Yeni Üyelik
4.
Bölüm

İHANET

@yazar.tusmw

3.Bölüm: İHANET

CAMİLA CABELLO- Shameless 🎶🎶

 

G-EAZY& HALSEY-HIM&I🎶🎶

 

"Birlikte sigara içmek derken?" diye sorduğumda çapkınca gülümsedi. Bu adam gerçekten beni deli edecekti.

 

Ceketinin cebinden çıkardığı sigara paketinden bir tane sigara çıkardı ve sağ tarafa uzatarak ne ara eline aldığını bilmediğim çakmağı ile sigarayı yaktı. İlk önce kendi içine çekti ardından ise dudaklarını dudaklarımın üstüne kapattı ve sigara dumanını dudaklarımın içine doğru üfledi. Dudaklarını kısa bir süreliğine benim dudaklarımdan ayırdığında sigara dumanını kendi bedenime, tam göğüslerime gelecek şekilde üfledim.

 

Bu onun hoşuna giderken benim boğazım biraz yanmıştı. Fazla sigara bağımlısı biri değildim, nadiren içerdim. Bu sefer sigaranın ucu benim dudaklarımda iken sigara dumanını içime hapsettikten sonra daha yeni bana yaptığının aynısını yaparak sigara dumanını dudaklarının arasına doğru üfledim. O benim aksime kafasını yukarı kaldırdığında yukarı üflerken tekrar hızlıca bir nefes daha içime çekip onun belirginleşen boyun damarlarına doğru dumanı üfledim.

 

"Benden ne istiyorsun Barın ATEŞ? Neden sürekli yörüngemde dolanıyorsun ve iddiada böyle bir şey istedin?" Diye sorduğumda kaşları çatıldı ardından ise "ilgimi çekiyorsun Gece, seninle bir ilişkim olsun isterdim" diyerek yanıtladı.

 

O daha yeni bana çıkma teklifi mi etmişti?

 

Bari düzgün, romantik bir şey olsaydı!

 

Her neyse bananeydi ki, sonuçta kabul etmeyecektim.

 

"Ah hayır tabii ki. Böyle bir şey olamaz Barın ATEŞ, daha yeni görmeye başladığım bir adamla birlikte olamam." diyerek onu kibar olmaya çalışarak reddettim. Ama karşımdaki kişinin bu kadar inatçı olacağını düşünmemiştim. "Lütfen Gece, en azından birbirimizi tanıyalım eğer o zamanda istemezsen tamam, bırakırım peşini." Dedi Barın.

Barın'a belki de bir şans vermeliydim, bilmiyordum. Fakat bu –belki de bir ihtimal verebileceğim şans- şimdi değildi. Onu bir süre daha tanımalıydım. Daha yeni tanıştığım bir adamla nasıl sevgili olabilirdim ki?

Ben düşüncelerimde boğuluyorken Barın ben kucağındayken ayağa kalktı ve beni koltuğuma bırakıp "iyi günler Gece KARA, aynı zamanda iyi geceler" dedikten sonra odamdan ayrıldı.

 

Daha öğlen vaktiyken gece ne alakaydı şimdi?

 

Bunu fazla kafama takmayıp işlerime odaklandım.

 

💗

 

Barın Ateş'in anlatımıyla...

 

"Siktirin gidin, amına koyduklarım, nasıl böyle bir hata yaparsınız?" Öfkeyle sorduğum sorularla karşımda duran Gece'nin koruması Yusuf ve kendi korumam olan Asaf benim aksime gayet sakindiler ama birazdan asıl keyifle sigaramı içerken sakin olamayan onlar olacaktı. "Patron bak sana defalarca aynı açıklamayı yapıyoruz, Yusuf Ceylin'e vuracağı iğneyi seruma basmıştı, o serumun Ceylin'e takılacağını zannetmişti fakat serumlarda bir değişiklik yapılmış ki o serum Gece Hanım'a takılmış."

 

"Salaklar o serumda zehir vardı ama Gece'ye hiç bir bok olmamış ve kardeşine de öyle. Bunlar yetmiyor gibi birde kızı vurmuşsunuz, size dedim ki, o kadına zarar gelmeyecek. Onu kardeşinden vuracağız." diyerek sinirimi bastıramadan konuşmama karşılık Yusuf "burada bir terslik olmalı, izninizle eve gidip Gece Hanım'da yokluğumu fark etmeden neler olduğunu öğreneyim" dedi.

 

Bak işte bu işe yarardı. "Bir kaç dakika öncede söylediğim gibi Yusuf, siktir git ve geldiğinde yararlı bir şey getir yoksa ilk önce Gece tarafından verilmiş olan işin sonrada benim verdiğim işin olmayacak" dediğimde gözlerinde bir öfke aynı zamanda şaşkınlık belirdi. Dediğimi sanki hiç duymamış gibi odadan dışarı çıktı ardından ise dış kapının sesi duyuldu.

 

Gece'nin odasından çıktıktan sonra kendi evime gelmiştim. Yaşadığımız şeyler...

 

Her ne olursa olsun hiçbir şeyin aklımı bulandırmasına izin veremezdim.

 

Nasıl bu kadar saf ve temiz kalabilmişti onca yılın ardından?

 

14 ay olmuştu fakat hiç bir siyah nokta bile yoktu temizliğinde...

 

Kadının saflığı ve temizliği beni etkilememeliydi.

 

"Ee Asaf, sende haber var mı?" Diye Asaf'a bir soru yönelttiğimde Asaf, "efendim Gece Hanım bu gecede bir serum alacak" dedi. Bunu zaten biliyordum bana kardeşi lazımdı. "Kardeşine herhangi bir şey yapın serum takılmasını sağlayın ya da farklı bir şey, o zehir o kızın bedenine girecek."

 

Asaf'ta kafasını sallayıp çıktıktan sonra tek başıma kalmıştım.

 

Benim bir babam vardı. O adam aldatılmış bir adamdı ve bu ihanet benden annemi almıştı.

 

Kimdi bu ihanetin sebebi?

 

Gece'nin anne ve babasının katilleri kimdi?

 

Her şey tekrar zihnime düşerken gördüğüm görüntüler benim intikam ateşimi tekrar harmanlandırıyordu.

 

Hayatımı mahvetmenin bedelini ödeyeceksin Gece KARA...

 

Gece Kara'nın anlatımıyla...

 

Kardeşimin sürekli geçirdiği panik ataklar artık canımı sıkıyordu. Düşünmemeye çalışarak geçirdiğim zamanlar kabuslar görüyor, nefes nefese ve ter içinde uyanıyordum. Eve gelen doktorlar psikolojik olduğunu söylüyorlardı.

 

Ama bunu ben zaten biliyordum!

 

Eve çağırdığımız ailemizin doktoruydu ve elinde bir serum tutuyordu.

 

Serumun ilk önce kendime takılmasını isteyecektim çünkü daha önce kardeşimin serumuna enjekte edilen zehri tekrar enjekte etmelerine izin veremezdim.

 

"Serumu önce bana takın lütfen sonra kardeşime de takarsınız sonuçta aynı hastalığa sahibiz." Dediğimde karşımdaki adamın kasıldığını ve gözlerinde bir korku belirdiğini gördüm. Biliyordum tekrar aynı şeylerin yaşanacağını.

 

Adam duraksadıktan sonra çantasındaki diğer serumu çıkardı ve "bu serum sizin Gece Hanım" dedi.

 

Tabii ki bunu da düşünmüştüm.

 

"Serumlar gördüğüm kadarıyla aynı ve hastalıkta aynı oranda olduğuna göre dozlarda aynı olmalı bir ihtimal kardeşim daha küçük olduğu için dozlar azaltılmış olabilir" dediğimde ise gözlerindeki o çaresizliği tekrar görüyordum fakat o bunun farkında değildi.

 

"Bunu kim yaptırıyor bilmiyorum fakat o sahibine bunu ilet onu öldürmeden geri adım atmayacağım ve şimdi defol git evimden" diyerek onu evimden kovduğumda evden çıktı. Bense kardeşim evde olduğu için susturucu takılmış silahımı ona doğrultup "doktor, sanırım vazgeçtim, çok kararsız bir kadınım üzgünüm. Sahibine selam söyleyecek kadar ömrün yok." Dedikten sonra hafif bir rüzgar sesi geldi ve ardından doktorun yere yığılışı gözlerimin önüne sergilendi.

 

Beni salak yerine koymaları canımı sıkıyordu, bu evde kamera olduğunu bilmeyecek ve benim taktırmayacağımı düşünecek kadar salaklık yapan onlardı.

 

Asıl şimdi bunların patronunu, yani köklerini bulmam gerekiyordu. Bunlar sadece ağacın dallarıydı ve bazıları o dallarda çıkan yapraklardı. Bunlar bu kadar umursamazken ben her şeyi önceden düşünüyordum.

 

Ben bir yemini etmiştim.

 

İntikam yemini...

 

Anne ve babamın katillerini bulana kadar rahat uyku uyumayacaktım. Beni vuranların da onlar olduğunu biliyordum. Sinirlerim çok bozuluyordu fakat sakin kalmalıydım, çünkü eğer sinirle hareket edersem hata yapma oranım artardı. Her şey bir kenara evimde bana ihanet eden biri de vardı. Ege olamazdı. Ege'ye ihtimal dahi vermiyordum.

 

Peki kimdi?

 

Yakında onu da bulacaktım ve bulduğumda ilk önce patronlarını öğrenip sonrada onu işkence ederek öldürecektim.

 

Bu evde bir hain varken ne kardeşimi boş bırakıyor ne de kendim uyuyordum. Her an gelebilecek bir saldırı eşiğindeydik. Anlaşılan gerçekten ev değiştirme saatimiz gelmişte geçiyordu.

 

Odama çıkmaya karar verip Ege'nin Ceylin'in yanında olduğundan emin olduktan sonra merdivenlere yöneldim.

 

Yukarı ulaştığımda karar değiştirip giyinme odasına gitmeye karar verdim. Giyinme odasına girdiğimde ise bin bir çeşit kıyafetlerime göz gezdirdim. Hangisini seçmeliyim diye düşünürken spor yapacağım bir kıyafet gördüm. Altıma beyaz renkli fakat siyah desenli bir bikini altı giydim. Üstüme ise beyaz bir büstiyer onun üstüne de kahverengi bol bir gömlek hırka giydim.

 

Üstüme ise beyaz bir büstiyer onun üstüne de kahverengi bol bir gömlek hırka giydim

Giyimim tamamladıktan sonra aşağı kata spor salonuna indim. Evim gerçekten geniş bir villaydı. Bu eve taşınalı 14 ay olmuştu. Annem ve babam... Onlar öldüğü zaman mecburen taşınmıştık. Çünkü hem Ceylin hem de ben o evde kaldıkça kötü oluyorduk.

 

Düşüncelerden arınıp yürüme bandına çıktım. Yavaş adımlarla başlayıp sonra hızlandırarak tempolu bir yürüyüş yapıyordum. Bir yandan da kulağımda takılı olan kulaklıklarımla şarkı dinliyordum.

 

Yaklaşık bir 10 dakika sonra kol kaslarım için barfiks çubuğuna tutunup barfiks çekmeye başladım. Fakat bu hareket belimdeki yaranın hafif kanamasına sebep olduğunda hemen bıraktım ve biraz dinlenmenin ardından yaramı zorlamayacak hareketlere yöneldim.

 

💗

 

Çok yorulmuş aynı zamanda terlemiştim. Duşa girmeliydim. Yorgun adımlarla odamın içinde bulunan banyoya doğru yürürken havanın çoktan kararmış ve akşam olduğunu görmüştüm. Bu gece kardeşimle uyuyacaktım ve kötü kokmak istemiyordum.

 

Siktir git artık ama ya!

 

Duş keyfime soktun şuanda Barın ATEŞ.

 

"Ya kardeşim bir siktir git ya, yine mi sen?" Diye öfkeyle kurduğum cümleler karşısında sırıtan adam benim sinirlerimi cidden hoplatıyordu.

 

Vücudumu incelediğini fark ettiğimde sinirle üstümdeki gömleğin önünü kapattım. Aynı boyu yetişmiyor da annesinin ya da babasının kucağına çıkmak isteyip manzarayı görmek isteyen çocuk gibi yüzü düştüğünde üstüme doğru gelmeye başladı. Tamam, bu benzetme çok saçmaydı. Üstüme gelmeye başladığında geri geri adım attım.

 

Sabah ki gibi yarama dikkat ederek belimden kendine çektiğinde "yine ne var Barın ATEŞ?"

 

"Fiziğinin bu kadar mükemmel olacağı aklımın ucundan geçmemişti."

 

Bu adam gerçekten sapık bir herifti. Belimi saran eli belimi hafif hafif okşamaya başlayınca istemeden kasıldım. Parmakları öyle uç noktalara değiyordu ki, bir an devam etmesini bile isteyebilirdim. Bir diğer boşta kalmış olan eliyle ise kadınlığıma dokunduğunda istemeden de olsa ellerim üzerindeki üstüne tam oturmuş ve ona çok yakışan siyah gömleğine tutundu. "Barın yapma, gerçekten seninle birlikte olamam. Belki ilerde seni tanıdıktan sonra olabilir ama şuan olmaz."

 

Yüzü yüzüme çok yakındı, bir eliyle belimden kendine bastırıyorken ve diğer eli de iç çamaşırımın üstünden kadınlığımı okşarken bunu demem ne kadar doğruydu inanın bilmiyordum.

 

"Beni zaten tanıyorsun ya da şöyle söyleyeyim 'küçük ve kısasın, uza biraz miniğim' "

 

Bu söz bana tanıdık gelse bile hatırlayamıyordum. "Ne demek istediğini anlamadım Barın. Sadece söylediğin söz tanıdık geldi o kadar. Başka bir şey hatırlamıyorum. Belli bir yaşımdan öncesini hatırlamıyorum" dediğimde gözlerine üzüntü diyebileceğim bir duygu yerleşti ardından ise hemen kayboldu.

 

"Gece KARA bana hep sen kimsin diye soruyorsun ya, asıl sen kimsin?"

 

Konuşamıyordum çünkü konuşmama müsade etmiyordu. Belki de sadece dinlememi istiyordu. Konuşmaya devam ederken diğer eli belimden yukarıya büstiyerimin arka kısmına ulaştı oradan ise göğüslerime doğru ilerledi parmakları. Bir şey yapmalıyım fakat öyle hafif dokunuyor ve okşuyordu ki mantığımı durduruyordu. Mantıklı düşünmek şu halde imkansızdı.

 

Göğüslerime ulaşmış olan parmakları göğüslerimi kapatan büstiyeri yukarı çekecekken hızla onu kendimden itip uzaklaştırdım.

 

Beni nasıl delirteceğini biliyordu!

 

"Barın lütfen yapma, seni tanımıyorum. Kimsin ve neden sürekli etrafımdasın? Rahat bırak artık beni."

 

Kırılmışa benziyordu fakat nasıl yaptığını bilemeden eğer kırıldıysa bile bunu benden sakladı.

 

Kısa bir süre durduktan sonra geri çekildi. İlk önce bedeninin bedenime verdiği ısı kayboldu. Sonra ise elleri bedenimden kayıp gitti. Arkasını dönüp odamın balkonundan çıkmak için oraya yöneldi. İçimden bir sesin gidip onu öpmem gerektiğini söylediğine inanamayarak başıma girmiş olan ağrı ile ağzımdan bir inilti çıktı. Hızla arkasını dönüp yanıma yaklaştı. "Gece, iyi misin?" Sorduğu soruya başımı sallayarak cevap verdiğinde aklımda sadece bir cümle dolanıyordu. "Mavi gözlü kız ve çocuğun hikayesi...", kurduğum cümle ile kaşlarını çattığında, "hatırlıyor musun?" diye sordu.

 

"Sadece aklıma geldi bir anda, bunun anlamı ne? Biliyorsun sanırım. Söyler misin, belki hatırlarım."

 

Kafasını salladı ve konuşmaya başladı. "Bir masal var, mavi gözlü kızın ve mavi gözlü çocuğun hikayesini anlatıyor. Belki daha önce bir yerde duymuşsundur. Bir varlar, bir yoklarmış. Evvel zaman içinde bir kız ve bir çocuk varmış. İkisi de birbirlerine çok bağlılarmış fakat bir gün çocuğun annesinin ve kızın babasının yapmış olduğu hatadan dolayı ayrı kalmak zorunda kalmışlar. Kızda çocukta büyümüşler. İkisi de liseye giderken karşılaşmışlar. Kız mutluluk gözyaşlarını tutamayıp koşup sarılmış çocuğa. Çocukta heyecan içinde sarılmış kıza. Kız, küçükken çocuğa verdiği sözü hatırlamış. Ayaklarının uçlarında havaya kalkıp çocuğa uzanmaya çalışarak çocuğun dudaklarına bir buse bırakmış. Kız utançtan ve heyecandan kıpkırmızı olurken çocuk gülmüş ve o da eğilip kızın dudaklarına uzun bir öpücük bırakmış. Bu sefer kızda gülmüş ve böylece geçmiş zaman. Bir gün kız yaşamını, hayatını ve en önemlisi de çocuğu unutmuş. Çünkü küçük kız hastaymış. Çocuk bunu öğrendiğinde..." duraksadı ve yutkundu. Sanki o anı yaşıyor gibiydi oysa bu sadece bir masaldı. O öyle söylemişti.

 

"Sonra? Sonra ne olmuş?" diye sorduğumda Barın'ın dudaklarında buruk ve acı barındıran bir gülümseme çıktı ortaya. "Sonra çocuk bunu öğrendiğinde mahvolmuş. İlk önce annesini sonra da yaşama sebebini, küçük kızı kaybettiği için sürekli 'neden yaşıyorum ki' diye sorgulayıp durmuş kendi kendine. Kız çocuğu unutunca bir daha görüşememiş, yine ayrı kalmışlar ta ki hem kız hem de çocuk büyüyüp iş sahibi olana kadar. Aslında kızın bilmediği bir şey varmış. Çocukla iş sahibi olmadan öncede karşılaşmışlardı, çocuğun babası kızın anne ve babasını öldürdüğü gün... Kız acı içinde yaşarken çocuk takıntılı gibi kızı izler ve üzülürmüş kızın bu haline. Kız çocuğu iş yerinde gördüğünde tanımamıştı. Çocuk bunun acısı ile yaşarken kızın hiçbir şeyden haber olmamış."

 

"Peki sonra kız hatırlayabilmiş mi çocuğu?" diyerek bir soru daha yönelttiğimde, "orası bilinmiyor." diye kısa bir cevap verdi. Yüzü buraya ilk geldiğine nazaran daha asıktı. Belliydi, bu hikaye onun canını sıkmıştı. "Çok sıcak oldu, sen git istersen bende bir duşa gireyim" dediğimde hiçbir şey söylemeden cama yöneldi.

 

Barın camdan atlayıp odamdan çıktığında rahat bir nefes alıp banyoya yöneldim bende. Saate baktığımda saatin 23.21 olduğunu gördüm, zaman ne kadar hızlı geçmişti. Duşa girmekten vazgeçip yorgunlukla kendimi yatağa attım. Belimdeki yara hafif sızlasa da fazla umursamadım fakat Ege'nin "Gece koş, Ceylin kan kustu!" diye bağırdığında başımdan kaynar sular dökülür gibi hissettim.

 

Kaybedecektim, onu da kaybedecektim.

 

~SON~

Loading...
0%