Yeni Üyelik
12.
Bölüm

" Hançer " Bölüm 12 ...

@yazar_beratmd

Aslının Bu sözünü Duyan kerem “ Aslı , Sen ne diyorsun , Eminmisin , Sabahtan Akşama ,Ne oldu ? “ Aslı “ Ben Kararımı Açıkladım , Doğru Olan bu , Yarın Gelin beni İsteyin , Hadi herkese iyi akşamlar” Umay “ Bir Dakika,Bir dakika , Abla Sen Ne diyorsun , Bunun Neresi Doğru , sen Eminmisin , Ya ben Kafayı Yiycem , İnsan Hiç Tec..” Aslı “ Evlenir Umay , Evlenir Başka Bir Yol Bulamayınca Evlenir , Herkese İyi Akşamlar “ der ve Gier Aslı Kapıdan Çıkar Arkasından Yazgı Gelir “ Aslı Abla , Ne yaptın Sen , Niye Evlenmek İstiyorsun ? “ Aslı Ağlayarak “ Başka Çare Bulamadın , Bebeğime Kıyamam , Ama Onu babasızda Büyütemem , İnsanların ona , Kimin çocuğu , Babası Kim demiş Gibi Bakan Gözleri Görmeye yüreğim Dayanamaz “ Ağlar “ Abla , Ben Hep Senin Yanındayım , Üzülme ne olur , Bir Kadın İçin Çok zor yaşamadım ama Halinden Yaşadıklarından Anlıyorumki Çok zor , Ben Hep Senin Yanındayım “ Arkadan Umay Seslenir “ Bende senin Yanındayım , Bu Olanları El Birliği İle Atlatacağız , Daha İyi Bir Yarınlar İçin “ Der ve Hepsi Sarılır Duygu Dolu bakışlarla ...

Karahanlı konağında Herkes Salon’Da Oturuyor , Salonun Kapısının Önünden Dicle geçer Ve Türkan “ Gel Buraya Gel “ der ve Ayağa Kalkar hızla Diclenin Yanına Gider Saçını Yapışır , Herkes Ayaklanır Türkanın Yanına Gider Dicle “ Babaanne Ne Yapıyorsun Bıraksana , Canım Acıya “ Der Arkadan Neslihan “ Ana Bırak, Ne Yapıyorsun Ne Oluyor “ Türkan “ Ne işin vardı senin bu gün Sehatla , Seni Onun arabasında Görmüşler “ Dicle “ Bişey Yok Babaanne, Ne demek İstiyorsun , Açık Açık Konuşsana “ Der Tarkan Tokat Atar Dicle Yere Düşer Neslihan “ Ana , ben sana Evlatlarıma El Kaldıramayacaksın Demedimmi , Bak Ana Son Uyarım , And Olsun Yakarım Seni , İnsan İçine Çıkacak Yüzün Kalmaz “ Dicle Ağlayarak “ Merak Etme , Namusun Temiz , Her insan Namussuz Olmuyor , Ne Namusmul Arkadaş , Yerin Dibine batsın Namusunuz “ der ve Koşarak Gider Arkasından Neslihan Gider Cihan “ Ana Yengem Ne Demek İstedi , Seni Neyle Tehdit Ediyor “ Türkan “ Yok Bir Şey İşinize Bakın “ der ve gider , Cihan “ Var sizde Bşr Şeyler ama Dur , Çözeriz Yakında “ Berivan “ yav gene Kuruyorsun Acaba Kafanda “ der ve otururlar ...

 

Ergüçler, Aslı’nın söylediklerinin etkisinden çıkamamışken, Havva endişeli bir şekilde Cüneyt’e “Bu evlilik olamaz baba, başımızı öne eğerler bunlar” der. Cüneyt ise sakin bir şekilde “Torunumuzu onlara mı bırakalım? Kerem’in bebeğini taşıyor Aslı karnında” diye yanıt verir. O sırada Kerem söze karışır ve “Aslı kararlıydı, bakışlarından belliydi. Ben Aslı’ya güveniyorum, istemeye gidelim yarın” der. Bu konuşmalar, herkesin kafasında farklı düşünceler ve duygular oluştururken, bir yandan da Aslı ve Kerem’in kararlılığı dikkat çeker. Gergin bir bekleyişin ortasında, aileler arasındaki bu tartışma, gelecekteki olası olayların habercisi gibidir ...

Aslı konağa girdiğinde, konağa büyük bir sessizlik çökmüştü. Avludaki divana oturup düşüncelerine dalan Aslı, “Allah’ım, başka çarem yoktu. Evladım için yaptım, Kerem’e olan sevdam için yaptım. Ne olur, bu işin sonunda acı olmasın,” diye sessizce dua etti. İçindeki endişe hiç hayra alamet değildi. Sabah olunca yer yerinden oynayacak, bunu biliyordu. Yaptığı şeyin sonuçlarıyla yüzleşmeye hazır mıydı? Bilemezdi, ama her şeyin Kerem ve evladı için olduğuna kendini inandırarak teselli bulmaya çalıştı. Gece uzun, düşünceler derindi; sabahın ne getireceğini kimse bilemezdi ...

Kapadokya’nın büyülü ve sisli sabahında, güneşin ilk ışıkları gökyüzünü aydınlatmaya başlamıştı. Kerem ve Ergüç ailesi, Aslı’yı istemek için büyük bir hazırlık yapmışlardı. O sırada Aslı, kendi evinde sabaha kadar gözünü kırpmadan düşüncelere dalmıştı. Verdiği kararın doğruluğundan emindi; kalbinin sesini dinlemiş ve bu yola baş koymuştu. Ergüçler, Karahanlıların evine doğru yola çıktılar, umut ve heyecanla doluydular. Yolculuk boyunca akıllarında tek bir soru vardı: Bu kararın sonu hayır mı olacaktı, yoksa şer mi? Gelecek, onların cesaretle attığı bu adımın sonucunu gösterecekti ...

 

Türkan Hanım’ın evi, sabahın erken saatlerinde beklenmedik bir ziyaretle hareketlendi. Aslı, sofrayı kurmak üzereyken, aniden kapının çalmasıyla herkes avluya çıktı. Türkan, Ergüçler ailesini görünce büyük bir şaşkınlık yaşadı. Aslı, “Kerem beni istemeye geldi babaanne, bu benim kararım” dediğinde, Türkan’ın tepkisi sert oldu: “Demek senin kararın, ha? Hanım Kalfa, Aslı’nın eşyalarını toplayın, Aslı bu evden gidiyor.” Neslihan, annesine karşı çıkarak, “Ana, sen ne diyorsun? Benim rızam yok bu işe” dedi ama Türkan, “Kes sesini Neslihan, alın Ergüçler, Aslı sizin artık, bundan gayrı bizim Aslı diye bir kızımız yoktur” diyerek Aslı’yı Ergüçler’in üzerine attı. Neslihan, “Gitme kızım, binme o arabaya, yapma bunu bize” diye feryat ederken, Aslı gözyaşları içinde arabaya bindi. Ergüçler, Aslı’yı alıp giderken, herkes artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu ...

 

Ürgüp’te artık yer yerinden oynama zamanı gelmişti. Aslı, aldığı kararın ona büyük bir bedel ödetebileceğini biliyordu. Ancak yapacak başka bir şeyi yoktu; kaderini kabullenmek ve hayatına yeni bir sayfa açmak zorundaydı. Ergüçler konağa geldiklerinde, Aslı kapıdan içeri adımını attığında o unutulmaz geceyi hatırladı. Gözlerinden süzülen bir damla yaşla, konağa girdi. Her şeyin başlangıcı o gözyaşı damlasındaydı. Aslı’nın yeni hayatı işte tam da o anda, o küçük damlanın yere düşmesiyle başlamıştı. Artık her şey değişecekti ve Aslı, bu yeni hayatın getireceği zorluklara karşı dimdik durmaya hazırdı ...

 

Karahanlı Konağı'nda gerilim doruk noktasına ulaşmıştı. Türkan sinir küpüne dönmüş, Neslihan ise büyük bir kriz yaşıyordu. Bir anda bağırarak, "Yeter artık Allah'ım, yeter! Benim dayanacak gücüm kalmadı. Evlatlarımın bu günahın bedelini ödemesine yüreğim dayanmıyor," dedi. Bu sözler Mertcan ve Dicle'yi şaşkına çevirdi, Cihan ve Berivan ise bu sözlerin ardındaki anlamı çözmeye çalıştı. Türkan, herkesi salondan göndererek Neslihan'a, "Kendine gel Neslihan! Mertcan'ın bakışlarını görmedin mi? Sus, kendine gel kızım, yapma," diyerek sarıldı. Dicle ve Mertcan, annelerinin bu haline dayanamayarak Ergüçler'e gitmek için konaktan ayrıldılar ...

 

Cüneyt Ağa Aslı'yı çağırttırır, bu esnada Kerem endişeyle "Dede, bak Aslı'yı üzecek bir şey yapma. Üzülmemesi lazım," der. Cüneyt Ağa ise sakin fakat kararlı bir şekilde "Bak oğlum, bu kızla konuşalım, nikahı kıyalım. Türkan bu işe taş koymadan, Aslı'nın aklı karışmadan," der. Aslı ise arkadan kendinden emin bir sesle "Benim kafam karışmaz Cüneyt Ağa, benim kararım net. Nikahı da kıyalım ama bir şartım var: Düğünüm Antep'te olacak," der. Aslı'nın bu kesin kararları, işlerin daha da karmaşık hale gelmesine sebep olur. Bu kararlara rağmen, Aslı'nın bedeli ağırlaşacak ve olayların seyri daha da zorlaşacaktır ...

 

Kapadokya'ya karanlık çökmüştü. Mertcan konağa geldiğinde, Neslihan hızla merdivenlerden aşağıya indi. "Oğlum, ne yaptın? Nerede ablan? Almadın mı?" diye sordu endişeyle. Mertcan, buğulu gözlerle, "Ablam, yani kızın, bir haftaya kadar evleniyor. Hem de Antep'te, her şeyin başladığı yerde," dedi. Neslihan, şaşkınlık ve öfke içinde, "Ne demek o? Nasıl evleniyor? Bu olamaz, olamaz! Ana, ana bir şey yap! Allah'ım, aklıma mukayyet ol," diye haykırdı. Türkan endişeyle, "Kızım, sakin ol. Bir çare bulacağım. Ne olur sakinleş," dedi. Neslihan kararlı bir şekilde, "Antep'e gideceğiz, o nikahı durduracağız," diye ekledi ...

 

Hünkar Atakan, iç sesinde yankılanan bu güçlü kelimelerle, yılların birikmiş öfkesini ve kararlılığını dile getiriyor. "Ben Hünkar Atakan, kaderin kurbanı Hünkar, seneler boyunca bu anı bekledim. Hesap zamanı geldi Karahanlılar, ben döndüm, torunumu almak için geri geldim. Şimdi kıyametin kopma zamanı." Bu sözler, köklü bir geçmişi ve derin bir adalet arayışını yansıtıyor. Hünkar, kaybettiği torunu için geri döndüğünü ve artık hesaplaşma zamanının geldiğini ilan ediyor ...

 

Devamı 13. Bölümde ...

 

 

 

Loading...
0%