@yarrens
|
Zara'nın bakış açısı İstanbul’un en hareketli yerlerinden birinde bulunan bu küçük kafede çalışmak, çoğu gün oldukça yorucu olurdu. Derya ile uzun vardiyalarda yan yana çalışıyorduk; her ne kadar birbirimize dayanarak ilerlesek de, bugün işlerin yoğunluğu her zamankinden fazlaydı. Sık sık aklıma gelen, büyükannemin hastane masraflarını nasıl ödeyeceğimle ilgili düşünceler yüzünden iyice bitkin hissediyordum. Hastaneye borcumuz artarken, umutsuzluk her geçen gün daha da büyüyordu.
Derya, beni tanıdığından beri içimdeki endişeyi fark eden tek kişiydi. Yine de konuşmamıza gerek kalmadan, kısa bakışlarımızla birbirimizi anlayabiliyorduk. Arada sırada bana sessizce “İyi misin?” diye sorar, kısacık bir an bile olsa bana moral vermeye çalışırdı. Derya’nın yanımda olması, bu stresli işi biraz daha katlanılabilir kılıyordu.
Kafeye yeni bir müşteri girdiğinde, gözüm farkında olmadan ona takıldı. Adam, diğerlerinden farklı bir auraya sahipti; sanki bu sade kafeye fazla geliyormuş gibi bir havası vardı. Uzun boylu, keskin yüz hatlarına sahip, dikkatli bakışları olan bu adam, gölgelerin arasından çıkmış gibiydi. Göz göze geldiğimiz an, içimde bir ürperti hissettim ama bu bakışları görmezden gelmeye çalışarak yoluma devam ettim.
Derya, farkında olmadan koluma hafifçe dokundu. “Bunu da sen al istersen,” diye adam’ın oturduğu masayı işaret etti. Gözleri parlayarak ekledi: “Hem biraz ara vermiş olursun.”
Bir yandan Derya’nın neşesini koruma çabası, bir yandan da kafede sürekli üzerimde hissettiğim baskı nedeniyle zorlanıyordum. Bu düşüncelerle adımlarımı adam’ın oturduğu masaya doğru yönlendirdim.
Masasına vardığımda, siparişini almak için elimdeki not defterini çıkardım. Adam yüzündeki ifadesiz ancak keskin bakışlarıyla dikkatle beni izliyordu. Sanki, gözleriyle beni çözmeye çalışıyordu. O sırada arka masada duran kafe yöneticisinin yanımıza doğru yaklaştığını hissettim. Yönetici Beni kenara çekti.
“Büyükannen için para mı? Zara, kaç kere söyledim. Biz hayır kurumu değiliz,” dedi yöneticimiz, alaycı bir ses tonuyla. “Haklısınız, kusura bakmayın. Sadece, biraz daha fazla zam yapsanız…” Histerik bir şekilde güldü "Zara sana daha kaç kere zam yapıcagiz?" Bu cümle, tam anlamıyla içimi bıçak gibi delip geçti. Utançla başımı öne eğdim, yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum.
Derya, hemen yanıma yaklaştı ve müdahale etmek istercesine bakışlarını yöneticimize çevirdi. Bana her ne kadar yardım etmek istese de, bu durumda yapabileceği bir şey yoktu. Zaten yöneticinin ses tonu nedeniyle, kafedeki bazı müşteriler de bize bakmaya başlamıştı. Kendimi savunmak istesem de, boğazım düğümlenmiş gibiydi. Siparişini alacağım adam'ın, tüm bu konuşmaları dikkatle dinlediğini fark ettiğimde ise mahcubiyetim iyice arttı.
Elimden geldiğince soğukkanlı davranarak siparişini alıp masadan uzaklaştım. Derya da yanımda durmuş, durumu kurtarmak için bana gülümsemeye çalışıyordu. “Aman boş ver,” dedi fısıldayarak, “Benim yanımda olduğun sürece sana bir şey olmaz.”
Derya’nın desteği yüreğime bir nebze su serpmişti, ama yöneticinin bu sözlerinin içimde yarattığı kırgınlık ve çaresizlik kolay kolay geçecek gibi değildi. İşime dönmeye hazırlanırken adamı’ın gözlerinin hala üzerimde olduğunu hissettim.
Siparişi hazırlayıp adamı’ın masasına götürdüğümde, sessizce masasına yerleştirdim. Ancak gözleri bir an bile üzerimden ayrılmamıştı. Bu adamın bakışlarında garip bir gizem vardı; beni yargılamadan, sessizce inceliyordu sanki.
Parayı masaya koyarken elini ceketinin cebine uzattı, ve bana bir kart uzattı. Kartı alırken parmaklarımın hafifçe titrediğini fark ettim. Kartın üzerinde adı, numarası ve tek bir not vardı:
“Bazen, zor yollar en güvenli çıkışlar olabilir.”
Fırat alkanlı.. Bu cümleyi zihnimde tekrarlarken, adam arkasına bile bakmadan kafeden çıkıp gitti. Derya yanımda durmuş, şaşkınlıkla ona ve elimdeki karta bakıyordu. “Bu adam da kimdi?” diye sordu, alçak bir sesle.
O an Derya’ya cevap veremedim. İçimde, bu adamın bana dair öğrendiği küçük bir bilginin, hayatımı nasıl etkileyeceğini bilmemenin yarattığı karmaşık bir his vardı. Fırat Alkanlı… Sadece bu kartın üzerinde gördüğüm bir isimden fazlası olabilirdi. Ama nasıl bir değişim getirecekti, bunu henüz çözemedim.
Fırat’ın gizemli bakışı zihnime kazınmışken, kafedeki işime geri dönmeye çalıştım. Derya, arada bana sorular sorarak merakını belli etmeye çalışıyordu. Ancak içimde hissettiğim huzursuzluk, Fırat’ın bıraktığı o kartın üzerindeki tek cümlenin yansıması gibiydi. Bu tanışma, ikimiz için de tehlikeli bir başlangıç olabilirdi; ama bu riske değer miydi?
Zara, o gün Fırat ile ilk kez karşılaştığında bunun hayatını nasıl değiştireceğinden habersizdi. Sıradan bir tanışma gibi görünen bu karşılaşma, aslında geçmişten gelen derin yaralar ve gizemli bağlarla örülmüştü. Fırat’ın ona bıraktığı kart, sadece bir iletişim bilgisi değil, aynı zamanda ikisini karanlık ve tehlikeli bir yola davet eden bir mesajdı. Fırat Alkanlı'nın dünyasına adım atmak, Zara’nın kontrol edemeyeceği bir girdaba sürüklenmesine neden olacaktı. Bu karşılaşma, aralarındaki bağın sadece bir başlangıç olduğunu ve ihanetin gölgesinde şekillenen bir geleceğe doğru yol aldıklarını işaret ediyordu. Zara’nın içindeki merak, tehlikenin cazibesine kapılmasına neden olacak ve bu yol, onu hiç beklemediği bir sona taşıyacaktı..
Sevgili okur, Zara’nın yaşadığı bu karşılaşma, sadece onun için değil, Fırat için de farklı bir yolun başlangıcı oldu. Belki sıradan bir tanışma gibi görünse de, aralarındaki gerilim ve gizem, ikisini de bilmedikleri bir yöne sürüklüyor. Fırat’ın sessizce uzattığı kart, bir tesadüf mü yoksa Zara için bambaşka bir kapının anahtarı mı?
İlerleyen bölümlerde, bu sır dolu karşılaşmanın onları nereye götüreceğini göreceksiniz. Kendi dünyalarında kalıp güvende mi olacaklar, yoksa birbirlerine yaklaşarak bu tehlikeli oyuna adım atmaya cesaret mi edecekler? Bu başlangıç, sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de bir gölgesi.
Gelecek bölümde görüşmek üzere..
|
0% |