdüm kaç yıl yerdim.

Ceza yatmayada değmezdi ki.

Gülmesini durdurup ellerini cebine koydu.

 

" Asıl konuya gelirsekte bugün ki gibi bir saçmalık yapmaya kalkarsan, bir uyarı daha yapmam" dedi.Elini beline getirip silahını çıkarıp masaya koydu.

 

" Ezer geçerim."

 

Bu kadar insana rezil olmuştum. Karşılık veremeyecek kadar güçsüz olmamdan nefret ettim. Dolan gözlerime aldırmadan, dik durdum.Gözlerimi gözlerinden bir an çekmedim

 

" Götür şunu gözümün önünden, Leo."

 

Beni buraya sürükleyen adamadı Leo.

Leo denilen adam benim basamakları inmemi beklerken ben birkaç adım atıp vücudumu, masaya yaslanmış duygusuzca bakan Doğan'a döndüm. Zorda olsa yüzüme sahte bir gülümseme takıntım.

 

" Yemin ederim ki söylediğin her bir kelime için çok pişman olacaksın.

Herkesin içinde beni nasıl yerin dibine soktuysan, gün gelecek beni yıldızlardan bile üstün tutacaksın.O kadar üstün olacağım ki bana sen bile ulaşamayacaksın. Herkes de şahit olsun."

 

Dedim.Bir şey söylemesine tepkisine bakmadan koşar adım basamakları indim.

Leo denilen adamın bir kez daha kolumu tutmasına fırsat vermeden herkesi arkamda bırakarak ilerledim.

 

Kalabalıkta beliren Gökhan da ciddi bir surat ifadesiyle bana bakarak benim tam zıt yönüme, Doğana doğru ilerlerken hemen arkasından onu takip eden biraz önce bana çelme takıp ,sendelememe neden olan çakma kızılı görünce duraksadım.

 

Bunu yapmazsam pişman olurdum.

 

Adımlarımı tekrar hızlandırdım. Tam yanımdan geçerken, attığım omuzla iki adım yanındaki havuzu boylaması saniyeleri almadı.Düşerken ki attığı çığlığı su çoktan bastırmıştı. İnsanlar bakışlarını benden alıp ona çevirirken gülüşme sesleri kulağıma gelmişti. Arkama bir an bile bakmadan ortamı terkederken hala bekleyen taksinin kapısını açmıştım ki eş zamanla

arabasından inmekte olan ve bana seslenen Baran umrumda bile olmamıştı.

Taksiye bindim.

Gözlerimden yaşlar istemsiz bir şekilde dökülürken,benim aklımda sadece ettiğim yemin vardı.

 

Loading...
0%