@yarenbayan_
|
^ Hoş geldiniz sefalar getirdiniz canikomlar.^ Hepinize yeniden merhaba 👋 ¦Keyifli okumalar dilerim¦ --- Dilrüba Güngör Yumuşak yatağımın üstünde yüzün kapak şekilde yatıyordum. Bunu hissediyordum çünkü kısa süredir uyanıktım. Gözlerimi açmama şartıyla. Odam sessizdi. Başımda kimse yoktu anladığım kadarıyla ama odamda biri varsa da uyuduğumu düşünerek sessiz kalıyor olabilirdi. Uyandığım an hissettiğim ilk şey sırtımda ki acı olmuştu. Ama sonradan acının çok hafif olduğunu fark ettim ve bunun bir kurşun olmadığını anladım. Kurşun olmadığını anlamam ne olduğunu fark ettiğim anlamına gelmiyordu tabii. O lanet herif bana iki kez ne sıkmıştı. Beni acıdan bayıltacak kadar. "Dilrüba aç gözlerini, yavrum." Toprak abimin sesi ile gözlerim hemen açılıverdi. Sanırım benim kadar gözlerimde özlemişti. Abimi karşımda kanlı canlı görmem ile gözleriminden yaşlar süzülmeye başladı. "Abi!" Diye yataktan ayaklanmaya çalıştığım an omuzlarımdan tutup beni yatakta sabit bıraktı. Ama ellerini üstümden çekmedi. Açık bırakılmış sarı saçlarımı sevmeye başladı. Bir yandan da göz yaşlarımı siliyordu. " Üstün müsait değil bir tanem kalkma." dediğinde bakışlarım hafifçe üstüme gitti. Cidden de müsait değildi. Üstüm çıplaktı. Neden bir şey giydirmiyorlardı? "Neden bu haldeyim? Abi bana ne oldu? Ateş eden kimdi?" Yüzünde ki sevimli ifade kurduğum çümleler ile yok oldu. Yerini sinirli ifadesi aldı. "Dedemin adamlarından biri uyarı niteliğinde plastik mermi ile canını yakmak istedi." dediğinde gözlerimi kırpıştırdım. Plastik mermi bu kadar can yakar mıydı? Canımı acıtmıştı. " Sırtım çok mu kötü?" Kafasını olumsuzca salladı. "Sadece mermileri temas ettiği yerler kızarmış. Hafifte kabarmalar var. Durumun iyi güzelim. Kremler ile iyi olacaksın." Dudaklarımı büzdüm. " iyiyim sanki. Kaç canım kaldı? Ya vuruluyorum. Ya bayıltılıyorum. Ya da bıçaklanıyorum." dediğimde Toprak abim güldü ama komik olduğundan değildi sanırım. "Yavrum sen beni deli etmek için mi bu lafları kuruyorsun?" "Yoo, sadece söylemek istedim işte. Yemediğim ölümcül darbe kalmadı. " diyerek kıs kıs Güldüm. " Komik mi?" diye sorunca kıs kıs gülmeye devam ettim. Elleriyle yüzünü kapatıp sabırçekti. "Abimler ve Göktuğ nerede? Onlar niye gelmiyor? Hem annem çoktan burada olmalıydı." Toprak abim bu sefer sıkıntılı bir nefes aldı. " Göktuğ kendini suçluyor." dediğinde gözlerim gözlerinde takılı kaldı. Kendinimi suçluyor Du? Ama neden? Onun yüzünden vurulmadım ki. "Abimlerde bir tık kendilerinde suç buluyor. Ben yokken evde baya üstüne gelmişler. Ağızlarına ettim." dediğinde sona doğru sesi sinirle sertleşti. Canım abim sende olmasan ben ne yapardım bu yamyamların içinde. "Annemde hem hava almak bahane olsun. Sana ilaç almaya gitti." dediğinde kafamı olumluca salladım. Sonra aklıma Aras abim ile yaptığım konuşma geldi. Üstüme fazla gelmişti ama yinede haketmemiştim. "Aras abim hala bizde mi?" Onu görmek istiyordum. Bu yaşıma kadar bana ben görmesemde destek olmuştu. Beni korumuştu. Bana bağırması yanlış bile olsa ben onu abim bilmişim. Asker bir abi. "Gitmeleri ne mümkün. Hepsi suratları düşük bir halde salonda sessiz sessiz oturuyorlar." Şimdi bir hallerini düşündüm de. Hayal etmesi komik oldu. Dudaklarım iki yana kıvrıldı. Kafamı kapıya çevirdim. Sonra yeniden abime. döndüm. "Aras abimi çağırır mısın. Abi?" "Tabii fıstığım. Hemen Aras kargon geliyor." dediğinde kapıya yöneldi. Bende dediğine kıkırdadım. Odamda yine tek kaldığımda Göktuğ'umu düşünmeye başladım. Onun kucağına düşmüştüm. Oda çok korkmuştur. Hepsi gibi... Odamın kapısı usulca açıldı ve Aras abim içeri girdi. Kapıyı arkasından kapattı. Gözleri kapı kapandığı anda bana döndüğünde kızardıklarını gördüm. Ya ağlamıştı yada ağlamamak için kendini sıkmıştı. "Abi gelsene." dediğimde alt dudağını ağzının içine aldı. Geri bıraktı. Herhalde yapacağı konuşmadan ötürü tereddütlüydü. Pişmandı anlaşılan. "Abi, lütfen yanıma gel. Sana kızmıyorum. Kırılmadım da. Üzülmedim de." tamam üzülmüştüm ama hakkıydı. " Sen benim abimsin. Bana kızmakta haklıydın. Boş hallik ettim. Başıma bir iş gelebilirdi." Yanıma geldi. Yatağa oturdu. Yatak ondan tarafa çöktü. Dudaklarım iki yana kıvrıldı. Yüzüstü yattığım için kafamdan başka bir tarafımı hareket ettiremiyordum. Ellerini saçlarımda hissettim. Onun dokunuşu ile bile gözlerim sızladı. " Güzelim, iyi misin? Ben sana öyle yükselmek istememiştim. Deden olacak o adamın adamları sizi evde sıkıştırınca sinirlerim bozuldu. Yavrum özür dilerim." uzanıp saçlarıma dudaklarını bastırdı. Elinin birini sırtımda bir noktada hissettim. "Seni koruyamadım. Özür dilerim. Evde bile koruyamadım. Bir de abi olacağım. Abiliği geç! Asker olacağım." kendi kendine laf ettiğinde dikleşemediğim, ayağa kalkamadığım için ağlamak istedim. "Abi buradan kalkıp sana kızamıyorum. Yapma böyle. Ağlayacağım! "Diye isyan ettiğimde kısık gülüşünü hissettim. "Beni affediyor musun? " " küsmedim ki abiciğim. " Saçlarımdan öptü. Uzandı. Yanağımdan öptü. "sırtın nasıl?" "Azıcık acıyor. Şerefsizler iki el attılar bir de."Diye sinirle tısladığımda saçlarımı okşamaya devam etti. Canı sıkkındı. "Canını sıkma. İyiyim ben." "Nasıl sıkmam yavrum. Ya gerçek kurşun olsaydı. O zaman ne yapardım ben. Ne yapardık." "Ama plastik kurşun." "Kalbine hedef almış orospu çocuğu!" Diye dislerinin arasından konustuğunda irkildim. Kalbime mi? Yeni iyileştirdiğim kalbim mi? "Abi, dedem ile nasıl başa çıkacağım. İlla gidip öldürmem mi lazım." "Şş, ölüm yok. Olacaksa da senin elinden olmayacak Dilrüba. Bunu aklından sil." diyerek beni net olarak uyardığında dudaklarım büküldü. "Okula nasıl gidip geleceğim. Adam bildiğin peşimde geziyor." "Göktuğ ile okula girip çıkacaksın. Arkanda da korumalar olacak." abime karşı tek bir söz bile söylemedim. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Sadece beni korumak istiyorlardı. Bunu bende istiyordum. "Olur abi, teşekkür ederim." "Herşey senin iyiliğin için güzeller güzelim." gülümsedim. Bende gözlerimi kapatarak ona yakınlaşmaya çalıştım. Yine başarısız oldum. "Üstümü ne zaman giyebilirim. Bu şekilde yatmak hem belimi de ağrıttı." Göktuğ'u da görmek istiyordum. Abimler ben bu şekildeyken onu kesinlikle odama sokmazlardı. "Üstünü giyebilirsin yavrum ama dikkatli kalk canın yanmasın. Kızarıklık var ama acın büyük olur. Ağrı kesiciler verildi serumlar ile. " Abim serum dediği anda arka kolumda ki serumu fark ettim. Hadi canım! Serum bitmişti. " Çıkartabilir msin?" Abim arkama uzanıp canımı yakmamaya dikkat ederek iğneyi kolumdan çıkardı. Kenara bıraktı. "Ben odadan çıkayım sen rahatça giyin. Bir şeye ihtiyacın olursa çağır gelirim." Abilerimi çağırır mısın?" " Çağırırım tabii. Sem hazırlana dur ben haber edeyim." Yataktan kalktı. Kalktığı gibi bana uzanıp saçlarımdan öptü. Gülümsedim. Odadan çıktı. Bende hemen yatakta dikleştim. Sırtım düşündüğüm gibi fazla acımadı. Yataktan kalktım. Hemen dolabıma yöneldim. Dolaptan sütyen ve uzun bir tisört aldım. O an fark ettiğim şey avizem oldu. Yoktu. Yerde kırık parçalarıda yoktu. Temizlenmişti. Eh doğal olarak. Abimler odaya giriş yapmadan önce kıyafetlerimi seri bir şekilde üstüme geçirdim. Zaten altımda diz üstü taytım vardı. Saçlarımı da bağlama gereksinimi bulamadım. Dolabın kapaklarını kapattığım an odamın kapısı açıldı ve görüş açıma ilk Deniz abim girdi. Endişeli gözleri beni kanlı canlı ayakta görünce az da olsa gözlerinden silindi. Hemen arkasından Utku abim odaya giriş yaptı. Onun yüzünde ki endişeli ifade de beni görünce yolunu değiştirdi. Onun arkasından da Bulut girdi ve gözlerinde ki yaşlarla beraber beni de yıprattı. Gülmek ve ağlamak arasında kaldım. Bulut abimin bana doğru yönelmesi ile bende ona doğru yürüdüm. Kendimi Bulut abimin kollarına bıraktım. Sırtıma fazla baskı yapmadan beni kollarının arasına aldı. Kokumu soludu. " Pamuğum. İyisin çok şükür." "İyiyim abi. Ağlama." "Ağlamıyorum." Onu inandırmak için, " Evet, ağlamıyorsun." dedim. Arkada bizi izleyen Abimler gülümsedi. Aralarına Toprak abimde dahil olmuştu. Aras abim yoktu ama. Burada olması gerekmez miydi? Bulut abimden ayrıldığımda ellerini yanaklarıma koydu. Yüzüm avcunun içinde kaldı. "Abim. Güzel kardeşim ben ağlamadım tamam mı?" dediğinde gülüşüm büyüdü. Kafamı olumluca salladım. Yüzüm avucunun içinde kayboldu. "Şunun tatlılığına bir bakar mısınız ya? Şeker şeker." Toprak abim yine konuştuğunda gözlerimi devirdim. "O bir pamuk." Diye diretti Bulut abim. "O benim küçük sürümüm. Kıskanmayın." Toprak abim diretmeye devam etti. Tamam bir yerde haklıydı. Aynı ona benziyordum. İnadım olsun, laflarım olsun, düşünce yapımız olsun. Oho yani. Deniz abim ve Utku abim bize doğru geldi. Bulut abimden çekildiğim gibi Utku abime yöneldim ve kollarının arasına girdim. Kafamı göğsüne yasladım. Gözlerimi çipil çipil açıp kapattım. "Güzelim, iyi gördüm seni." "İyiyim abi. Siz geldiniz daha iyi oldum. Bir an beni evde bırakıp gittiniz sandım." diyerek numaradan dudaklarımı büzdüm. Ağlamalık ses çıkardım. "Seni bırakıp da nereye gidecekmişiz biz? Abiler minik kardeşini bırakmaz." "Minik miyim gerçekten?" diyerek kafamı göğsünden çektim. Hepsinin gözlerine baktım. " Miniksin tabii. En çokta benim." diyen Deniz abim ile dişlerimi gösterecek şekilde gülümsedim. On dokuz yaşında mıyım yoksa hala dört yaşındamıyım bilmiyordum ama bunların içinde çocuk kalmak istiyordum. "Nereden senin oluyor be. Hepimizin eşit olduğunu söyleyen sendin, neyse." Utku abim mantıklı bir konuşma yaptığında gözlerim Toprak abimi buldu. Oda dertli dertli abilerine bakıyordu. Kız kardeş paylaşımı yapamıyorlardı. Oysa hepsinin eşit kardeşiydim. "Benim küçük sürümüm olduğun için acayip mutluyum minik bebeğim." Toprak abim yine üstünlüğünü belli ettiğinde kıkırdadım. Manyak adam ya. "Toprak sen hiç konuşma. Zaten kız bütün özellikleri senden almış. Bize bir şey bırakmamışsın. Döverim seni." Deniz abimin sesi ile ona döndüm. Gözleri beni buldu. "Canım anama babama deseydiniz. Birazda sizden pay verirdi. Bana mı sordular sanki. Sürpriz yapmışlar." Toprak abim az değildi. "Neyse ne. Ben size sahip olduğum için mutluyum." "Artık kardeşimi bana verir misiniz? Malum bu güzelliğe benim sayemde sahipsiniz." dediğinde Utku abim kasıldı. Ama tepki vermedi. Toprak abimin gözleri kapandı kollarını göğsünde birleştirdi. Bulut abim sessizliğinde kayboldu. Deniz abim iyileşmişti. Artık ilaçlarını almıyordu. İşine de başlamıştı ama benim ölü olmayıp yaşıyor olmam hala hepsi için bir mucize gibiydi. "Deniz abi bu konuyu kapatmıştık." diyen Bulut abim oldu. Daha fazla söz olmasın diye Utku abimin kolları arasından çıktım. Deniz abimin gözlerinin içine baktım. Bana karşı kollarını açtığında kocaman gülümsedim ve iki adımda koşarcasına kucağına atladım. Beni sıkıca tuttu. Onlara alışmam zor olmamıştı. Sadece gerekli olan hafızamın geri gelmesiymiş. Oda tamamen yerine oturmuştu. "Güzelim, zıpladığına göre sorun yok." " Taş gibiyim taş." dediğimde arkadan Toprak abim destekledi. " Hemde ne taş. Her anlamda." dediğinde ona döndüm. Göz kırptı. "Dilrüba, ağrın falan olursa sakın söylememezlik etme. Bize belli etmezsin sen şimdi." diyen Deniz abim ile kafamı olumluca salladım. "Söylerim abi." "Dilrüba, Göktuğ'da aşağıda bizimle beraber oturuyordu. Onun da durumu pek bizden farklı değil." Toprak abimin sözleri ile gözlerim buğulandı gibi oldu. Dudaklarım birine baskı uyguladı. Onu özlemiştim. Deniz abimden müsaade alıp kucağından indim. Kolunu omuzuma doladı. Saçlarımından öptü. " Göktuğ'u görebilir miyim? Tek. " dediğimde en başta olumlu yüzler tek lafını duyduğu anda bozuldu. Alışın artık anam. "Tek olmasa." Deniz abimin fikri ile kaşlarımı çattım. "Abi, Göktuğ sevgilim. Lütfen ayrı kalalım." " Bırakın kızı. Kıskançız falan ama olanı da engelleyemeyiz. Biz çıkalım." Toprak abim candı can! " Toprak sende az uyanık değilsin." Diye Bulut abim ilk odadan çıkan oldu. " Artık diyecek bir sözüm yok. Kardeşim seviyorsa bize de eyvallah demek düşüyor. Ama tek bir damla yaş onun yüzünden aksın. İşte o zaman görüşürüz. " Utku abimde konuştuğunda yutkundum. Mutluluktan bile ağlamamam lazımdı anlaşılan. "Ben artık konuşmuyorum." Deniz abim gülercesine konuştuğunda dudaklarım iki yana kıvrıldı. Kafamı göğsüne koydum. Kedi sever gibi okşayıp ayrıldı. Kapıya yöneldi. Odadan çıktı. Odada Toprak abim ile baş başa kaldık. Koşar adım yanıma geldi. Yanacıklarımdan tek tek öptü. Anlımdan öptü. Burnumdan öptü. Boynumdan öptü. Saçlarımdan öptü. "Seni seviyorum aşk bahçem." dediğinde kıkırdadım. "Ya abi bebek gibi davranmayın. On dokuz yaşındayım." dediğimde bir defa daha burnumdan öptü. "Sen benim minik sürümümsün fıstığım. Yerim seni. Sana kıyana kıyarım." derken ciddi oldu biraz ama bozuntuya vermedim. Bende uzanıp burnundan öptüm. Sırıttı. Saçlarımı karıştırdı. " Şimdi bana sevgilimi çağırır mısın lütfen." dediğimde yüzü bozuldu ama bana laf etmedi. Önümde eğildi. Etekleri varmış gibi yanlara uzattı." Emriniz olur prensesim." Kahkaha attım. Saçlarını katıştırdım. Laz olmak artı bir artı puandı. Rize uşağı seni! Genler şahane! Toprak abim odadan çıktığında dağılan saçlarımı düzenledim. Ama yüzümde ki gülümseme hiç kaybolmadı. Abilerimi çok seviyorum. Hemde o kadar çok ki. Onlara gelecek her zarar için zarar vermeye hazırdım. Göktuğ'a söylemem lazım. Bana silah kullanmayı öğretmesi lazımdı. Kesin! Yatağıma oturduğum an odamın kapısı aralandı. Arkasından kapı hemen kapandı. Göktuğ ile karşı karşıya gelmemize vakit kalmadan bana doğru hızlı adımlarla geldi. Kollarımın altından tutup beni yataktan kaldırdı. Oyuncak bebekmişim gibi kucağına almıştı. Beni sıkıca Sarmaladı. Ama tek fark sarılma durumu belimdendi.. Sırtıma temas etmiyordu. Yerim ki. "Korktum." dedi. İlk sözü bu oldu. Korktum. " Bende çok korktum." Diye itiraf ettim. Dudaklarını boynuma bastırdı. Kokumu soludu. Gözlerimi kapattım. Kafamı boynuna koydum. "Seni son kez bile olsa öpemediğimi, benden bunu istediğin halde yetişemediğim için çok korktum. Kucağımda o halde kaldığın an asker oluşumu unuttum Dilrüba. Ben o an kendimi unuttum." dediğinde kollarımı boynuna sıkıca doladım. " Ama ben iyiyim. Beni son kez öpmek zorunda Kalmadın yada artık öyle bir ihtimal yok. " dediğim gibi kafamı boynundan çıkardım. Göz göze geldik. Kucağında olduğum için ona üstten bakıyordum. Ayaktaydı. Boynunda ki kollarımı çözdüm. Ellerimi yanaklarına koydum. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan dudaklarına yanaştım. Gözlerinin içine baka baka dudaklarına dudaklarımı bastırdım. Usulca öptüm. Sakince karşılık verdi. Geri çekildiğim an yatağa yaklaştı. Yavaşça oturdu. Beni de kucağına çekti. Bacaklarımı iki yanına ayrıldım. Kucağına yerleştim. Kollarımı yeniden boynuna doladım. Dudaklarına kapandım. Bu sefer yavaş olmadı. Dudaklarıma sertçe karşılık verdi. Nefesim düzensizleşe kadar bırakmadı. En sonunda ben kendimi geri çektim. Durmadı. Boynuma uzandı. Öpücükleri oradan devam etti. Konuşmaları ise kısıktı. " Kaybedeceğim sandım." Dedi. "Kafayı yedim." dedi. " Sensiz olmaz yavrum." dedi. "Nefesim." dedi. Öpücükleri durdu. Beni yanında yatağa yatırdı. Üstüme eğildi. Sustum sadece o konuşsun istedim. Gözlerinin içine baktım. Öpüşmekten göğsüm şiddetle inip kalkıyordu. " Bebeğim benim. Canın çok yanmıştır. Krem sürdün mü bir daha. En son annen Asya hanım sürmüştü." Dediğinde kafamı olumsuzca salladım. Dudakları aralandı. Kollarımdan tutup beni oturur hale getirdi. Yanda ki komidinin üstünde olan kremi eline aldı. Ağrı kesici krem olduğunu düşünüyordum. " Göktuğ ben sonra hallederim. Şimdi gerek yok. Ağrımda yok hem. Seni özledim sadece." dediğimde, elinde ki kremi çoktan açmıştı. "Bende cidden iyi olmanı özledim yavrum. Şimdi arkanı dön bakalım." Sessiz bir onaylama verdim. Arkamı döndüm. Üstümdeki tişörtü omuzlarıma kadar kaldırdı. Südyen kopçalarımı açtı. Sırtımı açığa çıkardı. Büyük elleri kremli bir şekilde sırtım ile buluştu. Yumuşak darbeler ile kurşunun temas ettiği yerlere sürmeye başladı. Sessizce durdum. İkimizde durduk. Konuşmadık. O sürdü ben hissettim. Teması bile rahatlatıcıydı. Ellerini sırtımdan çektikten sonra südyenimi ben söylemeden taktı. Tişörtümü aşağı indirdi. Saçlarımı sırtımdan aşağıya usulca bıraktı. Kafamı arkama çevirip yüzüne baktım. Yanağıma avucunu yasladı. Anlını anlıma koydu. Soluklandı. "Göktuğ seninleyim." "Biliyorum. Biliyorum benimlesin." dediği gibi kolları bacaklarıma uzandı ve beni kucağına çektip yatağa sırt üstü geri yatırdı. Yataktan kalktı. Üstten üstten bana bakmaya başladı. "Ne oldu?" dediğimde yattığım yerden bende onu izliyordum. Dudakları iki yana kıvrıldı. "Çok şirinsin." dediğinde boşluğuma geldi, güldüm. "Sende çok yakışıklısın." " Sağ ol, yavrum." dediği gibi dizleri üzerinde yatağa çıktı. Yanıma geldi. Ellerini saçlarıma attı. Bebek sever gibi saçlarımı tel tel ayırıp sevmeye başladı. "Çocuk muyum ben ya. Ne bu hareketler?" "Çocuk değilsin ama benim bebeğimsin. " " Çocuğum yani? " Güldü." Çok istiyorsan bir tane yapabiliriz." Gözlerim büyüdü. " Hangi sıfatla?" "Karım olacaksın ya hani. O sıfatla." "Hani demin. Çocuktum, bebektim. Şimdi ne oldu Göktuğ bey?" Gözleri kısıldı, gamzeleri belirginleşti. Tekrardan aşık oldum. "Benim bebeğimsin, benim çocuğumsun ve en güzeli," sözleri durdu gözleri gözlerimde kenetli kaldı. Saçlarımda ki elleri yanağıma ulaştı. " Ve en güzeli?" diye sorduğumda uzandı. Çeneme minik bir öpücük kondurdu. "Benim karım olacaksın." " Ne yazık ki, ben daha okuyacağım. İş kadını olacağım." dediğimde yatakta dikleştim. Ellerinin arasından çıktım. " İş kadını olmanı beklerim bende." "Sana beklemede kolay gelsin. Ben daha evlilik teklifi bile alamadım doğru düzgün." Diye söylediğimde Göktuğ güldü. " alırsın bir gün elbet." dediğinde gözlerimi kapıya çevirdim. İçimden bir ses birinin o kapının arkasında olduğunu söylüyordu. " O bir gün düşünürüz o zaman bu konuları. " dedim." Ben daha on dokuz yaşındayım. " dediğimde kafasını olumluca salladı. " Katılıyorum. Daha benim minik bebeğim büyüyüp iş kadını olacak." dedi. O an aklıma gelen içsel konuşmamı dışa vurma kararı aldım. Bir anda ona döndüm. Ellerimi kollarına doydum. Bacaklarımı içe doğru katlayıp onunla aynı boya geldim. " Göktuğ bana silah kullanmayı öğretir misin? " Ciddileşti." Nereden çıktı silah konusu? Dilrüba sakın aklından kötü fikirler geçirme. Silah falan yok." dediğinde kaşlarım çatıldı. "İyi öyle olsun. Bende Abimlere Göktuğ beni zorla öptü. Yatağa attı derim. " " Diyemezsin böyle bir şey. Hem de bu laflar abilere denir mi kızım! " " Niye denmesin. Diyeceğim. Seni kurşuna dizerler özellikle Deniz ve Aras abim. Hah." üstünlük sağladığımda endişeli yüzü gevşedi. Gülüşü büyüdü. Şimdi bu adam ne diye gülüyordu. " Aras bir kere beni kurşuna dizemez. Deniz de dizemez Aras izin vermez. " dediğinde tek kaşım havalandı. " Nedenmiş o? " " Çünkü küçük hanım, " dediği gibi beni tekrardan kollarımın altından tutup kucağına çekti. Yan oturacak şekilde kucağına oturmuş bulundum." Aras'ın timindeyim. O timde bana ihtiyacı var. Deniz'in de bana kurşun sıkmasına izin veremez. Yani anlayacağın, " dediğinde dudaklarıma baktı. Geri gözlerime çıktı. " Sen istediğin sürece ve ben daima istiyorum." dedi. Kalbim tekledi. " Neyi?" diye boş bir soru sorma gereksiniminde bulundum. Dilimi ısırdım. " Isırma dilini. " dediğinde dilimi bıraktım. " Soruna cevap vermek gerekirse de. Seni öpmeyi. Seni yatağa atıp soluksuz öpmeyi çok istiyorum." dediği gibi yeniden dudaklarıma baktı ama bu sefer dayanamayan ben oldum. Uzandım ve dudaklarına sertçe kapandım. Nefessiz kalacaksam ben vardım. Göktuğ'a karşı konulmuyordu. Dudaklarıma karşılık verdi. Göğsüm sıkışana kadar dudaklarına tutundum. Nefesim daraldığı an uzaklaştım. Elimin teki göğsüme gittiği an Göktuğ komidini açtı. İçinden hava ilacını çıkartıp Dudaklarımın arasına yerleştirdi. Sıktı. " Benim nefesim nefesini kesiyor yavrum." dediğinde nefeslenmeye çalıştım. En son kendime geldiğimde uzandım. Alt dudağına bir öpücük bıraktım. " Seni öpmeyi kesmeyeceğim Göktuğ Mert bey. Çünkü benim nefesim her halukarda sende saklı." "Öldürüyorsun beni. " dediğinde kocaman gülümsedim. Kafamı cilve ile sağ omzuma yatırdım. Saçlarım omzumdan aşağı dönüldü. " Yaşatıyorsun beni." dedim. Beni kendine çektiği gibi sıkıca sarıldı. Bende boynuna sarıldım. Kapıyı kilitleyip yarına kadar bu odada böyle kalmak istiyordum. Kollarının arasında kısık sesle de olsa içimden geçenleri ona da sundum. Çünkü bu bir gerçekti. Bunun olması gerekiyordu. Birimizden biri yaşamalıydı. Yaşaması gerekende bendim. Benim hayatımı benden çalmıştı. Hırsızdı. Abimlerin düşüncelerimi bilmemesi lazımdı. Onlara zarar gelsin istemiyordum ama Dedem olacak adamdan kurtulmam lazımdı. Ya zarar ona gelecekti yada bana. Aileme gelemezdi. Abilerim ve annem olmazdı. Sevdiğim adam olmazdı. "Göktuğ," dedim. Sarılışım sıkılaştı. Onun ise elleri uzak donuşlar ile sırtımda gezmeye başladı. " Yaşamam için dedemden kurtulmam gerekiyor. Ya o ya ben nefes alacağız." dedim. Sırtımda ki elleri durdu. Nefes alış verişi sıklaştı. Geri çekilmek istedi. " Kal böyle. Bu şekilde sarılayım." "Dilrüba." "Göktuğ, bu benim yaşamam demek. Ve bugün ki uyarıyı gayette anladım. Oda biliyor. Ya sen ya ben diyor." "Dilrüba, düşündüğün şeyler can alan konular. Bunlar ağır şeyler." "Cevap belli Göktuğ. Ben yaşayacağım. O ise, " O an odanın kapısı aralandı ve annem ortaya çıktı. Hemen Göktuğ'un kucağından indim. Annem ile göz göze geldim. Bana bakan kahve gözlerine gülümseyerek baktım. Arkamda bıraktığım sevgilim. Önümde bana umutla bakan annem. Aşağıda gelecek hayalleri kuran sevgili abilerim. Ve tam burada bir karar vermek zorunda olan ben. Dilrüba. Kararımı vermiştim. Elimi kana bulamadan Dedem olacak o şerefsizden kendi yöntemlerim ile kurtulacaktım. Bunu bana, çocukluğuma ve aileme borçluydum. Ben bunu benim yaşadığımı bilmeden ölen babama borçluydum. Ben Fatih Güngör'ü kızıydım. Babam benim için pes etmişti. Ben onun için yaşayacaktım. "Anne. Ben iyiyim." Ve annemin sağ gözünden usulca bir damla yanağına doğru yol çizdi. - Yirmi beşinci bölüm huzurlarınızda sunar. [Bu elimde ki son bölümdü. Yeniden bölüm yazarak depolamam lazım. O zamana kadar karakter tanıtımları bölümü atacağım. Yorumlarınızı bu bölümde eksik etmeyin. Ne kadar fazla yorum o kadar hızlı bölüm. Dilrüba ve intikaları artık bizimle olabak.] Tiktok/ instagram : yarebookstagram Hesabıma davetlisiniz <3
|
0% |