@yarenbay30
|
46 Bölüm: Bir İz
Ellerimin üzerine düştüğüm betondan yavaşca kalkarak üstümü başımı düzelterek avuç içlerimdeki soyulmalara bakındım. Daha sonra üzerinde bulunduğum çizmelerin topuklarına baktım neyseki kırık yoktu. Etrafıma bir göz gezdirerek kimsenin olup olmadığına baktım.Semada en son bıraktığım yerde görünmüyordu.
Oysa ki ne kadar sarılmak isterdim ona.Aklımda ki düşüncelerle dudaklarımı sarkıttım.Elbet bir gün kendimi açıklayacak bir fırsatım olurdu. Düşüncelerle tanıdığım sokaklarda izimi bırakmaya başlamıştım.Geçtiğim her köşe başı farklı bir anımda gözümün önünde beliriyordu.
Hafif rampa olan sokağın başına geldim. Bu ayakkabılarla buradan nasıl inecektim bir fikrim yoktu. Durduğum bu semt inişli çıkışlı sokakların fazla olduğu bir yerdi.İnmekte çıkmakta zordu. Zühre de onun evine giden yollarda zordu. Çok geçmeden telefonum çalmaya başladı.
Alpay. Açmalıydım. Sürekli açıyordum telefonunu.Bu sefer ki açmamam şüphe uyandırabilirdi. Çok geçmeden açarak kulağıma koydum.
"Alo?" Dedim ince olarak ayarladığım sesimle. Nefes nefese olmamı saklamaya çalışarak ses tonunu ayarladım.
" Nerdesin?" Soruma karşılık böyle bir soru sorması beni tedirgin etse de aldırmamaya çalışarak cevap verdim.
" Dışarı hava almaya çıkmıştım." Telefonun ucunda derin bir nefes alarak bıraktı. Yeni bir konuşma yapacağı belli olmuştu.Ben sana çok ortada görünme diyorum,sen yine sokaklardasın,normal bir hayat yaşamadığını unutuyorsun,yaptığımız anlaşmaya uyumuyordum,başına buyruk davranıyorsun. Bla Bla... Cümle kalıplarımız bunlardı değişmez sadece eklemeler yapılırdı.
" Daha kaç kere söylemem gerekiyor. İhtiyacın olmadıkça dışarı çıkma dememin nesini anlamıyorsun?" Ona göre bakkala da gitmemeliydim.İşten eve,evden işe... Böyle hayat mı geçerdi? Onu kovalayan kimse yoktu ve anlamıyordu psikolojimi.
" Yanılıyorsun,dışarı çıkmak bir ihtiyaçtır." Göz devirdiğini hissedebiliyorum.Zaten herşeye kızıyordu. Soğuk havada nefes versem dur verme dumandan izini bulurlar diyecek kapasitedeydi.İndiğim yokuşun sonuna neredeyse gelmiştim.Ses çıkarmamasına özen göstererek mini ve narin adımlar atıyordum.
" Kaldığın ilçe küçük bir yer. Her yer, her yere yürüme mesafesi.Neden ayağında topuklu ayakkabı var? Sen, topuklu giymezsin." Söylediklerinin gerçeklik payı beni şaşırtırken kendimle ilgili bu bilgiler hoşuma gitmişti. Nasıl bu kadar bilgi sahibi olabiliyordu.
" Ne alakası var. Giymek istedim giydim.İlçe küçük diye her yeri parmak arası terlikle gezemem ya. " Evet,buyrun cenaze namazına. Nasihat,korku ve dehşetle olacak tüm senaryolarını birazdan önüme dizecekti. Neyseki yokuşun sonuna da gelmiştim. Alpay söyleyeceklerini tartıyor olacak ki uzun bir düşünme sonrasında cevap verdi.
" Umay! Çocuk mu kandırıyor-" Arkamdan koşar adım gelen iki kişiden birisi telefonu tuttuğum elime çarparak önümden koşar adım uzaklaştım.Alpayın sesi anında kesilirken telefon sokağın bir köşesine savruldu. Ellerimi iki yanağıma koyarak olanlara dehşetle baktım. Gözlerim yuvalarından çıkacakken koşan iki kişinin peşinden hiç yapmamam gereken bir şeyi yaparak bağırmaya başladım.
" Önünüze baksanıza, be! Ayılar! Gebeş kaplumbağaları! Sanki kovalayan varmış gibi koşuyorlar." Tabiki de duymamışlardı. Ben bu karanlıkta nereden bulacaktım telefonu.Geçte kalmıştım. Hafif yere eğilerek gözümde ki güneş gözlüklerini burun ucuma kadar indirerek telefona bakınmaya başladım. Bulamıyordum. Tüm sokağı taramaya başlamışken arkamdan gelen havlama sesiyle olduğum yerde kaldım. Ben bu sahneyi yaşamıştım dostlar. Arkamda her ne varsa havlamakla kalmıyor hırlıyordu da. Yavaşca ona yüzümü dönerken gördüğüm köpek bana hiçte yabancı gelmemişti. Gökhan'ın kendi gibi kuduz köpeğini tanımak zor olmamıştı.Zora düştüğüm her an bir yerden çıkar herşeyi daha çok zora sokardı. Bu işlerin buralara gelmesinin nedeni de o değilmiydi zaten. Zamanında boş yere havlamasıydı gıcık sahibi dahil hiç biriyle tanışmak zorunda kalmayacaktım. Nerdeyse yarım ona bu köpek,hayvanlara olan sevgimi bana sorgulatıyordu.
" Kış! Kış,diyorum sana.Hadi, doğru kulübene." Ellerimle gitmesi adına hareketler yaparken bundan hiç etkilenmiyor daha da üzerime geliyordu. Ağzından çıkan salyalar yerle buluşurken bir türlü susmuyordu. Beni bu halimle bile tanımış olmasına inanamıyordum. Parfümünü değiştirmiş olmama rağmen beni tanımıştı.
" Bana bak sahibi kılıklı.Uzaklaş,hemen. Havlayıp durma." Parmağımı ona sallayarak konuşurken o her konuşmamla tetikleniyormuş gibi sesini daha da yükseltiyordu. Daha sonra çantama koyduğum çikolata geldi, aklıma. Hemen çantama davranırken çikolatayı elimle koymuş gibi bularak,ambalajını açtım ve ona doğru uzattım. Havlamayı bırakarak burnunu çikolataya getirerek kokladı.
" Rüşvet olarak kabul et ve uzaklaş." Korkunç suratını bende dolaştırarak kulaklarını havaya dikip tekrar ciddileşti. Burun kıvırarak yerde bulunan bir cismi alarak paytak adımlarla uzaklaşmaya başladı. Oh! Kurtulmuştum. Arkasından bakarken ağzına aldığı cisimden gelen ışıltılı bir şey gördüm. Benim telefon kabıma ne kadar da benziyordu. Geç düşen jetonun ardından ağzındakinin benim telefonum olduğunu anlamam uzun sürmedi.Elimdeki çikolatayı rastgele fırlatırken,peşinden koşmaya başladım.
" Adi, kuçu kuçu! Getir onu buraya! Seni elime geçirdiğimde sokağın kedi çetesine yem edeceğim." Benim arkasından geldiğini farkedince daha da hızlanmaya başladı. Yürümeye zorlandığım çizmelerin üzerinde hızla koşarken nereye koştuğumuz aklımın ucundan geçmemişti.
" Sahibinden ne hayır gördüm ki senden göreceğim? Lanetli hayvan." O önde ben arkada koşarken saydırmayı da unutmuyordum. Nefes nefese kalmış bir biçimde ayaklarımı koşmak için zorluyordum. Çok sürmeden beklenen aksilik başıma geldi. Milyon dolarlık çizmemin topuğu girdiğim küçük çukur sonucu hakkın rahmetine kavuştu. Kırılan topuğu elime alarak aksaya aksaya koşmaya devam ettim. Yaşadıklarıma inanmakta zorlanıyordum. Milyonlarca kez geçtiğim sokağa tekrar girerken nereye geldiğimi yeni farketmiştim.
Otoyıkamaya.
Baranın işlettiği yere.
Pis köpek narin telefonumu aylardır görmediğim sahibinin ayaklarının dibine bırakırken beni çoktan farketmişlerdi. Gökhan kişisi dizlerinin üzerine çökerek önce köpeğinin başını okşayarak sonrasında ise önüne bırakılan telefonu elime alıp incelemeye başladı. Köpeğin bana dönerek tekrar havlamaya başlamasıyla hızlıca gözlüğümü düzelterek atkımı burnuma geri çektim. Neyse ki tekti. Diğerleri yanında yoktu. Keza tek olması gerilmem için başlı başına bir sebepti.En son başıma gelenleri tek başına yapmıştı.Bu haliyle bile benim için yeterince tehlikeliydi. Sokağın başında tam ortada öylece dikilerken önce elindeki telefonu inceleyip sonrasında ise bakışlarını bana değdirdi. Şüpheci bakışları beni baştan aşağı elimde ki kopmuş topuğuma kadar inceledi. Bakışları kısılıp, kaşları çatıldı.
O telefon ve içindekiler benim için önemli olmasaydı bırakır giderdim. Fakat öyle değildi. O telefonu bunların eline bırakamazdım. Yavaş ve paytak adımlarımla savaşta çıktığım belliydi. Bunu çizmemin topuğuna bakarak bile anlayabilirlerdi. Yavaşca Gökhana yaklaştım. Alnında ki yara izi çekti dikkatimi.Doğanın eseriydi bu yara. Yüzümde gülümseme peyda olurken hoşuma gitmişti bu hali. Onun yüzünden işler bu noktaya gelmemişmiydi zaten?
Her şeyi hak ediyordu. Belli bir uzaklıkta kalarak elimi uzattım ona. Telefonumu ister bir biçimde. Uzattığım elimde dolaşırken bakışları kolayına telefonu bana verecek gibi görünmüyordu. Zaten ben hiç bir şeyi kolayca elde edememiştim ki. Dizlerinin üzerinde hafif eğilerek gözlerime doğru baktı. Güneş gözlüklerimin ardından ona bakarken iğrenç yüzü midemi bulandırmaya başlamıştı.
" Ben nereden bileceğim bu telefonun senin olduğunu? Belki senin değil?" Yine gıcıklığı üzerindeydi. Sorularını cevaplayacak değildim.Ona sesimi duyuramazdım. Yanında ki köpek hazır olsa beklerken ağzından çıkacak tek lafına bakıyordu. Uzatmış olduğum elimle parmaklarımı vermesi adına işaret yaptım. Göz ucuyla bakarken hiç aldırmadı.
" Kanıtla." Nasıl kanıtlayacaktım be? Konuşmada, konuşamıyordum. Öteki elinde tuttuğu telefonuma bakıp onu almak için saldırdım.Fakat fayda vermedi. Elini geri çekerek hamlemi boşa çıkardı. Benim bu hareketini tehdit kabul eden kuçu kuçu tekrar havlamaya başladı. Gökhan'ın hemen arkasından yaklaşan ayak sesleriyle Baranı gördüm. Sanırım seslerin kaynağını merak ederek çıkmıştı ofisinden. Hızlı adımlarla bize yaklaştı.
" Ne oluyor burada?" Bu soru bana değildi. Gökhanı sorguluyordu. Biliyordu onun ne kadar sorunlu bir tip olduğunu. Bu soru Gökhanın hiç hoşuna gitmemiş olacak ki bakışları benden Barana döndü.
" Sen,her işime burnunu sokmak zorunda mısın?" Dedi Gökhan. Baran onun bu durumuna elinden telefonumu çekerek aldı. Sorusunu görmezden geldi. Gökhan kötü bakışlarını ona gönderirken sınırlı duruyordu. Daha sonrasında telefonumu bana uzattı. Hızlı bir şekilde telefonu elinde çekip aldım. Gitmem için bana baş işareti yaparken ben çoktan oradan uzaklaşmaya başlamıştım.
********
Yanan şöminede ki ateşe gözlerini dikmiş bakıyordu. Işıkları kapatmış sadece yanan ateşin yansımasıyla duruyordu. Sehpanın üzerinde duran fotoğraflar her yere saçılmıştı. Ne zamandır doğru düzgün uyumuyordu bile. Rüyaları onu rahat bırakmıyordu.Uyanıkken de gördüğü silüetler bitmiyordu.
Salonda ki ışığın açılmasıyla gözleri ateşten ayrıldı. Adamları dan ikisi içeri girerken ayakta öylece beklediler. Altı aydır olduğu gibi yine rapor vereceklerdi ve yine hiçbir ilerleme katedememişlerdi.
Genç adam duymayı istemediği her cevapta ya bir şeyler kırıyor yada karşı taraf için hoş olmayacak eziyetler yapıyordu. Ortamda ki sessizlik konuşmaları için bir işaretti.
" Abi, maalesef bugünün de diğer günlerden bir farkı yok.Gelen giden olmadı.Zaten mahalleden de erken ayrılmak zorunda kaldık." Genç adam duyduklarıyla hiç şaşırmışa benzemiyordu. İşe yaramaz adamlar diye geçirdi içinden.Her gün saçma bir bahaneyle geliyorlardı karşısına.
" Benim size neden o kadar para ödediğimi unutmuş gibisiniz?" Standart cevaplara artık eskisi gibi sinirlenmiyordu. Onu sinirlendiren başka bir şeydi. Yerlerinden ayrılmaları...
" Ondan değil abi... Baran abinin sevgilisi olan kız çıktı karşımıza.Bizi polisle tehdit etti."
" Siz de bacak kadar kızdan korktunuz öyle mi? Neymiş derdi?" Ayağa kalkarak adamların tam önlerinde durdu. Bu korkak adamları da kim bulmuştu böyle.
" Birini farkettim.Kızıl saçlı bir kadın böyle yüzünü sarmış sarmalamış.Gözetlediğimiz eve bakıyordu gizlice. Tam tuttum,konuşturacağım derken o kız girdi araya." Genç adamın dikkatini çekmişti bu durum.Bir elini cebine yerleştirerek dikkatle olanları dinledi. Bir şeyleri tartar gibi düşündü.Burada olabilirmiydi?
" Yüzünü göremedik fakat sesinden genç biri olduğu anlaşılıyordu. Sonrasında o sarışın girince araya, olanlar oldu." Nedensiz bir şekilde içinden bir ses ' buldun ' diyordu. Kalp atışları ve nefes alışverişleri hızlanmıştı. Eli kalbine istemsizce giderken onun Umay olması düşüncesi heyecanlandırmıştı.
" Semtte ki tüm güvenlik kameralarına bakın. Gökhanla Barana da haber verin. Tüm giriş çıkışları tutsunlar.Çok uzaklaşmış olamaz."
|
0% |