@yazar_bey
|
Güneşin tepede olduğu öğlen vaktinde uzak bir yamaçtan inen kahverengi atı olan siyah paltolu bir adam görüldü .Bu adam keskin yüz hatlarına sahip,siyah saçlı, yeşil gözlü,bir seksen boyunda olan otuzuna yeni basmış heybetli bir adamdı. Adamı görenler onu tuhaf bakışlar altında süzüyordu. Çünkü daha önce hiç kasabalarında böyle bir adam görmemişlerdi ve bir az da korkuyorlardı. Çünkü o kasabada yabancılar genellikle iyi şansı temsil etmezdi. Atının nal sesleri ürkütücü bir ses çıkarıyordu sanki bu dünyaya ait değilmiş gibiydi. Bir ara durdu ve yüzü epeyce kırışmış ve sakalları bembeyaz olmuş yaşlı adama seslendi: -hey ihtiyar, atım için bir demirciye ihtiyacım var nereden bulabilirim. Diye sordu İhtiyar ayağa kalktı elini ileriyi gösterecek şekilde uzattı ve titrek bir sesle -Şu tarafta dedi Yabancı baş selamı verip yavaş adımlarla atını o tarafa sürmeye başladı. Köşeyi döndüğünde az ilerideki demirci tabelasını gördü ve içeri girdi. - Hey demirci diye seslendi demirci kafası dazlak bir herifti. Şişman vücudunun üstündeki başı top gibi duruyordu.Siyah kirli bıyıklarının arasından -Evet yabancı sana nasıl yardımcı olabilirim diye sordu Yabancı attan aşağı indi. Atının yelelerini okşayarak -Atım gölgeyle uzaklardan geliyoruz ve yeni nallara ihtiyacı var dedi. Demirci ata baktı - Peki alâ atın için dört tane yeni nal var onları sana veririm ama 100$ dolarını alırım dedi - Peki alâ demirci senin dediğin gibi olsun. Demirci memnuniyetle gülümsedi bu onu olduğundan daha çirkin göstermişti. Yabancı çevreye bakındı demirciye dönerek -burda ucuz pansiyon var mı diye sordu -tabiki de bayım az ilerde üstü pansiyon alt tarafı ise kumarhane olan bir pansiyon var. Martanin pansiyonu buranın en iyi pansiyonudur. Diye söyledi -Teşekürler demirci dedi atım sana emanet dedi oradan çıktı ve ileriye doğru yürümeye başladı pansiyonun kapısından içeri girdi ve üç kere uzun uzun zille bastı arka taraftan kırk yada eli yaşlarında saçları ağarmış bir kadın çıktı bu kadın pansiyonun ve gece kulübün sahibesiydi. Kocasından ona kalan tek miras bu binaydı. Yabancıyı görür görmez önce bir duraksadı. Sonra tebessüm ederek yanına geldi. - Hoş geldiniz benim adım marta size nasıl yardımcı olabiliriz bayım . Dedi -Benim bir odaya ve iyi bir duşa ihtiyacım var acaba elinizde bana göre bir odanız varmı? Kadın ellerini şıklattı ve neşeli bir sesle - tabi ki de size özel çok konforlu bir odamız var. Siz adınızı şurada duran deftere yazın. bende gidip odanızı sizin için hazırlayayım. - teşekkür ederim bayan dedi yabancı . Eline masasının üzerinde duran kalemi alıp adını eskimiş olan deftere yazdı. "John Watson". Beş dakika sonra yaşlı kadın merdivenlerden indi ve elindeki anahtarı adama uzattı. - odanız hazır buyrun bay? -Watson adım John Watson . Kadın gülümseyerek - Buyurun bay Watson anahtarınız, siz odanıza çıkın rahatınıza bakın akşam yemeği için sizi saat beşte aşağıya bekliyoruz odanız hemen üst katta soldan ikinci oda dedi Yabancı Peki bayan teşekkür ederim. Dedi Yavaş adımlarla ilerledi ve yukarıya çıktı. Oda nın kapısını açtı. Odasında güzel bir kadın vardı. Yirmisine gelmiş genç güzel bir kızdı. Sarı uzun bukleli saçlı mavi gözlü bir yetmiş boyunda beyaz tenli bir kızdı. Kız gülümsedi. Watson un kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. kızdan kendini almamisti bir an cennete olduğunu sandı ve hemen ilkildi - siz de kimsiniz diye sordu -benim adım Maria Marta'nın kızıyım dedi -Bende Watson dedi tanıştığıma memnun oldum -Buyrun banyonuz hazır dedi sonra lafına devam etti başka bir arzunuz var mı bayım. Dedi adam yutkunarak - Hayır teşekkür ederim bayan dedi .Maria - Benim gitmem gerekiyor size iyi istirahatler dilerim bay Watson. Dedi ve odadan çıktı Watson eşyaların bıraktı ve üstünü çıkarmaya başladı vücudun da ki yara izleri hala duruyordu. Sicak suya girdiginde yavaş yavaş kendini bıraktı ve sıcak banyonun tadını çıkardı. Gözünü açtığinda etraf kararmıştı. Watson küvetin içinde uyuyakalmistı. Hemen sudan çıkıp üzerini giydi. saate baktığına saat dokuza geliyordu. Hızlıca odasından çıktı ve merdivenlerden aşağıya indi . Aşağısı oldukça kalabalıktı. Etraf sigara dumanından dolayı sis inmiş gibiydi. Konuşmalar ve gülüşmeler dev bir gürültü oluşturmuştu. Barın yanına gelip bayan Martaya baş selamı verdi Marta -Aksam yemeğinde göremedik sizi bay Watson nerelerdeydiniz dedi - Afedersiniz bayan sanırım uyuyakalmışım dedi Watson. Marta kahkaha attı - ah biz bunu fark ettik ama merak etmeyin Maria sizin için bir şeyler hazırlamıştır şimdi siz şöyle bir oturun hemen yemeğiniz gelicek bay Watson dedi. Adam sessizce masaya oturdu kadın konuşmaya devam ediyordu - birazdan yemeğiniz gelir he geliyor işte sıcaktır biraz dikkatli yiyiniz bay Watson - Sağolun bayan - rica ederim ne demek afiyet olsun başka bir arzunuz olursa seslenin dedi. Ve bayan marta barın arkasına geçerek müşteriler için siparişlerini hazırlamaya başladı. Watson duvardaki saate baktı saat dokuzu çeyrek geçiyordu. Yabancı yemeğini yerken birşey dikkatini çekti. Bir koku daha önce böyle bir koku duymuştu sanki. Yanmış ve çürümeye yüz tutmuş gibi midesini bulandıran bir kokuydu. Bu ona birşey hatırlatmıştı. Watson bir anda orda oluş amacını farketti. O bir iblisin peşindeydi ve etrafına bakmaya başladı. Kapıda duran adamı görünce bir anlık hisle ayağa fırladı. O an bütün salon ve muzikal durdu ve herkes ona baktı . Watson yüzündeki sert ifadeyi yumuşatarak çaktırmadan içinde bulunduğu durumu gizlemeyi başardı . Bayan Martaya bakarak -bir bira daha alabilirmiyim dedi herkes o an içmeye ve dans etmeye devam etti. Watson Kafasını kaldırdı ve o an bar kapısndan giren o adamı gördü bu adam o Kokunun sahibiydi. Adam orta boylu sinsi bakışlı ve esmerdi. Diablo kasabanın yeni şerifi Lucasti üç yıl önce bu kasabaya gelmişti . Kasabada ki tüm insanların güvenini kazanmış ve şerifliğe adaylığını koymuştu. Eski şerif yaşlı ve çalışkan bir adamdı. Seçimlerden sonra kasabanın yeni şerifi Lucas olmuştu. eski şerif Henry Bir yıl önce ortadan bir anda kaybolmuştu . eşi ve bir oğlu vardı. oğlu on beş yaşında bir delikanlıdı babasının biranda ortadan kaybolmasına inanmıyordu. Defalarca kez babasını bulmak için çevredeki kasabaları dolaşmış ve bir ize rastlamamıştı. Herkes eski şerif henrynin ailesini terk ettiğini söylüyordu. Ama kimsenin bilmediğini bilen biri vardı . Yeni şerif Lucasti. Bu kasaba onun için önemliydi. Çünkü kasabanın altında bir yer altı şehri vardı. Şerif Lucas yer altı şehrinin koruyucusuydu. Yıllar önce ruhunu şeytana satmıştı. Artık onun hizmetinde itaat eden bir uşaktı. Zaman iblis uşakları için yavaş akar ve çevresindeki zamanı da yavaşlatırdı. Gözlerini saatten şerifin olduğu yere doğru çevirdi ve şerifin de ona dikkatli bir şekilde baktığını gördü. Watson adama uzun uzun baktı. Çenesi kasılmıştı. O ailesini yok eden iblislerden biriydi. Lucas gözünü Watsondan ayırmadı. Sanki anlamış gibi gözlerini kısarak baktı. Watson yüzündeki ifadeyi daha sert tuttu. Lucas ağır adımlarla Watson un yanına doğru geliyordu. Watson derin nefes aldı. Ve Lucas Watson'un yanına geldi. Boğazını temizledi -merhaba yabancı seni hangi rüzgar atı bu kasabaya diye sordu . Watson tok bir ses tonuyla -Benim adım John Watson kasabanın yanından geçerken atıma yeni bir nal taktirmak ve birazda dinlenmek için burda mola vermek istedim. Siz kimsiniz dedi. Lucas işaret parmağıyla şerif rozetini göstererek - Bu kasabanın şerifi Lucas Black dedi. Watson - tanıştığıma memnun oldum şerif Lucas dedi. Lucas şüpheci yüz ifadesini gizlemek adına yalancı bir samimiyetle - Bende sizinle tanistiğima memnun Oldum iyi eğlenceler bay Watson dedi . Şerif ordan uzaklaşmak için arkasını döndü. Kapının yanına duran masadaki adam şerife seslendi. - hey şerif bizimle oturmaz misin? diye sordu şerif gergin bir şekilde -geliyorum louis dedi ve bar masasının üzerinde duran içki dolu bardagi alıp louisin masasına oturdu.Watson önüne dönüp bardağının dibinde ki kalan birayı kafasına dikti. Ve saate baktı saat dokuzu çeyrek geçiyordu. |
0% |