Yeni Üyelik
4.
Bölüm

🦷 Üç

@yarenbayan_

^ Hoş geldiniz sefalar getirdiniz canikomlar. ^

Oy vermeyi ve yorum yapmayın lütfen unutmayınız.

Bu bölüm bol yorumu hak ediyor.

🎶: Söyle sunam - Nurettin Rençber

---
01.05.2009

"Dilrüba hanım ağzınızı açar mısınız?" Bulut artık sinirinin son demlerini yaşıyordu. Karşısında ki küçük hanım inadına ağzını açmıyor. Ağzına uzatılan kaşığa karşı yüzünü bir sağa bir sola çeviriyordu.

"Anne bu çocuk ağzını açmıyor! Aç kalacak sonra da büyüyemeyecek. "

Bulut'un bağırışlarına karşı mutfaktan çıkan Asya hanım gülerek oğlu ve kızının yanına geçti.

"Kardeşine bağırmasana oğlum. O daha küçük."

Bulut ise vicdan azabı çekiyormuş gibi hissettiği an kardeşine dönüp yanaklarından kocaman öptü.

"Beni sinir etmese daha iyi anlaşacağımızı düşünüyorum." Ortaya fikir atan Bulut'un düşüncelerini bölen salona paldır küldür giren kardeşi Toprak'a gözlerini devirerek baktı.

"Geldi bizim büyük sürüm." Bulut ağzının içinde gevelediği şeyle kardeşinin yanından kalktığında Asya hanım oğlunun ne dediğini duymuş ama tepki vermemişti. Bulut bu duruma çok bozuluyordu.

"Pamuk hanım. Minik şey seni abişin okuldan koşa koşa geldi. Neden biliyor musun?" diyerek Dilrüba'nın yanına oturduğunda Dilrüba ellerini birbirine çarpmış abisinin koluna yapışmıştı.

"Abiy!" Dilrüba sesli şekilde abisine seslendiğinde Toprak eğilip kardeşinin anlından öptü.

Ailenin diğer sorunu da buydu.

Dilrüba Toprak'tan başka kimseye abi demiyordu.

Bulut kızaran gözleriyle küçük kız kardeşine baktığında boğazının yandığını hissetti. Küçük kardeşi ona bir defa bile abi dememişti.

Bazı zamanlar Toprak'ın yanına oturuyordu. Belki bana da abi der ümidi ile ama hiçbir zaman bu ümidi gerçekleşmemişti.

Asya hanım ise oğlunun bu haline üzülse de elinden bir şey gelmiyordu. Kızına bütün abilerine abi demesini öğretmeye çalışsa da Toprak'tan başkasına eyvallahı yoktu.

Dilrüba'nın bildiği sınır kelimeler vardı. Abi, Anne, Baba ve Malsupilami."

Özellikle Utku abisine marsu dediği bile oluyordu. Bu Utku'yu o kadar keyiflendiriyordu ki abi demese de olur giyordu. Ona bu yeterliydi.

Toprak yan tarafında daha hiç yenilmemiş mamayı eline alıp kaşığa biraz mamadan aldı.

"Aç bakalım o minik kuş yuvasını." Toprak da aynı şekilde ağzını açtığında Dilrüba gecikmeden ağzını açmıştı.

Bulut bu görselle daha fazla dayanamayacağına emin olduğunda hayal kırıklığı ile küçük kız kardeşine baktı. Aileyi bir arada tutacağına inandığı kız kardeşi şuan ayrım yapıyordu.

Koşarak merdivenlerden çıktığında hemen odasına girdi. Kapıyı kapattığında yatağının altında sakladığı kimsenin haberi dahi olmadığı günlüğünü çıkardı. Dilrüba'nın doğduğu günden beri yazıyordu. Bu onu rahatlatıyordu.

Odanın kapısı çalındığı an günlüğün kapağını sertçe kapatmış hemen yatağın altına atmıştı. Abilerinden birini veya annesini beklerken sürüne sürüne içeri giren Dilrüba ile Bulut'un dudakları aralanmış ama olduğu yerde daha fazla oturmadan kalmış kardeşine yürümüştü. Dilrüba'yı kol altlarından tutup kucağına aldığında Dilrüba otomatik olarak abisinin saçlarına saldırmıştı.

"Sen bana değil anca saçlarıma gel zaten. Oyuncak oldum elinde. Abi deyince Toprak. Marsu deyince Utku abim. Oyuncak dendiğinde Bulut. Oh ne hoş."

Dilrüba ise hiç abisini takmadan Kıvırcık saçları çekiştirmeye ve kahkahalar atmaya devam ediyordu.

"25 gün sonra doğum günün minik panda beş yaşına gireceksin. Artık inadı bıraksan ve bizimle konuşsan. Bana abi desen. Valla bak çok içimde kaldı. Bir defa desen bile lafım olmaz."

Dilrüba ise yüzünü ekşitmiş abisinin yanağını öpmüştü.

"Ne uyuz bir çocuksun sen?" Dilrüba'yı yatağının üstüne koyduğunda arkasını dönüp günlüğünü sakladığı yerden çıkardı.

Dilrüba ise merakla ellerini abisinin elinde tuttuğu günlüğe doğru uzattı.

"O neğ?"

"Asıl size 'o neğ' küçük hanım. İşinize geldiğinde bal gibide soruyorsunuz. Yani bu kadarı da olmaz. Bu kadar da benzerlik beni yoruyor. Tipin Deniz abim. Huyların Toprak. Yetti ama."

Dilrüba ise sanki yaptıkları konuşmayı her daim yaptıklarını anlamış gibi dudaklarını büzmüş ağlamaya hazırlanıyordu.

Bulut bu durumun devamını nelerin getireceğini anladığında ise ufak kardeşini yanaştı. Elindeki günlüğü bile saklama gereksinimi duymamıştı. Önemli olan karşısında ki sarışındı.

Günlüğü yatağın üzerine gelişi güzel bırakmış Dilrüba'yı kucağına almıştı. Dilrüba ise sinir kat sayısı artmış gibi abisini teklemeye, debelenmeye başlamıştı.

"Pişt debelenmeyi kes yoksa ikimizde yeri boylayacağız. Sonra tek bir laf duyarsın. Onu da ben sana diyem. Altta kalanın canı çıkar."

Dilrüba bir kaç saniye içinde abisini tekmelemeyi bırakmış numaradan doldurduğu gözleri ile abisinin gözlerine bakmaya başladı.

Bulut'un gözleri maviydi. aynı onu yansıtıyordu. Sanki göz yüzünde yaşıyordu.

Dilrüba'nın gözleri ise Deniz abisi gibi Yeşildi. Okyanusun ortasında yeşilliklerle donatılmış bir kara parçasıydı.

"Uslu durmak için illa ezilmenle ilgili konu mu açmam lazım?" Bulut ciddi ciddi sorduğunda Dilrüba da ciddi ciddi cevaplamıştı.

Kafasını aşağı yukarı sallamış, abisini onaylamıştı.

Bulut ise bu hareket üzerine katıla katıla gülmeye başlamıştı. Bunun sonucu ise bütün aile odaya toplanmıştı.

Tek uyuzluk çıkartan da daima Utku abisi olmuştu.

Kucağında Dilrüba'yı kaşları çatık şekilde aldığında Bulut'un da gülüşü sakinleşmeye durmuştu.

"Çocuğun kulağının dibinde ne diye borazan gibi çığırıyorsun oğlum sen? Kız sağır olacak."

Odada ki herkes bir kere de bunun için güldüğünde Bulut bozulmuş Dilrüba ise dil çıkarmıştı. Utku ise Dilrüba'yı da alıp kimseye bakmadan odadan çıkmıştı.

---

Şimdiki zaman

Hayata kaç defa geliyorduk bunun hakkında net bir bilgim hiç olmamıştı ama tahminlerim vardı. Özellikle kendi hayatım hakkında. Bana katırsa hayata üç defa geliyordum. Birincisi anne babamı tanımadan yetimhaneye verilmiş olmamdı. İkincisi yeni bir ailem olabileceği öğrenmemdi. Üçüncüsü ise ölüp tekrardan dirilmemizdi.

Benim için hayat ilerleyişi bundan ibaretti. Kalbinden rahatsız olan o kız ve onun hayata tutunmasını deli gibi isteyen abileri olduğunu söyleyen iki genç adam.

Karşımda olan Utku ile göz temasımı keseli on dakika oluyordu. Kucağımın içine kafasını koymuş ağlaması daha yeni hafiflemiş Deniz ile temasımız ise hiç kesilmemişti.

Onun ağlamasıyla sanki kendim ağlıyormuş gibi bir hissiyata kapıldığım an tek yaptığım kendimi sirkelemek olmuştu.

"Bizi ailen olarak görmemen gayet normal. Belki de gerçekten kardeşimiz değilsindir. Bilemiyorum Dilrüba ama bu kalp yanılır mı? Yanılmaz. Seni gördüğüm an hissettiğim şeyleri yalanlayamam. Gözlerine bile bakamıyorum be! Benim gözlerimle bana imkansız olacağını söyleyeceğini bildiğimden. Sadece ufak bir test. Sen istemediğim sürece bir şey olmayacak ama sadece bir test."

Deniz yorgunluktan olsa gerek kucağımda bana değdirmeden havada tuttuğu kafasını kucağıma koymuştu. Yumuşak sarı, düz saçları kollarımın ve ellerimin üstünü kapladı.

"Cevap vermeyecek misin?" Karşımda ki Utku'nun sorusu ile ne demem gerektiğinden emin değildim. Bir anda onları kabul edemezdim. Annem ve babam beni şuan görüyor olsalar ne derlerdi? Ama bir anda yok sayabilirdim. Bunu bir çok kez yapmıştım. Yine yapabilirdim. Peki neden zordu. Dilim neden söyleyeceklerime varmıyordu?

"DNA testi istiyorum." Evet bu kabul etmenin yarısıydı. Bunu belki başkasına yapmazdım ama kucağımda ağlamaktan bir hal olmuş adam için yapmak istemiştim.

"Tamam. Deniz ile ikinizden saç örneği alacağım. Sonuçların da hemen çıkmasını sağlayacağım."

Utku'nun heyecanlı sesine karşı kafamı olumluca salladım. Deniz ise yumduğu gözlerinin arasında saklanmakla meşguldü. Tek elimi saçlarıma uzattığımda acımadan saç tellerimi kopardım. Bir kaç tutamı avuç içimde tutarken Deniz'in saçına uzandım. Yumuşak saçlarına dokunduğumda ellimin üstüne konan eli ile yutkundum.

Kafasını kucağımdan kaldırdığında kendi saçlarını kendi kopardı. Onun da elinde bir tutam saç teli bulunduğunda Utku heyecanla bize yaklaştı. Saç örneklerini eline verdik.

"Burada bekleyin ben hemen döneceğim."

Utku odadan çıktığında gözlerim odanın içinde benim has gözlerim ile buluştu.

"Nasıl bu kadar benziyor olabiliriz?"

Deniz dizlerini kırdığı yerden kalktığında uzun boyunu belli etmiş çok beklemeden hasta yatağına yanıma oturmuştu. Göz göze gelmemizi engellemiş olmuştu.

"Doğduğun günü küçük bile olsam hatırlıyordum. Aslına bakarsak o günü kimse unutmamıştı ya. Nasıl unutalım? Ailenin tek küçük kızı geliyordu. Herkeste bir heyecan bir korku."

Kendi doğum hikayemi dinlemekte varmış hayatta. Dudaklarım bu hikayenin başında bile kıvrıldığında ellerimi birbirine kenetledim. Peki ya sanki ben gibi anlattığı bu hikaye benim değilse?

"Seni ilk gören Babamız oldu. Doğal olarak yani ilk onun kucağına verildin." dediğinde gülme isteği gelmişti. Kendi kucağına verilmesini istemişti sanırım.

"Ama sonra başardım abilerinden önce seni ilk ben gördüm. Lacivert gözlerini, benimle aynı yerde paylaştığın doğum leken. Sen bendin aslında Dilrüba. Annemiz bir iyilik yapıp benim kız versiyonumu dünyaya getirmiş."

Buna kıkırdadığımda dönüp Deniz'e baktım. Onun ise çoktan bana baktığını yada bana bakarak anlattığını anlamış oldum. Cümleleri komikti. Yoksa güldüğümden değil.

"Abilerim derken?" Diye sorarken buldum kendimi. Ne yapayım bir an da merak duygusu yerini almıştı.

"Utku ve ben aynı yaştayız. En büyük abilerin biziz. Bizden sonra Bulut abin var. Bulut'tan sonra ise Toprak abin sonuncu olarak geliyor. Yani eğer gerçekten kardeşimiz sen isen hayatın bu denli değişecek."

Gözlerim büyüdüğünde derin bir nefes çektim içime. Vay canına! Hayat hayat değil bir yazarın eline verilmiş bir roman.

"Ben bu sıralamanın sonunda yedi abi falan beklemiştim. Dörtle kapanması şahane olmuş şahsen." Deniz'de bana gülümsediğinde benim de yüzümde bir tebessüm oluşmuştu.

"Adını kimden aldığını bilmek istersin diye düşünüyorum?"

Kafamı olumluca salladım.

"Babaannemizden. Babam aile bağımızı güçlü tutsun. Gönül bağımız bir olsun diye babaannemizin adını sana orada verdi. "

Adımın neden ve nasıl konduğunu hayatım boyunca bir defa merak etmiştim ama ne annem vardı ne de babam. Aslına bakarsak gerçek ailem bile olmayabilirlermiş. Onlarla bile uzun yaşadığımı düşünmüyordum. Eğer gerçek ailem bunlar çıkarsa yıkılırdım. Bir yalan uğruna bile olsa hayatımın bir yarısının zindan gibi geçmesinin nedenlerini kaldıramazdım.

Dört yaşında kaybolduysam. Dört yaşında nasıl yetimhaneye verilmiştim. Bizim kardeş olmamız burada bile saçmaydı aslında. Onlara alışmamam lazımdı. Bu yanlıştı. Tuzak olabilirdi. Yada hayatın bize sunduğu bir sınavdır bu.

"Babaanneniz yaşıyor mu?" Sahiplik eki yoktu. Bu hayat onlarındı. Ve onların olduğu kadar ölen o küçük kızın da.

Deniz kafasını olumsuzca salladı. "Senin ölüm haberinden sonra kanser teşhisi konuldu. Yaşını da almıştı. Kurtulamadı."

"Anneniz?"

"Senden haberi yok. Evde Bulut ile uğraşıyordur."

Bu cevabına güldüğümde kafamı aşağı eğdim. Sevebilirdim belki de. Bana benzeyen, benim kanımdan canımdan olan insanları sevmek daha kolay olmaz mıydı? Gerçek ailemi bu kadar çabuk silme iç güdüsüne sahip miydim?

O kadar yaşadığım şeyden sonra.

"Bulut abi kaç yaşında?"

" Bulut, 23 yaşında."

Pek de büyük değilmiş. İyi o halde kafa çocuk kesinlikle. Tanımadığım adamlar hakkında ki düşüncelerim peki şaka mı? Pes yani.

Demin onlara size ihtiyacım yok derken şimdi onları tanımak istemem büyük olaydı.

İkizler burcu olmak zor işte.

"Siz?"

"Ben ve Utku 24 yaşındayız. Aramızda birer yaş var. Toprak da 22 yaşında."

"Küçükmüşsünüz."

İçimden söyledim dimi?

"Hanımefendiye bak sen." Deniz gülerek konuştuğun da gözlerimi buruşturdum.

"İçimden söylemiş gibi yapıyoruz. Sende beni duymamış gibi yapıyorsun."

"Peki ben bunu kabul etmezsem?"

"Abilikten ret yersin."

"Bak sen şu işe. Ne zaman kabul edildim." Ağlayan adamdan eser kalmamış yerine hayatından mutlu. Yüzünde güller açan bir adam gelmişti. Bu da benim sayemde olmuştu. Ya yine benim yüzümden bu kadar mutlu olmuşken DNA sonuçları ile onlarda bende yıkılırsam. Daha çocuktum bende. Kırılırdım. İnanırdım. İsterdim...

Ailenin hayat bağıydım. Ve o bağı koparan kız çocuğunun ölümü olmuştu.

"DNA testini istediğim an. Yani eğer aile isek. Ama değilsek ise de üzülme olur mu? Hayat bu ne olacağı belli olmuyor. İnanıyorum ki küçük kardeşin seni çok seviyordur. " Dediğimde beni öyle hızlı kendine çekti ki kendimi göğsüne yapışmış bir çamur birikintisi gibi hissettim.

"Seviyordur öyle değil mi? Biz onu yani seni benim de kafan karıştı." Dediğinde tebessüm ettim. Ne kadar da heyecanlıydı.

"Ya beni unut. Sadece o küçük kız çocuğunu düşün."

"Dilrüba yaramaz bir kız çocuğuydu. Bir o kadar da haylaz. Ve tabii ki sinsi."

Oho.

"Birazda övsen mi acaba kızı?"

Deniz güldüğünde kafasını olumsuzca salladığını hissettim. Beni kendinden uzaklaştırdığında yüzüme düşen bir kaç saç telimi yüzümden çekti.

"Övülecek yanları da vardı tabii."

Gözlerimi ellerine çevirdiğimde uzun parmakları dikkatimi çekti. Benimde parmaklarım uzundu.

"Neler onlar?"

"Uyuduğu zaman çok masum oluyor ve tabii ki zararsız." Gözlerim büyüğünde gülümsedi. Bu nasıl abi kardeş ilişkisi. Kızdan nasıl bahsediyordu. Daha dört yaşında bir de!

"Deniz, sonuçlar pozitif çıkarsa sizi kabullenmem zor olacak."

"Biliyorum."

"Sizi üzmek istemedim. O yüzden-"

"Biliyorum. O yüzden DNA testini kabul ettiğin için sana minnettarım."

Kafamı olumluca salladığımda bir an da gözlerimin dolduğunu hissettim. O mühim gün yaklaşıyor olmalıydı. Bir de üstüne bu gerçek ailem meselesi gelince bende şalterler kopuyor doğal olarak.

Bir damla yaş kucağımda ki elimin üstüne düştüğünde çenemden tutulup kafamın kaldırılması aynı anda gerçekleşti. Deniz endişeyle bana bakmaya başladığında burnumu çekip gülümsemeye çalıştım. Birazdan deli gibi ağlayabilirdim.

"Psikolojim bozuldu sanırım. Şimdi böyle her şey üst üste geldi ya hani. Benim devreler yandı. Sen şey etme. Ben ağlar susarım." Ağlamamın arasından laf anlatmaya çalışırken Deniz'in de mavilikleri buğulanmaya başladı.

Adamı da ağlattık iyi mi? Zaten sabahtan beri ağlıyor.

 

Baş parmağı ile yanaklarımdan süzülen damlaları silmeye başladığında dudaklarım da otomatik olarak büzülmüştü.

"Ağla biriciğim. Şunu da sakın aklından çıkarma. Senin yanında küçük olduğunu düşündüğün, senin için canını bile verecek abilerin var. Bunu sakın unutma. Bunları da beraber atlatacağız. Seni küçük Güngör."

O kadar emindi ki kardeşleri olduğumdan her cümlesinde ben kesin oymuşum olarak anlatılıyordum.

"Gün görememişim demek ki ben." Dediğimde yaptığım espriye güldüğünde bende ağlamamın arasından gülmeye başladım. Ortaya anormal bir manzara çıktı.

" Espri yeteneğin de var demek. Ne güzel de bir tesadüf." Dediğinde bu sefer merakla sustum.

"Nasıl yani?"

"Toprak abin ile karşı karşıya geldiğinizde anlayacaksın."

"Peki." Çabuk kabullenmem yine onun komiğine gelmiş olacak ki gülümsediğinde yüzümü astım.

"Burçlarınız ne peki ?"

"Şuan bunu mu merak ediyorsun cidden?"

"Neden etmeyeyim ki ?"

"Et yavrum sen boş ver."

gülümsedim. "Tamam. Ee hangi burçsunuz?"

"Ben kova burcuyum. Otomatik olarak Utku da kova burcu. 14 Şubat doğum günümüz. Bunları da merak ediyorsundur, dimi?"

Kafamı aşağı yukarı olumluca salladım.

"İyi o halde. Bulut, Yay burcu. 1 Aralık doğum günü."

"Yay burcumu! bayılırım. Acayip kafa insanlar."

"Hm aynen. Bulut da tam öyle kafa çocuk. İnsan da dakikalar içinde kullanılacak kafa bırakmıyor."

Kıkırdadığımda şimdiden Bulut beyi merak etmiştim.

"Toprak ise Terazi burcu. 18 Ekim doğum günü."

"Teraziler candır gerisi heyecan."

Deniz gür bir kahkaha attığında bende gülümsedim. Bir insanın gülüşü bile bu kadar güzel olabilir miydi ya? Oluyormuş demek ki.

"Biz neyiz peki hanım efendi? Çöpçü başı mıyız?

"Yok. Sizler de maaşallah sevgililer gününde doğmuşsunuz. Manita var mı bari?"

Deniz şaşkınlık içinde beni dinlerken ben kendi kendime düşünmeye başlamıştım bile. Bir an da fazla çenem açılmıştı. Ama bu kadar samimiyet şuan bana fazla gelmiyor değildi. Ortada ne fol vardı ne de yumurta.

O sonuçlar negatif çıkarsa işte o zaman bu samimiyet bir taraflarıma girerdi.

"Ya da olmasın. Boşu boşuna katil etmeyin insanları."

"Yok."

"İyi o halde. Kardeşiniz ben olmasam bile hiçbir kız özellikle tek ve kıskanç bir kardeş buna izin vermezdi."

Deniz'in gözleri bende oyalandı ama tekrardan bir gerçek kardeş konuşması yapmak istemedi sanırım. Konuyu değiştirdi.

"Utku'da gitti. Geri gelmek bilmedi. Orada oturmuş sonuçları bekliyor sanırım. Bu adama da heyecan yaramıyor."

"Utku'nun soyadı neden Saltuk?"

"Bizim süt kardeşimiz. Benimle aynı an da dünya ya gelmiş. Ama Utku benim kadar şanslı olamamış. Annesini doğum da kaybetmiş. Babası zaten annesi hamileyken vefat etmiş."

Gözlerim yeniden dolmaya başladığında Deniz abim uzanıp gözlerimin üstünden öptü.

"Senin duygusallığını yerim."

"Utku abi için hayat zor olmalı. Ne kadar siz ona aile vermiş olsanız bile."

"Bana abi yok mu?"

"Cidden şuan buna mı takıldın?"

"E ne yapayım herkese abi bana yok."

"Sana da var. Merak etme ne de olsa benden zaten büyüksünüz. Saygı çerçevesi içerisinde."

"Aman ne hoş." Diyerek yüzünü diğer tarafa çevirdiğinde kıkırdadım. O an da odanın kapısı açıldığında Utku geldi sandım. Ama gelen başka biriydi. Gözlerimiz saniyeler içinde buluştuğunda karşımda nefes nefese kalmış çocuk ayakta duramıyormuş gibi tökezlediğinde kapı kolundan destek aldığı çok belliydi.

Sarı kıvırcık saçları. Kumral teninin arasında yeşillikleri beni izliyordu. Ve o mavilikler adım adım kırmızılaşıyordu.

"Bulut?" Deniz abi karşımda ki çocuğa yönelik konuştuğunda boğazım düğümlendi.

Hakkında konuştuğum. Gülüp eğlendiğim çocuk şuan tam karşımdaydı. İlk geldiği andan itibaren şuan daha da bitik haldeydi.

"Dilrüba?" Sesi bana ulaştığında gözlerimi artık kızarmış olan ve neredeyse ağladı ağlayacak olan mavilere çevirdim.

Oturduğum yerden kalktığımda kapının arkasında beliren beden ile bir kaç saniye öyle kaldım.

Utku abi, Bulut abinin arkasında olanları izliyordu.

"Dilrüba." Bulut abim ismimi bir defa daha telaffuz ettiğinde bir kaç adım attım. Neredeyse ayakta duramayacak haldeydi. Ani bir hareket ile ona koştum.

Kollarımı boynuna doladığımda gücünü benden aldı. Bir süre daha ayakta kalabilecek gibiydi.

"Yaşıyor musun gerçekten?"

Ağlamaya başladığımda yüzümü boynuna gömdüm. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bu an bana çok ağır gelmişti. Ya yaşamıyorsam? Ya onlar için yanlış kişiysem?

O an destek aldığı ben bile yetmedim. Dengesini sağlayamadı ve ikimizde yere düştüğümüzde sırtını duvara vermişti. Kollarını sıkıca belime doladığında Saçlarımda nefesini hissettim.

"Yaşıyorsun. Kokusu hiç mi değişmez bir insanın. Değişmemiş işte. Hala benim inatçı kardeşim gibi kokuyorsun. Güzeller güzelim. Miniğim."

Kolları sıklaştığında ikimizin de ağlamaları arttığında Bulut'un titreyen bedenini daha fazla sarmalamaya çalıştım.

"Kardeşim." dediğinde burnumu çektim. Ellimi kıvırcık tutamlarına attım. Usul usul sevdim onları.

"Abi." Dediğimde ise kasılan kolları durdu. Nefes alış verişi hızlandı. Öyle bir ağlamaya başladı ki sesim çıkmadı. Hata mı yapıyordum. Onları buna alıştırdığım için hata yapan ben miydim?

"Abi dedi. Duydunuz mu?" Diyerek daha fazla ağlamaya başladığında kafamı boynundan kaldırmadım.

"Abi dedin. Yıllar sonra ümitsiz olduğum bir anda çıkıp geldin ve bana da abi dedin. Abicim. İyi ki geldin. Sensiz olmuyordu."

Titremeleri arttığında korkudan kendimi geriye çektim. Gözlerine baktığımda gözleri kapalıydı. Sadece konuşuyor ve titriyordu.

"Bulut! Gözlerini aç lütfen. Bir şey oluyor?" Korkuyla Utku ve Deniz abiye baktığımda İliklerime kadar ulaşan korku kalbime de ilerlemişti.

Nefesim teklediğinde ellerimi koyacak yer aradım. Deniz abi beni kendine çektiğinde, Utku abi Bulut abinin yanına eğilmişti.

İki kişi kardeş olduğunu söylüyordu ve bir hastane odasında yıllar sonra buluşmuştu. Ve burası onlar için yeni bir hayat bahşediyordu. Belki de değişen hiçbir şey olmamıştı.

küçük kızın kafası karışıktı. İnanıyor gibiydi ama anne ve babasına yediremiyordu. Bulut çocuk ise yıllardır duymak istediği kelimeyi yıllar sonra duymak istediği kişiden duymuştu. O kişi ise doğru kişi miydi? Bunu kimse bilmiyordu.

Ya kendilerini kandırıyorlardı yada kendilerini istedikleri şey uğruna avutuyorlardı.

İkisi de ne acısıydı.

-

Üçüncü bölüm huzurlarınızda sunar.

Azıcık ağlamış olabilirim. Azıcık ama...

Bölüm hakkında genel düşünceleriniz nelerdi? En çok hangi duygu da takılı kaldınız?

-

Utku Saltuk?

Deniz Güngör?

Bulut Güngör?

Dilrüba?

Yeni bölüm bildirisi instagramdan yapılacaktır.
Tiktok / instagram : yarenbayan_

Gelecek bölümde inşallah görüşürüz canikomlar. ❤️

Loading...
0%