@yazar_as3s
|
"Günaydın."
"Günaydın."
"Gelmedik mi daha?"
"Az kaldı. on dakika falan. Tam zamanın da uyandın yani.""
"İyi bari."
"Uzun süredir uyuyorsun."
"Yaklaşık bir gündür uyumadığım içindir."
"Yakınlarda bir benzinlık varsa durabilir miyiz?"
"Dururuz da zaten vardık."
"Olsun, sen durda ben kayan tipimi düzelteyim."
"Sen bilirsin. Nasıl olursan ol annem için gelini olman yeterli."
"Olacağız inşallah."
"Teyzen konusuna çok kafam takıldı."
"Teyzem konusu mu?"
Gözlerimi ovuştururken sordum.
"Dedin ya, teyzem beni hamile sanıyor diye."
"Heee sen onu diyorsun."
Sağ eliyle direksiyonu tutarken, sol eliyle camı açtı ve derin bir nefes çekti. Bu durumdan rahatsızdı anlaşılan.
"Hadi ama benden bir çocuğunun olması sandığın kadar kötü bir şey değil."
Elimle şakadan göbeğimi ovuşturdum.
"Bak oğluşum baba bizi babanneyle tanıştırmaya götürüyor."
Bana bakıp koca bir kahkaha attı.
"Evlemişiz. Çocuk yapmışız. Hatta çocuğun cinsiyeti bile belli. Vayyyy be! Bunlar olurken ben neredeydim acaba?"
Gülerek konuşuyordu.
"Merak etme, bunlar zaten pek mümkün değil."
Fısıltı gibi çıkan sesimle konuştum.
"Ne dedin? Anlayamadım."
"Yanda ki benzinliğe yanaş, dedim."
"Tamamdır."
Arbayı benzinliğe yanaştırınca çantamı alıp indim. Yavaş yavaş tuvalet yazan yere ilerlemeye başladım. Kafam hala sersemdi. Çok uyumaktan olsa gerek. Son günlerde anne olma mevzusu içimi kemirip duruyordu. Daha çok erkendi. Erken olsa bile benim için imkansız olabilecek kadar uzaktı. Eskiden sorun etmediğim bu konu şuan niye beynimde dönüp duruyordu? Tuvalete varınca bütün kapıları tıklattım. Ses gelmedi. Hepsi boştu anlaşılan. En baştakine girdim ve kapıyı kitledim. İşim bitince hızlıca elimi yüzümü yıkadım. Akan makyajımı toparladım. Allah'tan dün gece yola çıkmıştık. Şuan saat akşam dokuz olmak üzereydi. Daha geç çıksak ancak gece yarısı burada olabilirdik. Makyajımı ruj ile tamamlayıp tuvaletten çıktım. Yavaş yavaş arabaya doğru ilerlerken Yamaç'ın yanındaki -sahte sarışın olduğuna yemin edebileceğim- kız dikkatimi çekti. Hararetli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Kız yamaç'ın arabasının kaputuna oturmuş, Yamaç'ta karşısında duruyordu. Gerildim. Gerildim. Gerildim. Sakinim. Sakinim. Sakinim. Aramız da az mesafe kalmıştı ki güür bir kahkaha atarak geldiğimi belli etti. Kız kafasını çevirip bana baktı. Pardon tiksinircesine baktı.
"Yamaç'cığım, hadi gidelim."
"Bahsettiğim kardeşim." Bir dakika ya Yamaç benden kardeşi olarak mı bahsetmişti. Eee yuh ama yani!
"Ağabeyim. Canım ağabeyim. Bu güzel hanımefendi kim?" Sesimin tehtit koktuğuna yemin edebilirim.
"Bizde yeni tanıştık. O da Trabzon yolcusuymuş."
"Yaaa, ne güzel." Yamaç, kadına gülümseyerek baktı.
"Bencede ne güzel." Öküz karşımda kadının biriyle flört ediyor. Sen görürsün Yamaç efendi!
"Tamam o zaman siz konuşmaya devam edin ben bir markete uğrayayım."
"Bende geleyim."
"Yok sen hiç zahmet etme."
Hızlı hızlı benzinliğin marketine doğru yürüdüm. Avını arayan aslan misali gözlerimi kısarak etrafı taradım. İşte orada! Av tespit edildi. Kasada ödeme yapan çocuk. Muhtemelen yirmili yaşlarda ama Yamaç'tan genç olduğu kesin. Uzun ve yapılı bir vücuda sahip. İçeri girdim ve bir su alıp hemen kasaya yöneldim. Hızlı hızlı yürüyordum ki ıslak zemin ve topuklu botlarımın hüsranına uğrayıp düşüşe geçtim.
"Ayyyy!" Düşeceğimden son derece emin olan ben, gözlerimi sıkı sıkı yumdum.
"Hanımefendi,iyi misiniz?" Ne? Nasıl? Ben düşmedim mi yani?
Kasada hesabı ödeyen adam beni düşmeden yakalamıştı. Ohhh be! Adamın kollarından çekildim.
"İyiyim, çok teşekkür ederim."
"Rica ederim. Dikkatli olun lütfen." Adama bak be yürümüyor uçuyor mübarek. Gözlerim bir anda kapı tarafına değdi. Tanrım! benim kızgın boğa bu tarafa geliyor. Peki, bunu sen istedin.
"Yaaa... Haklısınız tabii. Her zaman yanımda sizin gibi güçlü kuvvetli bir beyefendi olup beni kurtaramaz."
"Teveccühünüz. Adınız nedir?"
"Efnan ben."
"Murat bende."
"Memnun oldum."
"Emin olun ben daha çok."
Tam ağızımı açmış bir şey söyleyecektim ki belime sarılan kollar ve aniden kucağa alınmamla kelimelerimi yuttum. Yamaç, burnundan nefes ala ala bana kızgınca baktı. Bende ona ne var dercesine omuz silktim.
"Hayatım niye kendine dikkat etmiyorsun?" Şimdi hayatın mı olduk Yamaç bey!
"Ya bebeğimize zarar gelse. Dikkatli olmalısın." Hadi ordan bu adam benimle maytap mı geçiyor.
"Ne bebeği Yamaç?"
"Hamilesin ya Efnan!" karşımdaki adam bize far görmüş tavşan misali bakıyordu.
"Doğru ya hamileyim ben!"
"Öylesin, sen!"
Elini karnıma yerleştirip okşadı. Sonrada kucağına aldı.
"Ne ya-"
"Daha fazla yürüme sen!"
"Tamam!"
"Size de teşekkür ederiz beyefendi."
"Rica ederim."
Yamaç hızlı hızlı çkışa doğru ilerlerken beni de sıkı sıkı tutuyordu. Hayır sanki kaçacağım. Adam en az iki metre burdan atlasam kemiklerim parçalanır mazallah.
"Ne diye geliyorun yanıma. Sen git o çakma sarışınla konuş."
"Kıskandın galiba." Dudağı hafifçe kıvrılırken sordu.
"Ne münasebet!"
"Hem ben adamla konuşuyordum. Geldin aramıza girdin."
"Sizin bir aranız olmadığı için bende girmiş sayılmam!"
"Bizi boşver de sizin aranız vardı sanırım!"
"Yoktu!"
"O yüzden mi beni kardeşin olarak tanıttın?" "..."
"Hııhhh, hepiniz aynısınız!"
"Hepiniz aynısınız diyene bak hele! Daha küçücük çocuk bu zamana kadar kaç tane erkek tanıdı acaba?"
Ben bunu yolarım. Tutmayın beni! Başka zaman asla yetişemeyeceğim saçlarını hızla çektim.
"Doğru tabii senin gibi yaşlı kurtların yanında benim deneğimlerim az kalır!" Onu asla yaşlı bulmuyorum sadece kızdım. Aniden durması ile şaşırdım. Bir dakika biz arabayı çoktan geçmiş, yola çıkmışız.
"Beni yaşlı mı buluyorsun?"
"Beni çocuk olarak mı görüyorsun?"
"Hayır!"
"Hayır!"
"İyi!"
"İyi!"
Yufka yüreğim yine dayanamadı...
"Saçın... Çok acıdı mı?"
"Hissetmedim bile."
"Düşerken bir yerini incittin mi?"
"Yok...Murat tuttu."
Offff! Efnan şu dilini tut be kızım!
"Bak hala Murat diyor! Ben o Murat'ı keserim!"
"Kesersin."
"Ben, o Murat'ı parçalarım!"
"Parçalarım!"
"Parçalarsın!"
"Ahtapot gibi sarmış incecik belini!" Şuan aynısını yaptığın gibi...
"Sarmış!"
Hızla yüzünü bana çevirdi. Gözlerinin mavisi koyulaşmış, alnındaki damar belirginleşmişti. Bir başkası için korkutucu olabilecek çehrsi benim için güzeldi. Çok...Çok güzeldi...
"Sen nasıl mü-" Sözlerine devam etmeden onu durdurdum. Dudaklarım boynuna ufak bir buse armağan ederken, o devam edemedi. Gözleri, gözlerimi hedef alıp acımasızca vururken, utandım. Başımı Boyun girintisinr sokup yüzmü ondan sakladım. Az önce hırsla soluduğu nefesi şimdi gülerek içine çekiyordu. Onun gülümsemesi benide mutlu etti.
"Benim küçük karım utandı mı?"
Gülümsedim.
"Böyle olmaz ama. Beni her öptüğün zaman böyle saklanamazsın."
"Böyle olursa ben hiç sinirlenemem ki! Haksızlık."
Gülümsemem genişlerken omzuna hafifçe vurdum. Bu sus demekti.
"Acıdı!"
"Yalan söyleme! Az önce saçını çektim hissetmemişsin bile!"
"Konuşmazsın sanıyordum."
"Konuşmadım zaten!"
"Bu konuşmadığın halin ise konuştuğun halini düşünemiyorum!"
"İyi düşünme o zaman!" 🍂
Araba yolculuğu sırasında bir daha konuşmadık. Bu adam beni delirtiyordu. Bu yüzden ona karşı tripliydim. Yeter ama beni kızdırıp bir de üstüne utandırmasındı!
Arabayı lüks sitelerin olduğu yöne sürdüğünde ne kadar varlıklı oldukları kafama dank etti. Bunları ev demek ayıp olurdu resmen saray yavrusu! Ağızım açık evleri incelerken gelen gülme sesiyle dikkatimi Yamaç'a verdim.
"Ağzını kapat da sinek girmesin."
"Ha ha ha Çok komiksin sen!"
"Tamam, şakayı boş ver de şu karşıda gördüğün ev annemlerin evi." Eliyle tam karşımızda olan beyaz ve toz Pembe tonlarının hakim olduğu evi gösterdi. Muhtemelen iki katlıydı. Bahçesi geniş, çimler derli toplu, çardak üstü asmalar ve çiçeklerle harikaydı.
"Babam, yıllar önce bu ev aldığında en büyük hayali bir gün bahçesinde torunlarının oynamasıydı."
"Ne güzel (!) desene torun meraklısı bir ailen var."
"Yani torun meraklısı değillerde olursa sevinirler işte."
"İyi o zaman sevgili görümcem bu konuda onlara sevindirecektir eminim!"
"Umarım..."
"Gerçi ömrümüzün sonuna kadar evli kalmayacağız. Belki ileride evlilik konusundaki fikirlerin değişir. Kendine uygun birini bulup, onunla evlenilir ve bir sürü çocuk yaparsın."
"Sanmıyorum."
"Allah Allah halbuki bu gün bebek konusuna çok meraklıydın."
Cevap vermek yerine sadece gülümsedi.
"Beni boş ver de, istemez misin?"
"Ney?"
"Çocuk."
Yüzümün düşüşüne engel olamadım.
"Hayır!" Sesimin her zamankinden net çıkışı onu işkillendirmiş olacak ki
"Niye?"
"Çocuk falan bakamam ben!"
Üstelemedi.
"Bu arada en önemli şeyi unuttuk!" "Ne?"
"Annenle babanın isimleri ve tanışma hikayemiz."
"Annem, Menekşe."
"Babam, Semih."
"Kardeşim, Yasemin." "Tanışma hikayesini de tezere anlattığın gibi anlat." "Tamam, O zaman gidelim."
Arabadan indik. Yamaç, arabayı kitledikten sonra elini bana uzattı. Elini tutup önümüzdeki eve baktım. Bekle beni kayınvalidem sana geliyorum!
Bahçe kapısından girmemizle burnuma dolan Yasemin kokusu beni ferahlattı. Bu koku harikaydı.
"Çok güzel kokuyor."
"Senin gibi."
"Teşekkür ederim, bayım."
"Rica ederim, hanımefendi."
Gülümseyerek önüme döndüm.
Kapıya varınca sordum:
"Ben mi çalayım sen mi çalarsın?"
"Sen çal bakalım."
"Peki."
Elimi kaldirip iki defa tıklattım. Ben üçüncüyü vurmadan kapı açıldı.
Karşımdaki yaş aldığı belli fakat güzelliğine asla eksilmemiş olan kadın, bana gözleri dolu dolu bakıyordu. Yüzündeki manidar gülümseme beni de gülümsetti.
"Maşallah, sübhanallah. Hey yarabbim bugünleri de mi görecektim. Hoş gelmişsiniz sefalar getirmişsiniz." Kapının arkasından çıkan iki adam horon tepmeye başladığında işin ciddiyetini kavradım. Ve öldürücü darbeyi attım.
"Hoş bulduk Menekşe anneciğim."
Kadın arkaya doğru devrildi! Ne! Hadi canım! Kayınvalidem bana bayıldı... 🍂
Selam!
Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin. 🙏
Sizleri çok seviyorum.🫶
Bir sonraki bölüm neler görmek istersiniz?
Bir sonraki bölüme kadar sevgiyle kalın...💐
Hepinizin kayınvalidesinin size bayılması dileğiyle...😅
|
0% |