Yeni Üyelik
1.
Bölüm

İlk Bölüm

@yaseminforbooks

Sakin ol. Sakinleş. Sakin ol. Hadi Selin, yaparsın kızım. Olmayacak. Ne zorluyorsam. Belliydi zaten. Beceriksizin tekiyim. Bir ritme bile kulak uyduramıyorum. Bir de beste yapmayı hayal ediyorum. Hah.

Ben Selin. O kadarını anlamışsınızdır gerçi. Neye bu kadar stres olduğumu merak ediyorsunuzdur. Ben özel bir sanat lisesinde müzik bölümünde okuyorum. Ve dahil olduğum grupta elektrogitar çalıyorum. Bugün karne günü ve sene sonu etkinliğinde performans sergileyecek gruplardan biri de biziz. İlk defa kalabalığın önünde çalmayacağım ama bu alışık olduğum bir şey de değil. Bir gruba dahil olmak da alışık olduğum bir şey değil. Neden bilmiyorum ama gruptakilere uyum sağlamayı beceremiyorum. Her zamanki gibi.

Dışarıdan birinin "Selin burada mı?" diye sorduğunu duydum. Kim beni arıyor ki? Annem gelmedi zaten. Gelmeyecek. Asla yanımda olmayacak. Asla anlamıyorum onu. Yiğit veya Semih Abi olduğu zaman onlar istediklerini yapabilirler, ne olursa olsun destekler. Ama konu kendi kızı olunca olmaz. İlla onun istediklerini, bana söylediklerini yapmak zorundayım. Çünkü o benim yapabileceklerimin sınırını biliyormuş.

Kapının açılmasıyla dizlerimin arasına gömdüğüm kafamı kaldırdım ve içeri giren gördüğünüz anda saçındaki pembeler göze çarpan bedene gülümsedim. "Çalıkuşu, ne oldu sana?" diye seslendi oturduğum koltuğun önüne çökerken.

Ağladığım belli olmasına rağmen kolumun tersiyle gözyaşlarımı sildim. "Erken gelmişsin." dedim gülümsemeye çalışarak.

"Sana yardım etmeye gelmiştim. Ablam da geldi. Diğerleri de gelir birazdan. Ayşe Teyze de gelecekmiş." dedikten sonra ellerini dizlerime koydu ve "Ağlama lütfen. Yanındayız biz." diye ekledi. Bu annemin yokluğunu değiştirmiyor.

"Yapamayacağım Yusuf. Annem haklıydı. Grupta sürekli sorun çıkartıyorum zaten."

"O piç yine bir şey mi dedi sana?" diye bağırdığında kuliste dolanan herkes bize baktı. Bunu fark ettiğinde "Özür dilerim. Lütfen işinize bakın." dedi sakince.

O piç dediği Furkan'dı, bizim grubun bass gitaristi. Benden hiç haz etmiyor. Haklı zaten. Sonradan geldim ve grubun tüm düzenini bozdum. "Yok bir şey demedi o."

"Emin misin? Bak ağzını yüzünü dağıtabilirim o herifin." Daha demine göre ses tonu kısıktı.

"Sen mi?" diyerek güldüm. Her zaman böyle atar gider yapardı ama şimdiye kadar bir karıncaya bile zarar verdiğini görmedim.

"Evet. Güçlüyüm ben. Beğenemedim mi?" dedi ve olmayan kaslarını göstermek için tişörtünün kolunu sıyırdı. Oha. Kası varmış lan. Ne zamandan beri? Gym'e falan mı yazıldı?

Neyse bozuntuya vermek yok. Kıkırdayarak omzuna vurdum. "Beni şu halimde güldürdün ya çok teşekkür ederim Yusuf."

"Sen iste milletin içinde şaklaban olurum Çalıkuşu." dediğinde gülmeyi bıraktım. "Arkadaşlar da bunu yapamaz mı?" diye sordu masumca.

Olayı açıklamak gerekirse Yusuf ile yaklaşık 8 aydır arkadaşız. Benim eski okulumda tanıştık. Aynı sınıftaydık. Geçen sene pek konuşmazdık, ​​bu senenin başında da öyle. Hatta sene başında nefret ettiğim insanlar listesine girerdi. Her şey gelip Yiğit'in yanına oturması ve ondan özür dilemesiyle başladı.

Yiğit benim kuzenim. Hayatımdaki en önemli insanlardan biri. Onun üzülmesi canımı yakıyor ve Yusuf da zamanında onun üzülmesine neden olanlardan biriydi. Yiğit her ne kadar unutup affetmiş olsa da ben kolay kolay unutacağımı sanmıyorum. Yiğit eşcinsel ve senenin başında okuldakilere açılmaya karar verdi. Pek iyi gitmedi. Çok fazla zorbalığa uğradı. Özellikle sınıftaki erkekler tarafından. Yusuf da bunlardan biriydi. Sonra gelip özür dilemiş olsa da bu Yiğit'in kalbini kırdığı gerçeğini değiştirmiyor.

Her neyse bin kere geçmişi unutacağım dedim ama yine yapıyorum. Yusuf'u da anlıyorum, diğerlerine uymuştu belki. Sonra da hatasını anlayıp kendini affettirdi zaten. Yiğit ile yakın olduğu için biz de zamanla yakınlaştık ama Yusuf'un duyguları benim hissettiklerimden farklıydı. Mart gibi bana çıkma teklifi etti. Ben de reddettim ve arkadaş kalmaya karar verdik. O yüzden hala böyle flörtleşmeye çalışması hoşuma gitmiyor.

"Neyse onu bunu boşver. Niye ağlıyordun sen? Daha elbiseni bile giymemişsin."

"Önemli bir şey değil. Sadece duygu boşalması yaşadım. Geçti şimdi. Hemen giyerim."

"Önemli bir şey ve bir sorun var. Biliyorum. Sorunun ne olduğunu da az çok tahmin edebiliyorum. O yüzden anlatmak istersen ben bir arkadaşın olarak buradayım. Tamam mı?"

"Tamam. Konserden sonra anlatacağım söz veriyorum. Zaten senden bir şey saklamam zor."

"Sen giyin o zaman. Ben ablamın yanına dönüyorum."

"Diğerleri gelirse yanıma yollar mısın?"

"Tabii. Hadi görüşürüz." O giderken arkasından el salladım. Kapıyı arkasından kapattığında koskoca kulisin içinde yine yalnız kalmıştım. Bu okulu seviyorum. Hemen hemen alıştım da ama okul bana alışamadı ne yapalım.

Şimdi giyinecek bir yer bulmam lazım. Boş askı bulamadığım için koltuğun koluna koyduğum elbiseyi aldım ve ayaklandım. Kulisten çıkıp hemen yandaki kızlar tuvaletine girdim. Girmez olaydım. Berra ve arkadaşlarını gördüğümde zar zor yerine gelen keyfim kaçtı.

Berra bizim grubun solisti ve Furkan'ın sevgilisi. Ve bence grupta bulunmasının tek sebebi de Furkan'ın sevgilisi olması. Çünkü hiç alakası yok grupla. Biz rock çalıyoruz. Kız narin narin söylüyor. Az bağır diyince de suçlu ben oluyorum. Geçen ben böyle dediğim şarkıyı olduğu gibi söylemek zorunda kaldı hanım efendi sonra da aralıksız 15 dakika öksürdü. Boğazı ağrımışmış.

"Aaa, Selin hazırlanmaya mı geldin?" dedi yapmacık bir kibarlıkla. "İyisin o zaman. Provayı yarım bırakıp çıktığın için endişelendim. Gruptan çıkarsın sandım ama çok şükür çalmaya karar vermişsin."

"Üstümü giyinecek yer arıyordum ama burası dolu sanırım ben gideyim."

"Niye üstünü değiştiriyorsun ki? Zaten göz önünde olmadığın için kimse sana dikkat etmeyecek böyle çıksan bir şey olmaz."

Küfür etmemek için kendimi zor tutuyorum. Arkadaşlarımın yanında olmadıkça küfretmek pek benim tarzım değil. "Göz önünde olan değil, performansı iyi olan dikkat çeker Beyzacım. Ayrıca birilerinin beğenisi için değil kendim istediğim için güzel giyineceğim. Beni kendinle karıştırma."

Berra kaşlarını çattı ve elindeki düzleştirici ile üzerime geldi. "Ne demeye çalışıyorsun?" diye tısladı. Ay çok korktum lütfen aileme zarar verme.

"Seninle hiç uğraşamam Beyzacım. O yüzden ben kaçar. Kuliste görüşürüz." dedim ve tepkisine bakmadan tuvaletten çıktım. Şimdi bir yer bul bulabilirsen.

Tuvaletlerin yanındaki depo gibi bir odaya girdim ve kapıyı arkamdan kapattım. "Hayranlarımdan biri olduğunu bilmiyordum." Arkamdan yaklaşan bedenle ürperdim. Ses tonundan kim olduğunu anlamıştım. Savaş.

Arkaya döndüm ama pantolon dışında bir şey giymediğini fark ettiğimde hızla önüme döndüm. Şuan çok pis rezil oldum ya. İnsan girmeden önce bir tıklatır ya da bakar. "Bakabilirsin sorun değil. Zaten bunu görmeye gelmedin mi?" Rezilsin Selin. Tek kelimeyle rezil.

"Yanlış anladın. Kimsenin olmadığını düşünmüştüm. Kusura bakma. Çıkayım ben." deyip kapıya yöneldim. Beni durduran şey bileğimden tutup kendine çevirmesiydi.

"Şaka yapıyorum. Yanlışlıkla girdiğini biliyorum." dedi. Utandığım için yere bakıyordum. Çenemi parmakları arasına alıp başımı kaldırdı. "Çıkmana gerek yok. Ben çıkarım şimdi."

Savaş. Savaş müzik sınıfındaki bir arkadaşım. Hatta müzik sınıfındaki tek arkadaşım diyebilirim. Dediğim gibi bu okulun beni pek sevdiğini söyleyemem. Hocalar bile adımı bilmiyor. Genelde sarışın veya yeni kız diyorlar. Sadece 3 arkadaşım var. Güneş, Mete ve Savaş. Savaş ile çok yakın sayılmayız. Müzik dersleri dışında görüşmüyoruz.

Kendi grubunda baterist ve aşırı yetenekli. Onun dışında yakışıklı, uzun ve kaslı. Ses tonu, kendine güveni de diğer mükemmel özellikleri. Tek bir sorun var. Bana bakmaz. Neyime baksın? Offf. Benim hoşlandıklarım benden hoşlanmıyor, benden hoşlananlardan ben hoşlanmıyorum. Neden hep böyle olmak zorunda?

"Siyah bir gömlek olacaktı buralarda. Görüyor musun?" Şuan senden başka hiçbir şey göremiyorum desem ne olur? Gerçekten öyle bu arada. İzbandut gibi önümde dikiliyor tek görebildiğim kaslı vücudu. "Hah. Buldum."

Gömleğini hızlıca giydi ve "Oldu değil mi?" diye sordu. Cevap vermeme izin vermeden hızlıca "Olmuştur olmuştur. Seni daha fazla bekletmeyeyim. Gidiyorum. İyi şanslar." diye söylenerek çıktı.

Kalp atışım 180'e ulaşmıştır bence. Şu küçük bir an nasıl buna sebep olabiliyor? Hayır, hayır, hayır. Aptal watty kızlarına dönmek üzereyim bu gidişle. Elbisemi giyip tekrar kulise döndüm. Elbise siyah simli, askılı, dizimin iki parmak üstünde biten içi şortlu muazzam bir şeydi. Hem şık hem rahat. Bulabileceğiniz en harika elbiseydi. Yusuf seçmişti.

Kulis öncekinden daha kalabalıktı. Kendi grubumu bulup yanlarına gitmem gerekiyor ama şuan canım hiç istemiyor.

"Neredeymiş benim en sevdiğim kuzenim." diyerek üstüme gelen tatlı şey Yiğit'ti. "Biz de seni bekliyorduk burada. Yardım edilecek bir şey var mı diye gelmiştik."

Biz diye bahsettiği öbür şahıs Yağız'dı. Onun hakkında da bir sürü güzel(!) şey söyleyebilirdim ama o başka zamana. Yiğit'in sevgilisi oluyor kendisi. Yiğit'in arkasından bana el salladı. Meymenetsiz.

"Yardıma ihtiyacım yok ya. Makyajımı yapacağım sadece sonra..." Lafımı kesen şey boynunda gördüğüm kızarıklıktı. "Boynuna ne oldu?"

Benim verdiğim tepkiyle Yağız da baktığım yere baktı. Yiğit de Yağız'a döndü. "Yağız o kadar söyledim iz bırakma diye."

"Fark etmemişim. Özür dilerim."

"Abim görürse ağzıma sıçar." Evet, büyük ihtimalle. Yiğit'i bileğinden yakaladım ve yeni boşalmış makyaj masasına sürükledim.

"İkiniz de salaksınız. Yemin ediyorum malsınız ya." Bir yandan söylenirken bir yandan da makyaj masasının üstünde kapatıcı arıyordum. "Azgın manyak herifler." Bulduğum ahı gitmiş vahı kalmış, büyük ihtimalle buradaki en az 5 kişinin kullandığı kapatıcıyı önce kendi göz altlarıma sürdüm sonra da Yiğit'in beyaz boynuna. Masadaki süngerleri kullanmak pek hijyenik olmayacağı için parmakla dağıttım ve üstüne biraz da pudra uyguladım. "Bitti."

"Teşekkür ederim."

"Neyse şimdi kendi işimi halletmem lazım."

Hevesli hevesli "Ben yapayım mı?" diye sorduğunda ciddi misin bakışı attım. "Ciddiyim. Arada Kübra'ya falan yapıyorum."

"Ama bak eyeliner falan çekmeye çalışma."

"Tamam sakin ol ve kendini bana bırak."

Yaklaşık 20 dakika boyunca bir şeyler anlatırken makyajımı tamamladı. Gözlerimi açıp aynaya baktığımda ağzım açık kaldı. Böyle bir şey beklemiyordum. Kahverengi far ve bordo ruj. Güzel ikili. Göz kalemi de eklersek, çok harika oldum.

"Selin, neredesin sen?" diye bağırdı Güneş. Güneş bizim grupta org çalıyor ve gruba katılmama neden olan kişi. "Seni ne kadar aradığım hakkında bir fikrin var mı?"

"Özür dilerim biraz gruptakilerden ayrı kalmak istedim. Özellikle Furkan'ın yüzünü görmek istemiyorum."

"Güzelim haklısın da yapacak bir şey yok. Birazdan program başlayacak ve bizi ikinci sıraya almışlar." Yiğit ile Yağız'ı görünce durakladı. "Siz ne arıyorsunuz burada. Çıkın gidin. Kulise görevliler dışındakiler giremez."

Yiğit "Sinirlenmeye gerek yok ya. Selin'e bakmaya geldik şimdi gidiyoruz." dedi.

"Gidin hadi."

Onlar gittikten sonra ben de Güneş ile beraber çok sevdiğim grubumun yanına döndüm. Grupta bahsetmediğim iki kişi kaldı. Biri Serdar grubun bateristi. Diğeri de Burak, gitarist. İkisine karşı da nötrüm ama yolda görsem selam vermem.

Güneş tembihlemiş olmalı ki hiçbiri tek kelime etmedi. Enstrümanların arasındaki pembe gitarımı aldım ve kafamın içinde son kez bir prova yaptım.

"VE ŞİMDİ BİRAZ COŞMAK ADINA SAHNEYE YOUNG REBELS GRUBUNU DAVET EDİYORUZ. Serdar KAYA, Güneş YILDIZ, Berra Elif ARSLAN, Furkan DEMİR, Burak Can ŞAHİN ve Selin Semra SEMERCİOĞLU."

🤘🤘🤘

İlk bölümümüzün sonuna hoş geldiniz. Bu biraz giriş bölümü tarzında olmasını istediğim bir bölümdü ama böyle oldu. Olsun. Umarım seversiniz. Bir sonraki bölümde görüşürüz. 💝💝💝

 

Loading...
0%