@yazar_as3s
|
Yakışıklı: Puhahahhh... Bak bu cidden güldürdü. Yakışıklı: Sen bayağı dalga geçiyorsun benimle. Yakışıklı: Efnan, ne şakacı bir kadınsın sen! Yakışıklı: Yüreğime inyordu az daha. Yakışıklı: Efnan, şaka yapıyorum de. Yakışıklı: Kızım konuşsana! Bak delleniyorum ben. Yakışıklı: Efnan, iyi misin? Bir şey yaz artık. Cevap ver merak ediyorum. 'Yakışıklı' kişisinden bir cevapsız sesli arama. Yakışıklı: Efnan, güzelim aç şu telefonu. Lütfen. İyi misin? Efnan: Ne oldu be! Karınca duası gibi bir sürü mesaj atmışsın. Yakışıklı: Neredesin sen? Niye cevap verilmiyor o mesajlara! Efnan: Hop... Sakin ol şampiyon! Mert Bey ile kapı ağzında sohbet ettik. Yakışıklı: Hııımmm... Demek ben burada sana bir şey oldu sanıp dellenirken, sen orada Mert beyciğin ile kakara kikiri konuşuyordun. Mert kim? Efnan: Hııımm biraz kıskandık sanki? Yok ya ne birazı bayağı kıskandın. Mert, Nadide Teyzenin kapı komşusu. Yani karşısında oturan adam. Kendisi apartmanımızın müzmin bekarlarından.Bana karşı oldukça ilgili. 23 yaşında. Galerici. İki evi, iki de arabası var. Yakışıklı: Maşallah Mert'le alakalı her detayı biliyoruz. Siz de en az onun kadar ilgilisiniz anladığım kadarıyla Efnan Hanım! Efnan: Tabii ki de ilgili olacağım Yamaç Bey. Sonuçta kendisi adayım olur. Yakışıklı: Ne adayı tam olarak? Efnan: Damat adayı. Eğer senden olumlu bir cevap alamazsam -ki bence zaten alamayacağım- onunla deneyeceğim. Dedim ya bana karşı ilgili. Yakışıklı: Tamam. SAKİNİM! Her şeyi bir kenara bırakıp baştan alıyorum. Niye benimle evlenmek istiyorsun? Efnan: Bazı özel nedenlerden dolayı. Yakışıklı: Bak Efnan birbirimize yardım etmek istiyorsak her şeyi en çıplak haliyle konuşmalıyız. Şimdi bana bu yaşta evlenmek istemenin sebebini söyle. Efnan: Bak her şeyi buradan anlatmaya kalkarsam muhtemelen parmaklarım kopar. O yüzden şimdilik özetliyorum. Dedem mirasını ilk evlenen torununa bırakacak. Ve benim o mirasa ihtiyacım var. Üç tane kuzenim var. Üçünün de onları rahatlıkla okutabilecek aileleri var. Ama benim yok. Bu devirde okumak demek borç demek. O paraya çok ihtiyacım var. Geleceğim için... Efnan: İnan bende bu yaşta evlenmek zorunda olmayı istemezdim ama zorundayım. Kuzenlerim çoktan mirasın peşine düşmüşlerdir bile. O yüzden çabuk olmam lazım. Eğer istemiyorsan net ol. Vaktimi harcama. Yakışıklı:Efnan birbirimize yardım ememizi çok isterdim. Kendimden çok sana yardım edebilmeyi ama olmaz.Olamaz. Çok küçüksün. Aramızdaki yaş farkı çok. Biz evlensek bile inanmama olasılıkları çok yüksek. Yakışıklı: Eğer kabul edersen sana burs vermek isterim. Böylece eğitim hayatını kolaylıkla geçirebilirsin. Efnan: Olay sadece anlattıklarımla sınırlı değil. Saydığım tüm nedenleri geç. Benim almam gereken bir intikamım var. Ya seninle alırım. Ya da başkasıyla. Yanımdaki önemli değil. Önemli olan benim intikamımı almam. Efnan:Net olduğun için teşekkür ederim. Müsaden ile gidip Mert'le bu konu hakkında konuşacağım. Eminim o aramızdaki yaş farkını sorun etmeyecektir. Yakışıklı: Efnan dur bekle Yakışıklı: Efnan SAKIN o adamın yanına gitme. Yakışıklı:Efnan gel bak bir şey söyleyeceğim. Çevrimiçi... Yazıyor... Görüldü... Yakışıklı:Efnan cevap ver! Efnan delirtme beni. Bak gel bir daha konuşalım. İki gün sonra İzmir'e geliyorum. O zaman oturur konuşuruz. Görüldü... Yakışıklı: Gel buraya! EFNAN GİTME O ADAMIN YANINA! Efnan: Artık çok geç komutan. Kapısındayım. |Efnan kişisinden bir fotoğraf| Açıldı... Yakışıklı: Efnan o üstündeki ne? Öyle mi gidiyorsun adamın evine? Saat gece yarısı. Efnan: Üzerimdeki gecelik. Yakışmış deme? Yeni aldım. Ve evet, Mert'in - müstakbel kocamın- yanına böyle gidiyorum. Yakışıklı: Sus! Allah aşkına sus güzelim. Delleniyorum. Git içeri, yat yatağına uyu. O üstünü de değiştir. Efnan: kusura bakma Yamaç'cığım benim evlenmem gereken meseleler var. Halledeyim sana yazarım. Ayy! Mert'in kapısına gelince bana bir sıcak bastı. Bu arada evde geçen geceden biraz rakı kalmış. Onu da aldım yanıma. Biliyorsun ben rakı içince ağlıyorum. Mert'in omzuna yaslanır ağlarım artık. Yakışıklı: Güzelim. Efanan. Ben serinletirim seni. Gitme oraya. Hele bu saate, o gecelik diye adlandırdığın kumaş parçasıyla, elinde rakıyla hiç gitme. Gel sözümü dinle. Efnan: Ben sadece müstakbel kocamın sözünü dinlerim. Sen de o olmadığına göre. Bizim için uzun ve sıcak bir gece başlıyor. Sana iyi geceler. Bana şans dile! Yakışıklı: Ben o Mert'in gelmişini, geçmişini, geleceğini, gideceğini, gelemeyen ve gidemeyen yarınlarını zıplatayım. Efana: Kocişkom hakkında doğru konuş! Yakışıklı: Senin o kocişkom diyen ağızına acı biber süreceğim. Az kaldı! Efnan: Süremezsin ki! Mert'im izin vermez. Çatla, patla, kudur! Yakışıklı: Umarım yüzyüzeyken de böyle konuşabilirsin Efnan Hanım. Çevrimiçi... Yazıyor... Görüldü... 🍂 Ahh(!) nasılda kıskanıyor beni. Ne çabuk bağlandı bana. Yalan yok, daha yüz yüze görüşmeden bile çok etkilendim ondan. Ama kıskanacak kadar değil. Değildir inşallah... Mert'in bana karşı ilgili olduğu doğru. Eminim yamaç'a yaptım teklifi mert'e yapsam havada kapar. Ama ben mert'ten pek haz etmiyorum. Böyle bir teklif ona götüremem. Yamaç'ı bilerek kışkırttım. Aramızda ki çekimi ikimiz de göz ardı edemeyiz. Onu kışkırtarak teklifimi kabul etmediği her an bir başkasına gidebileceğimi göstermek istedim. Ve bence gayet de başarılı oldum. Eninde sonunda Yamaç Bey bu eve damat olacak. Benim de anlayamadığım bir şekilde şu an aklımdan sadece Yamaç geçiyor. Sanki onunla evlenmezsem miras alamayacakmışım gibi hissediyorum. Beyniyle kalbini aynı anda kullanmayı seven biri değilimdir. Hatta genelde kalbini kullanmayı seven biri değilimdir. Kalbim yamaç'a kapılmak üzereyken, aklım ondan uzaklaşmam gerektiğini söylüyorken sağlıklı düşünemiyorum. Yoksa ben aşık mı oluyorum? Çok saçma değil mi? Doğru düzgün konuşmadık bile! Kalbim neden bu kadar hızlı atıyor? Ya da onun beni kıskanıyor olma düşüncesi neden midemin kasılmasına sebep oluyor? Aşk denilen şey bu kadar basit mi? Yoksa daha önce hiç aşık olmamış olan kalbim heyecanı Aşk mı sanıyor? Aşk nedir? Ben aşkı bilmiyorum ki? Çocuklar genelde aşkı anne ve babasının birbirlerine olan bakışlarından anlar. Ben kimin bakışlarından Aşkı anlayayım ki? Bu dünyada en zor olan şeylerden biri ailenin olmamasıdır. Bir annem olsaydı şimdi düşer miydim bu derde? 🍂 "Geldim, çalmayın artık şu kapıyı!" Gecenin bu saatinde gelen kimdi acaba? Uyurken dağılmış saçlarımı ensemden tutturarak, yatak odamdan çıktım. Hayır bu saatte derdi neydi acaba da alacaklı gibi kapıyı çalıyordu? Kapıya yaklaştığımda ellerimle gözlerimin oluşturdum. Yavaşça deliğe yaklaşıp kimin geldiğine baktım. Mert! Onun bu saatte burada ne işi vardı? Mert, üstü komşum olabilir ama yine de ona çok güvendiğim söylenemezdi. Bu saatte evde tek başımayken ona kapıyı açmak doğru olmazdı. Çalar çalar gider mantığını kullanarak yavaşça kapının arkasından çekilip tekrardan odaya girdim. Yaklaşık 5 dakika kadar yatağın üstüne oturup bekledim. Beş dakika boyunca hiçbir ses gelmedi. Gitti herhalde. İnşallah gitmiştir. Gece gece kimseyle uğraşacak halim yok. Oturduğun yerden yavaşça aşağıya doğru kayıp yatakağa uzandım. İçime derin bir nefes çekip gözlerimi kapatmı. Lanet olsun! Siktir! Yine kapı çalıyor. Of Allah'ım bana bu dertleri seçerek mi gönderiyorsun? Tamam, sakinim. Yattığım yerden kalktım ve tekrar kapının yanına gittim. Sanki kim olduğunu bilmiyormuş gibi "Kim o?" Diye sordum. Öffff! Cidden yeter artık. İnşallah başıma bir iş gelmeden bu geceyi bitirebilirim. "Benim, Mert." Sağ ol ya Ben bilmiyordum zaten! Kapıyı açmadan konuştum; "Mert Bu saatte burada ne işin var?" "Sana geldim." Bana mı gelmiş! Allah'ım çıldırıyorum galiba. Yetişin komşular! "Senin saatin kaç olduğundan haberin var mı? Bu saatte Genç Bir kadının evine gelmeyi nasıl cüret edersin?" "Cık cık cık... Genç bir kadının değil, benim genç kadınımın evine geldim!" Destur! Ohaa! Siktir! Ne diyor lan bu. Ben nereden onun kadını oluyormuşum. "Senin ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu? Nereden senin kadının oluyormuşum ben? Kim söyledi sana bunu? Ya da nereden çıkarttın? Kendine gel gece gece benim sinirlerimle oynama! S'ktir git kapının önünden!" "Gitmiyorum! Kapıyı aç konuşalım." "Bu saatten sonra seninle konuşmayı bırak selamlaşmam bile!" "Güzelim, hadi kapıyı aç da konuşalım. Eğer açmazsan bütün apartmanı ayağa kaldırırım! Seçim senin." "S*lak mısın ya sen! Kendine gel!" "Beni bu saatten sonra bir tek kendime Sen getirebilirsin. Açıyor musun açmıyor musun?" "Açmıyorum lan yiyorsa kaldır apartmanı ayağa!" "Aç lan kapıyı! EFNAN!" Oha bayağı da yiyormuş yani! Bas bas bağırıyor apartmanda rezil oldum elaleme. "Sus Allah aşkına daha fazla rezil etme bizi açıyorum bekle!" Üzerimdeki gecelikle adamın karşısına çıkmak istemiyorum ama geri zekalı bas bas bağırdığı için hemen çıkmam lazım! Allah'ım benimle zorun ne? Dünyadaki bütün saçma sapan sorunları üzerime çekmişim resmen. Yavaşça kapıyı araladım. Altında siyah pantolonu üzerinde beyaz gömleği ile çok yakışıklı bir Mert tam karşımda duruyordu. Gözleri üzerimde dolaşırken, rahatsız olmuştum. "Ne söyleyeceksen çabuk söyle ve bu saçmalığa son ver!" "Hımmm, demek şu an yaptığım sana göre saçmalık. Ama bana göre aşk!" Ne diyor ya bu! İçmiş galiba kelimeler ağzının içinde yuvarlanıyor. Şu an aşırı derecede gerildim. Mert, iri bir adam. Boyu tahminen 1.90 falan. Ve şu an tam karşımda bana yukarıdan yukarıdan bakıyor. "Aşk mı? Ufak at da tavuklar yesin!" "Hııımmm, demek ufak atayım da tavukler yesin ha?" Bu geri zekalı orangutan şu an kendince benimle flört ettiğini sanıyor! Tanrım kusacağım galiba! Bu geri zekalı içki değil b** falan içmiş galiba! Ne diyeceğimi bilemez halde sinirli sinirli ona bakarken, beni bir anda sertçe içeriye doğru itip kapı ile arasına aldı. Ben çıkmak için çırpınırken kollarımı iki yanıma sabitleyip çıkmamı imkansız kıldı. "Mert lütfen bırak. Yalvarırım... Yarın sabah sen kendine geldiğinde konuşalım. Şu an sağlıklı düşünemiyorsun." "Bırakmam!" "Yalvarırım bırak! Bak Çok canım yanıyor." Ellerimin acısı gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. "Ahhh! Mert Allah rızası için bırak." "Benim olacaksın! Duydun mu beni? Sadece benim!" Allah'ım lütfen bana yardım et. Aptal! Aptal Efnan! Bu saatte sarhoş bir adama kapıyı niye açarsın ki! Kendimi tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. "Ağlama. Sus!" O, susmamı söyledikçe daha da ağlıyordum. "Sus. Sussana be!" Yavaşça üzerime doğru eğilmeye başladı. Allah kahretmesin beni öpecek! Tecavüz ediliyorum! "YARDIM EDİ-..." Avazım çıktığı kadar bağırıyordum ama Mert dudaklarını dudaklarıma bastırarak beni susturmuştu. Kendini kurtarmak için çırpınırken gözyaşlarımı hakim olamıyordum. Belki de bu saatten sonra çırpınmak gereksizdi. Kader çoktan yazılmıştı ve ben buna karşı gelemiyordum. Gücüm tükenmişti. Çırpınmayı bıraktım. Ben çırpınmayı bırakınca o vücudun üzerinde daha fazla hakimiyet kurdu. Dudakları dudaklarımı talan ederken, elleri geceliğimin altına sızmış her yerime dokunuyordu! Koskoca apartmanda bir kişi bile çığlıklarımı nasıl olur da duymazdı? Belki de duyuyorlardı fakat korktukları için müdahale etmiyorlardı. İnsanlar ne zamandan beri bu kadar cani olmuşlardı. Kendimi bildim bileli hayatın zorluklarını yaşayarak öğrendim. Hepsinin altından kalkmasını bildim, ama bu son nokta. Bunun altından kalkamam. Şu an hayatım yavaş yavaş ellerimin arasından kayarken ölüme daha da yaklaştığını hissettim... Ahhh! Elleri külodumun içine girdi, ve parmaklarını içime soktu. Ben güçsüzce olacakları beklerken giriş katından gelen ayak sesleri kaybolan umudumu gün yüzüne çıkarttı. Allah'ım şükürler olsun birileri geliyor! Umut içime yeni tohumlar ekerken var gücümle tekrardan çırpınmaya başladım. Ayak sesleri gitgide yaklaşıyordu. Gözlerimi kapattım ve gelinin beni kurtarmasını diledim! Saniyeler sonra Mert üzerinden bir kum torbası misali alınıp kenara savrulurken, tutmayan ayaklarımla kapıdan yavaşça kayıp yere yığıldım. Arkası bana dönük olan adam Mert'e vururken, ben kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Ne kadar sürdü orada öylece ne kadar oturdum ya da bana arkası dönük olan adam mert'i ne kadar sürede dövdü bilmiyorum. Belki de sadece saniyeler sürdü. Belki de saatler... En sonunda adam Mert'in üzerinden çekilince Mert'in kan içinde kalmış olan yüzünü gördüm. Başka zaman onu bu halde görsem yardım etmek için canını bile verebilecek olan ben ona duygusuzca baktım. Her yerim tir tir titriyordu. Ayağa kaldırmak için yeltendim, fakat dizlerimin bağı çözülmüştü. Sertçe popomun üstüne düştüm. O kadar kötü haldeydim ki ağlamaktan gözlerimi açamaz oldum. Dizlerimiz zorlukla karnıma çekip, ellerimi bacaklarıma doladım. Her yerim acı içindeydi. Yanıma doğru yaklaşan ayak seslerini işittim. Adam, yanıma oturdu ve kollarını vücuduma sardı. Daha az önce başka bir adamın tecavüzüne uğramışken bu hamle beni korkuttuğu için irkilerek gözlerimi açtım. Yamaç, sert çehresi ile gözlerimin içine bakıyordu. Kızgın mıydı bana? Ya da kırgın? Bana karşı ne hissettiği önemsiz şu an. Önemli olan tek şey onun beni ölümün eşiğinden almış olmasıydı. Ağzımızdan çıkamayan kelimeler gözlerimizle birbirine aktı. Ne hissediyordu acaba? Ne düşünüyordu? O da benim gibi kirlendiğimi mi düşünüyor acaba? Çünkü ben Çok kirlendim. Koca gövdesinin altında Bir karınca misali küçücük kalırken ona sığındım. Kim bilir belki de hala ölümün eşiğindeyimdir. Bundan sonra ne kadar yaşarım emin değilim ama yamaç'a borcumu ödemeden ölmeyeceğim. 🍂
Selam! Bu bölümü yazarken zorlandığımı söylemem gerek. Maalesef az önce benim yazdığım ve sizin de okuduğunuz sahneler hayatın içinde.🥺 Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin. 🙏 Bir sonraki bölüm neler görmek istersiniz? Bölümleri yazarken dinlediğim şarkıları buraya da koyayım mı? Şimdiden söyleyeyim bazen bölümle alakasız şarkılar dinliyorum.😁 Kitabımı okuyan, oy veren ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Umarım en kısa sürede kocaman bir aileye sahip oluruz. Instagram'da kitabımla alakalı reelsler paylaşıyorum. Göz atmak isterseniz hesabımı buraya bırakıyorum. @ases9254 Şimdiden herkese teşekkürler... Bir sonraki bölüme kadar sevgiyle kalın...🫶
|
0% |