Yeni Üyelik
30.
Bölüm

🦷 Yirmi Beş

@yarenbayan_

 

DİLRÜBA

Hoş geldinizzzzzzz sefalar getirdiniz canikomlar

Bol bol yorum yapmayı unutmayın <3

 

Bir Ay Sonra
Dilrüba Güngör’den


Elimdeki silaha kısık gözlerim ile bakıyordum. Bir yandan silaha bir yandan bana bana dualar ederek bakan Göktuğ ve Toprak abimi hiç galeye almadım. Beni üç haftadır eğitiyorlardı ama yine korkmaları şaka mıydı?

Onlardan daha iyi silah kullandığımı söyleyebilirdim. Önümde ki modelli tam anlının kökünden vurmuştum. Sanırım bu korku onları hedef alacağımı düşünmelerinden dolayıydı.

Okula gitmiyordum. Daha doğrusu gitmek istememiş evde silah ve yakın dövüş dersi almak istemiştim. Ve canım abilerimde sağ olsunlar beni kırmamışlardı. Örneğin en iyi yaptığım şey bacak arasına mükemmel bir şekilde diz kapağımı geçirmemdi.

Denememi de İshak üzerinde yapmıştım. En iyi yaptığım şey olduğunu söyleyebilmemin sebebi ise İshak’ın hastanelik olmuş olmasından dolayıydı. Sanırım biraz fazla abartmıştım.

“Ateş edecek misin?” diyen Göktuğ’a baktım daha sonra elimde ki silahı ateşlerim. Bu sefer karşımda ki modelli tam göğsünden vurmuştum.

“Sen bir şahesersin yavrum.” Diyen Toprak abim ile ona dönüp göz kırptım.

“Keşke Aras ve Deniz abimde burada olsaydı.” Dediğimde Göktuğ yanıma geldi.

“Ben varım ya işte. Ben de mi gideyim göreve.” Dediğinde gözlerimi kırpıştırdım. Ona uzanıp elimde ki silahı yere attım. Kollarımı beline doladım. Kollarını etrafıma sardı. Saçlarımın üstünden öptü.

“Sen şüphe bile etme. Mükemmel bir şekilde silah kullanıyorsun. Yakın dövüşte de iyi olma yolundasın. Daha ne olsun.” Dediğinde kıkırdadım.

“Hani burada bende varım ya.” Diyen Toprak abim cins bir şekilde bir bana bir de Göktuğ’a bakıyordu.

“Sana biz yok musun dedik abi?” dediğimde dil çıkardı. Göktuğ’dan uzaklaştım ve yanına adımladım. Yanağından öptüm. “Ben çok acıktım abi bana şöyle bol salçalı bir makarna yapar mısın? Hem bakarsın Neray ve kızlarda gelir.” Diyerek göz kırktım. Gözleri kısıldı. Daha sonra ise hiç önemsemiyormuş gibi gözlerini devirdi.

“Bana ne kızlardan. Benim için en önemli olan şey sensin.” Dediğinde azıcık inandım. Çünkü tabii ki en önemlisi bendim. Hele bir ben olmayayım. Dalağını koparırım.

“Kızlar umurunda değil tamam ama Neray umurunda?” diyerek onu biraz daha çıldırttığımda garaj yolundan gelen Neray ve Hediye’yi gördüm. Toprak abime kıs kıs gülerken arkamı dönmüş kızlara doğru yürümeye başladım.

“Birileri burada adam öldürülüyor dedi.” Diyen Neray’a karşılık sırıttım ve modelleri gösterdim. Dudakları o şeklini aldığında sırtımı iki kere pat pat vurdu. “İşte benim kızım be. Yürü be kim tutar seni.” Dediğinde uzanıp yanağından makas aldım.

“Motorlarınız ile mi geldiniz?” dediğimde Hediye kafasını olumluca salladı elinde ki motor anahtarını salladı.

“Bir gün yine yarışalım.” Dediğimde hepsi güldü. Toprak abim bile sırıttı. En son motor yarışı yaptığımızda hızımı alamamış annemin serasına dalmıştım. Motor öğrenme konusunda baya geriydim.

“Aras abin gelsin onun göz himayesinde tekrardan yarışırız.” Hediye sarı saçlarını et kuyruğu yapmıştı ve yüzü ortaya çıkmıştı. Güzel bir kızdı.

“En içeri geçiyorum Dilrüba. Şu dediğin makarnayı yapayım.” Dediğinde şirince gülümsedim. Toprak abim içeri girdiği an Hediye ve Neray’da annemi görmek için eve giriş yaptı.

“Bana kaldın.” Diyen sevgilime doğru döndüm. Yerde ki silahı yeniden elime aldım. Ona doğru adımladım. O sırada da usul usul etrafa bakınıyordum. Kimseler yoktu. Silahı tek elimle modele tuttum ve Göktuğ’a yaklaştığım an ateşledim. Silahı elimden attım ve kollarımı Göktuğ’a dolayıp dudaklarına kapandım.

Göktuğ anın verdiği şaşkınlık ile beni ilk an karşılamasa da belimi sıkıca kavrayıp öpücüğüme karşılık verdi.

Dudaklarımdan koptuğu an boynumu hedef aldı ve anın titreme duygusuyla gözlerim kapandı. Dudaklarım aralandı önceden düşünmediğim o kelimeleri sarf ettim.

​​​​​​Hamileyim.” Dediğim gibi dudakları tenimde öylece kalakaldı.

O an gülesim geldi ama sustum. Vereceği tepkiyi merak ettim.

“Göktuğ sana diyorum.” Dediğim gibi olduğum yerde sızlandım.

Dudakları tenimden ayrıldı ve bir bana bir de kanıma baktı. Alt dudağımı sarkıttı. Ciddiye almıştı.
Salak bu çocuk!

“Nasıl hamile olabilirsin ki?” diye masum masum sorduğunda yiyesim geldi.

“Diğer bütün kadınlar nasıl hamile kalıyorsa bende öyle hamile kaldım işte. Bunun nasılı mı var Göktuğ?”

Gözleri gözlerimde takılı kaldı ve yutkundu. “Ben uyurken gizlice odama girip benden mi faydalandın?” dediğinde gür bir kahkaha attım. Yok artık!

“Göktuğ saçmalama.” Dediğimde uzanıp belimden yakaladı ve bedenlerimizi birleştirdi. Arada gram boşluk yoktu.

“Sen bana zorla sahip olmasıysan. Biz daha birlikte olmadıysak nasıl hamile oluyorsun Dilrüba sen? Allah vergisi mi?” dediğinde uzandım dudaklarına şirin bir öpücük kondurdum.

“Şaka yaptım. Hamile tabii ki değilim.” Dediğimde dudakları aralandı ama konuşmadı. Öylece bana bakmaya devam etti.

“Gidip hemen evlene biliriz.” Diye bana bir teklifte bulunduğunda şirince güldüm. Kollarının arasında cilveleştim.

“Abimlerin suyuna gideceğine toprağına yürüyorsun gibime geliyor Göktuğ. Abimler beni şu an da seninle evlendirmez.”

“Keyifleri bilir. Yürü gidiyoruz.” Diyerek benden ayrılması bileğimden tutması aynı saniyeler içerisinde oldu.

“Nereye gidiyoruz deli adam!” diyerek yükseldiğimde hiç oralı olmadı.

“Hemen şimdi imam nikahı kıyacağız.” Dediğinde o kadar emin çıkmıştı ki sesi bir an yutkunma gereksinimi hissettim. Altımda ki mini salaş etek her uzun adım attığımda sallanırken üstümde ki ona taraf olan Dar tişörtüm işi elinde utuyordu.

“Sen canına mı susadın lan!” diyen Bulut abim ile olduğum yerde kala kaldım. Ben kalında Göktuğ’da kaldı.

Ayvayı yedin sevgili beyciğim.

“Bulut ben sadece Dilrüba’ya şaka yapıyordum.” Diyerek u dönüşü yapan Göktuğ’a şaşkın gözlerle baktım. Demin beni nikahına almaya götüren adam gitmiş yerine abimlerden tırsan adam gelmişti. Vay be.

“Vay be bende bir an cidden kardeşimi ailesinden izin almadan nikahına almaya gidiyorsunuz sandım. Gebertecektim seni.” Dediğinde Bulut abimin açık sözlüğünü ile dudaklarımı birbirine bastırdım.

“Dilrüba içeri geç de Toprak’a bir bak. Salak sanırım makarnayı yakıyor.” Dediğinde abime olumluca kafa sallayıp içeri geçtim.

“Göktuğ ile Abim inşaALLAH birbirini yemez.” Diyerek eve giriş yaptım. Mutfaktan cidden yanık kokusu geliyordu. Annem de mutfağa gelmediğine göre annem de evde değildi anlaşılan. Ortalarda Hediye ve Neray’da gözükmüyordu. Suyu biten makarnanın altını kapattım. Artık ölü olan makarnaya üzgün bir yüz ile bakıp arkamı döndüm.

Abim olacak hayırsız neredeydi.

Üst kata abimin odasına doğru yürümeye başladım. O sırada ara hol camından aşağıya bahçeye baktım. Göktuğ ile Bulut abim çimenlere oturmuş gülüşerek sohbet ediyorlardı.

Abimlerle iyi anlaşması beni çok mutlu ediyordu.

“Ab-“ diyeceğim an gördüğüm sahne karşısında küçük dilimi boğazıma kaçmadan önce tutmam gerekti. Kapı kulpuna dahi tutunmadan kendimi geri çektim ve sırtımı duvara yasladım.

Gördüğüm şeyi hafızamdan silmem lazımdı. Sil. Sil. Sil.

Neray, Abimin yatağındaydı.

Abim Neray’ın üstündeydi ve onu öyle böyle öpmüyordu. Lan bunları durdurmam lazımdı. Yoksa gittikleri yol yol değildi.

Hani bunlar birbirlerini sevmiyordu. En azından abim sevmiyordu. Bunlar yatakta öpüşme olayına ne ara geçiş yapmışlardı.

Allah’tan üstlerinde kıyafetleri var yoksa ben ana avrat söverdim. Aile evinde böyle şeyler yapmak uygun değildir.

“Abi aile evinde lütfen daha oturaklı olalım. Çocuklar dolaşıyor.” Dediğimde gülmemek için kendimi zor tuttum. Çünkü abimin derinden ettiği küfür ile her şey gayet açıktı.

“Siktir!” dediğini duyduğum an oradan kaçarcasına çıktım. Aşağı kata indim. Vay be bak sen bizim bu kurnaz ikiliye.

Abimde az değilmiş. Sevmiyor ayağına makarnamı yaktı. Cani!
Geri bahçeye çıkmak üzereyken eteğimin cebinde ki telefonum titremeye daha sonra ise yüksek sesle çalmaya başladı.

Cebimden çıkardığım telefonda gördüğüm isim ile birkaç saniye öylece ekran ile bakıştım. Aylardır görüşmemiştik. En sonunda ona yolu göstermiştim.

Dicle beni arıyordu.

Telefonu açıp açmamak arasında kaldım ama en sonunda açma kararı aldım. O iğrenç kocası olacak adamı topuklarından vurmak istiyordum.

Bir gün elime böyle bir fırsat geçse keşke.

“Ne var Dicle?” diye söze girdiğim an arkadan gelen Neray’ı gördüm. Üstü başı düzgün ama dudakları adeta yenilmişti. Abime afiyet bal şeker olsun.

Arkasından saçlarını dağıtarak inen abime gözlerim dokundu. Gözlerini benden kaçırarak yanımdan uzaklaştı. Dicle ismini duymamıştı. Duysaydı eğer ilgisini çekerdi.

“Dilrüba kapının önündeyim. Abinler arka bahçede diye gelemedim.” Dediği an buz kestim.

“Toprak abim kapıya yöneldiği an abime seslenecektim ki kapıyı açtı.

O an Neray ve ben arkada. Toprak abim ile Dicle yüz yüze geldi.

Gözlerim Dicle’nin karnına indiğinde göbeği inikti. Doğum yapmıştı.

Gözleri Toprak abimde oyalanmadan ben ve Neray’a baktı. Sonra Neray’da ne gördüyse gözleri yeniden Toprak abime döndü.

“Senin benim evimde ne işin var?” diyen Toprak abim ile kapıya yürüdüm. Elleri karnında olan Dicle konuşmuyordu.

“Bebeğimi kaybettim.” Sözü ettiği tek söz oldu ve hiç kimseden daha fazla çıt çıkmadı. Bebeği ölmüş müydü? “Doğumda ölü doğdu. Kızım ölü doğdu ve ben oradan kovuldum.” Dedi.

“Ailenin evine git o vakit. Ne diye bizim kapımıza geliyorsun sen? Hangi yüzle.” Diyen abim gittikçe sinirleniyordu. Neray gelip abimin koluna dokunduğunda abim hafif sakinleşse de siniri baki idi. Geçmişe dayanıyordu. Ve bunu Neray bilmiyordu.

“Ailemde kabul etmiyor. Kalacak tek bir yerim bile yok.”

“Kaldığın yurda geri dön.” Dediğimde ilk defa konuştum.

Bakışları bana döndü. “ Kadir oradan kaydımı sildirdi. Bana bebeği ölü doğurduğum için ceza veriyor ve ben ne yapacağımı bilmiyorum.” Dediğinde titremeye başladı.

“Sana inanmıyorum.” Dediğimde abimi kolundan tutup evin içine çektim.

Kapıyı Dicle’nin yüzüne kapatacağım an Dicle yeniden konuştu ama bu sefer büyük bir sessizliği beraberinde getirdi.

“Seni kaçıran annen gibi gözüken kadın Kadir ile beraber yaşıyor Dirüba. Aras denen adamın öz annesi yaşıyor. “ dediğinde Toprak abim ile göz göze geldik ama kapının arkasında kalan Dicle bizi görmüyordu.

Kapıyı yeniden araladım ve yüzüne baktım. “Ne demek istiyorsun? Yaşıyorsa yaşıyor. Cehennemin dibine kadar yolları var.” Dediğimde Dicle daha fazla titremeye başladı ama susmadı.

“Kadir dün gece kalp krizi geçirdi ama kurtuldu. Doktorlar fazla heyecan kaparsa tekrarlanabileceğini söyledi. Bu yüzden bakıcı niyetine Şengül hanımı yani o kadını buldu getirdi. Kadın söyledi bana bunları.” Dediğinde kalbim kasıldı. Eğer o kalp krizi ile ölseydi hayatımızdan kolay bir şekilde çıkacaktı.

“Keşke geberseymiş. Umarım yakında geberir.” Dediğimde Dicle hafifçe gülümsedi. Bir adım geriledi.

Gözleri Toprak’a döndü. “Demek benden sonra da aşık olabilmişsin. Sadece beni seversin sanmıştım.” Diyen Dicle ile dişlerimi sıktım. İşi gücü aile içi rahatımızı bozmaktı. Kendi rahatı kaçmıştı çünkü.

Yanımda Neray gerildiğinde Abim sahiplenircesine Neray’ı belinden tutup kendine yanaştırdı.

“Sen ne saçmalıyorsun? Çocuklukta kalan bir durumu ne büyüttün. Dedemin altına girmeden önce düşünecektin bunları. Şimdi de gelip sevdiğim kıza burun bükemezsin.” Diyen abim lafını esirgememişti.

“İyi.” Diyerek lafı kestirip attı Dicle.

“Git artık buradan. Daha fazla buralarda gözükme ve üzülmede Kadir dede sensiz yapamaz.” Dediğimde düşünmeden kapıyı suratına kapattım.

O an Neray Toprak abimden uzaklaştı. “Dedenin çocuğunu taşıyan kız ile mi birlikteydin?” diye sorduğunda onunda kafasının karıştığını anlıyordum.

“Neray sana odada da dedim. İlk ve tek doğru aşkımsın sen benim. Dicle sadece yedi yaşında yaşadığım çocukluk adı altında ki biri. Gerçeğim sensin güzelim.” Dediğinde ben bile eriyip düştüm. Neray dudaklarını büzse de abimsiz yapamıyormuş gibi abime tekrardan yanaştı.

Abimde Neray’ı belinden sarılarak kendine yanaştırdı. Gözkapaklarımın altından çipil çipil onları izlemeye başladım. Abi uzanıp Neray’ı anlından öptü. Neray cilveleşti. E yok artık. Göktuğ ile biz de böyle davranırken böyle ilginç varlıklara mı dönüşüyorduk?

“Siz ne ara bu boyuta geldiniz?” diyerek üst katı elimle gösterdim. Abim bana tip tip bakarken bu sefer gözlerini kaçıran Neray oldu.

“O hastane bahçesinde başladı.” Diyen abim çok netti. Tabii ya ilk görüşte aşk ama aylara yayılan bir aşk.

“İlk ne zaman öpüştünüz?” diye sorduğumda Neray domates oldu.

“Sanane Dilrüba. Ben sana Göktuğ ile en son ne zaman öpüştün diye soruyor muyum lan!” diye yükselen abime kocaman sırıttım ve arkamı dönüp bahçeye koşacağım an Toprak abime cevap verdim.

“En son Bahçe de öpüştük!” diye bağırdıktan sonra neray kıkırdadı. Toprak abim ise küfretti. Ben ise kahkaha ata ata bahçeye çıktım.

Çimlerin üstünde oturan abim ve sevgilimin arasına geçip kuruldum. Ve hayatımın en keyifli dedikodusunu yapmak üzere sevgili dudaklarımı araladım.

“Size bir dedikodu malzemesi vereyim mi?” Diyerek ilk olarak Göktuğ’a döndüm. “Neray ve,” dedim ve Bulut abime döndüm. “Toprak abim beraberler!” diyerek ellerimi birleştirdim. Bulut abim gayet normal karşılarken Göktuğ’un abilik damarları tuttu ve oturduğu yerden fırladı.

Ben Neray’ın onun kuzeni olduğunu tamamen unutmuşum. Eve giren Göktuğ ile kısa bir süre sonra Toprak abimin gür sesi evin içinden yankılandı.

“Lan Dilrüba!” diyerek adımı bütün evde yankı ettiğinde yanımda oturup beni gülerek izleyen Bulut abime döndüm.

“Sanırım yine bütün işi berbat ettim. Gidiyim de ortalığı toplayayım. Evin tek kızı olmakta zor tabii.” Diyerek daha yeni oturduğum yerden kalktım ve Göktuğ’un eve giriş yaptığı bahçe kapısından içeri girdim.

Bulut abimi otuz iki diş sırıtırken,huzurlu bırakırken içeridekileri de bir o kadar huzursuz bulmuştum. Sanırım dedikoduyu yanlış zaman ve yanlış kişilere vermiştim. Yoksa dedikodu kalitesi çok iyiydi.

Bugün ki konu belliydi. Göktuğ ve abilik damarları.

İşte şimdi benim abilerimin durumumu daha iyi anlıyordur. Kız kardeş farklı bir evreydi. İyi ki küçük kız kardeştim.

“EVET, Dirüba hazretleri geldi. Şimdi sizi sakinleştirecek.” Diyerek olaya el attığımda bana dönen gözler hiç iyi bakmıyordu.
Helvam neli mi olsun?

Dubai çikolatalı.

Şaşa şaka bol Fıstıklı.

----

 

​​​​​Bölü huzurlarınızda sunar

 

Gelecek bölümde görüşürüz!

Loading...
0%