@yarenbay30
|
36.Bölüm: Matha Hari
Alpayın beni kandıracağı hem de bu şekilde aklımın ucundan bile geçmemişti. Gerçekten de böcekleri yerleştirebilmek için aldığım tüm riskler yerle bir olmuştu. Nitekim bu risklerle o bana daha da yakınlaşmıştı. Daha çok karşılaşmış ve her karşısına çıkmamla olaylar daha da hızlı ilerlemişti. Birileri sağolsun her şey boşa gitmişti. Ben insanlara nasıl bu kadar çabuk inanıp,güveniyordum?
Çok tanımasamda Alpayın kötü biri olduğunu hiç düşünmemiştim.Mesleğini seviyordu ve geri almak için bu işlere bulaştığını düşünmüştüm.Onun için lanet ringe bile gitmiş ve yine onun yüzünden Doğana karşı gardıma indirerek geri dönüşü olmayacak işlere karışmıştım.
Kime ne anlatıyordum ki hepsi boşa gitmişti.
Arkamdaki kilolu duvarın nefes alışverişlerini sıklaştırmasıyla bu duruma odak getirdim. Ellerim kilolu karnında gezinmeye devam ederken bu duruma sinirlendiği belliydi.
İnşallah kapıya kulağımı yasladığımı görmemiştir yoksa buna bir bahane üretmek gerçekten zor olacaktı. Üretsem bile o halimi kapatacak bir bahane olurmuydu sanmıyordum. Elimi yavaşca çekerek yavaş adımlarla ona döndüm. Hayatım boyunca görüp görebileceğim en uzun ve iri adam karşımda duruyordu. Kel başı ve kocaman gözlerine kulağındaki dinleme cihazı ya da telsiz herneyse eşlik ediyordu.
Görüntüsü korkunç,bakışları neden burada olduğumu sorgular gibiydi. Yalan söylememe gerek yoktu.Olanı anlatacaktım.
" Üzerime vişne suyu döküldü ve lavaboyu arıyordum." Üzerimdeki lekeyi ona işaret ettim. Kesinlikle ortada yalnış anlaşılacak bir durum yoktu. Hem ispatım bile vardı.
" Bu kapının ardına nasıl geldim, bilmiyorum." Kaşlarını kaldırarak beni inceledi. Daha sonra elini kulağındaki cıhaza götürüp karşı tarafta her kim varsa onu dinledi.
" Anladığım kadarıyla olmamam gereken bir yerdeyim ve burasıda lavabo değil. Gideyim ben madem." El hareketlerimle kendimi gayet doğal bir biçimde açıklarken cümlemin sonunu getirerek bu hulkun bir şey demesine izin vermeden uzaklaşmaya çalıştım. Dediğim gibi sadece çalıştım. Hâlâ kulağında cihazı dinlerken eliyle dur işareti yaparak durmamı istedi. Bir şey değil ben bir yalan bulur sıyrılırdım ama arkamda kalan odadan herhangi biri çıkarsa ne açıklama yapardım bilemiyordum.
Nefesimi tutmuş ne diyeceğini dinlerken beni peşine takılmam için bana kafa işareti yaptı.Şu kapıdan uzaklaşayımda nereye gittiğimin bir önemi yoktu şuanda.
O önde ben arkada birkaç adım atmıştım ki geldiğim koridorun başında ki üzerinde kocaman WC yazan kapıyı görmem zor olmadı. Ben bu kapının önünden geçmiştim neden görmemiştim ki? Bir önemi yoktu. Adamın bana kapıyı işaret etmesiyle rahatlamıştım.Ucuz yırtmıştım yine. Tatlı görünmeye çalışarak kibar bir şekilde teşekkür etmiştim fakat o buna karşılık yüzüme bile bakmadan karşılık vermişti.
" Bir dahaki sefere bilmediğin koridorlarda başıboş dolaşma." Kalın sesini ilk defa duymuştum. Yıllarca sigara içmekten tahrip olmuş bir sesi anımsatıyordu.
Daha sonrasında yine yüzüme bakmadan geldiğimiz koridordan geri dönmüştü. Hiç hümanist bir hareket değildi. Elimi WC'nin kapısına getirerek açtım ve içeri girdim. Sensörlü lamba beni farkedince yandı. Sanırım benden başka kimse yoktu burada. Elime çokca aldığım peçeteleri ıslatarak üzerimdeki lekeyi çıkarmaya çalışıyordum fakat aklım biraz önce görüp duyduğum manzaradaydı. Lekede çıkmıyordu zaten çoktan kurumuştu. Elimdeki peceteleri çöp kovasına atıp musluğu açarak yüzümü yıkadım.Yüzümdeki makyaj umurunda değildi. Ben nasıl kurtulacaktım bu dertlerden?
Hangi dala tutunsam elimde kalıyordu.Bu düşüncelerle eğilerek birkaç kez daha yüzüme su çarptım.O sırada açılan lavabonun kapısıyla bir başkası gelmiştir diye hiç o tarafa bakma ihtiyacı hissetmedim. Yanımda yer alan bir diğer musluğun açılmasıyla göz ucumla oraya baktım.
Erkek elimiydi o?
Hadi canım!
Suyu kapatıp kafamı kaldırmıştım ki önümdeki duvarı kaplayan aynadan yeşil gözlerle karşılaşmam bir oldu.Ellerini yıkayarak bir kaç peçetede o almıştı ki aynada onunla göz göze geldik. Üç numara saç traşının beraberinde sert çehresi onu tamamlarken sağ elmacık kemiğinde bir dikiş izi bulunmaktaydı. Bu ilk başta çok göze batmasada ona farklı bir hava kattığı belliydi.
" Yanlış geldiniz sanırım.Burası bayanlar için..." Aynadan bakışmayı durdurarak direk ona doğru döndüm yüzümü fakat o aynadan bakmayı sürdürüyordu.
" Yanlış bir yerde olduğumu düşünmüyorum." Kaşlarımı olabildiğince kaldırarak alaylı bir gülüş attım.O dudaklarının üzerinde dilini gezdirerek aynadan gözlerini alıp bana doğru döndü. Şuan tanımadığım ve eminim ki tanımak istemeyeceğim bir erkekle aynı lavabodaydım.Tabi ya kesin o adam gidip beni ispiyonlamıştı.Saf olduğumu bile bile neden hep aynı oltada ki yeme geliyordum ki?
" O zaman ben olmamam gereken bir yerdeyim." Omuzlarımı dikleştirerek kapıya emin adımlar attım. Elimi kapının koluna atmıştım ki buraya gelmesinde ki asıl amacı öğrenmiş oldum.
" Senin yaptığını yapmaları için içlerine sayısız kadın gönderdim. Evlerine, odalarına, içlerine... Hiçbiri senin kadar başarılı olamadı.Emin ol bizim dünyamızda başarısızlığın nelere sebebiyet verdiğini bilmek bile istemezsin."
Sayısız kadın... Başarısızlığın elbette ne demek olduğunu çok iyi biliyordum.Hele de bu kişi içlerine sızmış biriyse. Sonu çok açıktı.Ne yazık ki sağ çıkmaları mümkün değildi. Birbirleri arasında belli ki bir husumet vardı. Bu durum uğrana insanları bozuk para gibi harcayıp canlarını hiçe saymaları başlı başına bir kötülüktü. Hiçbirinin birbirlerinden bir farkı yoktu. Hepsi birbirlerine denklerdi.
" Uzun zamandır beklediğim an geldi. Sayende Doğanın hakimiyetini bitireceğim."
Doğanı bitirmek...
Birinden birine birşey olması benim için bir anlam ifade etmiyordu. Kimsenin herhangi bir başarıya ulaşmasını istemiyor hak eden herkesin demir parmaklıklar ardına girmesini istiyordum.
" Sana geri kalan hayatında başarılar diliyorum." Elimin altındaki kapının kulpunu indirerek kapıyı araladım fakat dışarı daha adım atmadan elini kapıya koyarak geri kapattı.Onun bu hareketiyle aradaki mesafeyi azaltmamak için bir kaç adım geriledim. Bana tüm bunları neden anlatıyordu. Birbirlerini yemeye devam etsinlerdi.
" Küçük Matha Hari."
Matha Hari, dünyanın en ünlü kadın casuslarından biriydi.Uzun bir süre önce bununla ilgili bir kitap okumuştum.Fransanın casusluk teklifini kabul ederek,Almanya Prensi Wilhelm'i baştan çıkararak ondan bilgi almayı hedeflemiş fakat bu amacına ulaşamayıp tutuklanmıştı. Bu kadının benimle ne ilgisi vardı. Tam olarak ne olduğunu anlamasam da hoş şeyler diyeceğe benzemiyordu.
" Bana çalışacaksın." Bunu demesiyle gür bir kahkaha attım.Öyle ki dışarı kadar çıktığına yemin edebilirdim. Ben bu sahneyi daha önce yaşamıştım.Çok değil bir kaç dakika öncede yaptıklarımdan dolayı pişman olmuştum. Alpay bey sağolsun. Denize düştüm diye yılana sarılmayacaktım.
O hatayı bir kere yapmıştım. Hatalarından ders alan biriydim. Kesinlikle böyle bir olaya atmayacaktım kendimi.
" Şaka yapıyor olmalısın! Kandırdınız beni. Hiçbiriniz için tırnağımın ucunu bile oynatmam." Ellerini iki yana açarak tepkim umrunda değilmiş gibi bir harekette bulundu.
"Sana bir teklifte bulunmadım. Dinleme cıhazlarını etrafa yerleştiren sendin.Eğer bu cihazları bulurlarsa ilk şüphelenecekleri kişi sensin. Peki,tüm bunların arkasında kim var?" Allah korusun, herhangi bir yakalanma durumunda dolaylı da olsa benim bu yeşil gözlü adama çalıştığımı düşüneceklerdi.
Olduğum yerde titreyerek kendime geldim.
Kimsenin bir şey öğreneceği yoktu. Ne düşündüğümü anlamışcasına daha da dikkatli inceledi yüzümü. Ellerini dizlerine koyarak eğildi ve benimle aynı hizaya geldi.Boyundan dolayı yukarıya bakmaktan yorulduğum boynum neyseki normal, standart mesafeye gelmişti. Yeşil gözlerini ilk defa bu kadar net görüyordum. Gözbebeğinin içinde dolaşan tilkilerde en az göz rengi kadar netti.
" Sonrasında yaşayacakların Matha Hari'nin sonuyla aynı olur muhtemelen." Matha Hari, kurşuna dizilerek öldürüldü ve bu kadın hakkındaki her şey sır gibi ortada kaldı. İşte onun kitaplara konu olan sonu buydu.
Eliyle silah işareti yaparak alnıma getirdi ve elini tekleterek ateşleme hareketini yaptı. ' Bum ' Bu sesi beklemediğimden irkildim.Benim bu tepkimle küçük bir kahkaha bıraktı. Kahkahası da anlattıkları gibi kötüydü. Benimle dalga geçmesi sinirlerimi yeterince germişti.
Artık birilerinden tehdit almam fazlasıyla canımı sıkmaya başlamıştı. Herkes bir şekilde aç kurt gibi bekliyor ve benden faydalanmak için her şeyi yapıyorlardı.
Etrafım cehennem kokan adamlarla dolup taşmıştım.Onlar yüzünden yarın bir gün ana haber bültenlerine başına ne geldiği belli olmayan bir kayıp olarak katılmak istemiyordum. Kimse beni dinlemiyor herkes çıkarları ve yaptıkları işler için bir çok insanın hayatını karartmış,karartmaya devam ediyorlardı.
" Küçük Matha, sinirli görünüyor." Ve gülmeye devam etti.Artık ciddi manada sinirlerimi bozuyordu. Böylelerinin dalga malzemesi olacak bir kız değildim ben.
" Emin ol, en son sinirlendiğimde karşımdaki kişinin başına neler geldiğini tahmin bile edemezsin." Kendi içimde Doğanı kasdetsemde onun bu konuyla alakalı hiçbir şey bilmemesi benim için onu tehdit olarak göstermiyordu. İşaret parmağımı ona doğru sallarken bir bana bir de parmağıma bakarak bu sahnenin gerçek olup olmadığını kendi içinde sorguladı. İnanılmaz bir şey yapmışım gibi...
" Ne yaptın? Kurbanına benim gibi derin kesikler mi bıraktın vücudunda yada intihar süsü vererek astın mı? Bu şekilde diklenmene sebep olacak ne yapmış olabilirsin." Küçümseyerek söylediği tüm kelimeler aklıma kazınmış beni daha da alevlendirmişti. Resmen sinirlendiğinde neler yaptığını,kime, nasıl zararlar verdiğini açık açık anlatıyordu.
" Benim yaptıklarım öldürmek yerini ömür boyu süründürüyor. Bilseydin yerinde olmak istemezdin."
" Süründürmekten kastın sana hisler beslemesi mi?" Gözleriyle boynumu işaret etti. Elim boynuma giderken o kolyeyle karşılaşmam geç olmadı.Tabi ya o kolye. Ben hâlâ çıkarmamışmıydım bunu? Tüm gün lanet adamın simgesiyle mi dolaşmıştım? Rezillik. Kim olduğunu anlamıştı.Kimde bahsettiğimi anlamıştı. Gözlerimi sımsıkı kapatarak bu anın bitmesini diledim.
" Bu duruma sakın kendini kaptırma senin tanıdığın Doğanı bilmem ama benim tanıdığım Doğan ihaneti affetmez. Bunun kimden geldiğinin bir önemi de yok.Hepsinin sonu aynı." Boynundakine çokta güvenme demek istemişti. Kahretsin ki bu dediklerinde haklıydı. Benim yaptığım anlaşılırsa beni ne yapacakları açıktı. Doğan bunun uyarısını bana çok değil geçtiğimiz gün yapmıştı zaten.
" Ne güzel işte beraber ölürüz.En azından bir pislikten kurtulur dünya."
Ellerini beline yerleştirirken alt çenesini sağa sola hareket ettirmesiyle sinirlendiğini apaçık belli ediyordu.
" Hatta bir bakarsın tüm ihale Alpay ve senin üzerine kalmış.Hayat bu belli mi olur!" Koluma yapışmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Elinden kurtulmak için hiçbir şey yapmamıştım. Birbirimizin gözlerine nefretle bakarken nefes alışverişleri yüzüme vuruyordu.
" Bu asilikle, uzun süre yaşamazsın sen." 'Hadi ya' der gibi baktım yüzüne. Olabildiğince yüzüne yaklaşarak dikkatini başka bir yere vermesini engelledim. Gücümü toparlayarak dizimi alt bölgesine geçirdim. Küfürle karışık tehditler savurmaya başlamıştı bile. Aynı anda yere doğru eğilirken kapıyı açarak dışarı çıktım.
"Yanılıyorsun! Hâlâ hayattaysam bunu asiliğime borçluyum."
|
0% |