Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Mahbube

@yazar_papatya

Aylarca sürekli mesajlar, videolar aldım Fırattan. Ama videolarına da, mesajlarına da sessiz kaldım. Bunu neden yaptın diye soracak olursanız eğer. Onu sınadım, vazgeçecek mi diye beklettim. Ona olan hislerimi onsuz yaşadım. Onu güzeldi sevmek hâlâ çok güzel onu sevmek ve onun tarafından sevilmek.

Bütün bir hayatı değiştirir mi bir insan? Değiştiriyordu beni, yaralarımı, olmazlarımı herşeyimi tepeden tırnağa değiştiren tek kişiydi Fırat. Solan gülüşüm onunla can bulmuş, ruhum onunla yeniden doğmuş gibiydi.
Sevmek ve sevilmek. Babamdan sonra bunun üzerine bu kadar düşünmemiştim, güzel olan herşeyi hayatımdan çekip çıkarmıştım. Unutmazdım orada burada kendimi. Fırat'tan sonra unuttum... Aşk şarkıları dinledim ve her defasında kendime benzeyecek bir cümle buluyordum orada mutlaka, tâbî onada.Bazen şarkılar sözsüz oluyor, ben yazıyordum üzerine. Hep onu , bir onu... Bazen yolda yürürken, sesine benzeyen birilerine denk geliyordum, dinliyordum, dinliyordum, dinledikçe dinliyesim geliyordu. Tam olarak sesi onun sesine benzemese de, ama herşey de olduğu gibi; Bana biraz yine Fırat'ı hatırlatıyordu. Ne güzel bir histi bu, o bilmezdi işte. O yoktu sesi yoktu ama varmışçasına sesini dinliyordum sanki. Sonra; Sonra ona benzeyen şiirler buluyor, okuyordum. Ona benzemeyince şiiri de sevmiyordum, yazanı da. Biliyor musunuz? Şiir kitaptan okunurmuş, sayfaların kokusu sözlerini yaşatırmış. Ve her şiir; Ayrılık olanları da, kavuşmak olanları da, bana sadece Fırat'ı anlatırmış.

2015 - MARDİN

Fırat'tan;

Annesiz babasız büyümüş, hem öksüz hem yetim bir çocuktum. Küçük yaşta yaşadığım bu büyük kayıplar, kalbimde derin yaralar açmış, beni içine kapanık ve öfkeli birine dönüştürmüştü. Hayatın acımasız yüzüyle erkenden tanışmış, sokaklarda tek başıma hayatta kalma mücadelesi vermiştim. Bu zorlu yaşam, beni sert ve mesafeli biri yapmıştı. Ancak, Bu öfkesimin ardında derin bir acı ve yalnızlık yatıyordu. Beni bu hale getiren, yaşadığım büyük kayıp ve ardından gelen zorluklardı. Benim hikayem acımasız bir dünyada hayatta kalmaya çalışan bir çocuğun hikayesiydi. Kalbim taşlaşmış gibi görünse de, içimde hala bir umut ışığı vardı. Belki bir gün, biri içimdeki iyiliği yeniden ortaya çıkarır diye...

Bir gün sosyal medyada gezinirken Dicle'nin profiline rastladım. Dicle'nin masum yüzü ve paylaştığı anlamlı sözler, benim taşlaşmış kalbime bir şekilde dokunmuştu. Dicle'nin saf yüzü uzun zaman önce unuttuğum bir hissi uyandırmıştı bende oda; umuttu...

Sonrasında Diclenin paylaşımlarını takip etmeye başladı. Her yeni paylaşım, İçimdeki karanlığı biraz daha aydınlatıyordu. Dicle'nin dünyası, benim dünyam gibiydi. Dicle benim eksik olan tarafımdı sanki.
Bir süre sonra, Dicleye mesaj göndermeye karar verdim. İlk başta çekindim ne yazacağımı ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Ama sonunda, içinden gelenleri yazdım.
Dicleye yazdıkça, içimdeki öfke ve acı yerini umuda bırakmaya başladı. Onun varlığı, hayatıma anlam katmıştı.
Bir şarkı çalıyordu sürekli o şarkıyı dinler Dicleye hislerimi aktarırdım. Ben Dicleyi görmeden, bilmeden öncesine kadar yaşamıyormuşum. Dicleyi ilk facebook'ta katıldığım grupta gördüm. Öyle masum bir yüzü vardı ki, öylesine olmayanından. Beni karanlık dünyamdan çekip çıkarmıştı o yüzü. Diclenin kullanıcı adı kendi ismi değildi ismini bilmiyordum. O benim Mahbubemdi.Mahbube olarak seviyor, öyle anıyordum onu. Dicle benim kanayan tarafımdı. Yaralıydı, kırılmıştı, çokça kırgındı. Belliydi, belli oluyordu fazlasıyla. Benim melez meleğim dargındı bu dünyaya. Onun hakkında hiçbirşey bilmiyordum, Dicle mesajlarımı cevapsız, ona yolladığım bir çok videoma sessiz kalmayı seçmişti...

Hergün görürdü fakat bir cevap alamazdım ondan. Neden böyleydi bilmiyordum. Oysa o kız benim o sevmeyi bilmediğim kalbime bir sevgi ağacı yeşertmişti. En katı halimden kurtarmıştı beni. Ben öksüz bir bahirdim. Dicle benim kimsesiz olan yanıma herşey olmuştu. Benim ve Mahbubemin kanadığı yer aynıydı. Aynı yerden kanıyorduk ikimizde. Belliydi İkimizde eksik, ikimizde azdık.. Bir çoklarına göre kolsuz, Kanatsızdık biz. Yürek dedikleri yer ne büyük bir Dağdı. Birilerinin yokluğunda hep biçare, hep kimsesiz, yıkık, dökük... Ne yaparsan yap geçmek bilmez bir boşluktu...

Dicleden sonra onsuz geçen her gün geçmek bilmedi,Bir asır gibi geçmeyi öğrenemedi hiç.Her uyandığım, zar zor az da olsa, uyumayı başardığım her yeni günde Hâ bir yazsa, bir sessizliğini bozsa dedim ben. Yazmadı... " Ah Mahbube olsaydın da, sarılsaydım, ağlasaydım senin kolların da, kolların bana güç olsaydı, umut olsaydı. Ağlasaydım günleri gecelere devire devire. Gelseydin ve ben sensiz geçen her ana ağlasaydım. Mahbube, boğazımda koca bir düğüm, Ne yaparsam yapayım geçmez, durur.Hepsi senden, hepsi yokluğundan sebep yarım... Böyle öleceksin sanıyorsun ama olmayınca daha beter oluyorsun, "Öleyim de bitsin" diyorsun ama fena Mahbubem, çok fena birşey bu... "Uzaklaştıkça yaklaşıyor, yaklaştıkça Uzaklaşıyor insan" diyordu sevdiğim Bir şair. Sende öyleydin benim için yaklaştıkça uzaklaştığındın..."

Babasız büyüyendim, annesiz yarım kalandım. Kimsesiz bir bahirdim bu diyarlarda. Taştan bir kalbim, Sinirli bir ruh halim vardı. Yaşım kaç olursa olsun yaşayamadığım çocukluğumdum da biraz. Mahbubem seni ilk gördüğüm o günden sonra dedim ki bu kız benim eksik tarafım, bende onun eksik tarafıyım. Bir olursak tamamlayabiliriz birbirimizi. Fakat ne bir cevap l, ne bir kelam geldi senden. Neden sessizsin mahbubem...

Cektiğim onca videodan sonra ismini bilmediğim fakat kalbimin onun için attığı o kıza bir video daha attım. Cevap vermeyeceğini, sessizliğe bürüneceğini bildiğim halde hiç vazgeçmedim. Biliyordum, o bana aitti ve birgün bana gelecekti...

"Kırmışlar seni, ama bana izin ver Mahbube. Ben bahir kalbinde ki kırık camın perdesiyim, içeride hüzn-ü baran ile yeşerttiğim papatyalarımı görmesinler. Sen ki ilkbahar akşamlarından bile hasnasın. Yüzündeki nur aşk-ı feverân hissiyatı, zayi etme gülüşlerini benden. Bana nasip olman en büyük insiyakım. Tedirginim, yeise kapılan yüreğin, müşfik ellerine mülaki. Bunlar gerçek, duyduklarına şaşırma güzide. Seni benim gibi göremezler, yağan yağmurlar sisli ve senin renklerin göz kuşaklarımda gizli..."

Cevap verecek miydi bilmiyordum ama videoyu yollamıştım Dicle'ye. Bakar mıydı acaba? Merak ediyordum. Çünkü görmesine bile razıydım. En azından gözleri görüyordu, kullakları duyuyordu beni. Belki kalbiyle hissediyordu ve ben bilmiyordum işte..

Çalan şarkı Benim Mahbubeme olan hislerimi amlatmaya yeterliydi diyordu ki; "Sevdim seni,aştım haddimi, gönül suçuydu. Sakın kızma bana bilmeden oldu." İnsanın kalbi elinde atmıyordu, benim kalbimde Mahbubemin elindeydi artık...

Loading...
0%