@yarenbay30
|
26. Bölüm: Gerçeklik Algısı
Elektrik verilmişcesine gelen hisle yataktan kalktım.Açık camdan içeri giren serin bahar havası,bugün havanın güzel olacağının habercisiydi. Yatakta oturur pozisyonda yüzümü ellerimin arasına alarak ovuşturdum. Aklıma gelen dün geceyle, yorganı üzerimden atıp ayağı kalktım.Çalışma masama yavaş ve temkinli adımlarla yaklaştım. Kolye kutusu masada değildi.Masa olduğu gibi duruyordu.Gece kalktığıma emindim.Burada kanlı bir kolye vardı. Emindim. Buradaydı. Sonrasını hatırlamıyordum. Rüya görmemiştim.Kabusta değildi.
Peki neredeydi? Evin içinden birisi mi almıştı?
Sıkıntıyla birbirine girmiş saçlarımı karıştırıp elimi odamın kapı koluna attım.Odamdan çıkarak yine temkinli adımlarla mutfaktan gelen tabak sesine doğru yaklaştım. Muhtemelen annem kahvaltı hazırlıyordu.Belki de sabah odama uğramıştı ve o kolye ilgisi çekip almıştı.
Peki ya almadıysa? Deliriyor muydum?
Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı.O da anneme sormaktı. Tam tahmin ettiğim gibi kahvaltı hazırlayan anneme ilerledim.Gözünün ucuyla bana bir bakış atarak önüne işine yapmaya devam etti.
O kanlı kolye kesinlikle yüksek bir mevlada olan bir mücevherdi.Kaldı ki annem bir mücevhere baktığı an hammaddesi ne olursa olsun değerli mi değersiz mi olduğunu bir bakışta anlardı. Altına olan zaafında kaynaklı olacak ki bu konularda üstüne tanımazdım.Demem o ki eğer kolyeyi görmüş olsaydı kesinlikle beni uyandırır ve o pahalı kolyenin kaynağını bana kesinlikle sorardı.
Mutfak masasına yaslanmış kendi kendime bir muhasebe yaparken annem elinde kahvaltı tabaklarıyla dikilmiş benim önünden çekilmemi bekliyordu.Bunu görür görmez hızlı bir şekilde kenara çekildim. Elindekileri masaya koyan annem bir elini masaya bir elini beline koyarak bana sorgulayıcı bakışlar atmaya başladı. Birşeyler sormak istediğimi anlamıştı.Her ihtimale karşı zekice kendimi acık etmeyecek cevaplar vermeliydim.
"Çalışma masamın üzerindeki çilekli küpelerim kayıp.Daha bir kere bile takmadım onları.Sen mi aldı diye soracaktım?" Diyerek birşeyler geveldim.Annem gözlerini devirerek işine geri döndü.
"Hiç işim yokmuş gibi sabah odana girip kokoş küpelerini mi alacam senin?" Annemin ilk defa söylediği sitemli bir cevaptan bu kadar memnun olmuştum.Annem kolye bulmamıştı.Bundan emindim. O zaman kolye neredeydi? Bu soru şöylede sorulabilirdi. Ortada bir kolye varmıydı?
************
" Sema hanımlar, bardak bardak kokteyleri içip kafayı bulduğu yetmiyomuş gibi kıyafetiyle pişti olduğu bir kıza ' üzerindeki pahalı elbiseye rağmen çok ucuz duruyorsun ' diyince kavga kaçınılmaz oldu.Buda yetmiyormuş gibi ortamda bulunan iki husumetli tarafta bu kavgadan cesaret alarak birbirine girdiler.Ortalık savaş alanına döndü. Yetmemiş gibi Sema hanımlar onları ayırmaya gelen badyguarda saldırarak o arbedede ayağından çıkardığı stilottalarını bir tanesinin kafasına attı." Kızlarla sahil kenarında oturmuş durum değerlendirmesi yaparken Dilay dün gece olanları anlatıyordu.Semanın aksine fazlasıyla yorgun görünüyordu.Tüm gece onu zaptetmek için uğraşmıştı.
Bir de Semaya baktım.Hiçbirşeyi o yapmamış gibi arsız bir surat ifadesiyle elindeki küçük el aynasından kırmızı rujunu tazeliyordu.
" O üç badyguard bizi dışarı atınca bunu kendine yediremeyen Sema hanım en başta oraya gelme gayemezi hatırlayıp mekanla ilgili bir suç duyurusunda daha bulundu.İçerde satanist ayini yaptıklarına dair bir ihbar yaptı.Yalnış duymadın satanist ayini.Ayinde de kanguru kurban ettiklerini söyledi. Polisleri nasıl ikna ettiyse onlarda inanmış olacak ki baskına geldiler. Sonrasında Gökhan ve Baran mekana geldiler fakat Doğanı hiç görmedik." Sema gerçektende yapacağını yine yapmıştı.Ortalığı birbirine katmakta üstüne kimseyi tanımadığım arkadaşım yaşananlardan hiç rahatsız durmuyordu.Yetmiyomuş gibi her seferinde bir önceki yaptıklarını mumla aratıyordu.Bana ise onu tebrik etmeliymişim gibi beklentili bakışlar atıyordu.
" Kendimi acıklamayacağım ne yaptıysam güzel yapmışım.Üzüldüğüm tek konu sana bir faydası olmadığı." Diyen Sema başını omzuna koyup bana yavru kedi bakışı atmaya basladı.Onlarlık bir durum yoktu gerçekten.Doğan oltaya gelmemişti o kadar. Hiçbir zaman gelmediği gibi.
" Faydası olmadığı gibi zararlı bile çıktı kız." Onlar bana olayları anlattığı gibi bende anlatmıştım.Aramızdaki yakınlaşmayı pekala biliyorlardı.Dilay ise bununla ilgili yorum yapmıştı.Bunu demesiyle Sema aklına bir şey gelmişcesine başını omzumdan kaldırdı.
" Dilaycım şimdi faydası olmadığı gibi bundan sonraki maçlarımızda da bir işe yaramayacak yaptıklarımız.Fakat bazı kişiler bir şeyleri anlamak istememekte kararlı." Sema bunu Dilaya söylerken göz ucuyla da bana bakıyordu.İşittirmek istediği kişi bendim. Şu aralar Doğanın bana olan yakınlığını yaptığım ritüele bağlıyordu.Hemen her konuşmamızda bunu iğnelemekten hiç vazgeçmiyordu.Bu fikir bir zamanlar aklımı karıştırsada şu aralar çokta mantıklı bulmuyordum.Doğandı bu işte. Planları için her türlü kişiliğe girer kötülüğü yapardı.Bu onun karakteriydi. Ya da karaktersizliği.Davranışlarını ritüele bağlamak uçuktu.
Ağzımı açıp birşeyler söylecekken hemen arkamızda kalan caddeyi tekerlek sesi inletti. Semanın dediklerinin saçma olduğunu belirten bir cümle kullanırken ağzımdan çıkan kelimeler tekerleklerin bağırtısıyla duyulmamıştı bile. Omzumuzun üzerinden arabaya bakarken plakanın hiçte yabancı olmadığı farketmiştim. Arabadan inen kişiylede düşüncelerimin boşa olmadığını anlamıştım. İlk insanlardan olan Gökhan kabak gibi gözümüzün önünde belirmişti.
Arabasından inip güneş gözlüğünü gözünden çıkardı. Tıpkı Doğan gibi dünyaları ben inşa ettim edasıyla, çatık kaşları altında ki gözlerini bize dikerek yanımıza doğru adımladı. En son bu kadro onunla karşılaştığında pek iyi şeyler olmamıştı. Ölüm tehditleri,şiddet,entrika... O gün, kızlarında aklına gelmiş olacak ki oturdukları yerde her şeye hazır vaziyette toparlandılar.
Malum şahıs tam önümüzde dikilirken kızlarla birbirimize sorgular bakışlar atıyorduk.Gökhan hâlâ suskunluğunu bozmazken bakışları üçümüzün arasında geziniyordu. Aşağılacı ve ona eşlik eden alaycı tavrı yine suratına takılıydı.Bakışları en son bende kaldı.
"Konuşacağız,yalnız." Derken son kelimeyi kızlara bakarak söylemişti. Anlaşılan o ki gitmelerini istiyordu.Benimle yalnız konuşacağı ne konu vardı ki? Kaldı ki ya bana yalnız kalınca zarar verirse. Bize yeterince kinliydi. Özellikle de bana.
Sema bir çırpıda ayağı kalkarken kollarını birbirine bağlayarak Gökhanın önünde dikildi.Semadan cesaret alan Dilayda ayaklandı.
" Otur oturduğun yere ufaklık." Dilay geri yerine oturdu.Neden bu kadar kolay ikna olmuştu ki? Gözlerimi ona çevirirken Dilay omuz silkerek ' Çokta zorlamamak lazım bence.Semanın yorulduğu yerde ben devam ettiririm.' Diyerek hiç bozuntuya vermedi.
Gökhanın bakışları hepimizin üzerinde dolanırken birazdan söyleyeceği cümleyi bana bakarak söylemişti. " Birinizden birine zarar gelsin istemiyorsanız, söz dinleyin." Demiş ve bu sefer ben başta olmak üzere hepimize duyurmuştu dediklerini.
Bunu söylerken her an atağa geçecek seviyede duruyordu.Hiçte tekin durmuyordu.Bu manyağın ne yapacağı hiç belli olmazdı.Oturduğum banktan kalkarak aklından bilmem kaç tilkilik geçen Semayı, koluna dokunarak uzaklaştırdım.Fakat Sema avına kilitlenmiş şahin misali kısık gözlerini Gökhandan hiç çekmiyordu.Gökhan onun bu tavrını hiç önemsiyomuş gibi görünüyordu,öyleydi de.
Yeterince olay yaşamıştım.Ortam fazlasıyla da gergindi. En azından bizim için. İşler daha da kızışsın istemiyordum. Sema ve Dilayı buradan göndermeliydim.Mesele bendim.Bu yüzden onlar zarar görsün istemiyordum.Beni koruyacaklar diye başlarına bir şey gelmesine izin vermezdim.Zaten yeterince belaya bulaştırmıştım onları.
" Gidin siz." Diyerek kızlara seslendim.Dilay tereddüt ederek yavaşca ayağa kalkarken Sema tam tersi Gökhanla beni yalnız bırakmamak adına itiraz etmişti.
" Bu dağ ayısıyla bırakmam seni.Mazallah pençelerini geçirir falan." Diyerek işaret parmağıyla Gökhanı gösteriyordu. Gökhan ' dağ ayısı ' kelimesine takılı kalırken Semanın üzerine yürümeye başlamıştı. Hemen aralarına girerek olası bir faciayı önlemeye çalıştım.Dilay ise Semanın koluna girip onu uzaklaştırmaya çalıştı.
" Tamam,konuşalım.Arkadaşlarımdan uzak dur." Adrenalinin verdiği heyecan ile kelimeleri çoktan sıralamıştım.Sema bu cümleme karşı çıkarken zar zorda olsa onu ikna etmiştim. Yakın bir yerde durup izleyebilme karşılığında bizi yalnız bırakmıştı. Dilayın dil dökmesi ve çekiştirmesi ile bizden biraz ileride ki banka oturmuş her an herşeye hazır gözlerini bize dikmişlerdi.
" Arkadaşların, sana bir şey olmasından korkuyorlar fakat bu gidişle başına geri dönüşü olmayacak şeyler gelecek." Dedikleriyle gözlerimi bizden bir dakika bakışlarını almayan arkadaşlarımdan alarak Gökhana baktım.İşte başlamıştık. Başlangıcı açık açık tehdit ederek yapmıştı.
" Yapabileceklerini hatırlatmak için mi konuşmak istedin? Başımıza bir şey getirmek için yeterince zamanın olduğunu düşünüyorum."
Öyleydi. Zarar verseydi şuana kadar çoktan fazlasıyla vakti vardı.
" Peki siz hâlâ yaşıyor olduğunuzdan mı bu cesareti alıyorsunuz?"
Alaycı bakışlarıyla yerimde kımıldanırken neden bu kadar sinir bozucu olduğunu düşündüm. Alay, aşağılama kompleksi,küçük görme her türlü rencide edici hal ve hareket mevcuttu. Utanmasa hâlâ yaşıyor olduğumuzdan kaynaklı önünde eğilmemizi isteyecekti.
" Ya da Doğandan mı aldın demeliydim?" Malum kişinin lanetli ismini duyunca olanlar beynimde yeniden canlandı. Gördüğüm kabus... Parmağıma taktığı kanlı yüzük... Ve gördüğüm halüsinasyon... Gözlerim istemsiz yüzük parmağıma gidince elimin titrediğini farkettim.Neden bu kadar büyük bir etki bırakıyordu bende bu kabuslar? Elimi yumruk yaparken Gökhanın bunu görmesini istememiş elimi arkama doğru saklamıştım.Fakat bu onun daha da dikkatini çekmiş olacak ki bakışları elimde geziniyordu.
" Ne yaptığının gayet farkındasın ve bende farkındayım." Şüpheli bakışları yüzümde gezinirken bir açık bulmak ister gibi üzerime geliyordu.Bunun farkındaydım.Fakat garip bir şekilde tutulmuşum gibi karşı çıkmak için bir savunmada bulunumuyordum.Aklım sürekli dün geceye gidiyordu.
" Aklına nasıl girdin, onu nasıl kendine bağladın hiç bilmiyorum." Cevap veremememden cesaret alıyor ve normal olarak altında bir neden arıyordu.Dediklerini haklı çıkaracak bir neden.Aramızdaki mesafeyi biraz daha kapatarak fısıldarcasına " Şundan adım kadar eminim ki Doğan sağlam düşünemiyor ve sen görüldüğün kadar masum değilsin."
Ne!
Bağlamak..
Aklına girmek ne demek.
Neden sürekli herkes aynı şeyi sayıklıyordu. Bedenimin üzerindeki yetkinliğim çoktan tuzla buz olmuştu. Titrek,sık nefeslerim arkadaşlarımın bile dikkatini çektiğinden emindim. Stresten başıma iğneler batıp çıkıyordu. Kendimi toparlamaya çalışarak dediklerine karşılık daha fazla haklı çözümleme yapmasını istemediğim için ağzımı açmıştım ki o benden hızlı davranarak konuşmaya devam etti.
" Duvarların sağlam,yıkılmaz sanıyorsun büyük yanılıyorsun.Bulduğum ilk açığında sen ve sana destek çıkan herkes çok üzülecek." Bunu derken dışarda insanların içinde olmamızı umursamadan eliyle silah işareti yaparak alnımın tam ortasına ateş ediyormuş gibi yaptı. Yaptığı bu hareketle düşüncelerimden sıyrılırken korkuyla yerimden sıçradım.
" Ve o gün gelince beni Doğanın sana olan aşkı bile durduramayacak."
Gökhan omzuma çarparak yanımdan geçip giderken bana o kadar sert çarmamasına rağmen insanların umursamadan kendimi yere bıraktım.
Kendime bile itiraf edemezken bu cümlenin varlığı ilk kez bu denli yüzüme çarpmıştı.
Buydu işte.
Yaptığım ritüel ile aylarca ölmesini ona bir zarar gelmesini beklerken, o bana günden güne hisler beslemeye başlamıştı.
İşe yaramadığını düşündüğüm ritüel buydu.
Şeytanı bile kıskandıran bir cehennem zebanisini kendime aşık etmiştim.
Buna alışmamalıydım.
Bu durum uzun sürmeyecekti.
Olaylara nasıl neden olduysam,o şekilde de son vermeliydim.
O kanlı yüzük parmağımda yer almadan bir şeyler yapmalıydım...
|
0% |