5. Bölüm

4. BÖLÜM: GEÇMİŞE VEDA

Yaren
yarenfetin16

Hissetmek bu dünyadaki en acı duyguydu. Her şeyi hissederdik. Acıyı, mutluluğu ve en çok da yalnızlığı...

Yalnızlık kimilerine güzel gelir, kimilerine kötü. Ama ilk defa yalnızlığı tadan birine her zaman acı gelir. Her şeyimiz olan insanları kaybederken mahvoluruz. Oysa zamanla yalnızlık bize daha güzel gelir ve yalnız olmak isteriz. Belki de bir daha kimseyi kaybetmemek için yalnızlığı seçeriz.

Yalnızlık bazen tercih edilen bir şey olsa da bazen ansızın gelir. Ne yapacağımızı bilemeyiz. Benim yalnızlığım annemi kaybedince başlamıştı. Şimdi Emre amca, Selin abla ve Emir vardı ama biliyordum bir gün onlardan da ayrılacaktım. O gün gelecek ve ben yalnız kalacaktım.

Şimdi Emre amcanın odasında oturmuş bekliyordum. Neyi mi? Anneme her şeyi anlatmayı...Benim tek annem olmuştu hayatımda. Ondan başka kimseyi tanımıyordum. Annemsiz dışarı çıkamazdım. Balkonda otururdum ve dışarıda bebekleriyle, toplarıyla oynayan çocukları izlerdim. Annem dışarı çıkmama izin vermezdi. "Anne dışarı çıkabilir miyim?" diye sorardım. Annemin dışarı çıkmama izin vermeyeceğini bile bile sorardım. Bazen biz çocuklar soruları döne döne sorarız cevabın değişmeyeceğini biliriz ama yine de sormaktan vazgeçmeyiz. Anneme her gün aynı soruyu sorardım ama cevabı asla değişmezdi dışarı çıkmama asla izin vermezdi.

Şimdi yavaş yavaş gerçekleri görüyordum. Aslında annem beni dışarı çıkarmak isterdi ama şimdi onun başına gelenlerin benimde başıma gelmesinden korkuyordu. Annem beni son nefesine kadar korumuştu. Annem benim kahramanımdı. Kahraman kelimesi ne kadar güzel bir kelimeydi. Kız çocuklarının hep babası kahramanıdır. Ama benim kahramanım annemdi.

Kapının açılmasıyla o tarafa döndüğümde bir tane polis abla elinde bir tabakla odaya girdi.

Beni görünce kocaman gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"Merhaba. Nasılsın?"

Başta konuşmakta tereddüt etsem de konuşmaya başladım.

"İyiyim. Siz nasılsınız?"

"Ben de iyiyim. Aylin ben senin adın ne?"

"Berfu benim adım."

"Çok memnun oldum Berfu. Bana Aylin abla diyebilirsin."

'Tamam' anlamında başımı salladığımda bana gülümsedi ve konuşmaya devam etti.

"Sana bisküvi ve kraker getirdim. Yemek ister misin?"

Ne diyeceğimi düşündüğüm sırada Aylin abla masanın üstüne tabağı koydu ve bana döndü.

"Ben buraya koyuyorum. Eğer canın isterse yersin. Olur mu?"

"Tamam Aylin abla. Teşekkür ederim."

Bana gülümsedi ve odadan çıktı. Kısa bir süre sonra Emre amcaya bakmak için ayağa kalktım ve kapının oraya gittim. Kapıyı yavaşça açtığımda odanın çaprazındaki masada Aylin abla ve diğer bir polis ablanın konuştuğunu duyunca istemsizce onları dinlemeye başladım.

"Nasıl daha iyi mi Berfu?"

"İyi gibi ama annesi öldü. Şu an yaşı küçük ama büyüyünce anlayacaktır."

"İyi ki yaşı küçük yoksa babasından intikam almak isterdi. En azından büyüyünce babasının yüzünden olduğunu unutur."

"Babası ortada yok. Biz bile bulamıyoruz o nasıl bulsun ki?"

"Kızının peşine illa ki düşecektir."

"Kızını düşünseydi bu yaşına kadar yanında olurdu. Baksana kız babasının yüzünü bile görmemiş."

Daha fazlasını dinlemedim ve kapıyı kapatıp yerime oturdum. Bu kadarını dinlemem bile beni yeterince parçalamıştı zaten.

İnsanlar hep konuşuyordu. Karşısındaki ne düşünür nasıl hisseder bilmeden konuşurlardı. Emir'in, Selin ablanın, Emre amcanın ve daha birçok kişinin yapamadığı şeyi bu iki ablanın konuşmasını duyarak kendim öğrenmiştim. "Annesi öldü." Daha 5 yaşımda ölüm ne onu bile bilmezken beni ölümle tanıştırmışlardı.

Şu yaşıma kadar hep bir yanım eksik büyümüştüm. O eksiklik babaydı. Babamı hiç görmemiştim. Her zaman babamı görmenin hayali ile yaşamıştım. Babam gelsin her çocuk gibi bana masallar anlatsın, bana oyuncaklar alsın, beni sırtında taşısın, doğum günlerimde pastamı üflerken benimle olsun, beni parka götürsün...

Daha bir sürü hayalim vardı babamla ilgili. Ama o hayallerim bugün son bulmuştu.

Şu an aklımda tek bir soru vardı "İntikam neydi?"

Bu soru kafamda dönerken kapının açılmasıyla kapının olduğu yöne döndüm. Emre amca odaya girince bana gülümsedi ve karşımdaki koltuğa doğru yürümeye başladı. Koltuğa oturunca bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Berfucum burada işimiz bitti. Şimdi alışveriş merkezine gideceğiz."

"Annnemi görmeye gitmeyecek miyiz Emre amca?"

"Gideceğiz kızım ama ondan önce sana kıyafet alalım olur mu?"

"Ben ödeyemem ki... Hem evde kıyafetlerim var onları alırım."

"Sen ödemeyeceksin kızım. Biz sana Selin ablanla hediye alacağız. Evdeki kıyafetlerin polis amcalar evi ararken kirlenmiş olabilir. O yüzden yeni alalım olur mu?"

Biraz düşündükten sonra konuşmaya başladım.

"Olur Emre amca. Çok teşekkür ederim. Selin ablaya sana ve Emir'e..."

"Teşekkür edecek birşey yok kızım. Hadi o zaman gidelim."

Emre amca ayağa kalkarken kafamdaki soru bir anda ağzımdan çıktı.

"Emre amca intikam ne demek?"

Emre amca bana döndü ve hemen sonra tekrar sandalyeye oturdu. Biraz düşündükten sonra konuşmaya başladı.

"Sen nereden duydun bunu kızım?"

"Kapıda polis ablalar konuşurken duydum. Biliyorum kapı dinlemek kötü bir şey ama benim hakkımda konuştukları için istemeden dinledim. Özür dilerim Emre amca. Kızdın mı?"

"Yok kızım kızmadım. Niye kızayım?"

Emre amca düşünmeye devam ederken konuşmaya devam ettim.

"Ne demek Emre amca?"

"İntikam çok kötü bir kelime Berfucum. Şöyle anlatayım biri sana vuruyor, sende ona vurarak ondan intikam alıyorsun. Yani onun sana yaptığı ve yaşattığı şeyi senin de ona yaşatman intikam oluyor ama dediğim gibi çok kötü bir kelime."

"Anladım Emre amca"

Başka bir şey diyemedim ve önüme döndüm. Emre amca kısa bir süre sonra tekrar ayağa kalkınca bende onunla birlikte ayağa kalktım ve odadan çıkıp arabanın olduğu yöne doğru ilerlemeye başladık.

Arabanın önüne gelince Emre amca beni arka koltuğa otutturup kemerimi bağladı. Kapıyı kapattıktan sonra şoför koltuğuna geçti ve kısa bir süre sonra arabayı hareket ettirdi.

10-15 dakikalık bir yolculuktan sonra kocaman bir binanın önünde durduk. Ben etrafı incelerken Emre amca yanıma geldi ve kapıyı açıp beni indirdi. Kısa bir süre sonra binaya girdiğimizde ben etrafa bakıyordum. İçerisi kocamandı. Bir sürü ışıklar vardı. İnsanlar tek başına yada yanındaki kişilerle dükkanları geziyorlardı.

Ben içeriyi incelerken Emre amca da peşimden geliyordu. Beraber merdivenlerden 1 kat çıkıp bir mağazaya doğru yürümeye başladık.

Mağazaya girdiğimizde etrafı incelemeye başladım. Bir sürü elbise, pantolon, kazak ve daha sayamayacağım bir sürü şey vardı.

Emre amca çocuk kıyafetlerinin olduğu yere ilerleyince bende onunla birlikte ilerlemeye başladım. Kız çocuk bölümüne geldiğimizde her yer pembe, mor ve daha bilmediğim bir sürü renk kıyafet vardı. Emre amcanın sesiyle ona döndüm.

"Berfucum istediğin herşeyi alabilirsin. Beğendiğin kıyafetleri göster bana bende bedenini bulayım olur mu?"

"Tamam" anlamında başımı salladım ve etrafı incelemeye başladım. Birkaç parça kıyafet seçtikten sonra Emre amcaya döndüm ve konuşmaya başladım.

"Bu kadar yeterli Emre amca."

"Olur mu öyle kızım. Biraz daha al. Bu kadar yeter mi?"

"Ama Emre amca..."

"Hadi itiraz istemiyorum."

Etrafı incelemeye devam ettim. En beğendiklerimi Emre amcaya gösterirken o da bedenlerini alıyordu.

Baya bir kıyafet aldıktan sonra ayakkabı reyonuna gittik ve orada da ayağıma uygun birkaç spor ayakkabı ve bot aldıktan sonra kasaya gittik. Emre amca kıyafetlerin ve ayakkabıların parasını ödedikten sonra mağazadan çıktık. Biraz ilerideki bir oyuncakçı dükkanına girdik.

"Burada ne yapacağız Emre amca?"

"Emir birbirinize hediye almanızı istedi kızım. Emir sana bir tane hediye alacak sende ona alacaksın sonra birbirinize vereceksiniz. Emir sana araba almamı istedi arabaları sevmezsen istediğin başka oyuncakları da alabiliriz."

"Yok. Bende arabaları çok severim."

"Tamam kızım. O zaman oyuncak arabaların olduğu yere gidelim."

Emre amcayla oyuncak arabaların olduğu yere geldik. Bir sürü renk renk oyuncak araba vardı. Ama benim gözüm ilk mavi arabalara takılmıştı.

"Emir sana almak istediği hediyeyi bana anlattı ben onu alacağım kızım. Sende Emir'e seç Tamam mı?"

"Tamam Emre amca"

Mavi arabaların olduğu yere doğru ilerledim. Mavi arabaların en güzelini ve Emir'in beğenebileceği bir arabayı aldım. Emre amca da Emir'in istediği arabayı almış olacak ki bana doğru geliyordu.

"Aldın mı Berfucum?"

"Evet Emre amca ama Emir beğenir mi bilmiyorum."

Arabayı gösterdiğimde Emre amca eline aldı ve bana dönüp konuşmaya başladı.

"Çok beğenir kızım. İkinizin hediyesi de çok güzel oldu. Hadi o zaman kasaya gidelim."

"Tamam Emre amca"

"Başka birşey ister misin kızım? İstediğin herşeyi alabilirsin."

"Yok Emre amca. Çok teşekkür ederim."

Kasaya geldiğimizde kasa benim boyumun iki katı olduğu için Emir'in hediyesini göremiyordum. Sadece kasadaki ablanın ve Emre amcanın sesini duyabiliyordum.

"Mağazamız yeni açıldığı için küçük bir hediyemiz var size. Onları da koyuyorum."

"Çok teşekkür ederiz. Bu ikisini ayrı ayrı hediye paketi yapalım."

Emre amca kadına nasıl paketlemesi gerektiğini tarif ettikten kısa bir süre sonra 2 tane küçük poşetle bana döndü.

"Hadi bakalım Berfucum. Şimdi evine gidelim."

"Tamam Emre amca"

Evime gidecektim. Güzel anılarımın hepsinin olduğu, doğduğum, ilk adımımı attığım, ilk kelimelerimi söylediğim eve...

Binadan çıktığımızda arabaya doğru yürüdük. Arabanın önüne gelince Emre amca poşetleri arabanın arkasına koydu ve hemen sonra beni arabaya bindirdi. Kendi koltuğuna geçtikten sonra arabayı çalıştırdı.

Yolda giderken dışarıyı izliyordum. Bir sürü arabalar, ağaçlar vardı ve her yer kar yağdığı için bembeyazdı.

Sokaklara girdiğimizde gözüme takılan ilk şey sokakta anne babasıyla ve arkadaşlarıyla kar topu oynayan çocuklar oldu.

Bazı insanların hergün yaptığı olaylar, yaşadıkları hayatlar bazı kişilerin hayali olabiliyordu. Bende şuan ailemle birlikte oyun oynamak isterdim. Ama oyundan korkan bir çocuktan ileri gidememiştim.

Araba durduğunda dışarı baktım ve evime geldiğimi gördüm. İçimi büyük bir korku kaplamıştı. Evimden korkmuştum.

Burası dışarıdan bakınca çok güzel bir ev gibi görünebilirdi. Birkaç gün önce de öyleydi zaten. Çok güzel bir evdi. Ama bir eve kan girerse o ev bazı kişilere güzel görünse de o evde yaşayanlara cehennem olur.

Emre amcanın sesiyle ona döndüm.

"Berfucum girelim mi?"

Başta tereddüt etsemde Emre amcaya döndüm ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

"Olur Emre amca"

Emre amca arabadan indi ve kapıyı açtı. Beni arabadan indirdikten sonra kapıyı kapattı ve elimi tuttu. Beraber binaya doğru yürümeye başladığımızda bütün güzel anılarım gözümün önüne gelmişti. Ama hemen sonra dün yaşadığım görüntüler gözümün önüne gelince gözümü sıkıca kapattım ve o anları düşünmemeye çalıştım.

Bazen güzel anıları unutursun. Bazı güzel anıların aklından gider. Ama kötü anılar asla gitmez. Her dakikası, her saniyesi aklımda kalır.

Evin önüne geldiğimizde kapı açıktı ve beyaz giysili adamlar hala içerideydi. Emre amca cebinden birşey çıkarıp gösterince beyaz giysili adamlar konuşmaya başladı.

"Hoş geldiniz komiserim"

"Hoşbulduk gençler. Nasıl gidiyor?"

"Bitmek üzere komiserim. Salon kaldı sadece."

"Tamam siz devam edin. Biz birkaç birşey alacağız."

"Tamam komiserim"

İçeri girdiğimizde içimi çok garip bir duygu kapladı. Evin eski sıcaklığı yerine ev buz gibi ve korkutucu bir hal almıştı. Güzel anılarımın sıcaklığının yerini kocaman bir soğukluk almıştı.

Salona girdiğimde yerdeki kanın hala durduğunu gördüm. Kanı görünce silahın patladığı an geldi aklıma. O gürültü, o ses tekrar tekrar geçti kulağımdan. Emre amcanın bana dokunmasıyla yerimde sıçradım.

"Kızım iyi misin? Kötü olduysan çıkabiliriz."

"Yok Emre amca. İyiyim."

"Tamam kızım. Bu taraftan gidelim."

Emre amca beni odama getirdiğinde etrafa baktım. Her yer dağılmış hiçbirşeyim yerinde kalmamıştı. Boya kalemlerim, boyama kitaplarım, yatağım kıyafetlerim herşey dağılmıştı. Gözüme takılan şeyle koşarak onun yanına gittim. Ayıcığım yerdeydi. Yerden aldım ve sıkıca sarıldım ayıcığıma. İlk ve tek oyuncağımdı. Bebeklikten beri tek uyku arkadaşım bu ayıcıktı.

Kısa bir süre sonra Emre amcanın sesiyle ona döndüm.

"Berfucum eşyalarını toplayalım mı?"

"Olur Emre amca. Neye toplayacağım?"

"Burada küçük bir valiz var buna toplayalım."

"Tamam Emre amca"

Emre amca valizi bana verdiğinde bende birkaç parça kıyafetimi ve ayıcığımı koydum. Hemen sonra masanın üzerindeki annemle fotoğraflarımı koydum ve Emre amcaya döndüm.

"Benim salondan annemle fotoğraflarımızın olduğu albümü almam gerekiyor Emre amca."

"Tamam kızım. Burada işin bittiyse salona gidelim. Oradan da çıkarız. Olur mu?"

"Olur Emre amca"

Odadan çıkarken son kez arkama döndüm ve odama baktım. Fotoğraf albümündeki annemin gösterdiği fotoğraflar geldi. Herşeyim neredeyse bu odada olmuştu. İlk burada yürümüştüm, ilk kelimelerimi burada söylemiştim mesela, ilk boyamamı burada yapmıştım, ilk masalımı burada dinlemiştim...

İlklerim hep bu odadaydı. Şimdi geçmişe veda ediyordum. Bu bir son değildi. Çünkü Selin ablanın dediğine göre insanların sadece bedenleri toprağa girer ruhları hep bizimle yaşardı. Yani annemle konuşabileceğim, dertleşebileceğim bir yer olacak. Belki annem rüyalarıma da girerdi. Orada bana masallar anlatırdı. "Bazen bazı sonlar yeni bir şeylerin başlangıcı olabilirdi." Bu cümleyi bana annem söylemişti. Yeni bir başlangıcım olur muydu bilmiyorum ama bu zamana kadar babamın gelmeyişi ve onu hiç göremem nedeniyle büyüyen eksik yanım şimdi başka bir eksiklikle büyümüştü. O eksiklikte anne olacaktı...

Bazen düşünüyordum Emre amca ve Selin ablayla daha önce karşılaşsaydım. O zaman annemde benim yanımda olur muydu? Birkaç ay önce karşılaşsaydık Emre amca ve Selin abla bizi kurtarsaydı o zaman annemde şuan yanımızda olurdu.

Ama şimdi anlıyorum herşeyin gerçekleşmesinin bir anı vardı ve o an gelmeden bazı şeyler olmuyordu.

Son kez odaya baktığımda içimde bir ateş yanmıştı. İntikam ateşi... Bizi bir ateşin içine atan babama karşı intikam ateşi olmuştu. Benden çocukluğumu ve annemi çalan babamdan intikamımı alacaktım. Bu ateş bütün vücudumu sararken kapıyı çektim ve odadan çıktım. O an bilmiyordum ama soyadımdaki ateş yavaş yavaş beni içine çekiyordu.

Şimdi annemin yanına gidecektim ve ona bütün herşeyi anlatacaktım. Tek istediğim buydu.

Salona gelğimizde Emre amca beyaz giysili abilerden izin aldı. Benim salona girmeme izin verdiler.

Emre amca abilerle konuşurken ben yerdeki kana bakıyordum. Bütün vücudum buz gibi olmuştu. Beni sıcak bir evden ayırmışlardı, beni anılarımdan ayırmışlardı, beni annemden ayırmışlardı ve soyadımdaki ateşin içine atmışlardı. Benim soğuğu, kar tanelerini, kışı sevdiğimi bile bile beni ateşin içine atmışlardı ve benim ruhum yavaş yavaş yanmaya başlamıştı. Ruhumu söndürecek tek kişinin Emir olduğunu biliyordum. Çünkü bir insanı ateşin içinden tek bir kişi kurtarabilirdi. Güvendiği kişi. Ama ben ateşin içinde yanmaya mahkumdum. Çünkü biliyordum artık Emir de kurtaramazdı. Emirle vedamızda yaklaşıyordu çünkü.

"Kızım iyi misin?"

Emre amcanın sesiyle ona döndüm ve konuşmaya başladım.

"İyiyim Emre amca"

"Abiler izin verdi. Alabilirsin istediğin eşyaları."

"Tamam Emre amca"

Çekmeceli dolapların olduğu yere doğru ilerledim ve çekmeceyi açıp albümü çıkardım. Albümü açtığım sırada yere bir kağıdın düşmesiyle eğilip kağıdı aldım. Kağıda baktığımda kağıtta yazılar vardı. Ama okumayı bilmediğim için hiçbirşey anlamamıştım. Hemen Emre amcanın yanına gittim ve kağıdı ona uzattım.

"Emre amca bu kağıt albümün içinden düştü. Bana okuyabilir misin?"

"Ver bakalım Berfucum"

Emre amca kağıdı aldı ve bir süre baktıktan sonra bana döndü.

"Annen sana mektup yazmış galiba Berfucum."

"Ne yazmış Emre amca?"

"Bilmiyorum kızım."

Arkadaki abilerin sesiyle onlara döndüm.

"Komiserim birşey mi buldunuz?"

"Mektup var burada. Kızına yazmış."

"Alabilir miyiz komiserim? Delil olarak bireyler çıkabilir."

Emre amca bir süre düşündükten sonra bana baktı ve tekrar abilere dönüp konuşmaya başladı.

"Kızına yazmış. İlk kızı okusun. Eğer birşey çıkarsa ben karakola fotoğraflarını çeker atarım. Şimdilik kızında kalsın."

"Tamam komiserim. Siz nasıl isterseniz."

Emre amca bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Berfucum bunu akşam okuyalım olur mu? Abilerin burada işi var onlara engel olmayalım."

"Olur Emre amca "

"Al bakalım sen albümü ve mektubu çantana koy."

Albümü ve mektubu Emre amcayla birlikte çantama koyduk. Emre amca çantayı aldı ve kapıyı doğru yürümeye başladı. Bende onun peşinden gidiyordum. Kapının oraya geldiğimizde son kez arkamı döndüm ve eve baktıktan sonra önüme döndüm. Emre amcayla apartmanın çıkışına doğru yürümeye başladık.

Arabanın oraya geldiğimizde Emre amca bagaja çantayı koydu ve beni koltuğa otturduktan kısa bir süre sonra kendiside şoför koltuğuna oturduktan sonra bana döndü.

"Berfucum şimdi annenin yanına gidiyoruz. Kendini iyi hissediyorsun demi? Eğer hissetmiyorsan yarın da gidebiliriz."

"Yok Emre amca iyiyim gidebiliriz. Hem ben annemi çok özledim. Onunla konuşmak istiyorum."

"Tamam kızım. Hadi o zaman gidelim."

Emre amca önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. Ben de başımı camdan dışarıya uzattım ve son kez dışarıya baktım. Doğduğum ve büyüdüğüm eve son kez baktım.

Karlı bir günde doğmuşum. Kardan yollar kapanmış. Annemin sancısı geldiğinde ambulansı çağırmış ama yollar kapalı olduğu için ambulans gelememiş. Annemin karşı komşusu Şükran teyze annemin sesini duymuş ve gelmiş. Şükran teyze benim doğmama yardım etmişti. Ben doğduğum gün karlı bir gün olduğu için ve anlamı 'eşsiz ve benzersiz' anlamına geldiği için annem adımı Berfu koymuştu. Bir süre annem işlerde çalıştığı için beni belli bir yaşıma kadar Şükran teyzeye bırakmış. Bir kaç yıl sonra Şükran teyze ince bir hastalığa yakalanıp vefat etmişti. Annem başka kimseye güvenmediği için gündüzleri bana bakıp akşamları ise işe gidiyordu.

Dün ilk defa akşam işe gitmemiş evde kalmıştı. Dün akşam annemle uzun bir süre sonra beraber geçirdiğim bir akşamdı. Ama haberim olmadan onunla geçirdiğim son akşam da olmuştu.

Bu sokağa karlı bir günde gelmiştim ve karlı bir günde de veda ediyordum.

Uzun bir süre karlı yolları izledim. Ağaçlar karla kaplanmış, evlerin bacaları kardan gözükmüyordu.

Kısa bir yolculuktan sonra araba durunca dışarıya baktım. Bir çiçekçinin önünde durmuştuk. Emre amcanın sesiyle ona döndüm.

"Kızım annene çiçek alalım mı?"

"Annem çiçekleri göremez ki"

"Niye göremesin?"

Derin bir nefes aldım. Başta söyleyemesem de hemen sonra konuşmaya başladım.

"Benim annem öldü."

"Berfucum annenin sadece bedeni toprağın altına girdi. Ruhu hala senin yanında. Bir insanı herkes unutursa o insan ancak o zaman ölür. Ama sen onu unutmadığın sürece annen hep yaşayacak."

"Ama ben annemin yüzünü unuttum Emre amca. O zaman annem ölmüş olur mu?"

"Hayır kızım. Bir insanı unutmak demek onu tümüyle silmek demektir. Sen annenin yüzünü unutmuş olabilirsin ama annenle güzel anıların var. Onları hatırla. Olur mu?"

"Annemle güzel anılarımı unutmam ki ben."

"O zaman annen hep yaşar kızım. Şimdi söyle bakalım. Hangi çiçeklerden alalım."

"Annemin hangi çiçeği sevdiğini bilmiyorum ama ben en çok papatya seviyorum."

"Sen hangi çiçeği seviyorsan annen de onu seviyordur bence."

"Tamam o zaman papatya alalım Emre amca"

Emre amca arabadan indi ve çiçekçi ablaya birşeyler söyledikten sonra abla beyaz papatyaları Emre amcaya verdi. Emre amca da cebinden para çıkarıp kadına uzattı ve arabaya doğru yürümeye başladı. Arabaya binince çiçekleri benim yanıma koydu ve konuşmaya başladı.

"Hadi o zaman annene gidelim."

Bu cümleden sonra ben kafamı tekrardan cama yasladım ve dışarıyı izlemeye başladım.

Uzun bir süre sonra araba durunca dışarıyı incelemeye başladım.

Bir ormana benziyordu ama bir sürü büyük taşlar ve toprak vardı.

Annem burada mıydı? Böyle bir yer düşünmemiştim. Hayatımda hiç mezarlıkları görmemiştim. Bu benim ilk mezarlıklarla tanışmamdı ama burası çok korkunç bir yerdi. Ama benim annem buradaydı. Benim kahramanım. Nasıl korkunç olabilirdi burası?

Emre amca kapıyı açtı ve benim inmeme yardım etti. Ben inince kapıyı kapattı ve elimi tuttu. Beraber ileri doğru yürüken içimdeki korku gitgide büyüyordu.

İlk gittiğinizde herkese korkunç gelirdi mezarlıklar. Ama zamanla korkunuz geçerdi. Çünkü orada sevdiğiniz kişilerin olduğunu zamanla benimsersiniz ve mezarlıklarda korkmamaya başlarsınız.

Aslında güvendiğimiz kişiler nerede olursa olsun zamanla onların olduğu yerler bizi korkutmaz.

Uzun bir süre taş, toprak ve ağaçlardan başka birşey göremedikten sonra bir yerde durduk. Emre amca bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Berfucum annen burada."

Emre amca toprağı gösterirken içimde kalan ufacık bir sıcaklık da buza dönüşmüştü. İçim artık buz gibiydi. İçimin sıcaklığı dışıma vurduğunda titremeye başladım.

Annem buradaydı. Önümde, toprağın içinde... Üşümez miydi burada? Hava çok soğuktu. Kar taneleri onu üşütmez miydi? İşte tam o anda kar tanesi olmaktan nefret ettim.

Başta annemin yanına gitmekte tereddüt etsemde bir süre sonra yere oturdum ve annemin toprağına dokundum. Toprağa dokununca anneme dokunuyormuş gibi hissettim.

Ben annemin toprağına dokunurken Emre amca papatyaları annemin toprağının üstüne koydu.

Bir süre sonra Emre amca konuşmaya başlayınca ona döndüm.

"Kızım istersen ben uzakta bekleyebilirim. Annenle konuşmak istediğin birşeyler vardır belki."

"Annem beni duyar mı ki?"

"Tabi kii duyar kızım. Annen seni her zaman duyar ve seni her zaman dinler."

"Ben anneme içimden geçen herşeyi anlatabilir miyim?"

"Tabiki de anlatabilirsin. Bak ben şurada ki ağacın altında seni bekliyorum. Sende annenle istediğini konuşabilirsin."

Emre amca köşede ki ağacı gösterdiği sırada bende 'Olur' anlamında başımı salladım. Emre amca ağaca doğru ilerlerken bende anneme döndüm. Başta konuşmakta tereddüt etsrmde hemen sonra derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

"Anne ben geldim. Kızın, Berfun geldi anne... Anne beni özledin mi?"

Bekledim. Cevap vermesini,kalkıp bana sarılmasını bekledim. Ama küçücük bir kız çocuğunun en büyük ve en imkansız hayali bu olabilirdi.

"Anne ben seni çok özledim. Hemde herşeyden çok... Bana Selin abla ve Emre amca çok iyi bakıyor. Oğulları da var. Adı Emir. Onunla çok iyi anlaştık biliyor musun? Oyunlar oynuyoruz, sohbet ediyoruz. Selin abla bize masal okuyor. Şu anda Emirle Selin abla bana kurabiye yapıyor. Emre amca bana çok güzel kıyafetler aldı. Selin ablayla beraber almışlar. Eve gidince ikisine de teşekkür edeceğim. İkiside bana çok iyi bakıyor. Keşke sende burada olsaydın anne. Hep beraber gezmelere giderdik. Selin abla polis olduğu için bize yaklaşamazlardı. Sana ve bana zarar veremezlerdi. Herşey çok güzel olurdu o zaman demi anne? Yine evimizde mutlu bir şekilde yaşardık. Sen olmayınca ben çok korkuyorum."

Gözlerimdem yaşlar süzülmeye başlamıştı. Nefes alışverişlerim hızlanmış, zor nefes almaya başlamıştım.

Hıçkırıklarımın arasından konuşmaya devam ettim.

"Anne bana ne olacak şimdi? Ben nereye gideceğim, kime gideceğim? Benim senden başka kimsem yoktu. Şimdi kime gideceğim? Çok korkuyorum anne. Korktuğumu kimseye söyleyemiyorum. Ama sen anlarsın, hissedersin. Sen benim kahramanımsın çünkü. Beni bir yere götürecekler biliyorum. Ben tek başıma nasıl ayakta duracağım anne?"

Bir süre bekledikten sonra konuşmaya devam ettim.

"Üşüdün mü anne? Hava çok soğuk. Burada üşürsün hadi gidelim. Eve gidip mumlarımızı yakıp onların ısısında ısınalım. Burası çok soğuk. Evden bile soğuk. Battaniyemize sarılalım. Sen mumlar yanarken battaniyenin altında bana masal anlat olur mu?"

"Anne cevap ver. Çok korkuyorum. Gel konuş benimle. Rüyalarıma gel yada orada sarıl bana."

Yavaş yavaş ağlamam hızlanıyordu, kar ise şiddetini artırıyordu. En sonunda dayanamadım ve kafamı toprağın üzerine koyup ağlamaya başladım. Kar taneleri gökyüzünden yavaş yavaş düşüp saçlarıma karışıyordu. Toprağın üzerine düşünce ise orada bembeyaz bir görüntü oluşturuyordu.

"Anne bana masal anlatır mısın?"

Yine ses gelmeyince ağlamam hızlanmıştı. Son cümlelerimi söylediğimi hissettim ve konuşmaya devam ettim.

"Anne sen korkma. Ben senin intikamını babamdan alacağım. Sana söz veriyorum."

İşte bu benim ağlarken söylediğim son sözlerdi. Gözlerimi yavaş yavaş kapattım ve annemin omzumda uyuyormuş gibi ona iyice sarıldım.

Emre amcanın arkamdan gelip beni kucağına alıp sarılmasıyla daha çok ağladım.

Anneme bir söz vermiştim. Babamdan annemin intikamını ve bana yaşattıklarının intikamını alacaktım.

Bugün içimde tek bir his vardı. İntikam... Eğer bir gün babam karşıma çıkarsa ondan annemin intikamını alacaktım. Ondan bugüne kadar çektiğim eksikliklerin, annemin ölümünden ve içimde kalan daha birçok şeyin intikamını alacaktım.

İnsan aslında iki kere doğar. Bir normal doğumdur. Hiçbir şey bilmeden hayatı öğrenmek için geliriz. İkincisi ise asıl doğumudur insanın. Bu doğum insan gerçekleri görünce başlar.

Gerçekler insanı üzer parçalar yakar ama en önemlisi başka biri olmasını sağlar.

Çok erken tanışmıştım gerçeklerle daha 5 yaşında bir çocuğun gerçeklerle tanışması çok acıydı. Ama asıl hayat şimdi başlıyordu ve ben bu hayatın ilk gününde kendime tek bir söz vermiştim. Büyüyünce babamı bulacak ve ondan annemin intikamını alacaktım. Ve belki de daha bir çok kişinin...

.

.

.

Herkese selam kar tanelerim. Her bölümün altında artık size kendimle ilgili birşey anlatmaya başlayacağım. Çünkü fark ettim ki tek kendim olduğum yer sizin yanınız. Kitapla ilgili güzel yorumlar yapıyorsunuz. Çoookk teşekkür ederim yorumlarınız için. Ne kadar mutlu olduğumu size anlatamam. Yorumlarınız o kadar motive ediyor ki anlatamam. Hatta size bana gelen yorumlarla ilgili bir hikayemi anlatayım. Ben Ölüler Arasında:Mafya'yı 2. Kere yazıyorum. İlk yazdığımda bundan 3 yıl önceydi ve benim içime sinmiyordu. Bu yüzden birgün bir karar aldım. Sileyim dedim. Tam sileceğim sırada son kez okumak istedim. Son kez okuyordum ve bir daha asla yazmamaya karar vermiştim. Tam sileceğim sırada bir yorum geldi. "Burada bitmez yazar yeni bölüm" diye oturdum hıçkıra hıçkıra ağladım saatlerce. Silmek istemediğim için ve ilk defa biri bana yazar dediği için ağladım. Hem mutluluktan hemde hüzünden ağladım. Biri beni okuyordu ve bu duygu dünyalara bedeldi. Sonra karar verdim. Sileceğim ama bir kere daha yazacağım. Baştan yazmaya başladım. Yazdığım sırada bir sürü olay yaşadım ve siz şimdi herşeye rağmen baştan yazdığım halini okuyorsunuz. Aslında şuan Ölüler Arasında: Mafya'yı okuyamıyor olacaktık ama bu yorum sayesinde tekrar yazdım ve şuan okuyorsunuz. Belki bu yorumu yazan kişi şuan okuyordur kitabı. Eğer okuyorsa ona ne kadar teşekkür etsem az kalır. İyi ki var ve iyi o yorumu yazdı. Hepiniz iyi ki varsınız. İyi ki beni okuyorsunuz ve beni anlıyorsunuz. Beni anladığınızı hissediyorum. Bir gün inşallah hepinizle tanışırız. Bunu anlatmamın sebebi bir şekilde bana iyi geldiğinizi anlatmak istememdi. Hep kendimi size anlatıyorum. Siz de bana anlatabilirsiniz. İster mesajdan ister buradan yani yorumların altına isterseniz instagram hesabımdan. Anlatmak isterseniz sizi her zaman dinlerim. Bunu asla unutmayın. Ben size kendimi artık burada bölümün altında anlatacağım. Belki bana tavsiyeler verirsiniz. Belki siz anlatırsınız ben size tavsiye veririm. Unutmayın ben her zaman sizin yanınızdayım.

Bugün size anlatacağım konu çok saçma bir konu ama anlatacağım. Ben aşık oldum. Çok garip hisseyorum. Ama korkuyorum. İnsan aşktan korkar mıydı? Ben deli gibi korkuyordum. Beni sever mi sevmez mi? Varlığımdan haberi var mı? Kafamda böyle bir sürü soru dönüyor. Bazen onunla ilgili hayal kuruyorum. Ve düşünüyorum acaba hayal kurarsam gerçekleşmez mi diye. Ve yine korkuyorum hayal kurmaktan korkuyorum. Ne yapacağım bilmiyorum. Bu kişinin kim olduğunu söylemeyeceğim neden anlattıyorum onu da bilmiyorum ama sanırım sadece bilin istedim. Çünkü siz benim kar tanelerimsiniz. Ve beni anlayabilecek tek kişinin siz olduğuna inanıyorum. Beyza Alkoç'un kitabında bir sözü vardı "Biliyorum siz de çok sevdiniz ve biliyorum sizi de çok sevmediler" Bu cümle tam size söylemek istediğim şey. Sizde bir çok kişiyi sevdiniz benim gibi ve biliyorum sizi de sevmediler. O yüzden beni anlayabileceğinizi biliyorum. Şuan belki birini seviyorsunuz ve benim gibi korkuyorsunuz. Bu yüzden buraya yazdım. Belki bana yardımcı olursunuz diye ama sadece beni okumanız bile bana kendimi iyi hissettiriyor. Yine söylüyorum iyi ki varsınız.

Çok konuştum biliyorum. Hemen son cümlelerimi söylüyorum. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Çok uzun bir bölümle geldim size. Bir sonraki bölüm 1 Kasım saat 20.00'da burada. O zamana kadar umutla kalın. İyi ki varsınız. Kocaman öpüyorum. Haftaya görüşmek üzere.

Bölüm : 25.10.2024 20:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...