@yazar.metinbey
|
Donna, üzerini giyindikten sonra depodaki silahlardan birini alarak yanındaki korumalarla birlikte A kapısına doğru ilerlemeye başlar. Etrafta tam bir kargaşa vardır. Parçalanmış cesetler ve korku içinde koşuşturan insanlar her yerdedir. Donna hızla kapının önüne geldiğinde, silahlarla bekleyen bir grup insanla karşılaşır. İçlerinden biri öne çıkarak konuşmaya başlar. Saldırgan; "Buradaki yetkili kimse onunla konuşmak istiyorum. Siz ayak takımının değil, onun benimle muhatap olmasını isterim. Burayı yok etmemi istemiyorsanız derhal yetkiliyi çağırın." Donna hafif sinirli ve öfkeli bir şekilde öne atılarak konuşmaya başlar; "Hey sen aşağılık herif, önce konuştuğun kelimelere dikkat et. Ben Donna Scoltweld, buranın sorumlularından birisiyim. Sen kimsin? Ve ne istiyorsun? Ya cevap ver ya da şu anda canını alırım." Saldırgan hafifçe kıkırdayarak konuşmaya başlar; "Merhaba Donna, ben Rickey, Sacimor Topluluğunun lideriyim. İlk tanışmamız şerefine konuşma üslubuna müdahale etmeyeceğim. Ama bir daha bana bu üslupta konuşursan senide, burada bulunan angavalları da ve içeride bulunan sözde topluluğunuzu da yok ederim. Taş, taş üstünde bırakmam. Haddini bir daha sakın aşma anladın mı küçük kız..." Donna elindeki tabancayı hızla Rickey'in kafasına doğru tutarak konuşmaya başlar; "Bir daha söyle bakalım Rickey, ne yaparsam beni ve topluluğumu öldürürdün? Henüz neye bulaştığını bile bilmiyorsun." Ellerini kaldırır ve ormandan eli silahlı otuz kişinin Sacimorlara karşı silahlarını tutması bir olur. "Evet gerizekalı, az önce söylediklerini tekrar söyle bakalım? Ne yapardın?" Rickey hafif bir gülümseme ile konuşmaya başlar; " Hahahaha güzel, vahşi insanları severim. Seninle güzel anlaşacağız güzelim, Donna bir anda Rickey'in arkasından ona yakın kamyonun geldiğini görür. Kamyonların içinden eli silahlı onlarca kişi çıkar ve Donna ile ekibine silahlarını doğrulturlar. " Rickey gülümseyerek konuşmasına devam eder; " Evet Donnacık, şimdi biraz gerçekleri konuşalım istersen. Önce şu salak silahını indir bakalım. Ondan sonra konuşmaya başlayalım. Donna hafif öfkeli ve nefret dolu bakışlarla silahlarını indirir ve konuşmaya başlar; " Peki adi herif, ne istediğini söyle hemen... Zira senin gibi aşağılık insanlarla fazla muhatap olmak istemiyorum. " Rickey; Peki hemen söze giriyorum. Topluluğun güçlü ama destekçisi yok, benim arkamda altı büyük topluluk bulunuyor. Şimdi istediklerim şunlar, topluluğundan en güzel on iki kızı bana vereceksin. İçlerinde sende olacaksın. Topluluğumun ana merkezine gideceğiz. Ve bizim için çalışacaksınız. Özellikle sen, sen sadece benim olacaksın. Bunu reddeder ve savaşırsan topluluğundaki herkes ölecek. Merak etme beni sevmeden sana dokunmayacağım. Şimdi kararını ver, topluluğunun hepsini öldürüp seni esir mi alayım. Yoksa on iki kız ile beraber kendi isteğinle mi gelirsin? Donna; " Seni şerefsiz herif, peki bana biraz zaman ver. Bunu üst yetkililerle konuşmalıyım. " Ardından oradan ayrılarak babasının yanına doğru yola çıkar. Tam babasının yanına geldiğinde, babası ile beraber topluluğunun en yaşlı üyesi olan Temura'yı görür. Ve şaşkınlıkla konuşmaya başlar. Donna; " Temura, burada ne işin var? Neler oluyor? " Temura; " Beni dinle güzel kızım, sen gelmeden önce babana da anlattım. Dün rüyamda bir şeyler gördüm. Gördüğüm şeyde sen en başta bir adamın kellesini tutuyordun. Ve onlarca kişi önünde diz çökmüştü. Yanında altı yaşında bir erkek çocuk vardı. O kelle Rickey'e aitti. Bilirsin benim söylediğim şeyler çıkar. Galiba bu geleceğimiz için bir kehanet, ve kehanetin başında sen bulunuyorsun. Bu tehtidi yok etmek için en büyük umudumuz sensin. Evet bunun ne anlama geldiğini biliyorum. Lakin topluluğumuzu korumak için bunu yapmak zorundasın. " Donna; " Lanet olsun, siz siz kafayı yemişsiniz. Ne kehaneti, ne geleceği. Resmen o adamın kölesi olmamı istiyorsunuz. Bunun farkında mısınız? Lanet olsun buradaki tek akıllı ben miyim? Ardından Donna'nın babası söze girerek konuşmaya başlar; " Sevgili kızım, biliyorum bunlar çok aptalca geliyor. Ama emin ol başka seçeneğimiz yok. Bir savaşa girersek bu topluluğumuzun sonu olur. Kehanet gerçekleşirse tüm topluluklar bizimle beraber olmak zorunda kalır. Bunu bir düşün hepimizin şuan ölmesini mi istersin, yoksa geleceğimizin olmasını mı? Bu kehanet gerçekleştiğinde burası senin için her zaman hazır olacaktır. Lütfen kızım, lütfen beni kırma bu benim içinde çok zor, ve kılına zarar gelse bu dünyayı yakarım. Lakin bu büyük topluluğu, kadınları, çocukları ve yaşlıları düşünmek zorundayız. Bu hepimizin kaderi, merak etme zamanı geldiğinde o aşağılık heriften beraber intikam alacağız. " Donna; " Peki baba, bu söylediğini yapacağım. Lakin gitmeden önce Savannah ve Mustafar ile görüşmek istiyorum. " Ardından orayı hızlıca korumalarla beraber terk eder. Arkadaşları Savannah ve Mustafar'ın yanına giderek ikisine olayları anlatır. Savannah; " Sen delirdin mi? Ne demek köle olarak onunla beraber gideceğim. Bu dünyadaki herkes kafayı mı yedi? Mustafar; Savannah, lütfen sakin ol. Donna, bu yaptığın çılgınlık biliyorsun, değil mi? Topluluğumuzun geleceği için bile olsa, bu gerçekten saçmalıktan ibaret. Resmen adam seni zorla götürmek istiyor. Donna; Farkındayım, Bu gerçekten delice ama başka şansımız yok, beni dinleyin kehanet bunu söylüyor. 6 Yılın sonunda tüm topluluklar birleşecek ve tek bir yumruk olarak bu kıyamete karşı savaşacağız. Ama bunun olması için ben ve on iki kızın onlarla beraber gitmesi lazım. Aksi takdirde topluluklar arası bir savaş başlayacak ve çok insan ölecektir. Evet, gücümüz onları yenmeye yeter ama zaten bu kaos olan ortamda daha fazla kaosun olmasına ve kan dökülmesine gerek var mı? Savannah; O zaman, o zaman ben de geliyorum. Lanet olsun seni tek başına oraya göndermem. Ne yaşayacaksak beraber yaşayacağız. Mustafar; Ben de geliyorum o zaman. Lanet olsun siz giderken arkada kalmayacağım. Donna; Mustafar sen gelemezsin, zira herifin söylediği sadece ben ve on iki kızın onlarla beraber gitmesi. Savannah, sen de gelemezsin, zira ikiniz de kardeşim gibisiniz ve ikinizi de riske atamam. Bunu yapmamı istemeyin benden, ne olur söylediklerimi dinleyin. Savannah; Mustafar gelemez, evet, ama bensiz bu yolculuğa çıkmıyorsun. Lanet olsun senden başka kimsem yok. Anlasana be deli kız, senden başka kimsem yok. Seni de kaybetmek istemiyorum. Babamı, annemi ve erkek kardeşimi kaybettim zaten bir kayıp daha yaşamak istemiyorum. Lanet olsun, ya beraber gidiyoruz ya da gitmiyorsun. Seni kelepçelemem gerekirse kelepçelerim ama tek başına gitmene izin vermem. Donna, bunu zorla kabul eder ve günlüğünü Mustafar'a uzatır. "Beni dinle Mustafar, hissettiklerim gerçek, seni seviyorum. Kardeş olarak değil, farklı duygular besliyorum. Sorularını şimdilik sakın söyleme eğer hayatta kalırsam, sana geri döneceğim. O zaman her şeyi konuşabiliriz." Yanağından öper... Şimdilik hoşça kal... Bir süre yürüyerek Mustafar'ın yanından ayrılırlar. Mustafar, şaşkınlık içinde onların arkasından bakakalmıştır. Savannah ve Donna, A Kapısının önüne gelir. Rickey'in yanına giderek konuşmaya başlarlar. Donna: "Rickey, söylediklerini kabul ediyoruz. Ancak bir şartım var. Arkadaşım Savannah ve ben köle olarak değil, grubunuzun bir parçası olarak geleceğiz. Diğer on iki kızı köle olarak alabilirsiniz. Ancak bana ve Savannah'ya köle muamelesi yapılmayacaktır." Rickey: "Peki Prenses, söylediğin gibi olsun. Sen ve arkadaşın Savannah köle muamelesi görmeyecek. Ancak diğer kızlar için aynı sözü veremem." Ardından bağırarak konuşmaya başlar; " Hadi, gidiyoruz. On iki kızı bağlayın. Savannah ve Donna'ya birer at verin. Gideceğimiz yol uzun." Artık aydınlık, karanlığa doğru emin adımlarla ilerliyordu. Savannah, Donna ve on iki kız, bilmedikleri bir kaderle yüzleşmek üzere ilerliyorlardı. Kehanet gerçekleşecek miydi? Yoksa Donna bu yolda ölecek miydi? Kimse gelecekle ilgili bir fikre sahip değildi, ya aydınlık ya da karanlık üstün gelecekti. Mustafar, Donna'nın sözlerinden etkilenmiş ve intikam dolu gözlerle bakakalmıştı. Zira o da Donna'dan hoşlanıyordu. Ne olursa olsun bir gün Donna'yı kurtaracak ve Rickey'i kendi elleriyle öldürecekti. Yaşamak için bu yemini etmiş ve ucunda ne olursa olsun, neye maal olursa olsun sözünü, yeminini tutacaktı. |
0% |