Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm: TEPKİ

@yazar_as3s

 

Yabancının asansörden çıkışının ardından derin bir sessizlik kaplamıştı etrafımı. Sanki bir anlığına kim olduğumu unutmuştum, onun kollarında farklı bi insan olmuştum.

Son sözleri kalbimde derin bir boşluk yaratmıştı... Bir daha doldurulamayacak bi boşluktu bu sanki.

Midemde hafif bir kramp, avuç içlerim de inceden bir ter, boğazımda derin yutkunuşlar, burundan alınıp ağızdan verilen sesli nefesler, gözlerimde ki hülyalı bakışlar, kalbimdeki çarpıntı ve en önemlisi vücudumu kontrol edememem. bunlarda neydi böyle? Kimin duygularıydı ve beni niye esir almıştı?

O yabancı bana ne yapmıştı?

O, asansörden ineli saatler geçmişti belki de. Ama ben hâlâ onun beni bıraktığı yerde, geri gelip bana az önceden beri olanları açıklamasını bekliyordum.

Aslında abartılacak bir şey yoktu belki de her zaman ki gibi benim abartmalarımdan biriydi. Bilmiyorum. Bir hiçliğin ortasında gidiyorum...

                             💙

 

Orada öyle ne kadar durdum kestiremiyorum ama bir an önce buradan çıkmam lazım. Annemler çoktan yokluğumu fark etmiştir.

Seri adımlarla çıktım asansörden. Geçtiğim her yerde etrafıma dikkatlice baktım. Belki onu tekrar görürüm diye.

Fakat hiçbir yerde göremedim onu. Sanki toz olup uçmuş, yer yarılıp içine girmişti.

Sonunda salona vardığımda gözlerim direk anne ve babamı buldu. Kızgın ve tedirgin bir şekilde etrafa bakıyorlardı. Onları daha fazla bekletmeden yanlarına gittim.

Annem beni görür görmez hemen kollarını boynuma dolayıp bana sarıldı. Annemden sonra babamda.

Korkusunu gideren annem bu sefer kızgınca, "Nerdesin sen saatlerdir? Her yerde seni arıyoruz." dedi.

Zaten bekliyor olduğum bir soruyla karşılaşmanın verdiği rahatlıkla konuştum.

"Lavoboya kadar gitmiştim anne. Dönerken Enes'le karşılaştım biraz sohbet ettik." dedim.

Söylediklerimle yüzü yumuşayan annem, inanmış gibi duruyordu. Ne kadar çaktırmamaya çalışsada bizi dinleyen babam, duyduklarında memnun olmamış olacak ki bir anda,

"Ben sana o Enes p'çiyle konuşma demedim mi çiçeğim. O p'çin sende gözü var." dedi.

Babamın sözlerine kahkahayı basan annem, beni de güldürmüştü. Biz İkimiz keyifle gülerken babamda bize tip bir bakış atıp önüne döndü ve homurdanmaya devam etti.

                            🩵

Sonunda gece bitmişti. Annemlerle yaptığımız konuşmadan sonra babam, iş arkadaşlarıyla konuşmaya gitmişti. Annemde babamın iş arkadaşlarının eşleriyle ilgilenmişti.

Yorucu bir günün ardından alınan sıcak bir duş ve rahat bir yatakta güzel bir uyku çektim.

İki Ay Sonra - İstanbul / AYPERİ SONAT

Yatağımdan nefes nefese uyandım. Son iki aydır olduğu gibi bu gecede yine onu görmüştüm rüyamda.

Yine o gece olduğu gibi asansörde öpüşüyorduk. Ve o bana tam ismini söylecekken ben uyanıyordum.

Baş ucumda duran komidinin üzerinden suyumu alıp, biraz su içtim. Nefesimin düzelmesini bekledim dakikalarca. En sonunda iyi olduğuma kanaat getirip tekrar uzandım yatağıma. Bazı geceler iki defa görüyordum aynı rüyayı. Umarım bu defa ikincisini görmezdim. Çünkü vücudum bunu kaldırabilecek kadar iyi değildi şu anda.

                            🩵

Sabah gözlerimi annem ve babamın bağırışlarıyla açmıştım. Son iki aydır -yani o partiden sonra- evde sürekli kavga vardı. Aralarında ki sorun ne çözememiştim ama sorun her neyse büyük bir şey olduğu belliydi.

Onlar barışmaya devam ederken ben de odamdaki banyoya girmiştim. Önce güzel bir duş alıp cilt bakımlarımı yaptım. Sonra giyinme odama geçip rahat ama şık bir kombin yapıp aşağıya indim.

Sonat malikanesinin lüks merdivenlerinden inmeyi bitirdiğimde fark ettiği ilk şeylerden biri heryerde cam kırıklarının olmasıydı.

Cam kırıklarına dikkat ederek salona ulaştıktan sonra annemi aradı gözlerim. Salon da göremeyince mutfağa geçtim hemen. fakat oradada yoktu. Tam mutfaktan çıkacakken çamaşır odasından çıkan görevli Aysel ablayı görmemle, "Günaydın. Annemi gördün mü Aysel abla?" diye sordum.

Beni gören Aysel abla, önce başını hafifçe önüne eğdi ve bana selam verdi.

"Günaydın küçük Hanım. Hazan Hanımlar az önce çıktı ve size de uyandığınız onu aramanızı söylememi istedi." dedi.

Aldığım yanıttan pek memnun olmasam da Aysel ablaya teşekkür edip mutfaktan odama çıktım.

Odama gelinci gözüm telefonumu aradı. Odanın içinde her yere bakmama rağmen bulamamıştım. giyinme odasına girdim oradada yoktu. Son çare odamdaki banyoya girdim. Yaklaşık bir saat önce duş aldığımdan dolayı yerler ıslak ve kaygandı. İçeri girmeden kapıdan içeri göz gezdirdim. Yine bulamadığımı düşünüp çıkacakken havlunun altından ışıldayan simli kılıfımı görmemle büyük bir heyecanla banyoya daldım.

Kaygan zeminde koşar adımlarla ilerlerken bir anda kendimi yerde buldum. Kolumun üzerine düşmüştüm. Düşmenin verdiği acıyla çığlık attım. Çığlığım tüm evi inletmiş olacak ki benim çığlığını ardından Aysel Ablanın

"Küçük Hanım, iyi misiniz ?" diye bağırdığını duydum. Canım o kadar çok acıyordu ki ona cevap veremedim. Kolumdaki acı katlanılmaz bir hâl alırken çığlık çığlığa ağlamaya başladım. Biraz sonra merdivenlerden gelen koşma seslerini duyunca Aysel Ablanın yukarı çıktığını anladım. Nerede olduğumu daha kolay anlasın diye kendimi konuşmaya zorladım.

"Ay..aysel Abla, bu..rad..ayım!" dedim çığlıklarımın arasında.

Aysel abla sesimi duymuş olacak ki banyoya bodozlama daldı.

"Küçük Hanım iyi misiniz? Gelin kaldırayım sizi." dedi. Yere eğilmiş beni kaldıracakti ki onu durdurdum. Derin derin nefesler alarak gücümü toplamaya çalıştım.

"Aysel Abla durum ciddi olabilir. Sen bir ambulans çağır Ah..ahhh yanlız biraz çabuk olursan sevinirim." dedim. Artık acıdan nefes bile alamıyordum. Aysel abla dediklerimi mantıklı bulmuş olacak ki elini cebine atıp hemen telefonunu çıkarttı.

Sonunda işini bitiren doktor odadan çıkınca rahat bir nefes aldım. Aysel Abla ambulansı aradıktan yaklaşık yarım saat sonra hastaneye gelebilmiştim.

Doktor önemli bir şeyim olmadığını sadece kolumun kırıldığını söyledi.-tabii canım kolumun kırılması önemli değil zaten- Kolum alçıya alındıktan sonra gerekli ilaçların bulunduğu reçeteyi elime tutturup gitmişti.

Ben de elimdeki reçeteyi Aysel ablanın eline tutturup yattığım yataktan kalktım. Benim kalkmamla beraber yanıma koşan Aysel abla hemen koluma girdi. Ona gülümseyerek teşekkür ettim. Beraber odadan çıktıktan sonra asansöre binip çıkışa indik.

Tam hastaneden çıkmak üzereydik ki boğazıma kaçan tükürüğümle öksürük krizine girdim. Şu hayatta bir ben, bir de yine ben başımızdan belayı eksik etmezdik. Öksürmemi zar zor durduktan sonra,

"Aysel abla sana zahmet bana bir su alır mısın?" dedim Aysel ablaya.

"Tabii ki de Ayperi kızım, sen bekle beni alıp geliyorum." dedi.

Hızlı yanından ayrılan Aysel Ablanın arkasından bakarken hastanenin girişinde bir hareketlilik olduğunu fark ettim. Dikkatlice oraya bakmaya başladım.

 

 

Bir ambulans çok hızlı bir şekilde hastaneye kapısını yanaştı. Kapı açılır açılmaz içeriden inen sağlık görevlileri dışarıya sedye de yatan orta yaşlı bir kadın çıkarttı. Karşıdan gördüğüm kadının anneme ne kadar çok benzediğini fark ettim. Yine de yüzünü tam olarak göremediğim için bunun bir kuruntu olduğunu düşündüm. Ne kadar o olmadığını bilsem de yine de içim bir tuhaf olmuştu. Merakımı yenip düşüp. kapıya doğru yaklaşmaya başladım.

Ben kapıya yaklaştıkça karşı taraftan sedyeyi getiren görevliler de bana yaklaşıyordu. Yolu yarılayıp hastanenin tam ortasında durduğumda sedye yanımdan hızla geçti.

Aslında saliseler bile sürmeyen bir an bana saatler gibi geldi. Yanımdan geçen kadın annemdi çünkü.

Her yerinden kan damlayan, yüzü gözü morluk içinde olan, cansızca yatan o kadın benim annemdi.

Dakikalar sonra yere doğru eğdiyim başımı yavaşça yukarı kaldırdım. Ve dudaklarımdan sadece bir kelime çıktı.

"Anne..." Aslında bir kelime iki heceden oluşan bu söz çok şey anlatıyordu. Bir fısıltıdan farksız çıkan sesimi ben bile zor duymuştum.

Anne... Bu kalıp herkese farklı şeyler çağrıştırırdı. Benim annem farklı bir kadındı. Çok farklı. Onunla alakalı kafama oturtamadığım pek çok şey vardı. Bazılarına göre benim annem zalim kadının tekiydi. Herkes benim ondan daha farklı daha merhametli olduğumu düşünürdü. Fakat yanılıyorlardı. Ben bu hayatta en çok annem olmayı dilemiş ve en çok annem olmayı sevmiştim. Annem, sevdikleri için mücadele etmeyi bilen bir kadındı. Geçmişten kulağıma gelen birçok sır vardı. Bu sırların hepsi çok acı vericiydi. Eğer her şey doğruysa bile ben Hazan Sonat'ın kızıydım ve kim ne derse desin onun bir kopyasıydım. Zihnimdeki kudretli kadını şu an bir ölüden farksız görmek ondan çok benim canımı yakmıştı.

Gözyaşlarım gözlerimle boynum arasında İnce bir yol oluştururken, hala boş boş etrafa bakıyordum. Sesler kulağımda bir uğultudan farksız değildi.

"Ayperi kızım, az önce anneni gördüm. Sedyede yatıyordu yavrum. Gel hemen annenin yanına gidelim." dedi. Onca sözün arasında yine sadece 'anne' kelimesini seçti kulağım. Anne ya...sahi benim annem ne haldeydi şimdi. Canı çok yanıyor muydu acaba?

Hala boş boş etrafa bakarken yüzüme inen sert tokatla kendime geldim. Yanağımda hissettiğim ince sızıyla elim acıyan yere gitti. Aysel abla yanağıma attığım elimden tutarak beni çekiştirmeye başladı. Hızlı hızlı geçtiğimiz koridorların ardından koskoca ameliyathane yazan kapının önünde durduk. Beni yavaşça kapının önündeki sandalyeye oturtan Aysel Abla iki eliyle kafasına sertçe vuruyor, "Allah'ım sen yardım et. Kurtar Hazan kızımı. Şu küçücük kıza acı rabbim." Diye durmadan dua ediyordu. Aynı hareketi ve sözleri defalarca tekrarladı karşımda. O da benim gibi şoktaydı.

Saliseler, saniyeler, dakikalar ve saatler... Hepsi birer birer geçti.

Gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olmuş, tırnaklarımı avuç içime bastırmakdan ellerim yara olmuştu. içeriden gelecek tek bir haberi bekliyordum. En çok da iyi bir haberi.

Aklımda binlerce tane soru ama en belirgini 'annem yaşıyor mu?'

Ne kadar acı bir evlat için bunları söylemek. Ne acı bir çocuğun annesinin az sonra ölebilecek olduğunu bilmesi. Çaresizce, umutsuzca ondan tek bir haber beklemesi...

Saatlerdir babamı arıyordum. Her defasında telefonu kapalıydı. Acaba ona da mı bir şey oldu diye düşünmekten alamıyordum kendimi.

Korku tüm bedenimi ele geçirmişti. Alnımdan soğuk soğuk terler dökülüyordu.

Aysel abla iki eli havaya doğru açık saatlerdir dua ediyordu. Ne acı ki evin hizmetlisi bile içerde yaşam savaşı veren annem için dua ederken, babam ortalıkta yoktu.

Yine dolu dolu olan gözlerimden yaşları akıtmak için yavaşça kapattım göz kapaklarımı. Ve yine çok acımasızca bir fikir düştü aklıma

Eğer annemi arasaydım belki de şu an burada olmayacaktık...

Ağzımdan küçük hıçkırıklar kaçtı. Ellerim sertçe saçlarıma gitti. Sık sıkı tuttum saçlarımı. Her yerini çeke çeke ağladım. Benim halimi gören Aysel abla duasını yarıda kesip koşarak yanıma geldi. İki eliyle, saçlarımı tutan ellerimi aşağı indirdi. Alnıma bir öpücük kondurup eli ile sırtımı sıvazladı.

"Tamam kınalı kuzum ağlama çıkacak anacığın oradan"dedi.

 

"Hem annen güç-.." Aysel abla sözünü bitiremeden. Ameliyathanenin kapısı açıldı. Kapının açıldığını görmemle hızla ayağa fırladım. İçeriden çıkan doktorun önüne koştum.

 

"Doktor bey ne olur bir şey söyleyin iyi değil mi annem yaşıyor hâlâ?"

 

Ses yok...

 

"Doktor bey ne dilerseniz yerine getiririm yalvarırım iyi bir şey söyleyin"

 

Ses yok...

 

"Allah için doktor Bey... Allah için yüreğimdeki yangını dindirin!"

 

Ve yine uzun bir sessizlik...

 

"Malesef anneyi ve bebeği kabettik. Başınız sağ olsun."

 

"ANNE... AHHHH... ANNEM... ÖLMEZ ÖLMEZ.... BENİM ANNEM ÖLMEZ ÖLMEZ YALVARIRIM GERİ GETİRİN ONU YALVARIRIM... ŞAKA YAPSIN NE OLUR ALLAH'IM ŞAKA YAPSIN"

 

Önce ayakların taşımadı beni dizlerim sertçe yerle buluştu. Boğazım yırtılasıya kadar çığlık attım.

 

Yalvardım, yakardım...

 

Önünde duran doktorun ayaklarına kapandım.

 

"YALVARIRIM BİR ŞEY YAPIN. BEN ONSUZ NE YAPARIM..."

 

"ANNEM. BIRAKMA BENİ ANNEM YALVARIRIM GİTME... HADİ ANNE ÇIK DIŞARI YALVARIRIM...."

 

Ayaklarına kapandığım doktor yere eğilip beni ellerimden tuttu ve yukarı kaldırdı. Ona dayalı bir şekilde ağlarken ameliyathanenin kapısı açıldı. İçerden üstü beyaz bir örtü ile kapalı sedye de yatan bi beden çıkardılar.

 

Kapıdan çıkan sedyeyi görmemle koşarak yanına gittim. Kanla karışık Yasemin kokusu sardı etrafımı. Hayır annemi böyle hatırlamak istemiyorum. Nefesimi tuttum hemen. Onun kokusu aklımda her zaman tertemiz kalmalıydı. Ellerim titreye titre açtım beyaz örtüyü.

 

O güzel tanıdık yüz karşıladı beni. Bir melekten farksız yatıyordu sedyede.

 

İncecik vücudu çok küçük kalmıştı yattığı yerde. Ellerimle yüzüne gelen saçları arkaya attım. Yüzünün her yerini tek tek öptüm. Burnumu boyun girintisine yaslayıp soluklandım.

 

Sonra yavaşça yanındaki boşluğa oturdum. Sonra oturmak yetmedi ayaklarımı yukarıya çıkarttım. Sonra bu da yetmedi kafamı onun kafasını koyduğu sedyeye koydum. Ellerimle tek tek saçlarını düzeltirken

 

"Annem burası çok sert sen yumuşak yerde yatmayı seversin gel evimize gidelim yatağımıza yatalım." dedim.

 

Ses yok...

 

"Anneciğim ben düştüm bu gün. senin sözünü dinlemedim ayağıma terlik giymeden banyoya girdim. Kaydım düştüm. Söz bir daha yapmayacağım."

 

Ses yok...

 

"Özür dilemedim diye mi kızdın? özür dilerim anneciğim lütfen kalk evimize gidelim"

 

Ses yok...

 

"Anne kolum acıyor bir kere öpsen yeter lütfen öper misin?"

 

Ses yok...

 

"Sadece kolum değil her yerim çok acıyor en çok da kalbim anne."

 

"Beni kalbimden öper misin?"

 

Ses yok...

 

Gözyaşlarım sel oldu aktı. Kalbimde binlerce yara açıldı. Sayısınca sorduğum soru cevapsız bırakıldı. Annemin Yasemin kokusu kana bulaştı.

 

Yanımdaki bedene daha çok sokuldum. Aklımda tek bir anı canlandı.

 

"Anne düştüm elim uf oldu. Öpersen geçer mi?"

 

Annemin yüzünde şefkat dolu bir gülümseme

 

"Tabii ki de öperim bebeğim. Sana bir sır vereyim mi? Eğer bir yerin uf olursa uf olan yeri öptürme. Çünkü en büyük acı uf olan yerden değil kalpten gelir"

 

"Tamam o zaman. Anne kalbimi öper misin kolum uf oldu da. "

 

Annemin kahkahası doldurdu kulağımı.

 

Önce eğilip beni kucağına aldı. Sonra kafasını kalbime eğip kocaman bir öpücük kondurdu.

 

"Geçti mi birtanem?" diye sordu

 

"Geçti anniş." dedim çünkü gerçekten geçmişti.

 

" Anniş eğer bir gün seninde bir yerin acırsa ben de seni kalbinden öpsen hemen geçer mi?" diye sordum.

 

"Geçer bebeğim. Tüm acılarım geçer. Ve yeniden doğarım senin için."

 

Hatırladığım anıyla yavaşça aşağıya kaydım sedyede. dudaklarımı annemin kalbine yaslayıp derince öptüm.

 

Sonra tekra yanına çıktım.

 

"Anne, ben seni kalbinden öptüm. tüm acılarını aldım. sıra sende. Şimdide sen benim tüm acılarımı al."

 

"Anne beni kalbimden öper misin?"

 

Vücudumu iyice ona yaslayıp, dudaklarını kalbime değdirdim.

 

Dünyamın başıma yıkıldı o anlarda bir gerçekle daha yüzleştim. Ne annem uyandı, ne de kalbimdeki acılar dindi. Büyüdüm galiba... Saniyeler içinde büyüdüm... Çünkü ilk defa bir öpücüğün hayat vermediğine inandım.

                             💙

 

Ben yazarken çok ağladım.🥺

 

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. 🩵

 

Kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? 🤷

 

İlerleyen bölümlerde Hazan'ın gerçek yüzü ile tanışacağız. Fakat bu hikayenin okuduğunuz çoğu ihanet konulu hikayeden farklı olacağına eminim. Çünkü Bu hikayede kötü karakterlerin niye kötü olduklarını anlıyorsunuz. 🫠

 

Şimdiden destekleriniz için teşekkür ederim. Bir sonraki bölüme kadar sevgiyle kalın.💙

 

Yorum:10

Oy:10 

 

İlk başta küçük sınırlarla başlayalım. Sınırı geçince bölüm geliyor.

 

 

   

Loading...
0%