@yazar_bey
|
Watson önüne dönüp bardağının dibinde ki kalan birayı kafasına dikti. Ve saate baktı saat dokuzu çeyrek geçiyordu. daha sonra ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldi. Tam kapıdan çıkacaktı ki aklına bir şey gelmiş gibi olduğu yerde durdu. Ona doğru bakan şerife dönerek - iyi geceler şerif dedi tok bir sesle. Şerif yüzünde yalancı bir samimiyetle şapkasının kenarından tutarak sizde -iyi geceler bay Watson dedi ve Watson kendini bar kapısından dışarı attı. Sokak sessiz ve karanlıktı . Yalnızca evlerden gelen kahkaha ve ahırdan gelen hayvan sesleriyle yankılanıyordu. Watson derin bir nefes aldı ve ellerini cebine soktu ıslık çalarak sokakta yürümeye başladı. Sokağın sonunda bulunan demirci dükkanının önünde durdu. İçeride dukkanı kapatmak için toparlanan demirciye seslendi. - hey demirci bizim atın işi tamam mı diye sordu. Demirci elinde bulunan eski nalları tahta kutunun içine attı ve Watsona döndü - Atın hazır yabancı ama bu saatte atını bırakacak yer bulamazsın bugün pazar ve kumarhanelerin misafirleri çok olur. Atını burda kalsın yarın alırsın hem oda dinlenmiş olur. Görüyorum ki uzun yoldan gelmişsin. Dedi Watson adama şüpheyle baktı. Bu kendisinin en sevmediği huyuydu. Şüphe etmek. Ama Watson'un hayatının neredeyse tamamı şüpheden oluşuyordu. Bir süre düşündü - tamamdır demirci yarın gelir alırım dedi . Atının yanına geldi ve yelelerini okşadı ve atının yanına dahada sokularak kısık bir sesle- Kendine dikkat et oğlum dedi. At Watson'un söylediklerine karşılık kafasını salladı. Watson dükkandan dışarı çıktı. Arkasını dönmüş gidiyordu ki demirci arkasından seslendi - iyi geceler yabancı dedi. Watson arkasını dönüp - İyi geceler demirci,atım Sana emanet Dedi. Demirci kocaman ve sarı dişlerini gösterecek şekilde sırıtarak -Merak etme yabancı atınız bana emanet dedi. Hava gittikçe karariyordu. Güneş neredeyse tepenin arkasında kayboluyordu. Watson kasabanın sokaklarında tek başına yürüyordu. Birden arkasında bir ses duydu. Biri onu takip ediyordu. Arkasına dönmedi sadece yürüdü. Sokağın köşesinden dönerken kenara saklandı. Arkasından kimin geldiğini gormek icin basini uzattı. Görebildiği sadece bir gölgeydi. Birden ortaya çıktı ve gölgeye uzanmak için hamle yaptı ama o an onun bir kedi olduğunu gördü. Kendi kendine lanet okuyarak yoluna devam etti. Pansiyonun önüne geldiğinde bir kez daha arkasına baktı . Sokak bomboştu. Pansiyon kapısından içeri girdi. Bayan Marta yerinde yoktu. Masanın üzerinde duran zile iki kez bastı . Merdivenlerin olduğu yönden ince ve zarif bir ses duyuldu. - Geliyorum efendim dedi Merdivenlerden ayakkabılarının tıkırtısı duyuldu sonra sapsarı saçlarıyla Maria göründü. Mavi ve iri kocaman gözlerini gözlerime dikerek - iyi akşamlar bay Watson size nasıl yardımcı olabilirim dedi. Gülümseyerek . - İyi akşamlar bayan odamın anahtarını rica edecektim. - Tabii dedi ılımlı bir sesle. Biraz eğilip çekmeceleri karıştırdı. - Numara 6 buldum dedi. Anahtarı masanın üzerine bıraktı. - Umarım kasabamızı begenmissinizdir dedi meraklı bir şekilde. - Sessiz ve güzel bir kasabaniz var. Hayran olmamak elde değil. - Öyledir bende çok severim - iyi geceler bayan dedi. Watson merdivenlere doğru ilerledi. Merdivenlerden yukarı çıkarken Maria arkasından seslendi. - Bay Watson anahtarınızı unuttunuz. Watson gülümseyerek - Ah pardon dedi. Maria kurnaz bir ses tonuyla şikayet edercesine -Siz erkekler hep bir şeyleri unutursunuz dedi gülümseyerek. Watson Marianın gözlerinin içine bakarak kendinden emin bir ses tonuyla -ben hiçbir şeyi unutmam bayan ama çevremde sizin gibi güzel bir bayan varsa biraz aklım karışabilir dedi . Watson kıza göz kırptı. Kızın yüzü utancından kıpkırmızı olmuştu. -İyi geceler bayan dedi. - iyi geceler bay Watson dedi kız hafif bir gülümsemeyle. Watson anahtarı masanın üzerinden alıp merdivenlerden yukarı çıktı.Odasıana girdi üzerini çıkarıp şapkasını koltuğun yanındaki sehpaya koydu ve yatağına uzandı.
20 yıl önce Sisli hava iyiden iyiye görüşünü engelliyordu. Karın boşluğundaki kanayan yarasına elini bastırdı genç adam. Ağzından bir küfür savurdu. Neredeyse geceden beri yürüyordu. O kadar çok kan kaybetmişti ki ruhunun çekildiğini hissetti. Midesi bulandı. Gözlerinin önü karardı. Bir kaç adım sendelledi ve sonrası kapkara bir boşluk. Gözlerini açtığında sabah olmuştu. Şöminenin çıtırtısı odanın sessizliğini bozuyordu. Neredeydi anlam vermeye çalışıyordu. Yarası temizlenmiş ve sarılmıştı. Kapı açıldı ve kırk yaşlarında bir adam içeri girdi. -Nihayet kendine geldin genç adam dedi . Watson sızlayan yarasını tutarak yukarı doğruldu. -Nerdeyim ben Adam şömineye odun attı. Arkasını dönüp genç adamın yüzüne baktı. - Endişe etme guvendesin. Ben Louis Martin. Adamlarım ormanda yaralı bir şekilde bulmuşlar seni ve buraya getirmişler Dedi Watson - Teşekkür ederim efendim yardımınız için ama benim gitmem gerekiyor dedi Watson. - olmaz genç adam dinlen biraz iyileşince gidersin ve iyileşmeden bırakmam seni dedi Watsonı kalktığı gibi geri oturttu. İçeri orta yaşlarda bir adam girdi. Tepsideki bardakları masaya bıraktı. - Bay Martin başka bir isteğiniz var mı efendim diye sordu. Martin olumsuz anlamda başını salladı ve - yok çıkabilirsin dedi Bardağı Watson'un önüne koydu - iç hadi için ısınsın dedi Watson içi kahve dolu bardağı eline aldı. Martin kahvesinden bir yudum içti ve - Kimsin sen genç adam ne işin vardı ormanda dedi. - Adım John Watson. Kuzeydeki Williams kasabasında yaşıyorum dedi. Martin elindeki bardağı bıraktı. Gözleri başka bir renge dönüştü sanki. - Şu iki gün önce iblisler tarafından saldıriya uğrayan kasaba mi dedi. Watson - evet efendim, annemi ve babamı o saldırıda kaybettim dedi. Martin ağzından küfür savurdu. - peki nereye gidiyorsun dedi - Onları bulacağım ve ailemin intikamını alacağım dedi Watson dişlerini sıkarak. Martin - Onları nasıl yok edeceğini biliyor musun dedi - Hayır henüz değil dedi. - Bak Watson cesaretini takdir ediyorum ama iblis uşakları insanlar gibi değildir. Kanı yoktur onları sıradan silahlarla öldüremezsin. Dedi Watson yüzündeki öfkesi yavaş yavaş sönmüştü yerini şaşkınlığa bırakmıştı. - Peki nasıl öldüreceğim dedi - Bak şimdi Watson seninle bir anlaşma yapacağız dedi. Martin . - Ne anlaşması dedi merakla Watson - Ben sana nasıl öldüreceğini öğreteceğim ama bir şartla dedi - Şartınız nedir dedi ciddi bir ses tonuyla. 15 yaşında değildi sanki, o an büyümüş kocaman bir adam olmuştu Watson. - Şartım şu ki ben sana öğreteceğim sende ben ölene kadar benimle kalacaksın dedi. Watson - Ne zaman öleceksiniz dedi Martin kahkaha patlattı ve - Bilmiyorum ama çok zamanım yok sanırım dedi . Watson biran pişman oldu sorduğu için bay Martin ona yardım etmişti oysaki. - Özür dilerim efendim kabalık ettim dedi - Sorun yok genc adam sen kabul ediyor musun onu söyle dedi - Kabul ediyorum efendim dedi Watson - Anlaştık o zaman dedi Martin elini uzatarak - Anlaştık dedi watson Martin ayağa kalktı kapıya doğru yöneldi kapının kolunu tuttu watson - bay Martin dedi Martin arkasını döndü - Efendim genç adam - Neden bana yardım ediyorsunuz dedi - Aynı şeyin peşindeyiz çünkü dedi - Sizin de mi ailenizi öldürdü... - Sen iyice dinlen zamanı gelince konuşuruz dedi Martin ve odadan çıktı. Üç yıl geçmişti Martin Watson'a iblisler hakkında herşeyi anlatmıştı ve onları nasıl yok edeceklerini öğretmişti. Martin ve en yakın arkadaşı Alex Swan ile ana maddesi gümüşten olan bir silah tasarlamışlardı. Bay Swan ayrıca kilisede rahipti. Silahın kurşunları kutsal suyla temizlerdi. Bir oğlu vardı Rahip Swan'ın adı Jamesti. Watson çok severdi onunla oynamayı. Bay Martin ve alex çalışırken birlikte çiftlikteki atlara bakarlar ve tüm gün boyunca oyun oynardılar. James Watson dan 1 yaş büyüktü uzun zayıf ve zenci bir çocuktu. Alex ve James yine bir gün çiftlikten evlerine dönüyorlardı. Orman yoluna girdiklerinde Alex'i bir şey tedirgin etmişti. Sanki izlenildiğini hissetmişti ve James'e -çiftlikte şapkamı unutmuşum git ve şapkamı al gel demişti James şaşkınlıkla -ama efendim sizin şapkanız başınızda dedi - James o şapkadan bahsetmiyorum Martinin bana akşam hediye ettiği şapkadan bahsediyorum. git ve al gel Martin'de söyle o anlar dedi aslında öyle bir hediye yoktu sadece Martin've Alex'in kendi aralarında kullandığı bir şifreydi bu. Oğluna yalan söylemişti. onun hayatta kalması ve yardım çağırması için geri göndermişti. hızlı bir şekilde atını süren james çiftliğe yaklaştığında adamları bay Martine haber verdiler. Martin hemen oturduğu koltuktan kalktı ve kapıya doğru yöneldi, kapıyı açtı. Attan inen Jamesi karşısında gördü ve - Ne oldu neden geri döndun Alex nerde dedi -ormanda kaldı. dün akşam hediye ettiğiniz şapkayı unutmuş almaya geldim dedi. bay Martin Hemen adamlarıni topladı ve Watson ve Jamese döndü ve şöyle dedi - evlat sen ve James biz gelene kadar burada kalın. çiftlikten sakın ayrılmayın ve çıkmayın dedi odasına çıktı. Silahını aldi ve beline taktı . ormana doğru yola çıktı ormana doğru yürüdüğünde Alex'in adamlarının hepsinin öldüğünü ve alex ise tek başına dövüştüğünü gördü ve hemen altından indi. Koşarak onun yanına gitti fakat çok kalabalıkları. Martin ve adamları birlikte dövüşmeye başladılar. Kazanmışlardı fakat Martin ağır yaralanmıştı. Alex hemen arkadaşının yanına koştu ama artık çok geçti. Martin - Alex dostum hep en iyi dostum ve arkadaşım oldun. senden son bir isteğim daha olacak oğluma Watsona sahip çık çünkü biliyordum onu emanet edebileceğim tek dostum sensin. Bu yüzden sana emanet dedi. Alex - boyle seyler soyleme iyi olacaksın dedi - çok zamanım yok Alex söz ver dedi - kahretsin söz veriyorum dostum dedi martin gulumsedi ve oracıkta öldü . Rahip Alex arkadasi için dua etti ve Arkadaşınin cesetini atın arkasına koydu ve çiftliğe geri dönduler. Alex ve Martini çiftlikte bekleyen Watson ve Jamesin yanına geldiler ve atın arasındaki cesetin bay martini olduğunu gördü . Watson atın yanına koşarak geldi ve martini o halde görünce yumruklarını Sıktı ve ağlamaya başladı. O gün bir kere daha yemin etmisti intikam almaya . Watson babasının ölümünden sonra manevi babasını bir kere daha kaybetmenin acısını yaşıyordu. Evin hizmetçisi bayan Olivia elindeki mektupla gelmişti. - Bay Martin öldüğünde bunu sana vermemi istemişti dedi. Watson mektubu aldı yavaş yavaş açtı ve okumaya başladı
Sevgili oğlum Sen bu mektubu okuyorsan ben ölmüşüm demektir. Hani bana sormuştun ya neden yardım ediyorsunuz diye. Benim senin yaşlarında bir oğlum vardı. Adı Peterdi . O iblisler ona hiç acımadan öldürdüler onu. Ve bende o gün bir yemin ettim. İntikamını alacağım diye. Tanrı seni çıkardı karşıma. Oğlum gibi gördüm seni. Yetiştirdim büyüttüm. Sende bana hep bir oğul gibi davrandın. Teşekkür ederim sana. Tüm mirasım ve kasadaki silahım senindir. Umarım yarım bıraktığım davayı sen bitirebilirsin. Sana güveniyorum oğlum. Kendine çok dikkat et. Baban..... W
atson göz yaşlarını sildi. İntikam duygusuyla yüklenmişti. Ailesinin ve bay martinin intikamını alacaktı. Artık tüm kapılar cehenneme açılıyordu. ×××× Bir an izleniyormuş hissine kapılmıştı Watson. Hızlıca başını koyduğu yastığın altındaki silahını çıkardı ve koltukta oturan adama doğrulttu. Nefesi kesilir gibi olmuştu. Watson - Kimsin sen - Beni tanımadın mı eski dostum..... |
0% |