Yeni Üyelik
15.
Bölüm

"Sen aşık, ben sana aşık"

@yazar_papatya

Sen aşık, ben sana aşık. Oturup bir kenara sevsem olmuyor..." Diye başladı şarkıya.

Devamı da benden gelmişti;
"Gidecek bir yer var, gitmesem olmuyor. Gidipte geriye dönesim gelmiyor..."

Fırat;

"Herşey bomboş, gerçek olan sensin. Seni gönlüm de sevesim geliyor..."

Sonra ben;

-"İçimde soğuyorsun, gözyaşlarım yetmiyor. Yetmiyor haykırışlar, bu can sana yetmiyor.."

Ve ikimiz birlikte söylemeye devam ettik;

"Bilirim her acı zamansız gelir, gelirde içimi alası gelir.Sevmekle yetinmek inan ki zor gelir,korkarım söylemeye sesimden yas gelir..."

Fırat'ın bu evlilik teklifi, hastanede kaldığım süre boyunca en çok konuşulan şeydi. Fırat'ın sevgisiyle yeniden hayata tutunmuştum ben Terapi seansları artık daha kolay geçmeye başlamıştı. Fırat, yanımda olduğu süre boyunca hiçbir şeyden korkmuyordum.

Fırat'ın komutanı albay Mesut'ta beni ziyarete gelmişti o günlerde. Albay , Fırat'ın benden öncesinde katı olan kalbinden, sinirli ve ciddi tavrından bahsederken, bir yandanda övgüyle bahsetmişti. Askeri durumunda olan başarılarını anlatırkende;

- "Fırat, bizim gururumuzdur," dedi."Vatanı için her şeyi göze alır.Dicle, senin için de aynı şeyi yapacağından eminim. O, senin için de savaşacak, seni koruyacaktır."
Albay'ın sözlerine hafif bir gülümsemeyle karşılık verdim. Fırat'ın sevgisi, desteğiyle geleceğe umutla bakmaya başlasamda yaşadıklarımın izleri üzerime yapışmıştı. Fırat'ın sevgisi bana güç veren tek şey olmuştu.

Hikayem, sevginin gücünü ve umudun önemini anlatıyordu. Zorluklarla dolu bir dünyada, birbirimize tutunarak, mutluluğu yakalamaya çalışıyorduk. Hikayemizi okuyan herkesin bizden öğreneceği çok şey var. Çünkü aşk, her şeye rağmen, her zaman kazanacaktı. Sakın hikayemizin bittiğini düşünmeyin çünkü hikayemiz yeni başlıyor aslında...

Hastanede bir müddet kaldıktan sonra sonunda eve dömmüştüm. Fırat hayatımda büyük bir yer edinirken Rojda ve azat abi arasasında da bir çekim başlamıştı. Rojda, Azat abinin Fırat'ın abisi olduğunu bilmeden onu Instagramdan takibe almıştı bile. Birbirlerinin arasında oluşacak olan aşktan habersiz konuşmaya başlamışlardı...

Rojda'nın Azatın gönderilerini beğenmesiyle Azat abi de onu takibe almıştı fakat henüz bir konuşmamışlardı. Birgün Rojdanın canlı yayın açıp manzarayı bir müzik eşliğinde gösterirken. Azat abi de o yayına katılmıştı. Manzarayı bahane edip Rojdaya yazarken bulmuştu kendini.

-"Meraba, canlı yayında ki manzara çok güzeldi, bana kısa kısa videolar çekip atabilir misiniz? Vidolara sözlerimi ekleyip reels oluşturacağım da."

Rojda, Azat abinin mesajını görünce hemen cevap yazmıştı;

-“Merhaba, tabii ki! Hemen çekip gönderiyorum.”

Rojda, manzaranın videosunu çekip Azat abiye gönderdi. Azat abi videoyu izledikten sonra tekrar mesaj attı:

-“Gerçekten çok güzel bir manzara, teşekkür ederim."

Rojda, Azat abinin ilgisinden memnun kalmış gibiydi.

-"Rica ederim, ne demek."

Bu konuşmalar, Rojda ve Azat abi arasında kurulan bağın ilk adımıydı. İkisi de doğayı sevdikleri için ortak bir noktada buluşmuşlardı. Gece boyunca mesajlaşmaya devam ettiler, birbirlerine hayatlarından, sevdikleri şeylerden ve hayallerinden bahsetmişlerdi.

Bu sırada, Fırat, beni ziyaret ediyor, bana moral veriyordu. Fırat’ın sevgisi ve desteğiyle her geçen gün daha da güçleniyordum. Bir gün, Fırat bana bir süprizle gelmişti yine. Evin bahçesine beni çıkarıp Bahçede, benim en sevdiğim çiçeklerle dolu bir köşe hazırlamıştı. O sürpriz karşısında gözyaşlarını tutamamıştım ve Fırat'ın kollarının arasına girmiştim. Kız kardeşim o anlara bizimle tanıklık etmişti.

-“Fırat enişte, ablamın hayatı seninle daha güzel. Senin sevgin ona güç veren tek şey.”

Fırat, gözlerimin içine bakarak cevap vermişti Pınar'a;

-“Dicle, benim hayatımın anlamı. Onunla birlikte her zorluğun üstesinden geliriz.”

O anlar birbirimize olan sevgimiz daha da güçlenmişti. İkimizde geleceğe umutla bakıyorduk, birlikte mutlu bir hayat kurmayı hayal ediyorduk.
Rojda ve Azat abi ise, gece boyunca mesajlaşarak birbirlerini daha yakından tanımaya başlamışlardı. O süre içinde ikisi de birbirlerine karşı hissettikleri çekimi inkar edemez hale gelmişti. Kıskançlıklar, birbirlerinin hayatına müdahale etmeye başlamalar boy gösteriyordu onların durumuna.

Azat abi;

-“Rojda, seninle konuşmak çok güzel birşey iyi geliyor bana.”

Rojda;

"Seninle konuşmakta bana iyi geliyor."
Aşklar böyle güzeldi sevilerek ve severek...

Onların hikayesi de bizim hikayemizle bir bağ kurmuştu.
Zaman hızla geçerken, ilişkimiz daha derinleşiyordu. Rojda ve Azat abi arasında da bir aşk filizleniyordu. Fırat’ın yanında kendimi güvende hissediyor, onun desteğiyle hayatıma yeniden yön vermeye çalışıyordu. Fırat ise bana olan sevgisini her fırsatta gösteriyordu, benli hayaller kuruyordu.

Bunlardan yaklaşık üç ay sonra Fırat, ailesiyle birlikte ailemi ziyaret etmek istemişti Fırat'ın ailesi abisi Azat, arkadaşı Civan ve albay Mesut amcaydı. Anne ve babası vefat ettiği için Mesut amca ve eşi Sibel teyze bizi ziyarete geleceklerdi. Fırat'ın annesi ve babası olacaklardı o gün. Bu ziyaret, aynı zamanda isteme merasimi olacaktı. Fırat, bu anı çok önemsiyordu ve her şeyin mükemmel olmasını istiyordu.

Fırat, ailemle konuşmak için öncelikle kendi abisini bilgilendirmişti. Abisi bu durumu büyük bir heyecanla karşılayıp ve hazırlıklara başlamışlardı. Ailem bu isteme merasimi için bir yemek organize etmişlerdi. Sibel teyze, annemle birlikte mutfakta harika lezzetler hazırlamak için kolları sıvamışlardı. Fırat’ın bana olan sevgisi ve bağlılığı her geçen gün artarken, Fırat’a karşı benim hislerimde daha da derinleşiyordu.

🩵İsteme Günü💚

İsteme günü geldiğinde, Fırat ve ailesi, bu ailesi kelimesi çok hoşuma gidiyor. Mardin'den Urfa'ya doğru yola çıktılar. evimize vardıklarında, kapıda onları güler yüzle karşılayan annemle selamlaşmışlardı. İçeri girdiklerinde ise babam da onları sıcak bir şekilde karşılamıştı. O sırada ben mutfakta yemek hazırlıklarıyla meşguldüm. Kız kardeşim;

-Abla geldiler!"dedi fısıldayarak. Oda heyecanlıydı en az benim kadar. İçeri girdiğim de Fırat’ı görünce gözlerimin içi parlamıştı. Nasıl bir adamdı böyle. O gözleri o bakışı beni benden ediyordu. Takım elbise birine o kadar mı yakışırdı. Yakışıyordu bir ona, hep ona. Onu görünce hissettiğim mutluluğu gizleyemedim.
Fırat, aileme ve içerdekilere rağmen bana yaklaşarak ellerimi tutup bana bakarak;

-“Dicle, seninle hayatımın en güzel anlarını yaşamak istiyorum,” dedi.

Ve devam etti;

-"Vakt-i merhun geldi, bu sabavet-i ekdar'ın son insikarı. Ahzar gözler vuzuha küsmüş, Alança'da bir dulhun Mahbube. Bende ki seni anlatan manzûmeler, sende ki beni anlatır oldu... Esved'e düşmüş hayallerim bile, varlığınla fevkalbeşer ama sende ki ben hâlâ ehvenişler ve buna kırgın değilim dilhun. Resimlerde ki tebessüm Mevla ile hasbihale yeter. Haddizâtında sohbeti nâfi ve kâfi, birazda nuşin. Boyu papatyalardan bir kaç wsantim uzun. İnadı ahvâlinden, sesi lerzan, 'imanlı bir atiyye'... Sinirden gülerken elleriyle oynar ama hafiyyen. Lakin bunlar ve zevahir önemli değil. O gündüzlere Şems, akşamlara Kamer, geceleri miyaha yansıyan bir Nücûm. Fazlası meftun olana haram. Çünkü aklımdan ferâğ eden Mahperi söyleyemedese gönlümden de ferâgat ister...

Bunları yalnız bana değil orada bulunan herkes için söylemişti. Gözleri dolduran o sözleri sanırım sadece ben anlayabilmiştim. Yaşadıklarım vardı. Evet geçmişti ama Fırat dışında kimse bilmiyordu; ' O his geçene kalbimin içinden kaç bıçak geçeceğini...' bu sözler benim içindi ve ben böyle yaşarken onu tamamlayamıyordum. Fakat yine de sevgisini benden mahrum etmeyen tek kişiydi Fırat.

Şaşkın ve utangaç bir bakışla bakmıştım gözlerinez gözlerimdeki sevgi her şeyi anlatıyordu ben konuşmadan. Mesut amca öksürerek devreye girdi ve;

-“Biz burada sadece misafir değiliz; aslında burada bir istekte bulunmak için geldik,” diye söze girdi.
Ailemde durumu anlamıştı ve gülümseyerek Mesut amcaya destek olmuş gibiydiler. Mesut amca bana dönüp;

-" Eee hadi Dicle bir kahveni içelim kızım." Dedi gülerek.

-"Tabi, tamam... Hazırlıyorum hemen." Başımı öne eğip söylemiştim bunları.

O arada ablamda bana yardıma gelmişti. Evimiz bayram yeri gibiydi. Bütün aile bir aradaydı. Yengemler, abimler, ablamlar, eniştemler ve olmazsa olmazlar yeğenlerim de vardı.
Ben kahve hazırlarken;

-"Fırat'ın kahvesi ayrı olacak Dicle." Dedi ablam.

-"Nedenmiş?" Diye bir soru yönelttim ablama.

-"Ne neden ablacım? Tuzlu kahve yapacaksın damat bey'e, adettir." Dedi gülerek.

-"Hayır abla! Tuzlu kahve yok ben tuz yerine bal koysam olmaz mı?"

-"Olmaz Dicle."


-" Olur, olur ben bu adama kıyamam, nasıl kıyarım abla kalbim müsade etmiyor. Bal girecek o kahveye." Dedim.

Ballı kahve ayrı diğer kahveler ayrı gitmişti salona...

 

🔽🔽🔽

Not; youtube kanalımı ziyaret etmeyi unutmayın yıldız yakmayı hak ediyorlar💫💫💫

Loading...
0%