Yeni Üyelik
46.
Bölüm

31. Bölüm- Kötü Kalpli Kurt & Masum Kelebek

@yasminiesa

2 Gün Sonra


Zili çalan Burak kapının açılmasını beklerken eliyle dizinde ritim çalmaya başlamıştı.


Prematüre olmanın bazı zorlukları olabiliyordu.


Bekleyememek gibi.


Özellikle de söz konusu Kelebeği olduğunda...


Kapının sesini duyduğunda yerdeki bakışlarını kaldıran adam kapıyı açan kıza baktı.


Kırmızı elbisesi içerisindeki Nisa beğeni dolu bakışları ile takım elbise giyen adamı süzüyordu.


"Oldukça yakışıklı olmuşsunuz Beyefendi."


"Teşekkürler Hanımefendi. Siz de gayet şık olmuşsunuz."


"Eyvah başımıza taş yağacak. Burak Kılıç ukalalık yapıp 'Her zamanki halim.' demedi."


Arkadaşının takılmasıyla gülen Burak tam cevap verecekti ki Hilal'in odasından gelen bağırışı duyuldu.


"NİSAAAA!"


Sevgilisinin haykırışını duyan adamın dudaklarından küçük bir kahkaha dökülmüştü.


"Açtın şom ağzını taş duydu. Gördün mü bak?" diye dalga geçen Burak elindeki poşeti kıza uzattı.


"Al da Asena ortaya çıkmadan git sakinleştir sevgilimi."


İç geçiren Nisa başını hüsranla iki yana salladı.


"Sakinleşir mi bilmem. Bugün başına gelmeyen kalmadı. Sabahtan beri hep bir aksilik."


"Hayırdır ne oldu?" diye sordu Burak tek kaşını kaldırırken.


"Önce sular kesildi sonra da sapasağlam olan maşa bozuldu. Melek teyzeye erken geleceğim demişti bu yüzden de ayrı çıldırdı. 'Bu gidişle annemin düğününe misafir gibi gideceğim!' diyerek terör estiriyor kaç saattir."


"Ahahahaha. Asena'm çoktan ortaya çıkmış desene." diyen Burak'ın sesi eğlenir çıkmıştı.


Nisa'nın kapı önü muhabbetine takıldığını fark eden Hilal tekrardan çığırdı.


"HAYRUNNİSA GÖKMEN! MAŞAAA!"


"Hadi git. Emir büyük yerden." diyerek gülümseyen adam Hilal'ini görme isteğiyle içeriye bir bakış atsa da bunun beyhude bir çaba olduğunu anlayarak derin bir nefes aldı.


"Düğünde görüşürüz."


Arkasını dönerek merdivenlere yönelen arkadaşının gideceğini anlayan Nisa "Hey hey! Dur nereye gidiyorsun?" diye onu durdururken Hilal'in odasına doğru seslendi.


"HİLAAAL! Burak gidiyor."


Makyajını yapan Aslı'dan yüzünü kurtaran Hilal saate baktıktan sonra arkadaşına seslendi.


"Ben de çıkacağım şimdi. İçeride beklesin, beraber gidelim."


Hilal'in cümlesini duyan Nisa başıyla evi işaret etti.


"Geç bakalım enişte. Arabada beklemekten kurtardım seni."


"Belki beklemeyip düğün salonuna geçecektim?" diyerek itiraz eden Burak ayakkabılarını çıkararak eve girmişti bile.


"Sevgilinin elbisesini görmeden mi? Hiç sanmıyorum."


Sırıtan Nisa geçmesi için oturma odasını işaret ederken Hilal'in kapısının önünde duran Burak içeriye doğru seslenmişti.


"Nokta atışı. Malum birileri sır gibi saklıyor da elbiseyi."


"Resim olarak değil de direkt üstümde gör istedim Alfa'm." diye yanıt veren kızın sesinde yalnız ikisinin anlayacağı bir ima vardı.


'İkinci bir defile yapacağım işte niye nazlanıyorsun?'


"Geç içeri hadi. Arkadaşıma acil durum maşasını yetiştireceğim." diyen Nisa kapının önündeki Burak'ı hafifçe ittirdi.


"Şuna bak evlenen sanki biziz de kızı göstermiyor." diye söylenen Burak'ın sessiz mırıltısını yalnızca Nisa duymuştu.


"O da olur enişte." diye arkadaşına takılan kız başıyla oturma odasını işaret etti.


"Ciddiyim geç hadi. Biraz daha götürmezsem Hilal maşayla ikimizi de kovalar."


Onların konuşmasını takip eden Hilal, gözüne far sürülürken 'Yaparım." diye atılmıştı.


"Bir maşayla kovalamadığın kalmıştı zaten Zalimin Kızı. Eksik kalmasın, onu da yap... Hem anlamıyorum siz niye kuaföre gitmediniz?" diyen Burak oturma odasında tek başına oturmayı tercih etmediği için kapının kenarına geçerek sırtını pervaza yasladı.


Burak'ın gitmeye niyeti olmadığını anlayan Nisa "İçeri bakma." diye uyardıktan sonra arkadaşının odasına girmişti.


Kuaför kelimesini duyan Hilal yüzünü buruşturunca makyajını yapan Aslı'dan koluna gelen bir uyarı tokatı yedi. Onu takmayan genç kız erkek arkadaşına cevap verdi.


"Kuaförler kalabalık oluyor, sevmiyorum. Rahat da edemiyorum hem."


Kollarını kavuşturan Burak ukala bir şekilde güldü.


"Sen yeter ki iste güzelim. En rahatını tüm gün sana özel ayırtayım."


Adamın bunu yapacağını çok iyi bilen Hilal iç geçirirken maşayı poşetten çıkartan Nisa kapıya doğru baktı.


"Boşa harcayacak çok paran var değil mi enişte?"


Soruyu duyan Aurora Ortağı keyifle gülmüştü.


"Yine mükemmel nokta atışı baldız."


"O kadar varsa boşa gitmesin. Beni maaşa bağlayabilirsin." diyen Nisa maşa poşetinin içinden çıkan küçük siyah poşeti merakla eline aldı.


Elindeki poşeti incelerken Burak'ın ciddi sesini duydu.


"Ne kadar istiyorsun?"


Arkadaşının şaka yaptığını sanan Nisa cevap verecekken bir anda koluna vuran Hilal'le korkup sıçrayarak ona döndü.


"N'oluyor be?"


"Sus sus. Gerçekten aylığa bağlar."


Maşayı prize takan Aslı Hilal'le aynadan göz göze geldi.


"Yapmaz yaa." derken sesi tereddütlüydü.


"Yapar." dedi Hilal.


"Yaparım" dedi Burak.


Önce kapıya sonra makyajı biten Hilal'e bakan Nisa şaşkınlıkla güldü.


"Siz resmen tencere kapak olmuşsunuz. İkiniz de birbirinizden anormalsiniz."


"Sanki sen çok normalsin Nisa." diye söylenen Burak bakışlarını tavana çevirerek ofladı.


"Ne zaman bitecek işiniz? Sevgilimi özledim ben. Dün de düğün alışverişi dediler çaldılar zaten onu benden."


Burak'ın mutsuz sesini duyan Aslı arkadaşının saçını yapmaya başlarken kısık bir sesle gülmüştü.


"Sadece 1 gün ayrı kaldınız Burak. Akşam da görüntülü konuştunuz, yanımıza bile gelmedi kız o yüzden."


"Görüntülü konuşmak yetiyor sanki." diye homurdanan Burak sabırsız bir şekilde bacağını salladı.


"Ayrıca 1 gün değil Aslı. 1 gün, 14 saat. Tam tamına 38 saat. Perşembe gece 12.41'den beri görüşmüyoruz Kelebeğimle. Bu ne kadar berbat bir şey biliyor musun?"


Burak'ın çikolatası elinden alınmış çocuk misali ettiği şikayet kızları güldürmüştü.


"Bilemiyorum Burak. İnanamayacaksın ama insanlar her gün, her an sevgilileriyle dip dibe olamıyorlar. Bu yüzden bahsettiğin 38 saat bizim için gayet olağan bir şey."


"Ama bizim için değil. Biz iş arkadaşıy..."


Pervazına yaslandığı kapıdan yükselen ani ses boşluğuna geldiği için sıçrayan Burak elini kalbine götürerek seslendi.


"Asena'm?"


"O kelimeyi kullanma dedim!" diye tıslayan Hilal arkadaşlarının şok dolu bakışlarını gördüğünde masumca gülümsedi.


"Fobim var. Onun yüzünden! Travma kaldı. Duymaya tahammülüm yok." derken gayet sakindi.


Kapının dibindeki saç maşasına bakan Nisa tedbirli gözlerle kıza baktı.


"Az önce maşayı olanca gücünle kapıda patlattın farkındasın değil mi?"


"Bozuk olan maşaydı o. Çalışan olsaydı da sıkıntı olmazdı. Tekrardan alırdın değil mi Alfa'm?"


"Sen iste tüm odayı maşayla donatırım sevgilim. Kapıda hasar var mı bari? Değiştirilmesi gerekiyor mu?"


"Yok yok. Sorun yok."


İki kurdun gayet sıradan bir şekilde gerçekleştirdikleri konuşma, Nisa'nın endişeyle Aslı'ya yanaşmasına neden olmuştu.


"Şu an yaşananlar tek bana mı garip geliyor? Hayır Burak tepki bile vermedi."


Arkadaşını duyan Hilal neşeyle güldü.


"Burak o sırada arada kapı olduğuna şükretmekle meşguldü."


Odada adamın şaşkın(!) sesi yankılandı.


"Ahh! Nereden bildin?"


"Bilirim ben." diye sırıtan Hilal'e eşdeğer olarak kapının arkasından Burak'ın mutlu gülüşü gelmişti.


Arkadaşlarının ilişkisinin geldiği son durum karşısında huzurla gülümseyen Nisa aklına gelen şeyle biraz önce kenara ayırdığı poşeti aldı. Merakla açan genç kız içindekileri gördüğünde kaşlarını çatmıştı.


"Burak bunlar ne?"


Soruya Burak değil de Hilal yanıt vermişti.


"Neler ne?"


Arkadaşının arkasını döneceğini anlayan Aslı "Uslu dur!" diye uyarırken Nisa elindeki poşeti Hilal'e doğru uzattı.


"Al bak. Sen mi istemiştin?"


Hilal poşeti alırken Burak'ın boğuk sesi duyulmuştu.


"Aslı, maşa Hilal'e yakınsa uzaklaştır."


Erkek arkadaşının cümlesini duyan Hilal bıkkın bir iç geçirişle poşeti açtı.


"Ne yaptın yin... OHA!"


Hızla kapıya bakan genç kız inanamamazlıkla gözlerini kırpıştırdıktan sonra tekrardan poşete döndü.


Poşet tıka basa şeftalili lip balm doluydu.


"Burak?"


"Hilal?" diye karşılık veren adamın ses tonundan oldukça eğlendiği anlaşıyordu.


Elalarını lip balmlarda dolaştıran Hilal bir tane almamak için yalvaran sevgilisinin yaptığı hamle karşısında şaşkınca mırıldandı.


"Sen ne yaptın?"


"İstediğini yaptım."


"1 tane demiştim..."


Söylenmeyen 'Ve sen ona bile laf etmiştin.' cümlesini ikisi de gayet net bir şekilde duymuştu.


Dudaklarında manidar bir gülümseme beliren Burak omuz silkti.


"Öyle de... Yarın al demiştin. Dün düğün hazırlıkları arasında alıp sana veremediğim için Alfa Sözümü telafili bir şekilde gerçekleştirdim ben de."


Gülerek başını iki yana sallayan Hilal 'Keşke gözlerini görebilseydim' dileğiyle kapıya doğru baktı.


İç sesi boş durmayarak 'Anlaşılan yine alev almak istiyorsun kızım sen.' diye dalga geçmişti.


Onu umursamayan Hilal eline bir tane lip balm alarak kaşlarını kaldırdı.


"Ee kaç tane var burada?"


"43." dedi adam olağan bir sesle.


Duyduğu sayıyla küçük bir kahkaha atan Hilal ukala bir sesle sordu.


"Yaa neden 43 acaba 43 Numara?"


Dudakları iki yana kıvrılan adam yanındaki kapıya doğru bir bakış atmıştı.


"Kendin verdin ya cevabını Kelebek. Aramızda anlamı var. Bilirsin ben anlamları şeyleri severim."


"Bilmem mi?" diye kendi kendine mırıldanan Hilal muziplikle parlayan gözlerini kapıya çevirdi.


"Son kullanma tarihleri 2064 değil mi? 43 yıla anca bitiririm de ben bunları. "


Dudaklarının arasından alaylı bir kahkaha fırlayan Burak onaylamaz bir şekilde başını iki yana salladı.


"Esprilerin de şakaların gibi aşırı sevgilim."


"Espri yapmadım..." diyen genç kız tenis maçı izler gibi diyaloglarını takip eden arkadaşlarının bilinciyle Farsça devam etti.


"فکر نمیکنی 43 سالگی برای رژ لبی که هر روز میپوشم زیاده، الفای من؟"


(Sence de gün aşırı süreceğim ruj için 43 tane fazla değil mi Alfa'm?)


Boğazını temizleyen Burak'tan ima dolu bir cevap gelmişti.


"از انجا که من تضمین می کنم که در اینده، ان را به عنوان اغلب به عنوان هر روز به جای هر روز دیگر طول خواهد کشید. نه زیاد اسنای من."


(Gelecekte, gün aşırı değil de her gün sık sık süreceğini garantileyeceğimden... Fazla değil Asena'm.)


Adamın cümlesi üzerine istemsizce yanakları ala boyanan Hilal kuruyan boğazından dolayı yutkunarak sessiz kaldı.


Arkadaşlarının lal kesildiğini gören Aslı ve Nisa merakla bakışırken Nisa boş duramayarak konuşmuştu.


"Böyle kapı arkasından zor oluyordur yaa. Çıkalım biz de, gelsin Burak."


Cümleyi duyan çift yeni bir yangının zamanı olmadığının bilinciyle aynı anda konuştu.


"Hayır!" derken Hilal'in sesi telaşlı çıkmıştı.


"Şimdilik kalsın." diye cevap veren Burak ise yine boş durmamış, 'Şimdilik' kısmını bastırarak söylemişti.


Cümledeki imayla başını iki yana sallayan Hilal iç geçirerek mırıldandı.


'من با این مرد کار دارم!"


(İşim var bu adamla!)


"کی با کی؟ این تو بودی که کار مومیایی لب رو شروع کردی گل افتاب گردان من خوب، این وظیفه من به عنوان یک سرمایه گذار است که در اینده سرمایه گذاری کنم. مسخره میشه اگه اینکارو نکنم، درسته؟"


(Kimin kiminle? Lip balm olayını başlatan da yine sendin Papatyam. Eh bana da bir yatırımcı olarak geleceğe yatırım yapmak düşer. Asıl bunu yapmasam abes kaçardı ama değil mi?)


Dudaklarında istemsiz bir sırıtış beliren Hilal bilinçsizce alt dudağını ısırdı.


"لازم است تا تاریخ انقضا به پایان برسد. در غیر این صورت، حیف خواهد بود."


(Son kullanma tarihlerine kadar bitirmek gerekecek. Yoksa yazık olur.)


Kapının arkasındaki adam kıs kıs gülerek cevap verdi.


"این شغل من هستم و من اسنا هستم. اصلا نگران نباش"


(O iş bende Asena'm. Sen hiç endişelenme."


Keyifle gülen Hilal aynadaki yansımasıyla karşılaştığında mutlu bir nefes aldı.


Gözleri parıl parıl parlayan kızın yüzünde en doğalından allık oluşmuştu.


Yanında olmadan bile kendisini bu hale getiren adamın bakışları da bu denkleme katılsaydı acaba neler olurdu diye düşünen Hilal karnının heyecanla kasıldığını hissetti.


Burak'ın üzerindeki etkilerine apayrı aşıktı.


Artık hazırlanması gerektiğini bilen genç kız kapının ardındaki adama doğru seslendi.


"Buraaaak, odaya geç artık hadi."


Direktifi duyan adamdan memnuniyetsiz bir homurtu yükselmişti.


"Niye yaa?"


"Anneme erken geleceğim dedim, sabahtan beri başıma gelmeyen kalmadı bir türlü çıkamadım. Şimdi de sen bana engel oluyorsun. Hazırlanalım da çıkalım artık."


"Ben sana nasıl engel oluyorum acaba? Burada uslu uslu duruyorum işte ne güzel."


Kaşları havalanan Hilal başıyla Aslı'nın saçını yapmasını işaret ederken sevgilisine laf yetiştirmeye devam etti.


"Uslu uslu? Senin usluluğun benimkiyle yarışır Alfa."


"Kazanan kesinlikle seninki olur Asena. Açık ara farkla." diyen Burak'ın sesinde gram tereddüt yoktu.


Keyifle gülen Hilal "E bi zahmet." diye ukalalık yaptı.


"Bu kızı da iyice kendime benzettim." diye söylenen Burak yaslandığı yerde ayrıldı.


"Geçiyorum odaya ama beni çok bekletme Postmatüre Hanımefendi."


"Bilemeyeceğim artık Prematüre Beyefendi. Ne zamana hazırlanırsam..."


Kız arkadaşının işi bilerek yokuşa süreceğini anlayan Burak iç geçirerek diğerlerine seslendi.


"Kızlar ben odayı basmadan önce sevgilimi hazırlayıp yanıma gönderir misiniz lütfen?"


"Tehditle başlayıp ricayla bitirmeyi nasıl başarıyorsun?" diyerek gülen Nisa arkadaşının göremeyeceğini bilse de başını salladı.


"Saçı bitmek üzere, makyajının da son rütuşları kaldı. Sen geç odaya birazdan yanında olur."


"Teşekkürler." diyen Burak oturma odasına geçerken elindeki lip balmı sıkan Hilal yeşile dönen elalarıyla kendine baktı.


Şeftalisi de tamam olduğuna göre, Alfa'sı onu gördüğünde bayılabilirdi.


15 Dakika Sonra


"Hadi biz kaçtık Casper'ım." diyerek arkadaşına öpücük atan Aslı odadan çıkarken peşinden giden Nisa duraksayarak Hilal'e baktı.


"Seninki seni böyle görümce kalp krizi geçirmez umarım."


Aynadan kendisine bir bakış atan genç kız istemsizce sırıttı.


Sırf elbisenin rengi bile bu olasılığı yaşatacakken, eklenen şeftalili dudaklar kesinlik kazandırmıştı.


"Umarım." derken sesi geçirmemesini değil de geçirmesini istiyor gibi çıkmıştı.


Bunu fark eden Nisa güldü.


"Canım enişte arkadaşımın senden çekeceği var anlaşılan."


"Bana yaptıklarına saysın." diye omuz silken Hilal gerçekten umarsız görünüyordu.


"Ahahaha. Çektir bolca o zaman. Neyse hadi ben de gidiyorum. Aslı kesin iğnelemeye başlamıştır. Düğün salonunda görüşürüz Deli'm." diyerek odadan çıkan Nisa gitmeden önce oturma odasındaki adama laf atmayı ihmal etmemişti.


"Seninki fena bir şey oldu Burak. Bol şans şimdiden."


Sevgilisinin gülerek bir şey söylediğini duyan Hilal ne dediğini anlamazken holü hızla geçen Nisa evden çıktı.


Evde yalnızca Burak ve Hilal kalmıştı.


Derin bir nefes alan genç kız elalarını tekrardan aynadaki yansımasına çevirdi.


"Kızları göndermese miydim? Şu an ikinci bir defileyi kaldırabileceğimizi sanmıyorum." diye kendi kendine mırıldanan Hilal odadaki sevgilisinin tepkili sesini duydu.


"Gelmeyi düşünmüyorsan ben de gidiyorum."


"Git desem de gitmezsin sen." diye laf attı Hilal.


"Damarıma basma Kelebek. 'Bu kız beni onu özlediğim kadar özlememiş olsa gerek ki yanıma gelmiyor.' diye trip atar giderim. Düğün boyu da peşimde koşturursun."


İç geçiren genç kız "Trip atan erkek mi olurmuş?" diye söylenerek odasından çıkmıştı.


Trip atan erkeği bilmezdi ama trip atan Alfa hiç çekilmiyordu.


🐺


Takım elbisesi içerisindeki adam sabırsızlıkla bacağını sallarken, kız arkadaşının kapısının açıldığını duyarak koltuktan fırladı.


Kalp atışları kendinden izinsiz hızlanırken bakışlarını kapıya diken Burak, geçen saniyelere rağmen Hilal'i gelmediğinde gözlerini kısarak konuştu.


"Bilerek yapıyorsun değil mi?"


Neşeyle kıkırdayan genç kız eğlenen sesiyle soruyu cevapladı.


"Nabızları hızlandırıp tansiyonları yükseltiyorum Alfa'm. Ne güzel her türlü hizmeti sunan bir sevgiliye sahipsin."


"O sevgili biraz daha benim sabrımı sı..."


Kapıda beliren yeşil elbiseli kızla cümlesi yarıda kalan adam nefes almayı unutmuş bir şekilde Kelebeğine baktı.


Muhteşem görünüyordu!



Alev aldığına emin olduğu zümrütleriyle kendisine doğru yürüyen sevgilisini baştan aşağı süzen Alfa elbisedeki yırtmacı gördüğünde usulca yutkundu.


Asena'sı kendisine işkence çektirmeye kesinlikle bayılıyordu.


Yeşillerini elbiseden ayırıp kızın yeşile dönmüş elalarıyla buluşturduğunda sessizce inledi.


"Neden yeşil? Dünyada yaklaşık 10 milyon farklı renk oluşturulabiliyorken neden yeşil?"


Genç adam isyanını sesli yaptığını kız arkadaşının sesini duyduğunda ancak anlayabilmişti.


"Yeşili zaafım haline getiren sendin. Sen cevap ver."


Bakışlarını imayla konuşan kızın dudaklarına kaydıran Burak, günlerdir kaçtığı gerçekle yüzleşti.


Şeftali, artık en sevdiği meyve olmuştu.


'Daha öpmeden bu hale geldiysen öpsen şeftali bahçesi satın alırsın sen.'


Bakışlarını sevgilisinin dudaklarından ayıramayan adam iç sesine cevap verdi.


'Aldım ya zaten.'


'NE? Aldın mı? Nasıl aldın? Benim bundan nasıl haberim yok? Teorik olarak bu imkansız Alfa. Benim, iç sesinin, bilmediği hiçbir şeyi yapamazsın.'


İç sesini kilit altına alan adam soruya cevap vermeyi ihmal etmemişti.


'43 Lip Balm. Benim şeftali bahçem o."


Dudaklarına kilitlenen erkek arkadaşı yüzünden nabzı kulaklarında atan Hilal kuruyan boğazını temizledi.


"Ne düşünüyorsun?"


Kızın sorusunu duyan Burak sonunda elalara dönmüştü.


"Bilmek istemezsin." derken gözlerinin cevabı ayan beyan verdiğinin gayet de farkındaydı.


"Bence isterim." dedi Hilal yeşile dönen elalarındaki alevlerle ona bakarak.


Kızın gözlerindeki ifadeyi gören Burak ona doğru birkaç adım attıktan sonra zorlukla durdu.


"Beni öldüreceksin."


Adamın isyanında birçok duygu saklıydı.


Dudakları keyifle iki yana kıvrılan Hilal masum bir sesle sordu.


"Niye ki? Bir şey mi yapıyorum?"


"Sen hiç bir şey yapar mısın(!)? Hep ben yapıyorum."


Göz deviren adama bakan Hilal başını aşağı yukarı salladı.


"İnsanın kendini bilmesi güzel."


Kızın ciddi gözleri Burak'ın hakarete uğramış gibi kendini işaret etmesine neden olmuştu.


"Ben mi? Ne yaptım Allah aşkına? Bu yeşil elbiseyi giyip şeftalili lip balmle karşıma çıkan sensin."


"O lip balmi veren sendin ya."


"E sen istedin."


"Dün için istedim fırsat olmadı. Bugün düğünden sonra da verebilirdin ama şimdi vermeyi tercih ettin. Bilinçli değil miydi yani?" diye sordu Hilal.


'Yoo gayet de bilinçliydi. O lip balmleri 43'e tamamlamak için 4 farklı mağaza gezdi hatta.'


İç sesini takmayan Burak sahte bir hüzünle mırıldandı.


"Kombinin eksik kalmasın istedim. Ne yapsam yaranamıyorum sana. Kırıyorsun beni."


Adamın cümlesiyle kahkaha atan Hilal salına salına sevgilisinin yanına gelerek tam önünde durdu.


Ellerini adamın yanaklarına koyarken "Kırıldın mı çen?" diye dalga geçiyordu.


Anında kızın belini saran adam hüzünle dudaklarını büzerken "Çook." diye mırıldanmıştı.


Parmaklarıyla adamın yüzünü okşayan Hilal'in de dudakları üzgünce(!) büzüldü.


Dibindeki kızın hareketiyle "Hilal!" diye tıslayan adamın oyuncu halinden eser kalmamıştı.


"Ne oldu?" diye sordu genç kız gülümsemesini bastırmak için büyük bir çaba harcarken.


"Ne mi oldu? Ne mi oldu? Büzme şu dudaklarını!" diyen Burak çıldırdığını hissetmişti.


"E önce sen büzdün. Ben de masum masum aynalara yaptım işte."


"Masumluğun(!) bünyene fazla gelmiyor mu Kelebeğim? Bir tık azaltabilirsin sanki." diye söylenen adam hafifçe gülmüştü.


Baş parmağıyla adamın gamzesinin üzerini okşayan Hilal gözlerini kısarak ona baktı.


"Hadi itiraf et. Bu masumluğuma(!) fena bayılıyorsun."


Hilal'inin yeşil gözlerine büyük bir sevgiyle bakan Burak, bakışlarını kızın dudaklarına çevirdikten sonra kendi kendine güldü.


Birkaç saniye sonra yeşillere döndüğünde zümrütlerinde sevginin yanında yoğun bir arzu da mevcuttu.


"Seni delicesine öpeceğim o güne kadar benden bu itirafı alamazsın Sevgilim. O itiraf gelirse işleri iyice kızıştırırım ben, tanıyorum kendimi. Şimdilik aramızdaki bu alevleri 'Kendi bacağıma sıkmayı seviyorum.' diyerek yorumlayalım. Alevlerime aynı harla eşlik ettiğindeki hislerimi, ileride en yalınlığıyla açıklayacağım. Söz."


Gerçekleştireceğinden emin olduğu sözünü veren Alfa usulca yutkunan kızı gördüğünde şehvet dolu sesiyle ekleme yapmaktan kendini alamamıştı.


"Mesela son kullanma tarihleri geçmeden önce lip balmlarını bitirmene yardım ederken..."


Nefes alışları sıklaşan Hilal ellerini adamın yüzünden çekerken tüm bedenini ateş bastığını hissediyordu.


"Yalnız bana diyorsun ama sen de fena açıldın farkındasın değil mi?"


Dumura uğrayan kızın yüzüne renk katan kırmızılığı beğeniyle izleyen Yüzbaşı 32 diş sırıttı.


"Eh bi zahmet. Hep dediğim gibi bu oyun..." diye duraksayan adam kızın belini okşayarak devam etti.


"2 kişiyle oynanır."


"2 kişiyle oynanır..."


Hilal'in de kendisine eşlik etmesiyle küçük bir kahkaha atan Burak, kızın devamında söylediği şeyle kahkahasında boğuldu.


"Ama ben oyun oynayacak yaşı çoktan geçtim. Ne zaman gerçeğe dönüştürüyoruz biz, onu söyle sen."


"Öhöhöhöhö..."


Öksürük krizine giren sevgilisiyle kahkaha atan Hilal tedbiren geri çekilerek temaslarını kesmişti.


Belki de kimsenin olmadığı bir evde adamı bu kadar da kışkırtmamalıydı.


Öksürük krizi sonlanan Burak, derin bir nefes aldıktan sonra kora dönmüş zümrütleriyle kıza döndü.


"Kaç. Kaç Hilal kaç."


"Çok da kaçmasam? 2 gündür görüşemiyoruz ya özledim biraz."


Hilal'in içten cümlesini duyan adam gülerek başını salladı.


"Çok kaçmana ben de izin vermem zaten."


Sırıtan genç kız parlayan gözleriyle sevdiğine bakarken onu tekrar süzen Burak başıyla elbisesini işaret etti.


"Başımı öyle bir döndürdün ki söylemeyi unuttum."


"Neyi?" diye soran Hilal'in sesi merak dolu çıkmıştı.


"Çok güzelsin."


Duymaktan asla bıkmayacağı iltifatla mutlu bir şekilde gülümseyen genç kız, siyah takım elbisesi içerisindeki sevgilisini süzdü.


"Eh sen de fena değilsin."


İnanamazlık dolu bir kahkaha atan adam bu hakaretin altında kalamayacağının bilinciyle kinli bir şekilde sordu.


"Öyle mi diyorsun?"


Ondan gelecek hamleden bihaber olan Hilal "Öyle. Bir ederin var işte." diye alayla karşılık vermişti.


"Demek öyle? İyi o zaman."


Burak'ın kapıya yönelmesiyle afallayan Hilal oturma odasından çıkmadan önce sevgilisini durdurarak şaşkınca baktı.


"Nereye?"


"Anket yapmaya." dedi Burak bilmiş bir şekilde.


"Ne?"


"43 güzel kıza 'Sizce nasıl olmuşum?' diye soracağım. Bitince sonuçları bildiririm." diyen adam ukala bir gülümsemeyle devam etti.


"Tabii kızlar peşimi bırakırsa."


Birkaç saniye şoktan ne diyeceğini bilemeyen Hilal adamın belindeki silaha yönelmişti ki bileğinden tutan Burak tarafından engellendi.


"Dur dur. Bu öfkeyle gerçekten vurursun sen beni." diyen adamın sesi eğlenir çıkmıştı.


"Kaşındım, öldür beni.' dedin ya az önce. İstediğini yapacağım ben de. Bırak!"


Kıskanç Asena'nın gazabının birçok şeyden tehlikeli olduğunu bilen Alfa kızı bırakmamıştı.


"Bana 'Fena değilsin.' dedin. Bana yani bana. Ne yapsaydım?"


Öfkeli bir nefes alan genç kız gözlerini kıstıktan sonra tısladı.


"Güzel kızı da geçtim, 43 bir de!"


"Ne yapayım? Şeftalili dudakların yüzünden başka sayı mı düşünebiliyorum ben? Dua et de sana kavuşana kadar her şeyi 43 tane almaya kalkmayayım."


Burak'ın oldukça ciddi çıkan sesi anket gündemini unuttururken gözlerini kocaman açan Hilal başını iki yana salladı.


"Sakın böyle bir şey yapmaya kalkma."


"Kendime güvenemiyorum." diye mırıldanan adam iç geçirmişti.


"Ne yani bakkala gidip 43 tane ekmek mi alacaksın?" diyen Hilal 'Yapamaz.' diyemediği bir âna daha gelmişti.


Bu deli adam, tam takıntılı bir manyak olduğu için gayet de yapardı.


Boğazını temizleyen Burak sessiz kaldığında Hilal 'Ne yapacağım ben bu adamla?' dercesine elini alnına vurdu.


"Bunu yapamazsın!"


Başını sıkıntıyla kaşıyan adam "Yapmamaya çalışırım." diye karşılık vermişti.


"Bu 'Kesin yapacağım.' demek oluyor değil mi?" diyen Hilal bıkkın bir nefesle devam etti.


"43 ekmeği ne yapacaksın acaba Burak?"


"Birkaç tanesini bizim time kalanını da ihtiyacı olanlara veririm. Ben hallederim sen merak etme."


"Yalnız ekmek aklıma gelen ilk basit örnekti. Sen buna başlarsan her şeyde bunu gerçekleştirirsin. 8 sınırın misali."


Kendini bu kadar iyi tanıyan kıza gülümseyen adam omuzlarını silkti.


"Elimde değil."


Buna bir çözüm düşünen Hilal aklına gelen şeyle parmağını adama doğru uzatarak uyarırcasına salladı.


"İkinci bir emrime kadar alışveriş falan yapmıyorsun Burak."


Kızın otoriter sesini duyan Burak asker selamına durarak karşılık vermişti.


"Emredersiniz Komutanım."


Ciddi bir şekilde asker selamı veren sevgilisine bakan Hilal onaylamazca başını iki yana salladı.


"Ne yapacağım ben seninle?"


Dudaklarında beliren gülümsemeyle sevgilisine yaklaşan Burak kızın yanağından küçük bir öpücük çaldıktan sonra boğuk bir sesle mırıldandı.


"Emretsen yeter. Sen ne dersen o. Her zaman, her şekilde..."


Elalarını yalın bakan zümrütlerle buluşturan Hilal, sevgilisinin yanağını öptükten sonra aynı boğuk sesle karşılık verdi.


"Kuralları hiçe sayarak kafasına göre takılmayı hobi edinen Yüzbaşı'm... Bana itaat etmenin ödüllerini ileride en güzeliyle almanı sağlayacağım. Söz."


Kıza bir bakış atan Burak'ın dudaklarında halinden memnun bir gülümseme belirmişti.


"O zaman an itibariyle sana itaat ettiğim anların çetelesini tutmaya başlıyorum Güzelim. Bütün borçları itinayla tahsil edip ödüllerimi alacağıma emin olabilirsin."


İstemsizce sırıtan Hilal "Bundan hiç şüphem yok." derken kıkırdamıştı.


Bakışlarını kızın gülüşüne çeviren Burak sesli bir şekilde iç geçirdi.


"Bu lip balm meselesini ne yapacağız peki? Milletin yanında da böyle dağılmış dolanırsam kızının yarım bıraktığı işi babası tamamlayıp vurur beni."


"Sen benim babamsın.' diye damardan girers..."


Cümlesini bir anda yarıda kesen Hilal fal taşı gibi açılan gözleriyle saate baktı.


"Off! Ben annemleri unuttum. Erken geleceğim demiştim. Hadi hemen çıkalım."


"Dur bir resim çekilelim önce." diye araya girdi adam.


"Salonda çekiliriz hadi."


Hilal'in çekiştirmesini umursamayan Burak telefonunu çıkardı.


"Orada da çekiniriz ama şu an seni gördüğüm bu ânda çekilmek istiyorum."


Erkek arkadaşının isteğini kırmayan Hilal ona yaklaşarak gülümsedi. Birkaç poz alarak yaşadıkları ânı ölümsüzleştiren adam dudaklarındaki gülümsemeyle kıza baktı.


"Güzel çıktık."


"Her zamanki gibi... Salonda çok çok daha fazlasını çekiniriz Alfa'm. Hadi gidelim geç kaldık."


Saate bir bakış atan Burak "Düğünün başlamasına daha 4 saat var." diye söylenirken Hilal onu kolundan sürükleyerek odadan çıkarmıştı bile.


"Annem evleniyor annem. Erkenden gidip her şeyle ilgilenmem lazım."


"Millet bunun 'Kızım evleniyor kızım.' versiyonunu yapar bizde tam tersi. Valla doğru işimiz yok."


Duyduğu cümleyle holün ortasında aniden duraksayan Hilal kaşlarını kaldırarak adama baktı.


"Doğru işimiz olabilirdi. Birileri inat etmeseydi!"


"Yine yedim taşı." diyen Burak yüzünü buruşturmuştu.


"Sen bu gidişle o taşı daha çok yersin."


Yeme fiilini bilinçli bastıran sevgilisiyle 'La havle.' çeken adam karşılık vermek için dudaklarını aralamıştı ki vestiyerdeki Hilal'in telefonu çalmaya başladı.


Vestiyere daha yakın olan Burak "Annenler mi acaba?" diyerek telefonu aldığında zil sesinin aramadan değil de alarmdan geldiğini anlamıştı.


Burak'ın hesap soran gözleriyle ona döndüğünü göre Hilal usulca yutkunarak açıklamaya girişti.


"Bakma öyle Alfa'm. Unuttum. Sabahtan beri neler geldi başıma..."


"İlacını almayı ne olursa olsun unutmayacaksın.' dememiş miydik biz?"


'Kontrol manyağı herif! Kızın bugün annesi evleniyor bee. İlacı nasıl hatırlasın?' diye çıldıran iç sesini kaale almayan Hilal alttan alarak sevgilisine baktı.


"Haklısın Alfa'm özür dilerim. Yoğunluktandı."


"Yoğun olduğunun farkındayım Güzelim de kızdığımın ne olduğunu biliyorsun değil mi?"


Hâlâ çalmaya devam eden alarma bakan Hilal suçlu bir çocuk gibi başını aşağı yukarı salladı.


Hastaneden çıktıkları gün Burak'ın tek bir ricası olmuştu.


'Raporlara göre bedenin hâlâ tam anlamıyla atamamış zehiri. Bu yüzden de Demir'in verdiği ilacı düzenli olarak kullanmanı istiyorum.'


Bunu itirazsız kabul eden genç kız her ihtimale karşı alarm kurmak isteyen sevgililisine inatla 'Ben unutmam.' diyerek gerek olmadığını söylemişti. Sonunda sırf Burak'ı kırmamak için ilaç saatinin 1 saat sonrasına alarm kurmayı kabul etmiş, ilacı içtiği an da 'Bak unutmam demiştim.' iç sesiyle alarmı kapatmıştı.


Aksi gibi bugün unutası tutmuştu.


'Bak inat ettin ama ben haklı çıktım. Unuttun.' demek yerine parmaklarını kızın parmakları arasından geçiren adam "Hadi ilacını içelim. Nerede?" diye sordu.


Burak'ın bu davranışıyla gülümseyen Hilal başıyla mutfağı işaret etmişti.


"Ecza dolabında."


Adımlarını mutfağa çevirerek yürümeye başlayan adam aniden duraksadı.


Onun bu davranışına bir anlam veremeyen Hilal soru dolu bakışlarla ona dönerken Burak buruk bir şekilde mırıldanmıştı.


"Ecza dolabı, ilaç..."


Adamın yine soygun gününe gittiğini anlayan Hilal hiç duraksamadan konuştu.


"Demek ki Anı Güncellemesi'ne ihtiyacımız olduğunu hissedip de unutmuşum ilacımı içmeyi."


Küçük bir kahkaha atan Burak kızın burnuna hafifçe vurdu.


"Seni gidi kurnaz Kelebek. Hemen de akla kendini. Hadi isteğin olsun öyle diyelim bakalım." diyen adam kız arkadaşının elini bırakarak oturma odasını işaret etti.


"Sen odadaki koltuğa geç. Ben de uyku(!) ilacını getireyim."


Sahte bir şokla sevgilisine bakan Hilal korkuyla sordu.


"U-uyku ilacı mı?"


Onun tepkisiyle gülen Burak eliyle şom ağzına vurmuştu.


"Tüh bee. Bunu dememem gerekiyordu."


Adamın keyifli hali karşısında şükür dolu bir nefes alan Hilal uyumlu bir şekilde başını salladı.


"Ben duymamış gibi yaparım. Hadi git getir ilacımı."


Kızı onaylayan Burak birkaç gün önceki çorba güncellemesinin peşine yapacakları ilaç güncellemesinin güzel bir tevafuk olduğunu düşünerek mutfağa doğru yöneldi.


Erkek arkadaşının peşinden bakan genç kız dudaklarındaki gülümsemeyle mırıldanmıştı.


"Sonunda o kötü anların güzel güncellemesini tamamlayacağız Alfa'm."


🐺


Ecza dolabını bulan Burak, içini açarak karıştırmaya başladı. Kısa süre sonra aradığını bulmasıyla derin bir nefes almıştı.


"Nereden nereye..."


O günkü vicdan muhakemesini hatırladığında düşüncelerini anında def ederek ilacı eline aldı ve doldurduğu suyla beraber Hilal'inin yanına döndü.


Koltukta oturan sevgilisinin yanına geldiğinde ilacı ona uzatan adam anıyı hakkıyla güncelleme isteğiyle konuştu.


"Bunu iç. Sonra da istersen uyursun."


Burak'ın gülmemek için çabalayan dudaklarıyla anında gülümseyen Hilal ilacı hiç teklemeden alarak sorgusuz sualsiz yutmuştu.


'Madem anının benzerini yaşatıyoruz...' diye düşünen genç kız elalarını zümrütlere dikerek sordu.


"Gidecek misin?"


Kızın yumuşak sesle sorduğu soruyu duyan Burak keskin bir şekilde cevaplamıştı.


"Asla!"


Anıyı yaşatmak için bile olsa o olumsuz diyaloğa bağlı kalmayan sevgilisine bakan Hilal huzurla gülümsedi.


"İzin vermem zaten." derken oldukça ciddiydi.


"Bilmem mi?" diyerek gülen Burak kızın elindeki bardağa uzandı.


"Ver de götüreyim."


"Yok ben götürürüm." diyen Hilal adamın havadaki elini tutarak hızla ayağa kalktı.


Beklemediği hareketle dengesi bozulan Burak düşmemesi için kızı kendine doğru çekerken nefesleri birbirine çarpmıştı.


Dibinde beliren yüzle hakimiyeti kaybettiğini hisseden Burak anında gözlerini kapatırken çatlak bir sesle "Geri çekil." diye fısıldamıştı.


Bu direktife uymamasının sonucunun iyi sonuçlanmayacağını hisseden Hilal elini adamın göğsüne koyarak kendini geriye doğru itti.


Burak'ın kalp atış hızı her zamankinin de üstündeydi.


Dudaklarının arasına titrek bir nefes alan Alfa birkaç adım geri gittikten sonra arzudan koyulaşmış zümrütleriyle kıza baktı.


"Ne yapacağım ben senle? Bilinçli yaptığında ayrı bilinçsiz yaptığında ayrı dağıtıyorsun."


İstemsizce dudaklarını yalayan Hilal adamın bakışlarının dudaklarına yöneldiğini gördüğünde nefesini tuttu.


"Allah'ım sen bana sabır ver!" diye tıslayan Burak bir hışım kızın elindeki bardağı alarak mutfağa doğru yöneldi.


Sevgilisinin biraz hava almaya ihtiyacı olduğunu fark eden Hilal bu sefer itiraz etmemişti.


Birkaç dakika sonra mutfaktan küçük bir şangırtıyla Burak'ın "KAHRETSİN!" bağırışı geldi.


Telaşla mutfağa koşan Hilal karşısındaki manzarayı gördüğünde sessizce inledi.


Musluğun sağ tarafındaki kolu kopmuş olanca basıncıyla sıçrayan su Burak'ın saçını ve gömleğini ıslatmıştı.


'Bu bugünkü kaçıncı talihsizlik?' diye düşünen genç kız sevgilisinin ceketinin sandalyenin üzerinde olduğunu görünce 'En azından ceket ıslanmamış.' diye polyannalık yapmaya çalıştı.


Elindeki musluk kolunu sertçe tezgahın üstüne bırakan Burak daha fazla ıslanmamak için tezgahın altındaki ana vanayı kapatırken hüsranla iç geçirdi.


'Aman ne güzel!'


"İyi misin?" diyen sevgilisinin sıkıntılı bir şekilde yanına geldiğini görünce elini kaldırarak durdu.


"Gelme Kelebeğim ıslandı buralar, sen de ıslanma. Vileda ya da bez falan var mıydı? Yeri sileyim."


"Şurada balkonda vileda var."


Hilal'in sesindeki yorgunluğu duyan Burak balkona yönelmek yerine ona dönmüştü.


"Hey! Sakin ol Güzelim. Yok bir şey. Biraz ıslandım sadece. Halledilemeyecek bir şey değil."


"Biliyorum da... Sabahtan beri başıma gelmeyen kalmadı, yoruldum. Ayrıca o musluğun vanası dün bozulmuştu ama ben Aslı'nın 'Tamirci çağıralım'larını düğün var bu araya sıkıştırmayalım diyerek reddetmiştim. Bilseydim böyle olacağını çağırırdım."


"Dediğim gibi önemli bir şey değil Kelebeğim. Önce bir kurutma makinesiyle kurutmayı denerim olmadı bizim çocuklardan birine söylerim yeni gömlek getirirler." diyen Burak parkeler kabarmasın diye viledayı alıp yerdeki suyu silerken kıza doğru bakmıştı.


"Eğer annenin yanına hemen gitmek istiyorsan beni hiç bekleme. Sen geç, ben sonra gelirim."


Bu teklifle kaşları çatılan Hilal anında başını iki yana salladı.


"Olmaz öyle. Beraber gitmek istiyorum. Annem 'Acelesi yok her şey hazır, erken gelmene gerek yok.' demişti zaten ama ben ısrar ettim erken gitmek için. Vakit sınırımız yok anlayacağın. Banyoda kurutma makinesi var sen bir bak işine yarayacak mı eğer o kurutmazsa B planına geçeriz."


Viledayla işi biten Burak üstünkörü musluktaki suları da temizledikten sonra kız arkadaşının yanına gitti.


Somurtan kızı gördüğünde parmaklarını yanaklarına koyup dudaklarını zorla kıvırtmıştı.


"Gülümse bakalım Papatyam. Bugün en mutlu günün. Annenle baban evleniyor ve nikah şahitleri de sensin. Bu yüzden onca aksiliğe pençelerini gösterip onlara inat gülüyorsun."


Sevgilisinin içten tesellisiyle gülümseyen Hilal ıslanan adamı süzdü.


"Sudan çıkmış balığa dönmüşsün."


Duyduğu cümleyle gözlerini deviren Burak homurdandı.


"Balıkmış. Göstereceğim ben sana balık kim?"


Hilal'in karşılık vereceğini anladığında yeni bir atışmaya vakitleri olmadığının bilinciyle ceketini alıp kızı omuzlarından tutarak mutfak kapısından çıkardı.


"Hadi hadi işimiz var. Sen oturma odasına geçip beni bekliyorsun ben de bunu kurutabilecek miyim bir bakıyorum."


Burak'a doğru bir bakış atan Hilal ıslaklığın çok büyük çaplı olmadığını gördüğünde "Sanki kurur gibi." diye mırıldandı.


"Ben de öyle düşünüyorum."


Banyodan Burak'a kurutma makinesini veren Hilal sevgilisinin ceketini alıp oturma odasına geçerken derin bir nefes almıştı.


Ne aksi bir gündü ama..


🦋


Koltuğa yaslanan Hilal tekrardan esnerken aniden bastıran bu uykunun nedenini anlamaya çalışıyordu.


Banyodan gelen kurutma makinesinin sesinin kesilmesiyle esnemesini zorlukla durdurup seslendi.


"BURAAAAK. Kurudu mu?"


Odanın kapısında beliren adam gülerek karşılık verdi.


"Hilaaaal. Kurudu."


Yeni bir esneme dalgasına kapılan Hilal elinin tersiyle ağzını kapatırken ayağa kalktı.


"Hadi o zaman gidelim."


Onun ayağa kalkmasıyla odanın kapısındaki Burak'ın koşarak yanına gelmesi bir olmuştu.


Bir anda başı dönen genç kız kendisini tutan sevgilisini hissettiğinde baygın gözlerini ona çevirdi.


"Ne oluyor?"


Cümlesi ağzında yuvarlanıp kaybolurken keyifle gülen adamla göz göze geldi.


"Bu sefer üzgün değilim Kelebeğim. Bu yüzden de özür dilemeyeceğim."


Algıları kapanmaya başladığı için olayı hemen anlayamayan Hilal gerçeği çaktığında inledi.


"Hayııır."


"Eveeet." diyerek sırıtan Burak kız arkadaşını kucağına çekerek koltuğa oturdu.


Gözleri kapanmaya başlayan genç kız uyumamak için çabalarken hâlâ inkar ediyordu.


"Bana uyku ilacı vermiş olamazsın."


"Ama Anı Güncellemesi yapacağız dedik ya Kelebeğim." diyen adamın zümrütleri zaferle parlıyordu.


"Lanet olsun Burak. Böyle bir günde bu şekilde bir Anı Güncellemesi yapamazsın."


Uyku sersemi kızın sözleri biraz anlamasız çıksa da Burak dediğini anlamıştı.


"Asıl böyle bir günde, senden gittiğim günün Anı Güncellemesi yapılır Kelebeğim."


Adamın cümlesini de sesindeki imayı da anlayamayacak halde olan Hilal gözlerini açık tutmaya çalışarak sevgilisine baktı.


"Hadi inat etme de uyu. Başka çaren yok zaten."


Aynı tuzağa ikinci kez nasıl düştüğünü sorgulayan genç kız sırıtan Yüzbaşı'ya kötekle dalmak istiyordu.


"Bunu yaptığına ina..."


Yeni bir esneme dalgasına kapılan Hilal cümlesini tamamlayamamıştı.


"İnansan iyi olur Uyuyan Güzel'im. Çünkü yaptım." diyerek gülen Burak taktığı hitabın hikayesini hatırlayarak cıkladı.


"Cık! Hitap uydu ama kurguda ağır eksiklikler var. Orada iyi niyetli prens, bayılan prensesi uyandırmaya çalışıyordu. Bizdeyse Kötü Kalpli Kurt, Masum Kelebeği bayıltıp duruyor."


Alay eden adama kızmak istese de kendinde bu gücü bulamayan Hilal kaçamayacağını anladığında ânın tadını çıkarmaya karar verdi ve kucağındaki adama doğru sokuldu.


"He şöyle Kelebeğim. Sonunda."


Adamın sesindeki neşeyi duyan Hilal kedi misali mırıldandı.


"Bunu fena ödeteceğim."


Keyifle gülen Burak sevgilisine sarılıp arkasına yaslanırken sırıtıyordu.


"Zevkle Asena'm."


İlacın etkisindeki genç kız, saniyeler sonra sevdiğinin kalp atışlarıyla uykuya daldı.


Birkaç saniye kızın nefes seslerini dinleyen Burak uyuduğundan emin olduğunda telefonunu çıkarak WhatsApp arşivindeki gruba girdi.


🦋 Kelebek İzi Timi 🦋


6 Katılımcı


-Alfa


-Aslı


-Kadavra


-Melek Abla


-Nisa


-Panter'den Bozma Kardeş


Papatya kokusunu ciğerlerine çeken adam en favori KİT açılımı saydığı isme bakarken oldukça mutlu hissediyordu.


Nisa; Ahanda çevrimiçi oldu. @Alfa ne yaptın?


Telefon elinde nöbet tuttuğundan emin olduğu kızın mesajıyla gülen adam hepsinin merakla beklediği durum bildirimini yaptı.


- Operasyonun ilk ayağı tamam millet.


Kucağında uyuyan kız arkadaşına bir bakış atarak mutfaktaki muhabbetlerine istinaden ekleme yaptı.


- Balık yemi yuttu, oltaya düştü.


Nisa; Ayy sonunda. Kaç gündür yaşadığım aksiyondan saçımda beyaz çıkacak diye korktum 😬


Aslı; Bende Nisa'nın sapasağlam musluğumuzu bilerek bozduğu andan sonrası yok arkadaşlar 🥹


Nisa; Aa ne tesadüf! Bende de senin daha yeni aldığımız saç maşasının devrelerini bilerek yaktığın andan sonrası yok Aslı'cığım 🥲


Aslı; Ay hiç açma o konuyu. Neyse ki kuzenim güzel bir maşa getirmiş de acıyan içim soğudu 😁 Yalnız Hilal'in asıl ilacını meyve suyuna karıştırarak içirdikten sonra ilacı aklına gelmesin diye yaptığımız katakullilerde patlayacağız zannettim.


Nisa; Burak gelene kadar bende korktum da o gelince kızın ilaç düşünecek hâli kalmadı 😂😂 Sonrası rahattı.


Sesli bir kahkaha atan Burak arkadaşlarına cevap verdi.


- Valla çok sağ olun kızlar. Siz olmasanız çok zordu bu iş. Bu yardımlarınızı boş çevirmeyeceğimden emin olabilirsiniz.


Kadavra; Heeeey BEN! 🙄 Sırf kız arkadaşının inadı tuttu 'Erken gideceğim düğüne' dedi diye tüm apartmanın suyunu kestirttim be ben. Kaç kişinin hakkına girdim Allah bilir. Ben de istiyorum ödül.


Panter'den Bozma Kardeş; Yani susayım susayım diyorum ama izin vermiyorsunuz. Tüm işi ben yaptım lan. İki iş yaptınız diye nasıl pastadan pay almaya çalışırsınız?


Aslı; Öyle mi Emre Bey? Demek iki iş? Peki 😊


"Eyvah! Bittin oğlum Emre." diyerek gülen Burak, kardeşinin vereceği karşılığı merakla beklerken Melek Abla'nın ses attığını görerek hafifçe kaşlarını çattı.


Panter'den Bozma Kardeş; Sana demedim Buse'm. Kadavra'ya laf yetiştiriyordum. Ben hiç sana öyle bir şey der miyim? 😆


Kadavra; R nasıl yapılır oynat bakalım 🥱


Aslı; Çoğul yazdığının farkındasın değil mi? 😑


Nisa; Ve Aslı savunmayı çöp eder 😂


Panter'den Bozma Kardeş; Ben Kadavra'ya siz diye hitap ediyorum 🫡


Kadavra; Hadi lan oradan! Ne zamandan beri?


Panter'den Bozma Kardeş; 57 saniyeden beri 😆


Nisa; Gerçekten çabalıyor be Jerry'm. Affet sevgilini, süründürme 😉


Panter'den Bozma Kardeş; İşte baldız gibi baldız bee 💯


Nisa ve Aslı aynı anda yazarken Melek Abla'nın sesli mesajı gruba düşmüştü. Merakla kaydı açan Burak duyduğu sesle derin bir nefes aldı.


Melek Abla; Böyle bir grup var ve ben yokum öyle mi Hergele? BEN NASIL BU GRUPTA OLMAM? Hemen beni gruba alıyorsun. Ayrıca benim kızım balık mı it herif? Oltaya düştü yazmış bir de!.. Hemen şimdi beni de gruba alıyorsun neler karıştırdığını görüyorum. Altı üstü bir evlenme teklifi edecek ama operasyon çekip kızımın duygularıyla oynuyor Beyefendi. Hemen al beni gruba... Yeni nesil de bir acayip oldu iyice. Evlenme teklifi edeceğim diye bir sürü katakulli yapıyor. Farklı olacağım falan filan... Beni hâlâ gruba almadıysan kızımı unut Burak! Bu arada yaptıklarını okudum milletin suyundan ne istedin Yüzbaşı'm? Teklif yapacaksan adam akıllı karşısına çıkıp 'Benimle evlenir misin?' dersin olur biter...


Salih Ege'nin bu cümlesi üzerine arkadan Melek Gökmen'in sesi yankılanmıştı.


Melek Abla; Senin gibi mi Ege'm?


Ne hikmetse ses tam da o an sonlanıyordu.


Kendi kendine gülen Burak ses kaydı atmak için mikrofonu açtı.


- Sana o 8 Cevapsız'ın bir bedeli olacağını söylemiştim İhtiyar. Almayacağım seni gruba.


Karşılıklı sesli mesaj gecikmemişti.


Melek Abla; Beni gruba almazsan, kızımı da benden alamazsın Burak. Sen bilirsin.


Bu tehdidi yapmaktan bıkmayan babasıyla iç geçiren Burak aklına gelen fikirle mikrofonu açtı.


- Eğer istemeye geldiğimde bana zorluk çıkarmayacaksan seni gruba alırım. 8 Cevapsız'ın da bedelini ödenmiş sayarım hatta.


Melek Abla; Güzel anlaşma. Tamam. İstemeye geldiğinde hemen hayır demeyeceğim.


Bunu yeterli bulan Burak babasının istediğini yaptı.


İhtiyar kişisini eklediniz


Salih gruba eklenir eklenmez ses kaydı atmıştı.


İhtiyar; Hemen hayır demeyeceğim. Önce 'Benim senin gibi bir Hergele'ye verecek kızım yok.' diyeceğim sonra hayır diyeceğim.


İhtiyar kişinin çıkardınız


Nisa; Ahahahahahaha. Çok iyisiniz yaa 😂😂


Panter'den Bozma Kardeş; Hak etti amcam. Seni tutuyorum ben kardeşim 🤜🏻


- Eyvallah kardeş 🤛🏻


Üstten düşen bildirimi gören Burak gruptan çıkarak özele geçti.


İhtiyar; Kızım sana emanet oğlum. O yüzüğü parmağına takmadan yanıma gelme.


Dudaklarında kocaman bir gülümseme beliren Burak, Kelebek İzi Timi'ne geri girdi.


İhtiyar kişisini eklediniz


Beklenmedik geri vitesiyle gruptakilerin yazmaya başladığını gördüğünde onların önünü kesmek için ses attı.


- Dedikodunuzu sonra yapın, hazırlanmam lazım. Kelebeğime evlenme teklifi edeceğim de 😎 Bu arada grup, arşivlerinizde kalmaya devam etsin. Kimseye özellikle de Hilal'ime bahsetmeyin. İçimden bir ses gelecekte tekrardan yardımınıza ihtiyacım olacağını söylüyor. O zaman yine çalarım grubun kapısını. Tekrardan her şey için hepinize çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız 🫡


Arkadaşlarının karşılığını beklemeden gruptan çıkan Burak telefonunu uçak moduna aldıktan sonra kucağındaki Kelebeğine baktı.


Hilal'inin yüzünde huzur dolu bir ifade vardı.


"Gerçek anlamda masum olduğun anlardan birindeyiz ha Uyuyan Güzelim? Ama elalarını görmeyince masumluğunun da bir anlamı kalmıyor."


Hüsran dolu bir nefes alan Burak tüm gücüyle somurttu.


"Sıkıldım. Böyle hiç eğlenceli değil."


Kendi bayılttığı kıza 'Niye uyuyorsun?' diye trip atmak üzere olduğunu fark ettiğinde kendi haline güldü.


"Ayarlarımla öyle bir oynadın ki yaptığıma, yapacaklarıma şaşırıyorum."


'Ayık olsaydı bu lafın üzerine ne güzel laf sokardı bee. Niye bayılttın ki sen kızı?'


Yarasını deşen iç sesine göz deviren Burak 'Kaybol iç ses!' diye onu kovduktan sonra saatin geldiğinin bilinciyle ayağa kalktı.


Uyuyan kızı dikkatli hareketlerle üçlü koltuğa yatırdıktan sonra alnına ufak bir öpücük bırakan adam dudaklarındaki gülümsemeyle fısıldamıştı.


"Hemen geliyorum Kelebeğim."


Sesini ve hitabı duyan Hilal'in dudaklarından anlık bir tebessüm geçtiğinde gülerek başını iki yana salladı.


"Senin bu beni hissetmelerinle cidden başımız belada."


Parmaklarının arkasıyla sevgilisinin yanağını okşayan Burak içi heyecandan kıpır kıpır bir şekilde dış kapıya doğru yöneldi.


Kapıyı açıp hızla ayakkabılarını giyen asker kapı kapanmasın diye araya bir terlik sıkıştırdıktan sonra soluğu karşı dairede aldı.


Yumruk yaptığı elini kapıyı çalmak için yukarı kaldırmıştı ki kapı açıldı.


"Ooo Yüzbaşı'm. Zamanlaman her zamanki gibi harika." diyerek sırıtan Mirza elindeki takım elbise kılıfını arkadaşına uzattı.


Hilal'lere gitmeden önce Mirza'ya bıraktığı emaneti alan Burak'ın dudaklarında ukala bir gülümseme belirdi.


"Elbette. Alfa olmak bunu gerektirir."


Küçük bir kahkaha atan Mirza onaylamazcasına başını salladı.


"Sevgili yapınca değişir diyordum ama yine aynısın."


Arka odadan çıkan Duygu, kocasının yanına gelerek muhabbete dahil oldu.


"Değişmeyi bırak hanım hanımcık kızı da kendine benzetti."


"Hanım hanımcık." diye mırıldanan Burak gülmeye başladı.


Bu hitap Hilal'i hiçbir şekilde tarif etmiyordu.


Onun neşeli haline bakan Duygu içten bir şekilde gülümsedi.


"Vazgeçtim, değiştin. Hem de çok. Sürekli gülüyorsun. İlk tanıştığımız halinden eser yok."


Karısına bir bakış atan Mirza kapı pervazına yaslandı.


"Sen bile böyle diyorsan ben ne yapayım? Buzdolabı Burak'la şu anki adamı kıyas dahi edemiyorum."


Mirza'nın mutlu sesiyle ona bakan Burak arkadaşının mutluluğunun kendisi için olduğunun farkındalığıyla gülümsedi.


"Eyvallah." derken Şehit olan Ahmet Binbaşı'nın da yeğeni gibi mutluluğuyla mutlu olacağını adı kadar iyi biliyordu.


"Evlenme teklifi edecekmişsin. Hayırlı olsun şimdiden."


Duygu'nun cümlesini duyan Burak düşüncelerinden sıyrılarak ona döndü.


"Bakalım olacak mı? Hayır da diyebilir sonuçta." diyen Burak'ın sesinde safi alay vardı.


"Teklifine balıklama atlayacaktır. Ne hayırı?" diyen Duygu neşeyle gülmüştü.


"Bugün de ne çok balık muhabbeti döndü." diye kendi kendine mırıldanan Burak, Mirza'ya mini bir asker selamı verdi.


"Yardım için teşekkürler asker... Zaman işliyor. Sevgilim ayılmadan planın kalanını devreye sokmam lazım."


Karşı daireye giden Burak'ın arkasından anlamsız gözlerle bakan Duygu kocasına döndü.


"Ayılmak derken mecazdı değil mi?"


"Ahahahaha. Deli bu adam Duygu'm. Mecazla işi mi olur?"


🐺


Dış kapıyı kapatan Burak elindeki kılıfı sıkıca tutarak uzun holü geçti. Üstünü değiştirmek için banyonun kapısını açmıştı ki ani bir karar değişikliğiyle Kelebeğinin odasına geçti.


İçeri girdiğinde aylar önceki sahnenin Paralel Evren'ini yaşadığını hissetmişti.


Yine mavinin tonlarıyla süslenmiş bir oda, yine yatağın üstünde duran -kendi aldığı- ayıcık...


Fakat bu sefer bariz bir fark vardı.


Zümrütlerini odada gezdiren adam, sevgilisine aldığı hediyelerin tabiri caizse odanın her köşesine serpiştirilmiş olduğunu gördüğünde istemsizce gülümsedi.


Hilal'i aldığı her şeyin gözlerinin önünde olmasını sağlamıştı. Öyle ki verdiği papat buketleri bile kurutularak duvara asılmıştı.


"Biz anılara aşık iki deli..." diye mırıldanan Burak odaya girerek kapıyı kapattı.


Elindeki kılıfı yatağın üstüne bıraktıktan sonra gömleğinin düğmelerini açarken hissettiği heyecanın tek nedeni evlilik teklifi değildi.


Bakışlarını kılıfa çeviren Burak kalp atışlarının hızlandığını hissederken titrek bir nefes aldı.


İçinde askeri üniforması vardı.


Kılıç soyadını taşıyan...


Gömleğini çıkaran asker üniformasını almak için yatağa doğru dönmüştü ki aynadaki yansımasıyla duraksadı.


Yaralar içindeki bedeni yıllarının ne kadar şiddetli geçtiğini göz önüne seriyordu.


Birkaç adım atarak aynaya yaklaşan Burak yeşillerini yara izlerinde gezdirdikten sonra boynuna çevirdi. Yumuşak hareketlerle muskasına uzandığında dudakları iki yana kıvrılmıştı.


Dolan gözlerine zıt bir şekilde...


"Bugünün gelmeyeceğine emindim."


Kısık sesiyle bu itirafı yapan adam kızarmış zümrütlerine çevirdi bakışlarını.


"Ne denli ölmek istediğimi göstermek için yapmam gereken tek şey gömleğimi çıkarmak. Akıllı bir insanın bu kadar yara almayacağını herkes bilir. Ölümden kaçan biri böyle tahrip etmez kendini. Bu, ölüme koşan birinin bedeni..."


Boğazındaki düğüme inat kocaman gülümsedi adam.


"Duanıza kadar öyleydi. Şimdiyse yaşamak isteyen bir adamın bedeni. Sevdiğiyle, sonuna kadar, mutlu kahkahalarla..."


Sol gözünden bir damla yaş düşen Alfa avucunun içindeki muskasını sıktı.


Yıllar önce o gecede de sıktığı gibi.


Fakat o zamankinden farklı olarak hissettiği duygu acı ve korku değil, heyecan ile mutluluktu.


Yeşil gözlerine bakan adam yıllardır yaptığı gibi ailesiyle konuştu.


'Annem, babam... Oğlunuz bugün aşık olduğu kıza evlenme teklifi edecek. Üstünde Kılıç soyadını taşıyan üniforması varken hem de. Asker olduğunu öğrendiğimde, Çilek Kız'a evlenme teklifi ettiğin günden bahsederken bana ne demiştin hatırlıyor musun baba? 'Annene evlenme teklifi ederken tek bir şeye dikkat etmiştim. Diğer bir sevdamı üstümde taşımaya... Üniformamla yapmıştım teklifimi. Hayatımın en önemli iki anlamını aynı karede buluşturmuştum.'


Anıların etkisiyle gözlerinden birkaç damla daha yaş düşen Burak hafifçe güldü.


'Eksik kalır mıyım hiç? Atlamıştım tabii hemen. 'Ben de öyle yapacağım!' Takılmıştın bana 'Bir şeyi de kıskanma be Küçük Alfa'm.' diye. Sen öyle deyince 'Ama çok güzel anılarınız var. Ben de istiyorum.' diyerek somurtmuştun. Yüzümün düştüğünü görünce beni kucağına alıp sıkıca sarılmıştın. 'Mutlu ol, sevdiğin ve seni seven biriyle karşılaş, istediğin her anım senindir oğlum. Yeter ki mutlu ol.'


Buğulu gözleriyle bakışlarını odada gezdiren Burak odaya sinen papatya kokusunu içine çekti.


'Mutluyum baba. Tabularımı yok edecek kadar mutluyum hem de. Sizi çok özlediğimi ve hep özleyeceğimi inkar edemem ancak özlemimi paylaştığım Kelebeğim'le beraber anılarınızı yaşatmak acımı geçiriyor.'


Sevdiğine evlenme teklifi etmeye karar verdiği andan itibaren dudaklarından silinmeyen gülümsemesiyle babasının kopyası zümrütlerine bakan Küçük Alfa içten bir şekilde mırıldandı.


"Ben mutluyum, siz de mutlu olun."


Son kez muskasını sıkan Burak yatağının üstündeki üniformasını alarak hazırlanmaya başladı.


Aylar önce sevdiği kız baygınken hırsız kimliğine bürünen Yüzbaşı, aylar sonra sevdiğini yine bayıltarak asıl benliği olan Asker kimliğine bürünmüştü.


Aşina hareketlerle üniformasını giyen asker aynaya karşı asker selamı verirken gururla gülümsedi.


"Sonunda ait olduğum şekilde, ait olduğum yerdeyim." cümlesinde saf bir mutluluk vardı.


Bir süre kendisini süzen Burak, Kılıç etiketinin üstünü başparmağıyla okşadıktan sonra "Kelebeğimi özledim." mırıltısıyla takım elbisesini kılıfına koydu ve hızlı hareketlerle oturma odasına döndü.


Kapıdan girerken koltuktaki kızın bedenini gördüğünde bütün keyfi yerine gelmişti.


Önce yeşil elbisesi içindeki sevdiğine sonra da üstündeki yeşil üniformaya bakan Burak uyumlarının muazzamlığı karşısında keyifle güldü.


Aslı nasıl ve ne renk elbise seçtiğiyle alakalı hiçbir tüyo vermemiş yalnızca 'Emin ol çok seveceksin Kuzen.' demişti.


Haklı çıkmıştı. Burak sevmekle kalmamış, bayılmıştı.


"Kıyafetlerimizi yeşile mi boyasak Hilal Aslan? Araya seviyorsun diye birkaç mavi kıyafeti ve siyahla beyazı da serpiştiririz. Bence bu 4 renkle hayatımızı gayet de idame ettirebiliriz."


Bunu ciddi ciddi düşünen adam aklına gelen şeyle arsızca gülümsedi.


"En önemli rengi unuttum. Şeftaliyi nasıl unuturum?"


Baygın olan kızın, doğal olarak, cevap vermemesiyle oflayan Burak tripli bir sesle kıza yanaştı.


"Hiç eğlenceli değilsin. Bir daha bayıltmayacağım seni."


Koltuğun kenarına oturan Yüzbaşı zümrütlerini süsleyen sevgiyle kızı izlerken o kötü güne dair içinde tek bir olumsuz duygu kalmadığını hissederek huzurla gülümsedi.


"O gün, böyle saatlerce oturup sadece seni izlemek istemiştim."


Bakışlarını bileğine, babasının saatine, çeviren Burak evden çıkmaları gerektiğinin bilinciyle "Vakit geldi." diye mırıldandı.


Hilal'in ayakkabılarının ve çantasının bulunduğu poşete telefonlarını ilave eden adam takım elbise kılıfını parmaklarının ucuna taktıktan sonra uyuyan sevgilisinin yanına geldi.


İncinmemesi için narin hareketlerle kızı kucağına alıp dış kapıya doğru giderken neşeyle konuşmuştu.


"Hadi bakalım Kelebeğim. Hayatımızın Anı Güncellemesi'ni gerçekleştirmeye gidelim."


Ve o soygun gününde, ruhu olan kadını terk eden Alfa;


Bu teklif gününde, ruhu olan kadına sımsıkı sarılarak yeni hayatlarının ilk gününe doğru yola çıktı.


🦋


Sersem halde gözlerini aralayan genç kız, nerede olduğunu anlamaya çalışırcasına etrafına bakındı.


Gözleri karanlığa alıştığında Burak'ın arabasında olduğunu fark etmişti.


Burnuna sevgilisininin kokusu gelen Hilal baygın bir şekilde gülümsedi.


'Hilaaaal! Uyan kızım uyan. Aptal aşık misali gülümsediğin adam seni yine bayılttı.'


İç sesinin cümlesi soğuk su etkisi yaparak ayıltmasına neden olmuştu.


"Burak!" diye tıslayan genç kız kendisine 32 diş sırıtan adamı hatırladığında kızgınlığına rağmen istemsizce gülümsedi.


'Gülme kız gülme! Adam seni yine kandırdı diyorum.'


'Bana demagoji yapma iç ses.' diye onu tersleyen Hilal yaşananları hatırladığında alenen sırıtmaya başlamıştı.


'İnansan iyi olur Uyuyan Güzel'im. Çünkü yaptım... Hitap uydu ama kurguda ağır eksiklikler var. Orada iyi niyetli prens, bayılan prensesi uyandırmaya çalışıyordu. Bizdeyse Kötü Kalpli Kurt, Masum Kelebeği bayıltıp duruyor.' diyerek gülen şebek sevgilisine nasıl kızabilirdi ki?


'Bu kadar Beyci olamazsın. Annenle babanın düğünü var ve bu adam anı güncellemesi ayağına sana bir kez daha uyku ilacı verdi!'


Normal zamanda bu bayıltma güncellemesine kızmayacak olan Hilal düğün olayını hatırladığında moralinin düştüğünü hissetti.


"Yani bula bula bugünü mü buldun Burak? Aksilikler gününü taçlandırdın resmen. Hayat, ailemin düğüne gitmeme karşı."


Kendi kendine söylenen genç kız ortalarda olamayan sevgilisiyle kaşlarını çatarak camdan dışarı baktı.


Gördüğü tek şey, olanca karanlıktı...


'Seni arabada bırakıp düğüne gitmiş olmasın?'


"Saçmalama." derken sesi tereddütlü çıkmıştı.


Burak öyle bir şey yapmazdı.


'Sana göre Burak uyku ilacı verip seni bayıltmazdı da.'


Düğüne gitmek isteyen ama bayıltıldığı için gidemeyen iç sesinin Burak antifanlığına büründüğünü fark eden Hilal onu umursamadan arabanın kapısını açtı.


Ilıman hava yüzüne çarparken arabadan inen genç kız karanlığa doğru "Burak?" diye seslense de herhangi bir karşılık alamamıştı.


Bulunduğu yerin ıssızlığı ve karanlığı karşısında ne düşüneceğini bilmeyerek kaşlarını çattı.


"Korku filmi mi çekiyoruz? Ne oluyor?"


Kapıyı kapatıp sevgilisini aramak ile arabaya geri binip ne olduğunu çözmek arasında bocalayan genç kız elalarını arabanın içine çevirdi.


'Torpido gözündeki yedek silahı alıp tüm şarjörü Yüzbaşı'nın üzerine boşaltabiliriz.'


'Valla hiç sırası değil iç ses. Dur önce neler döndüğünü anlayalım.' diye düşünen Hilal oldukça sert bir şekilde kapıyı kapattı.


Bu hareketine rağmen Alfa'sı biricik arabasını kontrole gelmediğine göre, korkmaya başlayabilirdi.


"Burak? Neredesin?"


Sesinin kısık çıkmasından hoşlanmayan Kelebek, Asena'yı çağırdı.


"Umarım bu yaptığının mantıklı bir açıklaması vardır Yüzbaşı! Yoksa hiç acımadan pençeleyeceğim seni."


Burak'tan ses seda çıkmadığında topuklu ayakkabılarıyla birkaç adım öne doğru giden genç kız, ileriye baktığında ışıltılı bir şehir manzarasıyla karşılaştı.


Tam o an nerede olduğunu anlamıştı.


Burak'ın favori tepesindelerdi.


Aşk itirafını aldığı yerde...


Uyandığında ilacın etkisinde olduğu için neler olduğunu sorgulamayan Hilal, bu gerçekle sorgulamaya başladı.


'Burak beni neden bayılttı? Eve geldiğinde neden o kadar keyifli görünüyordu? Sadece babası evlendiği için miydi yoksa..."


Dudakları istemsizce iki yana kıvrılan genç kız gülümsemesine engel olamayarak seslendi.


"Alfa'm?"


Anahtar kelimeyi söylemiş gibi karanlık dünyası bir anda ışıltılara boğulmuştu.



Karşısındaki tünele bakarken nefes almayı unutan Hilal, titreyen ellerini açık kalan ağzına götürdü.


'Asıl böyle bir günde senden gittiğim günün Anı Güncellemesi yapılır Kelebeğim.' diyen adamın ne demek istediğini şimdi anlamıştı.


Burak ona evlenme teklifi edecekti.


Sevgilisini görme isteğiyle etrafına bakınan genç kız tepesindeki küçük drone'u gördüğünde istemsizce gülümsedi.


"Yine adil oynamıyorsun Yüzbaşı."


Yine seni göremiyorum, yine beni görüyorsun


Bunun tatlı hesabını başka zamana erteleyen Hilal, sevdiğine kavuşma isteğiyle ışıkların içerisine adım attı.


Tünele girdiği anda tanıdık bir melodi yankılanmaya başlamıştı.


Cevapsız Sorular


Şarkılarının ilk notalarını duyan genç kız hızla tünelin sonuna doğru döndü. Karanlık gizlese de gitarı elinde Alfa'sının orada olduğunu biliyordu.


Elalarını tekrardan yeşil dünyaya çeviren genç kız resimleri inceleme isteğiyle duvara yaklaştı.


Kendisini ilk olarak bir mağara resmi karşılamıştı.


Sağ alt köşesinde iki tarih vardı.


Tanıştıkları tarih; 17.01.2017


Fotoğrafın çekildiği tarih; 27.11.2017


Mardindeki mağaranın boş halini gören Hilal "Bir gün burada beraber resim çekilmeliyiz Alfa'm." diye mırıldanırken sevdiği adamın Macarca şiire giriş yaptığını duydu.


🎶 "nem néztünk vissza, s már külön utakon jártunk."


Geriye bakmadık, ve zaten farklı yollarda yürüyorduk.


🎶 "csend lett, s újra elbújt a hold."


Bir sessizlik oldu, ve ay saklandı yine.


Bakışları yine iki farklı tarih yazılı diğer resimle buluştu.


Karlar altındaki bir orman.


Ormandaki ağaçlardan birinin daha net çekildiğini fark eden Hilal'in dudaklarındaki gülümseme büyüdü.


Bu deli adamı azıcık tanıyorsa o ağaç, Efe ile birlikte tırmandıkları ağaçtı.


Diğer resme dönerken sevdiği şiirin en sevdiği dizesini ,şarkıya isim veren kısmını, söylüyordu.


🎶 "s ami maradt: ezernyi, megválaszolatlan kérdés."


Ve geriye tek bir şey kaldı: binlerce Cevapsız Soru.


Bu resimde okulun yeni halinin önünde duran Hilal, Ela ve Efe vardı.


Aylar önce bu resmi gören sevgilisinin 'İstiyorum.' gülümsemesinin nedeni, bu an için olsa gerekti.


Çünkü resmin hemen yanında Burak'ın neredeyse aynı noktada çekildiği askeri üniformalı fotoğrafı duruyordu.


Resimlerin tarihlerine bakan genç kız sesindeki sevgiyle mırıldandı.


"Farklı zamanlarda, aynı yerdeymişiz."


🎶 "vajon ki fogja eloször meglátni a holdat?"


Ayı ilk kim görecek?


🎶 "ki fogja megvalósítani félbehagyott álmomat?"


Kırık düşlerimi kim fark edecek?


Resimlerin bu noktada kesildiğini fark eden Hilal bakışlarını karşı duvara çevirdi.


Tam tahmin ettiği gibi devamı oradaydı.


Elbisesinin eteğini tutarak karşı tarafa geçen genç kız, gitar çalan sevgilisinin şarkıya başlamasına eş olarak duvardaki resimleri görmüştü.


🎶 Birden ay ışığını kesti


Birde sen çok değiştin


Yaşananlar hiç yaşanmamış gibi


Söylenenler hiç söylenmemiş gibi 🎶


İlkinde kafede birbirlerinin gözlerinin içine bakarak şarkı söylüyorlardı.


İkincisi masada hep beraber konuştukları andı.


Kafe kamerasından alındığını tahmin ettiği bu resimlerde tarihler teke düşmüştü.


Toplu olan resme biraz daha yakından bakan genç kız gülümsedi.


Hilal'in gülerek masadakilere bir şey anlattığı anda Burak dudaklarındaki belirsiz tebessümle gizlice kızı izliyordu.


Üçüncü resimde kapı önündeki el sıkışmaları vardı.


Dış cephe kamerasından alınan bu resim, Hilal'in mutlulukla gülümsemesine neden olmuştu.


Her bir resim Alfa'sının kalbine ördüğü kozanın canlı şahidiydi.


Buradaki resimlerin sonuna geldiğinde tekrar karşıya geçen kız, sevgilisinin şarkının diğer kıtasına başladığını duyarken yeni resimlere baktı.


🎶 Birde sen karşıma geçtin


Başka biri var biri var dedin


İnanamadım gittiğine


İnanamadım bittiğine 🎶


Kütüphanede Hilal'in kolunun arkasında beklediği fotoğraf ile


Burak'ın masada tek oturduğu fotoğraf alt alta asılmıştı.


Resimleri gören Hilal'den küçük bir kahkaha yükseldi.


Kolunun arkasına saklanarak kütüphanenin dolmasını beklediği bu an onu artık rezil etmiyordu.


O ânın içindeki Asena'nın ilk ortaya çıktığı yer olduğuna emindi çünkü.


O gün başlattığı savaş, bugünkü mutluluğuyla sonuçlanmıştı.


Elalarını sonraki resimlere çevirdi.


'Boş yer yok yanına oturabilir miyim?' diyerek gülümsediği an


Ders çalışırken birbirlerine attıkları kaçamak bakışlar Beraber çekindikleri selfieler


Oğuz Atay'ın sözünü yazdıkları kafedeki resim


Genç kız gördüğü her resimle daha fazla hayrete düşüyordu.


Selfie'ler hariç hepsi kütüphane/kafe kameralarından alınmıştı.


Hazırlanan bu konsept aniden düşünülmüş bir şey değildi. İlmek ilmek işlenmiş, çok daha öncesinden planlanmaya başlanmıştı.


Burak tek tek anılarını toplamıştı.


Bugün için...


Bakışlarını tepesinde olan, onu takip eden, drone'a çeviren Hilal kocaman gülümseyerek "Seni çok seviyorum." dedi.


Bunu gören adamın şarkı söyleyen sesi gülümsemişti.


🎶 Ne sen baktın ardına ne ben


Hep ayrı yollarda yürüdük 🎶


Burak'ın hikayelerinin en kahredici yerinde, soygun gününde,


Şarkının en acı sözlerini gülümseyerek söylemesi,


Hayatına karşı yaptığı en büyük başkaldırıştı.


Resimlerin devamını merak eden Hilal hızla karşıya geçti.


🎶 Sustu bu gece karardı yine ay


Kaldı geriye Cevapsız Sorular


Uyandığımda onu ilk kim görecek


Bıraktığım düşü kim büyütecek 🎶


İlk resim aylar sonra üsde karşılaştıkları zamana aitti.


Üssün kamerasından alınan resim sadece karşılıklı duran iki genci fotoğraflasa da; Hilal o karedeki şoku, kırgın ihaneti ve delicesine özlemi hissetmişti.


Bir sonraki resimler yine alt altaydı.


Ulaş ile Hilal'in bank konuşması


Serkan ile Burak'ın üsdeki kavgası


Aynı anda iki farklı yüzleşme yaşamaları tebessüme neden olurken diğer resimleri ,anıları, gördüğünde mutlulukla gülümsedi.


Bu uçurumda, araç kamerasıyla çekilmiş iki an duruyordu karşısında.


Babası konusunda sarılarak Kelebeğini teselli eden Alfa


Uçurumun kenarında mutlu anıları hatırlama konusunda Alfa'sına yol gösteren Kelebek


Dudaklarındaki dinmeyen gülümsemesiyle devam etti.


Sorgu odasındaki aynanın arkasında duran Hilal ve içeride sorgu yapan Burak


Sorgu sonrası operasyona katılmak istediği Burak'ın sürekli olarak Hayır dediği ve Sinan Binbaşı'nın muhabbete dahil olduğu an


Elaları bu sırada son resmi bulan genç kız usulca yutkundu.


Toplantı odasındaki 'Beni Sınama!' ânı


Aralarındaki çekimin gücü ve bakışlarındaki alevler tek bir kareyle kendini belli ediyordu.


"Bu hale gelmemize şaşmamak lazım."


Kendi kendine gülen Hilal devam resimleri için karşı duvara geçti.


🎶 Her sabah kaybolup giden


Bir rüya gibi oldun artık


Geceleri beni bekleyen


Gündüzlerimi zehir eden 🎶


Burada diğerlerine göre daha çok fotoğraf vardı.


Eftalya'da yedikleri profiterol


Salıncakta sallandıkları, İsyan söylediği, ve el ele kaçtıkları ânın mobeselere yansıyan görüntüleri


Burak'ın avukat'ın ofisini basmadan önce Eftalya'da yanağından öptüğü an


Kaçırılan çocuklar için beraber göreve gittikleri zaman Hilal'in Burak'ı durdurmaya çalışması


Hapishanenin önündeki askerin çektiği fotoğraflar


Burak'ın doğum gününü kutladığı ânın çatı kamerasından alınan resmi


Ormandaki araba kazası sonrası hastaneye gittikleri an


İmera Fera Dernek toplantısında topluca çekindikleri resim


Salih Aslan yaralandığında taksiyle önünü kesip sarılmasının fotoğrafı


Hastane koridorunda Hilal'in Burak'ın omzunda uyuyakaldığı an


Hilal'in, Seni seviyorum itirafının çatıdaki kameradan alınan görüntüsü


Sevdalardaki kovalamaca ve ağaç evde uyudukları anların resmi


Terapist için hazırlandıkları günün selfie'si ve asansöre ilk bindikleri ânın resmi


Mutfaktaki fular sahnesinin üs kamerasına yansıyan görüntüleri


Üsde kırılan incir reçeli kavanozu sonrasında Burak'ın kaçtığı karanlık oda resmi


🎶 Ne sen baktın ardına ne ben


Hep ayrı yollarda yürüdük 🎶


Karşı tarafa geçen Hilal, E-5'in ortasında duraklama yapmış yeşil arabayı gördüğünde neşeyle güldü.


"Cezasını ödemişsindir umarım."


Bakışlarını diğer resimlerle buluşturdu.


E-5 olayı sonrası yaptıkları kahvaltıda çekindikleri resimler


Renkli Hayaller Oteli sahnesinde söyledikleri şarkı


Hamakta uyurken fotoğrafları


Tim olarak Eftalya'da yaptıkları kahvaltıdaki toplu resim


🎶 Sustu bu gece karardı yine ay


Kaldı geriye Cevapsız Sorular


Uyandığımda onu ilk kim görecek


Bıraktığım düşü kim büyütecek 🎶


Karşı duvara geçtiğinde kesik bir nefes almıştı.


Canlı bir bombanın karşısında duran Alfa'sıyla telefonda görüntülü konuştukları ânın ekran görüntüsü


Elini uzatarak parmaklarını hafifçe resmin üzerinde gezdiren genç kız, Burak'ın yalnızca olumlu anlarını değil olumsuz anlarını da eklemiş olmasına tebessüm etti.


Acısıyla, tatlısıyla onların hikayesiydi bu.


Olumsuz anıları yok saymak yerine kucaklayıp Güncellemeyi tercih etmişlerdi.


Dudaklarındaki tebessümü silmeden diğer resimlere döndü.


Yağmurun altında bankta oturan Hilal ve kaldırıma çökmüş Burak


New York'ta Hilal'in kütüphanesinde selfie çekilmiş Burak


Saudade kafede Aykızım şarkısını söylediği an


Kafe sonrası sokak kavgasında sarıldığı,


teyzenin onlara laf yetiştirdiği,


herkesin ortasında kızı kucaklayıp kaçırdığı an


İle arabanın kapısındaki bakıştıkları zaman


"Mobesede adamın mı var Yüzbaşı?" diye dalga geçen genç kız, asker sevgilisinin bu anların resimlerini almak için Doğu'yu ne denli darladığını düşünerek güldü.


'Doğucuğu darlamış olmasını boş ver sen. Alfa'm resmen her ânı üşenmeden araştırıp tarayıp tarihleriyle resim haline getirmiş.'


Karşı duvara yürüyen genç kız iç sesine ters bir cevap verdi.


'Benim Alfa'm! Az önce türlü hakaretleri sayıp beni dolduruşa getirdiğin.


🎶 Ne sen baktın ardına ne ben


Hep ayrı yollarda yürüdük 🎶


Sıradaki resmin yine bir araç kamerasına ait olduğunu anlayan Hilal parlayan elalarıyla sesini duyduğu resme baktı.


Kare, Burak'ın 'Seni Seviyorum!' haykırışını yaptığı âna ait


O andan sonra sevgili oldukları zamana ait resimler süslüyordu duvarı.


Yağmur bankında fuları vermesi,


Kahvaltıda çekindikleri selfie


Eftalya hastalandığında evinin önünde yağmurda sarılma


Eftalya'yı ziyarete gittiklerinde hep beraber Sevda'larda çekindikleri fotoğraf


İlk resmi randevularında Burak'ın mağaza önünde verdiği papatyalar,


Restorantta çekindikleri resim,


Sahilde dans ederken ve şarkı söylerkenki resimleri


Bir sonraki resimlerin poligon ait olduğunu gören Hilal hafifçe alt dudağını ısırdı.


Poligondaki talim,


Burak'ı silahla tehdit etmesi


Ve yakınlaştıkları sahne


'Bu resimleri sen astın değil mi Alfa'm? Bizimkilerden biri gördüyse vay halime.' diye düşünen Hilal sıradaki resimlerle tebessüm etti.


Burak görevdeyken görüntülü konuşmalarının ekran görüntüsü


Görev dönüşü depoda sarıldıkları,


Yemek yedikleri,


beraber uyuyup sabah ezanında kalkmalarının depo kamerasından alınan görüntüleri


Şarkının son kıtası başlarken son resimleri görmek için son kez karşı duvara geçti genç kız


🎶 Sustu bu gece karardı yine ay


Kaldı geriye Cevapsız Sorular


Uyandığımda onu ilk kim görecek 🎶


Bukalemun'u dövdükten sonraki çatı resimleri,


Sakarya'da çekindikleri resimler,


Hayalet Mahalle'nin sokak kamerasından eve girdikleri an


Araç kamerasından kar oynadıkları an


Deli YouTuber ve Hilal selfiesi


Hastane odasında uyuyan HilBur


Hastane odasına ait çift olarak, arkadaşlarıyla toplu olarak ve ailesiyle çekildileri selfie


Balık ekmek yedikleri kütüphane fotoğrafı ile Paralel Evren'i hayal ettikleri koltuktaki resimleri


Şah'taki sinema salonu


Yine bir nefessiz kalışla bakışlarını o sahnelere ait resimlere çevirmişti.


Bowling oynadıkları an


Birbirlerini kışkırtarak yakınlaştıkları sahne


El ele Şah'ın çatısına çıktıları an


Bebek mağazasında konuştukları zaman


Defile resimleri


Hilal kızaran yanaklarıyla cüretkar defile resimlerine baktı.


Alfa'sının alev saçan zümrütleri mi daha kışkırtıcıydı yoksa kendisinin şehvet dolu elaları mı çözememişti...


Şarkının bitimine yetişmek için hızlıca diğer resimlere geçti.


Renkli tulumlarla çekildikleri toplu KİT selfiesi


Hilal aşağıda, Burak merdiven trabzanında bakıştıkları an


Bu an neşeyle kahkaha atmasına neden olmuştu. Ömrünün sonuna kadar hep güldürecekti.


Seher ninede yemek hazırlarken mutfakta çekindikleri selfie


Yemekte ailecek çekildikleri resim


O gece görüntülü konuşurken uyuyan Hilal'in ekran fotosu


Sonunda tünelin sonuna ulaşan Hilal son iki resim kaldığını görerek merakla duvara yaklaştı.


Biri Bugün çekindikleri Selfie'ydi


"Beyefendi boşuna ısrar etmemiş." diye mırıldanan genç kız diğer resmi gördüğünde gür bir kahkaha attı.


Arkada koltukta yeşil elbisesiyle baygın bir şekilde yatan Hilal ve 32 diş sırıtarak kameraya bakan takım elbiseli Burak.


Resmin altındaki yazıyı gördüğünde gülüşleri arttı.


-Uyuyan Güzel-


'Bayılttığın yetmedi bir de yeni bir lakap taktın ha Yüzbaşı'm?' düşüncesindeki genç kız şarkının son sözüne eş olarak tünelin karanlık çıkışına adım attı.


Genç kızın gelmesiyle karanlıklar aydınlığa bürünmüştü.


Işıklarla süslenmiş ağacın önünde askeri üniformasıyla kendisini karşılayan sevdiğine bakan Hilal bu ânı sonsuza kadar unutmayacağından emindi.


Sevdiği "Bıraktığım düşü kim büyütecek?" diyerek şarkıyı sonlandırırken hiç duraksamadan ellerini iki yana açtı.


"Ben!"


Sonunda sevdiğinin elalarına kavuşan Burak huzurla gülümsedi.


"Evet sen. Sen Kelebeğim önce bıraktığım düşü tekrardan hayal etmemi sağladın. Sonra da ruhuma dokunarak büyüttün."


Dakikalardır dudaklarından gülümseme eksik olmayan Hilal kendisine aynı gülümsemeyle karşılık veren adama baktı.


Silah tuttuğu eliyle gitar tutabilecek kadar nahif ruhlu olan Alfa'sına delicesine aşıktı.


"Gözlerini görmek kadar, seninle konuşmak kadar mükemmeli yok bu hayatta." diye mırıldanan asker gitarını önünde bulunduğu ağacın gövdesine yaslayarak kıza doğru yürümeye başladı.


Aynı anda adama doğru yürümeye başlayan Hilal imayla gülmüştü.


"Birileri beni bayılttığına pişman sanırım."


Of'layan Burak şikayetçi bir sesle konuştu.


"Çok sıkıldım. Bir daha seni bayıltırken 43 kez düşüneceğim."


Dudaklarının arasından keyifli bir kahkaha dökülen Hilal bilmiş bir şekilde konuştu.


"Bakalım bir daha senin elinden bir şey içecek miyim ben?"


Sevgilisinin önüne geldiğinde duran Burak, kızın yüzüne düşen bir tutam saçı parmağına dolarken ukala bir şekilde konuşmuştu.


"Ben sana sürpriz yapmak istersem onu her şekilde yaparım Güzelim. Ruhun duymaz. Kaçmaya çalışsan da kaçamazsın, kaçtın zannedersin yine kendini kurdun ininde bulursun."


Tek kaşını kaldıran genç kız aynı ukala sırıtışla sevgilisine baktı.


'Kaçmaya çalışsan da kaçamazsın, kaçtın zannedersin yine kendini kurdun ininde bulursun.' tarifesi sana aylardır uyguladığım tarife değil mi ya?"


Sevgilisinin cümlesini duyan Burak'tan gür sesli bir kahkaha yükselmişti.


Onun gülüşünde hayat bulan Hilal bakışlarını arkalarındaki ağaca çevirdi.


Burak'ın hastanede gördüğü rüyaya ithafen "Bu senin ağacın değil mi?" diye sorarken alacağı cevabı zaten biliyordu.


Ağaca doğru bir bakış atan Burak küçük bir çocuk sevinciyle başını salladı.


"Öyle. Benim ağacım... Barıştık galiba."


Adamın cümlesiyle gülen Hilal bakışlarını diğer fark ettiği detaya çevirdi.


Üniformanın üzerinde Kılıç yazıyordu.


Sağ elini adamın göğsünün üzerine koyan Hilal parmaklarını Kılıç soyadının üstünde gezdirirken mırıldandı.


"Şimdi gerçekten tam oldun."


"Cık!"


Kızı çenesinden tutarak başını kaldıran asker yeşil elalarla buluştuğunda fısıldadı.


"Şimdi gerçekten tam oldum."


Sevdiğinin aşk dolu zümrütlerine kitlenen Hilal adamın yumuşak sesli sorusunu duydu.


"Hatırlıyor musun?"


Ucu açık soruyla sırıtan Hilal 'Neyi?' diye sormak yerine başını aşağı yukarı salladı.


"Söz konusu sen olduğunda her şeyi hatırlıyorum da hangisi olduğu hakkında ufak bir ipucu verebilirsin."


Bu politik cevapla gülen Burak başparmağıyla kızın yanağını okşayarak konuşmaya başladı.


"Kütüphanede sana Kelebek diye seslendikten sonra 'Ama yok. Kelebeklerin ömrü kısa olur. Kelebek olmasın.' diye vazgeçmiştim. 'Onlara göre o ömür asla kısa değil. Ve biz insanların aksine, bizim kısa deyip hor gördüğümüz ömürlerinin değerini bilerek doyasıya yaşarlar. Bu yüzden... Bence Kelebek bana çok yakıştı.' diyerek bana itiraz etmiştin. Her zamanki gibi haklıydın."


Bu girizgahın neden olduğunun bilincinde olan Hilal gelecek teklifi beklerken nefesini tuttuğunun farkında değildi.


Oldukça heyecanlı olan sevgilisinin de tuttuğunu fark etmediği gibi.


Karşısındaki kızla tanıştığı ilk andan beri içten içe hayal ettiği bu ânı şimdi bizzat yaşayan Burak boştaki eliyle kızın elini tuttu.


"Sen Kelebeğim; Kendi değerinle değersiz ömrüme ömür kattın.


Sen Papatyam; Papatyalar öldüğünde kokar gerçeğini muhalif olarak yaşadın ve hayatımda kokulu papatya tarlaları açtırdın.


Sen İhtilal'im; 'Gözlerinden öpersen ayrılık getirir' inanışına inat gözlerimden öperek beni iyileştirdin.


Sen Ela Gözlüm; Ayrılık şarkısı olarak adlandırılan 'Cevapsız Sorular'ı hayatımın en büyük aşk şarkısı kıldın.


Sen Asena'm; 'Kitaplar mutsuz olduğunda değil, mutlu olduğunda akılda kalır.' diyerek başrolü olduğun hayatın mutlu sonlanması için her şeyi yapacağını söyledin. 'Buna kitaptaki diğer başrolle savaşmak da dahil.' diyerek tam gözlerimin içine baktın.


Ve ben ne yaparsam yapayım, sen sözünü tuttun. Savaştın ve kazandın. Hayatı boyunca yenilmekten nefret eden o yalnız kurt, söz konusu bu elalar olduğunda kaybetmekten çok büyük bir zevk alıyor."


Kızın elini bırakan adam birkaç adım geriye giderek kendisini soluksuz dinleyen Hilal'ine gülümsedi.


"Tüm doğrularımı yerle bir eden Psikoloğum; Prematüre ben her zamanki gibi yine bir sabırsızlık yaptım. Dilek haklarımız bitmeden senden 12. Dileğimi dilemeye geldim."


Elini askeri üniformasının cebine götüren Burak, zümrüt taşından yapılmış hilal şeklindeki yüzük kutusunu çıkararak tek dizi üzerine çöktü.


Arabadan indiği andan beri bu ânı bekleyen Hilal, elini hızla atan kalbinin üstüne koyarak nafile bir çabayla sakinleşmeye çalıştı.


Yüzük kutusunu açan Burak, parıldayan hilali açığa çıkarmıştı.


"Işığıyla geceleri aydınlatan, uğruna savaştığm bayrağımda şanıyla parlayan Hilal'im; bir ömür boyu bu Ukala Alfa'nın, Masum(!) Asena'sı olmaya var mısın?"


Gayet romantik giden adamın kurduğu son cümle genç kızın neşeyle gülmesine neden olurken ona yoğun bir sevgiyle bakan Burak hayatının en anlamlı sorusunu sordu.


"Kelebeğim... Benimle evlenir misin?"


"Alfa'm..." diye fısıldayarak tek bir hitaba tüm dünyayı sığdıran genç kız tüm gücüyle haykırarak soruyu cevapladı.


"EVET! EVET! EVET! Seninle evlenirim."


Sevgilisinin inadına 'Hayır.' demesinden gerçekten korkan Burak aldığı cevapla rahat bir nefes alırken onun ruh halini fark eden Hilal elini uzatarak yüzüğünü işaret etti.


"Yüzüğe bayıldım, tak. Sonra bir tur da hayır diyeceğim."


Kahkahalarla gülerek yüzüğü takan Alfa, kızın elini tutarak ayağa kalktı.


"Taktım bile, artık bırakmam... O yüzük için ne kadar uğraştım senin haberin var mı?"


Adamın ilk cümlesiyle sırıtan Hilal alayla gelen ikinci cümleyi duyduğunda adamın koluna vurdu.


"Kaşınıyorsun biliyorsun değil mi?"


"Ne yapayım? Kaşımana aşığım." diyen Burak sevdiğinin yanağından bir öpücük çaldıktan sonra kendisine çekerek sıkıca sarıldı.


Alfa'sı doyasıya papatya kokusunu içine çekerken, Kelebek askerine biraz daha sokulmuştu.


Ay ışığı altında, kendilerine özel bu tepede, hayatlarının en mükemmel anı güncellemesini yaşarken geriye çekilen Burak parıldayan elalara bakarak fısıldadı.


"Seni çok seviyorum... Müstakbel Karıcığım."


Bu zamana kadar adam tarafından onlarca hitapla karşılaşan genç kız hiçbirinde şu anki gibi hissetmemişti.


Gözlerinde mutluluk yaşları yeşeren Hilal tam bir teslimiyetle karşılık verdi.


"Seni çok seviyorum... Müstakbel Kocağım."



(Temsili)


Sevgilisini kendine çekerek alnına bir öpücük konduran Burak parmaklarını Hilal'inin elindeki yüzükte gezdirirken fısıldadı.


"Hilal 'Yeni ay.' demek. Yeni umutları, yeni başlangıçları anlatıyor. Mardin'de tanıştığımızda ismini bilmeden anlamını yaşamıştım. Kafede karşılaştığımızdaysa isminle birlikte anlamını yaşadım."


Kızın elini havaya kaldıran Burak, Özgür abisinin yardımlarıyla bizzat kendisin yaptığı fosforlu yüzüğe baktı.


"Sana sıradan bir tek taş ya da 5 taş almak istemedim. Bize herkes gibi olmak yakışmaz gibi geliyor. Bizi biz yapan kendimize özel anlamlarımız."


Diğer elini yıldız bilekliğine götürerek ela gözlere gülümsedi gülümsedi.


"Sana ilk hediyem bir yıldız olmuştu. Hilal'ime yıldız vermiş hem gökyüzümü hem de bayrağımı tam etmiştim. Şimdiyse yıldızına hilal hediye ediyorum."


Dudaklarında çapkın bir gülümseme beliren Burak gülerek göz kırptı.


"Hilal'ini çalmak gibi hain bir düşüncem var da sonradan sıkıntı çıkarmasın diye önlemimi aldım."


Yüksek sesli bir kahkaha atan Hilal başını iki yana salladı.


"Delisin sen." derken sesinde büyük bir sevgi vardı.


"Seni bayıltarak evlenme teklifi ettiğimde değil de yıldızına hilal aldığımı söylediğimde mi deli oluyorum?"


Ellerini adamın boynuna çıkararak üniformasının yakalarından tutan Hilal keyifle sırıttı.


"Valla Yüzbaşı'm bayıltarak evlenme teklifi etme olayı aşırı iyiydi. O kadar iyiydi ki Anı Güncellemen, anılarımızdan oluşan tünelimiz ve parlayan hilal yüzüğüm de işin içine eklendiğinde teklifine hayır demekten vazgeçtim. Bu yüzden evet! Sıkıntı çıkarmasın diye yıldızıma hilal aldığın için delisin."


"Demek çok iyiydi. Yani bu seni bir daha bayıltabilirim demek mi oluyor?"


Adamın alaylı cümlesini duyan genç kız omzuna vurdu.


"Buraaak!"


"Hilaaaal!" diye karşılık veren adam zümrütlerindeki minnetle fısıldadı.


"Hilal'im benim. İyi ki hayatıma girdin."


Sevgilisini gamzesinden öpen Hilal sevgiyle öptüğü yeri okşadı.


"Asıl sen iyi ki hayatıma girdin Alfa'm. Senden önce kozasına hapsolmuş bir tırtıldım. Sayende bir Kelebek olduğumu fark ettim."


"Benim Kelebeğim." dedi Burak sahiplenici bir sesle.


"Küçük Alfa'yla ayrı, Büyük Alfa'yla ayrı başım belada." dedi kız gülerek.


Cümlede annesini gördüğü için ayrı gülümseyen Burak 'Ne yapayım?' dercesine omuz silkti.


"Kurt lakabı peşi sıra özelliklerini de getiriyor. Benim suçum yok."


Gülen Hilal etrafına bakınarak şaşkınca sordu.


"Bu arada tüm bunları ne ara, nasıl hazırladın Alfa'm? Ayrıca ben nasıl hiçbir şey anlamadım?"


"Dostlarımdan hatırı sayılır bir yardım almış olabilirim Kelebeğim. Sen anlama diye de güzel katakulli çevirdim."


"Suç ortakların kimler? Liste ver liste." diyen Hilal anında Asena'yı ortaya çıkarmıştı.


"Cık. Satmam ortaklarımı."


Göz deviren Hilal eliyle tepelerini işaret etti.


"Biri belli zaten. Doğu içeride de burada da her şeye şahit oldu. Bakalım nasıl yüzüne bakacağım?"


"Yooo şahit olmadı. Kendi ekranından termal görüntüyle takip etmesini söyledim. O fotoğrafları Emre'ye bile göstermedim ben. Doğu'ya mı göstereceğim?"


Özellerine sadakatine hayran olduğu adama sevgiyle gülümseyen Hilal parmaklarını adamın koluna götürdü.


"12. Dileğin benimle evlenmekse... Yarandan öpebilir miyim?"


Bir süre kızın gözlerine bakan Burak başını iki yana salladı. Onun bu hareketi Hilal'i şaşırtmıştı.


"Neden?"


"Daha seninle evlenmedim." diyen adam kızı biraz daha kendisine çekerek aralarındaki mesafeyi minimuma indirdi.


"O anki korkumu geçirmen için yaramdan öpmen yetmez." diye fısıldayan adam şeftalili dudaklara bir bakış attıktan sonra elalara döndü.


"Beni yaramdan öpen kızı öpmem gerek. Bu yüzden... Dileğim gerçekleştiğinde tekrar görüşelim Kelebeğim."


Titrek bir nefes alan Hilal zümrütlerdeki ifadeyle dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti.


Sevgilisinin ona sıkıca tutunduğunu gören Burak, kızı bir anda kucağına almıştı.


Kendini havada bulan genç kız küçük bir çığlıkla adamın boynuna sarılırken mutlu bir kahkaha atan Burak tünelin içine girdi.


"Dur dur. Resimlerimi almadan hiçbir yere gitmem."


"Ahahaha. Sabahtan beri 'Düğün düğün.' diye başımızın etini yiyen sen değilmişsin gibi." diye dalga geçen adam kucağındaki kızla birlikte tünelin duvarına yaklaşmayı ihmal etmemişti.


"Resimlerimizi bu dağ başında bırakır mıyım ben?" diyen Hilal adamın boynundaki kollarını çekip resimleri sondan beri toplamaya başlamıştı.


"Di'mi? Kurdu var, dişi kurdu var. Çok sakıncalı." dedi Burak alayla.


Elindeki resimleri kucağına koyan genç kız toplamaya devam ederken adama bir bakış attı.


"Sanki arazi tapulu malın."


Cümleyi duyan Burak 32 diş sırıtmıştı.


Eli havada kalan Hilal kocaman açtığı gözleriyle sevgilisine baktı.


"Yapmamışsındır..."


"Yaptım. Sana aşkımı haykırdığım tepeyi başkasına bırakır mıyım ben? İhale sonuçları Sakarya'dan döndükten kısa bir süre açıklandı. Sana burasının bize ait olduğunu başka bir sürprizle açıklama niyetindeydim ama kısmet Evlenme Teklifimizeymiş."


"Delisin sen." diyen genç kızın yanağından öpen adam neşeyle güldü.


"Şu yüzündeki hayret dolu ifadeyi görmek için yapacak deliliklerimin sınırı yok Güzelim."


"Ve ben 'Vurulmuşum delinin birine, delicesine.' Bu hangimizi daha deli yapar?"


"Sanırım bir sevdamızın bir de deliliğimizin kıyası yok Sevgilim."


Adamın gülen dudaklarına bir bakış atan genç kız elalarındaki arzuyla mırıldandı.


"Bir de isteğimizin."


"Haydaaa." diye mırıldanan adam gözlerini kızın şeftalili dudaklarına çevirdikten sonra hissettiği isyanla elalara döndü.


"Kızım yapman gereken tek şey kucağımda uslu uslu durmak. Niye beni durduk yere tahrik ediyorsun?"


"Valla bilemiyorum oğlum. Havadaki rüzgardan nem kapan sensin."


İnanamazlıkla gülen adam şeftalili dudaklara bakarken istemsizce dudaklarını yaladı.


Bunu gören Hilal usulca yutkunurken Burak alev alan zümrütlerini ona çevirmişti.


"O güzel dudaklarını şeftaliye boyadığın gün nem oranını %100'e ulaştıran sensin. Bir daha inmez aşağı."


Lal kesilen kız aralarındaki elektriğin voltajında yanmaktan korkarken Burak başıyla duvarı işaret etti.


"Hadi resimlerimizi topla da gidelim. Ne de olsa yetişmemiz gereken, şahidi olduğumuz bir düğün var Müstakbel Karıcığım."


🌙


Hayırlı Bayramlaaaar 😍


Bayram Hediyesi dediğin böyle olur 😎😏


Bölüm nasıldıı?


Tahmin etmiş miydiniz teklifi?


Teklif teklif teklif dediniz. O kadar çok dediniz ki baktım benim çift de alev alıp duruyor kurgu tarihlerimde hayli büyük değişiklikler yaptım 🤭


Teklif aslında 19 Şubat'ta olacaktı ama böylesi çok daha güzel oldu bee 💃


Eee evlenme teklifimizi nasıl buldunuz? 😁😁


Aklınızdaki Evlenme Teklifi nasıl bir şeydi?


Bu sizi tatmin etti mii? 🫠


Bence tam HilBur'a özgün bir şey oldu 😍


Kısmen maceralı, bolca anılı,


Biraz(!) atışmalı, çokça alevli


Edebiyatçı Ukala Alfa & Pençeli Haşin Asena 🤣🤣🤣


Bölümde en sevdiğiniz sahne?


Bölümde en şaşırdığınız sahne?


Yok artık bu kadar da olmaz dediğiniz yer?


32 diş olduğunuz yerler?


Yalnız bir itirafım var 🙈


HilBur'um şu an bile böyleyse gelecekte ne olurlar cidden düşünemiyorum ben yaa🔥❤️‍🔥


Fena oldular fenaa...


Bu arada gelecek bölüm hakkında size danışmak istediğim bir şey var. Cevabınıza göre yazım rotamı oluşturacağım.


Bu yüzden lütfen cevap verin 🦋


Şimdi önümüzde iki seçenek var.


1. Seçenekte; Kurgunun rutin gidişatı aynı devam edecek. 32. Bölüm'ü EgMel düğününü yazacağım.


2. Seçenekte ise; Gidişatı biraz sekteye uğratacak Bonus Bölüm yazacağım. Büyük ihtimal sonrasında bu bölümün sonuna Bonus Sahne olarak ekleyeceğim kesitin,


👇🏻İçeriği Şu Olacak


* Sıla'ya evlenme teklifi eden Sinan


* Hilal'e edilen teklifin Burak açısından kamera arkası (nasıl karar verdiği, milletten nasıl yardım isteyip planladığı vs.)


Hangi seçeneği istiyorsunuz?


Rutin Gidişat Mı?


Bonus Sahne Mi?


Lütfen cevap verin 🩵


Hadi Allah'a emanet olun


Sizi çooook seven Deli Yazarınız 🦋


B.K.S.


11.077


Loading...
0%