Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Escape Routes

@yaseminforbooks

Yaz tatilinin ağzına sıçayım ben. Evde kalmaktan nefret ediyorum. Gerçekten. 2 haftadır aralıksız evdeyim. Annemin zorla beni güne götürmesini saymazsak.

Yataktan kalkıp salonda kitap okuyan annemin tam karşısına oturup telefonumla ilgilenmeye başladım ki bir şey desin. Bizimkilerden yine bir ton mesaj vardı.

Dünyanın En Alakasız Grubu

Siz, Balım, İncir Reçeli, Meymenetsiz, Patlıcan Reçeli

Balım: Ne yapıyonuz? Canım sıkıldı benim.

İncir Reçeli: Canın sıkılıyorsa al şu sevgilini dışarı çık. Sabahtan beri odama gelip benimle uğraşıyor. Ders çalışmaya çalışıyorum.

Meymenetsiz: Yavrum iyi misin sen? Ateşin falan var mı?

İncir Reçeli: Ne alaka ya?

Meymenetsiz: Ders çalışıyormuşsun ya.

İncir Reçeli: ​Çalışıyorum. Gayet hırslıyım, seni geçeceğim.

Meymenetsiz: Tabi.

Balım: Ders demişken BEN BU FİZİĞİN AMINA KOYAYIM, PROBLEMLERİN DE AMINA KOYAYIM, BİYOLOJİNİN DE

Balım: Okumuyorum ben. Ostim Tekniğe gitcem.

Meymenetsiz: Cidden 9. sınıf biyolojisi çin işkencesi yemin ediyorum.

Balım: 11. sınıfı da sikeyim. Geçmek istemiyorum 11'e. Bir konu videosu izliyorum diyorlar ki devamını 11'de ayrıntılı işleyeceksiniz. AMİNA KODUMUN 11İ AMİNA KODUMUN FİZİĞİ

​İncir Reçeli: Ben fizik görmicem. Ağlayın ezikler.

Balım: Sus ve yazar ezberle amına kodumun salagi.

Meymenetsiz: Kübra lütfen sevgilime salak deme.

İncir Reçeli: Sen sus da git Fizik Kimya Biyoloji üstüne felsefe gör enayi.

Meymenetsiz: Enayi demesek olur mu alınıyorum.

Kübra ve Yağız aramızdaki sayısalcılar. Onları biraz zorbalıyoruz. Enayiler diye. Yiğit eşit ağırlıkta, aslında onun da işi çok kolay değil.

Patlıcan Reçeli: Benim de bir 10 saat ingilizce ders​im olacak işte.

Meymenetsiz: Sg dizi izle Allah'ın dilcisi.​​​​​

Yusuf dilci. Çocuğum sürekli millete sallıyor da ben bunu 11'e geçince göreceğim. Yine en rahatları benim ya. Tabii şu dershane saçmalığı çıkmasaydı. Hayır nasıl bir mantık amına koyayım? Tamam güzel sanatlara gidebilirsin ama sınava da gireceksin.

Patlıcan Reçeli: İzledim zaten ağla velet. Siz gidin test falan çözün. Ben Culpa Mia izliyorum.

Balım: ​​​Bunu da bozduk.

Siz: Ne demek Culpa Mia izliyorsun?

Siz: Hep Yiğit ile Yağız yüzünden. Ben dedim size Yusuf'un önünde öpüşmeyin kötü etkileniyor diye.

Patlıcan Reçeli: O kadar abartılacak bir şey yok ya.

Balım: Sahil sahnesi: "Ben aslında yoğum."

Siz: Yusuf bir de daha kötülerini izledim de kendimi balkondan atacağım.

Patlıcan Reçeli: Yok be. İzlemem ben böyle şeyler.

Siz: Evet, sen aramızdaki tek imanlısın o yüzden o filmi yavaşça kapat.

Patlıcan Reçeli: Tamam be, alın izlemiyorum.

Siz: Aferin.

"Kızım ne yapıyorsun hep telefon hep telefon." İşte annemden beklediğim tepki geldi. "Git azıcık da ders çalış." Hayır, hayır. Git dışarı çık demesi gerekiyordu.

"Anne yaz tatilinde ne dersi çalışayım?"

"Git kitap oku."

"Okuyacak kitabım yok."

"Benimkilerden oku."

"Gitar falan çalsam olmaz mı?"

"Her gün her gün olmaz ki ama kızım bende de bir kafa var."

"Anneee."

"Selin git dışarı çık. Nereye gidersen git. Bir sal beni."

"Okkii."

Zıplayarak odama gittim. Kendimi kovdurma kısmı halloldu. Şimdi kiminle çıkıyoruz? Tek başıma çünkü kimseyi çekemeyeceğim. Gitarımı, elektro olanı değil klasik gitarımı alıp çıktım. Bu su yeşili ve bunun üstünde de bir sürü çıkartma var.

Eve yaklaşık 15 dakika uzaklıkta bir park vardı. Oraya gittim ve çimlere oturdum. Mahallede pek arkadaşım yoktu. Sosyal bir insan olduğum söylenemez. Arkadaş grubumdan memnunum ve daha fazlasına gerek olduğunu düşünmüyorum.

Özellikle bir şarkı çalmadım, birkaç ritim ve akor çalıştım. Sonra yanıma biriken çocukların istediği şarkıları çaldım. Bir saat kadar onlarla uğraştım. Onlar gidince de telefonum çalıncaya kadar parkta oynayan çocukları izledim.

'İncir Reçeli' arıyor. "Efendim Yiğit."

"Ne yapıyorsun?"

"Öyle parkta oturuyorum. Sen napıyorsun?"

"Abimle dondurma yemeye gidiyoruz da seni de çağıracaktım."

"Bana da alıp buraya gelseniz olmaz mı?" diye sordum.

"Olur. Hangi parktasın?"

"Yukarıdaki."

"Hadi kapat geliriz biz birazdan."

Yiğit ile evlerimiz çok yakın. Birkaç bina var aramızda sadece. O yüzden çok görüşüyoruz. Şikayetçi de değilim. Yiğit ile vakit geçirmeyi seviyorum.

Onlar gelene kadar çalmak adına gitarımı elime aldım ve aklıma gelen ilk şarkının melodisini çalmaya başladım.

"Drying up in conversation"

"You will be the one who cannot talk"

"All your insides fall to pieces"

"You just sit there wishing you could still make love"

"They're the ones who'll hate you"

"When you think you've got the world all sussed out"

"They're the ones who'll spit at you"

"You will be the one screaming out"

"Don't leave me high"

"Don't leave me dry"

Yiğit ve Semih Abi'yi parkın kapısında gördüğümde gitarı bir kenara bıraktım. Yiğit elindeki dondurmalarla koşarak yanıma geldi. "Selam."

Üstünde kahverengi kısa kollu bir tişört gördüğümde gülümsedim. Şimdi soracaksınız ki niye? Yiğit'in zaten sorunlu bir yaşamı olduğundan bahsetmiştim. Bu sorunların Yiğit'in bedenine yansıdığını da söylemeliyim. Kolunda her zaman yaralar, morluklar ve çizikler olurdu. İçlerinde kendi yaptıkları da vardı. Bunları saklamak için de sürekli uzun kollu bir şeyler ya da ceket giyerdi. O yüzden şimdi onu böyle rahat görmek beni de rahatlatıyor.

"Ben çimene oturmam." diye itiraz eden şahıs, kesinlikle aşırı elit olan Semih Abi'ydi. "Beyaz pantolonla kimse beni buraya oturtamaz."

"Abi mızmızlık etme ya."

"Abiye mızmız denmez."

"Semih Abi otur işte. Bir şey olmaz." dedim Yiğit'in verdiği dondurmayı yalarken. Tadı güzelmiş. Neli ki?

"Leke olursa bana yenisini alırsınız." dedi sonra oturdu. "Sen ne yapıyorsun kız tek başına burada?"

"Gitar çalıyordum."

"Evde niye çalmıyorsun?"

"Biraz annem kaynaklı biraz da evde çok bunaldım ondan. Sıkılıyorum tek başıma evde. Burada çocuklar falan var en azından."

"Ben de sıkılıyorum evde. Bu salak da ders çalışıp duruyor."

Yiğit dondurmasının külahını yerken abisinin kucağına yatmıştı. "Ne yapmamı bekliyorsun evde? Dışarı saldığın yok ki."

"Çıktık ya işte daha ne istiyorsun?"

"Sevgilimle çıkacaktım ben."

"Her gün çıkıyorsun zaten. Bir gün evde kal deyince ben mi kötü oldum?"

"Ne her gün. Bir hafta oldu neredeyse."

Onlar yine tartışırken ben dondurmamı bitirmiş ve ayaklanmıştım. "Ben kaçar size iyi eğlenceler."

Yiğit paçamı tutarak itiraz etti. "Hemen mi?"

"Annem çağırır birkaç dakikaya. O şey yapmadan gideyim de kızmasın."

"Selam söyle teyzeme." dedi Semih Abi. "Sizinkilere söyleyin de bir ara sizi sinemaya, pikniğe falan götüreyim."

"Tamam, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Tekrar kaçışımın olmadığı eve döndüm. Belki ben abartıyorumdur ama bu evde fazlaca yalnız hissediyorum. Doğru düzgün sohbet edemiyorum, sevdiğim şeyler hakkında bir şeyler anlatamıyorum. Çünkü tepkileri hep ya "Biraz da ders çalış." ya da "Boş işlerle uğraşıp duruyorsun." oluyor. Ellerin kızlarını, oğullarını saymıyorum bile. Neymiş, herkesin çocuğu işinde gücündeymiş bir ben 'saçma ve boş' hayallerin peşinde koşuyormuş. Bazen kaçacak bir yer arıyorum.

***

Powerpuff Girls

Siz, Güneşim✨, Mete🎨

Güneşim✨: Buluşsak mı? Geldim ben İtalya'dan.

Mete🎨: Benim bir işim gücüm yok. Senin gibi gezip durmuyorum.

Güneşim✨: Knk daha bir Fransa'ya bir İtalya'ya gittim. Nereyi gezip duruyorum.

Siz: Hiç gezmemişsin ya.

Güneşim✨: Aman be. Neyse buluşalım mı?

Siz: Olur, bir anneme sorayım da.

Mete🎨: Nerede buluşacağız?

Güneşim✨: Bilmem. Bizim eve gelebilirsiniz.

Siz: Ona izin vermez benimkiler.

Mete🎨: Ne yapacağız sizin evde?

Mete🎨: ​​​​​​AVM'ye falan gidelim.

Güneşim✨: Orada ne yapacağız?

Mete🎨: Bowling oynarız. Yemek yeriz. Bilardo oynarız. Semra'ya kitapçı gezdiririz.

Semra benim ikinci ismim ama bana bir tek Mete Semra diyor. O da gıcıklığına.

Siz: Bana uyar.

Güneşim✨: Tamam be. O zaman yarın sabah buluşuruz.

Mete🎨: 👍

Siz: Oke.

🤘🤘🤘

Biraz kısa bir bölüm oldu. Biraz da beklettim sizi. Kusura bakmayın. Sonraki bölüm daha uzun olur. Görüşürüz.

Bölümde geçen şarkı:

High and Dry - Radiohead​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​

 

Loading...
0%