@yarenbay30
|
45.Bölüm: Tanıdık Sokaklar
Hoş bir masa, karşımda Kuzey bey ve ben. Bey diyordum fakat aramızda bulunan bu mesafenin çoktan kalktığına biliyordum.Yine de kendimi bu düşüncelerden alamıyordum. Yaptığım yanlışmıydı, bilmiyordum. Sipariş ettiğimiz yemeklerimiz gelmişti. Sessizce gelen yemekleri yemekle meşgüldük fakat arada sırada da birbirimize kaçamak bakışlar atmayı bırakmıyorduk. Ellerim titreye titreye çatal ve bıçağı tabakta ki ete batırıyordum. Olmuyordu.
Ellerimin heyecandan olsa gerek titremesi bir türlü durmuyordu.Bunu farkedip rezil olmam an meselesiydi. Ki öylede oldu.
" Bir sorun mu var?" Kaşlarını yukarı kaldırmış bana ve titreyen ellerime şaşkınca baktı. Onun bu sorusu karşısında elimde ki çatal bıçağı tabağın iki yanına bırakarak ellerimi birbirinin içine alıp kucağıma bıraktım. Alt dudağımı sarkıtırken gözleri bu hareketime kaydı dudağının bir tarafı kıvrıldı. Onun bu haliyle ne yaptığımı farkedip dudağımı düzelttim.
" Sadece, yemek istemiyorum." Ellerimin titremesi yetmiyormuş gibi bir de sesim titremişti hadi ama... Gözleri tabağımda ki ete gitti. Elindeki çatalını bırakarak masanın üzerinden çatal bıçağıma ulaşarak tabağımdaki bütün bifteği parçalara ayırmaya başladı. İşi bittiğinde elindekileri geri tabağımın kenarına bırakarak önüne döndü. Bir parçalara ayrılmış bifteğe birde ona bakıyordum.Yüzünde yer alan hafif tebessüme inat gözlerini bana hiç değdirmedi. Fakat bakışlarımın onun üzerinde dolaştığını pekala iyi biliyordu.
" Teşekkür ederim." Neye teşekkür ettiğimi bile bilmiyordum. Bunu dile getirmemle bana göz kırptı. Bende tebessüm ederek ona karşılık verdim. Çok geçmeden masada ki telefonum yeniden çalmaya başladım.Yeniden dememde ki kasıt şuydu, tanımadığım bir numara sürekli olarak üst üste aramıştı beni. Fakat ne olur ne olmaz diyerek açmamıştım telefonu. İşte o numara yeniden beni arıyordu. Çalan telefon Kuzey beyin de dikkatini çekmiş olacak ki bir bana bir telefona bakıyordu.
" Açmayacak mısın?" Dedi naif bir sesle. Daha fazla dikkatini çekmemek adına telefonu elime alarak ayağı kalktım ve müsade isteyerek masadan uzaklaştım. Bir yandan telefonda ki yabancı numaraya bakarak açıp açmamak arasında gidip geliyordum. Daha sonrasında dayanamayarak açtım fakat o ses vermeden konuşmayacağım adına kendimi şartladım. Telefonu yavaşca kulağıma getirirken aynı zamanda omzumun üzerinden Kuzey beye baktım. Meraklı ve beklentili bakışlarla öylece bakıyordu. Hafif bir tebessüm ederek önüme döndüm bir yandan da telefonun karşı tarafından gelecek sesi merak ediyordum.
" Korkma benim,Zühre." Kaşlarım sesini duymam ile çatıldı. Nereden bulmuştu numaramı,neden bulmuştu. Onunla konuşmayalı uzun zaman olmuştu. En son yanına gidişimde olanlar olmuş ve artık onunla işim bitmişti. Bana çözüm önerisi sunmuş hiçbirini kabul etmemiştim.
" Seninle konuşmam gereken bir konu var." Ağzımdan tek bir kelime çıkmıyordu. Hem daha ne konuşacaktım ki onunla...
" Konuşmak istemiyorum ve kapatıyorum." Telefonu kulağımdan çekerken kısa bir süre ekranına bakarak parmağını kapatma tuşuna getirdim.
" Ya konuşacaklarım kabuslarınla alakalıysa,yine de dinlemek istemez misin?" Elimi kapatacağım yerden uzaklaştırarak telefonu tekrar kulağıma getirdim.Bunu nereden biliyordu? Ona böyle bir şey söylediğimi hatırlamıyordum. Kaldı ki kabuslarım yaşadıklarımdan sebep,psikolojik kaynaklıydı.İlaçta kullanıyordum.Her ne kadar bir etkisi olmasa da.Konuşsak bile ortada onun düzeltebileceği bir konu yoktu.
" Dinlemek falan istemiyorum." Dedim kısık sinirli sesimle. Bir türlü anlamıyordu.
" Peki, sana ve Doğana ne olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceksin. İlerleyen zamanlarda yardım için yanıma geldiğinde her şey için çok geç olacak."
Doğana mı?
Ona ne oluyordu ki?
Domuz gibi her yerde yana yakına beni arıyordu.Ekstra bir sorunu olduğunu düşünmüyorum.Kabul edelim ki bu hikayede yanan kesinlikle ben olmuştum. Genç yaşta geldiğim şu hal bile acınasıydı kaldı ki aklımı da yitirmek üzereydim.Fakat bu kabuslardan kurtulma fikri bir an kafama yatmadı değildi.
" Hâlâ yaptığının basit bir ritüel olduğunu zannetmen ve ona göre davranman tam bir aptallık. Ne sanıyorsun böyle kaçarak kurtulabileceğini mi? Nereye kadar kaçmayı düşünüyorsun ki? Şunu kabul et, ellerinle bir canavar yarattın ve kaçman işe yaramayacak. Biraz olsun mantıklı davran." Bazı yerlerde haklılık payı vermiyor değildim. Mesela,ya yakalanırsam? Ne olurdu? Ondan sonrası nasıl ilerlerdi muammaydı benim için. Bunları düşünmek istemiyordum. Cevap vermedim.
" Ben mi geleyim,sen mi gelirsin?" Dedi biraz öncekine nazaran sakin ses tonuyla.Tabi ki de ona adresimi verip buraya davet etmeyecektim. Ona güvenmiyor ve güvenmeyecektimde. O zaman tek bir seçenek kalıyordu geriye.
" Ben gelirim."
****** İş çıkışı oyalanmadan eve gelmiştim.Ellerimde ki poşetler eşliğinde odamda ki boy aynasının önüne geçmiş hazırlanıyordum. Hâle'nin hastanede nöbetinin olmasını fırsat saymıştım. Ona yalan bulacak hal ve vaziyette hissetmiyordum kendimi. Midi boy sade siyah bir elbise giyinmiştim.Üzetine uzun deri bir trençkot geçirmiş siyah opak çorabımın üzerine ise uzun topuklu bir çizmelerimi çekerek kombinimi tamamlamıştım. Sıra uzun kumral saçlarıma gelmişti. Ensemde sıkı bir topuz yapıp saçlarımın açılmayacağından emin olmuştum.
Poşetlerin birinden kuaförden aldığım kızıl renkli peruğu çıkararak önce düzelterek saçımın üzerine yerleştirdim. Kızıl saç bir insana bu kadar mı yakışırdı? Siyah dalgalı fört şapkayı peruğun üzerine yerleştirerek büyük çerçeveli siyah bir gözlük takıp yine siyah bir şal alıp boynuma doladım. Aynada ki görüntümden gayet memnun kalmıştım beni bu şekilde ben bile tanımazdım. Büyük, bavul gibi duran çantamı da alarak dışarıya çıktım. Alpay bilseydi bunu yaptığımı ağzından kurtulamazdım. Ailemi görme düşüncelerime bile çok sinirleniyordu. Neyse ki bu halimle görse de tanımazdı.
Başta taksi çağırmak istesemde ayağımın dibinde duran halk otobüsüyle taksiyi beklemekle uğraşmak istemeyip bindim. Akşama yakın saatler olduğundan doluydu. İnsanların muhteşem kombinimi attığı bakışlar arasında arka taraflarda yer alan boş koltuğa oturdum. Belediye otobüsüyle ortalama bir buçuk iki saat gidecektim. Heyecanlıydım. Uzun zamandır ne ailemi ne de arkadaşlarımı görememiştim. Mahallemi bile özlemiştim.Zühreyle görüşmeye gidiyor olmam onları göremeyeceğim anlamına gelmiyordu. Uzun düşünceler arasında kafamı cama yaslayarak gözlerimi kapattım.
' Başım gitmekte olan otobüsün camında tabiri caizse sekerken kafamı yerinden kaldırdım. Gözümde ki güneş gözlüğünü burnumun ucuna kadar düşürerek etrafa bir göz attım. İlk bindiğim ana göre daha az insan vardı. Sanırım ben uyanana kadar çoğu duraklarda inmişti. İnmem gereken yere neredeyse yaklaşmıştım. Çok geçmeden gözlerim camdan makas atarak gelen bir araca takıldı. Fazlasıyla lüks bir arabaydı. Fazlasıyla hızlıydı ve sanırım bulunduğum otobüsün ona yol vermesini istiyordu. Otobüs şöförü onun umursamıyor ve onu geride bırakmak için aşırı bir hız yapmaya başlamıştı. Çok geçmeden ise ineceğim durağı ne olduğunu anlamadan geçmiştik. Elim önümde yer alan koltuğu sıkıcı kavrarken otobüsteki bir kaç kişi homurdanmaya başlamıştı. Otobüs şöförü kesinlikle hızını azaltmaz ve durmazken saniyeler sonrasında ise otobüs büyük bir gürültüyle bariyerlere çarptı.'
Gördüğüm rüyayla kendimi oturduğum yerden korkuyla geri attım.Ardından derin bir nefes verdim. Dışarıya bakarak ineceğim yere gelip gelmediğimize göz gezdirdim.
Çok değil iki durak kalmış olmalıydı fakat o kabusun üzerine burada kalmak istemiyordum. Kırmızı butona basarak ilk durakta indim. Normalinde inmem gereken yere on dakika yürüme mesafesi falandı burası. Hava daha kararmamıştı. Rüzgarında vurduğu soğuklukla biraz daha kendime gelirken boynumda ki atkımı burnuma kadar çekmiştim.
On dakikanın ardından nihayet mahallemin girişime gelmiştim. Hemen cadde üzerinde ki eğlence mekanına kaydı gözüm.Doğanın mekanı... Ve ardından caddenin ilerisindeki kargaşa çekti dikkatimi. Biraz önce indiğim otobüs bariyerlere çarpmıştı. Çok kötü çarpmamış olsada çevrede ki insanlar yolculara yardım ederek onları otobüsten dışarı çıkarmak için yardım ediyorlardı. Bazıları ise ambulans aramakla meşgüldü. Kısa sürede trafik çoktan kilit olmuştu.
İnmeseydim veya o kabusu görmeseydim muhtemelen onlardan biride ben olurdum. Düşüncesi bile korkunçtu. Bu işi çözmeliydim.
Buraya geliş amacımı hatırlayarak öylece dikilmeye bırakıp yola koyuldum. Tanıdık sokaklarda ilerledikçe etrafa bakmayı bırakmıyordum. Zühre'nin evini es geçerek yıllarımı geçirdiğim mahallede gezintiye çıkmıştım.Yaptığım bu şey aptallık olabilirdi ama özlemiştim. Bu sokakları,ailemi,arkadaşlarımı... Kendime engel olamıyordum.Sanki beni aklım değilde yüreğim yönetiyor gibi yürüyordum. Sivri topuklu çizmelerimle girintili çıkıntılı sokaklarda yürümek zor olsa da düşmemek için elimden geleni yapıyordum.
Semaya olan saygım her adımımda daha da artıyordu. Benim zar zor yürüdüğüm sokaklarda o aynı ayakkabılarla karın üzerinde koşuyordu.
Çok geçmemişti ki evimin önüne gelmiştim.İşte tam karşımdaydı. Derken dış kapının açılmasıyla beraber içeriden Sema çıktı. Onu görmem beraberinde Yan tarafımda kalan binanın boşluğuna sığındım beni görmemesi adına.Gerçi görse de tanımazdı. Elindeki çantasında birşeyler arıyordu. Aradığını bulamamış olsa ki çantayı alt üst çevirerek içindekileri yere boşalttı. Bu haline gülümsedim.Hiç değişmemişti.Ne fiziken ne de inatcılığı bakımından. Çok özlemiştim.
Hemen gerimde duran bir aracın kapılarının açılıp kapanmasıyla gözlerim arkama döndü. Hadi ama neden farketmemiştim. İçinden çıkan iki takım elbiseli adam odak noktalarını bana vermiş ilerliyorlardı. Doğanın evin önüne diktiği adamları olduğunu bilmek için müneccim olmaya gerek yoktu.
Onları farketmem ile atkımı olabildiğince burnuma kadar çektim ve saklanmış olduğum yerden çıkarak onların geldiği ters yöne doğru yürümeye başladım. Bir kaç adım atmıştım ki konuşmaya başladılar.
" Hey! Baksana,kime diyorum." Onları duymama rağmen adımlarımı durdurmadım. Arkamdan geldiklerini biliyordum çok geçmeden de önümü kestiler.İki katım olan adamlardan biri tam önümde durarak yürümemi durdurdu. Şapkam,gözlüklerim ve atkım tüm yüzümü örtüyordu beni tanımaları imkansızdı.Peki ama neden durdurmuşlardı?
" Evi izliyordu,yakaladım." Önümde duran adam, öteki adama bu şekilde açıklama yaptı ve sonra gözleri bana kaydı. Kaşlarıyla işaret ederek yüzümü sakladığım eşyaları işaret etti.
" Çıkar onları." Yüzümü tanıyabilirlerdi. Ellerinde illaki benim resmim ya da beni bir şekilde tanıyabilecekleri bir evrak vardı. Bir adım gerileyerek karşılık verdim.
" Siz de kimsiniz? Beni biriyle karıştırdınız herhalde." Kalbimin sesi kulaklarımda duyuluyordu.
" Önce şunları çıkar sonra kim olduğumuzu bizzat tanıtacağım." Elleriyle yüzümdekileri işaret ederek üzerime yürümeye başladı. Tam o sırada diğer adam araya girdi.
" Fotoğrafta ki kıza benzemiyor. Bırak gitsin o değil." Dedi bir diğeri fakat önümde duran adam onun dediklerini umursamıyordu. Hadi ama biraz laf dinleyip önümden çekilsen mi? Tam o sırada onu gördüm,Semayı. Kaşları çatık kavga etmeye hazır bir şekilde bize doğru geliyordu. Önce beni baştan aşağı süzüp sonrasında adamlara döndü.
" Evi dikizlediğiniz yetmiyor şimdi de sokaktan geçenlere mi bulaşmaya başladınız? Eğer şimdi buradan gitmezseniz saniyeler içinde polisi buraya yığarım." Kesinlikle dişli bir womendi. Sanırsam bu adamlarla ilk tartışması değildi. Çünkü onların bakışları ' yine mi sen' der gibiydi.
" Yine mi sen...Bana bak sarışın,artık işlerimize karışma." Sema ellerini beline koyarak tam bir mahalle çingenesi gibi çirkefleşti.
" Karışırsam..." Kaşlarını yukarı kaldırırken adamlar sanki bir şey yapmak istiyormuşta yapamıyormuş gibi el mahkum bir şekilde önümden çekilerek yola koyuldular. Bana ve Semaya attıkları kötü bakışlar arabaya biner dek bitmemişti. Arabaya binerek bizlere sıfır bir şekilde yanımızdan geçip gittiler. Manyak herifler. Bu hareketlerine Sema yerden aldığı taşı arabanın arkasından fırlattı.
Sonrasında ise bana dönerek tekrardan beni inceledi.
" İyimisin?" Başımı aşağı yukarı salladım.Eğer konuşursam beni tanırdı ve sanırsam geride dönemezdim.Hadi ama yanımda duruyor ve ben ona sarılamıyordum. Düşüncelerime son vermek adına yanından geçip uzaklaşmaya başladım.
" Hadi ama en azından bir teşekkür edebilirdin. Ne kadar da kaba ve vurdumduymazsın.Tıpkı Umay gibi." Arkamdan söylediği cümlelere takılmazken son cümleyle çoktan takılıp düşmüştüm.
|
0% |