Yeni Üyelik
30.
Bölüm

29.Bölüm

@yarenbay30

29.Bölüm: Yanılgı

 

" Sen benim ne yaşadığımı biliyormusun?"

Gerginlikle elimdeki telefonu avuç içimde biraz daha sıktım.

 

"Ne yaşıyor olabilirsin? İki tane küçücük böcek...Evine saatli bomba yerleştir demiyorum."

Alpay sabahın kör vaktinde aramış çocuk azarlar gibi azarlıyordu. Neden bu kadar bekliyormuşum?

Böcekleri ne zaman yerlestirecekmişim?

Umaycığım nasılsın, iyimisin demek yoktu.Varsa yoksa kendi işleri hallolsun.

 

" Kolaysa gel sen yap Alpay bey.Hem saatli bomba yerleştirmek daha kolay."

Tamam, bir plan yapmıştık. Ama benim bu planı uygulamaya koymaya vaktim yoktu.

 

" Bir kaç haftaya Almanya'ya oradaki işlerini halletmeye gidecek Doğan.Eğer bu plan tıkırında işlerse bu yolculuk, son yolculuğu olacak."

Demek Almanyaya gidecekti.Birkaç hafta rahat edeceğim anlamına geliyordu bu.Kim bilir belki de sonsuza dek.

 

" Tabi bunun için elini çabuk tutman gerekiyor."

Diyerek konuşmasını devam ettirdi.Hayatıma giren herkes bana sorumluluk yüklemek zorundamıydı acaba. Arabası ve evine yerleştirmek kalmıştı sadece.Oralara nasıl girecektim bilmiyordum.Girebilsem bile çıkabilirmiydim bilmiyordum.

 

" Tabi canım kendini tehlikeye atan benim.Oradan onu yap bunu yap demen normal.Sende öylece otur ve emir ver."

Ben Doğandan uzaklaşmaya çalıştıkça daha çok dibine giriyordum.Nasıl lanet bir durumdu anlam veremiyordum.

 

"Boş mu oturuyorum? Çok değil birkaç gün önce onun elinden ben aldım seni.Farkında olmayabilirsin ama gölgen gibi izliyorum seni.Ve ne var biliyormusun? Farkında olmadığın her şeyin farkındayım."

 

"Ve eskide olsa bir zamanlar istihbaratçı olduğumu unutma."

 

*******

 

Vakit öğleyi geçmişti çoktan. Dün akşam yaşananlardan sonra ailelerimiz ani bir kararla beraber eve dahi uğramadan Nurgül teyzenin köyde bulunan yazlığına gideceklerini söylemişlerdi.Neymiş,tatil yapmaya ihtiyaçları varmış. Onlar gelene kadar birbirimize sahip çıkmalı başımıza bela almamalıymışız.

 

Canım annem bunu demek için çok geç kalmıştı.

 

Biz ise kızlarla herkesin dedikodusunu edip konu kalmayınca geçmiş magazin programı bölümlerini açıp izlemeye koyulmuştuk.

Sema hello kitty şortlu pijamasıyla koltuğa uzanmış ' bir milletin yaşadığı hayata bak,bir de bizim yaşadığımız Survivor'a bak' diyerek Muğlada tatil yapan tüm ünlüleri lanetlemekle meşguldü.

Dilayda ayağında bir teki kaybolmuş pandalı çorabını arıyordu.

Bu haliyle fazlasıyla komik duruyordu.

 

Koltuğun kenarına başımı koymuş uyuma pozisyonuna girmiştim.Çok geçmeden zil sesiyle gözlerimi açtım.Çalan kapı, ev sahibi Semanın umrunda olmadığını farkedince ayağa kalkarak kapıyı açmaya gittim.Kapı dürbününden bakmadan kapıyı uyku sersemliğiyle açmıştım direk.

Karşımda Baranı görmeyi beklemezken o benim burada olduğumu biliyormuşcasına gayet farkındaydı herşeyin.

Hemen arkamdan yaklaşan adım sesleriyle Semada yanımda belirdi.Benim soracağım soruyu kaba bir dille döktü dudaklarından.

 

"Baran? Ne işin var burada?"

Dedi şaşırmış bir şekilde. Baran bakışlarını benden kaçırmazken sanki burada olmasının sebebi benmişim gibi bakıyordu.

 

" Konuşmamız gereken konular var."

Daha karşılık vermemize izin vermeden içeri girerek salona doğru yol almıştı bile.Sema ile birbirimize anlamaz bakışlar atarken kendimizi salonda bulduk. Kızlarla üçümüz sorguya çekilecek suçlu gibi yan yana dizilmiştik.

Baran ise karşımızdaki tekli koltukta yerini almış, hafif aralık olan bacaklarına dirseklerini yaslamış biçimde sıkıntılı bir şekilde kıvranıyordu.

 

" Barancığım daha önce ki konuşmalarımızda da dediğim gibi seninle kesinlikle barışmak gibi bir niyetim yok.O gönderdiğin hediyeler seni bana affettirecek kadar pahalı değil ne yazık ki."

Ahh Sema!

Baran şaşkın bir şekilde Semanın bu sert çıkışına bakakaldı.Sadece o mu? Dilay ve bende bakakaldık. Daha çocuğun ağzından tek kelime çıkmadan yaptığı çıkış bizi de şaşırmıştı.

Baran ağzını açmıştı ki Sema konuşmazına izin vermeden konuşmasını devam ettirdi.

 

" Tek kelime etme Baran.Senin yalvarmalarınla uğraşacak bir dakikam bile yok."

Diyerek yanımızdan kalkarken ayağındaki topuklu, yeni gelin terliklerini yere vura vura yanımızdan uzaklaştı. Durdur yere niye böyle bir trip atmıştı bilmiyordum.

Baran ' biraz önce ne oldu' öyle bakışlarını üzerimize atarken ne olduğunu bende bilmediğimden omuz silktim.Dilayda kafasını işaret ederek ' senle ilgili değil, biraz sinirleri bozuk' diyerek fısıldadı.

Kimin sinirleri bozuk değildi ki...

 

" Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum."

Bakışları yerdeki halı ve benim aramda mekik dokurken, diyeceklerini nasıl söyleyeceğini bilmez tavırları vardı. Diyeceklerini benimle alakalı olduğunu anlamak için medyum olmaya hiç gerek yoktu.

Dilay ortamda ki soru işaretleriyle dolu havayı dağıtmak için söze girdi.

 

" Sen söyleyemiyorsan kulağıma fısılda ben Umaya iletirim."

Semayla takılmak bu kıza kesinlikle yaramamıştı. Bu saçma soru karşısında Dilaya bakarken ' neyse sen söyle madem ' diyerek susmuştu.

 

" Umay..."

Zil sesi ile birlikte çalan kapı sesiyle Baranın cümlesi yarım kalmıştı.Sema'nın terlik sesi, çalan kapıya yaklaşırken gelen seslere kulak kaparttık.

Kapı iç gıcırdatan bir şekilde açılırken zil sesi kesilmişti. Kesilen sadece zil sesi değildi tabiki de. Ne Semadan ne de kapıyı çalan kişiden cıt bile çıkmıyordu. Bu sessizliğin anormalliğini farkedip ayağa kalkarak kapıya ilerledim.Peşimden diğerlerininde ayak seslerini duydum. Semanın yanına vardığımda karşımda gördüğüm iki polis memuru ile neye uğradığımı şaşırdım. Belinde silah,ellerinde telsizler ve üstlerindeki mavi üniformayla gayette kanlı canlı polislerdi.

Peki, burada ne işleri vardı?

 

" Sema Yıldız ve Dilay Ayaz bizimle karakola kadar gelmelisiniz?"

Polisler isimler eşliğinde söylediği isimleri Sema ve Dilaya bakarak teyit ederken hepimiz aval aval polislere bakıyorduk baran hariç.

Baran hemen önümüze geçerek polisler ve bizim arasında etten bir duvar olurken iri bedeni kapının eşiğini kaplamıştı bile.

 

" Memur bey, ne demek oluyor bu? Ne yapmışlar ki?"

Diye sorarken ne yapmadık ki diye geçirdik içimizden.Baran da pekala neler yaptığımızı iyi biliyordu dile getirmese de. Sağ tarafımdan gelen ' güm' sesiyle hemen o tarafa baktım.Dilay sere serpe yerde yatıyordu.

 

" Dilay! "

Bir çırpıda yanına çökerek başılı ellerimin arasına alarak kanayıp kanamadığını kontrol ettim.Neyse ki birşey yoktu. Sema içerden kolonya getirip Dilayın burnuna doğru koklatırken, koklatmakla kalmamış kolonyayı Dilayın burnuna yedirmişti.

Bunun beraberinde Dilay hortlakları aratmayacak biçimde birden yattığı yerden oturur pozisyona geldi.Acıyla eliyle burnunu tuttu.

 

" Ben bayılmışım burada belkide ölüyorum sen burnuma kolonya sıkıyosun.Ölürken bile rahat bırakmıyosun.Soruyorum sana hak mı, helal mi bu yaptığın?"

Diyerek yakınmıştı.Kime söylendiği çok açık belliydi.Tabi ki Semaya. Polisler ve Baran şaşkınlıklarını üzerlerinden atarak konuşmaya devam ettiler.

 

" Asıl sana iyilik yaramıyor.Doğru düzgün bayılamıyorsun.Suç yine benim oluyor öyle mi?"

 

" Allah rızası için lan bari burada tartışmayın ya."

Diyerek Baranın tarafına baktım.

Polisler,Baranı iterek içeri girmeye çalışırken küçük bir arbede çıkmıştı.Sonunda polisler amaçlarına ulaşarak içeri girdiler.Birisi Dilayın kolundan tutarak onu yerden kaldırırken araya ben girmeye çalışsamda bir işe yaramadı.

Baran ise Semanın koluna giren öteki polisle orta yolu bulmak amacı ile konuşmaya başladı.

 

" Bir yanlışlık olmalı.Onların bu cinayetle hiçbir âlâkası yok. Hata yapıyorsunuz."

Cinayet?

Sema ve Dilay neye uğradıklarını şaşırırken bende onlardan farksızdım.Baran hariç aramızda tek şaşırmayan oydu.

 

" Bakın beyefendi bir hata olup olmadığı emniyette belli olur zaten.Lütfen zorluk çıkarmayın."

Polisin ciddi bir dille bunu söylemesiyle Baran çabalarının yersiz olduğunu anlamıştı.Omuzlarını düşürüp pes edercesine kenara çekilerek yüzünü ovuşturdu.

 

" Lan cinayeti hangi ara işledin? Nasıl bir insansın sen. Kimi zehirleyerek yaktında bu hallere düştük."

Diyerek söylendim.

 

" Ne cinayeti işlicem ben ya.Yine başladın.Bir yanlışlık vardır.Hemen de benden şüphe ediyorsun. Hem bu pijamalarla dışarı çıkamam ben. Kameralar falan çeker beni şimdi haftanın rüküşü ben seçilirim, sosyeteye rezil olurum."

Diyerek söylenen Sema ve Dilay polisler eşliğinde merdivenlerden aşağı indirilirken ben ve Baran da koşarak peşlerinde gidip polislere dil dökmeye çalışıyorduk fakat hiç bir fayda vermiyordu.

 

" Tabi canım kanatsız meleksin sen. O çok sevdiğin kokoş elbiselerini cezaevinde giyersin artık.Ve ne var biliyormusun sözünü ettiğin sosyeteye çoktan rezil oldun."

 

" Bana bak Dilay, yine başladın saçma sapan konuşmaya.Ben bu kızla aynı koğuşa girmem.Baştan anlaşalım."

Diyerek son cümlesini yanındaki polise söylemişti. Dışarı çıkar çıkmaz ekip otosuna bindirdiler onları.

 

" Bırakın arkadaşlarımı onların bir suçu yok.Böyle bir durum varsa bile bende en az onlar kadar suçluyumdur."

Beni kesinlikle dinlememişlerdi.Baranı bile.

Ekip otosu yola çıkarken Baran arabasının kilidini açmış nefes nefese benimle konuşmaya başladı.

 

"Şimdi ben emniyete gidicem.Kesinlikle bir yanlışlık var.Olayı öğreneceğim,gerekirse en iyi avukatları tutacağım."

Baranın anlattıkları bir kulağımdan girip öteki kulağımdan dışarı çıkarken hala polis aracının peşinden bakıyordum.

Baranın omzumdan tutarak hafif sarsması ile ona döndüm.

 

" Ben sana haber verene kadar hiç birşey yapma. Sadece bekle."

Kafasını benden bir onay alır gibi sallayarak arkasını dönüp arabasına bindi ve emniyete doğru yola çıktı.

Ne demek bir şey yapma?

Ben oturup bekleyecek bir kız mıydım?

Cebimden telefonumu çıkarıp kilidini açtım.Ellerim titrerken zar zor bulduğum isimi tuşladım.Aradığım kişinin telefonu açmasıyla karşı tarafa fırsat vermeden konuşmaya başladım.

 

" Alpay, yardımın lazım.Polisler, Dilayla Semayı götürdüler.Cinayet diyorlar, onlar yapma-"

Birkaç uğultu sesi beraberinde gelen sesle

olduğum yerde kaldım.

 

" Alpayı soruyorsan o yorgun düştü.Ben yardımcı olayım."

Nefes almayı unutmuş bir vaziyette öylece kalakaldım. Sema,Dilay,Alpay...

Onun yüzünden olmuştu herşey.

Ortada cinayet falan yoktu.Doğan her nasıl yaptırmışsa, iftira atmıştı onlara.

Ya Alpay.

Dah dün akşam konuşmuştuk onunla.

İyimiydi?

 

" Allah kahretsin seni! Mahvettin yine herşeyi! Ne istiyorsun sen, ne?"

Sokağın ortasında avazım çıktığı kadar bağırıyordum artık.Ellerimle yüzüme savrulan saçlarımı çekiştirerek geri ittim.

 

" Savaşsa savaş.Bitti.Anlıyormusun? Bitti.

Yanıldın." Boğazımda oluşan düğüm birkaç yutkunmada yenerek devam ettim. " Yenildin."

 

Kesinlikle öyleydi.

Kazanmıştım.

Ona olan mücadelemde kazanmıştım.

Baştan beni aramızdaki sorun olan konuları kapattırmıştım ona.

 

Umrunda değildi yalanlarım...

Şahit olduğum yasa dışı işleri, ona kafa tutmalarım, hepsini geçmişti.Umrunda değildi hiçbiri.

 

" Eğer arkadaşlarını kurtarmak istiyorsan.Gelecek olan arabaya bin.O çok sevdiğin sevgiline gelirsek şimdilik yaşıyor."

 

Sevgilim mi?

 

Kim?

 

Alpay mı?

 

"Yanıldığım belli, yenildiğim belli değil.Hele de konu sensen..."

 

Loading...
0%