Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Beneath the Surface

@yaseminforbooks

Şarkı:

- Almost (Sweet Music) - Hozier

İnsanlar hakkındaki ilk düşüncelerimiz her zaman doğru olmayabilir. Bazen bir kişi hakkındaki düşüncelerimiz zaman içinde değişebilir. Bazen de ilk gördüğünüz anda içinize doğmuştur ve zamanla fark edersiniz.

Şuan bu denli felsefe yapmama neden olan insanlar Savaş'ın arkadaşları. Zaten ilk baştan rahatsız edici bir havaları vardı. İçlerine girdikçe daha çok gözüme batmaya başladılar. Ne zaman bir muhabbete girsem 15 dakika sonra konu bel altına iniyor, sanki başka konuşulacakkonu yokmuş gibi. Yine öyle oldu amına koyayım. Ben bunların ilk sevişme anılarını dinlemek istemiyorum.

Telefonum çalınca arayan kişiye içimden birkaç bin kere teşekkür ettim ve ayağa kalktım. "Ben bir telefon konuşup geliyorum." diyerek dışarı çıktığımda derin bir nefes almıştım.

"Patlıcan Reçeli" arıyor. ​​​​​​

"Alo." diyerek telefonu açtım.

"Alo, Çalıkuşu. Nasılsın?"

"İyiyim."

"İyi, ben de iyiyim."

"Ne yapıyorsun?"

"Evdeyim ablamın evi toplamasına yardım ediyordum ama ablam markete gitti. Ben de tek kaldım. Ben şey soracaktım sana, yer silme suyuna ne katılıyor?"

"Yüzey temizleyici falan."

"Öyle bir şey var mı ki evde? Bir dakika bakayım bir." Ardından gelen sessizlikte, nasıl sakar sakar etrafta bir şeyler aradığını hayal edebiliyordum. Hafifçe gülümsedim.

"Abin yok mu evde?"

"Yok. Dışarı çıktı. Zaten çok evde durmaz o. Çalıkuşu, yüzey temizleyici şu pembe olan mı?"

"Ben nereden bileyim sizin evde hangi renk olduğunu. Üstünde yazıyordur. Hem bu yaşta nasıl hiç bir şey bilmiyorsun?"

"Ya genellikle süpürge yapıp geçiyordum. Bu sefer ablam her şeyi bana bıraktı. Neyse sen ne yapıyorsun?"

"Yine provadayım. Biz de mola vermiştik. Öyle."

"Sesin kötü geliyor bir sıkıntı mı var?"

"Yok be, yoruldum sadece. İşin ne zaman biter? Biz bugün provayı erken bitirebiliriz. Buluşacak zaman kalır."

"Ablam gelsin.. ya da gelmesin. Dur bir dakika." Yusuf'un heyecanlandığı sesinden belli oluyordu. "Hah, sen dur orada ben seni almaya geliyorum."

"Tamam. Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattığımda yüzümde farkında olmadan oluşan sırıtışla grubun yanına geri döndüm. "Bugün burada bitirelim mi?" diye sordum. "Boğazım ağrıyor üşüttüm sanırım." Güzel yalan.

Savaş oturduğu yerden kalktı ve yanıma geldi. "Ateşin falan var mı?" Elini alnıma koymuştu.

Hafifçe geri çekildim. "O kadar ciddi bir şey değil, eve gidip dinlensem geçer."

"Beraber gidelim o zaman metroya kadar."

"Şimdi yenge kıskanır falan hiç lüzumu yok. Hem Yusuf gelecek zaten."

Savaş sessiz kalmıştı. Sevgilisi olduğunu bildiğimi bilmiyordu büyük ihtimalle.

Kapıdan çıkacağım sırada kolumdan tutup durdurdu. "Haftasonu da çalışalım diyoruz. Benim evde. Sana da uygun mudur?"

"Uygundur, herhalde. Sen konum atarsın bana."

"Atarım."

"İyi o zaman. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Odadan çıkıp Yusuf'u beklemek adına kafeteryaya indim ve gördüğüm ilk tanıdık yüzün masasına oturdum. Bu yüz Mete'di.

"Kanka senin hiç işin yok mu? Ne zaman gelsem buradasın."

"İşim yok değil. İşim var da daha çizim aşaması bitmedi. Onu da atölyede yapmak istemiyorum. Atölye çok dağınık. Ayrıca burada dedikodu toplamak daha kolay."

"İyi bakalım. Güneş niye gelmiyor?"

"Niye gelsin kız? Geldi mi seninle takılıyordu, şimdi sen sürekli grubunlasın. Tek başına ne yapsın?"

"Haklısın."

Mete omzunu silkti. "Çoğu zaman öyleyim Semracım."

Arkama yaslandım ve çizdiği resme bakmaya çalıştım. Ben bunu yaptığımda tabletini aniden kapatmıştı. "Niye göstermiyorsun?"

"Daha bitmedi çünkü."

"Nasıl bitmedi? Bir haftadır çiziyorsun."

"Semra, bitmedi diyorum işte."

"Bitince gösterecek misin?"

"Bakarız." Beni geçiştirdi mi o az önce? Ben biraz daha zorlayacakken "Seninki geldi." diyerek dikkatimi dağıttı.

Baktığı yere baktığımda Yusuf'u gördüm. "Benimki değil o. Kaç kere diyeceğim."

"Sadece dilin söyleyince bir anlam ifade etmiyor." dedi sessizce.

O sırada Yusuf yanımıza geldiği için Mete'ye cevap vermek yerine gözlerimi devirmekle yetindim ve Yusuf'a döndüm. "Selam."

"Selam, Çalıkuşu. Ve selam Mete."

"Eyvallah kardeşim."

Mete ile Yusuf'un iletişimleri çok garip. Samimi duruyorlar ama doğru düzgün oturup konuştuklarını hiç görmedim. Max 2 cümle. Ama o konuşmalarında Mete elit İstanbullu aile çocuğundan Altındağ kekosuna dönüşüyor.

Ayağa kalktım. "Gidelim hadi."

Yusuf kolunu omzuma attı ve "Gidelim." dedi. "Sonra görüşürüz Mete. Allah'a emanet."

"Sen de."

Beraber okuldan çıktık ve öylesine yürümeye başladık. İkimiz de anlaşmış gibi hiçbir şey söylemiyorduk. Nereye gittiğimiz hakkında bir fikrimiz yoktu. Ben daha ne kadar böyle yürüyeceğiz diye düşünürken bir parka geldiğimizde Yusuf durdu.

"Şurada oturalım mı bir süre?" diye sordu.

"Olur."

Çimlere geçip oturduk. O ağaca yaslanırken ben de onun omzuna yaslanmış, zamanla kucağına kaymıştım. Eli saçımlarımı okşadı.

Sessizliği en sonunda bozan ben olmuştum. "Sen bir şey konuşmak istiyordun."

"Çok önemli bir şey değildi. Boşver."

"Önemliydi Yusuf. Senin hakkında bir şeyleri öğrenmek istiyorum. Lütfen."

Yine de sessiz kalmıştı. Onu biraz cesaretlendirmek amacıyla elimi yanağına koydum ve hafifçe okşadım. Yeni çıkmış sakalları elime batıyordu.

"Her şeyi baştan anlatmam gerekiyor ama."

"Sadece anlatmak istediğin kısmı anlat. Her şeyi bir anda anlatmana gerek yok."

"Evle alakalı." diye başladı. "Sorun abim. Cidden tüm sorun abim. O yokken ablamla ben hayatımızdan gayet memnunuz. Abim bir geliyor bizim tüm düzenimiz bozuluyor. Sürekli mutsuz edecek bir sebep ortaya çıkarıyor. Hayır, normal bir aile olamayacağımızı biliyoruz. Normal bir aile olmak da istemiyoruz zaten. Normal aile dediğin anne, baba ve çocuktur. Bizde anne yok baba yok. Ama ablam çabalıyor. Bana sahip çıkıyor, abime sahip çıkıyor. Ama abimin ablama karşı bir nefreti var. Sürekli onu suçluyor. O olay hakkında da."

Ne olayı diye sormadım çünkü ailesinin ölümünden bahsettiğini anlamıştım. Elimin altındaki teni gerilmiş, saçlarımda gezinen eli durmuştu.

"Abini daha çok sevdiğini sanıyordum."

Omzunu silkti. "Beni bırakıp gitmesinden korkuyorum. Ablamın bırakıp gitmeyeceğini biliyorum çünkü ablam en başından kendi hayatını yaşamaktansa bizi seçti ama abim öyle değil. Abim her an hayatımızdan temelli çıkabilirmiş gibi."

"Sanmıyorum. Abin seni seviyor Yusuf."

"Önemli değil ki sevip sevmemesi. Mesele ablama sik gibi davranması, mesele sürekli bir suçlu araması, mesele asla bizimle bir arada yaşamayı kabullenmemesi. Hiçbir tatilde gelmedi Selin. Ben her seferinde aradım, özledim dedim, ağladım ama gelmedi Selin."

"Doğum gününde gelmişti." dedim belki biraz yatıştırır diye.

"Sen itiraz ettin diye gelmiştir o."

Öyle olmuştu. Ben biraz dil dökerek ikna etmiş ve Yusuf'a sürpriz yapmasını sağlamıştım.

​​​​"Son zamanlarda her şey daha da kötüleşti. Ben... bu gidişle kafayı yemekten korkuyorum Selin."

I came in from the outside

Burned out from a joy ride

She likes to roll here in my

Ashes anywayPlay it from the bedside

Is "Stella By Starlight"

There was my heart, the drums that start off

Night and dayThe same kind of music

Haunts her bedroom

I'm almost me again

She's almost you

"Seni tüm sıkıntılarından çekip almak isterdim." dedim sessizce. Gülümsedi sonra arkasındaki ağaca kafasını yaslayarak bana baktı.

"İyi ki varsın Çalıkuşum."

"Sen de iyi ki varsın Yusuf."

İyi ki vardı. O olmasaydı hayatımda bir eksiklik olurdu. İlk tanıştığımızda böyle olacağımızı hiç düşünmezdim. Onu tanımak zaman alan bir şeydi ama tanıdıkça karşılaştığın adam harcadığın zamana değerdi.

Ne diyorum ben ya?

🤟🤟🤟

Aşıksın Selin. Kabullen şunu yoksa sana fare zehri içirmek gibi planlarım var. (Yazarı benim biliyorum.)

Selin'i boğmak istemediğimiz bölümlerin çabuk gelmesini umarak bir sonraki bölümde görüşürüz. 💝💝💝

Loading...
0%