Yeni Üyelik
21.
Bölüm

20.Bölüm

@yarenbay30

20.Bölüm:Korkunun Teması

 

"Seninle öyle büyük bir derdim var ki bilmek bile istemezsin Umay?"

 

Benimle derdi olduğunu anlamam için müneccim olmama hiç gerek yoktu.

Bu kadar yaşanmışlıktan sonra yaptıkları ve hala yapıyor olduklarıyla bunun farkına çoktan varmıştım. Sadece bunun değil kinci bir ruh hastası olduğunun kanısına da varmıştım.

 

En son beni zorla yanına getirttiğin de hoş bir iletişim kurmuş olmasakta en azından onun nezlinde bu konuyu kapattığımızı sanıyordum.

 

Sonrasında ben de rahat durmamıştım,kabul.

Onu öldürmeyi bile düşünmüstüm ama haklı sebeplerim vardı.

Ailemle tehdit edilmiştim. Kaç kez tehlikenin kıyılarından dönmüştüm.Herkesin içinde rezil oluşumu saymıyordum bile.

 

Beni rezil etmesinin altında kalmamış olsam da bu beni kötü yapmazdı.

Yaptığım ritüel kesinlikle bu olay üzerindeki haklı ve masum oluşuma leke süremezdi.

 

Çünkü bir işe yaramamıştı.

Tüm sorun oydu.

 

Doğruluğunu bilmeksizin hiçbir hatanın altında kalmıyordu. Her seferinde daha güçlü bir şekilde karşıma çıkıyor ve elinden geleni ardına koymuyordu.

Bütün yanlışlar ve hatalar onu bu kadar sarmalamışken kendi günahlarını görmüyor ve doğru olan her şeyi kendine yapılmış bir hakaret gibi ortadan kaldırmaya çalışıyordu.

 

Herkesin ona itaat etmesini istiyordu.

Benimle bu denli uğrasmasının sebebide buydu.Etrafındaki piyonlar gibi değildim.Yaptıklarına baş kaldırmıştım ve bu da beni yaptığı kirli işlerin önünde tehdit olarak görmüştü.

 

Sırtımı arabanın arka koltuğunun soğuk derisine yaslamıştım.Bacaklarımı olabildiğince birbirine yapıştırdım.

 

Ellerimi ise bacaklarımın üzerinde birleştirip üzerimdeki ceketin kolundan içeri gizlediğim telefonu yavaşça çıkarıp Semaya konumumu attım ve telefonu tekrar kolumdan içeri soktum.

 

Bunları yaparken bir yandan da Doğanı kontrol ediyordum.Tüm dikkati yoldaydı.Kaşındaki yaradan akan kanı bir kaç kez elinin tersiyle silmesine rağmen kan durmuyordu. Belli ki dikiş atılması gerekiyordu. Kaldı ki bu adamı ilk gördüğümden bu yana hiç yarasız beresiz görmemistim.Bu durumu önemsediğide söylenemezdi.

Nereye gittiğimizi bilmiyordum.

Daha önce zorla evine götürülmüştüm. Bu sefer öyle değildi.Evine gitmediğimiz belliydi.

 

Peki nereye gidiyorduk?

 

" Nereye götürüyorsun beni?"

Omzunun üzerinden gözünün ucuyla bana bakıp önüne döndü.Cevap vermeye tenezzül etmiyorda diyebiliriz bu harekete...

 

" Hava boşluğuna konuşmuyorum ben.Madem alıkoyuyorsun beni, açıklama yapmak zorundasın."

Değil cevap vermek gözünün ucuyla da bakmamıştı bu sefer.Sinir herif.Dışarı sesli bir soluk verip koltuğun ortasına doğru kaydım dikkatini çekmek adına.

 

Lakin kıymetlimi daha koltukla tam buluşturmadan gidilen yoldan hiç hesapta yokmuşcasına ters yönlü bir yola girince koltukta soluma doğru sere serpe düştüm.

Sanki taklalar atan bir arabanın içindeydim.Yattığım yerden sürücü koltuğuna bir kaç kez vurdum.

 

" Benim canıma kastın mı var senin?"

 

Şöyle bir düşündümde ,tabiki de vardı. Doğrulup tekrar oturur pozisyona geldim.Saçlarımıda geriye attım.

 

" Sen hak hukuk bilen bir adama benzemiyorsun ama ben seni bu konuda aydınlatacağım.Şöyle ki bizim ülkemizde bir insanı alıkoymanın cezai yaptırımları var. Ben masum,tatlı,küçük,akıllı bir kız olduğumdan bunun cezası eminim ki daha çoktur hem ortada tehditte var. Gel sen beni şu kenarda indir."

 

Dikiz aynasından göz göze gelmemizle yapmacık bir gülümseme takındım.Karşılık olarak göz kırptı.

 

Sapık mı ne?

 

Arabanın önce yavaşlayıp sonra durmasıyla, duraksadım. Hiç beklemediğimden buna çok şaşırmıştım.

 

"Doğru kararı vereceğini biliyordum."

 

Diyerek ellerimi birbirine çırptım. Arabanın el frenini çekip kapıyı açtı ve aşağıya indi.

Benim inmem gerekiyordu.

O neden iniyordu ki?

Acaba rollerimi değişmiştik?

Hiç fark etmezdi.

Tam insafa geldi kurtuldum derken geldiğimiz yere dikkat verince orman yanındaki bir uçuruma geldiğimizi anlamam zor olmadı.

Hemen yanımdaki kapıyı açması saniyelerini almamıştı.

 

Ne yapacaktık burada?

 

" İn."

Yaşına göre kalın çıkan sesiyle koltuğun diğer ucuna çekildim.

 

"Düşündüm de bu o kadarda doğru bir karar sayılmaz."

 

Arkamdaki kapıya olabildiğince yaslandım.

Bir orman, bir o bir de ben.Kafamda oluşabilecek tüm kötü senaryoları kurarken Doğan bir elini kapıya bir elini arabanın tavanına yaslayıp eğildi.

 

"Alacağım cezadan korktum ve seni serbest bırakıyorum.İstediğin bu değil miydi zaten?"

Yine o sinir bozucu sırıtışıyla söyledikleriyle sanki benimle dalga geçiyordu. Kesinlikle dalga geçiyordu. Orman kenarına bırakmakta ne oluyordu. Birinin kaybolsa bile denk gelemeyeceği bir yerdi burası.

 

"İstediğim buydu ama planda bir değişiklik yaptım ben.Bu koltuklar oldukça rahat inan hiç ayrılmak istemiyorum yerimden. Sen git gideceğin yere,gerekli görürsem gelirim peşinden."

 

Doğan gayet rahat bir şekilde yalandan olduğunu bildiği lafları sonuna kadar dinledi.Sonra bir anda arabanın içine kolunu uzatarak beni yakalamaya calışsa da ben sırtımı verdiğin kapıyı açarak arabadan kendimi attım.

 

Onun tutup un çuvalı gibi beni çekiştirmesindense benim inmem çok daha sağlıklıydı.Çantamı göğsüme yaslayıp ellerimle sımsıkı kendime sardım ve istemsiz ileri doğru yavaş adımlar attım.

 

Gerçektende bir uçurumdaydık taşlara vuran dalga sesleri kulağıma geliyordu. Gökyüzü turuncu kırmızımsı tonlara bürünmüş günes batmaya baslamıştı. Bir orman içinde olduğumuz belliydi.

Yüzüme esen esintiyle titredim.Aksam olmaya yakın olduğundan hava soğumaya baslamıstı.

 

Yaşadığım şehrin içindemi dışındamıydım onu bile bilmiyordum.

 

Nereye gittiği belirsiz adımlarımı durdurdum.Sorduğum soru eşliğinde arkamı döndüm.

 

" Niye gel-"

 

Cümlemi yarıda kesen bana doğrultulmuş silah oldu. Tamamlanmamış sözümü geri alıyorum,beni niye buraya getirdiği açıkca belli olmuştu.

 

Beni öldürmek için.

 

Buz kesmiştim.

 

Göğsümde sıkı sıkıya tuttuğum çantam yere düştü. Kalp atışlarım depara kalkarken içimdeki ne yapacagını bilmez panik duygusu bana hiçte yardımcı olmuyordu.Arkadamdan esen rüzgar uzun saçlarımı yüzüme doğru itiyorken hiç bir hamle yapmıyordum.

 

Çevreme bakındım etrafimızı saran ormana. Ölseydim kesin kurtlara kuşlara yem olurdu cesetim.Mezarım bile olmazdı.

 

Keşke.

 

Keşke, herşeyin başında polise gitmiş olsaydım.Tehditleri umursamadan...

En azından kimse bu kadar zarar görmüs olmazdı.

 

Belkide şimdi evimde Fatma ablanın dedikodularını dinliyor olurdum.

 

Ölüm korkusu Fatma ablayı bile özletmişti.

 

Eli silahın emniyetine giderken,silahın horozunu indirdi ve yavaşca tetiği indirmeye başladı.

Dilim tutulmuş gibi hiçbir şey diyemiyordum,söyleyemiyordum.

 

Yapacak bir şeyim yoktu açık hedeftim.

Üstüne atılmam kaçmam önemsizdi.

Ne olacaksa olsundu.

Gözlerimi sımsıkı kapattım ve nefesimi tuttum.Her türlü acı için kendimi hazırladım.

 

Silah sesi ile kuşların bağırarak uzaklasmalarını duydum.Vücudumda herhangi bir sızı hissetmeye calıstım.Bir kaç el daha gelen ateş sesiyle hemen arkamdan gelen şişe kırılması sesiyle bir şeylerin yanlış gittiğinin farkına varıp gözlerimi açtım. Tuttuğum nefesi geri verdim.

Ve nereye ateş ettiğini teyit etmek için kırılma sesinin geldiği yere baktım.Bir kaç kütüğün üzerinde duran parçalanmıs üç şişeyi gördüm.

 

" Korkuttum mu seni?"

 

Duyduğum ses ve ona eşlik eden sinir bozucu konuşmasıyla önce gözlerimi şişelerden alıp ona çevirdim.Silahının içini kontrol etmekle meşguldü.Sinirle gözlerimi kapatıp açtım ve üzerine koşar adım yürüdüm.

 

Benim ona doğru geldiğimi görünce silahını beline yerleştirdi. O rahat tavrından kesinlikle ödün vermedi.

 

Mesafeyi olabildiğince kapatıp elimle omzunu sert diyebileceğim şekilde ittim.Önce elime sonra omzuna baktı.

Temasım onu sinirlendirmiş gibi değilde aksine hoşuna gitmiş gibi bir hâl aldı suratı.

 

"Kafayı mı yedin sen? Şişelere barikat olayım diye mi getirdin beni buraya?

Ya beni vursaydın,ya mermiler bana gelseydi? Eğer ki beni öldürmek istiyorsan böyle basit numaralar yapmana gerek yok. Çıkar silahı sık kafama sende bende kurtulalım."

 

Gözleri tuhaf bir şey varmış gibi yüzümde gezinirken,dediklerimle alakası yokmuş gibiydi.

 

"Seni öldürmek gibi bir planım yok. Eğer öyle bir planım olsaydı bunu evinde de gerceklestirebilirdim."

 

Bunu tehdit,gözdağı,gücünün büyüklüğü...Hangisi olarak algılamalıydım bilmiyorum.Kaşlarımı olabildiğince kaldırıp inanmıyomuş gibi basımı iki yana ağır ağır salladım.

 

"Sana bir şey söyleyeceğim." Dedim dahada ona yaklaşırken,

"Sen gerçektende kafayı yemişsin."

 

Bir elimle de deli hareketi yaptım.

Daha da devam edecektim ki Doğanın arkasından gelen iki ayrı araba farıyla ağzımı geri kapattım.

 

Gelmişlerdi.

 

Yanağımda hissettiğim kalın ve havanın aksine sıcak parmaklarla gözlerimi gelen arabalarda çekip Doğana baktım.Nefesi yukardan yüzüme vuruyordu.

Sanki ellerinin altında dikkat etmezse kırılacak bir vazo varmış gibi kalıbına ve yaptıklarına zıt bir şekilde parmaklarını yanağımdan çeneme doğru yumuşak bir şekilde sürttü.

 

"Bir konuda çok haklısın Umay."

 

Şaşkınlıkla yüzüne bakarken beni buldukları ve bu adamdan kurtulduğum fikri bile aklımdan çıkmıstı.

 

Beni ölmekten bile daha çok korkutacak cümleyi söyledi.

 

"Ben gerçektende kafayı yedim.Bu durumun başka bir açıklaması olamaz."

 

Loading...
0%