Yeni Üyelik
49.
Bölüm

33. Bölüm- BalAyı Mı KurtAyı Mı?

@yasminiesa

Selamlar. Ben geldim 🦋

 

Nasılsınız neler yapıyorsunuz?

 

Burada olan kimler, vpn tercih ediyor musunuz bilmiyorum ancak hem buradan hem de Kitappad uygulamasından bölümü paylaşıyorum.

 

Gerçekten çok zor bir yazım süreci oldu. Nedeni de malum Wattpad'e olanlar. Konu hakkında çok şey söylemek istiyorum ama hepsi olumsuz.

 

Bölüm ise tam aksine olumlu hatta alev alev 🔥

 

Bu yüzden watty düşüncelerimi paylaşarak karalara bağlamayacağım.

 

Bizimkilerin İlişkileri 'Buradasın dokunamıyorum çok saçma'dan

Buradasın dokunuyorum ama şartlar gereği kavuşamıyorum'a evrildi.

 

Ve kesinlikle pikin de pik noktasındaki bu İrade savaşını yazmak şu ana kadarki her şeyden daha eğlenceliydi 😁😍

 

Sizi de eğleneceğinize emin bir şekilde bölüme davet ediyorum.

 

Tek ricam... Burada olanlar bol bol satır arası yorumu yapabilir mi?

Gerçekten devam edebilmek için, moral için buna ihtiyacım var.

 

Seviliyorsunuz ❤️‍🩹

 

Not: KİT ile alakalı gelişmeleri takip etmek için

İnsta; yasminiesa_watty

 

🦋

 

Burak'ın evine doğru yola çıktıklarında arabada sessizlik hakimdi. İkisi de yaşanan olayların şok edici etkisinden çıkamamıştı.

 

Yanındaki adama bir bakış atan Hilal derin bir nefes aldı.

 

Herkesten habersiz imam nikahı kıyarak evlenmişlerdi.

 

Ve sonunda birbirlerinin dudaklarında nefes almışlardı.

 

Dakikalar önceki cesur hareketlerinden eser kalmayan genç kız hatırladıklarının etkisiyle kızaran yanaklarını yok saymaya çalışarak radyoyu açtı.

 

Başka bir şey düşünmeliydi.

 

Başka bir şey düşünmeliydi.

 

Başka bir şey düşünmeliydi.

 

Ama DÜŞÜNEMİYORDU!

 

Nasıl düşünebilirdi ki?

 

Dakikalar önce 'Kocam değil misin severim de öperim de.' diyerek Burak Kılıç'ı kahkahasından öpmüştü.

 

Titrek bir nefes alan genç kız kalp atışlarını dizginlemeye çalışarak yola bakındı.

 

Aaah resmen alev alev yanıyordu.

 

Kendini yelpazeleme dürtüsüne son anda engel olan Hilal birleştirdiği ellerini sıktı.

 

Camı açarsa çok mu dikkat çekerdi?

 

'Bilmem sen söyle Psikolog Hanım? Sıcak olsun diye arabadaki klimanın çalıştığı bir kış gecesinde camı açarsan dikkat çeker misin?

 

İç sesinin alayına gözlerini deviren genç kız sevgilisine, artık kocasıydı! , kaçamak bir bakış attı.

 

Hilal'in kendisine çaktırmadan bakmaya çalışmasıyla gülmemek için kendini çok zor tutan Burak, poker suratını yüzüne yerleştirerek arabayı sürmeye devam etti.

 

Elini ayağını nereye koymayacağını bilemeyen kızarmış bir Kelebek mi?

 

Yerdi...

 

'Evet. Artık dini açıdan hiçbir sakınca yok. Karını istediğin gibi yiyebilirsin Yüzbaşı'm. Bu yüzden o mecazları çok da kullanmasan iyi edersin.'

 

İç sesinin uyarı dolu sesiyle fark ettirmeden iç geçiren Burak arabayı sağa çekerek kızın dudaklarına yapışmamak için reklam yayınlanan kanalı değiştirdi.

 

Birkaç müzik kanalını geçtikten sonra çalan şarkıyı duyduğunda bir anda durmuştu.

 

Hayatın ironisi gerçekten güzeldi.

 

🎶 Mustafa Ceceli & Ekin Uzunlar - Öptüm Nefesinden

 

Şarkıyı duyan Hilal gözleri kocaman olurken oturduğu yerde hafifçe kıpırdandı. Burak, tüm bu duruma daha fazla kayıtsız kalamayarak gülmüştü.

 

Adamın alaylı bir şey diyeceğini adı gibi bilen kız anında tısladı.

 

"Sakın sesini çıkartma."

 

"Emredersiniz Komutanım." diye takılan adamın sesindeki kahkaha çok şey anlatıyordu.

 

Şarkının nakarat kısmı geldiğinde Burak neşeli bir ıslıkla şarkıya eşlik etti.

 

🎶 Geçtim senle dolu sokaklardan

 

Ne hallere düştüm yaşananlardan

 

Yorulmuşum bütün olanlardan

 

Öptüm nefesinden uzaklardan 🎶

 

Şarkının melodisi devam ederken adam ağzının içinde mırıldandı(!)

 

"Yok uzaklardan değil, yakınlardan. Oldukça yakınlardan hem de."

 

"Off..." diyerek inleyen Hilal ellerini yanan yüzüne götürerek kapattı.

 

Kıpkırmızı olmasa, alev alev yanmasa, işi kesinlikle çok daha kolay olacaktı.

 

"Ahahahahah. Dakikalar önce Asena kesilip üstüme saldırdın. Şimdi nasıl utanabilirsin? Ahahaha..."

 

"Gülme!" diye çıkışan kız adamın koluna vurdu.

 

Onun bu hareketi Burak'ın kahkahasını arttırmıştı.

 

"Klimayı kapatalım bence. Senin ateşin arabayı ısıtıyor zaten."

 

Sevgilisinin ultra alaylı sesini duyan Hilal ellerini yüzünden çekmeden çaresiz bir sesle ikaz etti.

 

"Ya Buraaak!"

 

Boş yolda ani bir hareketle arabayı sağa çekerek duran Burak kıza dönerek ellerini yüzünden çekti.

 

"Efendim Karıcığım?" derken sesinde büyük bir sevgi vardı.

 

Kendisine aşkla bakan adamın yeşillerinde kaybolan Hilal utangaçlığının buhar olup uçtuğunu hissetti.

 

Zümrütleriyle kızın yüzündeki her noktayı tek tek inceleyen Burak mest olmuş bir şekilde gülümsüyordu.

 

"Hem arsız hem utangaç. Hem cesur hem çekingen. Nasıl birisin sen Hilal Aslan? Her halinle beni tekrar tekrar nasıl kendine aşık edebiliyorsun?"

 

Elini kızın sıcak yanağına koyan adamın dudaklarındaki gülümseme büyüdü.

 

"Kelebek sonunda ortaya çıktı sanırım ha? Asena kadar onu da seviyorum."

 

Birkaç saniye duraksadıktan sonra ukala ama samimi bir itirafta bulundu.

 

"Senin bu hale gelmenin sebebi olmayı seviyorum."

 

Dudaklarında hafif utangaç bir gülümseme beliren Hilal sessizliğini bozdu.

 

"Yalanı yok. Ben de beni bu hale getirmeni seviyorum. Ayaklarımı yerden keserek uçurmanı..."

 

"Hmm... Senin kelebekleri uçurmamı seviyorsun yani?"

 

Burak'ın ultra imalı sesiyle öpüşmelerine giden Hilal bilinçsizce dudaklarını yaladı.

 

Onun bu hareketi Burak'ın bakışlarının anında kızın dudaklarına yönelmesine neden olmuştu.

 

"Beni delirtiyorsun Zalimin Kızı." diye fısıldarken sesi arzu dolu çıkmıştı.

 

Onun bakışları karşısında nefes alışverişleri hızlanan Hilal yakınlığın etkisiyle içindeki kurdun uyandığını hissetti.

 

"Tek başına delirmemelisin Alfa'm."

 

Cümleyi duyan adam tek kaşını kaldırarak kızın gözlerine baktı.

 

Elalarda utangaçlıktan daha yoğun duygular belirtmişti.

 

Arzu, istek, cesaret, meydan okuma...

 

Kızın ne kastettiğini açıkça anlayan Yüzbaşı 'Bakalım ne yapacaksın Asena?' merakıyla salağa yattı.

 

"E tek başıma delirmeyip ne yapacağım?"

 

Adamın oyununun gayet farkında olan Hilal çenesini hafifçe yukarı kaldırarak cesurca cevap verdi.

 

"Beni de delirtebilirsin?"

 

Gözlerinde eğlenceli parıltılar dolaşan Burak flörtvari bir tavırla konuştu.

 

"Nasıl mesela?"

 

Eliyle emniyet kemerini yuvasından çekerek gevşeten Hilal adama doğru biraz daha yaklaştı. Ellerini adamın ensesinde birleştirdikten sonra elalarını zümrütlerden ayırmadan fısıldadı.

 

"Böyle mesela."

 

Soruyu daha fazla cevapsız bırakmak istemeyen genç kız tereddütsüz kocasının dudaklarına yapıştı.

 

Bu sırada radyoda '🎶 Pera & Işık Ayman - Uyanmayalım' şarkısı çalmaya başlamıştı.

 

Bir süre sonra nefes nefese ayrılan ikili dudaklarındaki gülümsemeyle şarkının son kısmına fısıltıyla eşlik ettiler.

 

"Kanadımız var gibi göklerde uçalım

 

Bi' rüyaya dalalım ve orada kalalım

 

Uyanmayalım"

 

🦋

 

Saat çok geç olduğu için apartmanı sessizce çıkarak eve girdiklerinde Burak muzır bir gülümsemeyle sevgilisine döndü.

 

"İyi bari yolun geri kalanında utangaçlığın tutmadı."

 

Montunu portmantoya asan genç kız gözlerini kısarak adamın koluna vurdu.

 

"Pisliksin!"

 

"Ah ne vuruyorsun kızım yaa?" diye yalandan yakarışta bulunan adam kolunu ovuştururken dudak büzdü.

 

"Haksız mıyım? Feleğimi şaşırttın iyice. Bir öylesin bir böyle."

 

Masum tepkisini aksine sesinde hinlik mevcuttu.

 

Adamın yeşil gözlerindeki eğlenceli parıltılara bakan Hilal utanma duygusunun yinelenmesinden korkarak kaşlarını çattı.

 

"Yaa. Uğraşma benimle!"

 

Dudaklarında keyifli bir gülümseme beliren Alfa sevgilisine, artık karısıydı!, yaklaşarak düşen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı.

 

"Seninle uğraşmayacağım da kiminle uğraşacağım? Alış artık. Benim için bu dünyada seninle uğraşmak kadar eğlenceli bir şey yok. Nefes aldığım sürece her an seninle, büyük bir zevkle, uğraşacağım..." diyen adam kızın kulağına eğilerek ekleme yaptı.

 

"...Karıcığım."

 

Ensesinde hissettiği nefesle titrek bir nefes alan Hilal, ela gözlerini dibinde duran adamın zümrütlerine kilitledi.

 

Burak Kılıç yine yeni yeniden öpecekmiş gibi bakıyordu.

 

Usulca yutkunan genç kız beklentiye girdiğinden habersiz sessizce durdu.

 

Elalardaki ifadeyi izleyen Burak iç geçirerek başını iki yana salladı.

 

"Yine 'Beni öp!' dercesine bakıyorsun Kelebeğim."

 

Bunu duyan Hilal şaşkınlıkla kendini gösterdi.

 

"Ben mi öp diyerek bakıyorum? Asıl sen öpeceğim der gibi bakıyorsun. Sen öyle bakınca ben de..." diyen genç kız sesinin gittikçe azaldığını hissetti.

 

Yanakları yine yanmaya mı başlamıştı?

 

Bakışlarını kaçıran Hilal ile birlikta gülen adam ellerini kızın yanaklarına koyarak bakışlarının birleşmesini sağladı.

 

"Karım değil misin? Severim de öperim de." derken sesinde büyük bir ima vardı.

 

"Bunu sürekli başıma kakacaksın değil mi?"

 

Hafifçe gülen Burak başıyla onu onayladı.

 

"Tabii ki. Hayatımın en güzel cümlesini ve hareketini başına kakmayacaksam niye kocanım ki?'

 

Yanaklarındaki kızarıklığın devam ettiğini hisseden Hilal haline güldükten sonra yardım istercesine kocasına baktı.

 

"Şu yüzümdeki kızarıklığı geçirmek de kocalık görevlerinden biri değil mi? Lütfen öyle olsun."

 

Ellerini kızın boynuna indirerek ensesinde birleştiren Burak beğeni dolu bakışlarla karısının kızarmış yüzünü izledi.

 

"Cık. Kocalık görevim seni soğutmak değil daha çok yakmak."

 

Gözlerini hüsranla kapatan Hilal sessizce inledi.

 

"Beni mahvetmeye kararlısın biliyorum ama cidden yanıyorum. Çok sıcak."

 

Neşeyle gülen adam, kızın sıcak yanağına yaklaşarak bir öpücük bıraktı.

 

Sağ yanağında hissettiği dudaklarla gözlerini açan Hilal sol yanağına yönelen adamı izlerken kalp atışlarının yükseldiğini hissetti.

 

Bu adamı azıcık tanıyorsa sıradaki hedefi...

 

Dudaklarında hissettiği dudaklarla düşüncesi yarıda kesilen Hilal bilinçsizce gözlerini kapatırken ellerini adamın belinde kavuşturdu.

 

Hayatı boyunca herhangi bir şeye bu kadar hızlı alıştığı, hatta sürekli istediği, başka bir an yoktu.

 

Kısa süre sonra alt dudağını son kez emen adam geri çekilerek alnını kızın alnına yasladı.

 

İkili nefes alış-verişlerini düzene sokmak için derin derin nefesler alırlarken, gözleri kapalı yanakları kızarık kızı dudaklarındaki gülümsemeyle izleyen Burak bir kez daha Hilal'inin varlığına şükretti.

 

Tadamayacağından emin olduğu tüm güzel duyguları, karşısındaki kız sayesinde en pik noktada hissediyordu.

 

Karısının alnına şefkatli bir öpücük bıraktıktan sonra kızı odasına doğru yönlendiren adam "Aç mısın?" diye sormayı ihmal etmemişti.

 

Açlık durumunu yoklayan Hilal başını iki yana salladı.

 

"Yok aç değilim. Zaten şimdi bir şey yersem uyuyamam."

 

Anlayışla kızı onaylayan adam odasına girdikten sonra dolaba yöneldi. Gri pijama takımını alırken bir yandan da konuşuyordu.

 

"Ben duş alacağım. Sen de istersen benim banyomu kullanabilirsin."

 

Elindeki kıyafetlerle güzel karısına bakan Burak elbiseyi işaret etti.

 

"Rahat bir şeyler giymek istersen de dolabım her daim emrine amade Psikolog Hanım."

 

"Biliyorum." diyerek gülümsedi Hilal.

 

Kızın yanından geçerek kapıya doğru giden Burak çıkmadan önce p*çlik yaparak mırıldanmayı ihmal etmemişti.

 

"Dudaklarım ve bedenim gibi..."

 

Kocasının cesur cümlesi karşısında kal gelen Hilal kapının kapanma sesiyle derin bir nefes aldı.

 

Bu adamdan çekeceği vardı.

 

Başını iki yana sallayarak düşüncelerine kenet vuran genç kız üstündeki elbiseden kurtulma isteğiyle dolaba doğru yürümeye başladı.

 

"Hmm. Acaba ne giysem?" diye kendi kendine konuşurken dolaptaki kıyafetleri inceliyordu.

 

Dolap siyah, gri, asker yeşili ve koyu tonlardan ibaretti.

 

Uzun kolluların olduğu rafa uzanarak siyah bir üst aldıktan sonra altı için asker kamuflajlı bir eşofman seçti.

 

Dolabı kapattıktan sonra odaya bir bakış attığında çalışma sandalyesinin üstündeki siyah bir tişört görerek oraya yöneldi. Tişörtü eline aldığında Burak'ın kokusu etrafa yayılmıştı.

 

Dudaklarında bir gülümseme beliren genç kız bir kere giyildiği belli olan tişörtü elinden bırakmadan dolabı tekrar açtı ve elindeki uzun kolluyu yerine koydu.

 

Kocasının kokusuyla kaplı tişörtü giymek kesinlikle çok daha cazip gelmişti.

 

Banyoya girerek elini yüzünü yıkayan Hilal üstünü değiştirdikten sonra tekrardan odaya döndü.

 

Günlerdir webcam sayesinde konuk olduğu odada kanlı canlı durmak garip hissetmesine neden olmuştu.

 

Daha önce bu eve birkaç kez gelmiş olsa da ilk kez bu odada birlikte uyuyacaklardı.

 

Yatağa oturan genç kız son günlerde yaşadığı hareketliliği düşündü.

 

Şah'a girdiği andan itibaren hayatının ucunu kaçırmış gibiydi.

 

Rehin alınmış, sevdiği adamın gözleri önünde bıçağın önüne atlamıştı.

 

Ameliyata girmiş, zehirlendiği anlaşılmış ve günlerce uyutulmuştu.

 

Uyandığında, sevgilisinin ameliyattayken yaptıklarını duyunca cayır cayır yanmıştı.

 

Üstüne çok sevdiği Salih amcasının öz babası olduğunu öğrenmiş, annesi ve babasının acı çekişini izlemek zorunda kalmıştı.

 

Taburcu olduğunda tekrar Şah'a gitmiş, kötü anları güzel anılarla değiştirerek sevgilisiyle Anı Güncellemesi yapmıştı.

 

Ailesi için endişesi devam ederken kanlı bıçaklı olan anne ve babasının sürpriz bir kararla evlendiğini öğrenmişti.

 

Ve annesi ile babasının düğün günü aynı ani kararla onlarlık yapmış, gecenin bir yarısı herkesten gizli bir şekilde sevdiği adamla imam nikahı kıymıştı.

 

Kendi kendine gülen Hilal başını iki yana salladı.

 

"Şu an imam nikahlı kocamın odasında olduğuma inanamıyorum."

 

"Sadece ona mı inanamıyorsun karıcığım?"

 

Adamın sesini duyduğunda hafifçe sıçrayan genç kız sesin geldiği yere döndü.

 

Kapıya yaslanmış Burak onun bu hali karşısında eğlenceli bir şekilde gülmüştü.

 

"Korkuttum mu? Bayâ bir dalmış görünüyordun. 2 dakikadır buradayım, ruhun bile duymadı."

 

"Abartma. Ruhum duymuştur da derin düşüncelerdeydim, kulağım duymamış olabilir."

 

Elindeki saç havlusuyla saçını kurutmaya devam eden adam hazırcevaplılığından asla taviz vermeyen kız karşısında başını iki yana salladı.

 

"Seninle başım dertte..." diye mırıldanırken dudaklarında mükemmel bir gülümseme vardı.

 

"Eh bundan sonra hep dertte. Benden kurtulma şansını, bu gece itibariyle, tamamen kaybettiniz Yüzbaşı'm."

 

Gözlerindeki sevgiyle karısının yanına yaklaşan adam, kızın saçlarını hafifçe okşadıktan sonra eğilerek başına nazik bir öpücük kondurdu.

 

"Hayatım boyunca kaybetmekten bıkmayacağım aksine zevk alacağım tek savaş bu Psikoloğum. Biliyorsun."

 

Başını kaldırarak kocasına bakan Hilal keyifle gülümsedi. Kaybetmekten nefret eden Alfa'nın söz konusu kendisi olduğunda süt dökmüş kediye dönmesine bayılıyordu.

 

"Öyle gülümseme."

 

Burak'ın bu ani tepkisi karşısında şaşkınlıkla ona bakan Hilal, adamın gözlerine değil de dudaklarına baktığını görünce olayı anladı. Dudaklarındaki gülümseme büyürken bakışlarında istemsiz bir meydan okuma belirmişti.

 

'Gülümseme' diye ikaz ettiğin kızın inadına büyüttüğü gülümsemesinden kaçmak için zümrütlerini elalara çeviren Burak, orada karşılaştığı ifadeyle sesli bir şekilde küfretti.

 

"S*ktir. Ben cidden bittim."

 

Dudaklarının arasından bir kıkırtı kaçan Hilal başını aşağı yukarı salladı.

 

"Kesinlikle katılıyorum. Ayrıca asıl benim seninle başım dertte. Bu ne böyle dakika başı..."

 

Genç kız dudaklarında hissettiği dudaklar yüzünden cümlesini tamamlayamazken kendisini öpen adamın sağ elini sırtında hissetti.

 

Nefes alışverişleri bir anda hızlanan Hilal, ellerini bilinçsizce kocasının ensesinde birleştirerek ani gelişen bu öpüşmeye karşılık vermeye başlamıştı.

 

Karısının gayet istekli bir şekilde kendisine karşılık vermesiyle dudaklarının arasından küçük bir inleme kaçan Burak, kızın üzerine eğilerek sırtının yatakla buluşmasını sağladı.

 

Sol elini yatağa bastırarak destek alan adam, sağ dizini yatağın kenarına dayayarak öpüşmelerini iyice alevlendirirken birçok şeyi s*ktir etmişti.

 

Sırtı yatakla buluştuğu an gözlerini kapatan Hilal kalp atışları kulaklarında yankılanırken hissettiği hazla inledi.

 

An itibariyle mantığı buhar olup uçmuştu.

Adamınki gibi...

 

Sol dizini de yatağa koyarak kızın bacaklarını bacakları arasına alarak öpüşmeye devam eden Burak bir süre sonra nefes alabilmeleri için hafifçe geriye çekildi.

 

Hızlı nefeslerini kontrol altına almaya çalışan Yüzbaşı gördüğü manzara karşısında nefesinin kesildiğini hissetmişti.

 

Saçları yatağa dağılmış, dudakları öpüşmeden dolayı hafifçe şişmiş, yüzü ve boynu hislerinin etkisiyle kıpkırmızı kesilmiş Kelebeği... Kendi yatağında ve kendi kıyafetleri içinde.

 

'Bu manzaraya ölünür.' diye düşünen genç adam, gözlerini açan kızın sevgi ve arzu dolu elalarıyla buluştuğunda bu düşüncesini güncelledi.

 

'Ölünmez, yaşanır. Sonuna kadar, sonsuz hislerle hem de.'

 

Tüm vücudu alev alev yanan Hilal, saçları hafif nemli zümrütleri arzu dolu adama bakarken kontrolünü kaybettiğini hissetti. Burak'ın tekrardan üzerine eğildiğini fark ettiğinde kesik bir nefes alarak başlayacak olan öpüşmeye kendini hazırladı.

 

Fakat kocasının bu seferki hedefi dudakları değildi.

 

Kızın kızarık boynuna doğru yönelen adam çene bitiminden itibaren yavaş yavaş öpücükler kondurarak aşağı doğru inmeye başladı.

 

Şah damarının üzerinde bilinçli bir şekilde oyalanan Burak hissettiği hızlı atışla gülümseyerek öpücüklerine devam etti. Kızın güzel boynundan ensesine doğru geçerken kulak memesinin hemen altında da biraz fazlaca oyalanmıştı.

 

Kondurduğu öpücüklere kendisini mest eden papatya kokusunun eşlik etmesi bu minik oyalanmaların nedenlerinden sadece biriydi.

 

Kızın tatlı kıvranışları mı yoksa her hareketiyle kesilen nefesi mi başlıca nedendi bunu Burak'ın kendisi de bilmiyordu.

 

Hissettiği her öpücük ile kendinden geçtiğini hisseden Hilal bu tatlı işkenceye daha fazla dayanamayarak istemsizce inledi. Onun inlemesi Burak'ın yavaş hareketlerinin boyut değiştirmesine neden olmuştu.

 

Şah'ta iddia başlığı altında oynadıkları bowlingin son oyununda, kaybetmesi bahanesiyle kızın boynuna tatlı öpücükler konduran adamın yapmak istediği tek bir şey vardı aslında.

 

Ve şu an, bunu gerçekleştirmesini engelleyecek hiçbir şey yoktu.

 

Dudaklarını hafifçe aralayan adam mest olduğu boynu, dilini de kullanarak öpmeye başladı.

 

Bu hareketi karşısında altındaki bedenin titrek bir nefes aldığını hissettiğinde sıcak nefesini öptüğü yere doğru üfleyerek kızı daha da çıldırttı.

 

"Alfa'm..." diye mırıldanan Hilal'in sesi hissettiği arzudan dolayı boğuk çıkmıştı.

 

Aynı arzuyla "Asena'm." diye karşılık veren adam hislerini daha fazla tutmayarak karısının boynunu emmeye başladı.

 

Dudaklarının arasından yeni bir inleme kaçan genç kız adamın ensesinde bulunan sağ elini yukarıya doğru kaydırarak saçını çekti. Bu hareketi Burak'ı daha da azdırmıştı.

 

Adamın her hareketi hızla alınan soluklara ve arzu dolu inlemelere neden olurken Burak, Hilal'in boynunu hafifçe dişledi.

 

Genç kız bu harekete tepki olarak sol elinin tırnaklarını farkında olmadan, sertçe, adamın ensesine batırmıştı.

 

Ensesinde hissettiği ani acı, Burak için soğuk duş etkisini oluşturan şey oldu.

 

Ânın hararetinden sıyrılmak için mantığını kullanmaya çalışan adam, kızın baş döndüren kokusu olduğu sürece bunu başaramayacağını anlayınca hafifçe geriye çekildi.

 

Kızın üstünde durduğunu ve onu abluka altına aldığını da tam o an fark etmişti.

 

Bakışlarını altında yatan kıza, karısına, çevirdiğinde kendisini izleyen elaların 'Seninim, sana aidim, tamamen sana teslimim.' dercesine baktığını gördü.

 

"Kapat gözlerini Kelebeğim. Sen böyle bakarken düşünemiyorum."

 

"Nasıl bakıyormuşum?" diye soran genç kızın kısık çıkan sesindeki yoğun arzu, havada asılı kalan soruyu cevaplar nitelikteydi.

 

Yeşillerini kızın kıpkırmızı kesilmiş hatta yer yer morarmaya yüz tutmuş boynunda gezdiren Burak inlercesine konuştu.

 

"S*ktir s*ktir s*ktir."

 

Hilal sessiz bir şekilde kocasını izlerken adam kendisine sövmeye devam ediyordu.

 

"Hay ben aklımı s*keyim. Bizi, beni, durduracak tek engeli de ortadan kaldırdım. İyi halt yedim. Aferin bana."

 

Burak birkaç küfür daha ederek kendine sövdükten sonra Hilal tek kaşını havaya kaldırarak ona baktı.

 

"Bitti mi?"

 

Kızın tavrı, adamın soru dolu gözlerle ona dönmesine neden olmuştu.

 

"Niye bu kadar sakinsin?"

 

Genç kız cevap olarak bariz ortada olan şeyi dile getirmeyi tercih etti.

 

"Kocam değil misin?"

 

Yüzünde, boynunda, gözlerinde hatta tüm bedeninde az önce yaşananların izleri bulunan karısına bakan Burak da başka bir salt gerçeği dile getirdi.

 

"Evet kocanım ama... Tamamen tesadüf eseri durdum."

 

"Farkındayım."

 

Kızın önemsiz bir konudan konuşuyorlarmışçasına omuz silkerek kurduğu cümle Burak'ın derin bir nefes almasına neden oldu.

 

"Bana hiç yardımcı olmuyorsun. Onu da farkındasın değil mi?"

 

"Çokça farkındayım." diyerek muzipçe gülen Hilal samimi bir tebessümle kocasına baktı.

 

"Durmasaydın, durmasaydık da, bir şey fark etmezdi. Sonuçta pişman olacağım hiçbir şey yaşanmayacaktı..." diyen genç kız bastırarak ekleme yaptı.

 

"Kocacığım."

 

Sessiz hatta olumsuz denecek bakışlarla kendisini izleyen adamı gördüğünde afallamıştı.

 

Gözlerini kırpıştıran Hilal ortamın buz kestiğini hissederken yutkundu.

 

'Bu da ne demek oluyordu şimdi?'

 

Derin bir nefes alan Burak hiçbir şey demeden kızın üstünden kalkarak yanına uzandı.

 

Tavanı izlemeye başlayan kocası sessiz kalsa da daha fazla sessiz kalamayan Hilal bariz kırık bir şekilde sordu.

 

"Senin için aynısı geçerli değil sanırım?"

 

Kısa süren sessizliğin ardından dudaklarında acı bir gülümseme beliren adam "30." diye mırıldandı sadece.

 

"Ne?"

 

Bakışlarını sevdiğine çeviren Burak, kızın boynundaki ısırık izini hafifçe okşayarak iç çekti.

 

"Sadece 30 saat Kelebeğim. 30 saat sonra harekata gideceğim."

 

Duyduğu cümle, Hilal'in başından aşağı kaynar suların dökülmesine neden oldu.

 

Bu gerçeği nasıl unutmuştu?

 

Sol tarafına dönerek kızla tamamen yüz yüze gelen Burak sol kolunu başının altına destek yaparak kızın boynundaki izleri okşamaya devam etti.

 

"Seninle birlikte olduktan sonra gitme düşüncesi... Düşüncesi bile ayaklarımı geri geri getiriyor. Gidemem ki. Daha düne kadar Webcam'den seni izlerken son günlerimde seninle uyursam harekata giderken zorlanır mıyım acaba düşüncesiyle bunun teklifini yapmaya bile çekiniyordum ben. Şimdiyse..." derin bir nefes alarak başını iki yana sallayan asker parmaklarını karısının yüzüne çıkartarak yanağını okşamaya başladı.

 

"Uçurumdan dönerken sen arabada olanları sindirmeye çalışıyordun, ben ise 'Öptüğüm seni, karımı nasıl bırakıp gideceğim?' diye düşünüyordum. Bunu düşünürken az daha..."

 

Tekrar duraksayan Burak derin bir nefes alarak başını iki yana salladı.

 

"Sana kavuşmamın böyle olmasını istemiyorum. Seninle bir olmamın böyle aceleye gelmesini istemiyorum. Hayatımın en güzel anından sonra senden ayrılmak istemiyorum. Bu yüzden... Şu an için, şartlar sebebiyle benim için aynısı geçerli değil. Fakat başka şartlar altında olsaydı kesinlikle her şey farklı olurdu."

 

Elalar olayı anlamanın ve adamın yakında gideceğinin burukluğuyla dolmaya başlarken, hâlâ pembeliğini koruyan kızın yüzünü ve boynunu inceleyen adam ortamdaki havayı dağıtma isteğiyle muzipçe mırıldandı.

 

"Hayır yani bir de hiç pişman değilim."

 

Boynunu izleyen adamın muzip tepkisine anında ayak uyduran Hilal tek kaşını kaldırarak tehditvari bir şekilde konuştu.

 

"Aynaya baktığımda karşılaştığım manzarayla pişman ettiririm, merak etme."

 

"Hiçbir şeycik yapmazsın. Senin de hoşuna gidecektir."

 

Burak'ın kendinden emin cümlesini duyan Hilal sahte bir esefle iç geçirdi.

 

"Canım kocam ben bunları milletten nasıl saklayacağım acaba?" derken boynundaki morartıların tahmininin de üstünde olduğundan bihaberdi.

 

Ona bu gerçeği söylemeye korkan asker önemsiz izlenimi vermek için omuz silkti.

 

"Allah'tan kış mevsimindeyiz. İyi tarafından bakıp olumlama yapalım. Fularınla, atkınla, montunla, boğazlı kazağınla hiç olmadı fondötenle gizlersin. Seçeneğin bol yani. Üzülme!"

 

'Fondöten mi? Gerçekten mi? Kızın o morartıları kapatması için kaç kat fondötene ihtiyacı var acaba Alfa? Fular bile olmaz bee. Çenesine kadar boğazlı giyse anca paklar. O derece sömürdün kızı.'

 

'Sus iç ses sus! Hilal durumu çakarsa silahını çıkarıp Amerika'ya kadar kovalar bizi. Can güvenliğimiz için boynunu ne kadar geç görürse, o kadar iyi.'

 

İç sesi homurdanarak tepki verirken onu takmayan Burak sevdiği kızın saçlarını okşamaya başladı. Genç kızın gözleri sanki bunu bekliyormuşçasına hafifçe kapanmıştı.

 

"Ooo hemen de uyku moduna girdik bakıyorum." diyen adam eklemeden edemedi.

 

"Az önce alev alev yanan sen değilmişsin gibi."

 

Kocasının alaylı cümlesini duyan Hilal gözlerini açarak kötü kötü bakmaya başladı. Onun bu hareketi Burak'ın daha çok takılmasına neden olmuştu.

 

"Daha demin bakışlarınla da beni yiyordun halbuki. Ne değişti şimdi?"

 

"Baktım alevimi harlayan adamın barut verip bombayı patlatmaya niyeti yok ben de uyuyayım bari dedim. Sadece laklak yapma niyetindeysen susup uyu, farklı niyetlerin varsa uykumu açabilirsin."

 

Duyduğu cümleler karşısında karısına bakakalan Burak usulca yutkunarak sessiz kaldı.

 

Bu ağır atağın karşılığı yalnız sözle olmazdı.

Operasyona gitmesine saatler varken de istediği sözsüz karşılığı veremezdi.

 

"Hay ben o itlerin..." diyerek söven asker dudaklarında zafer gülümsemesiyle kendisini izleyen kıza baktı.

 

"Bu lafları, operasyondan geldikten sonra sana tek tek yedireceğim Asena."

 

"Büyük bir zevkle bekliyorum Alfa."

 

Cümlesini elalarıyla tasdikleyen Hilal, Burak'ın en büyük imtihanı değil de neydi şimdi?

 

"Bu dünyaya beni çıldırtmak için geldin değil mi?"

 

Saçları hafif nemli, yeşilleri arzu dolan kocasını izleyen Hilal az önceki yakınlıklarının cesaretiyle yanında yatan adama sokularak yüzlerini birbirine yaklaştırdı ve tahrik edici bir sesle fısıldadı.

 

"Bilmem. Öyle mi dersin?"

 

Karısının sıcak nefesini yüzünde hisseden Burak 'Öpersen duramazsın, öpersen duramazsın, öpersen duramazsın...' diye sayıklayarak kendini dizginlemeye çalışırken tuzu adama göre daha kuru olan Hilal aradaki mini mesafeyi kapatarak adamın dudaklarına yapıştı.

 

Kızın yumuşak dudaklarını dudaklarında, sıcak bedenini bedeninde hisseden askerin boğazından bir inleme kaçarken sağ elini kızın ensesine atıp öpüşmelerini derinleştirdi.

 

Aradan geçen saniyelerde bilincini yine yeni yeniden kaybetmek üzere olduğunu fark eden adam zorlukla geri çekildi.

 

Soluk soluğa "Kesinlikle bu dünyaya beni mahvetmeye gelmişsin." diye teyit ederek başını yatağa yasladı ve gözlerini kapatarak sakinleşmeye çalıştı.

 

Sanki mümkünmüş gibi!

 

Kocasının hızla inip çıkan göğsüne bakan Hilal bugün iradenin atomuna kadar indiklerinin bilinciyle onu daha fazla kışkırtmamaya karar vererek yatağa uzandı.

 

Sadece nefes alışverişlerinin yankılandığı birkaç dakikanın ardından kız kaçamak bakışlarını adama çevirdi.

 

"İyi misin?"

 

Soruyu duyan Burak kendi kendine gülerek başını iki yana salladıktan sonra ''Ne kadar iyi olabilirsem o kadar iyiyim." diye yanıt verdi.

 

Kendisine bakmayan adamın sorusundaki kastı anlamaması, Hilal'in susmasına neden olmalıydı ancak yaşanan onca şeyden sonra genç kız çenesini tutamamıştı.

 

"İyi misin? "diye tekrarlarken bu sefer sesinde bariz bir ima vardı.

 

Gözlerini açarak soru dolu yeşillerle elalara dönen adam, kızın çok minik bir hareketle bedeninin aşağısını işaret ettiğini fark ettiğinde gözlerini kırpıştırdı.

 

"Ne?"

 

Aklından geçeni bariz bir şekilde dile dökmeye kesinlikle cesareti olmayan Hilal derin bir nefes aldı.

 

"Ne ne? İyi misin diye soruyorum işte. Bu seferki yakınlık... Zorladı bayâ."

 

Yaşadığı şokun etkisinden çıkamayan Burak şaşkınlıkla karışık bir muziplikle mırıldandı.

 

"Nikahta keramet var dedikleri bu muydu?"

 

Gözlerini deviren Hilal iç geçirerek yatağa oturdu.

 

"Ben ciddi bir şey soruyorum burada, sen hâlâ dalga peşindesin."

 

Kızın yataktan kalkmasıyla yattığı yerden hızla doğrulan Burak, karısını kolundan tutarak kucağına oturttu.

 

Ani hareketle afallayan Hilal sitemli bakışlarını adama çevirerek dudaklarını aralamıştı ki oturduğu yerde hissettiği sertlikle dut yemiş bülbüle döndü.

 

Usulca yutkunan kızın kocaman açılan gözlerini kaçırmasıyla tek kaşı havaya kalkan adam, kızın çenesinden tutarak gözlerini birleştirdi.

 

"Gördüğün üzere... Senin ciddine ciddili karşılık verebilecek bir pozisyonda değilim karıcığım. Yok saymaya ve yansıtmamaya çalıştıklarımı eşeleyip beni kışkırtmaman şu an için en hayırlısı."

 

Suçlu bir çocuk gibi "Tamam." diyen mırıldanan Hilal kızarık bir halde, olduğu yerde hareket bile etmeye korkarak oturuyordu.

 

Bunun gayet de bilincinde olan Burak nefeslerini bile temkinli alan kıza takılma isteğini büyük bir gayretle bastırarak yüzüne poker maskesini taktı.

 

Karısına bu konuda laf atmasının sonucu bu sefer kesinlikle malum yerde biterdi.

 

Kıza 'Hadi kalk.' demek için dudaklarını aralamıştı ki Hilal'in kalkabilecek, daha doğrusu ayakta durabilecek, hali olmadığını fark ederek dudaklarını birbirine bastırdı.

 

'Kahkaha falan atamazsın Alfa. Kelebeğin o kahkahayı yedirtmek için Asena'yı ortaya çıkarır ve bu sefer kesinlikle o bomba patlar.' diye kendisini ikaz eden adam, kızı kucağına alarak ayağa kalktı.

 

Beklemediği bu hareket karşısında ağzından küçük bir çığlık kaçan Hilal anında kocasının boynuna sarılmıştı.

 

"Sakin Kelebeğim." diyerek gülümseyen Burak, kızın kızarık burnuna küçük bir öpücük bıraktıktan sonra onu yavaşça yere indirdi.

 

Sağ kolunu kızın belinden çekmeden sol eliyle yatak örtüsünü açan adamı sessiz bakışlarla izleyen Hilal 'Kesinlikle ne halde olduğumun farkında.' diye düşündü.

 

Her yönüyle İlk'lerin günü olan bugün, hayatının en özel günlerinden biri olarak tarihe adını yazdıracaktı.

 

Yatağı açtıktan sonra eliyle işaret eden Burak, kendisini izleyen karısına bakarak göz kırptı.

 

"Buyurunuz karıcığım."

 

"Teşekkür ederim kocacığım." diyerek gülümseyen Hilal yatağa yatarak adama doğru döndü.

 

Normalde kaşık pozisyonuyla uyuyan çiftin ameliyattan sonra uyku pozisyonunda bariz bir değişiklik yaşanmıştı.

 

Yatağa yatan Burak yorganı üzerine çektikten sonra sırt üstü yatarak sol kolunu açtı.

 

"Gel."

 

Genç kız onu ikiletmemişti.

 

Başını adamın göğsüne koyan Hilal, hissettiği hızlı kalp atışlarından memnun bir şekilde gülümserken sol dizini adamın sol bacağı üzerine doğru attı. Bedenleri arasında kalan sağ elini omuzlarını saran adamın parmakları arasından geçiren genç kız sol eliyle kocasını sıkıca sardı.

 

Göğsünden yatan kızın yüzünü boştaki eliyle okşayan Burak, kızı biraz daha bedenine doğru yaklaştırarak sarıldı.

 

Ameliyattan çıkıp da yarası biraz toparlandığında Kelebeğiyle bu şekilde - bir nevi etrafına koza olarak- uyumaya başlamıştı Burak.

 

Adam, onu bu şekilde sardığında gelecek tüm kötülüklerden koruyormuş gibi hissediyordu.

Kadın ise ona bu şekilde sarıldığında kalp atışlarındaki ninni sayesinde kabussuz huzurlu bir uykuya dalıyordu.

 

Papatya kokusunu içine çeken Burak günlerdir uyumamanın verdiği yorgunlukla uyku moduna geçerken "İyi geceler karım. Rüyanda bizi gör." diye fısıldadı.

 

Onun uykulu sesi ve yavaşlayan kalbi karşısında dudaklarında hafif bir tebessüm beliren genç kız aynı mayışmış edayla mırıldandı.

 

"İyi geceler kocam. Rüyanda bizi gör."

 

🦋 

 

Yaklaşık yarım saat önce uyanan Hilal elalarından fışkıran sevgiyle kollarının arasında durduğu adamı, kocasını, izliyordu.

 

Öğlen 2 gibi kalktığında o saate kadar uyumuş olmasına şaşırsa da fazla hareketli geçen günün sonunda çok geç yatması ve sevdiği adamla uyumanın rahatlatıcı etkisinden olduğunun bilinciyle Alfa'sını izlemeye başlamıştı.

 

Saat 3'e yaklaştığında hâlâ uyuyan kocasını uyandırmak ile uyandırmamak arasında gidip geliyordu.

 

Bir tarafı 'Uyusun zaten günlerdir uyumuyor.' diyerek uyandırmaya kıyamasa da, sevdiğiyle geçireceği son saatleri bu şekilde harcamak istemeyen tarafı bencillik yaparak uyandırmak istiyordu.

 

Ne yapacağını karar vermeye çalışan genç kız düşünceli bir şekilde kocasının saçlarını okşarken bu dokunuşu hisseden adam dudaklarında beliren tebessümle gözlerini açtı.

 

Zümrütlerle buluşan Hilal gülümseyerek adama baktı.

 

"Tünaydın... Kocacığım."

 

Hafifçe esneyen adam uykulu bir şekilde mırıldandı.

 

"Öyle kuru kuru tünaydın mı olurmuş karım?"

 

Gözlerinden de uyku aktığını gören Hilal tek kaşını kaldırarak alayla konuştu.

 

"Hâlâ daha uyku mahmurluğundasın ama..."

 

Burak tek bir hareketiyle yanında yatan kızın boylu boyunca üstüne uzanmasını sağlarken, dünyası yine yeni yeniden sarsılan Hilal küçük bir çığlık atmıştı.

 

"Buraaak!"

 

Sol elini başının altına yerleştiren asker rahat hareketlerle karısına baktı.

 

"Valla biraz da böyle uyuyabilirim. Günaydın öpücüğümü ver de yarım saat daha kestirelim."

 

Başını kaldırarak adama bakan Hilal kendisini izleyen zümrütlerle karşılaştığında itirazlarının buhar olup uçtuğunu hissetti.

 

Sahte bir esefle "Başımın belası." diye söylenen kız adamın dudaklarına bir öpücük bırakarak geri çekildi.

 

"Cık. Yetmez." diye mırıldanan Burak boştaki eliyle kızı ensesinden tutarak dudaklarına yapıştı.

 

Kısa soluklu ama nefes kesen öpüşme sonrasında geri çekildiklerinde, adamın gözlerinde uykudan eser kalmamıştı.

 

Yanaklarına renk geldiğinden emin olan Hilal kocasını işaret ederek güldü.

 

"Uykun kaçtı sanırım?"

 

Onun alaycı hali karşısında gözlerini kısan Burak p*ç bir gülümseyle başını salladı.

 

"Kesinlikle. Daha fazla uyandırmadan kalk üstümden de yeni bir irade savaşıyla sınanmayalım."

 

Burak'ın imalı cümlesi karşısında yüzüne iyice kan hücum eden Hilal hızlı hareketlerle adamın üstünden kalkarken söylenmeyi ihmal etmemişti.

 

"Pisliksin!"

 

"Aşk olsun ama Kelebeğim. Ne pislikliğimi gördün?" diyen adam bakışlarındaki muzip hinlikle devam etti.

 

"Salt gerçekleri bildiriyorum suçlu oluyorum."

 

Adama kötü kötü bakan kız başını iki yana salladı.

 

"Senin çenen çok açıldı bu aralar Yüzbaşı. Biraz pranga vur."

 

"Seni daha rahat yiyebilmek için açıldı o çene Asena'm. Bu saatten sonra pranga falan vuramam. Ve evet hiç üzgün değilim."

 

Asena lakabını kullanan kocasına bakan genç kız alayla mırıldandı.

 

"Dur kırmızı başlığımı alıp geliyorum Kurt Bey. Böyle odaklanamıyorum."

 

"Hmm. Olabilir. Canlandırmasını da yapacak mıyız peki?" diye soran adam karısını baştan aşağı süzdükten sonra çapkın bakışlarla elalara döndü.

 

"Özellikle seni daha iyi yiyebilmek için' ve 'Seni daha iyi öpebilmek için' kısımlarını mükemmelliştirmek için tekrar tekrar prova yapmayı talep ediyorum."

 

Zümrütlerde, artık görmeye alıştığı, o ifadenin belirmesiyle dün geceye giden genç kız kalp atışlarının kulaklarında atmaya başladığını hissederek boğazını temizledi.

 

"Ben... Elimi yüzümü yıkayayım. Sonra da bir şeyler yeriz. Acıktım."

 

Boştaki elini de başının altına yerleştiren Burak büyük bir hüsranla iç geçirdi.

 

"Ahh ahh ben de çok açım."

 

İmaları bitip tükenmek bilmeyen bu adam yüzünden bilmem kaçıncı kızarışına maruz kalan Hilal dişlerinin arasından tıslayarak odadaki banyoya yollandı.

 

"Zıkkım ye!"

 

Dudaklarının arasından neşeli bir gülüş fırlayan asker kızın arkasından cevap vermeyi ihmal etmemişti.

 

"Bizzat sen yedireceksen neden olmasın Kurt Hanım."

 

Banyo kapısı sert bir şekilde kapandığında küçük bir kahkaha atan Burak, keyifli bir şekilde yatağa yayıldı. Günün birinde bu odada Kelebeği ile böyle şeyler yaşayacağını söyleseler inanamazdı.

 

Hele de dün geceden sonra...

 

Aklına gelen şeyle "S*ktir." diyerek ayağa fırladı.

 

Fakat çok geç kalmıştı.

 

"BURAAAAAK!"

 

Banyodan yükselen canhıraş çığlıkla yutkunan Burak banyonun kapısını açılmasıyla birlikte kendini yatağın diğer tarafına attı.

 

Arada koskoca yatak varken Asena onu pençeleyemezdi değil mi?

 

"Seni öldüreceğim Burak Kılıç!"

 

Elalardaki harlarla eli ayağa birbirine dolaşan Yüzbaşı ellerini havaya kaldırarak sakin bir sesle konuştu.

 

"Güzelim bi sakin olur musun?"

 

İşaret parmağını tehditkar bir biçimde sallayan genç kız kıpkırmızı bir suratla tısladı.

 

"Bana güzelim deme Burak!"

 

"Ama karıcığım..." diye en şebek haliyle cümleye başlayan adamla öfkeli bir nefes alan Hilal elini boynuna götürdü.

 

"Bu boynumun hali ne? Ben nasıl insan içine çıkacağım şimdi?"

 

Bakışlarını kısa süreliğine tavana çıkararak düşünen(!) Burak şirince tebessüm etti.

 

"Dün bu konu hakkında konuşmuştuk ya Bitanem. Sana bir sürü mükemmel seçenek sunmuşt..."

 

"Seçeneğini s*keyim Burak!"

 

"Ooo çok sert." cümlesi adamın dudaklarının arasından istemsizce kaçmıştı.

Keyifli bir gülüş eşliğinde.

 

Zaten öfkeden kuduran Hilal, onun bu alayari tavrını görünce daha da çıldırdı.

 

Dişlerini sıkan genç kız odanın içindeki ölümcül silahları araştırmaya başlarken tehlikeli bir sesle tıslamayı ihmal etmemişti.

 

"Ölümlerden ölüm beğen Yüzbaşı."

 

"Cık olmaz." diyerek başını iki yana sallayan Burak ciddi bir sesle devam etti.

 

"Daha dudaklarının tadına yeni bakmaya başladım. Bitirilmesi gereken 43 lip balmımız var. Baştan çıkarılmalı işkenceye evet, ama ölüme hayır Kelebeğim."

 

"Öyle mi diyorsun?" diye soran Hilal gözlerini kısarak adama doğru bakmıştı.

 

"Hı hı." diye cevap veren Burak, kızın hinleşen elalarını görünce bir an tereddüt etti.

 

"Yanlış seçenek Alfa. Bence ani ölümü, gösterip de vermemeye tercih etmeliydin."

 

"Oha. Bu nasıl cümle lan?"

 

Kötü kadın kahkahası atan Hilal kapının yanına giderek yuvadaki anahtarı çevirdi.

 

"Senin dünden beri dediklerinin ve yaptıklarının çıktığı kapılı bir cümle."

 

Kızın anahtarı alıp cebine attığını gören Burak zoraki bir şekilde gülümsedi.

 

"Kapıyı kilitlemenin hiç mantıklı bir hareket olduğunu düşünmüyorum Karıcığım."

 

"Niye? Kendine güvenmiyor musun Kocacığım?"

 

"Gram güvenmiyorum hem de." dedi Burak gayet dürüst bir şekilde.

 

"Eh yapacak bir şey yok artık. İçimdeki Asena'yı uyandırdın bir kere. Vatana millete hayırlı olsun."

 

Hilal'in tehlikeli gülüşüne ve meydan okuyan bakışlarına bakan Burak sessizce inledi.

 

"Şu an o kadar seksi görünüyorsun ki... Usulca o kapıyı açarak beni azat et Kelebeğim. Bu işin sonu son değil bak."

 

"Yani zaten karanlık sona değil, renkli başlangıca hatta başlangıçlara neden olur." dedi genç kız imalı bir sesle.

 

"Hilaaaal!" diye inleyen adam eliyle alnına vurdu.

 

"Bu aklı devre dışı kalan dişi kurt çok tehlikeli bak. Yapma yanarız."

 

Tek kaşını havaya kaldıran Hilal eliyle yatağı işaret etti.

 

"Dün akşamki gibi mi? Hani şu boynumdaki morartılara neden olan yangın gibi?"

 

Bakışları önce yatağa sonra kızın boynuna kayan Asker usulca yutkundu.

 

Kim demiş askerlerin iradesi güçlüdür, kontrolleri her daim elinde tutarlar diye?

Bu durumlar için, külliyen yalandı.

 

Hatırladıklarıyla vücudu yanmaya başlayan adam kısık bir sesle "Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu.

 

"Baştan çıkarmalı işkenceyi tercih ettin. Ben de istediğini yerine getiriyorum Komutanım." derken durumdan gayet de memnundu genç kız.

 

Hep Burak mı eğlenecekti?

Biraz da kendisi eğlensindi ama değil mi?

 

Kızın keyifli elalarını gören Alfa'nın içindeki Kurt, bu meydan okumaya daha fazla sessiz kalamayarak uyandı.

 

Yavaş hareketlerle yatağın çevresinde dolaşarak karısına yaklaşan adam zümrütlerindeki kışkırtmayla konuştu.

 

"Uzaktan uzağa laf atmak kolay değil mi Asena? Sözlerini bir de altımda yinelemeye ne dersin?"

 

"Yuh ama..." diye mırıldanan kız kocasının kendisine gittikçe yaklaştığını görerek bir adım geriye gitti.

 

Onun bu hareketi Burak'ın alayla tek kaşını kaldırmasına neden olmuştu.

 

"Hayırdır?"

 

Tükürdüğünü yalamak istemeyen Hilal çenesini dikleştirerek adama doğru iki adım gitti.

 

Bu hareket karşısında dudaklarında takdir dolu bir gülümseme beliren Yüzbaşı aşık olduğu kadına baktı.

 

"Hiç geri adım atmayacaksın değil mi?"

 

Genç kız soruya soruyla karşılık vermişti.

 

"Bunu ister miydin?"

 

"Cık. Asla!" dedi adam sesindeki kesinlikle.

 

"Ben de öyle tahmin etmiştim." diye mırıldanan Dişi Kurt, Alfa'sına kendi ayaklarıyla gitti.

 

Adamın burnunun dibine girdiğinde ellerini alışkanlıkla boynunda birleştirdi. Burak karısının ne yapacağını sessiz bakışlarla izlerken Hilal elalarındaki tahrik edici bakışlarla adamın kulağına eğilerek fısıldadı.

 

"Sadece uzaktan uzağa değil yakında yakına da laf atarım."

 

Yakınlığın etkisiyle kalp atışları hızlanırken başını kocasının boynuna çevirerek öpen genç kız dudaklarını aralayarak güldü.

 

"Ne dersin Yüzbaşı? Misilleme yapayım mı? Sonuçta mükemmel gizleme seçeneklerin var. Diş izlerimi ve morartıları gizlersin."

 

Karısının sıcak nefesini boynuna üfleyerek konuşması karşısında nefes alışverişleri düzensizleşen Burak kalan son akıl zerresiyle mırıldandı.

 

"Patlarız."

 

"Bi patlayamadık zaten."

 

Burak, Kelebeğinin esefle söylenmesi ve ultra cesur hareketleri karşısında şaşkınlıkla onu izlerken; bilinçli bir şekilde sırtını yatağa doğru veren Hilal, adamın bu gaffından faydalanarak kollarından tuttuğu gibi kendini sertçe yatağın üstüne bıraktı.

 

Karısının kendisini de çekerek yatağa düşmelerini sağlamasıyla dudaklarının arasından hayret nidası kaçan Burak, tamamen refleksle tüm yükünü kıza vermeyecek bir pozisyonda düşmelerini sağlamıştı.

 

"Ne yapıyorsun? Ya üstüne düşseydim, ya..."

 

Asker kocasının reflekslerine güvendiği için kendini bu pozisyona sokmakta sakınca görmeyen Hilal onun kızgın cümlelerini tınlamayarak fısıldadı..

 

"Ve sözlerimi altındayken de yinelerim. Misliyle hem de!"

 

Kızın cümlesiyle bulundukları pozisyonu yeni fark eden Burak gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı.

 

"Sabrımı mı sınıyorsun?"

 

"Laflarını yediriyorum?"

 

Dudaklarını aralayan Burak ağzından kaçmak üzere olan cümleyi terbiyesine uygun olmayacağı için geri yutarken dişlerini birbirine bastırdı.

 

"Uygulamalı yedirmeseydin iyiydi."

 

Dişi Kurt, dişlerinin arasından konuşan eşine eğlenceli bir bakış attı.

 

"Neden? Uygulama, canlandırma, senin favorin değil miydi Alfa'm? Özellikle tekrar provaları?"

 

"Sesindeki cilveyi de, provanı da, seni de..." diye cümleye başlayan Burak bir kez daha cümlesini yuttu.

 

Gerçi bu sefer havada asılı kalan cümle, söylenmeyeni ayan beyan belli ediyordu.

 

Alt dudağını ısıran Kelebek karşısındaki kurdu daha fazla kışkırtmamak için susmaya çabalarken, sonunda ininden çıkarak özgürlüğüne kavuşmuş olan Asena'nın böyle dertleri elbette ki yoktu.

 

"Ne yaparsın?" diye soran Hilal'in baştan çıkarıcı sesinde büyük bir kışkırtma vardı.

 

Zümrütleri arzunun en koyu tonuna bürünen Burak bakışlarını ihtiraslı elalarla birleştirdi.

 

Sanki bulundukları pozisyon yetmiyormuş gibi, dişi kurdunun vahşi kışkırtmalarına bir de tutku eklenmişti.

 

"Beni delirtiyorsun." diye inleyen adam vücudunun altındaki bedeni her zerresinde hissederken mantığını masaya davet etti.

 

'Kendine gel Yüzbaşı. Acilen kendine gelmelisin!'

 

Yakınlığın ama en çok da zümrütlerdeki bakışların etkisiyle hızlı hızlı nefesler almaya başlayan Hilal, beklenti içindeki bedenini bilinçsizce hareket ettirdi.

 

Bu hareketle kaskatı kesilen adamın mantığı masada bir daha yer almamak üzere uçarken, kararan bakışlarını karısına çeviren Burak tehlikeli bir sesle konuştu.

 

"Hareket etme yoksa o boynundaki nişaneleri arttırırım. Misliyle hem de!"

 

Bu sataşmaya karşılık vermek için dudaklarını aralayan Hilal, iç sesinin ikazıyla birlikte bulundukları durumu SONUNDA idrak etmişti.

 

'Çabuk inine geri gir Asena! Yeter bu kadar azdırma. Kurt kontrolden çıktı görmüyor musun? Şu an yaşananların oyun olmadığını anlaman için kendini sevişirken mi bulman gerekiyor?'

 

Gözlerini kırpıştıran genç kız bu sefer kışkırtmanın dozunu arttırmakla kalmayıp sınırı tamamen geçtiğini fark ederek titrek bir nefes aldı.

 

Buradan nasıl dönecekti?

 

'Dııt yanlış soru. Büyük bir aptallık ederek azgın Kurdu ininden çıkaran Asena acaba buradan dönebilecek miydi?..

Merakla beklenen sorunun cevabı çok yakında sizlerle sayın okuyucular.'

 

Dudaklarını yalayan Hilal bu hareketiyle harlı yeşillerin dudaklarına odaklandığını gördüğünde kendine söverek boğazını temizledi.

 

"Şey..."

 

Cılız bir sesle cümleye başlayan genç kız adamın dikkatini dudaklarından gözlerine çekme umuduyla boğazını temizledi.

 

İstediği olduğunda, şehvet dolu azgın bakışlarla karşılaştığında, kendine okkalı bir küfür savurdu.

 

Buradan döndürebileceğini hiç sanmıyordu.

 

Bir süre ne yapacağını düşünen kız şebek eş kozunu kullanmaya karar vererek neşeyle şakıdı.

 

"Kocaaam. Benim kocam. Canım kocacığım.

Dün evlenmiş olabiliriz fakat şu an balayında değiliz. Farkındasın değil mi?"

 

Bu girişimine kayıtsız gözlerle bakan adamın ruh halinde gram değişme olmamıştı.

 

"Bak fark etmen lazım. Kendine gel lütfen." diyen genç kız ikna aşamasından yalvarma aşamasına hızlı bir geçiş yapmıştı.

 

Bu cümleyle Burak'ın dudaklarında arsız bir gülümseme belirdi.

 

"Ben hiç olmadığım kadar kendimdeyim." diye mırıldanırken sanki mümkünmüş gibi bedenlerini daha çok birbirine yapıştrmıştı.

 

Bu temas ile kendi bedenindeki hareketlenme gibi adamın bedenindeki hareketlenmeye de yakınen tanıklık eden Hilal istemsizce inledi.

 

'Heh buyur buradan yak. Kışkırtacağım diye diye iyi halt yedin Asena. Buradan dönüş artık imkansız.'

 

İç sesine 'Dönmek isteyen var mı emin değilim.' diye karşılık veren genç kız kalan son mantığıyla sevdiği adama baktı.

 

"Kendine geleceksen tam sırası Alfa'm. Bak bu aklı salim yaptığım son uyarı. Bu aşamadan sonra yaşanacakları gayet de istekle kabul edeceğim. Ama olur da sonrasında 'Beni neden durdurmadın?' falan demeye kalkarsan çok büyük bir zevkle kafanı kırarım."

 

Asena'nın kafanı kırarım tehditi istediği sertlikte çıkmamıştı fakat Burak'ı kendine getiren söylem de bu olmuştu.

 

Bedeninin altındaki kızı inceleyen adam, bakışlarını elalara çevirdiğinde gizlenen endişeyi gördü.

 

Kafanı kırarım tabirinin tercümesi 'Ben seninle her şeye varım ama sonradan pişman olursun kırarsın beni.' idi.

 

Askerliğini kullanarak bedenini kontrol altına almaya çalışan Burak mantığını geri getirme isteğiyle karısına baktı.

 

"Balayında değiliz farkındayım. Sonuçta bizimkisi BalAyı değil KurtAyı olur."

 

Kocasının yumuşak bir sesle kurduğu cümle Hilal'in içten bir şekilde tebessüm etmesine neden olmuştu

 

"KurtAyı mı? Sevdim bu tabiri."

 

Sonsuz elalarda kaybolmak isteyen adam, kızın gülümseyen dudaklarına şefkat dolu bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekildi.

 

"Seviyorum seni." diye fısıldarken sesinde sonsuz hisler mevcuttu.

 

Zümrütlerdeki duyguların yoğunluğunu özümsemek istercesine kocasının yeşillerine kilitlenen Hilal aynı sevgiyle karşılık verdi.

 

"Ben de seni seviyorum Alfa'm."

 

Birkaç saniye daha sevdiğini izleyene Burak derin bir nefes alarak kızın üzerinden kalktı. Bu sırada ,uzaklaşmanın da rahatlığıyla, yarı ciddi yarı muzip kıza takılmayı ihmal etmemişti.

 

"Operasyondan geldiğim gibi kendini nikah masasında bulursan şaşırma."

 

Doğrularak yatağa oturan Hilal onu pek de ciddiye almadığını belli edercesine güldü.

 

"Bana uyar sevgilim de... Evimiz olmadan nereye evleniyoruz?"

 

Cümlesi üzerine adamın sessiz bakışlarla kendisine baktığını fark ettiğinde kaşlarını hafifçe çattı.

 

"Bu tepki de ne?"

 

Başını kaşıyan adam iç geçirdikten sonra bir karara varmış gibi kıza döndü.

 

"Saat geç oldu, acıktık bayâ. Mutfağa geçelim, anlatırım."

 

Odadan çıkan kocasına bakan Hilal peşinden giderken mırıldanmayı ihmal etmemişti.

 

"Yine ne işler karıştırıyorsun acaba Yüzbaşı?"

 

🐺 

 

Hilal'in tüm merakına rağmen kahvaltı hazırlığı sürecince "Kahvaltı ederken." diyerek karısını geçiştirmişti Burak.

 

Pizza poğaça ve patates kızartmasını sofraya koyduklarında genç kız büyük bir isyanla mırıldandı.

 

"E hadi ama!"

 

"Bismillahirrahmanirrahim. İzninle boğazımdan iki lokma geçsin karıcığım."

 

"Az kaldı Burak Kılıç. Birazdan boğazında hissettiğin tek şey parmaklarım olacak!" diye söylenen kız masadan yükselen kokulara daha fazla kayıtsız kalamayarak poğaçalardan birini aldı.

 

İlk ısırığı aldığı an, saatlerdir aç olan karnı tüm uyarılarıyla ortaya çıkmış, konuşmak istediği konuyu Hilal'e unutturmuştu.

 

Aç kurtlar gibi 2. ve 3. poğaçayı ketçap mayonez eşliğinde yiyen genç kız, patates kızartmasından ağzına atarken gülerek kendisini izleyen kocasını fark etti.

 

Kızın eli havada kalırken Burak alayla konuşmaya başladı.

 

"Afiyet olsun karım. Acıkmışsın sanırım. Tempo yordu tabii. Sen de haklısın."

 

Gözlerini devirerek "İtlik yapma." diye mırıldanan Hilal elindeki patatesi ağzına attı.

 

Keyifle gülen Burak çayından bir yudum alırken sonunda karnı doyan Hilal gözlerini kocasına dikti.

 

"Evet dökül bakalım. Yine neler çeviriyorsun?"

 

Arkasına yaslanan adam düşünceli bir şekilde mırıldandı.

 

"Yeni bir gelişme. Hâlâ daha düşünme ve inceleme aşamasındaydım. Bu yüzden bahsetmedim."

 

Başını hafifçe sağa yatırarak adamı inceleyen Hilal gözlemlediği gerçeği süzgeçsiz paylaştı.

 

"Kararını vermişsin ki sen. Her ne ise aklına yatmış gibi duruyor."

 

Kendisini çok iyi tanıyan sevdiğine bakan Burak hafifçe güldü.

 

"Yine nokta atışı bir tespit Psikolog Hanım. Yine de... İyi mi yoksa benim için daha çok paranoyaya mı yol açar emin olamadım. Ondan biraz... Kararsızım."

 

Kocasının sesindeki tereddütü duyan genç kız yumuşak bir sesle mırıldandı.

 

"O zaman benimle paylaş, birlikte karar verelim kocam."

 

"En sevdiğim." diyerek gülümseyen adam biten çaylarını tazeledikten sonra anlatmaya başladı.

 

"Şu düğün hazırlıkları sebebiyle yoğun geçen günlerde... Dayım bir gün beni kafeye çağırdı. Bir gittim bizim tüm ekip ile Gürkan Şah orada."

 

"Ne? Ne alaka?" diyen Hilal şaşkınlıkla adama baktı.

 

"Ben de aynı hislerde içeri girdim. Kafenin üst katında toplantı vs. niyetiyle kullanılan bir oda var. Dayım oraya geçelim deyince yukarı çıktık. Projeksiyon hazırlanmış, masada aperatifler var. O sırada fark ettim ki Kadavra da Webcam ile olaya dahil olmuş. 'Ne oluyor?' ifadesi tüm timde mevcut. İşte biz soru dolu gözlerle masaya oturduk..."

 

Birkaç Gün Önce

 

KİT üyelerine bir bakış atan Sinan "Neden burada olduğumuzu merak ediyorsunuzdur." diyerek cümleye başladı. Tim birkaç onay kelimesiyle onu tasdik ettiğinde Gürkan Şah'a bakarak devam etti.

 

"Uzatmadan direkt konuya gireyim o zaman. Gürkan Bey hafta başında yetkililere devlet yararına olacak bir proje sunmuş. Bu projeye yürürlüğe koyma şartlarından birisi de pilot uygulama için seçilecek kişilerin içinde bizzat bizim Timimizin de bulunması."

 

Gözlerinde soru dolu bakışlar bulunan Burak "Nasıl bir proje bu?" diye sordu.

 

Önündeki bilgisayardan sunumu açan Sinan eliyle projeksiyon ekranını gösterdi. Ekranda büyük bir apartman resmi vardı. Sözü Gürkan Şah aldı.

 

"Şimdilik 3 konut ile başlayacak yıllar içinde gittikçe büyütmeyi düşündüğümüz bir proje. Ekranda gördüğünüz 3 konuttan birisi. Eğer kabul ederseniz bu binayı size tahsis etmek istiyorum."

 

Oldukça lüks duran apartmanı inceleyen tim hâlâ ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

 

Arkadaşlarına bakan Yağız nazik bir tebessümle Gürkan Şah'a döndü.

 

"Biraz daha açar mısınız Gürkan Bey? Tahsis etmek derken?"

 

"Proje sunumu oldukça uzun ve detaylı. Sanırım önümüzdeki günlerde bir operasyonunuz varmış bu yüzden sizi çok da tutmak istemiyorum. Sinan Bey'den rica ettim daha detaylı incelemeniz için sunumu hepinizin maillerine iletecek. Ancak kısaca ifade etmem gerekirse bu binayı güvenli ev, lojman gibi düşünebilirsiniz. Timinizin, seçilen/seçtiğiniz birkaç kişinin daha ailesiyle birlikte yaşayabileceği korunaklı bir alan."

 

Olayı yavaş yavaş anlamaya başlayan Burak bakışlarını ekrana çevirdi.

 

Tüm timin beraber yaşayabileceği bir apartman mı?

 

'Bunu ister miydi? Sonuçta riski, artısından çok daha fazla olabilirdi.'

 

Burak bu düşünceler içindeyken Gürkan Şah'ın konuşmasıyla ona döndü.

 

"Bu konutlar üzerinde birkaç yıldır çalışıyoruz. Proje; villa bölgesinde yaşamayı tercih etmeyen ünlü iş adamları, bürokratlar, politikacılar, elçiler gibi elit kesime hitap amacıyla oluşturuldu. Başlangıç olarak 7 konut inşaa ettik. Son olanlardan sonra 3 konutunu TSK adına tahsis etmeye karar verdim." diyen adam konutların özelliklerini anlatmaya başladı.

 

"Lüks inşaat olarak adlandırdığımız yapıların ilk kuralı elbette yüksek güvenlikti. Halihazırda şehrin en güvenli bölgelerinde yer alması ve birinci sınıf güvenlik sistemine sahip olması amaçlanarak tasarlandı. Bu bağlamda, arsalar uzman ekipler tarafından ince elemelerle seçildi. Seçkin kişilerin yaşadığı semtlerde olmasından tutun, yürüme mesafesinde asayişi sağlayacak kurumların olmasına kadar her detayına bakılarak, çevresindeki okul- market gibi yapıların en iyi kesime hitap etmesi tercih edilerek seçildi. Ekranda size tahsis edilmesini istediğim evin konumu mevcut. Mevkiisini incelerseniz anlatmak istediklerim daha net anlaşılacaktır."

 

Bakışlarını ekrana çeviren Burak, gördüğü binanın konumu karşısında istemsizce tek kaşını kaldırdı.

 

Konut yürüme olarak;

 

MİT binasına yaklaşık yarım saat

Jandarma İlçe Komutanlığına 20 dakika

İl Emniyete de 13 dakika uzaklıktaydı.

 

Birkaç konsolosluğa da yine yürüyerek ulaşım sağlanan konutun çevresinde birçok özel okul, sağlık kuruluşu ve kamu hizmet binası mevcuttu.

 

Timin tepkilerine bakan Gürkan Şah devam etti.

 

"Tabii ki bu güvenlik yalnızca mekan olarak sınırlı değil. Resimden de gördüğünüz üzere konut site özelliklerini birebir taşıyor. Tek yapılık site olarak da adlandırabiliriz burayı. Çevreden gelecek her türlü tehditi engellemek ve mahremiyetten korumak amacıyla yüksek duvarlara sahip. Yaya girişi tek ve ileri donanıma sahip güvenlik kulübesi ile korunuyor. Yapının iç ve dış avlusunda birçok kamera mevcut. Isı sensörü, hareket sensörü gibi artı güvenlik önlemlerinin de yer aldığı bu konutun -3. katında yalnızca bina sakinlerine özel kapalı otopark mevcut. Araba giriş çıkışlarını takip etmek ve yabancı girişleri önlemek için otopark girişine iki faktörlü bir koruma sağladık." diyen adam laptoktaki birkaç tuşa basarak ilgili verileri ekrana yansıttı.

 

"İlk faktör ana girişte. Tanınmayan arabaları tespit edecek bir kamera sistemi mevcut. Garaj kapısı yalnızca parmak izi tanımlanmış şahsi kumandalar ile açılıyor. Her dairenin kumanda frekansı farklı olacak şekilde özel bir sistem geliştirildi. İlk giriş geçildikten sonra kısa bir geçiş tüneli mevcut. Bu tünelin duvarları ve iç giriş kapısı zırhlı. Yani aksilik olur da ilk aşama bir şekilde geçilirse, patlayıcı ya da alet edavatla tünel içinden giremezler. Ayrıca bir araç tünel içinde normal seyir dakikasının üstünde ilerlerse ya da duraksama yaparsa gizli sensörler ve kameralar sayesinde güvenlik şirketine haber gönderilecek şekilde tasarlandı. İç kapı ise araba içerisinden ulaşabileceğiniz dekoratif bir kolon içine saklı, kripto(gizli) el izi okuyucusu ile açılıyor."

 

Gürkan Şah bahsettiği her özelliği projeksiyona yansıttığı resimler ile destekliyordu. Her detay odadaki adamların yüzüne takdir dolu bir ifade olarak yansıyordu.

 

Gerçek anlamda sıkı çalışılmış bir projeydi.

 

Kamera ve güvenlik unsurlarının çoğunun Aurora marka olduğunu gören Burak 'Yazılım ile özellik eklenebilir, modifiye edilebilir.' diye düşündü.

 

'Hayırdır Alfa? Az önce kabul edebilir miyim falan diyordun. Şimdi ise güvenliği arttırmanın yollarını düşünüyorsun. Kabul edeceksin sanırım?'

 

İç sesini yok sayan Burak düşünceli bir şekilde Gürkan Şah'ın anlattıklarını dinlemeye devam etti.

 

"Bahsedilen yer altı otoparkı direkt asansör ile binaya geçiş yaptırıyor. Otoparka bilinçli bir şekilde merdiven koydurmadık. Asansörün çağırma düğmesinde de kat düğmelerinde de yine parmak izi taraması mevcut. -3'ten sadece tanımlı kişiler giriş yapabilirler. Diğer katlarda ise tanımlılar haricindeki kişiler taramadan geçerek asansöre binebilir. Eğer gelen kişi tehdit oluşturur cinsteyse sisteme bildirim gidiyor. Tehlikeli olduğu onaylandığında tek bir komut ile kişi asansöre kilitleniyor... Haricen daire kapıları anahtar ile değil, şifreli dijital kapı kilidi ile açılıyor. Tabii ki onda da parmak izi tanıması mevcut. Şifreyi farklı biri girmeye kalkıştığında kapı önündeki kamera ile kişi resmi çekilip daire sahibinin telefonu ile güvenliğe iletiliyor. Tabii bu süreçte içerideki kişiyi, evi koruma amaçlı sistem de kitleniyor. Duruma göre polis ekibine acil çağrı gönderilip alarm moduna geçiliyor. Daire kapılarının da bina içindeki tüm kapılar gibi kurşun geçirmez zırhlı olmasını sağladık. Giriş kattaki ortak kullanım alanı olarak kullanılması planlanan daireyi de kurşun geçirmez camlarla destekledik. Habersiz yasak bir giriş imkansız anlayacağınız."

 

Önündeki içecekten bir yudum alan Gürkan slayta doğru baktı.

 

"Burada bizim için güvenliklerin en büyüğü, parmak izi okuyucularının gizil olması. Yabancı biri bu parmak izi korumasından bihaber düğmeye basmaya kalksa anında yakalanmış olur. Kameralar zaten her yerde, özel anlaştığımız güvenlik firması da her daim destekçi. 7 konutun hepsi faaliyete geçtiğinde konutlarımız için özel bir güvenlik ekibi kurmak da projelerimizin arasında. Tüm bunların yanında mülk sahiplerinin istediği herhangi bir güvenlik önlemi de her daim değerlendirmeye açık elbette."

 

Ekip üyelerine bakan Gürkan Şah beğeni dolu yüzleri inceleyerek sunumuna devam etti.

 

"Bunların haricinde sitenin yanında misafirler için açık bir otopark mevcut. İsteğe göre ev sahipleri o otoparka da arabalarını bırakıp ana girişten evlerine giriş yapabilirler. Sizin için en önemli unsurun güvenlik olduğunu bildiğim için bu konu hakkında fazlaca detay verdim ama diğer detaylara değinmeden toplantıyı bitirmek de istemiyorum. Bu yüzden kısaca bahsedeyim. Proje kapsamında ikinci önceliğimiz elbette konfordu. Bu konutlar sahiplerine yüksek oranda konfor sunuyor. Genel olarak özel tasarıma sahip olan daireler bilinçli olarak kat üzerinde 2 veya daha fazla olacak şeklinde yapılmadı. Yani her kat, tek bir ev sahibine ait. Bu da evlerin oldukça geniş, çok odalı ve açık-kapalı balkonlu olmasına sebebiyet veriyor. Estetik detaylar dikkate alınarak tasarlanan dairelerin son teknoloji ile donatıldığını ve Akıllı Ev özelliği taşıdığını söylememe gerek yok sanırım."

 

Daire içlerine, balkonlara ve bahsedilen son teknolojiye ait birkaç görsel gösteren Gürkan Şah, mailden de inceleyebilecekleri için buraları hızla geçerek bir sonraki maddeye geçti.

 

"Bir diğer madde ise Sosyal Alanlar. Kaliteli sosyal alana değer verdiğimiz için ortak alanlarımızı özenle hazırladık. Site bahçesine ikisi ultra büyük olmak üzere 10 tane çardak yaptırdık. Bu çardakların her birerinin yanında mangal, barbekü alanı mevcut. Oyun parkını bilinçli bir şekilde çardaklardan görünebilecek bir alana inşaa ettik. Bahçecilik ile uğraşmak isteyenler için özel olarak sitenin iç çevresine bahçe toprağı döküldü ve mini çitler ile koruma altına alındı. Site dış duvarlarının yanına yürüme, koşu ya da bisiklet yolu olarak kullanılabilecek ışıklı bir yol oluşturuldu. Basketbol, futbol ve voleybol, tenis şeklinde 2 adet çok amaçlı spor sahası yapıldı. Buna ek olarak evin arka tarafında açık yüzme havuzu, -2. Katta kapalı yüzme havuzu, hamam, sauna ve tuz odasıyla duş alanlarımız mevcut. -1. Kat ise tamamen spor kompleksi olarak ayrılmış durumda. Spor katımızda temel Fitness ekipmanlarının yanı sıra plates ve yoga odası, yetişkinlerin de kullanabileceği güvenli trambolinler, boks için küçük bir ring ve kum torbaları yer alıyor."

 

Tuncay istemsizce "Bir poligon eksik." diye mırıldandı.

 

Ekip üyelerinin yüzündeki afallamaya bakan Gürkan Şah babacan bir gülüş sergiledikten sonra düşünceli bir şekilde çenesini kaşıdı.

 

"Hmm. Trambolinler 3 adet. Boks ringi ve kum torbalarının bulunduğu alan da gayet geniş, boş yer mevcut. Küçük bir düzenleme ile eksik olan poligon var olabilir sanırım."

 

Odayı büyük bir sessizlik kaplarken webcam'den toplantıya katılan Doğukan sesindeki hayranlığı gizlemeden konuştu.

 

"Ben bir yandan sizi dinlerken bir yandan da mailime gönderdiğiniz sunum slaytını inceledim de... Gerçekten her şey mükemmel ve çok ince düşünülmüş Gürkan Bey. Yapının kendisi, olanakları, teknoloji ile iç içe olması. Önümdeki görsellere bakılarak gayet rahat diyorum ki bahsettiklerinizi kat be katı mevcut sitede. Tek kelimeyle kusursuz."

 

"Teşekkür ederiz." diyerek mütevazilik yapan adam askerlere baktı.

 

"Dediğim gibi 3 konutu TSK hizmetine sunduk. Pilot uygulama olarak başlatıp verim alınırsa her yıl benzer bağış yapma niyetimiz var. Hatta bu süreç için yetkililerle görüşürken evlerde kalan kişilerden alınan düzenlenmiş kira ücretinin proje kapsamında bir kasada toplanmasına ve gelecekteki potansiyel binalara katkı için kullanılmasını karar verdik. Tabii pilot uygulama başarılı olmazsa para anında devlete geçecek ama ben uygulamanın artılarının çok olduğunu ve tutacağını düşünüyorum."

 

Düşünceli bir şekilde parmağını masaya vuran Burak'ı inceleyen Emre "Eksileri artılarını geçer mi acaba?" diye mırıldandı.

 

Kardeşinin cümlesini duyan Burak başını kaldırdığında aşinası olduğu mavi gözlerle karşılaşmıştı.

 

Onların bakışmasını gören odadakiler söylenmeyeni duyarken Gürkan Şah açık bir şekilde araya girdi.

 

"Endişenizin ne olduğunun farkındayım. Toplu oturulma riski var, inkar edemem. Ama... Risk normal bir sitede, bireysel bir apartman dairesinde ya da müstakil bir evde daha fazla olacak. Bu yadsınamaz bir gerçek. Askeri lojmanda yaşamayı düşünmüyorsanız şayet, bahsettiğim konut hepsine üstün gelecek cinste."

 

"Aslında..." diye biraz tereddütle cümleye başlayan Doğukan, Burak'ın yeşilleriyle karşılaştığında devam etti.

 

"Yanlış anlaşılmayacaksam eğer bu konut askeri lojmandan bile iyi gibi. Çünkü güvenlik önlemleri bizim elimizde. Nereye hangi oyuncağı nasıl takacağım bana bağlı. Tek tuşla her şeyin kontrolünü sağlayabileceğim, istediğim zaman istediğim yeri değiştirebileceğim ve güncellemesini yapabileceğim. Askeri Lojmanlar hakkında fazla detaya sahip değilim ama orada kişi bazlı böyle bir özgürlüğümün olamayacağı da bir gerçek. İzinsiz, dilekçesiz hiçbir şey yapamayız. Yeni bir eklemeyi falan geçtim güvenlik sistemini ben de takip etmek istiyorum desek, araya tanıdık sokulmadığı takdirde kameraları bile göremeyiz. Sonuç olarak ben her zaman 'Kötü de olsa kendi alanın olsun.' düşüncesindeyim. Ve burada bize sunulan kötüye yaklaşmıyor bile, iyinin de en iyisi."

 

Onur, Doğukan'ı onaylayacak bir baş hareketi yaparken Yağız tedbirli bir ses tonuyla sözü devraldı.

 

"Açıkçası bu proje yürürlüğe girerse gelecekte göreve gittiğimde 'Mina'm evde tek başına ne yapıyor? İyi mi? Herhangi bir şey olur mu?' hüsnü kuruntusundan kurtulmuş olurum. Dünyadaki en güvenli yerde, kardeşlerimin koruması altında, olduğunu bilinciyle; arkadaşlarıyla vakit geçirerek özlemimi minimum seviyeye indirmeye çabalayacağını bilerek rahat bir şekilde görevimi tamamlarım."

 

"Bak bu son dediğin kızlar açısından çok büyük artı. Aynı apartmanda olurlarsa birbirlerini teselli etmeleri çok daha kolay olacaktır." diye onu onayladı Tuncay.

 

Dayısının kendisini izlediğini fark eden Burak ona bir bakış attıktan sonra Gürkan Şah'a döndü.

 

"Şahsım adına düşünme için bir süre istesem?"

 

"Elbette. Son günlerde çok şey yaşadın. Bu karar da ani verilecek bir karar değil zaten. İstediğiniz düşünme süresi sizindir. İster akşam, ister birkaç gün içinde isterseniz de görevinizden döndükten sonra kararını -kararınızı- bana bildirebilirsiniz. Ayrıca siz kabul etseniz de etmeseniz de ben projeyi her türlü devlete teslim ettim. Bunu da bilmenizi isterim. Ek olarak biriniz uygun görmedi diğerleri onayladı diyelim istemeyen kişi çıkarılıp yerine farklı kişilerle devam edebilirsiniz." diyen adam gülerek ilave etti.

 

"Şunu da söylemeden geçmeyeyim. Kabul etmezsen Burcu kapına dayanır seni ikna etmeye çalışır Burak. Ya da Hilal'i ikna eder seni ikna etmesi için çabalar. Özellikle konutun son iki katında bulunan dubleksi sizin almanız için çok ısrar etti bana. Kabul etmeniz için her şeyi yapar."

 

Toplantı başından beri düşünceli gözüken adam duyduklarından sonra tebessüm etti.

 

"Her an Hilal Nur kozuyla karşıma dikilebilir diyorsunuz."

 

Küçük bir kahkaha atan Gürkan gözlerindeki minnetle başını salladı.

 

"Kesinlikle. Bizim ufaklık anasına çekmiş. Konuşmadan etrafındaki herkesi etrafına pervane edip ikna ediyor "

 

"Tahmin edebiliyorum." diyerek gülen Burak ciddileşerek devam etti.

 

"Bu arada... Olur da teklifinizi kabul edersem 2 şartım olacak."

 

Yeğenini duyan Kartal esefle iç geçirdi.

 

"Asla şaşırtmıyor."

 

"İlla Buraklık yapacak işte dayı. Tersi bünyesine ters." diye takıldı Emre de.

 

Emre'ye bakarak gözlerini deviren Burak, Gürkan Şah'ın "Elbette dinliyorum." dediğini duyduğunda ilk şartını söyledi.

 

"Güvenlik konusunda ek ayrıntı yapacağımı tahmin ederek zaten bunun icazetini verdiniz. Onun konusunu tekrar açmayacağım. Ama bunlara ek olarak binadaki tüm camların -küçük lavabo camları, kapalı balkonların dış iç camları/kapıları dahil- kurşun geçirmez olarak değiştirilmesini istiyorum. Çıkan masrafın hepsini de, ustaların yevmiyesini de katarak , kendi cebimden karşılayacağım."

 

Burak'ın bakışlarından ve sesinden hiçbir şekilde taviz vermeyeceğini anlayan Gürkan Şah başıyla onu onayladı.

 

"Kabul ancak ustaların ücreti bizden olacak."

 

Reddetmek için dudaklarını aralayan Burak, yaşlı adamın tatlı sitemiyle karşılaştı.

 

"Lütfen ama Komutan. Pazarlıksız iş yapmam ben."

 

"Kendine zararı olsa da mı?"

 

"Huyum kurusun." diye latife yapan adam meraklı gözlerle Yüzbaşı'na baktı.

 

"2. isteğin ne?"

 

Timine bir bakış atan Burak gelecek tepkiye kendini hazırlayarak derin bir nefes aldı.

 

"Oturacağım daireyi satın almak istiyorum. Piyasa fiyatından."

 

Emre'nin ilk tepkisi "Abartma." olurken Sinan de onaylamaz bir şekilde yeğenine karşılık verdi.

 

"Bir de piyasa fiyatından diyorsun. Para mı saçıyorsun oğlum, hayırdır?"

 

Dayısının cümlesi üzerinden bilgisayar ekranındaki Doğu ile göz göze gelen Burak bıyık altından güldü.

 

'Hem de nasıl Sinan Kor. Tahmin dahi edemezsin.'

 

"Yıllık taksitle mi alacaksın abi?" diye dalga geçen Onur ile iç geçiren Burak hiçbirini takmayarak Gürkan Şah'a döndü.

 

"Bahsettiğin kasaya satın aldığım ücreti de eklersin. Seneyeki bağış konutların için yeterince destek sağlanmış olur."

 

Tim hâlâ daha Burak'ın teklifinin şaşkınlığını yaşarken görmüş geçirmiş olan Gürkan Şah başını salladı.

 

"Seni azıcık tanıdıysam yapamayacağın bir şeyin bahsini açmazsın Yüzbaşı. Nasılını bir kenara bırakıp isteğini kabul edeceğim. Ama bunda da benim bir şartım var."

 

"Nedir?"

 

"Dediğim gibi Hilal ile ikinizin dubleksi almanızı istiyoruz. Bizim için yaptığınız fedakarlığın telafisi asla olamaz ama bu şekilde en azında mutlu bir hayat yaşadığınız evinizin inşaasını sağladığımızı bilerek huzurla uyuyacağız. Ücretini alırım ama dubleksinkini değil. Tek bir daire üzerinden hesaplaşmayı yaparız."

 

Adamın net tavrını tartan Burak hiçbir şekilde bu konuda taviz vermeyeceğini anlayarak uzlaşmayı kabul etti.

 

"Anlaştık. Kabul edersem şirketinize uğrarım detayları konuşuruz."

 

Ayağa kalkan Gürkan Şah başıyla genç askeri onayladı.

 

"Tamamdır. Sizi tahminimden daha fazla tuttum kusura bakmayın. Göreviniz için şimdiden başarılar. Ayağınıza taş değmesin Evlatlarım. Dualarımızdasınız." diyerek herkesle vedalaştıktan sonra odadan çıktı.

 

O gider gitmez tüm bakışlar elbette ki Burak'ı bulmuştu.

 

"Deli misin oğlum sen?" diye çıkışan Emre'nin sesi oldukça sert çıkmıştı.

 

"Deliyim. Bildiğin şeyi niye soruyorsun?" diyen Burak da gitmek için ayağa kalktı.

 

"O evin piyasa fiyatını tahmin edebiliyorsun değil mi kardeşim? Düğün ile birlikte nasıl altından kalkacaksın?"

 

Yağız'ın yumuşak bir sesle sorduğu soruda abi endişesi mevcuttu.

 

"Merak etme abi. Kendimi ya da Kelebeğimi zora sokacak bir şey yapmam. O kadar pervasız değilim."

 

"Bu pervasızlığın en âlası Burak! O kadar parayı nasıl..."

 

Sinan'ın azarlayan sesiyle oflayan Burak elini kaldırarak dayısını durdurdu.

 

"Güven bana dayı. İleride nasıl bulacağımı ya da bulduğumu anlatırım. Şimdi gitmem gerekiyor işlerim var." diyen adam kapıya doğru yürürken aklına gelen şeyle geri döndü.

 

"Siz ikiniz! Düğün arefesinde babama ya da dedemlere bu konudan bahsedip onları ayaklandırmayın lütfen. Harekattan dönüşte paranın kaynağını ve nasılını anlatırım. O zaman tekrar değerlendiririz bu konuyu."

 

Burak Kılıç tüm bunları söyledikten sonra soru ve merak içeren bakışlar altında odayı terk etti.

 

Şimdiki Zaman

 

"Harekattan sonra Aurora'yı mı anlatacaksın?"

 

Hilal'in şaşkınlıkla sorduğu soru Burak'ın afallayarak ona bakmasına neden olmuştu.

 

"Gerçekten mi Kelebeğim? Onca şey anlattım ve takıldığın nokta bu mu gerçekten?"

 

"Ama Aurora yani bu. Ay tepkilerini o kadar çok merak ediyorum ki." diyen Hilal işaret parmağını kaldırarak tehditkar bir biçimde adama doğru salladı.

 

"Bak eğer millete ben yokken söylersen, bana imam nikahını bastığını yedi düvele duyururum."

 

Duyduğu tehdit karşısında tek kaşı havalanan Burak inanamazlıkla güldü.

 

"Nikah kıyalım diyen sendin. Seni öpmeye ihtiyacım var diyerek hem de!"

 

Kocasının cümlesi üzerine anlık tereddüt eden Hilal çenesini dikleştirerek devam etti.

 

"İftira attığını söylerim. Kendi düşüncelerini benim düşüncemmiş gibi sunduğunu iddia ederim. Beni manipüle ederek nikah kıyan sen, aşık olduğum için duygularımla bunu kabul eden de benim. Bu tezi ortaya attığımda manipülatif sana mı inanırlar yoksa masum bana mı?"

 

"Masumluk ve sen mi? Neye inanırlar bilmiyorum ama buna inanmazlar."

 

"Tamam Asena pençelerim var kabul ama Asena ateşini bilen tek kişi sensin. Bu tarz konularda masum bir Kelebeğim ben. Sana 'Seni öpmek istiyorum.' diyerek imam nikahı teklif edemeyecek kadar utangacım ki ben."

 

Kızın rolcü sesi karşısında dudaklarının arasından hayret dolu bir kahkaha kaçan Burak başını iki yana salladı.

 

"İnanılmazsın. Şimdi bile role girdiğine göre milletin yanında yapacaklarını düşünemiyorum."

 

Şirince(!) sırıtan Hilal yapacak bir şey yok dercesine omuz sillkti.

 

"Sen de sicilinin bu kadar kabarık olmasını sağlamasaydın. Ben ne yapayım?"

 

Karısına gülen gözlerle izleyen Burak "Bakıyorum da lafa gelince hiç altta kalmıyorsun." diyerek ona sataştı.

 

Adamın zümrütlerindeki îmanın farkında olan Hilal, Arsız Asena'yı mağarasından çıkarmakta bir sakınca görmemişti.

 

"Başka yerlerde zevkle kalırım, merak etme."

 

Dudaklarındaki gülümseme edepsiz bir sırıtışa evrilen Burak keyifli bir şekilde sandalyesine yaslandı.

 

"Ben bu evlilik işini sevdim ya. Sana ayrı bir cesurluk, kapalı imalarımıza da açık sürüm güncellemesi geldi."

 

Arsız Asena sahalardayken utanma duygusundan yoksun olan genç kız masanın altından sağ ayağını uzatarak kocasının bacağında gezdirmeye başladı.

 

"Laftan icraate geçme kısmını atlama ama kocacığım."

 

Kızın cilveli cümlesi ve davranışı karşısında derin bir nefes alan Burak gözlerini kapatarak sakinleşmeye çalıştı.

 

Onun saniyeler içerisinde geldiği hal Hilal'in kıkırdamasına sebep olmuştu. Neşeli kıkırdamayı duyan Burak gözlerini açarak isyan etti.

 

"İrade savaşını başlatmayı sevdiğini biliyorum ancak sonrasında kontrolü tamamen bana bırakıyorsun Kelebeğim. Sen sorgusuz bana teslim olmuşken durmak ne kadar zor biliyor musun?"

 

"Biliyorum. Dün geceden beri birçok kez şahit oldum. Boynumda nişaneleri de duruyor hatta."

 

Kızın son cümlesindeki laf sokması karşısında Burak homurdandı.

 

"Onun intikamı mı bu?"

 

"Yooo eğlenceli." diyerek gülen Hilal hafif bir ciddiyetle itiraf etti.

 

"Hem bana böyle tepki vermen hoşuma gidiyor, Asena'nın cesaretini, Kelebeğin de özgüvenini arttırıyor."

 

Bir süre sessiz kalan Burak aynı dürüstlükle karşılık verdi.

 

"Sen yine de fazla üzerime gelme olur mu Kelebeğim? Ben de insanım, erkeğim. Bir adım ötesinde kendimi daha fazla tutamam, sonu yatakta biter."

 

Bunu duyan Hilal istemsizce mırıldandı.

 

"Dünden beri onu da yaşıyoruz zaten."

 

"Hee hiç sorma. Ben de onca kışkırtmana rağmen mucize eseri seni..." diyen Burak söyleyeceğini yuttu.

 

Dünden beri birkaç kez bu duraksamaya ve bakışlara şahit olan Hilal düşünceli bir şekilde elini yanağına yasladı.

 

"O sustuğun üç noktayı bir gün tamamlamaya kalkarsan silahı çekip kafana mı doğrulturum yoksa tepkisiz mi kalırım çok merak ediyorum."

 

"İcraate geçirdiğimde bir şey diyemezsin. Sonuçta gerçekleştirmiş olacağım, gerçeğin ta kendisi."

 

Burak'ın p*ç bir gülümseme ve ukala bir gülüş eşliğinde kurduğu cümle Hilal'in gözlerini kısmasına neden olmuştu.

 

"Sen bu kadar pislik miydin yaa?"

 

"Değildim. Tanıştığımızdan beri sürekli Pisliksin diye diye beni sen bu hale getirdin." diye savunma yaptı adam.

 

"Evlenince insanların değiştiği doğruymuş. Flört aşamasında romantik Burak'tın. Evlenince terbiyesiz öküz Burak'a dönüştün." diye çıkıştı genç kız.

 

"Cık cık cık. Kalbimi kırıyorsun ama Kelebeğim. Sen korkma, utanma diye arsız Burak'ı sansürleyip duruyordum. Evlenince haklı olarak sansürü kaldırdım ama yine de terbiyemi bozmamak için kaçtır söylemek istediğimi söylemeyip yutuyorum. Buna rağmen yaranamadım mı ha?"

 

Acitasyon yapan kocasının sahte dramına gözlerini deviren Hilal, konuyu uzatırsa zararlı çıkma ihtimaline karşı durumu kabullendi.

 

"Biz bu Dirty Talk işini geleceğe bırakalım en iyisi."

 

Dirty Talk ifadesiyle tek kaşını havaya kaldıran Burak kızın üzerine gidecekti ki Hilal uyarı dolu bakışlarla ona baktı.

 

"Bence konuyu şimdilik kapatalım kocacığım. Sonunda zararlı çıkacağız gibi hissediyorum. Geri adım atmak yerine saldırırım, çok iyi bilirsin. Sen en iyisi bir süre daha terbiyeli takıl, sonrasına zamanı gelince bakarız."

 

Hüzünlü(!) bir nefes alan adam anlayışla başını salladı.

 

"Peki karım sen nasıl istiyorsan. Terbiyeli olma işine bir süre daha dayanmaya çalışacağım."

 

Onun bu şebek bir şekilde kurduğu cümleyle gülen Hilal asıl konularına ani bir geçiş yaptı.

 

"Bu arada şu konut projesinin sunumunu incelemek istiyorum Alfa'm. Açıkçası... Hep birlikte bir aile apartmanında yaşama fikri çok çok cazip."

 

Karısının elalarındaki heyecanı özümseyen Burak gülümsedi.

 

"Siz kızların bize karşı birlik olmasıyla başımız derde girecek gibi ama... Bence de çok cazip bir olay. Sitenin kendisi de mükemmel."

 

Ayağa kalkan adam karısının yanına gelerek elini uzattı.

 

"Hadi odama geçelim de müstakbel evimizin projesini projeksiyondan açayım karıcığım."

 

Ertesi Gün / Harekat Günü

 

Helikopter pistindeki veda atmosferi Hilal'in ruhunda Cemal Süreya'nın sözlerinin yankılanmasına neden olmuştu.

 

'Şurama batan, diyor şair; şurama batana Özlem demeselerdi, bıçak derdim'

 

Askeri teçhizatlarını alırken kısaca birbiriyle selamlaşan onlarca asker ve onları daha şimdiden özlemeye başlayan sevdikleri...

 

Kümeler halinde toplaşan kişilerden ağlayanları ve onları teselli edenleri izleyen Aslı sol gözünden bir damla yaş düşerken kısık bir sesle mırıldandı.

 

"Emre 'Gelme istersen evde vedalaşalım.' dediğinde ona kızmıştım. Bu manzarayı görünce neden öyle dediğini anladım. Sevdiklerini birçok harekata gönderdikleri için, başlarına gelecekleri/yaşanacakları bildikleri için mi böylesine katıla katıla ağlıyorlar? Biz mi hafife alıyoruz bazı şeyleri?"

 

Aslı'nın sözleri Aytül'ün ona dönmesine neden olmuştu.

 

"Hafife almıyoruz ki canım. Hafife alıyor-muş gibi yapıyoruz. Şu an hepimiz dokunsalar ağlayacak moddayız ama kendimizi tutuyoruz. Gözlerimiz yaşlı bir şekilde hıçkırıklarla ağlayarak sevdiklerimizi uğurlarsak akıllarının bizde kalacağını bilerek, dirayetli durmaya çalışıyoruz."

 

Özellikle dönüş yolunda arkadaşlarına destek olmak için gelen Nisa, Aytül'ün tespitini başıyla onayladı.

 

"Aynen durum bu aslında. Yine de duyguları çok fazla içe atmak da iyi değil. Sonrasında dışa vurumu çok daha sert oluyor. Di'mi Hilal?"

 

Elaları Burak'ta olan Hilal isminin geçtiğini fark ettiğinde anlamsız gözlerle Nisa'ya döndü.

 

"Efendim?"

 

Arkadaşının güçlü durmak için kendini kastığını bilecek kadar onu iyi tanıyan Nisa, yumuşak bir sesle karşısındaki psikoloğa mini bir hatırlatma yaptı.

 

"Duyguları, özellikle hüznü, tamamen gömmek ve yok saymak insan ruhuna zarar verir diyorum."

 

Bakışlarını kocasına çeviren Hilal dudaklarındaki acıyla arkadaşına döndü.

 

"O gidene kadar. Sonrasında gerekli duygu boşalımını yapacağım. Söz."

 

"Tamam o zaman." diyerek arkadaşına tebessüm eden Nisa çevresine bakındı.

 

"Diğer kızlar gelmeyecek sanırım?"

 

"Masal ile konuştum. Ben bu tarz vedaları kalabalık içinde yaşamayı sevmiyorum öncesinde vedalaşıyoruz biz dedi."

 

"Edanur da 'Oraya gelirsem kesin ağlama krizine girerim, gitme falan derim.' diyerek gelmemeye karar verdi." diyen Aslı ekleme yaptı.

 

"Almina niye gelmedi bilmiyorum ama."

 

"Abim istememiştir." diye mırıldandı Hilal etrafına bakınarak.

 

Karşılaşacakları ortamı bildiği için Yağız'ın kız arkadaşının buraya gelmesini istememiş olması yüksek ihtimaldi. Tekrardan çevresine bakınan genç kız kaşlarını çattı. Onun bu ruh halini fark eden Aytül merakla sordu.

 

"N'oldu?"

 

"Gülderen de yok."

 

"O da benzer sebeplerle gelmemiş olabilir." dedi Aslı.

 

"Yani öyle de... Bilmiyorum garip geldi."

 

"Ulaş, Serkan ve Gülderen yapışık ikizler gibi her operasyona birlikte gidiyorlar demişti. Bu sefer kendisi geride kaldığı için üzgün olabilir. Belki de bu yüzden gelmemiştir."

 

Teçhizatını sırtlanmış Serkan'ın düşünceli halini izleyen Hilal "Belki de." diye arkadaşını tasdik etse de nedensizce yanlış giden bir şeyler olduğu hissine kapılmıştı.

 

Üniforma ve teçhizat içindeki timin kendilerine doğru geldiğini gördüğünde tebessüm etti.

 

"Ooo beyler. Yakıyorsunuz."

 

Onu duyan Burak'ın tek kaşı anında havalanmıştı.

 

"Öyle mi Asena Hanım?"

 

Komutanının sesindeki tehditle Korkut isyan içinde Hilal'e baktı.

 

"Yenge yapma lütfen, yakma bizi bak. Bilmem kaç gün bu herifle 24 saat geçireceğiz. Öfkeli hali hiç çekilmiyor gerçekten."

 

Korkut'un cümlesi Burak'ın soğuk bir gülümsemeyle ona dönmesine neden olmuştu.

 

"Kanka iyi halt yedin. Adamın yüzüne yüzüne öyle denir mi? Daha gitmeden mimledi seni. Hayatını zindan edecek. Sana geçmişler olsun, bana eğlenceler." diyen Onur 32 diş sırıtıyordu.

 

Üsteğmenin keyifli halini gören Emre başını iki yana salladı.

 

"Bunları yarı yolda helikopterden indiremiyor muyuz?"

 

"Gidişat o olacak gibi." diye onayladı Yağız onu.

 

Yutkunarak birbirine bakan ikili şirince gülümsedi.

 

"Helikopteri bizim için yere geri indirmekle uğraşmayın canım." dedi Onur hızla.

 

"Bence de. Boşuna yakıt masrafı yapıp devleti zarara sokmayalım." diye ekleme yaptı Korkut.

 

"Merak etme devlete zeval gelecek her türlü hareketten kaçınırız. Havadan sizi hop diye ittik mi sorun anında çözülür -1 BŞÜ." dedi Burak eğlenceli bir sesle.

 

"Havadan itmek mi?" diyen Korkut hüzünle bakarken Onur bambaşka bir konuya takılmıştı.

 

"-1 BŞÜ mü? Çok kırdı bu şimdi beni. Ah benim diğer exim Ateş'im." diye karalar bağlayan adam aklına gelen fikirle millete baktı.

 

"Bize şu andan itibaren BŞİ deyin."

 

"O ne diye sormalı mıyız?" diye söylenen Tuncay içten içe bu şebek dostuna şükranlarını sunuyordu. Masal'ından vedalaşmanın zorluğunu Onur sayesinde daha rahat atlatacak gibiydi.

 

"Bermuda Şeytan İkigeni." diye gururla cevap verdi Korkut.

 

"Ahh işte benim kankam nasıl da anlıyor. Çak bir beşlik." diyen Onur arkadaşının kaldırdığı elini esgeçerek yanağına bir tokat patlattı.

 

"Ahh. Ne yapıyorsun mal?"

 

"Asıl sen ne yapıyorsun? Ne diye cümlemi çaldın? Hak ettin o tokadı."

 

Herkes Onur ve Korkut'u gülerek izlerken Serkan'ın andan kopuk hali Hilal'in dikkatini çekti. Tam Burak'a bunu soracaktı ki bir er yanlarına yanaşarak selam verdi.

 

"Komutanım son helikopter sizin. Yarım saat sonra kalkacak. 25 dakika içinde helikopterde hazır bulunmanız gerekiyor."

 

Cümle ortamdaki neşeli havanın kara bulutlarla kapanmasına neden olurken Burak teşekkür ederek askeri gönderdi.

 

Birkaç saniye kimsede hareketlilik olmazken Korkut muzip çıkarmaya çalıştığı sesiyle konuştu.

 

"Silahını çıkarıp vurmayacaksan Hilal yengeme sarılabilir miyim Yüzbaşı'm?"

 

Burak "Kısa sürsün." diye homurdanırken Nisa gülerek arkadaşının yanına geldi.

 

"Hep aksi olmak yormuyor mu Burak?"

 

Arkadaşına göz deviren adam "Gider ayak yine laf sokmak egonu tatmin mi ediyor Nisa?" diye sataştı.

 

"Hayrunnisa demedin bu da bir gelişme." diye dalga geçen kız, arkadaşına sarıldı.

 

"Yolunuz açık olsun arkadaşım. Kendinize çok iyi bakın."

 

Kızın dostça sarılmasına karşılık veren Burak "Kelebeğim sana emanet. Aslı ile ikisinin ruh hali hiç iyi olmayacaktır. Bu süreçte sana çok iş düşüyor Nisa."

 

"Merak etme, aklın burada kalmasın. Ben ikisiyle de güzelce ilgileneceğim. Siz gelene kadar yemeklerini aksatmadan, uykusuz kalmadan, içlerine kapanmadan hayatlarını olabildiğince normal seyrinde yaşamalarını sağlayacağım. Hem destekçim de çok. Seher nineye ispiklemekle tehdit ederim hiç olmadı."

 

Nisa'nın son cümlesi ikisinin de gülümsemesine neden olurken geri çekilen Burak minnetle arkadaşına baktı.

 

"Teşekkür ederim."

 

"Ne demek, görevimiz."

 

Nisa, Burak ile konuşurken Hilal de sırasıyla Korkut, Onur ve Tuncay ile görüşmüştü. Sıra Emre'ye geldiğinde Aslı'nın kuala gibi sevgilisine sarıldığını görerek Yağız'a döndü.

 

"Abim." diyerek adama sarıldığında burnunun direği hafifçe sızlamıştı.

 

Dakikalar içinde gideceklerini tam şu an daha net hissetmişti.

 

"Küçük Kardeşim benim." diyerek kızın saçlarına bir öpücük bırakan Yağız, kızın titrediğini hissettiğinde derin bir nefes aldı.

 

"Şu an ağlama ama biz gittikten sonra ağlayacaksın, bu ruh halinden sıyrılacaksın. Söz ver."

 

Geri çekilmek isteyen adamın kolunu tutarak onu engelleyen Hilal başını sallayarak mırıldandı.

 

"Söz. Özlemin ve ayrılığın acısını sizi yolcu ettikten sonra içimden atacağım ama şimdi şefkat gösterme. Yoksa kendimi tutamam."

 

"Tamam. Müstakbel kocan ve arkadaşların bana emanet. Saçma sapan bir şey yapmalarına izin vermeyeceğim."

 

Yağız'ın güven dolu cümlesini duyan Hilal geri çekildi.

 

"Biliyorum abi. Allah'a emanet olun." derken gözlerindeki hüzne zıt olarak dudaklarında tebessüm vardı.

 

"Sen de kardeşim." diyen Yağız ile kenarda bekleyen Serkan'a doğru yöneldi Hilal.

 

"Hayırdır Serkan Bey? Ayağınıza geliyoruz vedalaşmaya."

 

"E bi zahmet. Giden benim." diyerek gülümseyen Serkan, Hilal'e sarıldı.

 

"Kendine çok çok iyi bak. Fazla dert edinmeden sevgilin gelene kadar güzelce hayatını yaşamaya bak tamam mı?"

 

"Tamam. Siz de kendinize dikkat edin. Buraları da merak etme. Gülderen de bizden. Onu asla yalnız bırakmayız, aklın kalmasın."

 

Gülderen ismi Serkan'ın kaskatı olmasına neden olmuştu. Boğazında koca bir düğüm belirirken Hilal fark etmesin diye geriye çekilen adam gülümsemeye çalışarak elalara baktı.

 

"Hep mutlu ol olur mu Meraklı? Kardeşim ile çok mutlu bir hayatınız olsun."

 

Vedalaşıyor hissi iliklerine işlediği için ürperen Hilal tedirgin bir şekilde konuştu.

 

"Serkan? Bir sorun falan mı var? İyi misin?"

 

Genç adam soruya soruyla karşılık vermişti.

 

"Neden iyi olmayayım ki?"

 

Arkadaşının kahverengi gözlerini inceleyen Hilal orada hiçbir duygu görmediğinde daha çok endişelenirken Emre'nin muzip sesini duydu.

 

"E izin verirseniz Ayçiçeğim ile görüşeceğim."

 

Ayçiçeğim kelimesini bilinçli bir şekilde yüksek sesle ve bastırarak söyleyen adam anında istediği tepkiyi aldı.

 

"Senin ayçiçeğini..." diye cümleye başlayan Burak, Hilal ile göz göze geldiğinde istemsizce gülerek Farsça devam etti.

 

"فکر می کنم وقتی ازدواج می کنید این اتفاق می افتد. آگاهانه و ناخودآگاه هر جاده ای به نوعی به آنجا منتهی می شود. "

 

(Evlenince böyle oluyormuş sanırım. Bilinçli bilinçsiz her yol bir şekilde oraya çıkıyor.)

 

Kocasının söylediği imalı cümle ile yanakları hafifçe kızaran Hilal ona bakmayı keserek Emre'ye döndü.

 

"Bu deli sana emanet. Birbirinize emanetsiniz her şeyden önce ama... Şuna artı bir dikkat et yaa. Bana hızlı gelmek için saçma sapan işlere kalkışmasın."

 

Aslı ile görüşen Burak sevgilisini duyduğunda iç geçirerek Timine baktı.

 

"Hepinize beni ayrı ayrı emanet edip tembihledi değil mi?"

 

Bunun üzerine gruptan biraz uzakta olan Serkan hariç herkes başını aşağı yukarı sallamıştı.

 

"E kız seni tanıyor abi." dedi Onur gülerek.

 

"Potansiyelini biliyor yani." diye onu onayladı Korkut.

 

"İstediğini tembihle ben her türlü güvenli ama sana en hızlı gelen yolu seçeceğim همسر من (Karım)."

 

Farsça hitap Hilal'in istemsizce sırıtmasına neden olurken boğazını temizleyerek kocasına baktı.

 

"Bu güvenli(!) senin anlayışın ile olan değil de benim anlayışımda olan güvenlik ise sorun yok شوهر من (Kocam)."

 

Karısının yanına gelen Burak kızın elini tuttu.

 

"من دهنت را می خورم که تو را شوهر من می خواند"

 

(Kocam diyen ağzını yerim.) derken kızı az ilerlerindeki binaya doğru götürmeye başlamıştı.

 

Onun gittiğini göre Emre "Gelmeye niyetin yok galiba kardeşim?" diye arkasından takıldı.

 

"Ka... Kız arkadaşımla vedalaşıp geliyorum. Zamanında helikopterde olurum." dedi Burak yürümeye ara vermezken.

 

"Burada vedalaşamıyor musun?" diye laf atan Emre'nin cümlesi karşılıksız kalmıştı.

 

"Burak Bey illa yapacak şovunu." diyerek gülen adam, Buse'sini kolunun altına alarak saçlarını okşamaya başlamıştı.

 

Tenha bir yere götürülmekten gayet memnun olan Hilal imalı bir şekilde kocasına baktı.

 

"Beni nereye kaçırıyorsun kocam?"

 

Cevap gayet sarih ve imasız gelmişti.

 

"Öpmeyeee."

 

Adamın cevabı karşısında küçük bir kahkaha atan Hilal binanın kullanılmayan tarafına geldiklerinde kendini birden duvara dayalı halde buldu.

 

Burak Kılıç her zamanki gibi duvara çarpmasın diye elini sırtına siper etmişti.

 

"Önce şundan kurtulalım." diyen Burak, kızın boynundaki ince atkıyı çözerek dudaklarını aşık olduğu boyun ile buluşturdu.

 

Derin nefesler alarak kokusunu içine çeken adamın boynuna küçük öpücükler kondurmaya başlaması, Hilal'in nefes alışverişlerini hızlandırmıştı.

 

Ellerini kocasının boynuna sararken üniforması içindeki Asker geri çekilerek özlemini çektiği dudaklara yapıştı.

 

Şeftalili dudaklara!

 

Sevginin, tutkunun, ayrılık korkusunun ve özlemin dorukta olduğu öpüşmeden ayrıldıklarında alınlarını birbirine yaslayarak soluklanmaya başladılar.

 

Parmaklarıyla kocasının ensesindeki saçları okşamaya başlayan Hilal kocasının dakikalar sonra gideceğini daha fazla reddedemeyerek titrek bir nefes aldı.

 

Sol gözünden bir damla yaş düşerken Burak esefle iç geçirmişti. Hilal anında tepki vermişti

 

"Tamam tamam ağlamak yok. Anlaştık. 'Vedalaşmamızı düşündüğünde sulu gözlü olmamı hatırlamanı istemiyorum.' diye kendim dedim."

 

"Sulu gözlü olmanı değil bu öpüşmeyi hatırlayacağımdan emin olabilirsin." diye yarı ciddi yarı alaylı konuşan Burak muzip bir bakışla kıza baktı.

 

"Dudaklarını ve boynunu da yanımda götüremiyor muyum yaa?"

 

Genç kız, adamın muzip oyununa anında ayak uydurmuştu.

 

"Hah. Yanında götürmek istediğin ben değil de dudaklarım ve boynum mu?"

 

"Yani komple götürmek isterdim elbette ama şimdilik kilidi açılan bölge yalnızca o ikisi."

 

Adamın bu açık sözlülüğüne her defasında şaşırmaya devam eden Hilal hayretle başını iki yana salladı.

 

"İnanılmazsın gerçekten."

 

"Biliyorum karıcığım." diyerek sırıtan Alfa kızın dudaklarından bir öpücük çalarak boynuna da küçük bir öpücük bıraktı.

 

Atkıyı geri bağlarken kızın yanağını hafifçe okşamıştı.

 

"Seni yine öpmek istiyorum. Seni binlerce kez öpmek istiyorum. Asla doymayacağım düşünülürse... Şu an gitmeliyiz Kelebeğim. Yoksa gidemem."

 

Parmaklarını adamın parmakları arasından geçiren Hilal "Hadi." diye fısıldayarak yürümeye başladı.

 

Her adımla ruhundaki gözyaşları dışarı çıkmak için çırpındı

 

Her adımla kalbindeki kanama artarak ayrılık yarası sızladı

 

Her adımla bedenindeki oksijen çekilerek nefessiz bıraktı

 

Ancak yürümekten de dik durmaktan da vazgeçmedi Hilal Aslan

 

Karısının elini sıkan Burak düzenli nefesler alarak, attığı her adımı sayarak, düşüncelerine ket vurarak süresiz bir veda içerisinde olduklarını unutmaya çalıştı.

 

Timin diğer üyelerinin yanına geldiklerinde genç kız gizleyemediği çaresizlikle kocasına döndü.

 

"Allah'a emanet ol Alfa'm. Bana geri dön... Dönün. Eksiksiz."

 

"Sana senin üzerine söz veriyorum geri döneceğim Kelebeğim. Tam kadro, firesiz." diyen adam, kızın gözlerinden düşen bir damlayı usulca silerek tebessüm etti.

 

"Allah'a emanet ol... همسر من (karım)."

 

"Dikkatli ol... شوهر من (kocam)."

 

"Olacağım." diyen Burak daha fazla durursa gidemeyeceğini hissederek arkasını döndü ve helikoptere doğru yürümeye başladı.

 

Yıllar önce Mardin'de de 'Dikkatli ol' cümlesiyle vedalaşan ikili bambaşka şartlar altında yine aynı kelime ile vedalaşmıştı.

 

Askerler helikoptere binene kadar bekledikten sonra ağlamaya başlayan Aslı, Nisa'nın omzuna yaslanarak mırıldandı.

 

"Gidelim. Gidelim lütfen. Daha fazla dayanamıyorum."

 

Arkadaşının omzunu sıvazlayan Nisa, Aytül ve Hilal'e baktı.

 

"Sizi de ben götüreyim mi? Arabaları Ulaş'a aldırırım."

 

Bu halde araba kullanamayacağının düşünen Aytül onu onaylarken Hilal başını iki yana salladı.

 

"Siz gidin."

 

"Ama Casper'ım..."

 

"Hemen yola çıkmayacağım Nisa. Yaşamam gereken patlamayı burada, onun arabasının içinde yaşamak istiyorum. Eve duygularımı düzenlemiş bir şekilde gitmek istiyorum. Lütfen."

 

Anlayışla başını sallayan Nisa "Sakinleşmeden arabayı sürme." diye arkadaşını ikaz ettikten sonra kızları da alarak gitti.

 

Titrek bir nefes alan Hilal boş kalan pistin ortasına çöküp hıçkırıklara boğulmak istemediğinden buğulu gözlerle Burak'ın arabasının yanına gitti ve anahtarla kapıyı açtı.

 

Arabaya girdiği an, onun kokusu tüm zerresini kaplamıştı.

 

Dakikalar önce onun oturduğu şoför koltuğuna oturan genç kız hıçkırıklarla ağlamaya başladı.

 

Kaç dakika boyunca gözyaşı döktü bilmiyordu ancak kendine geldiğinde kara bulutların her yeri kapladığını gördü.

 

Peçete ile burnunu sildikten sonra kapı yanındaki sudan içen Hilal kapıyı açarak suyu eline döktü ve yüzünü yıkadı.

 

Bir süre daha arabada durarak sakinleşmeyi bekledikten sonra sağanağa yakalanmadan yola çıkma isteğiyle arabayı çalıştırdı.

 

Arabayı hız yapmadan süren genç kız 5 km sonra karşı şeritten hızla gelen taksiyi gördüğünde kaşlarını çattı. Bildiği kadarıyla bu yol pistten başka bir yere gitmiyordu. Taksi yanına yaklaştığında istemsizce yavaşlayan genç kız içinde gördüğü kişiyle aniden frene bastı.

 

"Nasıl yaa? Neler oluyor?"

 

Hızla arabayı geri çeviren Hilal taksiyi takip etmeye başladı.

 

Bu sırada gök gürlemiş, beklenen sağanak yağış aniden bastırmıştı.

 

Taksinin müşterisini bırakıp geri döndüğünü gören Hilal gaza biraz daha bastı.

 

Boş piste geldiğinde yerde katıla katıla ağlayan genç kızı gördüğünde korkuyla arabasından indi.

 

"Gülderen?" diye arkadaşına seslenirken kızın üstündekiler dikkatini çekmişti.

 

Birbirinden uyumsuz tişört ve pantolon, incecik bir hırka ve çıplak ayağında terlik vardı.

 

Bu Ocak ayında!

 

"Kötü bir şey olmuş." diye mırıldanan Hilal sırılsıklam ıslanmış bir şekilde kızın yanına koştu.

 

"Ne oluyor? Gülderen? Gülderen bana bak. Ne oldu?"

 

Ağlayan genç kız onu fark ederek kıpkırmızı gözleriyle Hilal'e yalvarmaya başladı.

 

"Hi-Hilal. Gitti mi? Gitmedi de. Gitmemiş olsun. Gitmedi de!"

 

"Ne oluyor?" diye sordu Hilal korkuyla.

 

"Gitti di'mi? Gitti. Onu son görüşümdü. Gelmeyecek bir daha."

 

"Canım nasıl konuşuyorsun böyle. Sakin ol lütfen. Bana ne olduğunu anlatır mısın?"

 

Sakin kalmaya çalışan Hilal bunda başarılı olamayarak dünyadan kopmuş gibi aynı şeyleri tekrarlayan Gülderen'i sarstı.

 

"GÜLDEREN!"

 

Bu bağırış kızın kendisine gelmesine neden olurken acı dolu gözlerle Hilal'e baktı.

 

"Gitti Hilal. Serkan açıklamamı bile dinlemeden gitti. Onu kandırdığımı zannediyor. Bana hesap bile sormadan, veda bile etmeden çekip gitti. Ölüme gitti. Serkan o harekattan canlı dönmeyecek Hilal. Ölüme gitti o, ölmeye gitti."

 

B.K.S. 11.920

Loading...
0%