Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Dancing With U

@yaseminforbooks

Pazartesi olduğunda sabahtan gitarımı alıp Yiğitlere gittim çünkü evde çok bunalmıştım. Annem 3 gündür basım ağrıyor diye gitar çaldırmadı, Yusuf ile dışarı çıktığımızda geç kaldığım için de bir daha çıkmama izin vermedi. Evin içinde tıkılıp kaldım. Bugün için izin almamı da Semih Abi sağlamıştı.

Yiğit kapıyı açar açmaz ona sarıldım. "Doğum günün kutlu olsun canım benim."

"Teşekkür ederim de biraz erken gelmedin mi? Diğerleri saat 4 gibi gelecek."

"Evi toparlamanıza falan yardım ederim. Hem evde sıkıldım biraz."

"İyi gel içeri. Abim mutfaktaydı."

Mutfağa girerken "Günaydın Semih Abi." dedim neşeyle. Sanki annem sabah bana yarım saat bağırmamış gibi mutluydum.

"Günaydın. Ben de tam çikolatalı pankek yapmıştım. Şanslı günündesin."

Tezgahta duran tabaktan bir tane alıp ağzıma attım. "Seni alan yaşadı Semih Abi."

"Ağzındakini yut da konuş." diye kızdı Semih Abi. "Hadi geç otur. Yiğit sen de dolaptan Selin'e de çay koyuver. Hadi abicim."

Yiğit abisinin dediğini yaparken söylenmeye başladı. "Doğum günü çocuğu iş yapar mı ya?"

"Onu da ben mi yapayım Yiğit. Selin misafir. Misafire kalk kendine çay koy mu diyelim?" Semih Abi iyice ev hanımı modelini benimsemiş. "Daha bir sürü iş yapacaksın. Şimdiden söylenme."

"Abi ya."

"Ne abi ya? Çağıralım da annem mi yapsın? Kadın zaten kırk yılda bir izin kullanıyor onda da evi temizledi. Sen bir haftada evin içine sıçmışsın."

Bunlar ikisi başbaşa bir evde nasıl sağ kalıyorlar acaba? Onlar tartışırken ben köşede uslu uslu yemeğimi yedim. Nasıl sakinleştiler bilmiyorum. Çok da umrumda değil.

Yiğit yanıma otururken Semih Abi karşıma geçmişti. "Abi senin üniversitede falan hiç arkadaşın yok mu?" diye sordu Yiğit. "Hep evdesin bir çık dolaş. Temiz hava al."

"Beni kovuyor musun?"

"Yok canım, senin iyiliğin için diyorum ben."

"Dışarı çıkılacak insan yok ki. Hepsi şehir dışında. Kübra'nın annesi 40 yılda bir kere izin veriyor. Sen rahatsın tabi. Benim gibi tatlı bir abin var. İstediğin zaman buluşabiliyorsun sevgilinle."

"Hıı. Tabi. Dün izin vermedin."

"Daha perşembe buluştunuz Yiğit."

"Ona da 5 gün yalvardım da öyle izin verdin."

"En son buluştuğunuzda suratında bir delikle eve gelmeseydin sen de Yiğit." Dudağındaki piercingten bahsediyordu.

Yiğit bu sefer hatalı olduğunu kabul edip sustu. Çok şükür. Yiğit'in en kötü özelliği sürekli kendini haklı çıkarmaya çalışması olabilir. Bir diğer kötü özelliği de insanlara fazla uyması. Özellikle de Yağız'a. Yağız camdan atlasa peşinden atlayacak neredeyse.

Kahvaltıdan kalktıktan sonra geri oturmamız tam 3 buçuk saatimizi aldı. Yok evi süpür, mutfağı topla, toz al. Ben kendi evimde bu kadar şey yapmadım. Yo yaptım aslında. Temizlik bittikten sonra oturup yemek yedik ondan sonra da Semih pastaneye oradan da Kübra'yı almaya giderken Yiğit ve ben evde kaldık.

Banyoda üstümü değiştirdikten sonra yatağında yatmış telefon oynayan Yiğit'in yanına gidip "Bir şeyler çalsak mı?" diye sordum. "Uzun zamandır video atmıyoruz."

Yiğit ve benim bir YouTube kanalımız var ve bu kanalda benim gitar çaldığım ve Yiğit'in şarkı söylediği videoları paylaşıyoruz. Çok beğenmemiz olmasa da birkaç bin izlenmemiz oluyor.

"Olur. Ne söyleyelim?"

​​​"Sen seç. Sana uyarım." Öyle çok şarkı çalmayı bilmesem de birkaç dinlemeden sonra şarkıyı idare eder bir biçimde çalabilme gibi bir yeteneğim var. Ayrıca Yiğit'in söyleme tarzına alıştığım için nerelerde yükselip nerede alçalacağımı ayarlayabiliyorum.

"Slow down söyleyelim o zaman."

"Olur da. Sen ne zamandan beri böyle şarkılar dinliyorsun ha?"

"Ne varmış ya şarkıda?"

Bu çocuk Red Lights dinliyorum diye beni, Islansın dinliyor diye Kübra'yı kınayan bir insandı. Şimdi Chase Atlantic dinliyor. Tahmin edin kim yüzünden? Tabii ki Yağız.

Daha önceden bildiğim bir şarkı olduğu için bir iki tekrar yapıp kayda başladık. Yiğit'in cidden çok bebeksi bir havası var. O yüzden bu şarkıyı söylemesi bana çok garip geliyor ama o halinden memnun. Bayağı yaşayarak söylüyor şarkıyı.

"Push a little further on the edge"

"​​​​​Crawl a little further on the bed, babe"

"I'm burning up, yeah, all I see is red"

"She said, Fuck me like I'm famous"

"I said, Okay"

​​​​​"It's two-faced, it's too late"

"But coming down is all I ever do, babe

"And I'm so down if you're ready"

"I'm floating but I'm heavy"

"And I'll show you if you let me, girl"

"I don't know if you already know how"

"But girl, I got the feeling that you know now"

"You're buried in the pillow, yeah, you're so loud"

"But I'm about to show you, baby, slow down"

​​​​​​Kayıt etmeyi bitirdiğimizde kendimi yere bırakıverdim. "Uzun zamandır çalmıyordum. İyi oldu." Uzun zaman dediğim bir hafta olabilir ama olsun. Benim için gayet uzun. "Sence ben şarkı yapabilir miyim Yiğit?"

​​​​​​"Neden olmasın?"

"Ama tek başımayım."

"Halledersin sen." Beni geçiştiriyor mu bu?​​​​​​ Aman neyse doğum günü bugün çocuğun benimle mi uğraşsın.

Zil çaldığında kendimizi kapattığımız odadan çıkıp kapıyı açmaya gittik. Yusuf, Yağız bir de tanımadığım bir çocuk gelmişti. Yusuf Yiğit'e sarıldı ondan sonra yanıma gelip duvara yaslandı. "Naber Çalıkuşu?"

"İyidir Yusuf. Sen?"

"Ben de iyiyim."

Yağız, Yiğit'e sarıldı. Sonra Semih Abi'nin yokluğundan faydalanarak öpüştüler. Ayrıldıklarında bile tamamen ayrılmadılar, yapışık ikiz gibiler. Aslında Yağız'ın şerefsiz piçin teki olduğunu hesaba katmazsak çok tatlılar. Özellikle boy farkları, Yiğit küçücük duruyor. Yağız Yiğit'in çenesini eliyle kaldırmış bir şeyler söylüyor, her ne diyorsa Yiğit kıkırdayıp duruyordu.

"Kıskandın mı?" Yusuf'un sessizliği bozmasıyla kendime geldim. "Biz de böyle olabilirdik Çalıkuşu."

"Kıskanmadım sadece ben de böyle hissetmek isterdim. Mutlu, rahat, özgür." dedim. "Ayrıca böyle olmak istediğim kişi sen değilsin Yusuf. Bana Çalıkuşu da deyip durma."

"Bu da mı sorun oldu şimdi. Zaten bir şey..." Yusuf'un sözü onlarla birlikte gelen tanımadığım çocuğun önüme gelip "Sanırım kimse beni bu güzel hanfendiyle tanıştırmayacak. Ben kendim tanışayım." demesiyle kesildi. Yusuf çocuğa öldürecekmiş gibi bakıyordu ve yumruklarını sıkmıştı.

"Selin ben, Yiğit'in kuzeniyim." dedim elimi uzatıp.

Uzattığım elimi sıktı ve "Ben de Kıvanç." dedi. "Yağız ile Yiğit'in arkadaşıyım. Kusura bakmayın evde sizin gibi bir güzelliğin olacağını bilmediğim için çiçek alamadım."

Ben gülerken Yağız Yiğit'i bırakıp "Her gördüğün kıza yavşama Kıvanç." diye seslendi. Yiğit de "Kuzenim o benim. İnsan arkadaşının kuzenine yavşar mı şerefsiz?" diye destekledi. Yusuf'a niye bir şey demiyorsun gerizekalı, diyeceğim olmayacak.

"Aman be. Takılıyorum öylesine. Hem ben milletin sevgilisine yürüyecek kadar şerefsiz miyim?" Son cümleyi Yusuf'a bakarak söylemişti. Yusuf'u sevgilim mi sandı o. Amına koyayım artık anlima yazacağım sevgili değiliz diye.

"Biz sadece arkadaşız." dedim.

Kıvanç bir şey diyecekken Yiğit "Kıvanç gelsene sana resimlerimi gösterecektim." dedi ve Yağız ile beraber üçü Yiğit'in odasına gittiler. Yusuf ve ben de yalnız kalmış olduk.

"Her önüne gelen sana yürüyünce sinir oluyorum." diye mırıldandı dişlerinin arasından. Gözlerimi devirip ona ters ters baktım. "Tamam, Çalıkuşu. Hiçbir şey demedim. İsteyen istediği haltı yapsın ben burada iskele babası gibi durayım."

"Boş boş konuşmayı kes de gel bana yardım et." deyip onu mutfağa sürükledim. Masayı hazırlayacaktık. Aslında diğerleri de gelip yardım etse daha iyi olabilir ama bilerek bizi başbaşa bırakmaya çalışıyor gibiler. Sikeyim.

Telefonumdan şarkı açıp tezgaha bıraktım ve işime geri döndüm. İkimiz de konuşmuyorduk. "Ceketini getirmeyi unuttum. Kusura bakma." dedim.

"Sorun değil, sonra verirsin. İstersen sende de kalabilir."

"Yok. Aynısından bende de var."

Başını salladı sonra yine aynı sessizlik. "Şarkıyı değiştirebilir miyim?" diye sorduğunda başımla onayladım.

"Şifresi 9-4-4-4-8. İstediğini aç."

Şarkıyı açtı ondan sonra yanıma geldi. Elimdeki tabakları alıp masaya bıraktığında 'ne yapıyorsun' der gibi baktım. "Kalanı da diğerleri yapar." diye açıkladı. "Bunları bırakıp dans edelim. Olmaz mı?"

"Sen? Dans etmek?"

"Yapabileceğim bir çok şeyden biri." dedi ve kolunu belime dolayıp beni kendine çekti. Kıkırdayarak bir elimi boynuna koydum ve diğer ellerimizi birleştirdim.

Yaptığımıza dans etmek denemezdi ama eğlenceliydi. Bir sağa bir sola yatıyor. Salak salak kafamıza göre dönüp duruyorduk. Bir şeyi devirirsek Semih Abi ağzımıza sıçar ama olsun. Devirmeyiz herhalde. Ben gülüp duruyordum ama o gayet ciddi bir şekilde yüzüme bakıyordu. Şarkı arka planda çalmaya devam ediyordu.

Friends are not supposed to get too close

And feel emotions that we're feeling now, now, now

We ain't slowing down, down, down, yeah, yeah, yeah

But once we cross the line, there's no denying

You and I can never turn around, 'round, 'round

Know we'll never be the same

​​​​You and I go back to like '09, it's like forever

And you were there on my lonely nights, yeah, keeping me together

So wouldn't it make sense if I was yours

And you could call me your baby?

But we say we're just, say we're just

Friends, just for now

Yeah, but friends don't say words that make friends feel like more than just

Friends, just for now

Now I'm over pretending, so let's put the "End" in friends

Kulağıma yaklaşıp "Hissetmek istediğin tüm duyguları sana verebilirim." diye fısıldadığında durdum.

Geri çekildiğimde "Ne oldu?" dedi belimi tutmaya devam ederek.

"Lavaboya gidip geleceğim." dedim ve mutfaktan hızlıca çıktım. Kendimi banyoya kilitledim ve aynadaki kızarmış yüzüme baktım.

Sikeyim seni Yusuf. Niye böyle yapıyorsun ya? Arkadaşız de geç nesini zorluyorsun? ​​Yusuf'a niye kızıyorsam? Sorun bende. Onu ciddiye almamalıyım. Her zamanki Yusuf işte, flörtöz ve rahat. Ben niye böyleyim? Ben niye boşveremiyorum onu?

​​​​​​Banyodan çıkıp mutfağa geri döndüm. Diğerleri de oradaydı. Yusuf yanıma gelip sessizce "İyi misin?" diye sordu.

"İyiyim. Sadece biraz başım döndü de."

"Bir şey olmamış gibi davranabiliriz."

"Bir şey olmadı zaten." deyip masanın etrafındaki sandalyelerden birine oturdum ve sohbete katıldım.

Semih Abi ile Kübra geldi. Ondan sonra geriye kalan birkaç kişi daha geldi. Onları size sayayım. Kübra'nın okuldan arkadaşları yani benim de eski okulumdan arkadaşım olan Elif ve Yaren var. Mete geldi. Tanıyorsunuz zaten onu. Bir de Kıvanç, Yağız ve Yiğit'in arkadaşı olan çok tatlı kapalı bir kız geldi. Adı Ecrin'di sanırım.

Pasta üflenip hediyeler verildi. Sonra pasta yedik. Bu sırada Yusuf'un gözleri hep benim üstümdeydi. Bunu sonra adam akıllı oturup tekrar konuşmamız gerekecek.

Niye bu kadar kasıyorum bilmiyorum. Sadece ondan hoşlanmıyorum. O sadece sınıftan biri olarak tanıdığım ve zamanla en yakınlarımdan biri olan bir arkadaş. Belki en başından farklı bir gözle baksam bir şans verebilirdim. Şimdi bir denesek. İlla ayrılacağız. Sonra uzaklaşacağız. Hiç gerek yok bu halimiz iyi.

🤘🤘🤘

Bölümde geçen şarkılar:

 

 

​​​​Slow Down - Chase Atlantic

Fri(end)s - V

 

Loading...
0%