@yaseminnguness_
|
Aile apartmanında yaşamak sanılanın aksine kötü değildir, tabi özel alanınıza saygı duyuluyorsa. Bizim aile apartmanı da öyleydi. Kavga gürültü çok olmazdı, tabi arada ufak tefek atışmalar olurdu. Bizim apartmanın halkı bayağı kalabalıktı, apartmanda baya büyüktü. 5 katlıydı ve her katta 6 daire vardı. Birinci katta Amcam Ilgıt(46), karısı Hatice(45) ve çocukları Bora(21), Ebru(18), Havle Mina(15), Bulut(15), Neriman (8) yaşıyordu. Onların yanındaki dairede diğer amcam Yılmaz(32), karısı Aysel(29) ve çocukları Sevil(3), Muzaffer(4), Aydın(6) yaşıyordu. İkinci katta halam Bahar(44), kocası Murat(46) ve çocukları Gerçe(18), Caner(23), Feraye(20) yaşıyordu. Onların karşısında Mehtap halam(37), kocası İhsan(39) ve çocukları Irmak(11), Necla(9), Muhsin(12) yaşıyordu. Üçüncü katta babaannem Neval(62), dedem Adnan(65), küçük halam Feris(22) ve küçük amcam Faris(24) yaşıyordu. Biz dördüncü katta kalıyorduk. Bizim yanımız sıra dedemin kardeşinin torunu Egemen(22)’de yan dairemizde kalıyordu. Bizim ev halkıda babam Kuzey(45), annem Işık(44), ablam Işın(20), abin Bartu(22), diğer abim Alper(23) ve bendeniz Melin(17)’den oluşuyordu. ‘’Melin! Sana sesleniyorum bir saattir.’’ Dedi Gerçe kolumu çekiştirerek. ‘’Dalmışım ne oldu?’’ dedim fısıldayarak. Şu an çatı katındaydık çünkü burası çok sık kullanılmazdı, sadece kıştan kışa belki. Kapıyı da kilitleyip kendimizi cam kenarındaki koltuklara atmıştık. Çatı katının bir kısmı kapalı bir kısmı açıktı ama biz saklandığımız için buradaydık. Çünkü apartmandakilerin bizi bulup rahatsız etmemeleri için buradaydık, önemli bir işin peşindeydik. Ne kadar önemli olduğu da sorgulanır ama neyse. ‘’Sedat ekran fotoğraflarını attı. Oku çabuk sana da atıyorum.’’ Dedi heyecanla. Aynı zamanda sinirli olduğu da belliydi. Telefonumun titreşmesiyle açtım ve Gerçe’nin attıklarını okumaya başladım. Ebru’nun Gerçe’nin sevgilisi Sedat’a attığı mesajlardı bunlar. Evet, kuzenimiz olan Ebru. Sorun mesaj atması ya da konuşması değildi. Sedat’a karşı hisleri olması olmaması ya da Sedat’ın ona karşı hisleri olup olmaması da değildi. En iyisi olayı baştan anlatayım. Sedat ben liseye giderken ailesiyle karşı kafede çalışıyordu (halada çalışıyor). Öğle araları hep arkadaşlarımla orada takılırdık ve Sedat abi bize çok iyi davranırdı. Melek gibi birisiydi (halada öyle). Bir gün içimden bir ses dedi ki Gerçe’yle bu çok iyi çift olur. Bende buluşturdum, konuşturdum ve sonuç olarak sevgili oldular. Ama Ebru bunu kıskandı ve onların aralarını bozmaya çalıştı. Gerçe, Ebru’dan birkaç ay büyük olduğu için ona hep doğruyu gösteremeye ve hatalarını affetmeye çalışırdı. Gerçe’nin, Sedat’a karşı hisleri arttı ama ne yaptıysa onları ayıramadı. Sedat’a sürekli yazardı ama o cevap vermezdi. Gerçe istemediği için ebru’yu engellemesini engellemezdi. Her neyse işte asıl sorun geçen haftaki mesajlardaydı. Bu kız Gerçe’yle ilgili saçma sapan şeyleri Sedat’ın arkadaşlarına yaymış. Onlarda Sedat’a yetiştirmişler. Çoğu inanmamış. Sedat kendi mesajlarına bakınca Ebru’nun bu mesajları kendisine de attığını görmüş. Şuan ki yaptığımız şey ise Ebru’nun bu mesajlarını okuyup Gerçe’nin sinirlenmesini sağlamak. Oalyı kapatmak yerine bunu yapıyoruz. Çok saçma! Nedenini bende bilmiyorum. Amaç galiba Ebru’nun gözünü korkutmak. Neyse olayın sonucu olarak dedikodu yayılmadı. Çevremizdeki insanlar zaten Ebru’nun ne pislik olduğunu bildiği için Gerçe’nin adı hemen temize çıktı. Sedat dahil mesajları alan herkeste Ebru’yu engelledi. Evet, baya bir olay atlatmışız. ‘’Oha, bu kız ciddi mi! Gerçe, mal mısın? Şimdiye kadar niye buna haddini bildirmedin?’’ Gerçe omuz silkti. ‘’Bilmiyorum.’’ Hızla ayağa kalktı. ‘’Kalk kız, hesap soracağız.’’ Gaza gelip hızla ayağa kalktım. ‘’Evet, ama dur önce Egemen’i çağırayım da videoya alsın. Canım çektikçe izlerim.’’ Gerçe, biraz düşündükten sonra mor şeytan emojisi gibi gülümsedi. ‘’Mantıklı.’’ Gerçe, benden önce aşağıya inip Ebru’nun yerini bulmaya gitti. Malum apartman büyük olunca yerde aradığın gökte çıkıyor. Egemen’i aramak için mesajlara girdiğimde onun beni üç kez aradığını gördüm. Ara tuşuna bastığım an telefonu açtı. Şaşkınlıkla konuşmaya başladım. ‘’Hayırdır, telefonun başında nöbet mi tutuyorsun?’’ ‘’Hayır, sevdiğim insanın telefonunu bekletmeden açıyorum. Malum bazıları on kez arasak da açmıyor.’’ Dedi ama sesinden otuz iki diş sırıttığı belliydi. ‘’Duymadım ki, şu Ebru’nun yaptığının ekran görüntülerini Gerçe ellinci kez okutuyordu. Neyse, neredesin sen?’’ ‘’Evde. Gelmek ister misin?’’ İstemsizce gülümsedim. Mal! Abin o senin. Şimdi linç yiyeceksin, dedi içimden bir ses. Sus lan! Aşkın yaşı olmaz taam mı? O öyle bir şey değil. Ayrıca eğer böyle bir şeyse olur. Of! Kes kes. Allah’ım yine kendi kendime konuşuyorum. ‘’Melin?’’ ‘’Efendim. Ay, şey ben seni niye aradığımım söylemeyi unuttum. Şimdi Gerçe ile Ebru kavga edecek gibiler. Dedim ki Egemen sever kavgaları, bende severim, videoya alsın daha sonra açar açar izleriz, nasıl demişim?’’ Gülme sesi geldi. Ayol ne güzelde gülüyor. Gülüşüne de düşmezsin Melin. Düşerim bu arada. ‘’İyi demişsin. Bu arada kaç gündür tekliflerimi arada kaynatıyorsun, fark ediyorum.’’ ‘’Pardon, neyse acele et.’’ Dedim ve telefonu kapattım. Gerçe’den gelen mesaja tıkladım. ’Arka bahçeye gelin.’ Yazmıştı. ‘Tamam.’ Hızla aşağı indim. Bizim kata gelince Egemen’in ayakkabılarını giydiğini Caner abiminse sinirle bir şeyler anlattığını gördüm. Bizim evdeki ayakkabı sayısına bakılırsa herkes aşağı katlardaydı. Güzel, burası güvenli kat Ajan 17. Hızla onların yanına gittim. Caner abi sinirle bana döndü. Tamam, bize sinirli. ‘’N’apıcaksınız kıza? Eşkıya mısınız kızım siz? Yaşınızdan utanın. Hadi onlar büyükte sana n’oluyor? Yaşın kaç, başın kaç? Çıldırtacaksınız beni!’’ ‘’Abi bağırma, bizi duyacaklar. Hem biz sadece konuşaca-‘’ Aşağıdan gelen çığlık sesleriyle hızla merdivenlere koştuk. İndikçe sesin dışarıdan, ön bahçeden geldiğini fark ettim. Hızla apartmandan çıktığımda en sevdiğim manzarayla karşılaştım. Kavgaa! Çitlerin dışında Gerçe ve Sedat’ın ortak yakın kız arkadaşlarının Ebru’yla kavga ettiğini gördüm. Bizim gibi apartmanın diğer kısmı da camlara, balkonlara, dışarıya toplanmıştı. Gerçe’yi birkaç tanesi sakinleştirmeye çalışıyordu. Diğerleri ise Ebru’yu benzetiyordu. Oradaki kızların hepsinin tanıyordum, bunların içinden de cevher çıktı. Böyle profesyonel dövme mi olur? Egemen’le çitlerin yanındaki yüksek sandalyelere kurulduk. Yüksek masaya telefonu sabitleyip video alıyordu. Bir yandan da az önce cebine attığı çekirdekleri paylaştırdı. Şansa bugünde bütün apartman halkı evdeydi. Feraye, Işın ve Bartu’da videoya almaya çalışırken babaannem, Aysel yengem ve annem balkondan bağırıyorlardı ama ne dedikleri anlaşılmıyordu. Alper abim ve Faris amcam çocukları içeriye sokmaya çalışırken babamla Yılmaz amcam Gerçe’yle ilgileniyordu. Feris halam, Bahar halam ve Hatice yengem ise ayırmaya çalışıyordu. Ayırmaya çalışıyordu dememe bakmayın İhsan eniştemle Bora abim aynı anda bırakın diye uyarınca ayrıldılar kızdan. Tabi bu kargaşada yazık Feris haalmın sevgilisi Mecnun enişte bizim sıradan bir günümüze şahit oldu. Onun şaşkın haline bakarken onun arkasından olayları izleyerek sarma yiyen Ilgıt amcam ve Murat eniştemi görünce kendimi tutamayıp fotoğraflarını çektim. Onlarda beni fark etmişlerdi ki diğer fotoğraflarda poz vermişlerdi ama doğal çıkmışlardı. Önce biri sarmayı diğerine uzatırken diğeri ısırıyordu. Sonra bunu aynı anda yaptılar. En son Mecnun abiyede yedirdiler. Dedem assolist olduğu için en son balkona o çıktı. Belli ki yine kitap okuyordu ve dikkati dağılmıştı. Nerden mi anladım? Bir üçüncü kattaydı. Sessiz sakin yer. İki, babaannem alt balkondaydı o ise üst balkonda. Yani hipotezim doğru. ‘’Bağırırsanız sizi sünnet ettiririm.’’ Dedi sinirle. O tarafa doğru dönüp yukarıya baktım. ‘’O nasıl olacak be dedem?’’ Dedim sırıtarak. Eğilip ayağındaki terliği bana doğru fırlattı. Tabi terlik bana değil Egemen’e geldi. Kendimi tutamayarak kahkaha atınca Ebru hariç herkes gülmeye başladı. Egemen’de benim gibi dönüp bağırdı. ‘’Dede ben ne yaptım ya?’’ ‘’Sen sus! Dua et seni ayağımın altına almıyorum. Etinde kemiğinde benim, deden öyle dedi.’’ Dedem yine tersinden kalkmıştı belli. ‘’Dedem, en sevdiğim dedem. Öylede sanki çok ulu orta terde yapmıyor muyuz sohbeti? Geleyim yanına çay içelim, sakinleşirsin.’’ Egemen dedemin huyuna gitmeye çalışıyordu. Yalaka. Dedem eğilip diğer terliği de Egemen’in kafasına attı. Tam on ikiden vurdu. Ben bile tırstım. Egemen acıyla inledi. ‘’Ben ne dedim şimdi?’’ ‘’Kes lan zevzek! Dağılın sizde.’’ Diye bağırdı dedem. Ardından eğilip yaklaşık beş terlik daha aldı eline. ‘’Söyleyin bakem, ilk kimi vurayım da?’’ Tek tek hepimizin üzerinde göz gezdirdi ama bana daha uzun baktı. Demek ki bana atacaktı. Bari hak edeyim bana atmasını. ‘’Arkadaşlar, dedem İstanbul ağzını bozduysa kaçın demektir. Kaçın!’’ Terlik kafama isabet etmeden eğildim ve dedeme doğru göz kırpıp pis pis sırıttım. Kızlar dediğimi yapıp kaçarken birisi bağırdı. ‘’Verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz ama arkadaşlarımızın ahını yerde bırakamazdık. Dedem sende kusura bakma. Akşam konuşuruz Gerçe, videoları bize de at Melin. İyi günler. İyi hafta sonular.’’ En son ki iki cümlede aynı anda reverans yaptılar koşmaya devam ettiler. Şimdi geldik zurnanın zırt dediği yere. Bende mi kaçsam? Babam otoriter bir sesle konuştu, ‘’Herkes arka bahçeye toplansın. Madem sorununuz şiddete kadar gitti, o zaman bizde öğrenelim. Işın git annenleri ve diğerlerini çağır.’’ Babamın ters ters bakışlar attığını görünce yutkundum. Evet, arkadaşlar aynen öyle oldu. Hadi bakalım. Adam öyle bir bakıyor ki içimden argo kullanmaya bile korkuyorum. Egemen bana doğru eğildi ‘’Baban ikimize de çok pis bakıyor. İlk vukuatımızda değil. Ölürsek mezarlarımız yan yana olsun.’’ Babama bakarken de bir yandan konuştum, ‘’Önce helvanı neyli istediğini söyle. Ben çilekli istiyorum.’’ ‘’Bende sade.’’ Işın tekrardan dışarıya geldi. ‘’Söyledim baba, geliyorlar.’’
|
0% |