@yarenbay30
|
3. Bölüm: Tesadüf Değil
"Ayy ! Mahfettin halıyı,ben de sana bunu yıkatmazsam!"
Annem söylenirken, peşimde semayla kapıya adımladım. Bari 24 saat geçseydi üzerinde bu kadar erken yakalanmak istemiyordum.
Nefesimi tutup aralık kapıyı sonuna kadar açtım.Baran eniştemdi bu.Onu görmenin rahatlığıyla tuttuğum nefesi verip sırtımı duvara yasladım. Ömrümden 5 yılım daha şimdiden tepemdeki lambaya asmıştı kendini.Elini duvara yaslamış öylece beklerken gözlerini yerden kaldırıp bana baktı.Daha sonra ise arkamdaki Semada durdu bakışları. Kimse tek kelime etmezken annem duramamış olacak ki
" Kimlerdensin oğlum sen" dedi kapıya yaklaşıp
" Ayfer teyzenin damadının kuzeniyim ben teyze, yarın ki nişan davetiyenizi vermek için geldim" deyip ceketinin iç cebinden davetiyeyi çıkarıp anneme uzattı.
" Zahmet etmişsin.1 hafta önce verilmişti zaten davetiye." deyip aldı davetiyeyi
" Olur mu ne zahmeti ,hazır kuzenimi almaya gelmişken buda aradan çıksın dedim." dedi.Kuzenim dediği de Semaydı. Resmen Semanın onunla gelmesine, mecbur bırakmak için yalan söylemişti. Belki bu sefer barışırdı bizim keçi.
" Aaa, Semada nasıl eve gideceğini düşünüyordu.Çok iyi oldu bu." diyerek askıda ki kabanını ve çantasını eline tutuşturdum.O sırada Semanın 'Manavcı Ahmet abi bile senin kadar satış yapmıyor, alacağın olsun,sorarım sana bunu' diye fısıldadı sinirle.
" Canım benim, sanada iyi geceler." diye karşılık verdim. Annemle vedalaştıktan sonra enistemi beklemeden aşağıya indi.Baranda önce aşağı inen Semaya sonra bize bakıp,
" Görüşmek üzere, iyi geceler." diledikten sonra bana tebessüm edip göz kırptı. Aynı şekil karşılık verirken çoktan kaybolmuştu bile. Kapıyı kapatıp beni kısık gözlerle izleyen anneciğime döndüm.
" Allah aşkına söyle, içinde kalmasın." diye bezmişce baktım.
" Kuzeni falan diyorsun da ,bu çocuk kızın içine düşecek gibi bakıyordu."
" Nasıl kuzen bu böyle? "
Dedi annem şüpheyle. Başımı hafif yana yatırıp baygın bakışlarla baktım.Cevap vermedim.Odama doğru yürürken
" Cevap verme bakalım sen, istihbaratım güçlü benim ,nasıl olsa öğrenirim."
*****
Dünün ardından bugün, daha sakin geçmişti.Ama diken üzerindeydim hala .Muhtemeldi ki bu kadar küçük yerde elbet karşılaşacaktık.
"Umay, bak bırakıyorum kapıyı acele et!"
Kapıyı kilitlediğimden emin olduktan sonra canım babamın sesiyle merdivenleri hızla indim.Nereye mi koşuşturuyordum? Tabiki de biricik eniştemin kuzeninin nişanına...
Gövdesiyle kapıya bariyer olan babamı es geçip dışarı çıktım.Bir sokak ötedeki nişana ilerlemeye başladık.
" Bana bak Umay ,Semayla oraya buraya kaybolmak yok." dedi annem bir yandanda işaret parmagını bana sallayarak " İnsanlar görsün seni, yabani olma"
" Oturunca da locaya yeni gelmiş gelin adayı gibi başıma üşüşüyorlar." dedim bir sitemle. Kesinlikle haklıydım.Evlenmeyi göze alacak kadar aklım başımdan gitmemişti.Kaldı ki karşı cinsle anlaşamıyordum bile.
" Karışma kıza hanım. Gezmeyipte ,yanında dedikodumu dinlesin." deyip hafifçe omzuma dokundu babam.Küçük sürtüşmelerle yola devam ederken nişanın yapılacağı bahçeye gelmiştik.
Nişan komşumuzun isteği üzerine evinin yanındaki bahçede yapılıyordu.Burası genelde serserilerin toplanıp birkaç bira devirdiği ve çöplerinide burada bıraktıkları bir yer olsa da, güzel bir temizlikle çok güzel olmuştu. Tahta masa ve sandalyeler pembe fiyonklarla süslenmişti.Çoğunluğu mahalle sakinlerinden oluşan davetlilerde ,gelin ve damadın akrabalarında vardı elbet.
Nişan daha baslamamıstı.Hemen hemen tüm masalar dolmuştu. Herkez birbirleriyle gürültülü bir şekilde konuşuyordu.Çocuklar hayatlarında insan görmemişcesine pistte birbirlerini dövüyordu.Annelerinin ise ' nerden getirdim ki seni buraya' pişmanlığını yaşayor, bir yandan da çocukların peşlerinden koşuşturuyorlardı.Kargaşanın içinden Semaların oturduğu masanın tam çaprazında ki masaya geçtik. Yüzünü telefona gömdüğünden beni henüz farketmemişti. Etrafımı kısa bir kolaçan ettikten sonra masanın üzerinden aldığım şekeri ona doğru fırlattım. Fakat şeker onu teğet geçti.
" Hiç sağına soluna bakma öyle. Dizimin dibinden ayrılmak yok."
Annemi gözlerimi kapatıp ' he he' dercesine alayla onayladım.
Dilayın annesi Fatma ablanın ve 10 yaşındaki oğlu Ali'nin de bizim masaya katılmasıyla bu kaos ortamı daha da büyüyeceğini anladım.Neden mi?
"Umay bak şimdi bu devirde tipe hiç bakmıyacaksın.Adamın yüzünü at. Parasına bak." Diyerek ön hazırlık yapan Fatma abla, çantasından bir fotoğraf çıkardı.
"Bu fotoğraf eski bayağı kaç yaşında bu adam?" diye sordum bıkkınlıkla.
" 36 yaşında ama boşver yaşı se-" elindeki fotoğrafı tuttuğum gibi yırtıp attım. Yerdeki parçalarını işaret edip
" Artık ölümsüz oldu. Ama gönüllerde yaşayacak emin olabilirsin Fatma ablacım."
" Allah kolaylık versin bacım.Daha da göstermem kimseyi kızına bu sondu."
Bana ' İflah olmazsın' bakışı atan daha sonra annemlerle konuşmaya dalan Fatma ablaya, bu cümlenin 1000. defa kuruluşu üzerine madalya taksalar yeriydi yani.
Önüme dönüp Semaya şeker atmaya devam ettim.
Dakikalar birbirini kovalarken gelinle damat danslarını etmiş, yüzükler takılmadan önce tüm davetliler eşliğinde horon faslına geçilmişti.
Annem,babam ,semanın aileside horona katılmıştı. Fatma ablanın akıllara zarar oğlu ise bana emanet yanımda oturuyordu. Bende göz kaş arasında kaybolan Semayı ararken , gözlerim solumdaki girişe takıldı.
Yok artık ! Buradaydılar
Doğan denen adam üzerinde beyaz yarıya kapalı gömleği , elinde tesbihi ile etrafa huzursuzca bakarak yaklaşıyordu. Yanında ilk insanlardan olan Gökhanı ve onları takip eden mahellemizin daimi serserilerini seçmek zor olmadı.
Kendimi bir hışımla masanın altına atarken ,düşen sandalyem umrumda bile olmamıştı. Ayy Allah'ım kaderimde bu kadar genç ölmekte vardı demek. Masanın örtüsünün aralanmasıyla Ali'nin ' napıyor bu değişik' bakışlarıyla karşı karşıya geldim.
" Bakma bana öyle.Tansiyonum düştü iyi değilim." Hızlanan nabzımla tansiyonumun düştüğünü değilde çıktığını hissediyordum.
" Nereye düştü?"
Diye sordu safca.Bunu sorduğuna inanamıyordum.Açıklama yapacak halde olmadığımdan
" Masanın altında bir yere düştü .Sema ablanı bul getir bana ,onunla buluruz biz .Hadi "
Diyerek hafif ittim onu ,oda kafa sallayıp gitti. 5-6 dakikalık bir süreden sonra Ali geldi.Masanın altına girdi.
" Sema nerde? Sen niye burdasın?"
" Sema abla havai fişekleri kurtarmaya çalışıyormuş. Kurtaramazsa yangın çıkacakmış. 'Söyle Umay'a acil gelsin tuvaletin az ötesindeyim 'dedi"
Söyledikleriyle göz bebeklerim büyürken, nasıl bir uğursuzluğun ortasına düştüğümü çözmeye çalışıyordum.
" Kimseye birşey söyleme.Dilay ablanı çağır. Gelirken eşarp ve kaban getirsin. Gerisini biz hallederiz"
Ali ,Dilayın kardeşiydi. Onu daha kolay buraya getireceğinden emindim. Ali'yi gönderdim.Arka tarafa geçmeliydim. Doğan denilen adamın şuan nerde olduğunuda bilmiyordum.Masanın altında çıkınca karşıma çıkmayacağının bir garantisi yoktu.
Örtünün tekrar aralanmasıyla yüzüme eşarp ve kaban atıldı.Eşyaları yüzümden çekip gelene baktım.Dilaydı bu. Yalanıma ortak ettiğim en kısa zamanda helallik alacağım kız.
" Napacaksın bunları, biri bana açıklama yapabilir mi artık? "
Dilanın konuşması beni dumura etmişti bile. Kaza yüzünden geçici bir süre konusamıcaktı. Bu kadar çabuk muydu? Düşüncemi okumuş olacak ki
" Kimseye söylemedim konuşabildiğimi.Aileme bile. Sürpriz olsun istiyorum."
Dedi tebessümle. Şoku atlatmak zorunda kalıp üzerime uzun kabanı giydim. Çiçekli babaanne eşarbınıda üstünkörü taktım. Ayağı kalktım. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmış Dilay'a kısa bir bakış attım.
Çevreme göz attığımda Doğan denilen adamın hemen sağımda ilerde sırtı bize dönük damatla konuştuğunu gördüm.Aliye
" O beyazlı olan," deyip doğanı işaret edip, " Yanındaki siyah tişörtlüyü" bu seferde gökhanı gösterdim.
" Bizden ve arka tarafta uzak tut.Hiç kimseye de hiçbir şey söyleme." diyerek cebine 20 lira sıkıştırdım. Ali kafasını hızla sallayıp o tarafa geçti.
Dilay olanlardan hiçbir şey anlamamış olacak ki, "Neydi bu şimdi, sen niye bu kılıktasın?" dedi bana eğilip
" Bu şu demek" " Alışsan iyi edersin. Bundan sonra hep beraberiz"
|
0% |