
Karaca Konağı’ndaki telaş ve korku dolu çığlıklar yankılanıyordu. Hanzade’nin balkondan düşüşü, herkesin kalbini yerinden sökmüştü. Yaman, çığlıkları duyduğunda oturduğu yerden fırladı ve diğerlerinin şaşkın bakışlarına aldırmadan bahçeye koştu. Hanzade yerde hareketsiz yatarken, Zehra dizlerinin üzerine çökmüş, kızının yüzüne dokunuyordu.
“Ambulans çağırın! Hemen bir doktor bulun!” diye haykırdı Yaman. Gözleri, yerde yatan Hanzade’ye takılmıştı. İçindeki öfke ve pişmanlık daha önce hiç olmadığı kadar büyüyordu. Hanzade’yi böyle görmek, kendisine duyduğu nefreti kat kat artırmıştı.
Zehra, kızının elini tutarak yalvarıyordu:
“Hanzade, ne olur gözlerini aç! Bizi bırakma!”
Yaman diz çöktü, Hanzade’nin soluk yüzüne bakarken fısıldadı:
“Bu kadar kolay bırakıp gidemezsin. Kalk ve savaş, Hanzade!”
Ambulans sirenleri konağın sessizliğini deldi. Sağlık görevlileri hızla müdahale etti ve Hanzade’yi sedyeye yerleştirdi. Yaman, ambulansa binmek isterken, Zehra sert bir bakışla onu durdurdu:
“Yeter artık Yaman! Ona daha fazla zarar vermeyeceksin!”
Yaman, Zehra’ya bir şey demedi. İçinde bir fırtına kopuyordu, ama şu an için sessizce ambulansın kapısının kapanışını izlemekten başka çaresi yoktu.
---
Hastane Koridorunda
Hastaneye ulaşıldığında, doktorlar Hanzade’yi hemen ameliyata aldı. Alabey ailesi ve Karaca ailesi, hastane koridorunda sessiz bir savaşın tarafları gibi birbirine bakıyordu. Dilber, sessizce ağlayan Zehra’nın yanına oturdu:
“Zehra, ne oldu? Neden düştü? O balkonun korkulukları sağlamdı... Yoksa birisi mi itti?”
Zehra’nın gözleri donuktu. İçindeki korku, Dilber’in sorularını cevaplamasına izin vermiyordu. Ancak Boran, duvarda yumruğunu sıkarak sessizce konuştu:
“Bu, Karacaların işidir! Onlar kız kardeşime bunu yaptı!”
Destan Hanım, Boran’ın sözlerini duyunca sert bir kahkaha attı:
“Sen önce kendi ailene bak , Bu evlilik sizin kararınız değil miydi? Şimdi suçu Torunuma atıyorsunuz.”
Boran, Destan’a doğru bir adım atacakken, Dilber onu kolundan çekti.
“Yeter, Boran! Şimdi kavga zamanı değil.”
Kapı açıldı. Ameliyattan çıkan doktor, yorgun bir ifadeyle ailesine yaklaştı.
“Hastanızın durumu kritik ama şimdilik stabil. İç kanamayı durdurduk ve hayati organları korumaya çalıştık. Ancak önümüzdeki 48 saat çok önemli. Uyanmazsa, kalıcı hasar riski var.”
Bu sözler koridorda derin bir sessizlik yarattı. Zehra’nın hıçkırıkları, sessizliği böldü. Yaman, bir köşede sessizce yumruklarını sıkarken, gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Kendisine olan öfkesi, Hanzade’ye ulaşma arzusunu daha da körüklüyordu.
---
Gece ve Sırlar
Gece olduğunda, Kadim gizlice hastaneye geldi. Hanzade’nin odasının önünde durmuş, kapının ardından onu izliyordu. Hanzade’nin yüzü solgun ve ifadesizdi. Kadim, içten içe bu kazanın bir kaza olmadığını biliyordu. Ama bu sırada Hakkı’nın sert sesiyle irkildi:
“Ne yapıyorsun burada, Kadim?”
Kadim arkasını döndü, ama bir şey söylemedi. Hakkı, gözlerini Kadim’e dikti ve devam etti:
“Senin de bu işte bir parmağın var mı? Söyle bana, yoksa...”
Kadim, sakin bir sesle konuştu:
“Hakkı, ben kardeşimin ölümüyle yaşamak zorundayım. Ama Hanzade’ye zarar verecek kadar düşmedim.”
Hakkı bir süre Kadim’e baktı, ardından sessizce uzaklaştı. Ancak Kadim’in aklında başka sorular dönüyordu. Kimseye fark ettirmeden bir karar aldı: Bu işin arkasında kim varsa ortaya çıkaracaktı.
---
Yaman ve Zehra
Yaman, Hanzade’nin odasına girmeye çalışırken Zehra tarafından engellendi.
“Onu görmek için hiçbir hakkın yok, Yaman!”
Yaman’ın sesi kısık ama sertti:
“Benim de canım yanıyor, Zehra Hanım ! Onun bu durumda olmasına dayanamıyorum.”
Zehra, gözyaşlarına rağmen kararlı bir şekilde cevap verdi:
“Kızım, senin yüzünden bu hale geldi. Eğer gerçekten onu seviyorsan, git ve ondan uzak dur!”
Yaman bir şey söylemedi. Sessizce başını eğdi ve hastaneyi terk etti. Ancak bu, Hanzade’yi yalnız bırakacağı anlamına gelmiyordu.
---
Gizemli Bir Mesaj
Ertesi gün, Yaman konağa döndüğünde masasında bir zarf buldu. Zarfın içinde Hanzade’nin düşüşüyle ilgili gizemli bir not vardı:
“Balkondan düşmesi bir kaza değildi. Onu öldürmek isteyen birini bulmak istiyorsan, kendi ailene bak.”
Yaman, bu notu okuduğunda yüzü asıldı. Şüpheleri büyüdü. Notu okurken, konağın derinliklerinden gelen ayak seslerini duydu. Bir şeylerin ters gittiğini anladı. Hanzade’nin başına gelenlerin ardındaki gerçeği öğrenmek için savaşmaya kararlıydı.
---
Hanzade’nin Gözlerini Açması
48 saat sonra, Hanzade’nin göz kapakları hafifçe kıpırdadı. Zehra, onun başucunda otururken, kızının parmaklarının hareket ettiğini fark etti:
“Hanzade! Yavrum, beni duyuyor musun?”
Hanzade gözlerini açmaya çalıştı, ama sesi çok zayıftı:
“Anne... Her şey... Çok karanlık...”
Bu sözler, Zehra’nın umutla dolmasına neden oldu. Ancak Hanzade’nin bu karanlıkta daha fazla kaybolmasına izin vermeyecekti ...
---
Hanzade'nin Uyanışı
Hanzade, hastane odasında gözlerini tamamen açtığında, gördüğü ilk şey annesinin ağlamaktan kızarmış yüzü oldu. Zehra, kızının uyanışını gördüğünde, duygularına hâkim olamayarak onun elini sıkıca tuttu:
“Şükürler olsun! Seni kaybetmekten çok korktum, yavrum!”
Hanzade yavaşça başını hareket ettirdi. Her yanı ağrıyordu, ama zihni de bulanıktı. Kazanın anılarını hatırlamaya çalışırken, gözleri hafifçe kısıldı. Bir şeyler eksikti, bir şeyler yerine oturmuyordu.
“Anne...” diye fısıldadı. “Ben... düştüm mü?”
Zehra, gözyaşları içinde başını salladı:
“Düştün, ama şimdi önemli olan iyileşmen. Bir mucize oldu ve sen hâlâ bizimlesin.”
Hanzade, dudaklarını ısırarak başını yastığa çevirdi. Düşmediğini, birinin ona dokunduğunu net bir şekilde hatırlıyordu. Ancak kim olduğunu hatırlayamıyordu.
---
Yaman'ın Şüphesi
Hanzade’nin uyanış haberi, Karaca Konağı’na bomba gibi düştü. Yaman, haberi aldığında bir an rahatladı, ama hemen ardından içine bir huzursuzluk çöktü. Elindeki isimsiz notu yeniden inceledi. Mesajın içeriği basitti ama yeterince ürkütücüydü:
"Balkondan düşmesi bir kaza değildi. Ona zarar veren birini arıyorsan, yakınlarına bak."
Yaman, bu işin peşini bırakmamaya kararlıydı. Sessizce harekete geçerek konağın güvenlik kameralarını incelemeye başladı. Ancak bir sorun vardı: Balkonu gören kamera o gece arızalanmıştı.
Bu durum Yaman’ın şüphelerini artırdı. Kim kamerayı sabote etmişti? Ve neden?
Hanzade’nin Anımsamaları
Hanzade, hastane yatağında yalnız kaldığında, gözlerini kapatarak balkonda yaşananları hatırlamaya çalıştı. Zihni, o geceye döndü. Dışarıdaki soğuk rüzgâr, elbiselerinin eteklerini savuruyordu. Bir adım geri çekildiğinde, bir elin omzuna dokunduğunu hissetti.
Hafızasını zorladıkça, dokunuşun sahibini netleştirdi. Gözlerinde beliren yüz, Azize Karaca’ydı. Yaman’ın halası...
Hanzade’nin nefesi sıklaştı. Azize’nin kendisine öfkeyle bağırışını hatırlıyordu:
“Bu aileyi mahvedemezsin! Yaman’ın hayatını daha fazla karartmana izin vermem!”
Hanzade’nin zihni, itildiği ana kadar her şeyi canlandırdı. Ancak bu bir kaza gibi görünüyordu. Azize’nin gözlerindeki korkuyu ve paniği de hatırlıyordu.
---
Sessizlik Kararı
Hanzade, bu gerçeği kimseye söylememeye karar verdi. Çünkü bu durumun, iki aile arasındaki savaşı daha da büyüteceğini biliyordu. Hem Azize’yi suçlamak, annesi ve abisini daha büyük bir tehlikeye atabilirdi.
Ama Azize’ye duyduğu nefret, sessiz bir yeminle birleşti:
“Beni ittin... Ama ben dimdik ayakta duracağım. Sana da, yaptıklarına da boyun eğmeyeceğim.”
---
Azize’nin Pişmanlığı
O gece, Azize Karaca konağın en tenha odasında sessizce ağlıyordu. Kendisi bile olanlara inanamıyordu. Hanzade’yi itmek istememişti, ama tartışma sırasında kontrolünü kaybetmiş ve yanlışlıkla onu balkondan düşmesine sebep olmuştu.
Destan odaya girdiğinde Azize hemen toparlandı. Ama Destan’ın gözleri şüpheyle doluydu:
“Azize, o gece balkonda ne işin vardı?”
Azize, Destanın sorusuna cevap veremedi. Sadece gözlerini kaçırdı ve kısık bir sesle mırıldandı:
“Hiçbir şey... Sadece havalanmaya çıkmıştım.”
Destan, Azize’nin bu sessizliğinden bir şeyler sezmişti. Ama şimdilik sesini çıkarmadı.
---
Yaman’ın Araştırması
Yaman, güvenlik kameralarından sonuç alamayınca, konağın hizmetlilerini sorgulamaya başladı. Ancak kimse doğru düzgün bir şey söylemiyordu. Yaman, her geçen an daha da hırslanıyordu
Bölüm Sonu: Sessizlik ve Gerilim
Hanzade, hastane yatağında oturmuş, geçmişteki olayları tekrar tekrar düşünüyordu. İçindeki öfke ve kararlılık büyüyordu. Azize’nin yüzü gözlerinin önüne geldiğinde, sessizce şunları fısıldadı:
“Ben kazanan olacağım. Ama bu savaşı sessizce kazanacağım.”
Konağın karanlık odalarında Azize, kendi suçluluğu ve pişmanlığıyla mücadele ederken, Yaman ve Hanzade’nin yolları bir kez daha kesişmek üzereydi. Ama bu kez, gerçeği bulmanın bedeli daha ağır olacaktı
7. Bölüm Sonu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.92k Okunma |
471 Oy |
0 Takip |
20 Bölümlü Kitap |