Yeni Üyelik
17.
Bölüm

🦷 On Dört

@yarenbayan_

^ Hoş geldiniz sefalar getirdiniz.^

Oylar verildi mi?

Yorum yapacak mıyız? ☺️

Yorum yapmayanın sevdiği karakter ölsün. (amiiiğğğğnn)

Hesabımı takip eder misiniz?

yarenbayan_

Keyifli okumalar diliyorum.

🎶 : Ne düşünürsen o olur / Gülşen

_

"Sen buraya hangi yüzle geliyorsun?" Deniz abim oturduğu yerden kalktığında korkuyla onları izlemeye koyuldum.

Korkuyordum çünkü karşımdaki adam canımı almak isteyen biriydi. En yakınımdı. Dedemdi.

"Benim paramla büyüdünüz. Konuşmanıza dikkat edin." Otoriter sesi salonda dolaştığında yanımda ki annemin elini tuttum. Destek vermek istercesine oda elimi sıktı.

"Babamızın kendi alın teriyle kazandığı parayla büyüdük. O yanlışlarını ilk önce bir düşün." Deniz abimin nefret saçan sesi sessizliğin ortasında çınladığında dede beyin yüzü keyiften yoksan bir şekilde açıldı.

"Baban çok yüzsüz bir adamdı, Deniz." Dedem elinde ki değneği önüne koyup yükünü ona verdi.

"Babam hakkında adam gibi konuşacaksan konuş. Leş ağzını bozacaksan defol git evimden." Utku abim o kadar sakindi ki sesi hiç sakinliği koruyamıyordu.

"Sen hiç konuşma Saltuk. Bu aileden bile değilsin. Otur oturduğun yerde. Seninle muhatap olmuyorum."

Benim bile kalbim kırıldı. Bunu nasıl söylerdi. Utku abim onlarla büyümüştü. Kendi soyadını almış olması dedemi çıldırtmış olmalıydı.

"Abime nasıl onu dersin sen!" Toprak Utku abimin yanına geçtiğinde omzuna elini koydu. "Senden daha fazla yanımızdaydı. Utku bizim kardeşimiz. Bizim bu ailede ne kadar söz hakkımız varsa bu hak onda da var. O yüzden abimin dediklerini de üstüne alın Bunak Güngör. Utku abimi bebekken ilk göğsüne basan senmişsin. Cidden bunaklaşmışsın." Toprak abim ağır konuşuyordu.

"Benimle doğru konuş piç kusuru. Ben senin dedenim. Hayatınızı mahvetmemek için çabalıyorum." dedem adeta kükrediğinde kaşlarımı çattım. Bağırmaktan başka bir şey yapamıyor muydu?

"Sen ilk önce insan ol sonra seninle adam gibi konuşayım." Toprak abim son sözünü söylediğinde yanımdaki annem ayağa kalkacaktı ki elini sıktım. Abilerim hallediyordu. Annemin kendisini yıpratmasına gerek yoktu.

Gözlerim yanda durup konuşmaları dinleyen Göktuğ ve Aras abime kaydı. Göktuğ'un elleri ceplerindeydi. O kadar dik ve devrilmez duruyordu ki...

Aras abimin kolları göğsünde bağıydı. Gözleri kısılmıştı. Neredeyse daldı dalacaktı.

"Kardeşimi bizden ayırarak mı? Onu öldü göstererek mi? Onun hayatını mahvederek mi? Bizleri yok ederek mi yaptın bu iyiliği? Sen ne hayatından bahsediyorsun lan? Ben hayatımı daha yeni bulmuşum. Senin o lanet kız torun nefretin yüzünden ben hayatsız kaldım. Orospu çocuğu!" Bulut abim ağır bir küfür ettiğinde gözlerim irice açıldı.

Dedeme karşı gelen bu küfür ile arkada ki adamları silahlarını Bulut abime yönlendirdiklerinde annemin ellerini bırakıp ayağa kalktım.

Göktuğ ve Aras abim de silahlarını kaldırıp dedemi hedef aldığında adımlarımı Bulut abimin önüne çevirdim. Tam önünde durdum.

Onu hedef alamazlardı.

"Benimle olan tek derdin, Kız olmam mı?" dediğimde ortam sessizleşti ama silahlar inledi.

"İlk sebebim bu." dediğinde ikinci sebebi duymak istedim.

"İkinci ne?"

"Bebekken testler yaptırdım. Babandan aldığın kalp rahatsızlığını öğrendim. Aileme bir defa bunu yaşatmıştım. oğlum benim yüzümden yaşamıştı. Tam bir geri zekalıydı. Sonra senin haberini aldım. Hem kız olman hem de elbet bir gün öleceğin gerçeği ile seni ortadan kaldırmak istedim. Kaldırdım da. Yıllardır yoktun!" Tükürürcesine konuştu.

"Bunların Allah vergisi olduğunu düşündün mü hiç? Bu kız torununun hayatını çok farklı etkileyebileceğini düşünmedin mi hiç? Belki oğlundan sonra torunun için çabalardın."

"Ben erkek torun dedesiyim. Hiçbir zaman bir kız torunum olduğunu söylemedim."

Kalbim tam orta yerinden kırıldığında yutkunamadım bile. Bu derece istenmediğimi hatta nefret kaynağı olacağımı düşünmemiştim.

"Benim gözümde şuan da Utku da aynı yerde. Güngör soyadını bırakıp Saltuk olduğu gün benim için bitti."

Gözlerim tam arkamda dikilen Utku abimi buldu. Çekinmeden elimi arkaya uzattım. Büyük esmer elini elimin içine aldım. Sıkıca tuttum. Oda elimi karşılıklı olarak sıktığında tutuşu sağlamlaştı.

Gözler bizim ellerimize kaydı.

"Sen istesen de istemesen de ben eski kimliğimi geri alacağım. Unutma ki ben babamın kızıyım Kadir bey. Sizin ise torununuz olmama gerek dahi yok. Benim sizin gibi eski kafalı kafanıza hiç ihtiyacım yok. Benim abilerim var. Annem var. Şuan yanımda olmasa bile kalbimde bir babam var. Size yer bile kalmıyor. Kendinizi bu kadar fazla önemsemeyin."

Yüzü sinirden kızardığında, Susmadım ve devam ettim. "Utku abime gelirsek, Size ne kadir bey. Kaç yaşına gelmiş adam sizden mi izin alacak? Sadece bir soy ad mı aileyi temsil ediyor. Sizin için öyle olabilir ama bu çatı altındakiler için hiçbir şeyi temsil etmiyor. Yani anlayacağız. Dilrüba geri geldi ve bu aileyi size ezdirmeyeceğim. Siz de yani bir ayağınız mezarda uslu durun derim. Çalışmayan kafanızı boşuna yormayın."

"SEN KİM OLUYORSUN DA BENİMLE BÖYLE KONUŞABİLİRSİN. KIZ OLMANI BİL DE OTUR ANNENİN DİZİNİN DİBİNDE. SANA SÖZ HAKKI BİLE DÜŞMÜYOR."

Yüzümde koca bir gülümseme peyda olduğunda kıkırdadım.

"Komik adamsın Kadir bey. Beni yok etmek isteseydiniz şuan öldürmeye çalışmazdınız ilk ölüm haberini verdiğinizde beni öldürürdünüz. Demek ki az da olsa bir pamuk kalbiniz var."

"Seni gebertmediğime pişmanım." dediğinde bende kafamı olumluca salladım.

"İşte bende onu diyorum ya. Son pişmanlık bir işe yaramıyor. Neden öldürmediniz? En güçsüz olduğumuz zaman bunu neden yapmadınız?"

Cevap gelmedi.

"Bende öyle düşünmüştüm." dediğimde dede bey adamlarına silahlarını indirtti.

"Dilrüba, bu aileye girmiş dahi olsan rahat olmayacaksın. Sende baban gibi öleceksin. Herkese bir ölüm daha yaşatacaksın. İşte o zamanda ben güleceğim."

Yüzümde ki gülüşü bozmadım. Ona istediğini vermedim.

"Allah ömür verirse yaşayacağım kadir bey. Boş boş tahminlerde bulunmayın. Ama şunu diyeyim ki sizin için tahminlerim çok yakın. Yaş kaç 75? Dikkat edin beni öldüreceksiniz diye stres sıkıntıdan siz diğer tarafı boylamayın."

Adam mosmor olduğunda gülüşüm büyüdü.

Kimseden ses soluk çıkmazken dedem hareketlendi. Herkeste gözlerini değdirdi.

"Gidelim." dediğinde adamlar geriye dönüp kapıyı açtı. Dede bey yüzüme bir daha bakmadı ve adamları ile evden çıkıp gitti. Kapı da arkalarından kapandı. Yine ailemle bir çatı altında kaldık.

Göktuğ ve Aras abim de onlar evden çıktıkları an silahlarını indirip bellerine taktılar. Arkamı dönüp Bulut abime baktım. Gururla bana bakıyordu.

"Nasıl da savundum ama sizi! İşte Dilrüba Güngör farkı." dediğimde Bulut abim bana kocaman sarıldı. Kıkırdadım. Bende kollarımı beline sardım.

Ellerimin o an boş olduğunu fark ettiğimde Utku abimin elini ne zaman bıraktığımı unuttum. Bulut abimden ayrıldım ve yanaklarından sulu sulu öptüm.

"Fıstık bu çene kesinlikle benden sana geçti."

"Burada ben neciyim Bulut!" diye isyan eden Toprak abime elimle öpücük attım. Öpücüğümü havada tutar gibi yaptı. Kalbine koydu. Sonra oda bana öpücük attı. Havada kaptım. Gülücük attım.

"İkinizden de kaptık bir şeyler işte kavga etmeyelim." diye ortayı bulduğumda gözlerim Utku abimi aradı. Onu yine olduğu yerde bana bakarken yakaladım. Yanına gittim. Yine eline uzanacağım an belimden sıkıca kavrayıp sarıldı bana.

Saçlarımı sevmeye başladığında kollarımı beline doladım. Kafamı göğsüne yasladım.

"Abi, beni küçük Dilrüba olarak görür müsün?" Bunu çok istiyordum. Beni de kabullensin istiyordum. Abim geçmişten kurtulsun istiyordum.

Kokumu soluduğunda gözlerimi kapattım. Utku abim bir ayrıydı. Her zaman da ayrı olarak kalacaktı.

"Küçük Dilrüba o konuşmadan sonra sonlandı Dilrüba'm. Artık benim Dilrüba'm kocaman olmuş. Boyuma gelmiş. Abisini savunuyor. Beni çok seviyor. Benim kardeşim, güzel kızım büyümüş de bana geri gelmiş."

Kollarımı sıkılaştırdım. Mutluluğum katlandığında, "Abicim seni çok seviyorum."

"Yavrum, güzeller güzelim. Sensiz nasıl yaşamışım ben." Dediğinde bu bende seni seviyorum demek olduğunu anlamıştım.

Kollarımız ayrıldığında kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ellerini yanaklarıma koydu. Anlımdan öptü. Saç diplerimden öptü. Bende öylece gülümsedim. Utku abimden bu sevecen tavırları görmeyi özlemiştim. Topu topu on dört yıl geçmişti. Az değil.

"Onlar nasıl laflardı güzelim. Benim konuşmamın yanında senin ki." Deniz abim devamını getirecekti ama getiremedi. Toprak abim sözün devamını kendine aldı.

"Waoww yani yani dimi abi?" dediğinde güldüm. Herkes gülmeye başladı.

Ateş kuşları, Waoww yaniii.

"E, ben bir ikizler burcuyum. Ayağınızı denk alın. Sonra kayar mayar." dediğimde Utku abim saçlarımı karıştırdı.

"Anne yemek var mı? Bu olay beni acıktırdı." Bulut abim acıkmış.

"Var oğlum. Ben sofrayı kurayım." Annem güler yüzle bizi izlemeyi bırakıp mutfağa yöneldiğinde Utku abimin elinden kurtulup mutfağa yöneldim.

"Bende geliyorum anne."

Annem hemen arkasını dönüp bana sinirli gözlerle baktığında kafamı anlamadığım için sağa sola hafifçe hareket ettirdim. Karnıma baktı.

"Ya anne dikiş yenilendi sadece. Sorun yok ki. Hadi yardım edeyim."

"Dilrüba git otur koltuğa."

"Anneeeee."

"Dilrüba?"

"Ay tamam bakma öyle gidiyorum oturmaya, ben anca oturayım zaten."

Annem tek laf etmeden mutfağa girdiğinde astığım suratım ile salona yöneldim. Abi takımı sırıtarak bana bakıyordu.

"Hiç bakmayın öyle. Kovulmadım ben vazgeçtim yardım etmekten."

Hepsi 'tabii tabii' dermişçesine gülmeye devam ettiğinde dudaklarımı büzdüm.

Sonra gözlerim benim üstümde olan Göktuğ'a ilişti.

"Göktuğ abi?" dediğimde gözlerin de gördüğüm bocalama ile bakışlarım değişti ama abi takımına belli etmeden. Bunların yanında 'abi' lafını kullanmazsam fena şeyler olurdu.

"Efendim, Dilrüba?"

"İsmimi ne güzel de söylüyorsun sen öyle." demedim tabii ki. Canıma susamadım daha. Susadığım zaman ilk size söyleyeceğim.

"Benim korumam olmaya devam mı edeceksin?" yani beni ne güzel de taşımıştın öyle.

Bu iç sesimi özellikle Deniz abim duysa neler olurdu acaba?

"Aras'a bağlı. Onun isteği ile bu durumun içindeyim."

Aras abime döndüğümde Aras abim, "Bir süre daha Göktuğ seninle olacak. Kadir bey buraya gelip içini dökmüş olsa bile her şey bitmiş değil. Annem yaşıyor diyorsun. Dicle denen kızında iş birliğini yaptığını söylüyorsun."

"Aslında Akif'te var ama ondan fazla şüphe etmiyorum. sadece fazla endişeli." dediğimde Aras abim gülmemek için kendini zor tutmaya başladı.

"Neden böyle bakıyorsun? Akif de hain de haberim mi yok? E yuh ama yani güvenecek insan kalmamış."

"Yok meleğim. Aslında orada en fazla güveneceğin insan Akif. Akif benim bir tanıdığım ondan dolayı sorun yok. Ona da kızma. Benim emrimin altındaydı."

"Arkamdan iş çevirmişsin ama hadi neyse. Görmezden geleceğim." dediğimde eliyle gel işareti yaptı. Tıpış tıpış yapına gittim. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Yanında da onunla aynı boyda olan Göktuğ vardı.

Onun önünde dursaydım da aynısı olacaktı. Kısa olmak bazen çok iyi bir olay.

Göktuğ'a kesinlikle yürümüyorum. Kaç yaşında adam.

Yüzük yoktu parmağında ama bu biriyle konuşmadığı anlamına gelmezdi. Konuşuyor olabilirdi.

Aras abim saçlarımı sevip ellerini belime koydu. Beni kucağına çekti. Koluna oturttuğunda adımlarını koltuğa yöneltti. Oturdu. Beni de hemen yanına koydu.

"Abi amacın oturtmaksa deseydin seni yormazdım ben otururdum."

"Belliydi. Etrafta bir oraya bir buraya süzülüp duruyorsun. Hem bende ayakta durmaktan yoruldum. Koltuk olan yerde ayakta durmak neymiş. Yemek hazır olana kadar oturalım."

Abim çok haklı.

"Ha bu arada bana abi demen gözümden kaçmadı meleğim." dediğinde sırıttım.

"Hiç fark etmeyeceksin sandım." dediğimde beni göğsüne çekti.

Diğer yanıma da Deniz abim oturdu. Yanda ki pikeyi üstüme, bacaklarıma bıraktı. Deniz abimin yanına da Toprak abim sıkıştı. Yan koltuğa da Utku abim oturdu. Onun yanına da Bulut abim kuruldu.

Diğer tarafta kalan tekli koltuğa da ağır adımlarla ilerleyen Göktuğ kuruldu.

İç sesim Göktuğ.

Dış sesim Göktuğ abi.

Ne kadar şerefsizim ama ehehe.

"Kaç yaşındasın?" Şey evet bunu herkesin içinde sesli olarak ona bakarken söyledim. Arada boş boğaz oluyorum. Bunu da görmezden gelelim.

Göktuğ'un gözleri bana döndü. Keskin gözleri benim parlak gözlerim ile buluştu.

" 23." Dediğinde kafamı olumluca salladım.

"Bende 18." bunu neden deme gereği duymuştum şimdi.

Abimler neden bu kadar sessiz. Ölümden önce son sessizlik mi yoksa? Tırstım.

"Biliyorum." dediğinde kafamı olumluca salladım.

"Hangi burçsun?" Bende ki sorular tükenmiyor. Kimseden ses çıkmazken devam et, kızım.

"terazi." dediğinde gülümsemek istedim ama yüz ifademi sabit tuttum.

"Ben de İkizler." dediğimde dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı ama sonra eski yüz şekline geri döndü.

"Başka sorun var mı canım? " Deniz abim anımda tıslarcasına konuştuğunda tip tip ona döndüm. Tıslamıyorlar bu arada lafın gelişi.

"Var abicim. Korumamı tanıyorum izin verirsen." diyerek yine Göktuğ'a döndüm.

Aras abimden bile ses çıkmıyor. Kafam onun göğsünde konuşmaya daha doğrusu soru sormaya devam ettim.

"Sevgilin var mı Göktuğ abicim?" Göktuğ'un bakışları kısıldığında yutkundu.

"Yok." dedi.

İyi iyi.

"sana ne adamın özel hayatından kızım." Aras abim ortaya girdiğinde kafamı kaldırıp çenesinden doğru gözlerine bakmaya çalıştım.

"Korumamı tanıyorum. Belki vardır ve canım tanımak ister." dediğimde abimler sabır çekti.

Ne güzelde mantıklı konuşuyorum kız ben.

MaşaAllah.

"Senin var mı konuştuğun birisi?" diye salonun ortasında bomba gibi patlayan soru ile gözlerimiz Göktuğ'a döndü. Oda bir an ne dediğini fark ettiğini istifini bozmadan sessizliğe gömüldü. Abi takımı yine sabır çekmeye başladığında kendimi tutamadım ve kahkaha atmaya başladım.

"Konuştuğum biri yok Göktuğ abicim." dediğimde gözleri gözlerimi hedef aldı. Gülümsedim.

Bizim sohbet de burada bitti.

Annemde kısa süre sonra bizi mutfağa çağırdı. Sofra hazırlanmıştı.

Aras abimin göğsünden kalktım. Hızlı adımlarla koşarcasına mutfağa gitmeye başladım. O sırada ayağım yüksek girişe takıldı. Dengem şaştığında abilerden feryat koptu.

Yere düşmedim.

Unutmayın ki evde altı tane erkek varsa bir kız yere düşmez. Düşemez.

Düşerse de ben onlara ne erkek ne de adam derim. Nokta.

Belimde sarılı olan tek kol ile ayakta kaldığımda kaslı kola baktım sonra kafamı yukarı kaldırıp beni tutan şahsiyete baktım.

Göktuğ Mert Barkın, helvan nasıl olsun?

Şaka şaka gül diye. Seni ben bizim abi takımına yedirmem.

Yüzlerimiz o kadar yakındı ki Deniz abimin beni Göktuğ'un kollarından çekip alması ile bakışmamız yarım kaldı. Herkes eski düzene geri döndü.

Huh... sıcak bastı bir an.

Allah razı olsun Deniz abicim. Sen olmasan kalbim beni diğer tarafa yolcu ediyordu. Yolun sonundan U dönüşü yaptık. Helal yani.

Mutfağa girdiğimizde mis kokulu yemekler ile gözlerim kocaman açıldı. Hayatımda bu kadar fazla acıktığımı hatırlamıyordum.

"Hadi oturun çocuklar. yemekler soğumasın." Annem hepinizin oturmasını beklediğinde sofranın bir başına ilk ben oturdum. Diğer baş taraf boş kalacak şekilde diğerleri de sofraya oturdu.

Annemde diğer baş köşeye oturdu.

"Oturduğum yer babamın yeri dimi?" diye sorduğumda yanımda oturan Deniz abim masanın üstünden elimi tuttu.

"Evet ama artık senin yerin."

Gözlerim mutluluk ile dolduğunda babamın yerinde oturuyor olmak o kadar gurur vericiydi ki. Sesini, yüzünü hatırlamadığım ama kalbimde yerini koruyan canım babam. Yaşadığımı hiç bir zaman öğrenemeyecek olan babam.

Senin için yaşamak istiyorum babacığım.

Abilerimi senin gibi korumak istiyorum. Onların yanında olmak istiyorum.

"Çok mutlu oldum." dediğimde hepsi gülümsedi. Annemin boncuk gözleri doldu ama ağlamadı. Kısa süre sonrada yemekler yenmeye başlandı.

Sofrayı sakin bir sessizlik aldı.

[] [] []

Yemekten sonra Göktuğ ve Aras abim gitmişlerdi.

Biz de ailecek softayı topladıktan sonra salona koltuklara kurulmuştuk.

Toprak abim kendi el emeği göz nuru keklerinden yapmış bizlere birer tane tattırmıştı.

Şeker değil de tuzlu olmaları dışında kekler lezzetliydi. Tuz ve şekeri karıştırmıştı.

Aslında annem mutfağı temizlerken yerlerini değiştirmiş Toprak abim de hiç bu ne diye bakma gereksiniminde bulunmamış. Olan da bizim dilimize, damağımıza oldu.

Allah'tan annem tuzlu kurabiye ve çay hazırlamıştı da ağzımın tadı eski haline geri gelmişti.

Şuan da da kurulduğumuz koltuklarda oturmuş benim izlemek için can attığım ama bir türlü izleyemediğim filmi açmaya çalışıyorduk.

Deniz abimin üstüne kayıtlı olan Netflix açılmıyordu. Üyelik yenileme istiyordu.

Şimdi ben bir yenileme yapacaktım. Tam olacaktı.

"Ya abi olmuyor işte uğraştırma sende şu kızı yeter bıktım bende. Bugün günlerden ne çarşamba açın oradan Bir Sevdadır dizisini izleyelim." Bulut abimin önerdiği diziye darşı gözlerimi kırpıştırdım.

"Abi canına mı susadın?" dediğimde Bulut abim oturduğu yere pıstı.

"A-ferim kız." Toprak abim saçlarımı okşadığında dilimi ısırıp üyeliği yapmaya çalıştım. Bunu kafaya takmıştım.

Yaklaşık yarım saat sonra beyaz bayrak çekmiştim. Olmuyordu işte.

Kumandayı usul usul Bulut abime uzattım. Bulut abim hariç diğer abi takımı bana üzülmüş gözlerle bakıyordu. İlk defa bir savaşı kaybetmiştim.

Bulut abim kazanmıştı.

On sekiz yılda bir ilk.

Dilrüba : 0

Bulut : 1

Bir Sevdadır dizisi açıldığında kafamı Toprak abimin göğsüne gömdüm ve Doğu ile Karadeniz arasında çatışmayı izlemeye başladım.

Doğu erkeklerinden korkuyordum. Bu bir gerçekti. Kadınları çok değersiz gösteriyorlardı. Özellikle o kan davalarına akıl mantık erdiremiyordum.

Yeşil ve Yasin'i çift ilan ettim.

Tayfun kocam...

Doğulu da olsa minik kuşum iyi kalpli. Babasına kendini kanıtlamaya çalışan küçük bir çocuk gibi.

Dizi bu şekilde devam ederken baya da beğenmiştim. TikTok'dan falan da takip ediyordum. O yüzden olan gelişmelerden haberdardım.

Dizi reklama girdiğinde çalan telefonum ile dikkatim kucağımda sessizliğini bozan telefonuma döndü.

Bilinmeyen bir numaraydı. Toprak abimin yanından kalktım.

"Yavrum kim arıyor?" Deniz abimin sorusu ile dudak büzdüm. Bilmiyorum, bir konuşup geleceğim."

"Yanımızda konuş." dediğinde kafamı olumsuzca salladım.

"Bırak kızımı Deniz. Nerede konuşmak istiyorsa orada konuşsun." Anneme öpücük atıp arka bahçeye çıktım. Kapanmak üzere olan telefonu açtım.

İlk konuşan ben olmayacaktım. Kimin aradığını öğrenmem lazımdı.

Kısa süre sonra karşı hattan tanıdık bir ses kulaklarıma doldu.

"Dilrüba?"

Göktuğ Mert Barkın şuan hattın diğer tarafındaydı. Bu onun numarasıydı. Beni aramıştı.

"Göktuğ abi?"

Etrafımı kolaçan ettim. Kimsecikler yoktu.

"Abi demek istemediğini bildiğim halde abi demeye devam etmek zorunda olman deli ediyor beni."

Bu da ne demek oluyordu şimdi?

Ne demem gerekiyordu?

İsteyerek abi dediğimi söyleyebilirdim. Ne de olsa abilerimle aynı yaştaydı.

Ya bende ki bu beyin varsa oh oh zeka zeka miss.

"Benden büyük olduğun abi diyorum. Doğru olan bu değil mi?" Hattın arkasından kesik kesik alınan nefes sesleri gelmeye başladı.

"Bugün bana neden o soruları sordun Dilrüba?" Çok merak göte şey eder canım.

"Meraktan." hazır cevaptı.

"İlişkim olup olmaması da mı meraktandı? Neden ilişkim umurunda olsun?"

Verecek bir cevabım yoktu. Sessiz kaldım.

"Neden bu saatte beni aradın?"

"Numaram sende bulunsun istedim. Kaydet beni."

"İstersem kaydederim."

"İstiyorsun." dediği an nefesimi tuttum. verdiğim tepkiler üzerine etrafıma bakınmaya başladım.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye kısık sesle söylendim.

"Seni çözmeye çalışıyorum."

Ne alaka ne alaka.

"Ne yapmışım ben de çözüyorsun?" Çok mantıklı konuşuyorum dimi?

"Dilrüba, İshak'ı reddettiğin için sağ ol."

"Ne?" Anlamadım. Ne?

"Islah gelip senden abisi ile tanışmanı istedi bu sabah. Sen de istemedin. Hatırladın mı?"

"E burada konu sana nasıl bağlanıyor?"

"İshak benim kuzenim. Sana benim için sormuştu o soruyu."

Ay düşüp kafayı bir yerlere vuracağım şimdi de. Şaka gibi adam.

"Neden? Senin kendi dilin falan yok mu?"

"Sana karşı yok."

"Benim şimdi kapatmam lazım. Konu hiç olmayacak yerlere gitmeye başladı. İyi akşamlar."

Konuşmasına dahi izin vermeden telefonu kapattım ve cebime attım.

Bu adam benimle kafa buluyor olmalıydı?

İshak benimle dönem başından beri konuşmaya çalışıyordu. Yani bu demek oluyordu ki... Yok artık!

Saçmalık olur.

Tamamen saçmalık.

Arkamı dönüp salona geri girdim. Hepsi meraklı gözlerle bana bakıyordu.

Ben ise hiçbir şey olmamış gibi başlamış olan diziyi bölmeden Toprak abimin yanına yeniden kıvrıldım.

Herkes kısa süre içerisinde televizyona odaklandığında cebimden telefonu çıkarıp pikenin altına gizledim. Herkesin gözünün hala televizyonda olduğunu gördüğümde arama yerine girip onun numarasını rehbere kaybetmeye başladım.

Göktuğ bey'ciğim.

Şuan için en uygun isim buydu bence. Başka bir şey yazamazdım.

Acaba Göktuğ abi diye mi kaydetseydim. Şimdi aradı falan telefonun yanında ben olmazdım.

Aman neyse canım kim görecek. Hayatımda ki tek Göktuğ o mu sanki?

Evet.

Doğru.

Bir şey olmaz.

kaydettiğim de yeniden etrafa bakındım. Kimsenin gözü yine üzerimde değildi. Bu rahatlık ile sayfadan çıkacaktım ki. Belimin hafif sıkılması ile kafamı kaldırdım ve herkese bakarken tek bir kişiyi unuttuğumu fark ettim.

Ecel terleri dökerek Toprak abim ile göz teması kurdum. Kimsenin umurunda değildik ama Toprak abimin ben kesinlikle şuan çok umurundaydım.

Ecel terleri dökmeme bir de ağır bir yutkunma eklenmişti. Öylece kalmıştım ki telefon ekranını bile kapatamıyordum.

"Abi." diyerek kekelediğimde dudaklarının kenarları muzipçe iki yana kıvrıldı.

"Abicim?" dediğinde ise yüzünde ki şeytani gülümseme her şeyi açıklıyordu.

Canımı okuyacaktı.

Ve ben telefonun ekranını kapattım.

Toprak abimde büyük ihtimalle bu saatten itibaren benim amel defterimi kapatıp dürecekti. Yada çoktan dürmeye başlamıştı.

-

On dördüncü bölüm huzurlarınızla sunar.

Bölüm hakkında genel düşünceleriniz nelerdir?

Yorum yaptınız?

Oy verdiniz?

Beni takipte aldınız?

@yarenbayan_

Yerim sizi ballarumm <3

-

Dilrüba?

Deniz?

Utku? 

Bulut?

Toprak?

Aras? 

Akif? 

Dede? 

Göktuğ Mert?

Annemiz?

-

Gelecek bölümlerde görüşürüz şekerlerim. ❤️

Loading...
0%