Yeni Üyelik
14.
Bölüm

🦷 On İki

@yarenbayan_

^ Hoş geldiniz sefalar getirdiniz canikomlar ^

Oy vermeyi ve yorum yapmayın lütfen unutmayınız. ❤️

El alemin okurları var bin yorumu geçiyor, benim okurlarım On yorum yapsa şükür ediyorum.

Her oy bir sevap değerinde.

🎶 : Aşk Eşittir Biz / İrem Derici

---
Bir Saat Sonra

"Şimdi siz diyorsunuz ki her şeyin başında babam mı var?"

Annemin kafası anlattıklarımızla daha fazla karışında oturduğum koltukta geriledim. Bacaklarımı da kendime çektim. Yanımda oturan Toprak abime yanaştım. Kafamı göğsüne koydum. Hayır da demedi. Beni daha fazla kendime yapıştırdı.

"Anne kısaca Dilrüba'yı bizden alı koyan kişi Kadir Güngör yani babamın babası yani bizim dedemiz olacak o adi şerefsiz." Bulut abim o kadar açıklayıcı konuşmuştu ki annem bunu da anlamazsa eğer kendimi uykunun kollarına bırakacaktım. Uyku yerine de Toprak abimin kollarını kullanacaktım.

"Şerefsiz deme Bulut anladık." Annem ayağından çıkardığı terliği hemen yanımda oturan abime attığında terlik yanlış yere, benim bacağıma isabet etti ve yerimde öyle bir sıçradım ki Toprak abim bile korkup yerinden kalkmıştı. Ne güzel de cesaretli abim vardı.

"Anne madem anladın ne diye aynı şeyleri söylememizi istiyorsun?" Toprak abim isyan ettiğinde diğer terlikte ayaktan çıkıyordu ki annemin yanında oturan Deniz abim elini uzatıp annemin terliği tuttuğu elini tuttu.

"Yeter da anne?"

"Şu oğlanlar bir küfür etmeyi bıraksın bende bırakacağım." Annem kıstığı gözleri ile abilerimi hedef almıştı.

Aslında durumu şuan için çok iyiydi. Deniz abimin İshak'a ettiği ufak imalardan sonra annem cidden benim varlığımın gerçekliğiyle ufak çaplı bir kriz geçirmişti. Onu da zar zor sakinleştirmiştik.

Sonra konu benim nasıl kaybolduğuma gelmişti ki orada da kalmıştık. Annem inadına aynı şeyleri tekrar tekrar sorduğu için yol kat edememiştik.

"Kızım, senin canını yaktılar mı?" Kafamı uykulu uykulu olumsuzca salladım. İçmediğim halde içmiş gibi hissediyordum ve sızıp kalacaktım şurada.

"Sadece bu son gün işte fazla damarlarına bastık sanırım. Biraz bıçaklandım." Çok normal bir şeymiş gibi anlatıyorum bir de maaşallah bana.

"Bıçaklandım diyor. Şu kızda ki rahatlığa bak." Deniz abim büyümüş gözleri ile bana döndüğünde hiç oralı olmadan gözlerimi yumdum. Hiç onunla laf dalaşına giremezdim. İshak diyorum nau nau diyor. Bıçak diyorum nau nau diyor. Ben daha ne diyeyim bu adama.

"Yüzüme de bakmıyor. Bak sen şu kıza." oturduğu yerden kalktığını hissettiğimde sırıttım. Ama bana doğru geleceğini hiç hesaba katmadım. O an bacaklarımdan ve kolumdan tutulmam ile Toprak abimin sıcak ana kucağından koparıldım. Soğuk karlı alanlara giriş yaptım.

"O gömlek niye buz gibi ya!" diye cıyakladığım da odada ki annem dahil gülmeye başladılar.

"Biz buna hak etti diyorsunuz canım." Gözlerimi kısarak açtığımda bilmiş bilmiş bana bakıyordu. Yürü yürü ve en sonunda annemin yanına oturduğunda bende kucağında uykuma kaldığım yerden devam etmeye çalıştım.

Bu soğuk ortamda hayat mücadelesi verecektim.

"Kadir dedenizi eve çağırayım. Derdi neyse anlayalım." Annemin fikri gözlerimi araladım. Yanımda bana hiç benzemeyen kadına baktım. Cidden anneme hiç benzemiyordum. Deniz ve ben babamızın kopyasıymışız.

"Tabii anne çağır sen. Bende bulut abimle mutfakta fındıklı helvamı kavururuz."

Bulut abim heyecanla oturduğu yerden hareketlendi. "Gördünüz mü abi dedi." dediğinde kahkaha attım.

"Abi ne zaman bu tepkiden vazgeçeceksin?"

"Ölene kadar daima pamukçuğum." Dediğinde kafamı onaylarcasına salladım. Kurtuluşum yoktu.

"Yani burada benim helvam değil de sana abi demiş olmam mı önemli?" dediğimde Bulut abimin gözleri aralandı.

"Ne helvası lan? O nereden çıktı? Ben abiden sonrasını duymamışım." Bu sefer annem hariç abiler güldüğünde yandan doğru anneme baktım. Annem kafaya çok takan bir kadındı. Bu çok belliydi. Utku abim büyürken bütün huylarını annemden almıştı. Çünkü şuan ki bu ortamda konuşmayan ve nötr olan diğer kişi de Utku abimdi.

"Anneciğim," diyerek kucağına koyduğu ellerine ulaştım ve tuttum. Gözleri bana tutunduğunda gülümsedim. "Dedem olan adamı buraya çağırırsak beni yok etmekten çekinmez. Bunu istemeyiz ama onun beni bulmasını isteyebiliriz. İş üzerinde yakalarsak o zaman bir kanıtımız olur."

"Bu kız zeki işte aynı ben." Toprak abim kendini övdüğünde Deniz abim kafasına yanımızda ki yastığı fırlattı. Tam on ikiden.

"Kızım seni nasıl tek bırakabiliriz. Okulun ve KYK desen..." Çok düşünüyorsun be sultanım.

"Anne sorun yok. Yanımda daima Göktuğ olacak." dediğim an kafama şamar yiyen bu sefer ben oldum. Ah edip arkama döndüğümde kaşları çatık bir şekilde bana bakan Deniz abim ile burun buruna geldik.

"Ne be?" dediğinde bu sefer de burnuma bir fiske yedim. Aman be.

"Abi. Göktuğ abi." Ha bunun karın ağrısı başkaydı.

"Göktuğ abi. Tamam abiciğim." diyerek tebessüm ettiğimde bana inandığını sanmıştım ki yüzü değişti ve anneme döndü. "Yalancı tebessümü bile aynı Bulut." dediği an yüzümde ki tebessüm dondu kaldı.

"E yuh ama." diyen Bulut abim ile beni elimle ok işareti yapıp ona gösterdim. Bu kadar da aşağılanmak kalp kırıcı abo.

Yalan çok keyifli.

"Çok konuşmayın da kardeşinizi koruyun." Annem son noktayı koyar gibi sözü kapattığında ayağa kalktı.

Saat epey geç olmuştu. Hastane hastane dolaştığım için sadece geceleri gözlerim açık oluyordu. Okula da gidememiştim. Bir günüm ölmüştü. Dicle'ye de ulaşamamıştım. Yarın hemen ona olup bitenleri anlatmam lazımdı.

"Abi," diyerek Deniz abime şirin şirin baktığımda, "Ne isteyeceksin?" dedi.

Yüzüm düştü ama hemen uzanıp yanağımdan öptü. Saçlarımı okşadı. "Söyle bir tanem." Ya yerim ama ben seni abişim.

"Beni KYK ya götürür müsün çok geç oldu."

"Bu gece burada kal bir tanem. Yarın biz seni erkenden götürürüz." Deniz abimin önerisi üzerine sesler yükseldi.

"Aynen, burada kal. yarın biz seni okula götürürüz." Toprak abimde okula bırakma sözünü verdiğinde alt dudağımın yanını kemirdim ve gözlerim ile sütümü gösterdim. Bu halde okula mı gidilirdi.

Altımda kısa gri şort. Kan lekeleri olan. Onun üstünde Toprak abime ait olan bir kazak vardı. Benim ki kanlı ve yırtık olunca kafamdan geçirmişlerdi ve iğrenç bir şekilde kan kokuyordum.

"Bizim kıyafetlerimiz ne güne duruyor?" Bulut abim de kıyafet sorununu çözdüğünde gülümsedim. Burada kalmamı çok istiyorlardı.

Tam kalırım, olur, derken Utku abim konuştu. " Kız gitmek istiyorsa zorla tutamazsınız ya bırakın gelin işte."

Kalbim ortadan ikiye hiç anlamlandıramadığım bir şekilde kırıldığında yani bunu hissettiğimde yutkunamadım bile. Deniz abim dikleştiğinde laf edecekti ki annemin sesi yükselti ortamda.

"Oğlum sen ne diyorsun? El kızı değil o. Benim kızım. Senin kardeşin. O nasıl sözdür öyle."

"Ne dedim anne ben? Şuna bak," Diyerek gözleri ile beni işaret etti. "Gitmek için kaç takla attı." dudaklarımı birbirine bastırdığımda onu anlamaya çalışan taraflarım tamamen köreliyordu.

"Beni bırakır mısın abi, Lütfen." Deniz abime döndüğümde dolan gözlerim ile buluştu. Ensemden tutup beni kendine çektiğinde kafam boynuna gömüldü. Bana sıkıca sarıldı.

"Hayır, hiç bir yere gitmiyorsun minik hanım. Bu gece abinlesin." diyerek aniden ayağa kalktığında yürümeye başladı. "Saat geç oldu hadi yatalım artık. Sabah Dilrüba'yı hazırlanması için KYK ya bırakacağım. Anne Allah rahatlık versin."

Annemin yüzünü gördüğümde sulanan gözlerim ile anneme baktım. Kocaman gülümsedim. "İyi geceler anneciğim. Seni çok seviyorum." Öpücük attım. Öpücük attı ve biz merdivenleri çıkmaya başladık. Biz merdivenin sonuna doğru gelmişken salondan sesler de yükselmeye başladı.

Aslında benim yüzümden aralarının bozulmasını hiç istemezdim ama kendi ailemden de uzak duracak kadar salak değildim. Ben bu ailenin kızıydım ve öyle de olacaktım.

Deniz abim odasına giriş yaptığında arkasından kapıyı ben iterek kapattım. "Sağ ol cadı. Çok yardımcı oldun."

"Rica ederim. Zorlanacağını düşündüm." dediğimde beni ayaklarımın üstüne yere bıraktı. Karşımda dikildi. yakışıklı adam vesselam.

"Duş alacaksan odamdakini kullan. Sana bir kaç kıyafet ayarlayayım. Böyle rahat edemezsin, Dilrüba."

"Aslında olur, abi."

"Tamam o halde banyo kapısı göründüğü gibi şurası. Yedek havlular dolapta gir sen."

"Tamam." dediğim gibi uzanıp yanağından öptüm. Arkamı dönüp banyoya girdim. Kapıyı arkamdan yavaş olacak şekilde kapattım.

Üstümdeki kokulu şeyleri çıkardığımda karnımda ki sargı ile onu unuttuğumu fark ettim. Ben bu sargı ile kendimi nasıl yıkayayım şimdi. Neyse artık yamuk yumuk hareketler ederek yıkanacaktım. Su değdirmemem lazımdı.

Suyun altında girdiğimde ılık suyun verdiği rahatlık ile ilk önce saçımı yıkadım. Sonra bel altımı en son da üst kısmı yarama dikkat ederek yıkamaya çalıştım. Bütün temizliğim son bulduğunda siyah duşa kabinin içinden çıktım. O kadar iyiydi ki içerisi dışarıyı, dışarısı da içeriyi göstermiyordu. Dolaptan seçtiğim siyah havluyu bedenime sardığımda gördüğüm kıyafetler ile kaşlarım havalandı. Kapının önüne konmuş takımlara yürüdüm. Elime aldığım takımları dolabın üstüne koyup kurulanmaya başladım.

Siyah alt üst takımı giydiğimde eşofmanı belinden sıkıca bağladım. Düşmemesi lazımdı tabii ki de. Siyah tişörtü de başımdan aşağıya geçirdiğimde bol olması çok iyiydi. İçimde tabii ki de eski üst çamaşırım vardı. Alt içinde abim yenilerden bir tanesini vermişti sağ olsun. Çok düşünceli kendisi. Yani abimin sevgilisi olduğunu düşünsem kızı hayal edemiyordum.

Ay! Utandım bak şimdi.

Normalde utanmazın önde gideniyimdir.

Saçlarımı da kurutma makinası ile nemli bir şekilde kalana kadar kuruttuğumda banyodan çıktım. Abim siyah eşofman takımını gitmiş çift kişilik yatağına yatmıştı. Yan tarafı da tabii ki de biricik kardeşi benim için boştu.

Gözleri banyodan bıcır bıcır çıkan bana döndüğünde yeşillikleri ile buluştum. Tebessüm ettim. Canım abim yerim seni, ham.

"Gel bakalım küçük fıstık." Hızlı adımlarla yatağa geçtiğimde yorganı açıp beni yanına çekti. Göğsüne sindim. Aile sevgisine ne kadar da mahcup kalmıştım. Ailem bildiğim insanlara olan sevgim çöp olup gitmiş yerine Güngör ailesine olan sevgi selim gelmişti.

"Abi, Utku abim beni isteyecek dimi?"

"Utku abin senin için canını verecek halde be güzelim. Bu da sorumu şimdi."

"Ama gitmemi istedi. Benimle konuşmuyor. Yüzüme dahi bakmıyor. Sadece bir hastanede gerçeği öğrenince yaklaştı o kadar." dediğimde saçlarımın üstünde dudaklarını hissettim.

"Utku geçmişiyle yaşıyor, yavrum. Ona zaman ver. geçmişte ki seni silmesi gerekiyor. Geleceğe sana anca o zaman gelebilir. Utku çok zorlandı. Onu en iyi ben anlayabilirim. Abini çok sev. sakın sevgin azalmasın, Dilrüba."

Kafamı göğsünde olumluca salladım. Zaten ben abimi çok seviyordum. Sadece zamana ihtiyacı vardı ve ben birazda kırılmıştım.

"Güzelim?"

"Hm?"

"Göktuğ yarın seninle olacak." dediğinde kafamı kaldırıp ona baktı. Kafasını eğdi ve bana baktı.

"E?"

"E si şu ki fazla yakın olma."

"Abi fazla abartmıyor musun? Çocuk değilim."

"Çocuk olmadığını biliyorum ama bir abi olarak uyarmak istiyorum." abilik duyguları tavan yapmış bir Deniz vardı yanımda.

"Tamam abiciğim. Şimdi iznin olursa uyuyacağım." Saçlarımdan öpüldüğümde ağır ağır sevmeye başladı ve bu sözsüz bir uyu demekti.

Gözlerim karanlığa alışmaya başladığında Deniz abimin göğsünde uykunun derinliklerine çekildim.

[] [] []

Sabah olduğunu fark ettiğimde gözlerimi zar zor araladım. Rahat yattığım yatakta iyice gerilediğimde açılan bilincim ile nerede olduğumu idrak ettim. Neredeyse bütün vücudum abimin üstündeydi. Abim ise etkilenmiyormuş gibi uykusuna devam ediyordu.

Ben alarm da kurmamıştım. Erkenden uyandığıma inanamıyordum. Gözlerim yanda ki komodinin üstünde ki çalar saate dokunduğunda tebessüm ederek yüzümü abime çevirmiştim ki saate aniden dönen başım ile gördüğüm şeylere inanasım gelmedi.

GEÇ KALMIŞTIM!

"GEÇ KALDIM!" Attığım çığlık ile abim sıçrayarak uyandığında saçımdan çekilmem aynı anda oldu.

"Ne bağırıyorsun kız!" Deniz abim kısık gözleri ile bana kızdığında yüzümü astım. Geç kalmıştım ama.

"Abi ya geç kaldım."

"Dilrüba beni çıldırtma. İki günden bir şey olmaz. Seni derslerden bırakmazlar. Şimdi müsaadenle kalkacağım." dediği gibi yataktan kalktı ve bana pas bile vermeden banyoya girdi. Ters ters arkasından bakmayı bırakıp yataktan kalktım. Dağılmış olan saçlarımı ellerimle az da olsa düzeltmeye çalıştım. Odadan çıktığımda geçmişe dair odaların yerini hatırlamasam da kafadan atarak bir odaya girecektim. Ne de olsa hepsi abimdi.

Deniz abimin yanında ki odaya girdiğimde bu odanın Utku abimin olduğunu fark ettim. Esmer teni olduğu gibi ortadaydı. Üstü çıplak yatıyordu. Bacaklarından anladığım kadarıyla tek parça yatma taraftarıydı.

Yanına gitmeyi uygun bulmadığımdan dolayı sessizce geriledim. Tam kapıyı kapatırken, "Dilrüba," demesi ile olduğum yerde kaldım. Gözlerimi yatakta ki bedene çevirdim. "Gitme. Kal biraz." Yutkunup odaya girdim ve arkamdan kapıyı kapattı. Üstünü düzgün örttüğünde yatakta hafif dikleşti. Sırtını yatak başlığına yasladı.

"Gel." yanına yaklaştım. Yatağın kenarına oturdum.

" Benden uzak duruyorsun. Haklısında. Bir yaptığım diğerini tutmuyor ama şunu bilmelisin ki ben Dilrüba'mı çok seviyorum." gözlerinin buğulandığını gördüğümde iç dudağımı dişledim.

Deniz abim dün gece bahsetmişti. Küçük Dilrüba'dan bahsediyordu. Onu seviyordu abim, onu hatırlıyordu.

Beni sevmesi için unutması gereken şey yine bendim. Benden benim için vazgeçecekti.

"Abi, ben zaten Dilrüba'yım. Beni o kafe de ilk sen buldun. Sen gördün beni, tanıdın. Şimdi ne değişti?"

Gözlerini gözlerime dikti. Koyu kahveleri sulandı. Dilrüba onu çok yaralamıştı. Fiziksel zarar vermemişti elbet ama yokluğu en büyük ruhsal zararlardan olmuştu.

"Minik Dilrüba'm artık olmayacak. O küçük kızın sen olduğunu bilsem bile onu unutmak ve varlığını yok saymak beni bitiriyor. Gecelerimi geçirdiğim minik kardeşimin yokluğunu hissetmek öldürüyor." dediğinde bir damla yaş yanağından aşağıya süzüldü.

Beni bana anlatması o kadar acıydı ki. Canım yanıyordu. Kanım çekiliyormuş gibi hissediyordum.

Kollarımı açıp onu göğsüme çektiğimde hıçkırdı ve ilk defa benim yanımda ağlamaya başladı. Bebekliğimde de ağladığını hatırlamazdım ve ya tanıdım tanıyalı böyle ağlamamıştı.

"Dilrüba ben geçmişimle vedalaşamıyorum. Onu bırakamam."

"Abim, ben seninle yine aynı Dilrüba olurum. Sen mutlu ol, benimle ol."

Kafasını olumsuzca salladığında ağlayabildiği kadar ağladı. Bende öylece saçlarını okşadım.

"Ben evde olduğum sürece benim minik Dilrüba'm kimseyle uyumazdı." Dediği son sözde bu olmuştu tabii. Sonra kollarımın arasından çıkmıştı. O sırada da odanın kapısı açıldığında mavi beyaz çizgili gecelik takımı ile Toprak abim odaya girdi. Benim diyeceklerim ise o an için yarım kaldı.

"Ufaklık hadi hazırlan, Deniz abim hazır aşağı da seni bekliyor."

"Geliyorum abi." oturduğum yerden kalktım. Toprak abimin yanına geçtim. Arkamı dönüp yatakta oturan adama, abime baktım. Gülümsedim. İçtenlikle gülümsedim ve odadan çıktım.

[] [] []

"Ben sana laf anlatamıyorum herhalde Akif."

"Merak etmek haram mı ne bu celal ne bu öfke?" Akif de karşımda duvara yaslanmış şekilde bana laf ettiğinde püfledim.

"Ya topu topu kaçırıldım ve bıçaklandım." Ve bunu dememle Akif'in gözleri balon gibi büyüdüğünde ne tepki vereceğini şaşırmış gibiydi ama o balon gibi gözlerle verebilecek en iyi tepkiyi vermişti.

"Lan sen ne diyorsun?" Akif bana doğru yaklaştığı an yanımıza gelen beden ile gözlerim o kişiye döndü. Dicle?

"Konuşmamız lazım? Benden kaçıp duruyorsun." Sesi o kadar katıydı ki bana karşı ne düşündüğünü bile anlayamıyordum.

"Tamam konuşalım." dediğimde yanımda ki Akif'e döndüm. "Geleceğim ben, sende sakin ol azıcık." dediğimde gözleri kısıldı. Tamam sakin olmayacaktı belli.

Akif'te bugün öğrendiğim kadarıyla bizim kampüsteydi.

Dicle ile Akif'ten oldukça uzaklaştık. Dicle olduğumuz yeri uygun görerek durduğunda kollarını göğsünde birleştirerek hadi başla anlatmaya dermiş gibi bakmaya başladı.

"Dicle, sana anlatacaktım ama bu iki gün o kadar sorunlu geçti ki?"

"Dilrüba biz seninle kardeş değil miyiz? Sen diyordun bunu bana. Şimdi ne oldu da benden bir şeyler saklar oldun?"

"Dicle sakladığım bir şey yok sadece anlatmaya vaktim olmadı."

"Şimdi vaktin var o halde. Dinliyorum."

Derin bir nefes aldım. Etrafıma bakındım ve o an onunla göz göze geldim. Kampüsün çıkışında bir ağacın gölgesinde ayakta beni izliyordu.

Göktuğ Mert Barkın benimle buradaydı.

Dedem olan adamın okuluma geleceğini düşünüyorduk.

Tekrardan bakışlarımı Dicle'ye çevirdim. " O tanıdığımız dört adam benim gerçek abilerim, Dicle." ilk gerçeği ortaya attığımda kafasını onaylarcasına salladı.

"Başka?"

"Niye şaşırmadın?"

"O kadar benzerlik varken kardeş çıkmamanıza şaşırmıştım ben. Başka neler oluyor?"

"İlaçlarıma yeniden başladım." En son çöpe atmıştım ama okul yolunda Deniz abim durmuş ilaçlarımı almıştı.

"Güzel bir haber senin için mutlu oldum. Başka?"

"Onlarla yaşamayı düşünüyorum." İşte bunu beklemiyor olacaktı ki bir an olduğu yerden geriledi.

"Ne demek yurttan gidiyorum?"

"Gidiyorum demedim. Ailem ile yaşamayı düşünüyorum dedim."

"Aynı şey. " Dediğinde, "Dicle niye böyle yapıyorsun?"

"Ne yapıyorum Dilrüba? Ailen olabilirler ama bu beni bırakacağın anlamına gelmez. Biz beraber büyüdük."

Bizim için endişelendiğini anladığımda tebessüm ettim.

"Diğer önemli bir konu da şu ki peşimde dedem var. Kız torun istemediği için beni ortadan kaldırmış." Bunu da beklemiyordu tabii ağzı açık kaldı. Arkasında ki duvara yaslandı.

"Kitabın içinde falan mıyız? Kızım senin ailen Karadenizli hadi Doğulu olsa dedeni anladım. Yaşlı kesimler biraz kız çocuğa karşılar ama devir değişti. Ne saçma iş bu. Benim dedem de beni istemezdi. Bu kız benim torunum olamaz falan. Mardin sorunları."

Dudaklarım birbirine yaslandığında üstümde ki yaramı kapatan cropu hafif kaldırdım ve gözler önüne yaramı çıkardım.

Dicle'nin bakışları karnıma değdiği an elleri ile ağzını kapattı. "Bu da ne? Ne yaptılar sana? Deden mi yoksa?" soruları arka arkaya sıralamaya başladığında gülümsedim ama en son dediği doğruydu o yüzden kafamı olumluca salladım.

"Hadi canım!" dediğinde şaşkınlıkla bana ve yarama bakıyordu.

"Deden ruh hastası olmalı. Bu devirde ne bu öldürme merakı. Abilerin ne yapıyor peki bu konu hakkında?"

"Onlarda korkuyor tabii. o yüzden beni izleyen biri var. Bir polis onları gözetliyor. Bugün buraya geleceğini düşünüyoruz." Dicle'nin bakışları anlık bocaladığında yeniden düzeltti kendini.

"Anladım. Dikkat etmelisin ama. Zaten hastasın." konuşmaya devam ettiği an çalan telefonu ile elini cebine attı. Tanımadığımız bir numara ekranda belirdiğinde Dicle hafifçe etrafa baktı ve bana dönüp gülümsedi.

"Kesin hat için arıyorlar. Ben bir bakayım." diyerek yanımdan uzaklaştığında arkasından öylece bakakaldım. Bayilerin numaraları öyle değildi ki?

Etrafıma bakınmaya başladığımda yanıma gelen İshak'ı gördüm. Telefondan ulaşmak bitmişti.

"Selam, Dilrüba nasılsın?"

Gülümsedim. "İyiyim İshak, sen?"

"İyiyim bende dün aradım ama yüzüme telefon kapanınca geri aramak istemedim."

Mimiklerimi devreye sokarak tebessüm ettim. "Gerçek şu ki abilerim erkek düşmanı. O yüzden onların yanında konuşamıyorum."

"Abilerin mi? Sen kimsesiz değil miydin Dilrüba?" Şaşırdığında kaşlarımı indirip kaldırdım.

"İşler biraz karışık ama evet artık kimsesiz değilim. Ailemi buldum." dediğimde gülümsedi. içten bir gülümsemeydi.

"Bunu duyduğuma çok sevindim. Ve sana söylemem gereken bir şey var. "

İşte geliyor gelmekte olan.

"Nedir?"

"Benim abim okulda seni görmüş, beğenmiş seninle tanışmak istiyor. Eğer sende ister--"

"Yok, istemem İshak. Ben ilişki insanı değilim. Benlik şeyler değil bunlar."

İshak anladığına dair gülümsedi ve kafasını olumluca salladı. "Cevabın için sağ ol. O zaman kendine iyi bak. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Yanımdan uzaklaşırken arkasından baka kaldım. Bana aşık sanıyordum. Abisiymiş meğer var be.

Geçen süre zarfında ders saati geldi ve ortada hala Dicle yoktu. Artık sınıfa gelirdi. Bahçede ana giriş kapısına kadar yürümeye başladım. Benim attığım her adımın arkasından birer adım daha atılıyordu.

Göktuğ Mert uzaktı ama adımlarım peşindeydi.

Ana kapıya yaklaştığım an ileri de oluşan kargaşa ile olduğum yerde durup onlara baktım. Neler oluyordu orada öyle? O an kalabalık arttıkça arttı ve kalabalığın arasından çıkan bir genç benim olduğum tarafa doğru koşmaya başladı. O an ne olduğunu anlamadan arkasından ona küfür ederek bir çocuk daha çıktı kalabalığın arasından. İkisi de benden tarafa doğru koşmaya başladığında adımlarım geriledi.

Önde koşan çocuk kan ter içinde kalmıştı ve yanımdan geçeceği an bilerek yaptığını düşündüğüm şekilde kanıma attığı sert dirsek darbesi ile deriye doğru savruldum. Diğer adamda kaçanın peşinden koşmaya devam ettiğinde acıyla inledim.

Yere düştüğümde kolumda ki sızı kendi varlığını hissettirdi sonra da karnımda ki kanama varlığını ortama bomba gibi attı.

Ellerim karnıma dokunduğunda kan oldu.

"Dilrüba!" Mert'in bana yüksek sesle seslenmesi ve anında yanımda olması saniyeler sürdü.

Belimden tutup beni göğsüne çektiğinde cropu sıyırdı yarama baktı. Gözlerimi yaramdan çekemiyordum.

"Dikişlerin açılmış."

"İyiyim." desem ile terleyen vücudum daha farklı tepkiler veriyordu. Kalabalık bu sefer de bizim başımızda toplandığında, Göktuğ Mert belimden daha sıkı tutup bacaklarımın arasından kolunu geçirdi. Tek hamlede kucağına aldığında nefesim düzensizleşmeye başladı.

"İlacımı içmedim. Üstüne bir de kan sulandırıcı kullandım. Fazla kanamam olacak." Sözlerim ile adımlarını daha fazla hızlandırdı. Kampüsten çıktığımızda arabasının yanına geldi. Cebinden çıkarmaya çalıştığı anahtarla küfür etti.

Benim bilincim kendini bırakırken tam yanımızda durup yüzüme bakan kadında dikkat kesildim ama bu da benim için çok kısa sürdü.

Kadını tanıyordum. Çok yakından tanıyordum.

Annem.

Beni küçükken acımadan kimsesizler yurduna bırakan annem.

Ölmemişti. Yaşıyordu işte.

"Anne..." Dediğimde devamı gelmeden gözlerim kapandı ve kafam geriye düştü.

Son duyduğum silik ses ile Göktuğ Mert'e aitti.

"Dilrüba, kendini bırakma. Yetiştireceğim hastaneye."

Ve duyduğum araba kilit sesi...

---
İlahi Bakış Açısı

"Peşine polis takmışlar efendim. Buraya geleceğinizden haberdarlar. Ne yapalım?"

Telefonun karşısında ki hırıltılı ses küfürler savurduğunda bir yere tükürme sesi yankılandı.

"Kampüste olay çıkartın. O kıza zarar gelecek. Duydun mu beni!? O kız mutlu olmayacak." küfür edercesine kurduğu cümlelere onay geleceğinizden biliyordu.

" Tamam efendim."

" Hallet şu işi. Yoksa ben acımadan kökünden halledeceğim." Son söz bu oldu ve telefon adam tarafından kapatıldı.

İki taraf içinde zaman gittikçe azalıyordu.

-

On ikinci bölüm huzurlarınızla sunar.

Bölüm hakkında genel düşünceleriniz nelerdir?

Ben Dilrüba'yı yazarken fazla yoruluyorum. Yazmak neden zor bu konuyu kardeşim. Anlamadım.

-

Dilrüba?

Deniz?

Utku?

Bulut?

Toprak?

Anne?

Dicle?

Akif?

İshak?

Dede?

Göktuğ Mert?

-

Gelecek bölüm akşama doğru belki... Onun için yorum yapmanız lazımmmm <3

Loading...
0%