@yasminiesa
|
Araba sessizce ilerlerken Onur "Özrümü hala duyamadım!" dedi. Aytül, kısa bir an ona bakıp tekrardan yola döndü. "Ne özrü? Kelepçe içinse... Asker olduğunu bilmiyordum!" "Söylemiştim!" "İnanmak için bir sebebim yoktu! Seni tanımıyordum bile!" "Tanımıyordun değil mi?" diye mırıldandı Onur. 'Sen beni tanımıyorsan... Ben seni nasıl tanıyorum?' Aklında bu düşünecelerle konuşmaya başladı. "Resmi olarak tanışmadık. Ben Onur Ünal. Sen de Aytül..." "Uğurlu... Aytül Uğurlu!" Duyduğu soyisimle hızla kıza dönen Onur, kızın anlamsız bakışlarını görünce önüne döndü. 'Uğurlu mu?.. Tabi yaa! Fatih abinin kardeşi. Fotoğraflarını görmüştüm. O deli kız nasıl bu hale gelmiş? Hem büyüdükçe çirkinleşmiş mi ne?' diye düşündü. İç sesi onun bu düşüncesine anında tepki verdi ve konuşmaya başladı. 'Onurcuğum hazır hastaneye gitmişken bir göz doktoruna da git! Oradan da hocaya geç ve çarpılmamak için okut kendini! Kafa doktoruna da görünsen iyi olur! Bu kadar güzel bir kıza çirkin diyorsan kesin bir sorun vardır. En iyisi sen tümden check-up yaptır!' İç sesiyle tekrardan kıza baktı Onur. Bir sürü kızla takılmıştı. Hepsi renkli gözlü, kızıl ya da sarışındı. Aytül ise sıradan kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü biriydi işte. Kendisine bakıldığını hisseden kız ona dönerek "Bir şey mi oldu?" diye sordu. Kızın gözlerine takılı kalan Onur cevap veremedi. 'Sanırım o kadar da sıradan değilmiş. Güneşte açık kahverengi mi olmuştu o gözler? Fazla derin bakıyordu. İnsan deniz mavisinde boğulurdu hani. Peki Onur niye o kahverengi gözlerle boğuluyormuş gibi hissetmişti. Neden aklına 7 yıl önce, sadece 5 dakika gördüğü fotoğraf kareleri geliyordu?' "Onur?" İsminin seslenilmesiyle kendine gelen genç adam hızla toparlandı. "Ne oldu?" diye sordu Aytül. Hiçbir şey anlamamıştı. "Yok bir şey! Sadece... Bulut'u göreceğim için biraz... Endişeliyim sanırım!" Gerçeği söylememek için aklına ilk geleni söyleyen Onur, kelimeler ağzından döküldüğü an, aslında gerçekten de öyle hissettiğini anladı. "Az önce gayet Psikopattın! Şimdi ise..." Kelime seçimini duyan Onur güldü ve sordu. "Psikopat?" Aytül, savunmacı bir sesle "Yalan mı? Adamı geçtim... Bir an ben bile korktum. Allah aşkına kendini bilerek vurdurttun!" dedi. Onur tekrardan güldü. "Şu ana kadar sürüyle lakap aldım ama Psikopat... Sevdim bunu!" Onun tepkisi Aytül'ün de gülümsemesine neden oldu. "Bu arada... Kolun nasıl?" Onur, zorla sardırttıkları koluna baktı. "Sadece sıyrık. Daha kötüleri de olmuştu." "Fazla mı rahatsın ne? Gerçi... Sizin K.İ.T.'in hepsi öyle sanırım. Yaptıklarınızı komutanınız öğrenirse..." "Öğrenmesi için söylemen gerekiyor. Söyleyecek misin?" "Benden sır çıkmaz! Sadece... Aklım almıyor. Oradaki davranışların..." Onur, derin bir nefes aldı ve Aytül' e döndü. "Bak Angel! Bizim, psikopata bağlamaktan başka çaremiz yok! Sıradan insanlar gibi tepki verdiğimiz gün... Asıl delireceğimiz gündür. O adamlar... karşısında normal olursan seni çözer. Merhametini gördüğün an kullanmaya kalkar. Ya da daha da kötüsü... Bir psikopat gibi davranmadığın, dalgaya almadığın zaman... O şerefsizin yaptıkları gelir aklına. Kıydığı canlar, yıktığı yuvalar. O zaman..." "Elindeki silahla kafasını uçurmak istersin. Yaparsan ona dönüşmekten korkarsın! Yapmasan da... Vicdanın seni rahat bırakmaz. Anladım... Özür dilerim!" Onur, şaşkınlıkla kıza baktı. Laf olsun diye değil, gerçekten de hissederek söylemişti. "Şaşırma bu kadar! Ben polisim! Unuttun mu?" Onur gülümseyerek "Hatırlattın!" diye mırıldandı. 'Az önce sıradan diye bahsettiğin kız... Anlattıklarını eleştirmeyi geçtim, seni anladığını söyledi! Hala biraz sıradan olduğunu mu düşünüyorsun?' diyen iç sesine 'Hiç de sıradan değilmiş' diye cevap verdi. 🦋 "GELDİN!" diyerek yatağında doğruldu Bulut. "Şşşt! Yavaş ol! Dikişlerine bir şey olursa Ediz beni aşağıdaki morga kaldırır!" "Hala adını öğrenemedim! Ediz abi de inat etti. Söylemedi!" "Biz inat demeyelim ona! Yetkisi yoktu diyebiliriz!" "Senin ismini söylemeye yetkin var mı peki?" Soruyu duyan Onur kahkaha attı ve yatağa yaklaşarak elini uzattı. "Kesinlikle! Adım Onur." "Onur... İsminin anlamını taşıyorsun abi!" Onur fısıldadı. "Öyle mi dersin?" Bulut, yatağın ucuna kayarak, onun kalan yere oturmasını işaret etti. Aytül ise kapının yanında, sessizce duvara yaslandı. Onur, yatağın yanına oturur oturmaz Bulut ona sarıldı. "Yaran..." diye mırıldandı Onur. "Benim yaram iyileşti. Sıra seninkinde abi!" Onur, günler önce kendi elleriyle yaraladığı çocuğa sarıldı. Gözünden yaşlar süzülürken "Özür dilerim! Çok çok özür dilerim!.." diye tekrarladı defalarca. Bulut ise sessizce onun sırtını sıvazladı. Roller değişmiş küçük büyük, büyük ise küçük olmuştu. "Niye sen özür diliyorsun ki abi? Benim özür dilemem gerekiyor. Ve teşekkür etmem!" Onur, toparlanıp geri çekildi. Kalbinxd kocaman bir ağırlık vardı. Bir anda Aytül'e dönen adam konuşmaya başladı. "Alamadığım bir özür vardı. Bak sen öyle deyince aklıma geldi!" Kızın göz devirmesiyle, keyifle gülümsedi. Kalbini saran ağırlık şaşırtıcı bir şekilde yok olmuştu. "Diledim yaa!" diyerek çıkıştı Aytül. "O sayılmaz! Başka bir şey için dilemiştin. Beni kelepçelediğin için değil!" "Dilemeyeceğim! Rüyanda görürsün. Ve haberin olsun! Sen böyle yaptıkça iş iyice inada biniyor." "Gençler özelse ben çıkayım?" İkili soruyu soran Bulut'a döndü. Onur, kaşlarını çatarak sordu. "Ne diyon oğlum?" "Yaşım daha küçük diyorum. Kız arkadaşınla kelepçe, rüya muhabbetini başka yerde yapsan diyorum!" "Sen..." diye mırıldanan Aytül, hayretten devam edemedi. "O benim kız arkadaşım değil! Hatta biz daha yeni tanıştık!" Onur'un açıklamasıyla Bulut bu sefer de "Hee! Daha vakti var diyorsun. Pekala! Gelişmelerden haber edersen sevinirim! Fazla meraklı biriyimdir de" dedi. Onur derin bir nefes aldı. "Haklılarmış. Buradan çıkar çıkmaz bizimkilerin yanına kendi rızamla gideceğim! İstediklerini yapsınlar!" "Bu ne demek abi?" "Şu zamana kadar... Bizim ekiptekilere olur olmadık laflar ettim. Ne kadar sinir bozucu olduğunu da yaşayınca anladım. Gideceğim tövbe istiğfar edeceğim. Bu demek!" Bulut kahkaha attı ve bunun sonucunda acıyan yarısını tuttu. "Ahh! Güldürmesene abi yaa! Sonra Ediz abi seni morga kapatır bak!" Onları tebessümle izleyen Aytül yanlarına geldi. "Ben komiser Aytül Uğurlu!" "Tanıştığıma memnun oldum müstak..." Onun ne diyeceğini anlayan Onur, hızla araya girdi. "Bulut, beni seni kurtardığıma pişman etme!" dedi şakacı bir sesle. Bulut, Aytül'e baktı ve tekrardan Onur'a döndü. "Biliyor mu?" diye sordu Aytül'ü kastederek. "Evet! Aslında ifadeni almaya geldi." "Senin başın belaya girmeyecek değil mi?.. Aytül abla, Onur abim beni kurtardı. Eğer ona bir zarar gelecekse ifade falan vermek istemiyorum." Aytül, çocuğun telaşı karşısında gülümsedi. "Merak etme! Rapora nasıl kaçırıldığını yazacağız sadece. Biri seni vurdu sonra da seni bulup hastaneye getirdiler. Onur abinin bulduğunu da söyleyebilirsin istersen farketmez! Haricinde olanları yazmayacağız!" "Normalde böyle olmuyor değil mi?.. Kimsin sen Onur abi? Bu kadar önemli biri misin?" Onur tebessüm ederek "Ben değil de... Bağlı olduğum tim" dedi sadece. "O önemli time her önüne geleni aldıklarını zannetmiyorum!" Onur, omuz silkmekle yetindi. Onun bu konudan rahatsızlık duyduğunu anlayan Aytül konuşmaya başladı. "Evet Bulut. Seni dinliyorum! Anlat bakalım!" "15 tatilde Hatay'dan buraya ablamın yanına geldim. Okul kaydımı İstanbul'a aldırmıştım çünkü. Eniştem... Berbat bir insan. Ablam hep düzelir diye ümit ederek sustu. Ben de sürekli bu duruma karşı çıkıyordum tabi. Benden ayrı bir nefret ediyor o yüzden eniştem. 2 hafta önce ablam hasta bir arkadaşına bakmaya gittiğinde... Bana borçlu olduğunu, arkadaşlarıma mal satarak bunu ödeyebileceğimi söyledi. Kabul etmedim! Kavga ettik. Sonra bir gün... İçeceğime ilaç atmış. Uyandığımda bir depodaydım. Dışarıdan eniştemin sesi geliyordu. Borcunu ödediği için seviniyordu! Sonra beni... 🦋 "Biz gidelim artık! Ablana haber verirs..." "Verdim!" "Ne zaman?" dedi şaşkınca Onur. "Siz gelmeden bir süre önce Ediz abi geldi. 'Artık ailene haber verebilirsin' dedi. İzin çıkmış sanırım. Seni söylemedim. Hatta... Vurulduğumu da bilmiyor. Birazdan burada olur!" Onur gülümsedi. Alfa, yine yapacağını yapmış ve onca olayın arasında Bulut'u unutmamıştı. Tam bu esnada kapı açıldı ve içeriye 3 kişi girdi. Aytül, gelenlere baktı. Ablası hızla Buluta koşup sarılmıştı bile. Diğer ikisi (biri kız, biri erkek) sanırım Bulut'un arkadaşlarıydı. Yanındaki Onur'un kaskatı olduğunu hissedince ona döndü. Gözünü bile kırpmadan kapıdan giren çocuğa bakıyordu. Çocuk da ona... Bulut, ablasından ayrıldıktan sonra diğerlerine baktı. "Esma, Oğuz hoşgeldiniz!" Esma biraz çekinerek Bulut'un yanına gitti. Bulut'un işaretiyle yatağa oturdu. Endişe dolu gözlerle "İyi misin?" diye sordu. Bulut onun elini tutarak sıktı ve tebessüm etti. "Şimdi iyiyim!" Gözlerini kıza dikmiş olan delikanlı devam etti. "Anlatıp hava atacağım bir hikayem oldu. Çoook çok mutluyum!" Esma onun omzuna vurdu. "Bir de dalga geçiyor. Ne kadar korktum haberin var mı senin?" "İyiyim! Ben iyiyim de... Şu ikisi ne diye bakışıyorlar? Oğuz bak seni tanıştırayım. Onur abi benim hayatımı kurtaran kiş..." Oğuz, bir anda Onur'a doğru yürüdü ve sarıldı. Onur, ona sarılan çocukla derin bir nefes aldı. Bu nasıl olabilirdi? Koskoca İstanbul'da vurduğu çocuk, kardeşinin arkadaşı mı çıkmıştı? "Bahsettiğin çocuk... Bulut'tu?" diyen Oğuz'u başını sallayarak onayladı ve geri çekildi. "Oğlum başına taş falan mı düştü? Koluna dokunsam 'Napıyon? Karizmamı bozuyon!' diyen sen... Bana sarıldın mı az önce?" Oğuz karşılık vermeden karşısındaki adama baktı. Gözleri kızarmıştı. "Bakma şöyle!" diye fısıldadı Onur. "İlk defa... Neden polis olmama karşı çıktığını anladım!" "Buna rağmen bir şey değişmedi. Yine de... Polis olacaksın değil mi?" "Kesinlikle!" Bulut isyan ederek araya girdi. "Siz ikiniz! Ne oluyoruz?.. Nasıl birbirinizi tanıyorsunuz?" "O benim abim!" Oğuz'un sesindeki gurur, herkes tarafından hissedilmişti. "Abin mi?" dedi Bulut şaşkınca. Sonra Onur'a dönerek "Sen o yüzden mi beni görünce..." dedi ve bir anda sustu. Sorulmayan soruyu olayı bilenler anlamıştı. Sen o yüzden mi beni görünce o kadar sarsıldın ve kurtarmaya çalıştın? Kardeşinle yaşıt olduğum için! "Neyse yaa... Kapatalım bu konuyu! Siz de işiniz yoksa biraz daha kalın Onur abi! Lütfen?" 🦋 Yaklaşık yarım saatin sonunda Onur'un telefonu çaldı. "Efendim Tuncay?" "1 saat içinde Eftalya'da ol! Bugünkü başarısından dolayı Hilal'e kutlama yemeği yapacağız! Ekibe geldiği ilk gün yapmalıydık aslında ama... Bildiğin gibi olaylı geldi!" "Tamamdır. Orada görüşürüz!" Aytül telefonunu kapatan Onur'a "Gitmen mi gerekiyor? Ben bırakayım!" dedi. Onur, kıza baktı. Bir süre düşündükten sonra "Olur! Ama önce bir mağazaya uğramalıyız!" dedi üstündeki tişörte bakarak. Hastaneye geldinde ilk olarak koluna dikiş attırmış sonra da hastane marketinden üstüne rastgele bir tişört almıştı. "Benden onu soracaktım abi! Sen nasıl oldu da markasız bir tişört giydin? Hem... Senin üstünde neden evden çıkarken giydiğin tişört yok? N'oldu?" Oğuz'un peş peşe sıraladığı sorularla bıkmış bir nefes verdi Onur. "Abi?" dedi Oğuz şüpheyle. Gözleriyle Onur'u incelerken tişörtün sol kolunun kabarık olduğunu fark etti. "Vuruldun mu?" diye sordu şok içinde. Bulut da korkuyla Onur'a dönerek "Vuruldun mu?.. Benim yüzümde..." "Değil! Seninle alakası bile yok! Ayrıca vurulmadım. Sadece bir sıyrık!" "Eğer annem öğre..." "Öğrenmeyecek Oğuz! Yine bir sürü dırdır eder şimdi. Öğrenirse senden bilirim haberin olsun!" "Tamam söylemem. Ama sen de az dikkatli ol daha!" diyen Oğuz'un sesi korku doluydu. "Tamam! Dikkatli olacağım! Biz Aytül'le kalkıyoruz. Siz de çok kalıp Bulut'u yormayın!.. Sizinle de tanıştığımıza memnun oldum Betül Hanım!" İkili odadakilerle vedalaşıp dışarı çıktı. "Her şeyi anladım da... Yeni tişört aldığın halde ne diye mağazaya gidiyoruz biz?" "Tişört takıntım var!" "Ne yani markasız tişört giyemiyor musun?" "İstersen öyle de diyebilirsin! Dandik tişört giymeyi sevmiyorum işte." "İlginçmiş" dedi Aytül gülerek. Arabanın yanına geldiklerinde arabayı bindi Aytül "İyi o zaman Psikopat! Rotamız mağaza!" dedi sesindeki neşeyle. Onur, onun bu neşeli haline gülümsedi ve "Sür bakalım Angel!" dedi. |
0% |