Yeni Üyelik
16.
Bölüm

🦷On Üç

@yarenbayan_

 

^ Hoş geldiniz sefalar getirdiniz canikomlar ^

 

Kitabı takibe alır mısınız?

 

Oylar verildi mi?

-

-

-

 

Hesabımı takip eder misiniz?

 

yarenbayan_​​​

 

Keyifli okumalar diliyorum.

 

🎶 : Masa / Cüneyt Kuzu, Ceylan Koynat

-

"Ben gayet iyiyim. Bana şöyle bakmayı kesin." Gözlerimi kısmış bana bakan altı çift göze bakıyordum.

"Nasıl bakıyor muşuz?" Diye soran Bulut abim ile, " Ölecekmişim gibi." hepsinden çıkan aynı tepki ile olduğum yerde tepinmek istedim.

" Aman Allah korusun." dediklerinde mayına basmış gibi şaka kalmıştım. Bunlar benimle eğleniyor muydu?

" Abilerim niye böyle yapıyorsunuz? " sorumu çok alakası olmayan yere çeken Bulut abim yine yapmıştı yapacağını.

"Ay abilerim dedi yani bunun içinde bende varım yani ben abi oluyorum. Canım kardeşim." Bunun üstüne herkesten birer baygın bakış aldığında olduğu yere sinmişti.

Hala alıştıramadık.

" Daha yeni hastaneden çıktığın halde yine hastaneye düştün çünkü." Deniz abimin haklı isyanı ile şirince gülümsedim.

" Hiç öyle bakma küçük hanım. Bir süre okula gitmeyip evde dinleneceksin."

"Abi sende abartma, sadece bir kovalamaca olmuş. Bizim kızda kurban seçilmiş. "Toprak abicim bana bir yaklaşır mısın anlından öpeceğim.

Hastaneden eve gelmiştik ve salonda ben bir koltuğu sahiplenmişken diğerleri de karşımda ki koltuklara kurulmuştu.

Deniz abim ağzını açık bir şey diyecekti ki ellerimi havaya kaldırıp onu durdurdum.

" Tamam herkes kendine göre haklı. Bu konu daha fazla uzamasın."

"Bence uzasın. Bu normal bir kovalamaca değildi." Göktuğ sözü devraldığında gözlerimi devirdim. Ufacık bir kovalamaya bile dedem olacak o adamı bağlayacaksa onun kafasını da kızgın yağda kızartabilirdim.

"Gel de bunu bizim yaralı ceylana anlat." Bulut abim bilmiş bilmiş, bacak bacak üstüne atmış laf ediyordu. Sanırsın kafede beyimiz. Bu ne rahatlık canım. Ayıp.

"Bulut abicim eğer biraz daha askerlik arkadaşına laf anlatıyormuş gibi beni göstermeye devam edersen kafanı omuzların üstünde hariç her yerde bulabilirsin beni çıldırtma! Kalp var ben de kık diye giderim ona göre." dediğim gibi kollarımı da göğsümde bağladım.

Hodri meydan!

"Dediğini duydunuz mu? Kık diye giderim dedi. Sende kalp varsa bende de gizlisi vardır belki. Hiç mi abine acımıyorsun sen?"

Bulut Abimin dudakları büküldüğünde nefesimi sesli bir şekilde dışarı bıraktım. Bu adamın burcu neydi ya? Balık değilse de kabul etmiyorum. Ne bu duygusallık kardeşim.

"Tamam atışıp durmayın. Göktuğ haklı olabilir. Ne de olsa yanında o vardı." Aras abim ortaya adım attığında dikkatler ona çevrildi.

Tabii iki tane asker adam var karşımızda, onlar dururlar bizim sözümüz söz mü? Hah...

Bu saatten sonra gıkımı çıkartırsam ne olayım. Üç maymunu oynama kararı alıyorum şuandan itibaren.

"Hiç olay çıkarak bir durum yokken bir anda kalabalığın ortasında koşmaya başlayan biri çıktı. Bu çok gereksizdi. Ne çalınan bir şey vardı ortada ne de rahatsız edici bir durum. Adamın aklında ki tek şeyde Dilrüba'ya zarar vermekti." Göktuğ mantıklı mantıklı konuşurken ben olduğum yerde sesimi çıkarmadan onları dinlemeye devam ettim.

"Dilrüba'ya zarar vermek istediğini nereden çıkardın?" Utku abim konuşmaya karar vermiş olmalıydı.

Göktuğ, Utku abime döndü. " İki nedeni var aslında, Birincisi adamın koştuğu yer ağaçların arasıydı yani kaçmak istese diğer yolu kullanabilirdi. Amacı kaçmak değildi." kaşlarım düşünceyle çatıldığında mantıklı buldum. Benim bulunduğum yer çıkışa gitmiyordu.

"İkincisi ile o stres ve korkuyla önünde ki kişinin karın boşluğuna dirsek atarak önünden çekmeye çalışmaz. Omuz atar veya elleriyle iterdi. Bununda bilerek yapıldığı çok açık." Göktuğ'u ayakta alkışlayabilir miyim lütfen?

"Dedemin bir parmağı cidden var o halde?" Utku abim yine söze atıldığında ben bile fark etmeden kafamı olumluca sallamaya başladım.

Annemde yanımda oturmuş saçlarımı okşuyordu. Bir yandan da korku hikayesi dinliyormuş gibi karşımızda ki beyleri dinliyordu.

"Büyük ihtimalle." Aras abim onayladığında alt dudağımı büktüm. Bence biz bu dede çakmasını ortadan kaldıralım. Temiz bir son olur.

"Abiler," dediğimde hepsi bana döndüğünde içimde sonuca vardığım şeyi onlarla paylaşma kararı almıştım. " Ben diyorum ki dede beyi kökten kazıyalım." dediğinde Toprak abim baş parmağını kaldırıp bana onay verdiğinde hiç beklemediğim, hem mantıklı yol arama taraftarı olan Deniz abimde kafasıyla beni onaylamıştı.

Aras abim ve Göktuğ ise asker olmaları neticesinde kaşlarını çatmış bana bakıyorlardı. Ne yani bu öldürme işi onlar için daha basitti.

"Çok fazla cinayet konulu film mi izliyorsun?" Aras abimin sorusu beni heyecanlandırdı.

"Ay evet! Bir görsen ne güzel öldürüyorlar. Böyle güzel güzel planlar yapıyorlar falan. Ama daha çok askeri izliyorum. Börü izledim. Şahaneydi. Dağ serisini izledim. Efso. Söz izledim mükemmel. Al sancak izledim. Bak bu da güzeldi. Kore dizilerinde de askeri izledim ama bir Türk kadar güzel yapamıyorlar. Benim askerlerim ayrı bir level. Daha vardır da aklıma gelmiyor." sözlerim burada noktalandığında hepsinin yüzünde gözlerimi gezdirdim.

Bana yine bir garip baktıkları kesindi. Toprak abicim hariç. Canım, beni tek anlayan o.

"Bu kızın bizim kardeşimiz olduğu o kadar belli ki... Psikopat manyak!" Bulut abim aniden yüksek sesle konuştuğunda bütün dikkatim toz bulutu oldu. Olduğum yerde sıçradım. Yok yok beni kesinlikle Bulut abim kalpten götürecekti.

"Kızıma manyak deme diye kaç defa uyaracağım ben seni Bulut!" Annem ayağında ki terliği yeniden eline aldığında büyütmüş olduğum gözlerimi anlama çevirdim.

Bu evde tek psikopat ben değildim. Toprak abim ile beraber sıralamayı sürdüren biri daha vardı. Annemdi o kişi. O potansiyel vardı kadında. Helal olsun.

Anneme bir dakikalık saygı duruşu.

"Anne sende yani bir defa da oğullarını savun." demesi ile bu son sözleri oldu çünkü annem terliği elinden fırlatmıştı. Terlik havada süzülürken herkes terliği takip ediyordu. Bulut abim ise bir sağa bir sola kaçacak yer arıyordu. Kıkırdadığımda terlik tam on ikiden kafaya isabet etmişti.

Annemin ellerine sağlık. Miss.

"Ayıp oluyor anneciğim." Bulut abim şirin şirin konuştuğunda Aras kendini belli etmek istercesine boğazını temizledi ve bir an dağılan konu yeniden gündeme geldi.

"Biz bu adamı okula bekliyorduk. Neden okula gelmedi. Ne değişti o halde?" Aras abimin kafasından bir tanede bana.

Cidden bu adam nasıl öğrenmişti? Hem de ortada hiçbir şey yokken. Bir an da gerçekleşmişti her şey.

Dicle yanımdan gittikten hemen sonra...

Bilinmeyen bir numaradan arama alana kadar...

Bugün beni hiç aramadı.

Ve o an bayılmadan önce gördüğüm yüz.

Tabii ya!

Jeton köşeli olduğu için anca düştü.

"Aras abi annen ve baban ölmüştü öyle değil mi? trafik kazası sonucu. Beni yetimhaneye bıraktıktan sonra?" Nefes nefese sorduğum soru ile Aras abi bana yaklaştı.

"Evet." dediğinde gözlerim öfkeyle doldu ama bu yaşları akıtmayacaktım.

"Abi, ailen ölmemiş." dediğim de ise Aras abim için dünyasının ortasına büyük bir bomba bırakmış oldum ve gözlerinde gördüğüm sis bulutu da bu bombanın patladığını gösteriyordu.

"Nasıl?" dediğinde oturduğum yerde dikleştim. Ellerine uzandım. Tuttum. Aras abimin de benim ailemin olduğu gibi benden başka kimsesi yoktu. Yıllarca hayatında sadece ben olmuştum.

"Kargaşanın olduğu gün kan kaybediyordum. Göktuğ beni kucağına alıp araca taşıdı. Arabanın kapısını açmak için durduğunda yanımızda bir kadın durdu ve bana baktı. Abi o kadını tanıyorum. Bana bir günde olsa annem gibi davranan kadını tanıyorum. Oydu, abi. Annen yanımdaydı. Sonrasını ise hatırlamıyorum zaten."

Aras abimin yüzü sinirle kızardığında ellerimi daha sıkı tuttu. Sonra dudaklarına yaklaştırıp uzunca ve hafif şekilde öptü. " Bunu benimle paylaştığın için sağ ol meleğim. Onu bulacağım" dediğinde gülümsedim ve kafamı olumluca salladım. Bulacağını biliyordum.

Ortamda ki gerilim gittikçe hafiflerken aklıma takılan ama hiçte yakıştıramadığım konuyu ortaya döktüm.

"Benim yıllardır tanıdığım bir arkadaşım aslında abla yerine koyduğum bir kız var. Dicle," dediğinde Deniz ve Utku abim dikkati daha fazla üzerimde kaldı. Onlar Dicle'yi tanıyorlardı.

"Bizim şu tanıştığımız Dicle. Tam adı ne o kızın?" Deniz abimin sorusuna cevap verdim.

"Dicle Demirezen."

Toprak abim bir kaç adım ile yanıma yaklaştığında gözleri inanamamışçasına gözlerimde gezindi. Verdiği tepkinin nedenini az çok biliyordum.

Benim bahsettiğim Dicle, Abim küçükken her okul çıkışı yanıma gelip anlattığı Dicle'ydi. Bu şuan gözlerimle anlamıştım. Abim parçalanmış gibi bakıyordu. O da benim gibi düşünüyordu. Hain oydu.

"Dilrüba, Aynı Dicle'den bahset-"

"Abi, üzgünüm. Aynı Dicle'den bahsediyoruz."

Toprak abim tutunacak yer aradığında Göktuğ destek çıktı. Yıllar sonra sevdiği kız benim en yakın dostum çıkmıştı.

"Bu kız ne alaka yavrum?" Deniz abim gittikçe meraklanıyordu.

"Kargaşa olmadan önce Akif ile konuşuyordum sonra bir an da Dicle yanıma gelip ne olup bittiğini ona anlatmamı istedi. E normal olarak bende anlattım. Benim anlattıklarım bittikten sonra telefonu çaldı. Ekrana baktığımızda bilinmeyen bir numaraydı ama Dicle karşımda telaş yapmıştı o an bunu da önemsememiştim. Bana bankadan arıyorlar deyip konuşmak için yanımdan ayrılmıştı. Bir daha da ne geri döndü ne de aradı işte. Şüphelenmek istemiyorum ama dedemin her şeyi ortada bir şey olmadığı halde öğrenmesi başka bir yola çıkmıyor." Yutkunduğumda abilerim oturdukları yerde hareketlendiler.

"Dicle Demirezen demek. Bu kızı araştıracağım. Sana haber edeceğim meleğim." Aras abim kendi içinde karar aldığında dudaklarımı birbirine bastırıp onu onayladım.

"Hala inanamıyorum." Toprak abim geçmiş ve gelecek arasında kaldığında üzülerek ona baktım ama bunu da atlatacaktı. Ne de olsa kaç yıl olmuştu. Birbirlerinin yüzlerini bile görmemişlerdi. Şuan sadece şok yaşıyordu.

"Ben size bir çay demleyeyim. Sonra yeniden tartışır durursunuz. Hadi bakalım." Annem yanımdan kalktığında mutfağa doğru yürümeye başladı ve kısa süre sonrada gözden kayboldu.

"Bu konuyu şuan için kapatsak. Benim aklıma şahane bir şey geldi." diyerek heyecanla abilerime döndüm.

"Neymiş o şahane şey?" Bulut bey konuştuğunda gülüşüm büyüdü.

"Size kendim hakkında sorular soracağım sizde tahmin edeceksiniz. Olur mu?"

"Bu hiç adil olmaz. Yıllardır seni takip edip tanıyan bir adam var aramızda. Kaybederiz." Diyen Toprak abimdi.

Eh azıcık haklı olabilirlerdi.

"Ama o benim bebekliğimi veya çılgınlık anlarıma dahil olmadı. Siz biraz daha şanslısınız." dediğimde onları heyecanlandırmak istedim.

"Beni mi küçümsedin bakiyim sen?" Aras abim tek kaşını kaldırmış bana soru yönelttiğinde şirince sırıttım. Bir yerden kurtarsak bir yerden batırıyorduk. Aman ne hoş.

"Yok canım sen yanlış anladın." dediğimde Göktuğ güler gibi oldu sonra da Aras'ın sırtına hafifçe vurdu. Aras abim ağzının içinde mırıldandığında kafamı sağ omzuma eğerek ona baktım ve bana göz kırptı.

Ay sanırım kalpten gittim.

"E kabul mü?" dediğinde hepsinden onay çeklinde mırıltılar aldım.

"Bu oyunun kesin kaybedeni belli sanırım." diyen Göktuğ ile kendimi tutamayıp kahkaha atmaya başladım. Adam haklıydı ama hiçbir şeyim hakkında bir bilgisi yoktu. Ya mantık yürütecekti bu da imkansız. yada kafadan atacaktı.

"Gül tabii gül." dediğinde gülmemi zorla durdurdum. Hafif de yaram sızlamıştı.

"Bir şey olmaz ya ne de olsa bu bir oyun." dediğimde abi takımı yine mırıltılar çıkarmaya başladı.

"Bu bir savaş." diyen Toprak abim ile gözlerimi büyüttüm. Tövbe Bismillah neler oluyor bu yerde. En son oyun oynayacaktık.

"İyi o halde ben ilk sorumu soruyorum." Annemde yanıma gelip yeniden kurulmuştu.

"Sor." hepsi aynı anda söz ettiğinde yutkundum. İnşallah oyunun sonunda hepimiz sağlam kalırdık.

"En kolay soru ile başlıyorum. Ama hemen cevap vermek yok. Ben sırayla tek tek hepinizden cevapları alacağım."

"Tamam kızım başla işte." Toprak abim fazla heyecan yapmış anlaşılan.

"En sevdiğim renk?" ilk soruyu ortaya attım.

"Evet şimdi sırayla cevapları alayım." dediğimde cevaplar sırayla ortaya döküldü.

"Lacivert." Utku abim.

"Pembe." Bulut abim.

"Mavi." Toprak abim.

"Lacivert." Aras abim.

"Yeşil." Göktuğ

"Lacivert." Deniz abim.

"Doğru cevaba gelirsek eğer, Lacivertti." dediğinde Utku abim biliyordum dermişçesine olduğu yerde rahat bir oturum konumuna geçti.

Aras abimin de keyifle dudağının bir tarafı kıvrılmıştı.

Deniz abim sadece tebessüm etmişti.

"Ya abi Pembe ne alaka?" diyerek Bulut abimi hedef aldığımda verdiği cevap beni gülme krizine sokacak derecedeydi.

"Sen bir kız çocuğusun. Pembeyi sevmeyeceksin de neyi seveceksin. Saçmalık." diyerek kollarını göğsünde bağladı. Yemin ederim, çocuk.

"Tamam diğer soruya geçiyorum."

"Geçelim fıstığım." diyen Deniz abim ile keyifle diğer soruma geçtim.

"En sevdiğim çizgi film?"

Sadece tek bir abimden bir cevap geldi ve oda zaten doğru biliyordu. Kimse bunun için mantık yürütemezdi.

"Uzun kuyruk." Utku abim.

Kimseden ses çıkmayınca usulca abime döndüm. Gülümsedim.

Ona içtenlikle bana karşılık verdi. Abimi geri kazanacaktım. Eskisi gibi olacaktık.

"Diğer soruma geçiyorum."

"Geçelim." diyen Göktuğ ile gülesim geldi.

"En sevdiğim yemek?"

"Biberonda şekerli süt." bir an da aldığım cevap ile gözlerim irice açıldı ve bu cevabı gururla veren Bulut abime döndüm. "Şaka yapıyorum de." dediğimde kafasını olumsuzca salladı.

"Sen minnacık kıza şekerli süt mü veriyordun oğlum?" Annem dehşete kapılmış gibi oğluna bakarken benim gülesim geldi. Süte şeker katmak mı? Kral hareket.

"Normal süt verdiğimiz de içmiyordu. Ben de az bir şey ekliyordum. Ne olmuş yani. Mis gibi de içiyordu." Bulut abim anneme karşı o kadar haklı bir durum savunuyormuş gibi anlatırken annem acı biber yemiş gibi kızarmıştı.

Bulut abim için bugün sadece terlik ile kapanacak gibi durmuyordu.

Beni severken canıma kastı varmış haberim yok.

Vay anam babam, vay.

"Ben de diyorum bu kız neden hep ateşleniyor. Abisi diğer tarafa göndermeye çalışıyormuş. Ben de diyorum bir an da bu kız sütü nasıl dibine getiriyor. Ağzına yarayışlı şeyi bulmuş." Annem abime laf ederken potaya beni de arada götürdüğünde inanamazcasına anneme baktım.

"Ben daha bebektim ama." diye savunmaya geçmiştim ki annemin tek bakışı ile ağzımı mühürledim.

"Mideye gelince bebeğim denmiyor." Annem hatun çok haklı ya.

"Eskiden olmuş bitmiş bir şey. Sorunun gerçek cevabını bilecek biri var mı bakalım?"

"Toprak abim haklı hadi." dediğimde hepsi sırayla aklındakileri söyledi. Bulut abim hariç.

"Zeytin yağlı yaprak sarması." Göktuğ demişti. Gülmemek için alt dudağımı dişledim.

"Tarhana çorbası." Deniz abim söylemişti.

"Kuru fasulye." diyen Toprak abim oldu.

"Analı kızlı çorbası seviyor Dilrüba." kendinden net şekilde emin olan abim ise Aras abim olmuştu.

"Analı kızlı seviyor evet, Çünkü küçükken babamla baş başa verip yedikleri tek çorbaydı." Utku abim söyledi.

Onlara gülümseyerek baktım.

"Diğer soruma geçiyorum."

Hepsinden onay aldığımda soracağım soruya emin oldum.

" En sevdiğim abim kim?" Bu soruyu beklemiyor olacaklar ki bir an kalakaldılar ama sonra Göktuğ, Aras ve Utku abim hariç Bulut abim, Deniz abim ve Toprak abim bir cevap verdi ve ben kafamı olumluca salladım.

"Utku'yu seviyorsun Cimcime." diyen Bulut abim oldu.

"Tabii ki de Utku. Senin çocukluğun onunla geçti yavrum." diyen Deniz abim oldu.

"Ne kadar psikopatlık bende de olsa sana hem abi hem de baba olan tek kardeşimiz Utku abim oldu." diyen de Toprak abim oldu.

Utku abim benim vazgeçilmezimdi ama şuan için benden vazgeçen o oluyordu. Küçük Dilrüba için beni görmezden geliyordu. Biliyordu ki o kız çocuğu büyümüştü ama hala içinde küçük kızı yaşatıyordu. Onun için, abisi için.

Utku abimin gözleri dolduğunda gözlerimiz birbiriyle buluştu. Benimde duygusallık tavan olduğunda gülümsemeye çalıştım.

"Ben miyim, gerçekten?" sesi sonda çatladığında kafamı olumluca salladım. Bu soruyu sorarken bu raddeye geleceğimizi hiç düşünmemiştim.

Utku abim oturduğu yerden kalktı. Yanıma doğru adımladı. Kollarını canımı yakmayacak şekilde etrafıma doladı. Sıkı sıkı sardı. Çenesi başıma hafif baskı yapıyordu. Abi kokusu her yanımı sarmıştı.

Abimdi o benim. Biriciğimdi.

O gün kafe de gördüğüm an bir şey hissetmiştim. Hissettiğim buydu işte; Kardeşlik.

"Duygusallığı bitirdiysek oyunu da bitirdik. Çaylar olmuş. Haydi bakam." Deniz abimde dolan gözlerini bizden çekti ve anneme bile izin vermeden mutfağa hızlı adımlarla kaçtı. Arkasından da mavi gözlülerden olan Bulut abim okyanuslarını taşmaktan koruyarak mutfağa ilerledi.

Biz ailecek duygusaldık. Kimse de odunluk yoktu.

"Şu duygusal an da bir ben mi ağlayamıyorum yani?" diyen Toprak abim ile gülümsedim. Utku abim benden ayrıldı. Anlımdan öptü. Yanağımı şefkatle okşadı. "Sana zarar gelmesine izin vermeyeceğimi bu saatten sonra bil Dilrüba'm. Bil ki rahat uyu güzelim benim." Uzayıp anlımdan öptü.

"Beraber huzurla uyuyacağız abicim. Yatağını biraz daha büyütsen iyi olur." Utku abimin ani bir şekilde gözlerinin içi parıldadığında gülüşüm genişledi. Sen yeter ki mutlu ol.

"Hemen abicim." dediğinde yanımıza gelen çaylarla benden geri çekildi yanımda sulu göz bir şekilde bizi izleyen annemi gördüm. Ben bu kadını unuttum ya.

"Annem sen neden şimdi böyle yapıyorsun? Biz çok mutluyuz." Diyerek uzanıp kocaman sarıldım. Deniz ve Bulut abim çayları servis etmeye başladı.

"Yeniden böyle mutlu olduğunuz için hüzünlendim güzel kızım. O kadar hayal gibi geliyor ki bana hala senin varlığın."

Ellerimi yanaklarına koydum. "Hayal olamayacak kadar gerçeğim pamuğum. Kızın sana geri geldi."

"Anne kız arasında ki duygulu konuşmanız bittiyse eğer bana döner misiniz?"

Bulut abim bütün dikkatleri yeniden üstüne çektiğinde eline aldığı çay bardağını kafasına dikti. Sıcak demeden içti hepsini ve sonra bana göz kırptı. Deli bu adam ya.

"Neydi yani bu?" Diyen Toprak abim de aynısını yaptığında herkesten gelen mırıltılar ile keyifle izledim ikisini de.

kedi köpek gibilerdi.

"Çaylar adam gibi içilsin. Su gibi değil." Annem kesin uyarısını yaptığında koltuğuma yaslandım. Masanın üstünde benim için doldurulan çay bardağını elime aldım. Dudaklarıma yasladım.

Dudaklarıma yasladığım çay bardağı ile gözlerimin önünden film şeridi gibi geçen olaylar ile çay bardağı üstüme boca oldu. Hissettiğim hafif sızı ile yerimde hareketlendiğim de annem üstümde ki örtüyü çekti. Tişörtüme fazla değmemişti ama göğsüm fena yanmıştı.

Hissettiğim yanık acısından daha fazlası bedenimi sardığında abilerimin oturdukları yerden telaşla kalkmasını bile takip edemedim.

Utku abim beni tutup kucağına aldığında dolan gözlerimin farkına varmadım. Göz yaşım yanağımdan aşağıya doğru süzüldü.

"Ağlama yavrum. Şimdi krem süreriz geçer." Abim beni merdivenlerden çıkarmaya başladı. "Anne soğuk suyu hazır ette bir yanık yere uygulayalım sonra da krem vereceğim onu sürün." dediğinde banyonun içine girdik.

"Tamam oğlum."

Utku abim, beni küvetin içine yavaşça bıraktı. Oturma yerine oturduğumda uzanıp saçlarımın üstünden öptü. "Ben kapının önündeyim."

"Sağ ol abi."

Utku abim banyodan çıktığında annem ile beraber baş başa kaldık.

Hızlı bir duş serüveninden sonra abimin getirdiği kremi yanık bölgeye uyguladık. Oraya temas etmeyecek şekilde olan croplarımdan birini giydim. Hem yaram hem de yanık olan rahat bir nefes almış oldu.

İki yerden yaralı ceylan oldum.

"İyi misin kızım?"

"İyiyim anneciğim, sağ ol." dediğinde yanaklarımdan öptü.

"Sen benim canımsın. Sana yeniden bir şey olması bile aklımın ucundan geçtiğinde ölüyor gibi hissediyorum."

"Annem, seni çok seviyorum."

"Gül yüzlüm, güzel kızım ben de seni çok seviyorum, Canım."

Banyodan çıktığımızda merdivenlere doğru yöneldik benim minik adımlarımla merdivenin başına anca geldik.

Annem koluma girdiğinde merdivenleri tek tek inmeye başladım. Her bir merdiveni atladığımda abi takımını daha net gördüm. İlk defa sakin sakin oturuyorlardı. Kesin akılları bendeydi.

"Abilerim?" diye bağırdığımda daha merdivenin yarısını bile bitirmemiştim.

Bu kaplumbağa adımlarımı fark eden Toprak abim oturduğu yerden kalkıp bana doğu geldi. Merdiven basamaklarını hızlıca çıkıp yanıma geldi.

Beni annemin kollarından çekip aldı. Kucağına yerleştim. Birinden iniyorum birine yapışıyorum. Hayat ne güzelmiş.

Toprak abim beni kucağına aldığı gibi burnumun ucundan öptüğünde şımardım. Toprak abim bu halime gülümsedi. Bir defa daha öptü. Yine şımardım.

"Gözlerim kanıyor." diyen Bulut abim ile Toprak abim kısık sesle bir sabır çektiğinde dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırdı.

"Neden ki ne?" Benim sorum ile Bulut abim yine gülmeme sebep olacak o cümleyi kurdu.

Ellerini bize doğru uzattı. Biz de o sırada merdivenlerden inmiş koltuğun yanına gelmiştik.

"Görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok." dediğinde kıpkırmızı olacak raddeye gelecek kadar güldüm. Gülmekle kalmadım bildiğimiz gülme krizine girdim. Bunun esas reklamına da çok gülmüştüm ama bu daha iyiydi.

"Ay abi bir güldürme şu kızı. Dikişleri patlayacak. Dikiş yerine yara yerine seni yapıştıracağım yakında!" Toprak abim sitemle Bulut abime laf ettiğinde gülmemi hafifletmeye çalıştım.

Alem adamlar ya.

"Kız sende bir sakin ol." Deniz abimin yanına oturtturmuştu Toprak abim.

"Ama abi gülmemi anca bu kadar azalttım." dediğimde bile hala gülüyordum.

"Kızı kaybettik." Utku abim oldukça sakin bir şekilde bu cümleyi kurmuştu ki elimi ok yapıp ona doğru kaldırdım ve bu yaptığım hareket daha fazla gülmeme sebep oldu.

Ay ben susamıyorum.

"Kızımı krize mi soktunuz?" Annem yine endişeyle yanıma eğildiğinde anneme baktım. Yüzlerine baktığımda bile gülesim geliyordu.

"Sanırım A desem bile gülecek?" Bulut abim bir espri daha yaptığında gülmem ağlama krizine döndü.

"Al işte şimdi de ağlıyor. Ya sabır." Toprak abim bana döndüğünde Deniz abim de sırtımı sıvazlamaya başladı ama ben çoktan hem gülmeye hem de ağlamaya başlamıştım.

"İşte ikizler burcunun vücut bulmuş hali." diyen Aras abim ile kafamı sulu gözlerim ile onaylarcasına salladım.

Dışarıdan bakılınca ne haldeydim acaba.

"Allah'ım bir de onaylıyor." Göktuğ keyif almış bir halde bana bakmaya başladığında bu tipimi gördüğü için kendimden soğudum.

"Şu kızı sakinleştirin. Sonu iyiye gitmiyor." Utku abim sert sesiyle uyardığında aniden sustum.

Herkes şok içinde bana bakmaya başladığında ağlayıp gülmem bu kadar fazla şok etmemişti.

Utku abim bir şey diyorsa yapılması lazım.

Ağam ne diyorsa, o.

"Sustu." Bulut inanamıyormuş gibi konuştuğunda boğazımı rahatlatmaya çalıştım.

"Evet, nerede kalmıştık?" dediğimde odada bir gülme seli başladı. Ben hariç herkes gülmeye başladığın da bende tebessüm ederek onları izlemeye başladım.

Ailemi bir arada görmekten keyif alıyordum.

keyiflerimiz yerindeyken çalan kapı ile Bulut abim ayaklandı. " Ben bakarım." dedi ve salonun sonunda bulunan büyük kapıya yürüdü. Susmak bilmeyen kapıyı araladı.

Kapı sonuna kadar aralandığında içeriye doğru büyük bir adım atan yaşlı adamı ve onun arkasından eve giren dört adamı gördüm.

"Bunlar kim?" diye soracaktım ki dört adamdan birinin kim olduğunu çok net iyi biliyordum.

Eyüp'tü. Beni kaçırmaya ortaklık edip hayatımı hala mahveden o adam.

"Dede!" diye ayağa kalkan Deniz ve Utku abim ile yutkunma gereği duydum.

Karşımda bana tiksindiğini belli edercesine bakan bir adam duruyordu ve bu adam benim ölmemi isteyen dedemden başkası değildi.

"Selamın Aleykum Güngör ailesi fertleri. Duydum ki ölen torunumu bulmuşsunuz. Gelip de bir göreyim dedim." Yalandı en başından tabii ki de biliyordu.

Bildiğimizi de biliyordu. Çünkü o buydu. Güngörlerin en büyüğü, her şeyi yalanla, dolanla elinde tutan adamdı.

En çokta beni, Güngörlerin en küçüğünü yok etmek isteyen bir katildi.

-

 

On üçüncü bölüm huzurlarınızla sunar.

 

Bölüm hakkında genel düşünceleriniz nelerdir?

 

Yorum yaptınız?

 

Oy verdiniz?

 

Beni takipte aldınız?

 

yarenbayan_

 

Yerim sizi ballarumm <3

-

 

Dilrüba?

 

Deniz?

Utku?

 

Bulut?

 

Toprak?

 

Dicle?

Akif? 

 

İshak?

Dede?

 

Göktuğ Mert?

 

Annemiz?

 

​​​​​-

 

Gelecek bölümde görüşürüz canikomlar <3

Loading...
0%