@yarrens
|
Zara'nın bakış açısından
Fırat’ın yüzü Zara’ya iyice yaklaşmış, nefesi dudaklarına değecek kadar yakınlaşmıştı. İkisinin arasında esen gerilim öyle yoğundu ki, Zara’nın kalp atışları bir çırpıda hızlandı. Fırat’ın derin bakışlarında ona dair her ayrıntıyı görmek istercesine bir istek vardı ama o bakışların ardında hâlâ gizemli, karanlık bir perde asılı duruyordu.
Fırat, dudaklarını Zara’nın dudaklarına değdirmek üzereyken, gözleri bir anlığına Zara’nın gözlerine dikildi. O an, dünyada başka kimse yokmuş gibi hissediyorlardı. Ama tam o sırada Fırat hafif bir gülümsemeyle geri çekildi. Dudaklarının ucunda belli belirsiz bir alay vardı; sanki bu anı onun isteğini sınamak için başlatmış ve şimdi durdurmuştu.
Zara bir an için şaşkınlıkla nefesini tutmuş, öylece bakakalmıştı. Fırat’ın yüzüne yerleşen o ufak gülümsemeye hem kızmış hem de içinde tarifsiz bir merak hissetmişti. "Neden... neden durdun?" diye fısıldadı, sesi neredeyse kendisine bile yabancı geliyordu.
Fırat, başını hafifçe eğerek ona yanıt verdi. “Bazı şeyler beklemeye değer,” dedi, alaycı ama aynı zamanda derin bir anlam taşıyan bir ses tonuyla. Ardından parmaklarını nazikçe Zara’nın yanağına dokundurdu. "Ve sen... sabrımı sınıyorsun," diye ekledi.
Zara, Fırat’ın bu sözleriyle bir kez daha kendi içindeki çelişkiye kapıldı. Fırat’ın sadece bir oyun oynuyor olabileceğini biliyordu, ama bu yakınlık, bu tehlikeli çekim, tüm hislerini alt üst ediyordu. İçindeki kızgınlık, merak ve bir yere ait olma isteği arasında kaybolmuştu.
Fırat, geri çekilip yatağın kenarına oturdu ve Zara’nın yüzündeki şaşkın ifadeyi izleyerek, “Yarın büyük bir gün olacak. Dinlenmeni öneririm,” dedi ve sakin bir tavırla ayağa kalktı. Aralarında kalan mesafeyi geri koymuştu, fakat o an ikisi de bu mesafenin hiçbir anlam ifade etmediğini biliyordu.
Zara, yaşadığı karmaşık duyguları kontrol etmeye çalışarak gözlerini Fırat’ın sırtına dikti. "Seninle ilgili her şey bir sır gibi… Ve ben bu sırları çözmek istiyorum," dedi, sesi belirgin bir kararlılıkla.
Fırat, arkasına dönmeden sadece hafifçe başını eğdi. "Bazı sırlar, öğrenilmeden daha güvenlidir," diyerek odayı terk etti. Kapının kapanmasıyla birlikte Zara, yalnız kalmıştı ama kalbinde uyandırılan fırtına henüz dinmemişti.
Fırat'ın bakış açısı
Fırat, kapıyı kapatır kapatmaz derin bir nefes aldı. Parmaklarını saçlarının arasından geçirerek kendini sakinleştirmeye çalıştı. Zara’nın gözlerindeki kararlılığı ve merakı gördükçe, içindeki taş gibi sert zırhın çatırdadığını hissediyordu. Bu hisse izin vermemeliydi. Kendini her zaman kontrol altında tutardı; bu, Alkanlı ailesinin bir üyesi olmanın en temel kuralıydı. Ama Zara… O, Fırat’ın hiç tanımadığı bir tehlikeydi.
Kendi kendine acı bir gülümseme yerleştirdi. Odaya girerken her şeyin kontrolü altındaydı, ama Zara'nın gözlerinde o saf merakı, hayal kırıklığını ve aralarındaki mesafenin yarattığı o yoğun çekimi gördüğünde, işler değişmişti. Onu öpmeye çok yaklaşmıştı. Hatta o kadar ki, dudaklarının Zara’nın tenine değdiğini neredeyse hissedebilmişti. Ama son anda, kendi koyduğu sınırı aşmanın bedelini hatırlamıştı.
"Bu oyunu başlatan benim, ama oyunun kurallarını unutmamalıyım," diye mırıldandı, kendi kendine. Zara’ya duyduğu bu çekimi dizginlemesi gerekiyordu. Onu hayatına alma sebebi açıktı: Alkanlı ailesine bir varis vermek, babasına olan sözünü yerine getirmek ve bir gün bu imparatorluğun başına geçmek. Aşka veya zaafa yer yoktu.
Merdivenleri yavaşça inerken, Zara’nın ona “Seninle ilgili her şey bir sır gibi… Ve ben bu sırları çözmek istiyorum,” deyişini düşündü. Bu kız… Fırat'ın her zaman sakladığı duyguları, en derinlerinde sakladığı sırları çözmek istiyordu. Ve asıl sorun, onun bu ilgisinin Fırat'ı rahatsız etmenin ötesinde bir yerden dokunuyor olmasıydı.
Birden, oturma odasındaki ışık dikkatini çekti. Orada duran koltuğa yerleşti ve düşüncelerine daldı. Babasının ona verdiği öğütleri, çocukken öğrendiği acımasız kuralları düşündü. Zarif ve cesur bir kadının, bütün bunları sorgulama cesaretine sahip olması fikri garip geliyordu. Alkanlı soyunu sürdürmek, düşmanlarına karşı güç göstermek ve kurallarını kabul ettirmek… Tüm bunları bir anda sorgulatabilecek tek bir bakış vardı: Zara’nın bakışı.
“Zara Akın,” diye fısıldadı kendi kendine, başını hafifçe geriye yaslayarak. “Beni test ediyorsun… Ve belki de hiç kimsenin cesaret edemediği şekilde.”
İçindeki karanlık dürtüler tekrar yüzeye çıkmaya başladı. Kendi sınırlarını korumanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kendine hatırlattı. Ama yine de, o bakışları unutmak kolay değildi. Belki de Zara’yı bu oyunda en çok zorlayacak şey, sırlarının ne kadar derine indiğini fark ettiğinde ona duyacağı merak olacaktı. Çok durmadan yatak odasına geri döndüm. Zara çoktan uyumuştu kısık bir sesle fısıldadım "Bunlar iyi olan son günlerin zara akın tadını çıkar."
Zara'nın bakış açısından
Sabah, ilk ışıklarla gözlerimi araladım. Fırat'ın yanında, onun nefesi tenimde, sıcaklığı yanı başımda uyandım. Bir an gerçek olmadığını sandım, sadece bir rüya... ama değil. Bugün, Fırat’la evleneceğim.
Elimi hafifçe Fırat’ın omzuna koydum. Uyandırmaya kıyamayacak kadar huzurlu görünüyordu. Fakat bu sabahı onun yanında geçirmek hoşuma gitse de düğün hazırlıklarına başlamam gerektiğini biliyordum. Hafifçe doğruldum, sabahın tazeliğini içime çekerek odadan sessizce çıkmaya hazırlandım ki, Fırat’ın gözleri aralandı.
“Günaydın, gelin hanım,” dedi sesi derinden, sabahın sersemliğiyle.
"Günaydın," diye fısıldadım gülümseyerek. "Ben gidip hazırlanayım. Düğün var, unutma."
Fırat, yavaşça yatağa yaslanıp dudaklarında çapkın bir gülümsemeyle, “Unutulur mu? Murat ve Derya bile sabahın köründe burada olacak,” dedi. İkimiz de aynı anda gülmeye başladık. Onların düğüne hazırlık telaşında bizi zorlayacaklarına şüphe yoktu.
---
Murat ve Derya tam da dediği gibi erkenden geldiler. Derya o kadar heyecanlıydı ki sanki kendisi evleniyormuş gibi tüm evi ayağa kaldırdı. Beni hazırlık için koltuğa oturttu, saçımı nasıl yapmam gerektiğiyle ilgili yüzlerce öneri sundu. Murat ise her zamanki gibi eğlenceliydi, Fırat’a takılmadan duramıyordu.
"Bugün son özgür günün, Fırat! Hazır mısın artık bir aile babası olmaya?" diye sordu, hafif bir alayla. Fırat ise ciddi bir ifade takınıp “Aile babası olmaya değil, ama evliliğe hazırım. Zara’ya en başından beri sözüm var,” dedi.
Gözlerimi ondan kaçırıp kıkırdadım. Ne kadar ciddi görünse de içinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetmiştim.
Derya’nın kahkahaları arasında makyajım bitmiş, saçım dalgalar halinde omuzlarıma dökülmüştü. Aynada kendime baktığımda farklı bir Zara görüyordum. Evet, belki hayatımın aşkıyla değil, ama yeni bir başlangıç yaparak evleniyordum.
---
Düğün salonuna girdiğimizde herkesin bakışları üzerimizdeydi. Fırat koluma girdi, onun yanında yürümenin verdiği güven ve sıcaklık beni rahatlatıyordu. Murat ise sağ tarafta sırıtarak bize bakıyordu.
Derya bana fısıldayarak, “Bu gece senin gecen, Zara, tadını çıkar,” dedi.
Derya’nın bu sözlerinden sonra içimde bir kıpırtı hissettim. Ne kadar garip bir geceydi bu! Düğün salonunun girişinde gözlerimin dolduğunu fark ettim; öyle ki, her şey tam bir rüya gibi görünüyordu. Ama işte buradaydık. Fırat’la birlikte, salonun merkezine doğru yürürken, onun güven veren bakışlarını yanımda hissediyordum.
Bir süre sonra nikâh memuru konuşmaya başladı. “Zara Akın, kendi isteğinizle Fırat Alkanlı ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?” diye sorduğunda kalbim hızla çarpmaya başladı. Sanki salondaki tüm insanlar, Murat ve Derya dâhil, nefeslerini tutmuş cevap vermemi bekliyordu. Fırat’a baktım. Onun gözlerinde, ne kadar bastırmaya çalışsa da, bir şeylerin yankılandığını görebiliyordum.
“Kabul ediyorum,” dedim sessizce ama kararlı bir şekilde.
Fırat, aynı soruya güçlü bir “Kabul ediyorum,” yanıtını vererek salondaki herkesi rahatlatmıştı. Nikâh memuru “Sizleri karı koca ilan ediyorum,” dediğinde, salonun her bir köşesinden alkışlar yükseldi. Fırat, parmaklarıyla nazikçe çenemi kaldırdı ve alnıma küçük, ama derin bir öpücük kondurdu.
İlk dans zamanı gelmişti. Fırat beni dans pistine çektiğinde elleri omuzlarımda, gözleri ise gözlerimin derinliklerindeydi. O an, tüm karmaşıklıklar ve planlar bir yana, sadece ikimizin dans pistindeki uyumu vardı. Melodiye uyarak hareket ediyorduk, ama gözlerimiz hiç ayrılmıyordu. Fırat’ın elinde kendimi kaybetmişken, etraftan Murat ve Derya’nın fısıldaşmalarını duyabiliyordum.
Murat, Fırat’a bakarak gülümsemekte olan Derya’ya yaklaşmıştı. Derya, Murat’ın bakışlarını fark ettiğinde şaşkın bir an yaşasa da, hemen ardından yüzünde beliren hafif tebessümle Murat’a döndü.
“Ne bakıyorsun öyle?” diye sordu Derya, şakayla karışık bir ses tonuyla.
“Belki de bugün en az Zara ve Fırat kadar ışıldayan biri daha vardır burada,” diye fısıldadı Murat, hafifçe Derya’nın elini tutarak. Derya utangaç bir şekilde başını öne eğdi, ama gülümsemesini saklayamadı. Bu an, onların da kendi masallarının başlangıcı gibi görünüyordu.
Dansımız sona erdiğinde, Fırat’ın kulağıma eğilip fısıldamasıyla kendime geldim. “Bu gece sadece bizim gecemiz, Zara. Hazır mısın?” dedi alaycı bir tebessümle. Onun sözleriyle içim titredi, ama ne kadar çekingensem, o kadar kararlıydım. Bu gece gerçekten bize aitti.
---
Düğün gecesi yavaş yavaş sona erdiğinde, arabayla malikaneye dönmek üzere yola çıktık. Fırat, yanımda otururken elimi nazikçe tuttu, düğün salonundaki karmaşadan sonra arabadaki sessizlik bana huzur vermişti. Fırat’ın yanında olmak, her şeyin değişeceği bu yeni hayata adım attığımın gerçek bir hatırlatıcısı gibiydi.
Malikaneye vardığımızda, kapıda hizmetliler sıraya geçmiş, bizi selamlıyordu. Fırat, arabanın kapısını açtı ve bana elini uzattı. Yorgun ama aynı zamanda heyecanlıydım. Bir an, her şey çok hızlı ilerliyormuş gibi hissettim; sadece birkaç gün önce Fırat’la aramızda anlaşmalar yapılmışken, şimdi onunla evliydim.
Büyük ahşap kapıdan içeri girdiğimizde malikâne, karanlıkta parlayan bir sığınak gibi görünüyordu. Dekorasyonun şıklığı ve yüksek tavanlardan yansıyan ışıklarla her şey büyüleyici bir görüntü oluşturuyordu. Fırat’ın bakışları hala üzerimdeydi, beni bir an bile gözden kaçırmıyordu.
Elimi bırakmadan üst kata, odalarımıza doğru yürüdük. Sonunda, büyük yatak odasına girdiğimizde, etrafımızdaki sessizlik bizi bir an yalnız bırakmıştı. Oda, hafif bir lavanta kokusuyla doluydu ve zarif bir şekilde döşenmiş yatağın yanında bizi bekleyen şampanya gözümüze çarpıyordu.
Fırat bana doğru yaklaştı ve hafifçe, "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu, gözlerinde yumuşak bir ifade vardı.
"Yorucu ama... bir o kadar da unutulmaz bir gündü," dedim, onun bakışlarından etkilenmiş bir şekilde.
Fırat, bir süre sessizce yüzümü inceledikten sonra elimi tuttu ve beni yatağın kenarına doğru yönlendirdi. Beni oturttuktan sonra yanımda durdu ve başını hafifçe yana eğerek dudaklarında o tanıdık, çapkın gülümsemesi belirdi.
“Zara... Bu gece her şey senin istediğin gibi olacak,” dedi. Sesi güven vericiydi ama içinde saklı bir ciddiyet vardı, beni her zaman olduğu gibi şaşırtmayı başarıyordu. Bir süre daha birbirimize baktık, her şeyin yeniliğiyle şaşkın ve biraz da tedirgindim, ama Fırat’ın yanında olduğum için güvende hissediyordum.
Bu yeni hayat, bu karmaşık ama bir o kadar da çekici adamla nasıl bir yola evrilecekti bilmiyordum; ancak bir şey kesindi, her şey artık geri dönülmez şekilde başlamıştı.
Fırat, elimi tutarak beni yatağın kenarına oturttuğunda, içimde tarifsiz bir çekingenlik belirdi. O an tüm günün yoğunluğunu ve kendime itiraf edemediğim duyguları, heyecanı ve biraz da korkuyu hissettim. Fırat’ın gözlerinde gördüğüm bakışlardan kaçamadım; derin, kararlı ama bir o kadar da sıcak bir ifade vardı yüzünde.
“Zara…” diye mırıldandı yavaşça, gözleri yüzümde dolaşırken, sanki her hareketimi anlamaya çalışıyordu. “Emin ol, sana bu gece kendini rahat hissettirmenin en önemli olduğunu biliyorum. İstediğin gibi olsun, tamam mı?”
Dudaklarımı hafifçe ısırıp başımı salladım ama sözler boğazıma düğümlenmişti. Fırat yanımda, bu kadar yakınken kendimi daha önce hiç hissetmediğim kadar küçük ve savunmasız hissediyordum. O, benim bu halimi fark etmiş gibi parmaklarını hafifçe elime dolaştırdı, dokunuşları yumuşak ama bir o kadar da belirgindi.
Sanki hislerimi okur gibi, “Seni korkutmak istemiyorum,” dedi, bir adım geri çekilerek. Bu düşünceli hareketi içimi bir nebze rahatlatırken, ona karşı duyduğum karmaşık duyguları da körükledi.
Derin bir nefes alarak, “Korkmuyorum,” dedim ama sesimdeki hafif titreme, onun dudaklarında küçük bir tebessüm oluşmasına sebep oldu. Kendime kızarken, onun beni bu şekilde sakinleştirmesi ne kadar etkileyiciydi.
Fırat, yüzümü avuçları arasına alarak bana daha da yaklaştı. Yüzümüz neredeyse birbirine değecek kadar yakınken, bakışlarının üzerimde yarattığı etkiye karşı koyamıyordum. O an kalbim hızlı atarken, ellerimi istemsizce göğsüne koydum, onu biraz uzaklaştırmak ister gibi ama aynı zamanda bu yakınlıkta kalmayı istemekten de çekinerek.
Fırat, bu hareketimi fark edip dudaklarının kenarında hafif bir gülümsemeyle başını hafifçe eğdi, “Bu kadar tatlı utangaç olacağını hiç düşünmemiştim,” diye mırıldandı, sesi hafif ama alaycı değildi. Bu yumuşak sözleri beni şaşırtmıştı. Ona baktım, bu gece gerçekten sakin ve bana saygılı yaklaşmasını beklemediğimi fark ettim.
“Her şey senin hızında, tamam mı?” dedi, gözleri gözlerime kilitlenmiş, sabırlı ama içindeki sıcaklığı gizleyemeyecek kadar yoğun bir şekilde. Yavaşça, yüzümü ellerinin arasından bırakarak geri çekildi ve bana özgür alan bırakmış gibi yatağın kenarına oturdu.
İçimdeki çekingenliği aşmak için derin bir nefes aldım ve bu adımı kendi hızımla atmaya karar verdim. Yavaşça Fırat’a yaklaşıp elini tuttum, bakışlarımı kaçırarak. Fırat, elimi nazikçe okşarken, o gece ikimizin arasında kurulan bu bağı daha derinden hissediyordum. Bu yeni hayat ve evlilikle birlikte onunla daha çok şey paylaşmak zorunda kalacağımı anlamıştım ama bu an, ilk adımım olacaktı.
Ve belki de bu gece sadece, birbirimize alışmak için küçük bir başlangıçtı.
Sonunda, Fırat başını eğip, dudaklarını benimkine yasladı. İlk temas, her şeyin başıydı. Bir an, zaman durdu. Bütün düşüncelerim yok olmuştu, sadece onun sıcak nefesi ve derin bakışları kalmıştı. Duygularım, hayal ettiğimden daha yoğun, daha içten bir hale gelmişti. Onunla böyle yakın olmak, içimdeki ateşi daha da alevlendirmişti.
Dudaklarımız birbirine değdiğinde, içimdeki gerginlik bir an için kayboldu. Fırat’ın elini belime koymasıyla bir dalga gibi vücuduma yayılan sıcaklık beni sarhoş etmişti. Bunu fark ettiğinde, gülümseyerek “Hızlı gidiyoruz,” dedi. Ama bu cümle daha fazla dayanılmaz hale getirdi.
İkinci öpüşümüzde, tutkumuz arttı. Dudaklarımızın uyumu, bedenlerimizi birbirine yaklaştırıyor, derin nefesler almama neden oluyordu. Fırat, elleriyle belimi daha sıkı sararken, bana doğru hafif bir itme ile bedenimle oynamaya başladı. Sanki bu gece birbirimizi keşfedecekmişiz gibi hissediyorduk.
Kendimden geçmiş bir halde, Fırat’a daha da sarıldım. Kalbimin atışları hızlanırken, onu daha çok hissetmek için kenetlendim. O da bana karşılık verdi, avuç içleriyle sırtımı okşayarak beni daha da kendine çekti.
Bir süre sonra, dudaklarımızı ayırdığımızda, Fırat’ın gözlerinde bir kıvılcım görüyordum. Gözlerimin içine derin bir şekilde bakarak, “Bunu sadece bir başlangıç olarak düşünelim,” dedi.
O an içimdeki tüm korkular kaybolmuş, yerini sadece ona olan bağlılığım ve derin bir güven almıştı. “Evet, başlangıç,” dedim ve gülümseyerek ona doğru yaklaştım. İkimizin de hissettiği yoğun duygularla doluyduk ve her anı paylaşmak için sabırsızlanıyordum.
Bundan sonrası +18 isteyenler gecebilir...
Tek eliyle yanaklarımı hafifçe sıkarak büzülen dudaklarıma kapanmıştı. Ellerimi kollarına çıkartarak öpüşüne karşılık verdim.
Bileğimi kendine çektiğinde kucağına düştüm.
"Farkında olmadan sert davranırsam ya da canını yakarsam beni uyar tamam mı?" dudağımı ısırarak bir süre fırat'a baktım.
Hayran olunası bir adamdı gerçekten.
"Her zaman böyle güzel bak bana olur mu?" sevinçle gülümseyerek şımarıkça omuzlarımı sıktım.
"Peki.." birden kalçalarımdan kavrayıp kendisine çekmesiyle afallamış ve ellerimi omuzlarına yaslamıştım.
Yakınımda duran yüze bakarak dudağımı ısırdım. İçimde daha önce hiç hissetmediğim bir şeyler oluyordu.
"Şuan ne yapmak istiyorsun?" bakışlarımı gözlerine çıkartıp sorusunu cevapladım.
"Seni sevmek istiyorum." başını hayretle sallayarak gülümsedi. Sağ omuzumda ki elimi tutarak yavaşça aşağı doğru sürüklemeye başladığında yutkundum.
Elime değen şey ile şaşkınca firat'a baktığımda, gözlerini kapatarak başını arkaya attığını görmüştüm.
Hoşuna gidiyordu sanırım.
Derin bir nefes alıp yavaşça elimin altında ki penisi okşamaya başladım. Duyduğum ses ile şaşkınca kaşlarımı havalandırdım. İnliyordu.
Kendimi tuhaf hissediyordum. Kasıklarım yanıyordu.
"Bu kadar yeter, yoksa dayanamayacağım." dikelerek dudaklarıma kapanmış ve ellerini sütyenimin kopçasına çıkartmıştı. diyerek dudaklarıma kapanmış ve ellerini sütyenimin kopçasına çıkartmıştı.
Sütyenimi çıkartığında hızle ellerimi göğüslerime çıkartarak gözlerimi kapattım.
"İlk defa birinin karşısında çıplak kalıyorum." utanıyordum!
Fırat'ınn gülme sesini işittiğimde tek gözümü açarak o'na bakmıştım.
"Masum bebeğim." belimde duran ellerini sıkılaştırarak iyice yakışlaşmamızı sağlamıştı.
"Ellerini çekecek misin, yoksa buna başka zaman mı devam edelim?"
Yavaşça ellerimi çekerek bakışlarımı kaçırdım. "Utanmış hallerin ne kadar hoşuna gitse de benden utanman hoşuma gitmiyor." kaşlarımı havalandırarak derin bir nefes aldım.
"İlk defa yaşıyorum bunu, o yüzden sanırım." başını sallayarak gülümsedi.
"Anlıyorum bebeğim, haklısın." yüzünü ellerim arasına alarak yanaklarını sıkmış ve büzülen dudaklarına bir öpücük kondurmuştum.
"Şimdiden sonra utanmak yok." hayretle bir süre bana baktıktan sonra boynumdan tutarak aniden kendine çekmişti.
Aramızda az bir mesafe kala durmuş ve sessizce dudaklarıma doğru fısıldamıştı.
"Peki o zaman, başlayalım." dudağıma kapanmasını beklerken daha farklı bir şey yapmıştı.
Belimde ki elini vajinama getirerek hafif hafif okşamaya başladığında aldığım zevkle başımı sabit tutamamıştım. Boynumda olan eli sayesinde başım arkaya düşmemişti.
Nefeslerim sıklaşmaya başladı.Aldığım zevle bacaklarımın bağları çözülmüştü. Dengemi kuramadığımı anlar anlamaz ellerimi fırat'ın omzuna yasladım.
Dudağımı ıslatarak yutkundum.
"Hoşuna gidiyor mu?" duyduğum baştan çıkartıcı ses ile gözlerimi hafifçe aralayıp fırat'a baktım.
"Eve-" cevap vereceğim sırada içimde hissettiğim parmaklarla yüksek sesle inlemiştim.
Yavaş yavaş hareket etmesine rağmen acıyla karışık zevk alıyordum. Fırat inlememi ağzına hapsederek dudaklarıma kapanmıştı.
Kısa süren ıslak öpüşmemizi kesmeden parmaklarını içimden çıkartmıştı ve bedenimi kucağına alarak ayağı kalkmıştı.
Öpüşleri yavaşça boynuma inmişti. Öpüşleri, dokunuşları ve bakışları çok iyi hissettiriyordu.
Bedenimi nazikçe yatağa bıraktı. Öpüşleri iyice aşağılara indiğinde daha fazla zevk almaya başlamıştım. iç çamaşırımı ve kendi iç çamaşırını çıkarttı.
Hızla bedenimi yatakta yüz üstü çevirerek penisini vajinama sürtmeye başlamıştı. İnlemelerimiz birbirine karışarak banyoda yankılanıyordu.
Fırat nazikçe içime girmeye başladığında başımı yatak başlığına yaslayıp yutkundum. Yavaş yavaş hareket ederek alışmamı beklemişti.
Kısa bir süre sonra acı koybolmuş ve zevk almaya başlamıştım.
"Siktir-ah." yüzünü görememek canımı sıkmıştı.
Omuz üstünden Fırat'a bakmaya çalıştığımda o eşsiz yüz ifadesini görmüştüm.
напı aralık ıslak dudakları, kızarmış yanakları, terden yüzüne yapışan tel tel saçları ve yüzünde ki-aldığı zevkten ötürü-oluşan o ifade.
Arkaya attığı başını düzleyerek bana bakmıştı. "İyi misin?"
Başımı sallayarak yavaşça dudaklarımı ıslattım. Belimde ki elinin tekini boynuma çıkartarak hafifçe sıkmış ve iyice üzerime eğilmişti.
Dilini dudaklarımda gezdirerek sırıtmış ve dudaklarıma kapanarak dilini ağzıma sokmuştu. İlk başta garip gelsede sesimi çıkarmadan fırat'a ayak uydurdum.
Hareketketleri yavaşça hızlanmaya başladı.
"Yüzünü görmek istiyorum."
duyduğum şey ile gülümseyerek-içimden çıkar çıkmaz-önüme dönmüştüm.
Sol bacağımı hafifçe kaldırarak sertçe içime girdiğinde sarsılmıştım. Aniden aldığım zevk ile yüksek sesle inledim.
Fırat yüzünde ki gülüşle bana bakarak sıkıca belimi tutmuştu.Yavaşça yüzüme yaklaşarak aramızda mesafeler kala tekrar durmuştu.
"Anladığım kadarıyla sert seks hoşuna gidiyor gibi?" daha önce sevişmediğim için ne türden hoşlandığımı tam bilmiyordum.
"Senin yaptığın her şey hoşuma gidiyor." dudağını ısırarak gülmüş ve aramızda ki minik mesafeyi kapatarak dudaklarıma kapanmıştı. Dillerimiz dans ediyordu.
Tek eli kalçamı kavrayarak sıkmıştı. Acıtmak yerine zevk veriyordu, daha doğrusu bu acı zevk veriyordu.
Cidden garipti.
İçimden çıkarak yatağa oturmuş ve bileğimden tutarak kucağına çekmişti.
"Sıra sende." şaşkınca fırat'a bakarak dudağımı ısırdım. Dudaklarım artık kanama raddesine gelmişti.
3"Korkma." kalçalarımdan tutarak hafifçe yukarı kaldırmıştı.
"Penisimin üzerine oturacaksın." başımı sallayarak dediğini yaptım. Hızla penisi içime aldığımda fırat inleyerek başını arkaya atmıştı.
"Siktir." gülerek yüzünü ellerim arasına almış ve dudaklarına kapanmıştım. O sırada da fırat'ın yardımıyla hareket ediyordum.
Fırat, baş parmağıyla vajinamı okşayarak çift taraflı zevk veriyordu.
"Ah-" yükselen zevk seviyem aniden zirveye çıkmıştı.
"Buldum." Fırat gülerek konuşmuştu.
Uzun git gellerin ardından fırat zevkle bağırmıştı.
"Geliyorum." kısa bir süre sonra
içimden çıkarak penisini sıvazladı. Göbeğime doğru boşalmıştı. Beyaz sıvıya dokunarak kısaca incelemiştim.
Çocuk bu sıvıyla meydana geliyordu. Ne garip değil mi?
"Nasıl hissedivorsun?" basımı kaldırıp fırat'a baktım"garip ama iyi"
Fırat gülümsedi "duş almak ister misin?" Başımı salladım "yorgunum"
Fıray yorganı üstümüze çekti göğsüne uzandım. Onun pis düşüncelerini bilmeden huzurlu bir uykuya daldım
Gelecek bölümlerde görüşmek üzere... |
0% |