Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Kördügüm

@yarrens

Fırat'ın bakış açısından

Murat’ın söyledikleri, Fırat’ın zihninde yankılanırken odadaki hava daha da ağırlaştı. Babasına gitmek... Bu, Kenan Alkanlı’nın geçmişte sakladığı sırları öğrenmek anlamına geliyordu. Fırat, babasının işlerini sorgulayan türden biri değildi. Ancak Fatih’in sözleri ve Zara’nın ailesine dair duydukları, onu harekete geçmeye zorluyordu.

“Kenan Alkanlı’nın sırlarını öğrenmek, seni de bitirebilir, kardeşim,” diye ekledi Murat, gözlerini Fırat’a dikerek. “Bunun farkındasın, değil mi?”

Fırat, bakışlarını Zara’ya çevirdi. Zara yatağında hareketsiz yatıyordu, nefesi derin ve huzurluydu. Fakat onun bu durumda olmasına neden olan olayların arkasındaki gerçeği öğrenmek zorundaydı. “Ne pahasına olursa olsun,” diye mırıldandı Fırat, kendi kendine.

Murat, Fırat’ın kararlılığını fark ederek hafif bir gülümsemeyle başını salladı. “O zaman bu gece Kenan Alkanlı’ya bir ziyaret düzenliyoruz,” dedi.

Kenan Alkanlı’nın Malikanesi

Fırat ve Murat, Kenan’ın malikanesine gece yarısı ulaştıklarında ortamın sessizliği adeta kulaklarını tırmalıyordu. Büyük kapılar yavaşça açıldığında, Fırat çocukluk anılarından tanıdığı o soğuk ve ağır havayı hemen hissetti. İçeri adım attıklarında, Kenan onları oturma odasında, elinde bir kadeh viskiyle bekliyordu.

“Bu saatte ziyarete geleceğinizi hiç tahmin etmezdim,” dedi Kenan, yüzünde hafif bir alay ifadesiyle. “Sizi buraya getiren şey nedir, oğlum?”

Fırat, babasının soğukkanlı bakışlarına karşı dimdik durdu. “Geçmişi öğrenmeye geldim,” dedi sert bir sesle. “Annemin ölümünü ve Zara’nın ailesiyle olan bağlantıyı.”

Kenan, viski kadehini masaya bıraktı ve arkasına yaslandı. “Zor bir konuya değiniyorsun, Fırat. Peki, bu bilgiyi neden şimdi sorguluyorsun?”

Fırat, dişlerini sıkarak konuştu. “Çünkü Fatih, Zara’nın babasının annemin ölümünden sorumlu olduğunu söyledi. Bu doğru mu?”

Kenan’ın ifadesi bir an için değişti; gözleri sertleşti. Ancak kısa süre sonra yeniden sakinleşti. “Fatih çok konuşuyor, ama her söylediği doğru değildir,” dedi. “Evet, Zara’nın babasıyla bir geçmişimiz var. Ama o kadar basit değil.”

“Detayları istiyorum,” dedi Fırat, sesindeki öfkeyi gizleyemeden.

Kenan, ağır bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. “Yıllar önce, Zara’nın babasıyla iş yapıyordum. Ama bu iş ortaklığı… bazı kötü sonuçlar doğurdu. Annenin ölümünden önce onunla bir anlaşmazlık yaşadım. Ancak senin anneni öldürenin Zara’nın babası olduğunu söylemek fazla ileri gider. Doğrudan kanıt yok.”

“Peki ya Zara’nın ailesine borçlanmamız?” diye sordu Fırat, kaşlarını çatarak. “Bu da mı uydurma?”

Kenan, başını eğerek gülümsedi. “Bu iş dünyası, oğlum. Borçlar, ihanetler, intikamlar… Hepsi birbirine bağlı. Zara’nın ailesine bir zamanlar borçlandık, ama bunu ben hallettim. O yüzden sana düşen bir şey yok. Sadece geçmişte kalmış bir mesele.”

Fırat, babasının bu kadar soğukkanlı konuşmasına tahammül edemedi. “Ama o mesele şu anda benim hayatımı etkiliyor, baba! Zara hayatını riske atıyor. Ben de senin karanlık sırlarının gölgesinde yaşamaktan yoruldum!”

Kenan, Fırat’a uzun uzun baktı. “Zara’ya gerçekten önem veriyor musun, yoksa bu sadece bir varis meselesi mi?”

Bu soru, Fırat’ı bir an için afallattı. Zara’ya olan hislerini sorguluyordu, ama bunu babasına belli etmemeye kararlıydı. “Bu konunun onunla bir ilgisi yok. Gerçeği öğrenmek için buradayım.”

Kenan, başını sallayarak yerinden kalktı. “Gerçeği öğrenmek istiyorsan, daha derin kazman gerek, Fırat. Sana verebileceğim her şeyi söyledim. Şimdi gerisini kendin bul.”

Dönüş Yolunda

Fırat ve Murat, malikaneden çıkarken ikisi de sessizdi. Murat, sonunda dayanamayarak konuştu. “Peki şimdi ne yapacağız? Kenan Alkanlı, Zara’nın ailesiyle ilgili her şeyi saklamış olabilir.”

Fırat, sert bir şekilde direksiyona vurdu. “Ne yapmamız gerektiğini biliyorum. Zara iyileştiğinde, onunla bu mesele hakkında açıkça konuşacağım. Eğer gerçek babasında saklıysa, o zaman bunu birlikte çözmeliyiz.”

Murat, şaşırarak Fırat’a baktı. “Birlikte mi? Zara’yı gerçekten işin içine sokacak mısın?”

Fırat, kararlı bir ifadeyle başını salladı. “Ondan bir şey saklamak istemiyorum. Bu sadece benim meselem değil, Murat. Onun ailesiyle ilgiliyse, gerçeği bilmeye hakkı var.”

Fırat arabayı sürerken, Murat derin bir nefes aldı ve arabanın camından dışarı baktı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra, sonunda dayanamadı ve konuştu:

"Fırat, emin misin?" dedi, sesi alaycı olmaktan çok endişeliydi. "Zara’nın bunu bildiğini bile bilmiyoruz. Belki de ailesinin geçmişine dair hiçbir fikri yoktur."

Fırat, gözlerini yoldan ayırmadan, çenesini sıkarak konuştu. “Öğreneceğiz. Eğer bilmiyorsa, ona söylemek zorundayım. Bu sırrı daha fazla taşıyamam.”

Murat, başını iki yana sallayarak hafifçe güldü, ama içinde bir huzursuzluk vardı. “O zaman hazır ol, kardeşim,” dedi. “Çünkü bu konuşma ikinizi de paramparça edebilir.”

Fırat, Murat’ın sözlerinin ağırlığını düşünerek direksiyonu sıkıca kavradı. Malikaneye vardıklarında, Zara’nın odasına gitmek için doğrudan merdivenlere yöneldi. Adımları kararlıydı ama zihni kaostaydı. Zara’yla konuşmanın zamanı gelmişti, ama bu konuşma onları nereye götürecekti, bilmiyordu.

Kapıya ulaştığında bir an duraksadı. Elleri yumruk olmuştu, ama sonra kendini toparlayıp kapıyı yavaşça çaldı. İçeriden Zara’nın yumuşak sesi duyuldu.

“Gel,” dedi Zara.

Fırat kapıyı açtı ve Zara’yı yatağın kenarında oturmuş, bir yastığa sarılmış halde buldu. Solgun görünüyordu, ama gözlerinde her zamanki kararlılık parlıyordu. Fırat’ın içi, onun bu gücüne hayranlık ve suçluluk arasında sıkıştı.

“Konuşmamız gerek,” dedi Fırat, sesi her zamankinden daha sert çıkmıştı.

Zara, kaşlarını hafifçe çattı. “Bu kadar ciddi ne var?” diye sordu, sesi hem meraklı hem de temkinliydi.

Fırat odaya girip kapıyı arkasından kapattı. Zara’nın karşısına geçti ve bir süre sessiz kaldı. Gözlerini Zara’nın yüzünden ayırmadan, sonunda konuşmaya başladı:

“Fatih, sana saldırdığında söylediği şeyler vardı,” dedi. “Bana annemle ilgili bir sır verdi. Ama bu sır aynı zamanda senin aileni de ilgilendiriyor.”

Zara’nın yüzü soldu. “Ne demek istiyorsun?”

Fırat derin bir nefes aldı. Onun gözlerinin içine bakarak devam etti. “Annemin ölümünden… babanın sorumlu olduğunu söyledi.”

Zara’nın elindeki yastık yere düştü. Gözleri büyümüş, dudakları aralanmıştı. Sadece bir an için nefes almayı unuttuğu gibi görünüyordu.

“Bu bir yalan olmalı,” dedi, sesi çatlamıştı. “Babam... böyle bir şey yapmış olamaz. O… böyle biri değildi.”

Fırat, Zara’nın tepkisini izlerken onun yıkıldığını görmekten nefret etti. Ama bunu saklamanın daha kötü olacağını biliyordu. “Bunun doğru olup olmadığını bilmiyoruz,” dedi, daha yumuşak bir tonla. “Ama eğer doğruysa…”

Zara, başını iki yana sallayarak Fırat’ın sözünü kesti. “Hayır, bunu duymak istemiyorum. Babam öldü, Fırat! O burada değil, kendini savunamaz!”

Fırat, Zara’nın dizlerinin önünde diz çöktü ve ellerini tuttu. “Haklısın,” dedi. “Ama bu benim ailemin geçmişi, senin aileni de içine alıyor. Bu sırrı ortaya çıkarmak zorundayız. Yoksa ikimizi de mahveder.”

Zara gözyaşlarını silerek sessizce ona baktı. “Bunu yaparsak… ailelerimizle ilgili her şey yıkılabilir. Buna hazır mısın?”

Fırat, gözlerini kısmıştı, ama ifadesi sert ve kararlıydı. “Ben zaten bir yıkıntının içindeyim, Zara. Ama seni bunun dışında tutmak istiyorum. Bu yüzden ne karar verirsen, onu yapacağım. Ama bir şey bil ki: Gerçeği bulmaktan asla vazgeçmeyeceğim.”

Zara, Fırat’ın ellerini bırakıp geriye yaslandı. Bir süre sustu, odada yalnızca nefes alışları duyuluyordu. Sonunda, hafif bir sesle konuştu.

“Eğer bu gerçeği arıyorsak, benimle dürüst olmanı istiyorum. Beni de bu arayışın bir parçası yap. Eğer babamın bir günahı varsa, bilmek isterim.”

Fırat, onun bu cesaretine hayranlıkla bakarak başını salladı. “O zaman bu işi birlikte halledeceğiz,” dedi. “Ama ne olursa olsun, seni koruyacağım.”

Zara, onun gözlerindeki kararlılığı gördüğünde hafifçe başını salladı. Ama içindeki korku, bu gerçeğin onları ne kadar parçalayabileceğine dair bir gölge gibi üzerine çökmüştü.

Zara'nın bakış acısından

Zara, Fırat’ın söylediklerini hazmetmeye çalışırken odadaki hava gittikçe ağırlaşıyordu. Babasıyla ilgili duydukları, zihninde dönüp duruyor, kalbini sıkıştırıyordu. Ama daha cümleler zihninde tam bir şekil almadan Fırat birden gözlerini yere dikti ve sesi, alışılmadık bir şekilde titrek çıktı:

“Zara, sana bir şey söylemek zorundayım. Bunu daha önce söylemediğim için özür dilerim, ama artık seni kandırmak istemiyorum.”

Zara, aniden gelen bu itiraf tonuyla irkilerek başını kaldırdı. “Neyden bahsediyorsun?”

Fırat, gözlerini ondan kaçırarak bir an duraksadı. Sonunda Zara’nın gözlerine bakarak, kelimeleri keskin bir şekilde çıkardı:
“Bu evlilik... ilk başta benim için bir zorunluluktu. Seni seçmemin sebebi, ailemin benden beklediği şeyi yerine getirmekti. Varis meselesi.”

Zara’nın yüzü anında düşerken, kalbindeki ağrı bir anda öfkeye dönüştü. “Ne?!” diye sordu, sesi inanamayan bir tonla yükseldi.

“Duydun beni,” dedi Fırat, sesindeki pişmanlık gözle görülür şekilde belirgin olsa da gözlerini kaçırmıyordu. “Başta seni sadece ailemin beklentilerini karşılamak için seçtim. Çocuğumuz olmasını istiyorlardı, ve sen...”

“Ben ne?!” diye bağırdı Zara, yatağın kenarından kalkarak Fırat’ın karşısına dikildi. “Beni sadece çocuk doğuracak biri olarak mı gördün?”

Fırat, Zara’nın öfkesine karşılık vermedi, ama gözlerindeki gölge derinleşti. “Evet,” dedi sessizce, ama kesin bir şekilde. “İlk başta öyleydi. Ama işler değişti. Ben değiştim.”

Zara, gözlerinden gelen yaşları silmekle uğraşmadan Fırat’a daha da yaklaştı. “Sana inanmalı mıyım? Başta beni bir araç olarak kullandın, ama şimdi mi değiştin? Bu mu senin itirafın?”

“Evet, değiştim!” diye patladı Fırat, sesi sonunda yükselerek. “Seni tanıdıkça... senin kim olduğunu gördükçe... her şey farklı oldu. Zara, seni kandırdığımın farkındayım, ama artık bunu düzeltmek istiyorum!”

Zara, alaycı bir kahkaha atarak arkasını döndü. “Bu kadar kolay mı? Bana gerçek niyetini itiraf edeceksin ve ben de her şeyi unutacağım, öyle mi?”

“Hayır,” dedi Fırat, adımlarını ona yaklaştırarak. “Bunun kolay olmayacağını biliyorum. Ama gerçeği söylemek zorundaydım. Çünkü seni kaybetmek istemiyorum.”

Zara, ona dönüp baktığında yüzündeki öfke ve hayal kırıklığı açıkça görülüyordu. “Sana bir şey söyleyeyim mi, Fırat? kaybetmekten korkman gereken kişi sensin. Çünkü bu söylediklerin, benim sana olan güvenimi mahvetti.”

Fırat, bu sözlerle bir an sersemlemiş gibi durdu. Zara, aralarındaki mesafeyi kapatmadan yatağın yanına geçti ve sırtını ona dönerek konuştu:
“Şimdi çık. Düşünmem lazım.”

Fırat, Zara’nın sesindeki kesinliği duyunca bir süre tereddüt etti, ama sonra başını sallayarak odadan çıktı. Zara, Fırat’ın arkasından kapının kapanma sesini duyduğunda, gözyaşlarını tutamadı.

Zara Kendi kendine fısıldadı
“Bana yalan söyledin, Fırat. Beni kandırdın. Ama şimdi hangimize daha çok zarar verdi bu, bilmiyorum.”

 

Sevgili okur,

 

Zara ve Fırat arasında bir dönüm noktasına geldik. Fırat’ın yaptığı itiraf, iki karakterimizin ilişkisini kökünden sarsarken, aynı zamanda birbirlerine olan hislerinin ne kadar karmaşık olduğunu da gözler önüne seriyor. 💔 Zara’nın güveninin yerle bir olması ve Fırat’ın pişmanlık içinde kalması, bu hikayede duygusal fırtınaların hiç dinmeyeceğini gösteriyor. 🌪️

Bu noktada ikisinin de bir seçim yapması gerekiyor: Geçmişin yaralarını sarıp birbirlerine tutunacaklar mı, yoksa bu itiraf ikisinin arasında aşılmaz bir uçurum mu yaratacak?

Bir sonraki bölümde, Zara’nın düşünceleri ve Fırat’ın eylemleri bizi daha da derinlere çekecek. 🖤 Bu sarsıcı olaydan sonra ilişkilerindeki tansiyon nasıl bir hal alacak dersiniz? Hazır olun, çünkü işler daha da karmaşık bir hale geliyor! 👀🔥


Bir sonraki bölüme kadar Zara ve Fırat’ın bu fırtınasına kendinizi kaptırmaya devam edin. 🌹

 

bir sonraki bölümlerde görüşmek üzere

Loading...
0%