@yarenbayan_
|
^ Hoş geldiniz sefalar getirdiniz canikomlar ^ Oy vermeyi ve yorum yapmayın lütfen unutmayınız. ❤️ 🎶: kalbim - Bengü --- Dilrüba inat etmiş şekilde yere poposunun üstüne oturmuştu. Karşısında ise düşmana bakar gibi baktığı Bulut abisi vardı. Olay ise komikti. Bulut, Dilrüba konuşmuyor diye ona bağırmış bunun sonucunda ise küçük kardeşini kendisine düşman edinmişti. Dilrüba bal gibi de konuşuyordu. Doktorların dediği gibi bu bir hastalık değildi. İnattı bunun adı. Dilrüba kendi kendine bir inadın içine girmişti. Bu inat uğruna yürümekten de vazgeçmiş herkesin bir olduğu ortamlarda sürünüyor, fazla süründüğü zamanda ağlayıp çığlık atmaya başlıyordu. Çok felaket bir çocuk olup çıkmıştı. Bu durum ise aile de sadece Toprak'ın hoşuna gidiyordu. Kardeşinin inat gösterisini keyifle izliyor. Dilrüba'nın Bulut'a attığı her şaplağa sesli bir şekilde gülüyordu. Evde bir komedi dönüyordu ve bunun baş karakterleri kardeşleriydi. "Ya sen ne biçim bir çocuk oldun çıktın başımıza. Yarın beş yaşında olacaksın hala sürünüyor ve konuşmuyorsun! Senin yaşında olan çocuklar çoktan okula başladı bücür." "Bücür deme kardeşimize oğlum." Utku arkadan doğru Bulut'a laf attığında Bulut göz devirmekle yetinmişti. "Doktorlar bile bunu kendi haline bırakın diyor. Bir çözüm yolu olmalı!" Bulut'a artık gına gelmişti. Utku ve Deniz abisine abi diyordu. Ama kendisine gelince olaylar değişiyordu. İçine su serpilen diğer konu Toprak'a da abi dememiş olmasıydı. Eğer ona da abi deseydi evde büyük bir katliam çıkardı. "Kız demek ki seninle diyalog içinde olmak istemiyor." Toprak'ın dalgaya alarak söylediği şeyler Bulut'u daha fazla kızdırmıştı. Karşısında hiçbir şey yokmuş gibi oturan ve ona gülümseyerek bakan kardeşine dil çıkardığında Dilrüba dizlerinin ve ellerinin üstüne çıkmış hızlı bir şekilde Bulut'a doğru emekleye emekleye gitmişti. Bütün kardeşler dikkatle Dilrüba'yı izlerken Dilrüba Bulut'un önüne geldiği gibi elini abisinin ağzını içine sokmaya çalışmıştı. Bulut ise olayın şoku ile ağzını açtığında abisinin dilini tuttuğu gibi çekmişti. Canı yanan Bulut inlediğinde Dilrüba kahkahayı bası vermişti. Abilerine özellikle Bulut abisine acı hissettirmek zevk haline gelmişti. Bu durum karşısında ne tepki vereceğini şaşıran Deniz ve Utku Bulut'un yanına koştuğunda Bulut çoktan gözleri doldurmuş ağlamak için hazırlanıyordu. Toprak ise tam tersi çekilde Dilrüba'ya yaklaşıp onu kucağına almıştı. Dilrüba kaşlarını çatmış yerde ha ağladı ha ağlayacak olan abisine bakıyordu. Toprak yüzünde ki gülümsemeyi zar zor silip ufaklığın burnuna ufak bir sille attı. "Küçük sürüm sen ne yapıyorsun bakim? O senin abin abin düşmanın değil." dediğinde Dilrüba bu sefer de Toprak abisinin kulağına asılmıştı. Bu eve bir kız çocuk gelmemişti. Bu bir canavardı. Evet evet bu eve bir canavar gelmişti. Kesin hastane de canavar bir annenin çocuğu ile bizim bebek karışmıştı. Bunun başka bir açıklaması yoktu. Bu düşünceyi diğer kardeşler düşünebilirdi. Toprak hariç. Onun için kardeşi onun kopyasıydı. Ne kadar tip olarak benzemiyor olsa da kişilik oydu. Kendini görüyordu kardeşinde. "Bana ne zaman abi diyecek?" Bulut'un ağlamayla karışık sesi Dilrüba'ya ulaştığında dudaklarını büzen ufaklık kafasını yeniden Toprak abisine çevirmişti. "Yüzüme bile bakmıyor. Beni sevmiyor. Sanırım onun abisi olmayı hak etmiyorum. Seni daha çok seviyor örneğin abi." Diyerek onun göz yaşlarını silen abisine itafen konuşmuştu. "Deniz abimi de seviyor. Sevmemek elde mi kopyası. Ne güzel." Diyerek elleriyle yüzünü kapattı. "Öyle deme Bulut. Dilrüba daha küçük. Büyüsün sana da abi diyecek söz." Bu sözü veren Utku'ydu. Dilrüba, Bulut'a abi diyecek miydi? Bu söz yerini tutacak mıydı? "Der mi cidden?" Diye yerinden heyecanla fırladığında Dilrüba da aynı anda Bulut abisine dönmüştü. "Der tabi Bulut. Unutma sende onun en büyük üçüncü abisisin." "Bana yazık ama abiler." Diyen Toprak ise ortam keyiflendiğinde Dilrüba esnemişti. Öğle uykuları da moda olmuştu bu küçük hanım için. "Odama gitcem." Dilrüba konuştu an bütün nefesler tutulmuştu. "Ne yapcan ne yapcan?" Toprak şokun etkisiyle kız kardeşini yere bıraktığında Dilrüba kollarını birbirine dolamış omzunu silkmişti. "İnat yemin ederim inat! İnat, inat olalı böyle inatçı görmedi." Diyerek kendini koltuğa atan Deniz oflamıştı. Dilrüba ise gözlerini kısmış Deniz abisine bakıyordu. "Bu kızın hepimize garezi var. Hayatımızı zehir etmek için gönderilmiş bir ajan gibi." Diyen ise Bulut'tu. "Bence gayet ponçik bir kardeşimiz var abiler. Laf etmeyin." Dilrüba ise Toprak abisini onaylamak adına kafasını olumluca sallamıştı. Toprak Dilrüba'ya uzanacağı an Dilrüba deri geri gidip koltuğa tutundu. Bütün abilerinin ortasında ayağa kalktı. Herkes uzaylı görmüş gibi Dilrüba'ya bakmaya başlamıştı. Dilrüba'nın umurunda mıydı peki bu? Katiyen değildi. adımlarını düzenli atan kız merdivenlere vardığında bile merdivenden düşer düşüncesi bile kalakalan abilerinin aklına gelmemişti. Dilrüba ustalıkla, Sanki hep kendi başına çıkıyormuş gibi merdivenleri tırmanmaya başladı. Abiler ise kız kardeşleri ortadan kaybolana kadar kendilerine gelememişti. "Tamam pes. Bu kadarını bende beklemiyordum." Diyen Toprak bile kendini demin görüp şahit olduğu şeylere inandırmaya çalışıyordu. Kardeşi kendinden de iyi yürüyordu. Kardeşi mis gibi de konuşuyordu. "Ben bundan her şeyi beklerim kardeşler." Diyen Deniz kafasını geriye atıp gülmeye başladı. " Kızdaki kurnazlığa bak be." "Kardeşimize kurnaz demezsek çok iyi olacak." Utku yine laf attığında bu sefer olaya Bulut dahil oldu. "Bu da bizim Bücürün avukatı Utku Saltuk." Utku sırıttığında kolunda ki saatine baktı. Ödevlerini yapması lazımdı. Yoksa öğretmen hanım başka ödevlerle Utku'yu zıvanadan çıkartabilirdi. "Ben odaya geçiyorum. Şu ödevleri bitireyim futbol oynarız." Dediğinde kardeşlerin hepsinden onay çıkmıştı. Utku odaya gitmek için salon kapısına yönelmişti ki üst kattan gelen gürültü ile bütün kardeşlerin içini endişe kaplamıştı. Hepsi bir ağızdan, "Dilrüba!" diyerek merdivenlere koştular. Odaya paldır küldür dalan gençler gördükleri manzara ile gözleri sanki daha fazla büyüyebilecekmiş gibi açılmıştı. "Ben diyorum size bu kızdan her şey beklenir diye." Dilrüba, namı değer Toprak'ın küçük sürümü. Utku'nun biriciği. Bulut'un baş belası ve Deniz'in inatçı kız kardeşi. Elinde kornişten çeke çeke kopardığı perdeyi sallıyor ve bunu yaparken büyük zevk aldığını abilerine göstermekten mutluluk duyuyordu. Çünkü o bu evin tek şımarık kızıydı. O, Dilrüba Güngör'dü. --- Onları çok hızlı mı kabullenmiştim? Yada kabulleniyor muydum? Ben kendimi onlara o kadar yakın hissettim ki bir an aile istedim. Evet sanırım bütün açıklamam buydu. Aile istiyor olmamdı. Kardeşleri çıkmazsam diye bile şuan içimde korkular filizlenmeye başlamıştı. İnanıyordum onlara. Benim ailem olabilirlerdi. Deniz abim benim abim olabilirdi. Bir insan nasıl bu kadar başkasına benzeyebilirdi. Doğum lekesine kadar hem de. Ailem diye büyütüldüğüm insanlara karşı ise bir düşünce içerisindeydim. Kafam çok karışıktı. Kafamı geriye doğru yasladığımda nefesimi havaya saldım. Karşımda ki odada Bulut abi yatıyordu. Bir anda ani kriz geçirmişti. Olayların bir anda gelişmesi onda ters tepki yapmıştı. Bu durumu kaldıramayınca beden otomatik olarak kendini bırakıyordu. Bulut abiyi şuan uyutuyorlardı. Onu öyle görünce korkudan elim ayağıma dolanmıştı. Kalbim de bu duruma dayanmayınca bir serum da ben yemiştim. Ölmeyi dilerken şimdi onlar için bile yaşamayı dileyebilirdim. Belki de çoktan dilemeye başlamışımdır. Kim bilir? DNA testi sonuçlarının çıkması uzun sürebilirmiş o yüzden bir süre daha hastanede bekleyecektik. Bulut abi de anca kendine gelebilirdi. Peki DNA sonuçları açıklandığında ne olacaktı? Bizler için ne değişecekti? Dicle'yi ise zar zor da olsa Bulut'un fenalaşması üzerine onu yurda göndermiştim. Yarına ödevimiz vardı ve onun son dokunuşları yapması gerekiyordu. Ona güveniyordum. Dicle ablam gibiydi. Sadece ablam var derken abilerimin ortaya girişi şaka mı? Yanıma oturan beden ile ona döndüm. Deniz abiydi. " İyi misin?" Kafamı olumluca salladım. "İyiyim." " Bu akşam eve gelmek ister misin?" Eve gitmeyi hiç düşünmemiştim. "Eve gitmeyi hiç düşünmemiştim. Bilmiyorum. Sonuçların çıkmasını bekleyelim." "Bize az da olsa hala güvenmediğini biliyorum Dilrüba. Bu güvensizliği yıkacağız söz veriyorum." "Güvenimin yıkılmasını sağlamanız için kardeşiniz çıkmam lazım Deniz abi." Ses etmedi. Elimin üstüne elini koyduğunda hissettiğim sıcaklıkla dudaklarımı birbirine bastırdım. O kadar hasretmişim ki onlara bunu şuan da fark ediyordum. O kadar hızlı abi demiştim ki hepsine sanki yıllardır berabermişiz gibi. Kararsız kalsam bile kafamı omzuna doğru yasladım. Karşı çıkmadı. Oda bunu istiyordu. Gözlerimi yumduğumda diğer yanıma da birinin oturması ile derin bir nefes aldım. "Kızı kendi tarafına çekmeye çalıştığını Anlıyorum yemezler Deniz efendi. Toprak'ı salarım başına görürsün." İkisi de kıkırdadığında dudaklarım huzurla aralandı. Bulut içinde böyle yapmışlardı ve bu yüzden onu çok merak etmiştim. Şimdi de Toprak için aynı şeyi yapıyorlardı. Merak duygusu her yanımı kemiriyordu. " Dilrüba uyumadığını biliyorum. Bize biraz kendinden bahseder misin?" Utku abinin sorusu ile kafamı Deniz abinin omzundan kaldırdım. "Öyle fazla bir hayat hikayem yok. Daha bir ay önce hastalığımı öğrendim." Beni dikkatle dinlemeye devam ediyorlardı. Bende onlardan bir tepki beklemeden anlatmaya devam ettim. " Dört yaşımda yetimhaneye verilmişim. Doğum tarihimi bile bilmiyorum ben." dediğim de yüzümü Deniz'e doğru çevirdim. Bu yüzden de hayatım boyunca doğum günlerimi kutlayamadım. "26 mayıs 2005 güzelim." İkizler burcu olduğumu biliyordum. Yurt müdürüm söylemişti. Sen mayısta doğdun demişti. O gün ya beni geçiştirmek için demişti yada cidden biliyordu. Eğer cidden kardeşleri çıkarsam kadının kafadan atmadığını öğrenmiş olacaktım. " İkizler burcu olduğum için mutluyum." dediğimde ikisi de gülümsedi. " Deli dolu olmandan zevk duyduğunu biliyoruz ufaklık." Diyen Deniz abi ile güldüm. "Ufaklık?" "Öyle. Eve gidersek eğer sana bebekliğini anlatacağım cimcime." " Heyecanla bekliyor olacağım." dediğimde ikisi aynı anda yanaklarımdan öptüğünde kıkırdadım. "Şımartılıyorum. Dikkat edin de başınızın üstüne çıkmayayım." Eğlendiğimiz an Bulut'un kapısı açıldı. Daha demin içeri giren hemşire dışarı çıkmıştı. Bulut neredeyse iki saattir uyuyordu. " Hasta uyandı. İçeri girebilirsiniz. Geçmiş olsun." Üçümüzde Oturduğumuz yerden kalktığımız gibi hemşireye teşekkür edip odaya girmiştik. En önde ben girmiştim. Bulut baygın gözleri ile bize baktığında göz göze geldik. "Geçmiş olsun daha iyi misin?" Diye yatağının yanına vardığıma uzanıp elimi tuttu. " Gerçeksin. Bizimlesin." Tebessüm etti. Benim gerçek olduğuma inanması zor olacak gibi duruyordu. Ama onun gerçek olmasını istediği kişi ben değildim biliyordum. Kardeşiydi ve bu benzerlik ile beni kardeşi olarak görüyordu. Hepsi gibi hepimiz gibi. "Gerçeğim ve buradayım. İyi ol artık. Senin yüzünden kalpten gideceğim ha!" Diye kızdığımda gözleri doldu. Ağlayacağını anladığımda bu kasar duygusal olmasını bünyem kaldıramıyordu. "Abi demeni özlemişim diyeceğim ama hiç demedin ki." " Nasıl demedim? Dört yaşında konuşuyor olmam lazım?" dediğimde odadakilerden gram ses çıkmıyordu. " O inatla mı?" Diyen Bulut ile kaşlarımı çattım. Ben niye bir şey anlamıyordum. "Ne inadı be!" diye kızdığımda güldüler. Komik mi? "Bebekliğin baya zorlu geçti bücür bakma öyle." Bulut Abimin keyfi yerine gelmişti. " Anlatacak mısınız?" diyerek ayak ucuna oturduğumda Deniz ve Utku abim de yanda ki koltuklara oturdular. " Bebekliğinden beri inatçı bir çocuktun. Ne yürür ne de konuşurdun. Komik tarafı ise keyfin istediği zaman yürür ve keyfinin istediği kişilerle konuşurdun. Bulut ise bundan hep şıkayetçi olurdu. Abiler kardeşlerini ağlatırken sen bize kök söktürür, Bulut'u sinir krizine sokar ağlatırdın." Demek sinir krizine sokmak doğuştandı, benim. " Böyle bir çocuk olmamın suçu siz de olabilirsiniz." hiç kendime laf da etmezdim canım. " Tabii bütün suç bizim." diyerek omuz silken Utku abi olmuştu. " O değil de ben size bir şey soracağım?" dediğimde dikkatleri benim üzerime odaklanmıştı. " Sor bakim. " Diyen Bulut abimdi. " Benim adım niye Dilruba değil de Dilrüba? " Utku abim bu soruyu soracağıma o kadar eminmiş ki, "Bu soruyu kesinlikle bekliyordum." dediğinde Deniz Utku Abinin kafasının arkasına bir tane geçirdi. Aslında şuan bakıyordum da bizden güzel bir aile olurdu. Ben ölmezsem tabii. Yada DNA testi negatif çıkmazsa. Kardeşleri olmadığımı öğrendikleri an normal olarak bana yol vereceklerdi. Haklı olarak. "Kıza düzgün bir cevap ver." " Tamam şimdi beni dinle küçük kardeş. Abin sana anlatacak." "İnşallah." dediğimde Bulut güldü. "Normal de ismin Dilruba diye yazılıyor. İsminin gerçeği bu." dediğinde tek kaşımı kaldırdım. " Babamız sana Babaannemin adını verdiği için ismin de ayarlama yapılmadı. Neyse o kopya yapıştır diyebiliriz." "Benimle dalga geçmiyorsunuz dimi?" dediğimde Deniz yerinden kalkıp yanıma geldi ve oturdu. omuzlarımdan tutup beni kendine çekti. Başımın üstünden öptü. " Gerçek bu güzelim." " Peki ama babaannenizin adı niye yanlış verilmiş?" "Eskiler işte. O an ne düşündüler bilemeyiz." Diyen Bulut abimdi. " İlginç ama güzel ve anlamlı." dediğimde Utku abim de yerinden kalkıp yanımda ayakta durdu. yanağımdan bir makas aldı. "Katılıyorum." "Annenizin hala benden bir haberi yok dimi? Veya Toprak Abinin de." " Onlara sonuç belli olduğunda haber ederiz, olur mu?" " Ne yani sonucun negatif çıkacağını da mı düşünüyorsunuz. Haklısınız ama bende şüphe etmiyor değilim. Bu kadar samimi olduğumuz içinde korkmuyor değilim." "Hayır tabi ki de. Pozitif çıkacağına eminim. Bizim kopyamızsın Dilrüba sen. Hem adın bile farklı nasıl bizim kardeşimiz olmayabilirsin ki? Saçmalık." Diyen Deniz abim ile tereddütle kafamı sallamıştım. "Toprak abi de gelse onunla da tanışsam. N'olur!?" "Çağır Toprak'ı gelsin Deniz." Utku abi ilk yalvarmam da beni onayladığın da keyifle yerimde hareketlendim. Deniz abi telefonu çıkardığı gibi Toprak abiyi aradı. Telefonu kulağına koyduğunda bir süre çaldı. Telefon açıldı. "Toprak, aslanım ne yapıyorsun?" "Utku Abinin odasındayım. Resim yapıyorum." Sesi dışarı kadar geliyordu. Ve bunu ben duyduysam Utku abi de duymuştu. "Ya sabır!" Diyen Utku abi ile ona döndüm. Odasına birinin girmesini kaldıramıyordu sanırsam. "Toprak biz hastanedeyiz oğlum Bulut fenalaştı. Seni çağırıyor." dediğinde arkada bir hareketlilik oldu. " Ne diyorsun abi sen? Nesi var? İyi mi Bulut?" Sesinde ki endişe beni bile heyecanlandırmıştı. "Çıktım ben evden geliyorum hemen." dediği gibi telefonu yüzümüze kapatmıştı. " Çok korktu." Dediğim de Deniz eliyle aman hareketi yapmıştı. Kardeşime max davranışım. " Bi 10 dakikaya burada olur. " Diyen Bulut ile ona döndüm. Ben bu kadar sakin olsam dünyalar benim olur. " Cidden huy olarak Toprak abiye benzediğime emin oldum. Bu ne sakinlik mübarek." diyerek ayağa kalktığımda Deniz abim tutup pat diye yerime geri oturtturdu. Şok içinde ona döndüğümde, otur bakiyim şurada. " dediğinde ofladım. " ya ama ben sıkıldım. " dediğimde cebimde ki telefon çaldı. Ekrana baktığımda İshak'ın aradığını gördüm. Ne alaka? " Kim bu cibiliyetsiz? " Deniz Abinin tepkisi ile kafamı daha yeni başlıyoruz diye düşünerek sağa sola hafifçe salladım. Telefonu açıp kulağıma koydum. " Efendim İshak?" "Selam canım." samimiyetine bir şey dedim de neyse. " Ne oldu İshak?" " Nasılsın canım?" ya sabır ya sabır! " Ne için aramıştın İshak?" "Adımı mı öğreniyorsun Dilrüba?" "Eğer biraz daha neden aradığını söylemezsen ben sana kendi adımı farklı yollarla öğreteceğim." dediğimde karşıdan bir yutkunma sesi geldi. "Tamam. Yarın ilk ders konusu neydi onu unuttum ben." "Anatomi." dediğimde telefonu suratına kapatmıştım. "Kim bu haysiyetsiz?" Deniz abi dayanamamış yine sormuştu. "Okuldan önemsiz biri." dediğimde omzumu sıktı. "işte benim kardeşim." dediğinde gülümsedim. Kardeşim. Ne güzel de söylüyor. Bulut ile göz göze geldiğimde odanın kapısı açıldı. Gözler kapıya döndüğünde İçeri giren yapılı koyu sarı dalgalı saçlarıyla mavi gözleriyle o girmişti. Yüzünde ki korku ise her şeye gebeydi. "Bulut?" Diye odaya daldığında hasta yatağına yığılmış bizi gördü. Arkasından kapıyı kapattığında yüzünde ki anlamsız ifade yerini korumaya başladı. Oturduğum yerden ayağa kalktığımda Toprak denen abi bey şaşkınlıkla bana bakıyordu. Sanırım Deniz ile benzerliğimiz içindi bu şaşkınlık. Bulut için gelirken beni görmesi, zavallı abicim. Tam karşısında durduğumda gülümsedim. " Abi, küçük sürümüne merhaba de." diyerek gülümsediğimde dudakları aralandı ama sonra yeniden kapandı. Bir şey söyleyecek ama söyleyemiyor gibiydi. Eh normal olarak. Toprak abi konuşacağı an odamızın kapısı açıldı ve tanımadığım bir doktor bey odaya girdi. " Geçmiş olsun gençler. Utku beyin ricası ile DNA testini en erken şimdi çıkartabildim. Sonuçlar şuan elimde." Kalbim depar atarken Toprak da şaşkınlığı az da olsa üzerinden alıp doktor beye döndü. " Ne DNA testi ne oluyor?" dediğinde Utku abim yanıma geldi. " Dilrüba'yı sanırım bulduk Toprak. DNA testini o yüzden yaptırdık. "dediğinde Toprak yutkunarak bana baktı. Bunlarda inanamama huyu genetikti sanırım. Ben bile kendimi hemen inandırmıştım. Helal olsun bana. Hayatımın en büyük hatası. " O halde sonucu söylüyorum. "Diyen doktor elinde ki belgeyi açtı. Gözleri belge üzerinde ki yazıları okurken yüzünde ki ifade değişti. " Evet doktor sonuç ne? Kardeşimiz olduğunu söyle. "Diyen Bulut'tu. " %99,9 ile Dilrüba Sungur, Deniz Güngör ile kardeş değil. Aranızda hiç bir bağ bulunmamakta gençler." Kalbimin deparı bu sefer de hayal kırıklığı ile atmaya başladığında Utku'nun yanından bir adım geriledim. Yine salaklık etmiştim. Yine kanmıştım. Ben yine inanmıştım. Hiç tanımadığım yabancı adamların yanında kukla olmuştum. Kaybeden yine bendim. Toprak bey, Küçük sürümüne merhaba deme çünkü o kız ben değilim. - Dördüncü bölüm huzurlarınızla sunar. Bu nasıl bir kazıktır kardeş! Evetttt canikomlar neler düşünüyorsunuz? Bizi takip ederseniz mutlu olurum. Gelecek bölümde görüşürüz inşallah canikomlar. ❤️
|
0% |