@yarrens
|
Zara'nın bakış açısından Zara odada yalnız kaldığında, kalbindeki ağırlık her nefes alışında daha da artıyordu. Fırat’ın söylediklerini zihninde tekrar tekrar döndürüyordu. “Seni başta bir araç olarak gördüm… Ama işler değişti.” Bu cümle, bir hançer gibi kalbine saplanmıştı. Ellerini saçlarının arasına geçirip, yatağın kenarına oturdu. Bir yandan öfke, bir yandan da hayal kırıklığı zihnini ele geçiriyordu. Fırat’ın gözlerinde gördüğü o pişmanlık ve dürüstlük bile hissettiği hayal kırıklığını hafifletmiyordu. “Benimle oynadın,” diye mırıldandı kendi kendine. Sesi neredeyse boğuk bir fısıltıydı, ama odadaki sessizlikte yankılanıyordu. Derin bir nefes alarak, ayağa kalktı ve odanın içinde bir ileri bir geri yürümeye başladı. Babasıyla ilgili duydukları da bu yükü daha da ağırlaştırıyordu. Babasının böyle bir şey yapabileceği fikri… hayır, bunu kabul edemezdi. “Olamaz,” dedi kendi kendine. “Babam böyle bir insan değildi.” Ama Fırat haklıysa? Eğer gerçek, onun düşündüğünden bambaşka bir şeyse? Başını ellerinin arasına aldı ve yere çömeldi. İçindeki sesler çatışıyordu. Fırat’a inanmalı mıydı? Ona güvenmeli miydi? Kalbinin derinliklerinde, Fırat’ın değiştiğine dair bir inanç vardı. Onun gözlerindeki dürüstlük, hislerini saklamaya çalışmıyordu. Ama yine de bu güvene izin vermek, geçmişte yaşadığı tüm hayal kırıklıklarını ve kırgınlıklarını unutmak anlamına mı geliyordu? Zara, bir süre durdu ve derin derin nefes aldı. Kendini toparlamalıydı. Duygularına teslim olamazdı. Eğer Fırat’ın söylediği gibi babasıyla ilgili bir gerçek varsa, bunu öğrenmek zorundaydı. Ama bu, kendi sınırlarını kaybetmesi gerektiği anlamına gelmiyordu. Ayağa kalkarak pencereye yöneldi. Dışarıda, karanlık gece ışıklarıyla aydınlanan bahçe, ona her zamankinden daha da boş görünüyordu. Fırat’ın odadan çıkarken ki kararlı adımları ve yüzündeki o ifade gözünün önünden gitmiyordu. “Bana her şeyi söyle,” dedi kendi kendine. “Eğer bu karmaşanın bir parçası olacaksam, gerçekleri bilmeye hakkım var.” Ama yine de içinde bir yerlerde, bu gerçeğin onu paramparça edeceğine dair bir korku vardı. Kendi ailesinin de Fırat’ın karanlık dünyası kadar gizemli ve tehlikeli olabileceği ihtimali, Zara’yı derin bir boşluğa çekiyordu. “Babamın adını bu şekilde kirletemezsin, Fırat,” dedi, sesinde hem öfke hem de sarsılmaz bir kararlılık vardı. “Ama bunu kanıtlamak için savaşacağım.” Zara, gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Zihninde yavaş yavaş bir plan şekilleniyordu. “Ben de savaşmaya hazırım,” diye fısıldadı, kendine söz veriyormuş gibi. “Hem kendi gerçeğimi, hem de bu evlilikteki yerimi bulacağım.” --- Bir süre sonra Derya’nın hızlı adımları, Fırat’ın malikanesinin sessiz koridorlarında yankılanıyordu. Zara, onun geldigini duyduğunda derin bir nefes aldı ve salonda oturduğu yerden kalkarak karşılamaya gitti. Göz göze geldiklerinde Derya’nın yüzünde endişeli bir ifade vardı. “Zara, iyi misin? Bir şey mi oldu? Bu kadar acil çağırınca...” diye sordu Derya, gözlerini Zara’nın yüzünde gezdirerek. Zara hafif bir tebessümle başını salladı. “İyiyim. Ama seninle konuşmamız gereken çok önemli bir şey var.” Fırat, odanın köşesinde durup sessizce onları izliyordu. Derya’nın dikkatini çekince bir adım öne çıktı. “Derya, bu konuyu yalnızca seninle paylaşmamızın bir nedeni var. Zara’ya yardımcı olman lazım.” Derya, bir anda daha ciddi bir duruş sergiledi ve Zara’ya döndü. “Ne oluyor? Bana anlatın.” Zara, yaşadığı şüpheleri ve babasıyla ilgili ortaya çıkan ipuçlarını birer birer anlatmaya başladı. Derya, duydukça hayrete düşüyor, ama bir yandan da Zara’nın korkularını anlayabiliyordu. “Yani... baban, Fırat’ın ailesiyle yaptığı işlerin arkasında başka bir şeyler mi gizliyordu?” "Yani baban fırat'ın annesinin ölümüne sebep olmuş olabilirmi." diye sordu Derya, gözleri büyüyerek. “Evet,” diye cevapladı Zara, sesi kararlıydı. “Ama şu anda elimde sadece şüpheler var. Gerçeği öğrenmek istiyorum. Bunun için araştırmalara başladım ama senin yardımına ihtiyacım var. Özellikle çevremde dikkatlice gözlem yapabilecek birine.” Derya bir süre düşündü, sonra Zara’nın elini tuttu. “Tabii ki yardım ederim. Ama bu tehlikeli bir durum olabilir. Sana zarar vermelerine izin vermem.” Fırat, bu sözlere hafifçe kaşlarını çatarak yaklaştı. “Bu işin tehlikesini biliyoruz. O yüzden Zara’yı korumak benim sorumluluğumda. Ama sen, etrafındaki bağlantıları kullanarak daha fazla bilgi toplayabilirsin.” Derya, önce Fırat’a, sonra Zara’ya baktı. “Ben ne yapmam gerektiğini biliyorum. Ama Zara, sen bu süreçte güçlü durmak zorundasın. Eğer babanın sandığımız gibi bir şey yaptığını öğrenirsek, bunun seni ne kadar yaralayabileceğini de düşünüyoruz.” Zara, derin bir nefes alarak başını salladı. “Güçlüyüm, Derya. Bu sefer kimseye güvenmeden, kendim için doğru olanı yapacağım. Ama yanımda olduğun için minnettarım.” --- Fırat, Zara dönerek kısa bir süre onun gözlerinin içine baktı. Bu bakışta hem endişe hem de bir şey söylemeden dile getirdiği bir tür güven vardı. “Biz araştırma yapmaya başlayacagız,” dedi Fırat, Zara’nın omzuna hafifçe dokunarak. “Derya burada. Sen de dinlen biraz.” Zara başını salladı ama yüzündeki gergin ifade silinmedi. Fırat, Murat’la birlikte kapıdan çıkarken Derya gözlerini Zara’ya çevirdi. “Hadi, bir kahve yapalım. Bu kadar stresle oturup içimizi dökmeden olmaz.” Bir süre sonra Zara ve Derya mutfakta oturmuş, kahvelerini yudumluyorlardı. Zara düşüncelere dalmış gibiydi. Derya ise arkadaşının bu halinden rahatsız olmuştu. “Zara, sana bir şey soracagım,” dedi Derya, kahvesini masaya bırakarak. Zara başını kaldırdı, yüzündeki ifadede bir şey saklamaya çalışmadığı belli oluyordu. “Nedir?” diye sordu Zara, merakla ama aynı zamanda temkinli bir şekilde. “Buraya geldigimden beri seni gözlüyorum,” dedi Derya, Zara’ya dik dik bakarak. “Sen... değiştin. Bana anlatmadığın bir şeyler var. Hem Fırat’a hem de bu duruma farklı bir şekilde bakıyorsun artık.” Zara derin bir nefes aldı, gözlerini kahve fincanına dikti. “Haklısın. Değiştim. Aslında sadece fırat'a karşı degiştim. Yani degişmeye calışıyorum.. Çünkü... çok şey öğrendim.” Derya sabırla bekledi. “Peki, nedir bu öğrendiğin şey? Bunu benle paylaşmazsan deliririm.” Zara bir süre sustu, sonunda gözlerini Derya’ya kaldırdı ve her şeyi anlatmaya karar verdi. “Fırat’ın bana neden yaklaştığını biliyorum, Derya. Neden benimle evlendiğini...” Derya’nın kaşları hafifçe çatıldı. “Nedenmiş?” Zara acıyla gülümsedi. “Beni ailesine bir varis vermek için kullandı. Onun için bu evlilik... bir anlaşmaydı. Hiçbir zaman beni sevmedi, sevmeyi de düşünmedi. Tek istediği, aile işini devam ettirecek bir çocuktu.” Derya’nın gözleri kocaman oldu, ama çabucak toparlanıp Zara’nın elini tuttu. “Zara... bunu duyduğuma inanamıyorum. Fırat bunu gerçekten yaptı mı? Sana böyle mi hissettirdi?” “Başlarda anlamadım,” dedi Zara, sesi titreyerek. “Ama buün anlattıkları ile her şey daha açık hale geldi. Fırat’ın sözleri, hareketleri, ailesinin üzerindeki baskı... Hepsi beni bir araç gibi görmesine dayanıyor. Bir varis üreticisi gibi.” Derya’nın yüzü kızardı. Öfke ve hayal kırıklığı birbirine karışmıştı. “Ama Zara, Fırat’ın sana baktığını gördüğümde... öyle düşünmüyordum. Bence o... bilmiyorum, belki de sana karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştır?” Zara hüzünlü bir kahkaha attı. “Ona güvenmek çok zor, Derya. Eğer bana karşı bir şey hissediyorsa bile, bunu göstermekte çok kötü. Ve dürüst olmak gerekirse... ben de ne hissettiğimi bilmiyorum. Ona kızgınım ama aynı zamanda...” Sesi titredi ve sustu. Derya, Zara’yı kucakladı. “Biliyorum, canım. Ama bu duygularını bastırman gerekmez. Ben buradayım. Her ne olursa olsun, bu süreçte yanında olacağım. Ama birşeyden emin olalım.” Zara başını kaldırdı. “Ne?” “Sen, Fırat’a karşı hâlâ bir şeyler hissediyor musun? Ya da hissedebilir misin?” Zara bir süre düşündü, sonra fısıldar gibi cevap verdi: “Bilmiyorum. Ama bugün bana anlattıklarından sonra hala ona karşı bir şeyler hissettiğimden korkuyorum.”
Fırat’ın bakış açısıdan Fırat ve Murat, karanlık bir sokakta, şehrin arka mahallerinde yürüyordu. Etraf sessizdi, sadece uzaklardan gelen köpek havlamaları duyuluyordu. İkisi de dikkatli ve tetikteydi, ama Murat'ın aklı başka bir yerdeydi. “Fırat,” dedi Murat aniden, sessizliği bozarak. “Sana bir şey soracağım, ama dürüst olmanı istiyorum.” Fırat, omzunun üzerinden Murat’a baktı. “Sor bakalım.” “Zara’ya her şeyi anlattın mı? Yani... ona neden bu işin içine girdiğini, evlilik teklifinin gerçek sebebini söyledin mi?” Fırat bir an duraksadı. Adımlarını yavaşlattı ve Murat’a döndü. “Evet, anlattım.” Murat kaşlarını kaldırdı. “Gerçekten mi? Peki, nasıl tepki verdi?” Fırat derin bir nefes aldı, gözlerini başka bir yöne çevirdi. “Tahmin edeceğin gibi, iyi karşılamadı. Ama en azından ona yalan söylemedim. Bu işin ne olduğunu, neden böyle bir anlaşmaya girdiğimizi açıkça anlattım.” Murat başını salladı, yüzünde düşünceli bir ifade vardı. “Peki şimdi ne olacak? Zara bu gerçeği bilerek nasıl devam edecek?” “Devam etmek zorunda,” dedi Fırat soğukkanlı bir şekilde. Ama sesi her zamankinden daha sertti. “Zara’nın güçlü bir kadın olduğunu biliyorum. Ama bu sadece onunla ilgili değil, Murat. Benim de ailemin üzerindeki baskıyı kaldırmam gerekiyor. Bu bizim gerçekliğimiz.” Murat, Fırat’a şüpheli bir bakış attı. “Ama Zara bir insan, Fırat. Bir anlaşma kağıdı değil. Onun hislerini tamamen göz ardı edemezsin.” Fırat’ın çenesi sıkıldı. “Onun hislerini göz ardı etmiyorum, Murat. Ama ben bu dünyada bir seçeneğim olduğunu sanmıyorum. Zara’yla evlendiğimde, onunla sadece bir anlaşma yaptığımızı sanıyordum. Ama şimdi işler daha karmaşık.” Murat gülümseyerek başını iki yana salladı. “Ah, kardeşim. İşte o karmaşıklık dediğin şeyin adı aşk. İtiraf etmesen bile, Zara’ya karşı bir şeyler hissetmeye başladığını hepimiz görüyoruz.” Fırat bir şey söylemedi. Gözlerini Murat’tan kaçırarak yürümeye devam etti. Murat onun sessizliğini alaycı bir şekilde yorumladı. “Tamam, diyelim ki söylemek istemiyorsun,” dedi Murat, Fırat’ın suskunluğuna karşılık. “Ama bu işin bir gün sadece anlaşma kısmıyla devam edemeyeceğini anladığında ne yapacaksın?” Fırat, Murat’ın bu sorusunu bir süre düşündü ama cevap vermedi. Onun yerine, bulunduğu anın gerçeklerine odaklanmak için konuyu değiştirdi. “Bu konuşmayı sonra yaparız. Şimdi işimize bakalım. Bilgi almamız gereken biri var.” Murat iç çekerek başını salladı ve konuyu kapattı. Ancak Fırat’ın yüzündeki sert ifade, onun Zara konusunda hala kendisiyle mücadele ettiğini açıkça gösteriyordu. --- Gecenin karanlığı çökmüş, şehrin ışıkları ise gökyüzünü solgun bir şekilde aydınlatıyordu. Kenan Alkanlı’nın iş yerine sızmak, basit bir iş gibi görünmüyordu. Ancak Fırat ve Murat için bu, sadece bir başka tehlikeli geceydi. Kenan Alkanlı’nın ofis binası, güvenlik önlemleriyle çevriliydi. Yüksek çitler, güvenlik kameraları ve içeride devriye gezen adamlar... Ancak Fırat ve Murat bununla başa çıkabilecek kadar deneyimliydi. “Planı biliyorsun,” dedi Fırat, binanın yanındaki dar bir ara sokakta beklerken. Sesi alçaktı, ama içindeki kararlılık her kelimesine yansıyordu. “Ben içeri gireceğim. Babamın ofisinde sakladığı dosyaları bulmam gerekiyor. Sen dışarıda devriye gezen adamlara dikkat et ve gerekirse onları oyalayarak bana zaman kazandır.” Murat gülümsedi. “Bunu söylerken gayet rahatsın ama senin babanın adamları bir ordu gibi, Fırat. Kolay olmayacak.” Fırat gözlerini Murat’a çevirdi. “Zaten kolay olsaydı, başka birini gönderirdim.” Murat, Fırat’ın kendine olan güvenine alaycı bir şekilde başını salladı. “Tamam. Ama bir yanlış yaparsan, seni buradan çekip çıkaramam. O yüzden dikkatli ol.” Fırat, binanın arkasındaki acil çıkış kapısına yöneldi. Daha önceki bir operasyonda ele geçirdiği güvenlik kartını cebinden çıkardı ve elektronik kilidi sessizce açtı. Kapı hafif bir tıkırtıyla aralandı. İçeri girdiğinde, loş ışıklarla aydınlatılmış koridorun sessizliğiyle karşılaştı. Murat, dışarıda zaman kazanmak için planını devreye soktu. Güvenlik kameralarını izleyen odanın önünden geçerken, devriye gezen adamlardan birine seslendi. “Hey! Çıkıp sigara molası vermek için iyi bir zaman değil mi?” dedi rahat bir tonla. Adam kaşlarını çatarak Murat’a baktı. “Sen kimsin?” Murat hemen ellerini kaldırdı ve gevşek bir tavır takındı. “Patron beni gönderdi. Yeni sistemler üzerinde çalışıyorum, güvenlik prosedürlerini kontrol ediyorum. Ama bu kadar ciddi olma. Bir sigara iç, gevşe biraz.” Adam şüpheyle Murat’a baktı ama sonunda omuz silkti. “Bir sigara molasına hayır diyemem.” Murat, adamın birkaç dakika boyunca uzaklaşmasını sağladı. Ama zihninin bir köşesinde hep Fırat vardı. “Umarım içeride başını derde sokmazsın.” Fırat, babasının ofisinin kapısına ulaşmıştı. Kapının elektronik kilidi, şifre korumalıydı. Daha önce bu tür sistemlere aşina olduğu için, cebinden küçük bir elektronik cihaz çıkardı. Birkaç dakika uğraştıktan sonra kapıyı sessizce açmayı başardı. Ofis, Kenan Alkanlı’nın gücünü ve zenginliğini yansıtan bir yerdi. Büyük bir masa, deri koltuklar ve duvarlarda pahalı tablolar... Ancak Fırat’ın gözü bunların hiçbirinde değildi. Onun amacı, babasının masasının çekmecelerindeydi. Hızlıca masanın altındaki çekmeceleri karıştırmaya başladı. İlk iki çekmecede işe yarar bir şey bulamadı, ama üçüncü çekmecede bir dosya gözüne çarptı. Dosyanın üzerinde büyük harflerle “Gizli” yazıyordu. Dosyayı açtı ve içindekileri hızla inceledi. Babasının bazı karanlık iş anlaşmalarına ve Zara’nın ailesine dair detaylara rastladı. Özellikle bir belge dikkatini çekti: Zara’nın babası Kamil akın ile Kenan Alkanlı arasında yapılmış eski bir anlaşma. “Demek her şey burada,” diye mırıldandı Fırat, kaşlarını çatarak. Zara’nın şüphelerini doğrulayacak kadar kanıt vardı. Bu sırada Murat, iki güvenlik görevlisiyle karşı karşıyaydı. Adamlar, Murat’ı sorgulamaya başlamıştı. “Burada ne yapıyorsun? Bunu patrona bildirmeliyiz.” Murat ellerini cebine soktu, rahatsız bir şekilde güldü. “Sakin olun, çocuklar. Az önce diğer arkadaşınıza durumu açıkladım. Ben sadece prosedürlere bakıyorum.” Adamlar şüpheyle Murat’a yaklaşırken, içeriden Fırat geldi. Murat’ın arkasında belirdiğinde, onun sessiz bir işaretle hazır olduğunu anladı. “Sanırım benim işim bitti,” dedi Murat, hafif bir gülümsemeyle. “Görüşürüz!” Fırat ve Murat, dikkat çekmeden binadan ayrıldılar. Ellerindeki dosya, sadece Zara için değil, Fırat’ın kendi ailesi hakkında da yeni sorular doğuracak bir gerçeği ortaya çıkarıyordu. “Bunu Zara’ya vermeliyiz,” dedi Fırat, dosyayı sıkıca tutarak. Murat, Fırat’a baktı. “Onun sana güvenip güvenmediğini öğrenmenin zamanı geldi.” --- Fırat ve Murat, ara sokağa adım attıklarında her şeyin yolunda olduğunu düşünüyordu. Ancak birdenbire karşılarına çıkan Fatih, her şeyi değiştirdi. Fatih'in sert bakışları ve soğukkanlı tavrı, bu karşılaşmanın sıradan bir konuşmadan ibaret olmayacağı hissini veriyordu. “Beni görmek hoşuna gitmedimi Fırat?” dedi Fatih, gülümseyerek adımlarını hızlandırırken. Fırat, gözlerini kıstı ve adımlarını dikkatlice geri çekti. Murat ise, etrafı dikkatle gözlemeye devam ediyordu. Her an bir şeylerin ters gideceğini hissediyordu. Fatih, kendine güvenen bir şekilde dosyayı almak için hamle yaptı ve Fırat’ın elinden dosyayı hızla aldı. “Bunu benden alamayacaksın fatih bu sefer degil.” diye bağırdı Fırat, ama Fatih, soğukkanlılığını bozmadan sadece gülümsedi. “Senin gibi adamlar, her zaman başkasının planlarını bozan adamlardır, Fırat. Ama senin bilmediğin bir şey var.” Fatih, adımlarını yavaşlatarak Fırat’ın kulaklarına doğru eğildi. “O dosyada senin hayatını değiştirecek bir şey var. Ama sadece sen değil, Zara da bundan etkilenecek. Şu an düşündüğün her şeyin tam tersini öğrenmeye başlayacak.” Fırat’ın yüreği hızla çarpmaya başladı. Fatih’in söyledikleri, birdenbire her şeyin anlamını değiştirmişti. Dosya, Fırat’ın planlarının hayalini kurduğu şekilde gitmesine sebep olacak bir şeydi, ancak Fatih’in sözleri bambaşka bir gerçeği ortaya koyuyordu. Fırat, kendisini zorla ayakta tutmaya çalışırken, Fatih’in söyledikleri zihninde yankılandı. “Ne demek istiyorsun?” Fırat’ın sesinde şok vardı. Fatih gülümsedi, ama gülümsemesi bir yılanın sinsi bakışları gibiydi. “Zara’nın seninle evlenmesi, aslında babanın çok eski bir planının parçası. Ve en kötüsü, sana ne öğrettilerse, hiçbiri gerçek değil.” Fırat, gözleri büyüyerek, hızla nefes alırken, içindeki karanlık gerçekler yavaşça ortaya çıkmaya başlamıştı. “Ne biliyorsun Fatih?” Fatih, gözlerini Fırat’a dikerek son bir hamle yaptı silahın kabzasını fırat'ın ensesine geçirdi. Murat fırat'ı korumak amacı ile ileri atıldıgında fatih'in adamları onu bayılttılar. Fatih fırat bayılmak üzereyken kulaklarına fısıldadı: “Zara, aslında senin ailene değil, başka birine ait. Bu evlilik, başka bir hedefi olan bir planın parçasıydı. Ve sen… sen bunu hiç fark etmedin, Fırat.” Fırat, hemen geri çekilmek istedi ama vücudu ağırlaştı, başı dönmeye başladı. Fatih’in söyledikleri, her şeyin kontrolünün çoktan kaybolduğunu gösteriyordu. “Bunu… nasıl yani?” Fırat, soluğunu tutarak devam etti. Fatih, dosyayı güvenle elinde tutarken, “Zara’yı kullanmak için seçilen tek kişi sensin, ama o, bu sistemin kurbanıydı. Ailene mi hizmet ediyorsun, yoksa başka birine mi?” dedi ve hızla uzaklaşmaya başladı. “Bu geceyi asla unutamayacaksın, Fırat. Ve o gerçek sana yaklaşıyor. yakında tekrar görüşecegiz ve bu birbirimizi son görüşümüz olacak...” Fırat, bayılmak üzereydi, ama kulaklarında hala yankılanan o korkunç gerçekle, her şeyin değiştiğini fark etti: Zara, Fırat’ın ailesinin değil, başka bir gücün planlarının bir parçasıydı. Her şey gözlerinin önünde çökmeye başlıyordu.
Sevgili okur,
Daha da büyük sürprizlerin ve tehlikelerin sizi beklediği bu hikayede, karakterlerin içsel çatışmalarını ve duygusal zorluklarını derinlemesine keşfedeceğiz. Her adımda hem Fırat hem de Zara için yeni bir yol açılıyor. İlerleyen bölümlerde, hem karakterlerin hem de hikayenin nasıl evrileceğini görmek için sabırsızlanıyorum.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere..
|
0% |