9. Bölüm

8. BÖLÜM: AİLE SICAKLIĞI

Yaren
yarenfetin16

Hayat nasıl bir yerdi? Kazandığımız mı, yoksa yenildiğimiz bir yer miydi? Bu hayata gelerek neler kazanıyor, neler kaybediyorduk?

Hayatta birçok kelime vardı. Acı, mutluluk, heyecan, umut ve daha sayamayacağım birçok kelime...

Şu hayatta dibi gördüğümüz günlerde oluyordu, mutluluktan gökyüzünde yıldızların arasında gibi hissettiğimiz de. Birçok an yaşıyorduk. Hayatımız dibi görmek ve gökyüzünde hissetmek arasında geçiyordu. Bazen mutluluktan gökyüzüne uçuyorduk, bazen de acıdan dibe iniyorduk. Aslında bir kuş gibiydik. Kuşlar kadar özgür, kuşlar kadar tutsaktık.

Şimdi ben en dipteydim. Selin ablanın kucağında mektuba sarılarak dakikalardır ağlıyordum. Selin ablaya sarılarak biraz da olsa anne özlemini giderebiliyordum. Ama kimse annemin yerini tutmuyordu.

Uzun bir süre Selin ablanın kolları arasında kaldıktan sonra biraz da olsa sakinleştiğimi anladığımda yavaşça Selin abladan ayrıldım ve gözyaşlarımı sildim.

"İyi misin kızım?"

"Biraz daha iyiyim Selin abla."

"Dur ben sana su getireyim."

Selin abla mutfağa doğru ilerlerken ben annemin söylediği her bir cümleyi tek tek aklımdan geçiriyordum.

"Sakın ağlama kızım. Çünkü sen ağlamayı değil her zaman gülmeyi hak ediyorsun. Sen benim eşsiz ve benzersiz kar tanem her zaman gül."

"Hep umutlu ol kızım. En çok kendini sev. Çünkü kendini sadece kendin sevebilirsin."

"Sen benim bu hayatta tek umudumsun Berfum. Kendini sakın üzme. Beni de asla unutma."

"Biliyorum bu zamana kadar kimseyle konuşmana, arkadaş olmana izin vermedim. Ama her şey senin iyiliğin içindi güzel kızım. Umarım bir gün beni anlarsın."

"Sana her zaman kötü davranacaklar. Annesi babası yok diyecekler. Sakın onları duyma kızım. Onları duyup kendini üzme. Seni anlayan kişilerle arkadaş ol. Seni anlamayanları duyma. Onların sözleriyle kendini üzme."

"Hep umutlu ol. Annen gibi olma. Kendini sakın ezdirme. Her zaman sesini çıkar. Çıkaramıyorsan bile bunu öğren. Bilmediğin herşeyi öğren. Hayatın karşısında o kadar güçlü dur ki hayat bile bazen şaşırsın seni yıkamadığı için."

Bir söz vardır. "Anneler her zaman gerçekleri görür" diye. O kadar doğru ki... Annem şu an yaşadığım ve yaşayacağım bütün duyguları, insanların söyleyecekleri sözleri ve ne yapmam gerektiğini herşeyi bilmişti.

Annelerimiz gerçekten bizim süper kahramanlarımızdı. Bizi hayatlarının sonuna kadar koruyan bir süper kahraman...

Annem hep güçlü olmamı istemişti ve onun için hep güçlü olacaktım. Bu zamana kadar annem beni korumuştu. Bundan sonra da ben kendimi koruyacaktım ve annemin dediği gibi hep umutlu olacaktım. Annem için...

Selam şu an beni okuyan kişi. Yada kar tanesi. Evet sen. Sen bir kar tanesisin. Kimseye benzemeyen eşsiz ve benzersiz bir kar tanesisin. Şu an nasılsın bilmiyorum. Mutlu musun yoksa üzgün mü? Yada benim hikayemi okudukça sende üzülüyor musun bilmiyorum. Bir gün sende dipteydin. Beni okudukça belki o günlerini hatırladın yada hala diptesin birinin seni gelip dipten çıkarmasını bekliyorsun. Ama birini bekleme çünkü insanlar seni dipten çıkarmak yerine daha kötü bir duruma getirir. O dipten sadece kendin çıkmayı dene. Kendini dip kuyudan yalnız sen çıkarabilirsin. Kendini sen kurtaracaksın. Çünkü sen dipteyken bile umutlusun. Umudunu asla kaybetme kar tanem. Birgün kendini o dipten çıkaracak çok güvendiğin birini bulacaksın yada kendin çıkacaksın. Umudun olursa yapamayacağın hiçbir şey yoktur.

Selin abla elinde bardakla geldi ve bardağı bana uzattı. Bardağı aldım ve suyu içmeye başladım. Biraz içtikten sonra bardağı Selin ablaya uzattım ve konuşmaya başladım.

"Teşekkür ederim Selin abla"

"Rica ederim kuzum"

Selin abla bardağı masanın üstüne bırakırken konuşmaya devam etti.

"Daha iyi misin?"

Kafamı evet anlamında salladım.

"Sen burada otur Berfucum. Bende kahvaltıyı hazırlayayım olur mu?"

"Olur Selin abla"

"Bir şey olursa mutfaktayım yanıma gel. Tamam mı?"

Kafamı "Tamam" anlamında salladım. Selin abla mutfağa doğru ilerlemeye başlayınca bende elimdeki mektuba tekrar baktım.

Mektuba tekrar açtığımda bir sürü yazı vardı. Oysa bir sürü anlamlı söz ve bundan sonra hayatımı belirleyecek sözler...

Şu hayatta yeri asla dolmayacak tek bir yokluk vardı. Aile...

Hiç kimse yerini dolduramıyor, kimse onların yerine geçemiyordu. Aileni kaybettikten sonra şu cümle geçiyordu içinden. "Alsınlar her şeyi ama bana ailemi geri versinler." Oysa kaybedilen hiçbir şey yerine gelmiyordu. Kazandıklarımız her zaman bize mutluluk verirken kaybettiklerimiz her zaman acı verirdi. Hayatın kuralı buydu.

Arkamdan gelen sesle arkama döndüm. Emir yeni uyanmış olacak ki gözleri kısık bir şekilde bana bakıyordu. Onu görünce gülümsedim. Emir bana gülümsemek yerine yanıma geldi ve bana sarıldı. Ben şaşırırken Emir hala sarılıyordu.

"Gülümse kar tanesi. "

Neden böyle bir şey demişti Emir? Acaba üzgün olduğum çok mu belli oluyordu? Yada Emir üzgün olduğumu hissetmiş miydi?

Kafamda bir sürü soru dolaşırken Emir'e kolları arasında konuşmaya başladım.

"İyiyim ben Emir. Bak gülümsüyorum."

Emir bana daha sıkı sarıldı. Kısa bir süre daha böyle sarıldıktan sonra Emir benden ayrıldı ve bana gülümserken konuşmaya başladı.

"Gittin diye çok korktum kar tanesi."

"Bir yere gitmedim Emir. Buradaydım."

"Umarım gitmezsin kar tanesi. Umarım hep burada kalırsın."

Bir şey diyemedim. Gidecek miyim gitmeyecek miyim bende bilmiyordum. Bana sorsanız hep burada kalmak isterdim ama benim hakkımda bir karar verilecekti ve ben ona göre hareket edecektim.

Bugün o kararın verileceği gündü. Bugün geleceğimi öğreneceğim gündü. Artık gerçeklerle yüzleşme vaktim gelmişti ve gerçeklerle yüzleşmeye hazırdım. Annemin de dediği gibi hayattan gelecek her şeye hazırlıklı oluyordum. Hayatın karşısında güçlü kalıyordum.

Emir'e döndüm ve konuyu değiştirdim.

"Dünkü çizgi film çok güzeldi Emir. Değil mi?"

"Evet ama sen 20. Dakika da uyudun kar tanesi."

"O kadar çabuk mu uyudum?"

"Evet hatta öyle derin uyuyordun ki anneme seni uyandırmasın diye yalvardım."

Emir gülerken bende onunla birlikte güldüm. Tam o sırada arkadan gelen Selin ablanın sesiyle ona döndük.

"Neye gülüyorsunuz bakalım?"

"Anne dün kar tanesinin ne kadar derin uyuduğuna gülüyorduk."

Emir gülmeye devam ederken konuşmaya başladım.

"Ben derin uyumam ki hemen uyanırım. Uyanmışımdır değil mi Selin abla?"

Selin abla bizim yanımıza geldiğinde yanımıza otururken konuşmaya başladı.

"Berfucum çok derin uyuyordun. Bizde seni uyandırmak istemedik."

"Bak gördün mü kar tanesi derin uyuyordun demiştim sana. Hatta o kadar derin uyuyordun ki horluyordun."

"Ben horlamam ki.."

"Şaka şaka sen horlamadın. Babam horluyordu onun sesi gelmişti kulağıma."

Hep beraber güldüğümüz sırada bu sefer arkadan gelen Emre amcanın sesiyle hepimiz ona döndük.

"Ben horlamam bir kere."

Selin abla ve Emir aynı anda konuşmaya başladı.

"Horluyorsun Emre."

"Horluyorsun baba."

Ben gülmeye başlayınca Emir de benimle birlikte gülüyordu. Emre amca bizim yanımıza gelince konuşmaya başladı.

"Selincim senden bunu hiç beklemezdim."

"Hayatım ne yapayım yalan söyleyemem."

Biz Emirle gülmeye devam ederken Emre amca da Selin ablayla konuşuyordu.

"Ben çok sessiz uyurum bir kere."

"Emre. Sen ve sessiz uyumak. Hayatta inanmam."

Emir konuşmaya başladı.

"Evet baba benim odamdan bile sesin duyuluyor."

"Allah Allah. Berfucum görüyor musun şu iki yaramazın yaptığını. Sen bana inanıyorsun demi?"

Ben gülmemin arasından konuşmaya başladım.

"Ben bilmiyorum Emre amca. Ama galiba bende Selin abla ve Emir'in tarafındayım."

"Bu savaşta tek başıma kaldım o zaman. Kahvaltı yapıp savaş için güçlenmem gerekiyor."

Selin abla hemen konuşmaya başladı.

"Çocuklar bizim de güçlenmemiz gerekiyor. Hadi o zaman kahvaltıya."

Emir hemen benim yanıma geldi ve elini uzattı. Emir'in elini tuttuğum sırada Emir konuşmaya başladı.

"Hadi kar tanesi en çok biz güçlenelim."

"Evet Emir en güçlü biz olalım."

Emir'le birlikte mutfağa giderken Selin abla ve Emre amca da arkamızdan geliyordu. Mutfağa geldiğimizde Emir sandalyeye otururken Selin abla da beni sandalyeye oturtturdu. Hemen sonra yumurtalarımızı ve portakal suyumuzu önümüze koydu. Biz yemeye başlarken Selin abla kendisine ve Emre amcaya çay koydu. Hemen sonra onlarda kahvaltılarını yapmaya başladı.

Uzun bir süre kahvaltımızı yaptıktan sonra kahvaltı bitince Selin abla konuşmaya başladı.

"Emre diyorum ki çocukları Hilmi abinin stüdyosuna götürelim. Fotoğraf çekilsinler. Hem anı kalır. Olur mu?"

"Bence çok iyi olur. Ne dersiniz çocuklar?"

"Çok güzel olur baba."

Emir bana döndü ve konuşmaya devam etti.

"Sende ister misin kar tanesi? Hilmi amca çok güzel çekiyor."

Emir'e döndüm ve konuşmaya başladım.

"Çok güzel olur Emir."

Emre amcanın konuşmasıyla ona döndük.

"O zaman yarına randevu alayım ben. Yarın gidelim."

"Olur baba."

Kısa bir sessizlikten sonra Emir Selin ablaya döndü ve konuşmaya başladı.

"Anne kahvaltıdan sonra kar tanesiyle birlikte kar topu oynamaya çıkabilir miyiz?"

"Çıkabilirsiniz tabii ki. Berfucum sende ister misin?"

Selin ablaya döndüm ve konuşmaya başladım.

"İsterim Selin abla."

"Tamam o zaman çıkabilirsiniz."

Emre amcanın konuşmasıyla hepimiz ona döndük.

"Selincim bizde çıkalım mı çocuklarla? Çocukluğumuza dönelim azıcık."

"Olur Emre. O zaman buraları toplayıp hemen çıkalım."

Emre amca, Emir ve ben masayı toplarken Selin ablada bulaşıkları yıkıyordu. Beraber mutfaktan çıktık ve odaya çıktık. Emir odasına üstünü giymeye giderken bizde Selin ablayla sabah uyandığımız odaya gittik. Selin abla poşetlerin içinden atkımı, şapkamı, eldivenlerimi ve montumu çıkarıp bana giydirdi. Hemen sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Berfucum sen salona geç, Emir'i bekle. Bende montumu giyip hemen geleyim. Olur mu?"

"Olur Selin abla"

Salona doğru gitmeye başladığımda Selin abla da üst kata çıktı. Ben salona geçtim ve koltuğa oturdum. Kısa bir süre sonra Emir ve Emre amcanın gelmesiyle onlara döndüm.

"Hadi kar tanesi biz çıkalım. Annemde gelir."

"Tamam Emir"

Emir elimi tuttum ve beraber kapıya doğru ilerlemeye başladık. Emre amca da arkamızdan geliyordu. Emre amca kapıyı açınca dışarıdan gelen rüzgar yüzüme vururken kafamı geriye götürdüm. Ama hemen sonra rüzgara karşı gelerek yürümeye başladım. Dışarı çıkınca karın boyunun baya arttığını gördüm.

Karda bata çıka Emir'le birlikte arka bahçeye ilerledik. Arka bahçeye geldiğimizde Emir bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Hadi kar tanesi. Kardan adam yapalım."

"Olur Emir. Hadi yapalım."

Kardan adam yapmaya başladıktan kısa bir süre sonra Selin abla da bahçeye gelmişti. Uzun bir süre Emir'le kardan adam yaptık. Kardan adam bitmeye yapın Emir Selin ablanın yanına kardan adam için havuç ve zeytin istemeye gitti.

Selin abla ve Emre amca telefondan bir şeye bakıyor ve bir şeyler konuşuyorlardı. Emir yanlarına gidince konuşmaya ara verip Emir'e döndüler. Selin ablayla Emir içeri giderken Emre amca hala telefona bakıyordu.

Bir şeyler olduğunu anlamıştım ve bu olan şeyin benimle ilgili olduğunu hissetmiştim. Emre amca ve Selin ablanın yüz ifadesine bakılırsa gelen haber benim için kötü bir haberdi.

Hayat iyi ve kötü haberlerden oluşuyordu. İyi haberlere mutlu oluyor kötü haberlere üzülüyorduk. Şu an öyle bir andaydım ki neye üzülmeliyim neye mutlu olmalıyım onu bile bilmiyordum. Nereye sürüklendiğimi bilmek istiyordum ve çok yakında öğrenecektim.

Emir koşarak yanıma geldiğinde Selin ablada Emre amcanın yanına gitti ve telefona bakmaya başladı.

"Hadi kar tanesi sen havucu burnuna tak ben de zeytinden ağız ve göz yapayım."

Emir'in dediğini yaptım ve havucu kardan adamın burnuna taktım ama aklım Selin abla ve Emre amcanın telefonda neye baktığında kalmıştı. Ama Emir'e belli etmek istemiyordum. Kardan adamı Emir'le birlikte yapmaya devam ettim.

Kardan adam bitince Emir konuşmaya başladı.

"Çok güzel oldu değil mi kar tanesi?"

"Evet Emir. Çok güzel oldu."

"Sen daha güzelsin kar tanesi. Sen olmasaydın bu kardan adam da olmazdı."

"Nasıl yani?"

"Kar taneleri olmasaydı kardan adamlar da olmazdı."

Emir'e gülümsediğim sırada arkadan gelen sesle o tarafa döndük.

"Kimler bizle kar topu savaşı yapmak ister."

"Ben"

"Ben"

Emir'le heyecanla cevap verdiğimiz sırada Emir yerden kar topu aldı ve Emre amcaya fırlattı. Beraber birbirimize kar topu fırlatırken hem gülüyor hem de kar topu savaşı yapıyorduk.

Tam o an annemin yanında hissettiğim bir duyguyu burada hissettim. Bu duygunun adı aile sıcaklığıydı. O kadar güzeldi ki... Yaşadığım an bana aile sıcaklığı duygusunu hissettirmişti. İşte tam son 2 günümün en mutlu anını yaşadığımı hissettim. Çünkü aile sıcaklığı şu hayattaki en güzel duyguydu.

Uzun süre kar topu savaşı yaptıktan sonra Emir'in sesiyle hepimiz ona döndük.

"Anne siz hep kar tanesine atıyorsunuz. Kar tanesinin canı acır. Bana vurun. Kar tanesine vurmayın."

"Küçük beye bak Berfu'yu koruyor."

"Anlamdın mı Emre? Sabahtan beri Berfu'nun önünde duruyor. Takım arkadaşını nasıl koruyor bize karşı?"

Emir hemen konuşmaya başladı.

"Kar tanesi benim bu hayattaki tek takım arkadaşım çünkü anne. Hayatımdaki tek arkadaşımı, bu hayat oyunun sonuna kadar koruyacağım."

"Nerden buluyorsun bu sözleri bakalım?"

"Babam sana söylerken duyuyorum anne."

"Emre bu çocuk iyice sana benzemeye başladı."

"Babasının oğlu işte."

Emre amca ve Selin abla kısa bir süre bize gülümsedikten sonra konuşmaya başladı.

"Hadi bakalım içeri geçelim. Çok soğuk oldu hasta olacaksınız çocuklar."

Hep beraber eve girdik Selin abla ilk önce Emir'i banyo yaptırdıktan sonra beni banyo yaptırdı. Hemen sonra üstümü giydirdi ve konuşmaya başladı.

"Berfucum sen Emir'in yanına çık bende yemek hazırlayayım. Sonra sizi çağırırım"

"Tamam Selin abla"

Kapının oraya doğru giderken aklıma takılan soruyla Selin ablaya döndüm.

"Selin abla bana ne olacağını bugün söyleyeceğini söylemiştin. Ne zaman söyleyeceksin?"

"Akşam söyleyeceğim Berfucum."

"Peki belli oldu mu?"

"Evet kızım belli oldu ama akşam söyleyeceğim."

"Tamam Selin abla"

Odadan çıktım ve Emir'in odasına doğru yürümeye başladım. Emir'in odasına gelince Emir'in camdan dışarıyı izlediğini gördüm. Hemen yanına oturdum ve konuşmaya başladım.

"Ne yapıyorsun Emir?"

"Dışarıyı izliyorum kar tanesi."

"Neden?"

"Kar tanelerini görmek hoşuma gidiyor."

"Bende kar tanelerini izlemeyi seviyorum biliyor musun Emir?"

"Sen zaten kar tanesisin başka kar tanelerini izlemene gerek yok ki"

"Kar tanesi olsam da gökyüzünde ki kar tanelerinin de hikayelerini merak ediyorum."

"Senin bir kar tanesi kadar saf bir kalbin var kar tanesi. Ama ben diğer kar tanelerinin hikayelerini merak etmiyorum. Ben sadece senin hikayeni merak ediyorum. Bir gün büyüdüğümüzde bir kış günü kar yağarken bana sokaklarda kendi hikayeni anlatır mısın?"

"Olur Emir. Bir gün sana bütün hikayemi anlatacağım."

Sonra ikimizde sustuk. Bir geleceğimiz var mıydı bilmiyordum. Bir gün bu hayallerimiz gerçekleşecek mi bilmiyordum.

Bu hayata geliyorduk ve tek merak ettiğimiz şey gelecek oluyordu. Gelecek de ne olacak, var olabilecek miyiz, bizi neler bekliyor ve daha bir sürü soru...

Hepimizin tek bir hayali vardı. Gelecekte mutlu olmak. Oysa acıyı hiçbirirmiz dilemiyordu. Kim acıyı dilerdi ki zaten? Acıyı dilemek saçmalık olurdu. Ama size bir şey söyleyeyim mi? Mutlulukta acıdan oluşuyordu. Acı ve mutluluk birbirlerini tamamlayan bir ikiliydi. Acı içindeysek mutluluk yakındı, mutluysak acı yakındı. Hayatın düzeni böyleydi.

Sen bu satırları okuyan kişi. Belki şuan acı içindesin yada çok mutlusun. Mutluysan acı yakın, acı içindeysen de mutluluk yakın. Ama acıdan korkma. Çünkü her acını arkasında bir mutluluk vardır. Mutluluğu sevdiğin gibi acıyı da sev. Çünkü acı sana mutluluğu getiriyor.

Emir'le konuşmamızdan sonra ikimizde konuşmamıştık. Selin abla bizi çağırmıştı yemek yemiştik sonra uyumak için odalara gitmiştik.

Emir'in yanında Emre amca varken benim yanımda da Selin abla vardı. Selin abla yanıma uzandı ve derin bir nefes aldı. Bir şey söyleyecekti. Anlamıştım.

Kısa bir süre sonra Selin abla konuşmaya başladı.

"Berfucum sana gerçekleri anlatmamın vakti geldi sanırım... Bugün karakolla konuştuk ve sana bir karar verdiklerini öğrendik. Seni yetimhaneye götürmeye karar vermişler. Bu haberi bekliyorduk aslında. Ama sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Yetimhane... Annesi ve babasını kaybetmiş çocukların olduğu bir yer. Orada size yataklar yemekler veriliyor, sizi bir okula yazdırıyorlar. Okula gidiyorsunuz. Babanı karakol arıyor ama maalesef hiçbir iz yok. Bir de baban çok iyi bir kişi değilmiş sanırım. O yüzden seni babana da veremiyoruz. O yüzden yetimhaneye gitmek zorunda kaldın."

Selin abla bazı yerlerde konuşurken zorlansa da cümlesini bitirmişti. Ben ise sadece bekliyordum. Selin ablanın yetimhane hakkında başka birşeyler anlatmasını ama Selin abla konuşmayınca bende aklıma gelen ilk soruyu sordum.

"Peki annemin mezarına bir daha gidebilecek miyim?"

"Tabii ki gidebileceksin. Hatta biz şu an karakoldaki amcalarla konuşuyoruz. Hafta sonları senin buraya gelmen için elimizden geleni yapacağız."

"Yani buraya gelebilecek miyim?"

"Gelebileceksin tabii ki. Polis amcalar izin verince geleceksin."

"Peki orada ne kadar kalacağım?"

"18 yaşına kadar kalacaksın kızım."

"Ne zaman gideceğim?"

"Normalde burada biraz daha kalmanı istedik ama kurallara göre en geç doğum gününde orada olman gerekiyormuş. Yani 3 gün sonra orada olman gerekiyor."

Daha fazla konuşmadım. Ama sadece dışımdan konuşmadım. İçim her zaman konuşuyordu çünkü.

Aile sıcaklığını hissettiğim yani mutlu olduğum gün acı duygusunu da hissetmiştim.

O an şunu anlamıştım. Mutluluk buradaysa acı da buradaydı, acı buradaysa mutluluk da buradaydı.

Acı ve mutluluk birbirine bağlı 2 duyguydu. Sonsuza kadar mutlu olamazdık çünkü o zaman acıya haksızlık olurdu. Sonsuza kadar acıda çekemezdik o zamanda mutluluğa haksızlık olurdu. Yani hiçbir şey sonsuza kadar sürmezdi.

Unutmayın sonsuz acı daim olmadığı gibi sonsuz mutluluk da daim değildir.

Herkese selam kar tanelerim.

8.Bölüm bugün bizlerleydi. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Berfu yavaş yavaş gerçeklerle yüzleşmeye başladı. Berfu acı ve mutluluğu aynı anda yaşayan bir karakterim. Peki ya sizde öyle misiniz?

Şu an mutlu musunuz mesela yoksa mutsuz mu?

Her nasıl olursanız olun. Unutmayın ki sonsuz acı daim olmadığı gibi sonsuz mutlulukta daim değil.

Hayatımızın bazı noktaların da üzüleceğiz bazı noktaların da mutlu olacağız. Hayatın işleyişi ve kuralı buydu.

Sen de şuan mutsuzsan kar tanesi sakın üzülme. Çünkü mutluluk yakın...

Ben mutluluğunda da acında da yanında olacağım. Geçen bölümde de söylediğim gibi. Bir cümle uzaklıktayız.

Şimdi size küçük bir sürprizim var. Ama bu bölümde açıklamayacağım. Bir sonraki bölüm yani 8. Bölüm de açıklayacağım. Sürpriz hakkında şu kadarını söyleyeyim. Kulaklıklarınızı hazır edin. Çünkü size dünyanın en güzel şarkısını dinleteceğim. Belki kafanızda birkaç birşey oluşmuş olabilir ama daha fazla birşey söylemeyeceğim. Sürpriz olarak kalsın.

O kadar heyecanlıyım ki size anlatamam. Bir an önce 1 hafta sonrası olsun lütfen.

Lafı daha fazla uzatmayacağım. Bir sonraki bölüm 29 Kasım saat 20.00'da burada. Sürprizimizle birlikte tabi kii... O zamana kadar umutla kalın. Görüşmek üzere.

Bölüm : 22.11.2024 20:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...