@yaseminforbooks
|
Dünyanın En Alakasız Grubu Siz, Balım, İncir Reçeli, Meymenetsiz, Patlıcan Reçeli İncir Reçeli: Biri bana durum güncellemesi yapabilir mi? (08.44) İncir Reçeli: Kübra, siz tam olarak neyi bu kadar çok tartıştınız da barışmıyorsunuz? Balım: Siktir git abin anlatsın. İncir Reçeli: Kanka bence abimin anlattığı kadar küçük bir şey değil. Ondan soruyorum. Balım: Küçük bir şey? Balım: Bayağı küçük bir şey ya. Balım: Bir ağzıma sıçmadığı kaldı. Hayır bir kere de sinirlenmese ölüyor zaten. Laf etmese olmaz. İnsanlar kırılıyor mu, hassas mı, hiç umrunda değil. İncir Reçeli: Abartıyor olabilir misin? Balım: Bir ben abartıyorum zaten. Bir ben hatalıyım. Senin abin melek. Gökten düşmüş. Meymenetsiz: Abarttığı yok ya. Abin biraz şerefsizlik yapmış. İncir Reçeli: Ne yapmış amk. Anlatın da bileyim. Meymenetsiz: Dur anlatayım. Patlıcan Reçeli: Ben anlatayım mı? Yağız uyuyordu, detayları kaçırmıştır. Siz: Önce ben bir şey sormak istiyorum. Biz niye en son öğreniyoruz. (09.08) Meymenetsiz: Dün akşam saat 10'daki grup aramasına gelseydiniz öğrenirdiniz. Siz: Mesaj da atılabiliyor hani. Düşünseydiniz keşke. Patlıcan Reçeli: Hemen anlatıp gidebilir miyim? Kurstayım ders başlayacak. İncir Reçeli: Anlat hadi. Patlıcan Reçeli: Şimdi Semih'in Kübra'yı evden aldığı kısmı bildiğinizi varsayıyorum. Arabada sessiz sessiz giderken yolun ortasında konuyu açıyor. İlk eksi buradan. Patlıcan Reçeli: Bari eve yakın bir yerde açsaydın kız o kadar yolu gitmezdi. Balım: De mi? Düşüncesiz piç. Patlıcan Reçeli: İşte şey demiş buna Semih. "Zaten 40 yılda bir buluşuyoruz. Onda da babandan bir ton laf işitiyorum." Meymenetsiz: Kız babası ne bekliyorsun? İncir Reçeli: Çok biliyorsun herhalde? Meymenetsiz: Yok aşkım. Hani öyle derler ya. Patlıcan Reçeli: Neyse dağıtmayın. Anlatıyorum. Patlıcan Reçeli: Sonra işte Kübra da "Alttan al biraz. Hem o seviyor seni." falan demiş. Semih "Her şeyi alttan alıyorum yeter artık." demiş. Meymenetsiz: Haspam. Patlıcan Reçeli: Bir dakika hoca geldi. Me voy. Nos vemos. İncir Reçeli: Ne dedi şimdi bu? Siz: Boşver iyice cavur oldu o. İncir Reçeli: Hadi Kübra sen anlat gerisini. Balım: Anlatayım. Balım: Şimdi Semih öyle diyince ben de dedim, gayet sakin bir şekilde. "Ben de senin için annene katlanıyorum ama bunu yüzüne vurmuyorum." İncir Reçeli: Kübra kusura bakma ama sen anneme katlanmıyorsun, daha çok annem sana katlanıyor. İncir Reçeli: Kadının sürekli dikine gidiyorsun. Balım: Aman ben onun dediklerini yapmak zorunda mıyım? Balım: Her neyse Semih bana şey dedi. "Sen bir anneme katlanıyorsun ben senin her şeyine katlanıyorum. Tüm hayatımı, zamanımı sana göre yönetmeye çalışıyorum. Boş zaman oluşturup sana buluşalım diyorum. Ama sen diyorsun ki yok babam izin vermedi, annem izin vermedi, ablam geldi, kardeşimin gösterisi var. Ben seninle vakit geçirmek istiyorum artık." Balım: Ben "Ben tüm hayatımı sana göre düzenleyemem, ailem her türlü önde gelir. Senin saçma sapan bir aile yaşamın olduğu için anlayamazsın." dedim. Balım: Bu konuda haksızım, biliyorum. Dememem lazımdı. Balım: Ama o da şey dedi sonra. "Senin aile yaşamın çok düzgün sanki amına koyayım. Baban hepinizi kontrol etmeye çalışıyor. Adamın ruh haline göre yaşıyorsunuz." Balım: Sağa çek ineceğim dedim. Yolun ortasında indim. Balım: Bir şey daha dedim de. Söylemeyeyim şimdi. Siz: Söyle bir şey olmaz. Balım: Boşverin önemli bir şey değil zaten. İncir Reçeli: Sanki sen de hatalısın Kübra ama. Balım: Biliyorum. Özür de diledim, cevap yazmadı. İncir Reçeli: Engellediğin için olabilir mi? Balım: Yok, engellemeden önce yazdım. Balım: Görüldü atınca engelledim. Balım: Neyse öyle işte. İncir Reçeli: Barışmaya hiç mi niyetin yok? Balım: Bilmiyorum. Hani zaten çok az görüşebiliyorduk. Sürekli şikayet edip duruyordu. Balım: Hem benim barışmaya niyetim olsa da onun yoktur. O kadar şey dedim çocuğa. Meymenetsiz: Biraz zaman geçsin. İkinizin de siniri geçsin sonra konuşursunuz. İncir Reçeli: Aynen. Balım: Neyse ben ders çalışmaya gidiyorum. (9.37) Siz: Kolay gelsin. ***** Saçlarımı tepede topladım ve aynada kendime baktım. Dün Savaş'ın teklifini kabul etmiştim ve bugün ilk provamızı yapacaktık. "Sen niye kabul ettin bunu?" diye sordu Güneş. "Niye etmeyeyim?" "Niye edesin?" Ona gözlerimi devirdim. Ve gelen mesaja baktım. Patlıcan Reçeli: Çalıkuşu. Patlıcan Reçeli: Okulda mısın? Siz: Evet. Patlıcan Reçeli: Ne zaman çıkarsın? Buluşalım diyecektim. Siz: Bilmiyorum, biraz geç çıkarım. Provam var da. Patlıcan Reçeli: Ne provası? Siz: Grup. Patlıcan Reçeli: Ne grubu? Siz: Müzik. Patlıcan Reçeli: ? Patlıcan Reçeli: Kim var grupta? Ve ne ara bir gruba girdin? Siz: Dün Savaş benden gruplarına katılmamı istemişti, ben de kabul ettim. Patlıcan Reçeli: Niye bana söylemedin? Ayrıca sen ne zamandan beri onunla takılıyorsun? Siz: Yani, konuşuyorduk zaten. Siz: Hem her şeyi niye sana anlatmak zorundayım ki? Patlıcan Reçeli: Ne bileyim, "en yakın arkadaşın" falanım ya hani. Siz: Unutmuşumdur. Siz: Neyse büyük ihtimalle 4 gibi falan çıkarım ondan sonra da buluşamayız zaten. Kusura bakma. Patlıcan Reçeli: Ama seninle konuşmak istiyorum. Ayarlayamaz mısın? Siz: Ya kanka 4 haftaya sahneye çıkacağız. Çalışmamız lazım. Özür dilerim. Patlıcan Reçeli: Tamam. Patlıcan Reçeli: Sana iyi eğlenceler, Savaş ile. Gözlerimi devirerek görüldü atıp telefonumu kapattım. Yusuf böyle şeylere gereksiz fazla takılıyordu. Güneş'e "Görüşürüz." diyerek okulun tuvaletinden çıktım ve prova yapacağımız odaya gitmek için ikinci kata çıktım. Biraz gerilmiştim. Odaya girdiğimde benim dışımdaki herkes gelmişti. Emre ile Murat bir köşede Pars ile Savaş bir köşede oturuyordu. Savaş beni görünce Pars'a bir şeyler fısıldadıktan sonra yanıma geldi. "Üstündekiler yakışmış." dedi tişörtümü hafifçe tutarken. Omzumu silktim. Siyah bir tişört altına da tayt giymiştim. Basit bir kombindi. "Ne zaman çıkarız?" diye sordum. Belki 2 gibi falan çıkarsak Yusuf ile buluşabilirdim. "Bilmem, niye önemli bir işin mi var?" "Yusuf ile buluşmak istiyorum çıkışta." Kaşları çatıldı. "5'den erken çıkamayız. O zaman bile anca 4, 5 saat çalışmış oluruz." "Tamam. Sorun değil." Etkinlikte 4 tane şarkı çalacaktık: Ed Sheeran - Don't, James Arthur - Car's Outside, Beach Weather - Sex, Drugs, Etc., bir tane de onların şarkılarından. Güzel şarkılar. Her şarkıyı en az 6 kere falan tekrar ettikten sonra sonunda mola verdik. Odadaki boğuk havadan uzaklaşmak için kafeteryaya indim. Mete, Hakan ile beraber oturuyordu. Bir kahve alıp yanlarına oturdum ve "Selam." dedim gülümseyerek. Mete bana dönerken Hakan kafasını önündeki eskiz defterinden kaldırmadan "Selam." diye mırıldandı. "Prova nasıl gidiyor?" diye sordu Mete. "İyi gibi. Yoruldum biraz." "Sorun çıkarsa benim yanıma gel ya da ara ben geleyim." "Kanka ne sorunu çıkabilir ki?" "Onlara güvenmiyorum. Hem ben ne diyeceğim sana?" Kahvemden bir yudum aldım. "Ne diyeceksin?" "Savaş'ın sevgilisi varmış. 12'lerden Ceren." Kahve boğazıma kaçarken öksürdüm. Mete hafifçe sırtıma vurdu. "Ne zamandan beri?" diye sordum kendime gelebildiğimde. "Okulun son haftası falan çıkmaya başlamışlar herhalde." Kısaca tepkime baktı. "Bilmiyordun değil mi?" Başımla onayladım. "Olabilir. Popüler biri zaten sevgilisi olmasa garip olurdu." "Semra, bu çocuk aynı zamanda sana da yürüyor farkındasın değil mi?" "Yürüdüğü yok sadece arkadaşça davranıyor Mete." "Aptal sarışın tanımına tamamıyla uyuyorsun, Semra." diye söylendi Mete. Kahvemi bir dikişte bitirdim ve ayağa kalktım. "Benim geri dönmem lazım. Sonra görüşürüz." Hakan yine kafasını kaldırmadan "Görüşürüz." dedi. Mete bu sefer sessiz kaldı. Benim için endişelenmeleri saçmaydı. Ben kendime bakabilirdim. Neyin ne olduğunu anlayabilirdim. Savaş'ın bana karşı farklı bir düşüncesi olduğunu düşünmüyorum. Zaten sevgilisi de varmış. Sanırım tüm umutlarımı toprağa gömmek zorundayım. 🤘🤘🤘 YUSUF VAR. Git Yusuf'a dön. Neyse bu bölümün de sonuna geldik. Bir sonraki bölümde görüşürüz. Öptüm. 💝💝💝 |
0% |