@yarenbay30
|
23.Bölüm: Yakalanmak
Marketten çıkar çıkmaz bastıran yağmur,bana hiçte yardımcı olmamıştı. Yol boyu ben mi poşetleri taşımıştım ,poşetler mi beni taşımıştı belli değildi kaldı ki baştan aşağı ıslanmıştım.Zar zor çıktığım merdivenlerin sonuna gelince elimdeki posetleri atarcasına kapının önüne bırakıverdim ve zili çaldım. Annem kapının önünde sanki beni bekliyomuş gibi kapıyı hızla açtı.
" Yine niye geciktin.Misafirler gelmek üzere ve ortada hiçbir şey yok." Derken yerdeki poşetleri alıp içeri mutfağa doğru götürdü.Götürürken de söylenmeye devam ediyordu.
" Bu arada ne aldıysan artık kargo gelmiş sana odana koydum ,haberin olsun." Kapıyı kapatırken terliklerimi ayağıma geçirip montumu bir kenara koydum.Söylediği cümleyle biraz duraksadım. Anneme yardım etmek için mutfağa geçecekken adımlarımı odama yönlendirmiştim. Akşam akşam ne kargosuydu bu? Hem ben herhangi bir şey sipariş etmemiştim ki. Yine ne dönüyordu burada? Odamdan içeri girer girmez yatağımın üzerindeki kargo benzeri poşet dikkatimi çekti. Kapıyı kapatarak yatağıma oturarak paketi elime aldım. Paketi kulağıma doğru götürüp salladım. Saatli bomba benzeri birşey değildi anlaşılan. Paketi yırtarak ters çevirerek içindekilerin tek tek yatağa düşmesine yardımcı oldum. Bir pembe dosya, bir telefon ve filmlerde gördüğüm böcek benzeri üç dinleme cihazı.
Neydi bunlar?
Kim göndermişti?
Önce pembe dosyayı elime alıp kapağını çevirdim. Polis dosyalarına benziyordu. Kapağı açmamla karşıma sayfanın sağ üst köşesine konulmuş fotoğrafla karsılastım.
Doğanın fotoğrafı...
Belli ki haberi olmadan çekilmiş bir fotoğraftı.Yan profilden çekilen bu fotoğrafta bile duygusuz sürat ifadesi hiçte yabancı gelmiyordu. Fotoğrafın hemen altındaki yazıları okudukça bunun onunla ilgili bir suç dosyası olduğunu çoktan anlamıştım.
Adam yaralama, yağma, alıkoyma, kara para ülke dışına yasaklı madde teminatı, faili meçhuller gibi birçok yasadışı suçu barındırıyordu dosya.
Fakat hepsinde şüpheli pozisyonundaydı.Bu suçları kanıtlayacak bir delil olmadığından dışarıdaydı ya da parasının gücünü kullanıyordu. Bu suçlar sadece Türkiyede işlenmiş suçlardan ibaret değildi. Doğduğu yer olan Almanya hükümeti tarafında bile suç kayıtları mevcuttu.Buradaki suçlarda şüpheliydi.
Almanya da çete liderliği yapma suçlasından dolayı burada dosyaya organize suçlar bakıyordu.
' 34 Boys '
Almanya Berlinde bu isimle biliniyordu çete. Dosyanın sayfalarını ilerlettikçe bu çetenin içinde Gökhan dahil olmak üzere alman asıllı bir çok üye olduğunu gördüm. Hepsi Doğanın yanındaki Leo adındaki adam gibi dövmeden yüzleri bile zor seçilen korkunç adamlardı ve bir de simgeleri vardı.
Karga
Kayıtlara göre 'karga' simgesi tüm üyelerde bulunuyordu. Elimdeki dosyayı incelemeye devam ederken biraz önce poşetin içinden çıkardığım telefonun çaldığını farkettim.
' Ortak ' arıyor
Ortak, yazısını görünce kargonun kimden geldiğini anlamıştım. Polis dosyasındanda anlaşılacağı üzere Alpaydı bu. Daha biraz önce konuşmuştum.Teklifini kabul etmemiştim ki.Neydi bu acele? Doğrusu kabul etmekten de başka çarede yoktu. Yoksa bu işin sonu hiç gelmeyecekti. Telefonu elime alıp açtım ve konuşmasını bekledim.
" Kabul edeceğini bildiğimden vakit kaybetmek istemedim.Dosyayıda okuduğunu varsayarak nasıl bir suçluyla karşı karşıya olduğunu anlamış olmuşsundur. Gelelim planımıza..." Dedikleriyle gözlerimi tavana dikip derin bir nefes vererek devirdim.Gerçekten de bela bir değildi. Hiç mi düzgün bir insan rastlamayacaktı bana? Hem dosyayı okuduktan sonra bir küçük tereddüt etmiştim.Böyle bir adamla nasıl baş edecektim.Benden şüphelenmeden tüm bunları nasıl yapacaktım?
Çok risk vardı.Fakat kaçmayı ve korkaklığı bir kenara bırakmalıydım. Şuana kadar yaptığım savunmayı artık taaruza geçirecektim. Yaşanacaklara hazırmıydım bilmiyordum. O kirli insanlara artık adalet işlemeliydi.Bir amacım daha vardı hırsım uğruna yaptığım ritüelin ne etki yarattığı...
Bunu ne pahasına olursa olsun öğrenmem gerekiyordu. Soru işaretlerini giderebilmem için risk almam gerekiyordu.
" Dinliyorum." Söylemimle karşı taraftan keyifli bir kıkırtı geldi.
" Öncelikle gönderdiğim telefonla sadece beni arayacaksın.Güvenlik amaçlı...Ve o üç böcek." Derken elime üç dinleme cihazını aldım.Kolay kolay farkedilecek büyüklükte değillerdi.Bunlarla ne yapacaktım?
" Onların her birini Doğanın evine, mekanlarından birine ve arabasına yerleştireceksin.Bunları yerleştirdikten sonra ise senden bir dosya bulmanı isteyeceğim ve bu yapacaklarının en kolayı.Tüm bunları yaptıktan sonra top bende. " Neydim ben Gertrude Bell mi? Başka plan mı kalmamıştı? Ajanlık falan yapamazdım. Bakkaldan iki ekmek alacaksın der gibi anlatıyordu. Ben adamı görmemek için köşe bucak kaçıyordum. Görüncede başıma gelmeyen kalmıyordu.
" Saçmalama istersen o kadar yakınına nasıl girebilirim ki? Hadi bir mucize oldu ve vücut bütünlüğümü bir zarar gelmeden bu işleri yaptım diyelim.Senin vasfın ne? Ben tüm bunları yaparken sen ne yapacaksın?"
" Otoparkta Doğanla alakanı sorduğumda, Doğanın sana ilgisi olduğundan bahsetmiştin? Tamam işte, al sana fırsat.Sana olan ilgisini kullanarak bu işin hakkından kolaylıkla gelebilirsin." Bunu Alpaya güvenmediğim ve soru yağmurundan kurtulmak için söylemiştim.Asla bir gerçekliği yoktu. En azından olmadığını düşünüyordum.
"Sen tüm bu işleri gerçeklestirirken bende seni koruyacağım.Yakın koruma gibi düşün." Beni korumak.Ne büyük iş yükü ama.Ben kendimi belanın önüne atarken Alpay bey arka planda beni koruyacakmış.Ya herşey ters giderse... Sonrasında derin bir sessizlik oldu.Benden bir onay beliyordu sanırsam.
Ne kadar istemesem de denemeliydim.
" Olurda bir şekilde yakalanırsam, seni de yakarım." Dedim zoraki kabul etmiş sitemli bir sesimle.
" Olur da yakalanırsan, yanmaya hazırım ortak."
*****
"Yaparsın"
"Yapamam"
"Yaparsın"
"Yapamam"
"Yapamam"
"Yaparım"
İşte bu!
Dilayla girdiğimiz bu küçük tartışmayı tabikide ben kazanmıştım.Dilay dumura uğramış surat ifadesiyle ne dediğini anlamaya çalışırken ben ise ellerimi çırparak küçük zaferimi kutladım. Bu işi onların yardımı olmadan kesinlikle yapamazdım. Sema sonuna kadar yardım ederdi fakat Dilay için bu o kadar kolay değildi.
" Beni artık işlerinizden uzak mı tutsanız acaba? Bu sefer bakmazlar gözümüzün yaşına. Hayır yani sizin uğrunuza ben yitip gideceğim." Diye yakınan Dilaya küçük bir tebessüm ettim. Telefonuma gelen bildirim sesi ile ekrana gözlerimi çevirdim.
Sema ' Otoyıkamanın önündeyim, gelin.'
Mesaj üzerine hareketlenip Dilayı zorlada olsa apartmandan dışadı çıkardım. Yolda gelmemek için elektrik direklerini tutsada sonradan direnmeyi bırakmıştı. Hayır yani yapacağı tek şey Sema ile o lanet bara gidip küçücük bir kargaşa yaratarak Doğan ve ilkel adamlarını mahallede olan otoyıkamalarından uzaklaştırmak.
Böylelikle böceklerden birini yerine yerleştirebilirdim. Otoyıkamaya yaklaştığımızda yolun kenarında bu soğukta mor simli elbisesi ile karanlığı aydınlatan Semayı farketmek zor olmadı.
İkidir biraz fazla hazırlıklı geliyordu sanki.
" Hani mevsim kış ya, bu mevsimin koleksiyonlarını ortalama kaç ay sonra görürüz?" Dedi Dilay fısıltılı sesiyle. Konuştukca ağzımızdan çıkan sıcak nefesin dumanını görebilecek bir derecedeydi hava. Söylediklerine kesinlikle hak veriyordum.
Sema bu soruya ' önemli olan modaya yön vermek,üşümek umrumda değil ' diye tepkiyi geçiştirerek asıl konumuza geldi.
" Baran da dahil tam takır içerideler.Ben Barana kızlarla mekana gideceğiz demiştim zaten.Seninde bizimle geleceğini biliyor. Biz orada Dilayla biraz kargaşa yarattık mı illaki bizi tanıyan birileri herhangi birine haber verir.Sonrasında ne olduğuna bakmak için mekana gelecekler.Yani en azından gelirler sanırım. Gelirlerse, böceği bir yere yerleştirirsin artık.Olmadı başka bir şeyler düşünürüz."
Diyerek yanımdan Dilayla beraber ayrılmıştı Sema.Elim cebimdeki böceğe kavrarken fazlasıyla gergin olduğumu farkettim. Ya birisi gider diğerleri kalırsa içeride ,o zaman nasıl yapacaktım. Aslında mekana da yerleştirebilirdim bunu fakat oraya girmem çok şüphe çekerdi.Birkaç olaylı girişimin ardında güvenlikler beni tanımıştı ve tekrar girmem sıkıntı yaratabilirdi.Kaldı ki her tarafta kamera vardı.
Oto yıkama daha sakindi.Burada yapacağım işi daha kolay gerçekleştirebilirdim. Ben elektrik direğinin arkasında düşüncelerimle beklerken otoyıkamanın girişinde bir hareketlilik oldu. Görüş açıma önce Baran girerken koşarcasına olan adımlarından her halinden telaşlı olduğu belli oluyordu.Arabasının kilidini açarak bir çırpıda bindi.Belli ki Sema bu sefer emniyet güçlerine bir ihbarda bulunmak yerine daha olay yaratacak bir davranışta bulunmuştu.
Umuyordum ki mekanı yakmamıştır.Malesef şu sıralar arkadaşımda bir yerleri yakma hobisi gün yüzüne çıkmıştı.
Barandan sonra dışarı tanımadığım fakat mahalleden olan bir kaç genç çıkmıştı.
Peki, diğerleri neredeydi?
Düşüncelerimi daha sonlandırmadan bu seferde Doğanı gördüm. Doğan bir yandan telefonla konuşup bir yandanda elindeki ceketi üstün körü üzerine geçirmekle meşguldü. Hızlı adımlarla kendi motoruna binecekken arkasından bu durumdan hiçte hoşnut olmayan ifadede gelen Gökhan, Doğanın çalıştırmak üzere olduğu motorun önünde durarak onu durdurmaya çalışır gibi birkaç davranışta bulundu fakat başarılı olamadı.Doğan, Barandan önce yola koyulurken, Gökhan ne yapacağını bilmez vaziyette yüzünü sıvazlayıp Baranın arabasında yan koltukta yerini aldı.
Geçen bir kaç saniyede hepsi gözden kaybolmuştu.
Hızlı ve temkinli adımlarla otoyıkamaya doğru ilerledim. İçerdeki arabaları es geçerek asıl önemli olan kapının önüne geldim.Burayı Baran yönetsede işletme sahibi Doğandı. Bir çok kez buraya farklı adamlarla girip çıktıklarını bir dönem mahalleli konuşmuştu.Tabi o zamanlar Baran hariç hiçbirini tanımıyordum.
Yani burası masum bir iş yeri değildi.Semanın bana verdiği anahtarı cebimden çıkardım. Bu anahtarı Baranla ilişkisi olduğu dönemde çıkarmıştı.Telefonumun ışığınıda açarak anahtarı kapının kilidine soktum.Kapıyı kolaylıkla açtım ve karanlık odaya giriş yaptım.
Kapıyı aralıklı bırakırken telefonun ışığı eşliğinde etrafta böceği konumlandıracağım bir yer bakmaya başladım. Masanın altı, çok klişe. Toplantı masasının altı, olmaz.Evrak dolabı, farkedilebilir.Büfe,alkol tüketiyolar fazla göz önünde. Odayı ışıkla aydınlatarak gezerken bir yandan da böceği nereye yerleştireceğime karar vermeye çalışıyordum.
İlgi çekmeyecek bir yer gerekiyordu ki duvardaki tablo dikkatimi çekti. Tabloya ilerleyip parmağımı ona değdirdim.Fazla tozluydu belli ki bu odada ilgi dışında olan tek eşya buydu. Elimdeki böceği tablonun arkasına yerleştirdim. Burada onu kimse farketmezdi. Son kez tabloya ve etrafa bakarak ofisten çıktım.
Kapıyı arkamdan kapatırken bu işin bu kadar kolay olmasının verdiği keyifle soğuk havadan derin bir nefes alarak gülümsedim.Bu rahatlık fazla uzun sürmemisti ki hemen karşıdan üzerime fişek misali gelen cisimle olduğum yerden sıçradım.
Bu cismin havladığını söylemişmiydim.
Her şey güzel ilerliyordu ta ki boyum kadar bir köpek önümü kesene kadar...
Ve o ses...
" Misafirimiz mi var oğlum? "
|
0% |