@yazar_bey
|
Bir an izleniyormuş hissine kapılmıştı Watson. Hızlıca başını koyduğu yastığın altındaki silahını çıkardı ve koltukta oturan adama doğrulttu. Nefesi kesilir gibi olmuştu. Watson - Kimsin sen - Beni tanımadın mı eski dostum..... Watson baş ucunda yanan mumu adamın yüzüne doğru yaklaştırdı. - Senn dedi - Birgün beni gerçekten vurup öldüreceksin diye ödüm kopuyor - Bilmemezlikten gelip vursaydim keşke - Ah eski dostum beni de nasıl seversin dedi Adam Watsona baktı - eeee hoş geldin demek yok mu Watsonun yüzündeki sorgulayan ifade daha da arttı - Beni nasıl buldun - zor oldu desem yalan olur öldürdüğün iblisleri takip ederek buldum izini dedi gülerek. Elini cebine attı ve kurşun kovanlarını cebinden çıkarıp masanın üzerine bıraktı. Yuvarlanan kovanların birkaç tanesi yere düştü. - Sana benim peşimden gelme demiştim dedi sert bir ifadeyle - aaa evett demiştin değil mi bende seni dinlemeyeceğimi söylemiştim dedi. - Tanrı aşkına James git kilisede görevini yap - Tatildeyim baş pederden izin aldım yani şuan rahip değilim. Ayrıca nerde olacağıma ve ne yapacağıma karisamazsin dedi. Watson sesli bir nefes verdi. Onu korumaya çalışıyordu aslında. Bir sevdiğini daha kaybetmek istemiyordu. Odada birkaç dakikalık sessizlikten sonra - Ee yemek yemiyor muyuz dedi. Watson yukarı doğruldu ve askıda duran şapkasını taktı başına. Hiçbir şey demeden çıktı James'te onu takip etti. Aşağısı her zamanki gibi kalabalıktı. Watsonun gözleri şerifi aramıştı ama gelmemişti. Bara yaklaştı. Marta - İyi akşamlar bay Watson dedi ve Jamese sorgulayan gözlerle baktı. Watson konuşma ihtiyacı hissetti. - Bu benim misafirim James bayan marta. Kendisi rahiptir. Dedi. James başını selam verir şekilde eğdi . - İyi akşamlar bayan dedi - İyi akşamlar bay James. dedi marta. Watson Marta ve Jamesin konuşmasının ardından - Bayan marta bana bir bardak bira ve misafirime de yemek dedi. Marta gülümseyerek - Hay hay efendim dedi ve mutfağa girdi. James - Bende bira istiyorum dedi. Watson - Senin sarhoşluğunu çekebilecek halde değilim eğer sızarsan seni burda bırakır giderim. Böbreklerine kadar alırlar ruhun duymaz dedi. James Watson'un genelde şaka yapmadığını bilirdi. Yaparım diyorsa yapardı. Üsterlemedi. Maria elindeki tepside tuttuğu tabakları ve bardakları özenle masaya koydu. - Başka bir arzunuz var mı diye sordu. Watson Marianın gözlerinin içine bakarak - Teşekkür ederiz bayan başka bir arzumuz yok dedi. Maria gözlerinin içi gülecek derecede gülümsedi. Ve içeri girdi. Maria'dan gözlerini çekip önüne döndüğüne Jamesin manalı manalı bakan gözleriyle karşılaştı. Watson yüzünü daha ciddi bir ifadeye büründü. Hala ona bakan adamın meraklı gözlerini üzerinden çekmesi için - Ne var dedi. James daha da gülümseyerek - Heyyy adamım sağır olacağım dedi. Watson ne dediğini anlamadı Jamesin biraz öne eğilerek - ne ? Dedi Watson James kulaklarını tutarak- Kalbinin çarpıntısı diyorum dostum sesi buraya kadar geliyor, biraz sakin ol dedi. Watson biran yakalanmış hissiyle sertçe - saçmalama James önüne bak ve yemeğini ye dedi. Eliyle şapkasını düzeltti. James bir kere daha yakalamış gibi - hah bak sapkani da düzelttin yakalandıniz bay Watson, gözlerimle görsem inanmazdım koskoca John Watson aşık olacak ha olacak iş değil doğrusu dedi . Watson çevredekilerin duymasindan endişe ederek masanın üzerinde duran bıçağı tehditkar bir sekilde salladı - Kes sesini James yoksa senin o dilini kesmek zorunda kalıcam dedi. James sustu ama hala hayretler içindeydi . James tam ağzını açmıştı ki - tek kelime dedi Watson uyarırcasina - tek kelime daha etme dedi. James sustu ve önündeki tabağa odaklandı. Gecenin ilerleyen saatlerinde içeri Şerif arkadaşlarıyla birlikte girdi. Ve Watson'un masasına odaklandı. Masanın biraz yakınına geldi. Watsona - bir siyahi dedi ne acı onunla aynı masada olmaniz bay Watson dedi şerif igrenerek. James içtiği kahve bardağını yavaşça masaya bıraktı. Watson şerife dönerek - Kiminle konuştuğunuza dikkat edin şerif. Dedi sert bir dille . Şerif affallamisti - Anlayamadım bay Watson dedi Watson biraz daha sesini yükselterek - Misafirim hakkında düzgün konuşun dedim size bayım dedi. Şerif yalancı bir kahkaha ile - Bana bir siyahiyi mi savunuyorsunuz bay Watson dedi şerif tukuruklerini saçarak. Watson oturduğu yerden kalkarak şerifin karşısına dikildi. - Sizi düzgünce uyarıyorum şerif aksi takdirde hoş olmayan durumlar yaşanacak dedi. Yumruklarını sıkarak . Şerifin az önceki igrenen yüz ifadesi kayboldu ve yerini öfkeye bıraktı. - siz kimsiniz bay Watson ve benimle bu şekilde konuşma cesaretini nerden alıyorsunuz dedi. Watson - Asıl siz kimsiniz bayım ve benim misafirim hakkında böyle konuşma yetkisini nerden alıyorsunuz dedi. Şerif bir kahkaha patlattı ama bu Neşe dolu bir kahkaha değildi daha çok alaycı bir kahkahaydı. - siz dedi yüzü kıpkırmızı olmuştu sinirden - bir yabancı ve bir siyahi, benim kasabamda bana posta koymak he, dedi - ne cesaret ama bir siyahiyi savunuyorsunuz bay Watson hemde benim kasabamda. James rahatsızca kipirdandi - Sanırım gitsek iyi olacak dedi. Watson kendinden emin bir şekilde - Gitmesi gereken biz değiliz dedi. Tartışma daha da kızışmak üzereyken bir ses yükseldi. Bay marta - Beyler, lütfen mekanımda kavga etmek ve tartışmak yasak dedi. Şerif tüm gözlerin ona baktığını fark etti ve güldü. - Ahh martaaa tabiki de kavga etmiyoruz sadece konuşuruz bay Watson'la dedi. Watson sert bir şekilde hiç istifini bozmadan kalktı ve jamesle birlikte dışarı çıktılar. Uzun süre sessiz bir şekilde yürüdüler kasabada. Sessizliği ilk James bozdu. - Bunu yapmak zorunda değildin dostum. Alışığım ben duymamazlıktan gelirdim dedi. Watson - Kimse sana bu şekilde davranamaz dedi. Sinirlenmişti. - O adam bir iblisti dedi James sessizce . Watson gülümsedi - Bunu nerden anladın dedi. - boynundaki işaretten ama diğerlerinden farklıydı sanki daha karmaşıktı dedi. Watson sesini alcaltarak - Çünkü o baş iblis dedi. Ruhunu şeytana satan iblis uşaklarınin boynunda bir mühür olurdu . Bu onların anlaşmayı kabul ettiğine dair bir işaretti. James Watson'la birlikte uzun yıllardır iblis avlıyorlardı. Ama bir yıl önce yaşanan olayda iblislerden biri jamesi az daha öldürüyordu. Watson o günden sonra Jamesle çalışmayı daha doğrusu onu kaybetmeyi göze alamadığından yollarını ayırmıştı. Watson daldığı derin düşüncelerden Jamesin sessiyle irkildi - Watson dikkat et dedi. Watson karşısında kendisine doğru gelen iblisi gördü. Hemen cebindeki silahı çıkardı ve ateş etti. Iskalamıştı. Ona doğru koşan iblis bu sefer daha da hızlı koşmaya başladı şansını denedi ve bir el daha ateş etti. Bu sefer isabet etmişti ve iblis yere yığıldı. James ve Watson iblisin yanına geldiler. James parmağıyla kurşunun isabet ettiği yeri gösterdi - Ama bu imkansız dedi. Watson - O bir iblis değil dedi sessizce bir küfür savurdu yerde yatan adama baktı - Ölüm getiren dedi. İblisler yara aldıkları zaman kan akardı. Ama şeytan öpücüğü almış ölülerden kan akmazdı. Çünkü onlar zaten ölmüş olurlardı. Bu adam bir ölüm getirendi. Yani o ölüydü ama bir iblis tarafından kötü ruhla canlandırılmıştı. Birden etraftaki insan sayısı arttı. Herkes yerde yatan adama bakıyordu. Fısıldaşmalar ve konuşmalar artıyordu. İçlerinden bir adam - Bu eski Şerif'in kardeşi dedi. Başka bir adam - Ama ona nolmuş böyle dedi yüzünü ekşiterek. Etrafı çürümüş ceset kokusu sardı. Bazıları öğürerek uzaklaştı. Bazıları ise burunu kapatıp hala olup bitene anlam vermeye çalışıyordu. Watson ilk defa görmüyordu bir ölüm getiren ama onun dikkatini eski Şerif'in kardeşi olması çekmişti. Kalabalığın arasından bir el ateş sesi geldi. - Dağılın dedi daha önce duymadığı bir ses . Çevredeki insanlar telaşla kaçıştılar. James ve Watson adama baktı. Adam cebinden rozetini çıkardı ve - Ben Şerif yardımcısıyım ve siz iki yabancı, tutuklusunuz dedi. |
0% |