Yeni Üyelik
31.
Bölüm

30.Bölüm

@yarenbay30

30.Bölüm: Bencil Şeytan

 

" Yanıldığım belli,yenildiğim belli değil.Hele de konu sensen."

 

Kulağıma yaslı duran telefonla öylece etrafıma bakarken,cevap vermek için bir kaç kez ağzımı açmış ve birşey demeden geri kapatmıştım.

Ne diye bilirdim ki?

Her duruma kendi açısından bakıyordu. Ben ona dünya yanıyor diyordum, o bana duygularıyla alakalı imalarda bulunuyordu.

Neyse ki, bunu açık açık söylemiyordu çünkü duyguları henüz yerli yerine oturmamıştı.

Benim nezlimde bunu açıkca dile getiriyor olması, beni hedef haline getirecekti.Değer verdiğim her şeyi benim uğrumda kullanacak ve ne istiyorsa ona ulaşmaya çalışacaktı.

 

Bu aç bir kartalın ,açık bir arazide gezinen bir tavşanı gözüne kestirmesi gibi birşeydi.

Söylemeye cesaret ettiği günden sonra başıma daha neler gelirdi bilmiyordum.

 

Öylece birbirimizin sessizliğini dinliyorduk.

Birden önümde beliren siyah camları filmli mercedesle, dediklerinin ciddiyetini bir kez daha farkettim.

 

" Geliyormusun?"

Keyifli ses tonuyla 32 diş sırıttığını anlamam hiç zor olmadı. Soru sorar gibi değilde, o arabaya bineceğimi bildiğinden kaynaklı,eğlenmek için sorduğu bir soruydu bu.

 

Gözlerimi hemen önümde beni bekleyen araca diktim.Telefonu kulağımdan çekip karşı tarafın yüzüne kapattım.

 

Allahın belası adam.

 

Araca doğru ilerleyip arka kapısını açarak içine girdim.Benim binmemle arabayı kullanan adam zaman kaybetmeden yola koyuldu.

 

Bu adamı ilk defa görüyordum.Doğanın adamlarından biriydi zannedersem.

Sarı,uzun,toplanmış saçı ve mavi gözleri yüzüne kadar çıkan dövmeleri ile tıpkı diğer gördüklerim gibi buralılara benzemiyordu.

Türkçe bilip bilmediği bile muamma gibiydi.Sadece yola odaklanmış bir yarıştaymış gibi arabalara makas atarak aralarından geçiyordu.

 

" Biraz diyorum yavaş mı sürsen?"

Hiç bozuntuya vermedi.Dinlediğinden bile emin değildim.Yine aynı şekilde sürmeye devam ediyordu. Neydi bu adamın problemi?

 

" Seni bilmem ama ben gencim, güzelim yapacak çok işim var.Kurtulmam ve kurtarma gereken birileri var. Yaşamam gerek o yüzden ya hani..."

Kesinlikle dediklerim karşısında kılını kıpırdatmıyordu. Bu hızla gidersen ya biriyle kafa kafaya çarpışacaktık ya da yine çarpışacaktık. Başka bir seçenek yoktu önümüzde.

 

" Anladım. Hepiniz manyaksınız. Bu problemlerinizi bana yansıtmasanız mı artık? Öfkenizi, denginiz olanlarınızdan çıkarsanız!"

Manyak bir kişi değildi. Resmen ışığı gören geliyordu bana. Arkadaşlarım ortada yok içeri alınmış bir vaziyetteydiler ama ben bunlarla uğraşmaktan onları bile düşünemiyorum.Yetmiyor gibi sürekli olduğum yerden tehditle alıkonuluyordum.Bu kaçıncı olmuştu artık saymayı bile bırakmıştım.

Nereye gittiğimizi bilmiyordum.Fakat Doğanın evine gitmediğimizin gayet farkındaydım.Farklı biryerdi burası. Şehir içindeydi fakat git git bitmiyordu.

İlerdeki iki yol ayrımına yaklaşınca yavaşladı araba.Hiçliğin ortasındaydık resmen,kimse yoktu ki burada.

 

" Niye geldik buraya?"

Şuan ciddi anlamda korkmaya başlamıştım.Doğanın adamı değilmiydi bu?

Burada kimse yoktu. Etrafıma bakınmaya başlamıştım ki arabanın arka camında dışarı baktığımda hemen arkamızda durmuş bir başka arabayı farketmem bir oldu.

İçinden beni hiç şaşırtmayan biri çıktı.

Elindeki sigaradan son nefeslerini çeken Gökhan,sonuna gelmiş olacak ki sigarayı gelişi güzel fırlatarak bulunduğum arabanın şöför kapısını açtı.Bir elini arabanın tepesine yaslayarak adamla yüz yüze geldi.

 

" Pollo!"

Diyerek iğrenç sırıtışıyla önce o adama sonra bana baktı. Bunun ne işi vardı burada?

Ne işi olduğunu bilemesemde, bildiğim bir şey vardı ki şuan olanlardan kesinlikle Doğanın haberi yoktu.

 

"Bom trabalho meu amigo!"

Gökhan portekizce olabileceğini tahmin ettiğim dille Pollo ismindeki bu adamla konuşuyordu.

Arka cebinden çıkardığı bir zarfı Polloya uzattı.O da zarfı eline alarak içine bir göz attı.Gördüklerinden memnun kalmıştı ki sevinçle ufak bir kahkaha attı ve arabadan indi.

 

"İsso é ótimo."

İnerken bunu demeyi ihmal etmedi.Ardından Gökhan sürücü koltuğunda yerini aldı.Arabayı çalıştırıp geri geri giderken bana bakıp dalga geçmeyi unutmamıştı.

 

" Beni gördüğüne sevinmiş gibisin?"

Aksini böcek görmüş kedi gibi tiksinerek bakıyordum suratına. Nursuz adam Allah bilir yine ne işler çeviriyordu.

 

" Bu sefer olay çıkarmak için değil aksine küçük bir antlaşmayla geldim sana."

Tabi canım herkes işini gücünü bırakmış benden faydalanmanın peşindeydi. İşim yoktu birde Gökhan beyle orta yol bulmaya mı çalışacaktım? Dinlemek istemediğimi belli etmek adına gözlerimi cama çevirip dışarıyı izlemeye başladım.

Dinlemek istemiyordum.Üzerimde yapmam gereken yeterince iş vardı.

 

" Ne var biliyormusun? Seni taktir ediyorum.Sözünün eri kızmışsın.Doğana onu pişman edeceğini söylemiştin bir zamanlar.Cümlesi bile komik.Beni bile güldürmüştün.Ama gel gör ki Doğan yaptığı herşeyi uğruna telafi etmeye hazır. Senin ortadan kaldırılmana karar vermiş adam bir gecede yerini uğruna herkesten vazgeçecek bir adama dönüşüyor.Sence de tuhaf değil mi?"

Konuşmamam ona susmama cesareti veriyor olacak ki konuştukça konuşuyordu.Demek psikopat bu adamlar ölü koleksiyonlarının yanına minik,narin bedenimi de koyacaklarmış öyle mi?

Eğer ben birşeyler yapmasaydım,belki de şuan yaşamayacaktım.Bir de üzerine Doğanda ki anormalliklerin nedenini arıyordu bende.

Büyü yaptım mı diyecektim?

Hele de onun kullandığı bir arabadayken...

 

" Bence bu soruların cevabı sende? Bir kaç haftaya nişanlanacak birinin durduk yere tek bir gecede ailesinden, hayatından ve seninle ilgili fikirlerinden vazgeçmiş olması öylesine bir tesadüf ya da kader olamaz değil mi?"

 

Nişanlanacak mıydı?

 

Nasıl?

 

Ben yuva yıkmış olmuyordum herhalde değilmi?

 

Evlenmemişlerdi ki yuvalarını yıkayım.Yıkmış sayılmazdım.Hem o da benim hayatımı altüst etmişti.Bir nevi ödeşmiş sayılırdık.Talihsiz kızıda böyle katil bir adamla kanunsuz bir hayat sürmekten kurtarmıştım.Ha bir de Gökhan gibi serseri bir kumadan kurtarmıştım.

Ama ne var ki kendim yakalanmıştım doluya.

 

" Gel, sen bana ne halt yediysen anlat.Bu durumu düzeltelim.Sonra sen sağ,ben selamet.Seni Doğandan da kurtarırım.Eski huzurlu hayatına geri dönersin."

Bana bu teklifi bir başkası yapsaydı belkide olurunu düşünürdüm.Fakat bunu bana sunan Gökhandı. En başından beri benim kuyumu kazmak için her şeyi yapan adam.

Bir şeyleri anlattığım an beni ortadan kaldırmaya bakardı.Nedendir bilmiyorum benden hiç haz etmiyordu.Bende ona bayılmıyor olsamda onda bana karşı çok fazla kin ve öfke vardı.

Gözlerimi yoldan ayırıp yalanlarımı sıralamaya başladım.

 

" Ben hiç bir şey yapmadım. Arkadaşının kafasına silah dayayıp bana karsı zorla birşeyler hissettirmişim gibi konuşma.Hata arıyorsan,kendinizde arayın.Beni bu kadar zora sokmasaydınız bende bunları hiçbirini-"

Pot kırmış olduğumu farkedince elimi ağzıma götürüp kapatma isteği uyandı bende.Yine çok fazla gaza gelmiştim.Sanırım son cümleyi söylememeliydim.

Gökhan arabayı durdurmuş bir vaziyette oturduğu yerden bana doğru dönüp sağ kolunu koltuğa yaslayarak sorgular gözlerle beni inceliyordu.

 

" Seni bu duruma sokmasaydık ne yapmazdın?"

Dedi yarım bıraktığım cümleyi tamamlamak ister gibi. Böyle bakmasıyla bir tık baskı altında kalmadım değil.

 

" Bak! Adam akıllı söyle her şeyi sende bende kurtulalım."

 

" Söyleyeceğim bir şey yok."

Verdiğim cevap hiç hoşuna gitmemiş olacaktı ki kendi kendine tıslayarak öfkeyle güldü ve önüne döndü.Biraz öyle kalarak etrafına baktı ve dikiz aynasından bana hitaben konuştu.

 

" İn!"

Kelimesini duyunca o gerginlikle nereye geldiğimize bile bakmadan arabadan indim.

Şuan tek derdim bu saçma sorulardan kurtulmaktı.Konuştukça battığımı hissediyordum.

Şöyle bir çevreme bakındığımda bir mahalle arasında olduğumuzu farkettim.Ama terk edilmiş bir yer gibiydi.Benim yaşadığım yerdeki gibi bir hayat belirtisi vermiyordu. Sağ tarafımda yer alan bu mahalle arası için fazla lüks bile sayılan spor salonu mevcuttu.Nereden geldiğini bilmediğim tezahürat sesleri ve bağırışlar buradan geliyordu anlaşılan. Nereye gideceğimi bilmez bir şekilde etrafıma bakınıyordum.

Bu adam nereye çağırmıştı beni.

 

'Şişt'

Sesiyle spor salonuna giren Gökhanla göz göze geldim.Anlaşılan onu takip etmem gerekiyordu.

Gökhan önde ben arkasında salona giriş yaptık.Tavana asılı kum torbaları,dambıllar, ağır halterlerle gayet nezih bir salon olduğu ortadaydı.

 

Peki burası boşsa tüm bu sesler nereden geliyordu?

 

Ben etrafa şaşkın bakışlarımı atarken Gökhan ilerdeki yer alan çelik,kasa kapısına benzeyen kapıyı açmıştı. Peşinden gelmem konusunda bakış atarken etrafı incelemeyi bırakıp peşine takıldım. Merdivenleri teker teker çıkarken bağırışların geldiği yeri farketmek zor olmadı.

İlk katta beni büyük bir kalabalık karsıladı. Ortada büyük bir kavga varmışta onu izliyorlarmış gibi bir hava vardı ve nedense ortada öyle bir durum olduğunu hissediyordum.

Omzuma tabiri caizse vuran elle irkilerek Gökhana

baktım.Sinirle bana dokunan eline bakmamı umursamadan bana gözüyle üst kata çıkmamı işaret etti.Sanırım benimle çıkmayacaktı yukarı.Çıkmaması daha iyiydi,yanında güvende hissetmiyor tam tersine her an bir yerde boğazıma çökecekmiş gibi bir durumu var gibiydi.Ben tedirgin bir şekilde merdivenlerden yukarı doğru çıkarken Gökhan kalabalığa doğru dönmüş eli cebinde etrafa bakınıyordu.

Üst kata çıkar çıkmaz beni yarım daire şeklindeki bir salon karşıladı. Kasvetli ışığı,kocaman masası ile tıpkı toplantı salonunu andıran bu odayı boydan boya kaplayan cam tamamlıyordu.Olduğum yerde beklerken aşağıdan gelen gürültü ile kaşlarımı çatarak boydan cama doğru yaklaştım.Yaklaştıkça aşağıdaki gürültünün sebebi daha iyi anlaşılıyordu.

Hemen aşağıda büyük bir ring vardı. Ringi çevreleyen adamlar ellerine ki paralarla tellere vuruyorlardı.Bu ilkel davranışlı adamların yaşam alanlarının burası olduğunu kesinlikle düşünmüyordum.

Ringin kapıları açılırken içeri iri yarı suma güreşçilerini andıran bir adam girdi.Onun girişiyle ortalık daha da alevlenirken etraf savaş alanına dönmüş gibiydi. Rakibine gerçekten acımıştım. Biraz sonra ringe kolunda bir koruma ile başka bir adam girdi.Yüzünü tam seçemesem de tanıdık bir havası vardı.

Ringe girer girmez kim olduğunu tanımam uzun sürmedi.

 

Alpay.

 

Yüzünün bazı yerlerinde kavga etmişcesine yara izleri bulunuyordu.

Onu görmemle elimi ard arda cama vururken, beni görmesi için çabalıyordum.Fakat ne yazık ki mümkün değildi.

Aşağıya inmek için sağıma dönmüştüm ki yan tarafımda bir elini cama yaslamış öylece aşağıya bakan Doğanı gördüm.

Onu görmemle olduğum yerde kaldım.

Resmen Alpayı döve döve öldürtmeyi planlıyordu.

 

" Söylesene, ne bekliyorsun, sana yalvarmamı mı? Ya da istediklerine boyun eğmemi mi? Bunları yapacağımı gerçekten umut ediyor olamazsın."

Diyerek gözlerimle aşağıda ki Alpayı işaret edip Doğanın yüzüne bakmaya başladım.O ise hiç benden tarafa bakmasa da dikkatinin bende olduğunu oldukça belli ediyordu.

 

" Derler ki; Umut, şeytanın cehennemden çıkacağını düşündüren tek duygu."

 

" Ve ne var ki, ben umut etmiyorum Umay.İhtimalleri oynayan bir adam olmadım hiç."

 

"Eğerbeklenen umut, şeytana vadedilmiyorsa, bunun sorumlusu olan herkes cennetini isteyen bu bencil şeytanla aynı kaderi yaşamak zorunda."

 

Loading...
0%