Yeni Üyelik
32.
Bölüm

31.Bölüm

@yarenbay30

31.Bölüm: Yanılgılar ve Yenilgiler

 

"Eğer beklenen umut, şeytana vadedilmiyorsa, bunun sorumlusu olan herkes cennetini isteyen bu bencil şeytanla aynı kaderi yaşamak zorunda."

 

Kaşlarımı çatabildiğim kadar çatarken Doğanın hastalıklı cümlelerini dinlemeye devam ettim.

 

Gerçekten de bencildi.

 

Ondan alınan veya ulaşamadığı herşeyin acısını etrafındaki masum insanlardan çıkarıyordu. Bana sinirleniyordu arkadaşlarımı içeri aldırıyordu, karşı çıkıyordum Alpayı hiç olmayacak yerlerde buluyordum.

 

Yarın bir gün aileme sarmayacağı bile muammaydı.Kene gibi yapışmıştı üzerime ne yapsam kurtulamıyordum.Nerden bulaşmıştım bu adama?

 

Ringten gelen bağırış sesleriyle gözlerimi aşağıya çevirdim.Alpay ve karşı taraftaki adeta ayıyı andıran adam karşı karşıya gelmiş hakemden işaret bekliyorlardı.Başlamaları için sabırsızlıkla bekleyen insanlar,çıldırmış gibi bağırıyor ve 'Boris! Boris!' diyerek tezahüratlarda bulunuyordu.

Doğan da büyük bir keyifle raundun başlamasını bekliyordu.

 

" Durdur şu saçmalığı."

Benden tarafa bakmadı bile.Nerden aldığını bilemediğim bardağa şişesinden biraz viski doldurdu.Şişeyi gelişi güzel bir tarafa atarken elindeki viski dolu bardağı bana uzattı.Bardaktan gelen sert ve keskin koku burnuma doldu.Bardağa tiksinti dolu bakışlarımı atarken Doğanla elindeki bardak arasında mekik dokuyordum.

 

" Çek şunu."

Diyerek ettiğim sitemle hoşuna gidercesine daha da gülümsedi. Tabi, işimizi gücümüzü bıraksaydık ringte de Alpayı öldürselerdi,bizde o sırada Doğan beyle viski yudumlayıp devlet meselelerini konuşmalıydık ona kalsa.Bir alkolik olmadığım kalmıştı zaten.

Bana uzattığı bardağı dudaklarına götürüp bir yudum aldı. Cama dönük vaziyette bir kral edası ile dimdik,yıkılmazmışcasına duruyordu.

 

Aşağıdaki insanlara tabiri caizse kuklalarıymış gibi anlam verilemez bir kibirle bakıyordu.

 

Onu aşağıdan gören herhangi birinin bile bu görüntü karşısında sakin kalamayacağı kesindi.

 

Çok geçmeden ringteki hereketliliği bende fark ettim.Hakem kafasını kaldırarak bizim bulunduğumuz cama bakıp elini kulağına götürdü ve onaylar bir biçimde kafasını salladı.

Sanırım kulağında bir kulaklık vardı ve orada gelen talimata göre hareket ediyordu.

 

" İşte başlıyor!"

Doğan baş hareketiyle dikkatimi oraya vermemi sağladı.

Karşı ekranda çıkan birinci raund yazısıyla iki tarafında gardını alması eş zamanda oldu. Alpay hiçte amatör gibi durmuyordu. Gardını yeterince iyi alabiliyordu.Kim olduğunu bilmesem yıllardır bu işi yaptığını söyleyebilirdim.

 

"Boris, en iyilerinden biri. Uluslararası şampiyonlukları var."

Ne yapmak istiyordu bu manyak?

Gözünün ucuyla bana bakarak konuşmaya devam etti.

 

" Şuana kadar hiçbir maçı kaybetmedi.Aksine başladığı işi sonlandırmadan bırakmaz."

Dehşetle ringe gözlerimi geri çevirdim.

Alpay şaşkınlık verecek seviyede kendini koruyor ve karşı tarafa üstünlüğünü göstermeye çalışıyordu.Fakat burada daha garip bir durum vardı ki karşı taraf kılını bile kıpırdatmadan sadece kendini koruyor kesinlikle karşılık vermiyordu.

Alpayın neredeyse iki katı olan bu adam adeta fiziksel özellikleriyle çizgi film karakteri hulka benziyordu.

 

Tamam kabul ediyordum Alpayın da gayet iyi bir fiziği vardı ve mesleğinden kaynaklı boş olmadığını biliyordum fakat bu adamın yüzüne indireceği tek yumruk karşısında ne olacağı gayet açık ve netti.

 

" Bu maçın nasıl sonlanacağını güzel ağzından çıkacak kelimeler belirleyecek."

Camdan uzaklaşarak yavaşca bana yaklaştı. Gözlerini gözümde ayırmazken ben ise o hariç heryere bakıyordum.Tavan bile ilgimi çeker olmuştu.Elini çenemin altına yerleştirerek narin bir vazoyu tutarmış gibi kavradı.

 

" Bana hayır demene sebep olacak tüm engeller ortadan kalktığına göre herşeye baştan başlayabiliriz."

Parmakları dudaklarıma doğru yola alırken elimin tersiyle çenemdeki elini ittim.

Gözleri gözlerimin en derinine bakarken ne yapmam gerektiği hakkında bir şey düşünemiyorum.Baskı altındayken kafam çalışmıyordu.

 

" Sen ve ben baştan alabileceğimiz hiçbir şey yaşamadık."

Bunu dememle beraber aşağıdan alkış ve bağırış sesleri yükseldi.Bir korkuyla tekrar aşağıya bakarken Alpayı yerde karnını tutar bı durumda olduğunu farkettim.Hakem başında ondan geri geri sayarken o çok geçmeden ayağı kalkarak gardını aldı.

 

Derin bir nefes verirken konuşmama devam ettim.

 

" Hem hali hazırda ciddi bir ilişkin varken bana nasıl bu şekilde yaklaşabilirsin ? İğrençsin."

Bunları söylerken kısa çaplı bir şaşkınlık yaşasada bu durumu hemen atlatmıştı. Sanki söylediklerim hiç ilgisini çekmemiş, onu etkilememişti.

Başını aşağı yukarı alaylı bir şekilde sallarken bana üstten üstten gülümsemeyi eksik etmemişti.

 

"Bunu kim söyledi sana bilmiyorum ama öğreneceğim.Öğrendiğim zaman ise hiçte hoş şeyler olmayacak."

 

" Hali hazırda ilişkisi varken yasakları oynayan tek ben değilim."

Peş peşe sıraladığı cümlelerle ellerini öne iki yanına açarak sinir edici bir yavaşlıkla yüzümün en yakınına kadar adımladı.Boy farkından kaynaklı gözlerimi yukarıya kaldırarak yüzüne baktım.

 

" Sevgilin orada canıyla savaş verirken sen burada durmuş benimle pazarlığa yatıyorsun."

 

" Boyundan büyük işlere kalkışıyorsun, küçük Vesvâs."

Bir adım geri atarken araya biraz mesefe girmesine yardım ettim. Utanmaz adam kendi pisliklerin üzerini örtmüş, yaptıklarıyla beni yargılıyordu. Konu ne zaman arkadaşlarıma ve Alpaya dönecekti bilmiyordum.

 

" Artık konuşman bittiyse arkadaslarımı ve Alpayı geri istiyorum."

Gülen suratını bozan cümlem karşısında neye sinirlendiğine bende anlam verememiştim.Dengesiz adamın neye sinirleneceği belli olmuyordu.

 

'Alpayınada-'

Diye mırıldanırken yarıda bıraktığı kelimeyle neye dertlendiği belli olmuştu. Hiçbir şey yetmiyormuş gibi bir de Alpaya takmıştı kafayı.

Ona laf yetiştirmeye çalışırken altta yaşanan kargaşayı unutmuştum. Gözlerimi ringe çevirirken iki tarafta da az çok yaralar olduğunu gördüm.Alpay normal bir insana göre iyi bir performans gösteriyordu.

 

Ya da göstermesini sağlıyorlardı.

 

Boris adındaki adam kanlı suratının ardındaki keskin bakışlarını yukarı kaldırarak Doğana dikti. Doğanın verdiği bir baş hareketi ile yumruklarını birbirine çarparak keskin bakışlarını Alpaya çevirdi.

Bununla beraber bu maçın gerçek bir maç olmadığına kanaât getirdim.

Hepsi Doğan'ın sahnesinde yer alan ve onun isteklerine göre hareket eden kişilerdi.

 

Hepsi bir oyundu. Sırf beni istediklerine boyun eğmem için kurduğu bir sahneydi.

Bunları düşünmeme fırsat olmadan Boris adındaki adam Alpayı köşeye sıkıştırmış sert yumruklarını neresine denk gelirse oraya indiriyordu. Alpaya saldırması için fırsat bile vermiyordu.

Kaldıramazdı, o değil hiç kimse kaldıramazdı bu darbeleri.

 

" Durdur! Durdur onları!"

Bağırarak söylediğim cümleyle yerinde kımıldamadı.

 

" Lanet olsun sana! Durdur, diyorum."

Hiçbir cevap vermiyor etraftaki tezahürat sesleri iş sonlanacakmış gibi daha da bağırıyorlardı. Elimi bileğine götürürken bana göre sert, ona göre ise hiçte sert olmayan bir biçimde onu kendime çevirdim. Afallamış bakışları önce bileğinde sonra ise yüzümde son buldu.

 

" Tamam,ne istiyorsan yapacağım! Ne istiyorsan!"

Bunları söylerken gözleri bileğindeki elimdeydi. Sıcaklığı avucumun içini yakarken bunu daha fazla devam ettirmek istemedim ve elimi bileğinden geri çektim.

 

Anlaşmaysa anlaşma ne istiyorsa kabul edecektim, yeter ki benim yüzümden birilerine zarar gelmemeliydi.

Gözleri elinden çekmiş olduğum bileğine takılırken bir şeyler düşünüyormuş gibi bakıyordu.

Çok geçmeden normale döndü, tıslayarak gülüp eline telefonunu aldı.Telefonu kulağına götürdü.

 

"Maç bitti gönderin herkesi."

 

"Ben bitti diyorsam bitti!"

 

Telefonun karşı tarafında ki kişi bitmesini istemez biçimde dil dökerken söyledikleri Doğanın umrunda bile olmuyor, bu işi sonlandırmak için tehditvari cümleler sıralıyordu.

 

" Burası benim alanım.Bu ring ve içindekiler benim ve bitti diyorum!"

 

Bayılırdı insanları değer verdiklerinden vurmaya...

Söylediği son cümle ile istediği olmuştu.Bunu aşağıda ki kalabalığı yavaş yavaş dağılması kanıtlıyordu. Ringin içindeki hakem Boris adında ki orman kaçkını adamı zar zor Alpayın üzerinden almıştı. Boris ringin kapısından gayet sakin bir şekilde çıkarak kilometrelerce öteden farkedilecek bir kibirle ortadan kayboldu.

 

Ortama siyah takım elbiseli birkaç adam girip büyük kalabalığı dağıtmaya başladı. Gökhan görüş açıma girdiğinde onunda aynı şekilde zorluk çıkaranları yaka paça dışarı çıkardığını gördüm.

 

Alpay.

 

Öylece ringin içinde yatıyordu. Ne kadar kalkmasını beklesemde beklediğim o hareket bir türlü gerçekleşmedi.

 

Neden hareket etmiyordu!

 

Kafasını bile kaldırmamış öylece yüzüstü yatıyordu.

 

O an iliklerime kadar korktuğumu hissettim.Benim yüzümden bir kişiyi daha kaybedemezdim. Yukardan aşağıya bakmayı bırakıp arkamı dönüp aşağıya inmek için merdivenlere yöneldim. Dik merdivenleri düşmek umrumda değilmişcesine ikişer üçer inerken Doğanın hemen arkamda ismimi seslenmesine aldırmadım.

 

Onu görmeliydim.

 

" Umay!"

 

"Hemen buraya gel!"

 

Alt kata iner inmez ortamdan çıkarılmaya çalışan kalabalık adımımı atar atmaz sendelememe neden oldu.

 

Benim iki üç katım olan adamlar bulunduğum yerden mekanın tam ortasındaki ringe gitmeme izin verecek gibi durmuyordu.Aralarında ezilme riskim bile vardı.

 

Peki bu beni durdururmuydu?

 

Asla.

 

Önümdeki adamları ite ite aralarından geçmeye çalışırken bir kaç tanesinin kötü cümlelerine maruz kalsamda bununla uğraşacak değildim.

 

İlerlemeye çalışsamda olmuyordu.

 

Kalabalığı aşamıyor ve bir türlü ilerleyemiyordum. Aralarında ezilmem an meselesiydi.Ortamı dolduran uğultuların içinde bir sesin tüm bu kargaşayı durdurduğuna şahit oldum.

 

" Açın yolu! Çıkarmam lan hiçbirinizi burdan açın hemen yolu!"

 

Diyerek bir kaç adamı gelişi güzel fırlatan Doğanla karşılaştım.

Etrafımda aşmak için aralarına girmiş olduğum adamların gözleri bende durmuş ve kime yol vermeleri gerektiğini anlamışlardı.

Önümde, sağımda ,solumda bulunan insanlar trafikte bir ambulansa yol verir gibi açılmış ve bana yol vermişlerdi.Verdikleri yoldan koşar adımla bir kaç saniyede her şeyin yaşandığı ringe varmış açık tel kapısından içeri girmiştim. Ringin neredeyse her tarafında gördüğüm kan lekeleriyle başımdan aşağı adeta kaynar su dökülmüş gibi hissettim.

 

Yerde yatan Alpayın yanına çöktüm hemen.Biraz önce yukardan yüzüstü yattığını görmüs olmama rağmen şuan sırt üstü yatıyordu.

 

Hareket ettiğine göre ölmüş olma fikrini aklımdan çıkarabilirdim.

Kafasını kucağıma alırken ellerimle yüzüne dokunuyordum.Kaşı ve dudağından kan geliyor elmacık kemiğinde ise morarmaya yüz tutmuş bir kızarıklık vardı.

 

" Alpay!"

 

" Kalk hadi gidiyoruz."

 

" Alpay!"

 

Gözlerini kırpıştırarak açarken beni gördüğüne şaşırmış gibi gözlerini açıp kapattı.

 

" Ortak, senin ne işin var burda."

 

Kesik kesik cümleleri arasında bu cümleyi zorda olsa seçebildim.

 

"Yorma kendini, konuşacak vaktimiz olacak bunları."

 

Dedim fısıldarcasına.Alpayın kafasını yere geri koyarken önüne geçerek kollarından tutmuş ve onu kendime doğru çekmeye çalışmıştım. Onu ayağı kaldırmam için doğrulması gerekiyordu.

 

Birinin beni belimden geri çekmesi ile ellerim Alpayın üzerinden çekilerek boşluğa düştü. Siyah takım elbiseli iri yarı bir adam görüş açıma girerken onu tek hamlede yerden kaldırarak Alpayın bir kolunu boynuna sararak onu belinden tutup ayağı kaldırdı.

 

" Nereye götürü-"

 

Takım elbiseli adama doğru yeltenirken arkamdaki şahıs beni tekrar geri kendi bedenine doğru çekmişti.

Sol tarafımda yer alan bedeni varlığını korurken dudaklarını kulağıma doğru getirdi.

 

" Ben sözümü tuttum. Sıra sende."

 

İnsanı yoldan çıkarmaya yemin etmiş iblis misali fısıldıyor tehlike tohumlarını içime sokuyordu.

Burnunu kulağımdan boynuma doğru sürttüğü an dehşetle bir kaç adım uzaklaştım.

 

Duruşunu hiç bozmadan dimdik karşımda duruyordu. Gözleri biraz önce nefes almaya çalıştığı boynumdan gözlerime çıktı.Elimin tersiyle kulağımı silerken iğrenmiş ve huylanmıştım bu hareketiyle. İğrenç suratını bir dakika bile görmek bile istemiyordum.Koşar adım ringten çıkarak Alpayı dısarı çıkarmaya çalışan adamın peşinden gitmeye koyuldum.

 

" Bir yeri terk edince o yer seninle gelmez sanıyorsun, bende öyle sanmıştım."

 

Sadece benim duyabileceğim bir tınıyla söylemişti bunu. Çıkış kapısına geldiğimde durdum ve omzunun üzerinden ona baktım nedensiz bir biçimde. Yavaş adımlarla bana doğru yürüyordu.Benim ona bakmamla bunu bekliyormuş gibi muzip bir şekilde sırıttı.

 

" Koşuyorsun ama kaçamadığının farkındasın."

Loading...
0%