Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Mixed Signals

@yaseminforbooks

Konserden sonraki sabah uyandığımda başım çok kötü ağrıyordu. Annem güne gitmişti, uyuduğum için beni götürmedi. Bu durumdan oldukça mutluyum. Baş ağrımı geçirmek için mutfağa gidip bir ağrı kesici aldım.

Neden böyle oldu ki? Sürekli müzikle içli dışlı olan biri olarak başımı ağrıtan şeyin müzik olduğunu sanmıyorum. Uykusuzluktan mı yoksa? Olabilir. Semih Abi beni eve bıraktığında saat on iki buçuğa geliyordu, annemin küçük sorgusu, üstümü değiştir, cilt bakımı falan derken yattığımda saat ikiyi geçmişti. Yattıktan sonra da çok uyuduğum söylenemez.

Biraz ayılmak için telefonuma gelen mesajlara bakma kararı aldım. Çok yok ama olsun. Yiğit birkaç tane komik kedi videosu atmış, grupta Mete ile Güneş biraz konuşmuş, öbür gruba Yağız soru atmış ve kimse çözmemiş doğal olarak. Yağız gerizekalısı acaba onun çözemediği soruyu bizim çözebileceğimizi gerçekten düşünmüş mü? Bir de Kübra mesaj atmış. En ilginci o olabilir.

Balım: Kanka konserde bir şey oldu mu? (10.36)

Siz: Sana da günaydın Kübra. (12.54)

Balım: Daha yeni mi kalktın mal? Neyse günaydın. Soruma cevap ver.

Siz: Ne gibi bir şey oldu mu?

Balım: Olmadı mı?

Hasbinallah. Dün Yağız bugün Kübra. Konunun ne olduğunu az çok tahmin ediyorum.

Siz: Ne anlatıyorsun Kübra?

Balım: Üzüldüm. Neyse konuyu değiştirelim.

Balım: Ee hayat nasıl gidiyor?

Siz: Kübra ne olmadı mı?

Balım: Senle Yusuf işte. Bu sefer olur diye çok umutlanmıştık da biz.

Siz: Siz? Sen ve Yağız mı?

Balım: Evet.

Siz: Ne ara ne konuştunuz da umutlandınız amk?

​​​​​Balım: Konuyu değiştirir misin? Moralim bozuluyor.

Siz: *göz deviren emoji*

Siz: Bir şey soracağım.

Balım: Sor.

Siz: Semih ile aranız soğuk gibi. Bir şey mi oldu? (13.02)

Balım: Yok, soğuk değil ya. Sen yanlış anlamışsındır. (13.09)

Siz: Hiç inandırıcı gelmedi.

Balım: Ya var da bir şeyler.

Balım: Şuan zaten durumlar karışık. Bir de aramızdaki şeyleri başkalarına anlatıp iyice karıştırmak istemiyorum.

Balım: Daha sonra anlatırım.

Siz: Peki.

Siz: Ama iyi olun siz. Görüp görebileceğimiz en sağlıklı ilişki sizinki çünkü.

Balım: Sen öyle sanıyorsun.

Balım: Neyse benim gitmem lazım. Sonra yazarım.

Siz: Görüşürüz.

​​​​​Telefonu kenara bırakıp derin bir nefes aldım. Başım hala zonkluyordu ama en azından biraz açılmıştım. Kübra’nın mesajları kafamı karıştırmıştı. Niye bu kadar meraklıysa Yusuf ile olmama. Ayrıca ne demek Semih ile araları bozuk. Dışarıdan çok tatlı duruyorlar. Ama yine de, herkesin derdi var işte.

Dünyanın En Alakasız Grubu

Siz, Balım, İncir Reçeli, Meymenetsiz, Patlıcan Reçeli

Siz: Başım çok pis ağrıyor benim.

İncir Reçeli: Aynı bensin.

Meymenetsiz: Attığım soruya mı baksanız hayırsızlar.

Siz: Baktım. Güzel duruyor. Hangi ders bu?

İncir Reçeli: Aşkım sorduğun kişilere bir bak önce. Bizim neremize permütasyon sorusu çözmek.

Meymenetsiz: Polinom bu. Permütasyon değil.

İncir Reçeli: Ha.

Meymenetsiz: Kübra tek umudum sensin bir baksana.

Balım: Modumda değilim.

Meymenetsiz: Matematikçiyle aram bozuk benim hadi ya.

Siz: Ya ben başım ağrıyor diyorum siz burada soru tartışıyorsunuz.

Siz: Hiç benimle ingilenmiyorsunuz.

Balım: Yusuf ilgilensin.

Meymenetsiz: +1

Siz: Kurstadır o.

Balım: Ha müsait olsa okey yani.

Siz: Hayır be. Kendi kendinize gelin güvey olmayın.

İncir Reçeli: Gelin güvey demişken. Kübra sizin düğünü ne zaman yapıyoruz?

Balım: YAPMIYORUZ DÜĞÜN FALAN.

Balım: ANNEN BİTTİ BİR DE SEN BAŞLAMA YİĞİT.

Balım: YEMİN EDİYORUM KAFAYI YİYECEĞİM.

Siz: Olay ne?

Meymenetsiz: +1

İncir Reçeli: Bir ara bize kısır yemeye gelin anlatalım. Ama kısırı teyzem yapsın.

Balım: Gelmiyorum ben hiçbir yere. Anlatma kimseye de bir şey. Ayrıca sizin evde oturup annenle abinin dedikodusunu nasıl yapacağız gerizekalı?

İncir Reçeli: Doğru. Ben o kısmı düşünmedim.

İncir Reçeli: O zaman parkta buluşalım. Kısırı Selin getirsin.

Meymenetsiz: Bebeğim senin canın kısır mı çekti?

İncir Reçeli: He.

Meymenetsiz: Sen bize gel. Ben sana yaparım. Beraber yeriz.

Balım: Sadece kısır yiyeceğinizi düşünmüyorum.

İncir Reçeli: Çok harika fikir. Abimden izin alıp geliyorum.

Siz: Saplığımı bu kadar yüzüme vurmayın.

Balım: Sendeki saplık tercihsel. Verdiğin yanlış kararlar yüzünden sapsın.

Meymenetsiz: +1

Siz: Yağız şu +1'i sokucam sana şimdi.

Meymenetsiz: Çok isterdim ama ben hayatımın anlamı olan sevgilime kısır yapmaya gidiyorum.

Siz: Sg.​​​

*****

Pazartesi günü Mete'nin yalvarmalarının sonucu olarak okula gelmiştik. Hayır Mete de sanki yanımızda duracak. Bizi ortalıkta bıraktı gitti.

"Gerizekalı Mete. Onun yüzünden yaz tatilinde okula geldim o ortalıkta yok." Güneş söylene söylene ortalıkta geziyordu.

Ben ise kendime güzel bir köşe bulmuş Merve Hoca'dan aldığım kağıttaki ritimleri çalışıyordum. Görevli hocalar müzik bölümünden Merve Hoca, görsel sanatlar bölümünden Hafsa Hoca ve Özge Hoca, bir de tiyatro kulübünün öğretmeni vardı adını bilmiyorum.

"Güneş söylenmeyi bırakıp otur artık. Gelir şimdi."

Etrafta tanıdık çok fazla yoktu. Zaten müzikçilerden çok az kişi vardı. Genel olarak tiyatro ekipleri ve dans grupları doluydu. Bu arada dans gruplarındaki herkes nasıl yakışıklı veya güzel olabilir ya?

​​​​Güneş sonunda oturmaya karar vermişti. "Kanka şu kız taş gibi yalnız." dedi daha demin baktığım dansçılardan birini işaret ederken. Kız gerçekten çok güzeldi.

"Evet, öyle."

"Kanka bu arada cidden diyorum. Çıkma teklifi mi etsem?"

"5 dakika önce gördüğün ve yönelimini bile bilmediğin bir kıza. Yönelimini bırak adını bile bilmiyorsun kızın."

"Öğreniriz." Zıplaya zıplaya grubuyla sohbet eden kızın yanına giderken onu izledim.

Güneş kızlardan hoşlanıyor. Hani belirtmeme gerek yok bence anlamışsınızdır. Bilen kişiler sadece ben ve Mete. Ailesi bile bilmiyor. İlk başta ben de bilmiyordum. Bana onu Yigit ile tanıştırdıktan sonra söylemişti.

Mete geri gelmişti. "Semra, biz atölyeye geçiyoruz. Güneş'e söylersin."

"Söylerdim de o şuan kız tavlamakla meşgul."

"Hangi kızı?" dediğinde şuan Güneş'in sohbet ettiği kızı gösterdim.

"Tanıyor musun?"

"Sorman hata. Benim bu okulda tanımadığım insan mı var. 9'lardan gerçi şimdi 10 oldu da. Adı Miray. O da senin gibi burslu sanırım. Kolay lokma değil erkeklerle işi yoktur da kızları bilemeyeceğim." dedi sonra onu çağıran arkadaşlarını fark edince "Neyse benim gitmem lazım sonra görüşürüz." deyip gitti.

Ben de Güneş geri dönene kadar etrafa bakmaya karar verdim. Zaten Güneş'in de dönmeye niyeti yok gibiydi.

Tanıdık bir yüz gördüğümde heyecanlanmıştım. Savaş kendi grubundan biriyle içeri girmişti. Bir süre yanına gidip gitmemek arasında kalmıştım ki o arkadaşını bırakıp benim yanıma geldi. "Selin, sen de mi buradaydın?"

"Evet." ​​​​

"Grupça prova yapmaya falan mı geldiniz?"

"Yok. Aslında bizim grup dağıldı."

"Niye?"

"Anlaşmazlık yaşadık biraz ondan."

"Kötü olmuş." dedi sonra kısaca beni süzdü. "Pembe yakışmıyor sana. Siyah gibi koyu renkler daha güzel duruyor."

Üstümde pembe bir tişört ile krem rengi bir pantolon vardı. Ve evden çıkarken gayet güzel olduğumu düşünmüştüm. Kötü mü duruyormuş?

​​​​​"Çirkin mi duruyor?" diye sordum.

"Çok değil. Bu arada biz prova yapacağız üst kattaki sınıflardan birinde. Gelip izlemek ister misin?"

Kontrol etmek için Güneş'e baktığımda hala dansçıların yanında olduğunu fark ettim. "Olur, isterim."

"Gel o zaman." dediğinde onu takip etmeye başladım. Daha demin Savaş ile beraber içeriye giren çocuk da yanımıza gelmişti.

"Murat ben." diye tanıttı kendini.

"Selin."

"Memnun oldum."

"Ben de." Sohbetimiz bu kadar sürmüştü. Üst kata çıkıp en sondaki sınıfa girdik. Grubun diğer üyeleri de oradaydı. 5 tane erkeğin içinde tek kız olmak biraz garip hissettirdi. Bir iki şarkıdan sonra kaçarım.

Kısa bir tanışma faslından sonra onlar çalmaya başlarken ben de yere oturmuş onları dinliyordum. Asaf var solist, Murat saksafon çalıyormuş, Emre gitarist, Pars da piyano çalıyor. Kendi şarkılarını çalıyorlar. Besteler güzel ama sözler yetersiz. Yusuf'un yazdığı şiirler daha güzel.

İlk şarkıyı bitirdikten sonra durdular ve Savaş bana "Nasıl? Beğendin mi?" diye sordu. "Sözleri ben yazdım."

"Şey, güzelmiş."

Başka biri olsa daha net bir eleştiri yapabilirdim ama hoşlandığım çocuğa bok gibi yazmışsın demek istemiyorum. O kadar kötü de değil zaten.

"Diğerlerini de dinlemek ister misin?" diye sorduğunda duraksadım. Ortam pek benlik değildi, biraz rahatsız ediciydi. Ayrıca Güneş'i de bırakıp gelmiştim. "Ya da şey. Bizimle şarkı söylesene bir kere."

Ne diyeceğimi bilemediğim birkaç dakika sonunda telefonuma gelen bildirimle kurtuldum.

Güneşim✨: Neredesin? Ben burada tek başıma kaldım.

"Güneş çağırıyor beni, gitmem lazım. Sonra görüşürüz." diyerek odadan çıktım ve Güneş'i bıraktığım yere gitmeye başladım.

Genelde yanımda tanıdığım kişiler olunca hangi ortama girsem rahat ederim ama burada Savaş'ı tanımama rağmen rahat edememiştim. Belki çok yakın olmadığımız içindir. Her neyse.

 

 

🤘🤘🤘

​​​Nedense yazdığım bölümlerden hiç tatmin olmuyorum. Beğenemiyorum.

Bu arada yaz tatilini hızlı geçerim. Üç dört bölüm sonra okula başlarlar.

Ben okul başlasın istemiyorum ya. 11. Sınıf ne? Sayısal ne? İgh.

Loading...
0%