

Esram sabah saat dokuz gibi kalktı. Üç gündür annesi ile hacı, hoca gezmekten çok yorulmuştu. Çünkü en başta ve hala ona inanmayan annesi onları çekemeyen akrabalarının evlerine muska yaptırdığından adı kadar emindi ve kızının da bu yüzden saçmaladığını düşünüyordu. Fakat artık Esram kendini daha rahat hissediyor, hem de ilk gün ki kadar korkmuyor ve ailesi ile birlikte biraz fazla tepki verdiklerini düşünüyordu. Evet, tuhaf bir durum yaşamışlardı ama son üç gündür bir şey olmamıştı artık her şeyi unutup hayatına devam etmek istiyordu.
Yatağında doğrulup telefonu eline aldı. Üç gündür Buse onu defalarca aramış ve mesaj atmıştı. Esram ise o iri yarı kıza, olanların korkusundan hiç birine bakıp cevap vermemişti. Hatta üç gündür hacı hoca gezmekten Buse aklına bile gelmemişti. Zaten telefonu da sürekli sessizdeydi. Fakat şimdi telefonu eline alıp mesajlara okumaya başladığında mesajlara daha önce bakmadığı için bir pişmanlık yaşamıştı. Çünkü Buse mesajlarda sürekli çok kötü şeyler olduğunu onların bir an önce kitap ile yurda gelmeleri gerektiğini diğerleri ile günlerdir onları beklediklerini yazıp durmuştu. Esram neler olduğunu kestiremese de hem endişelenmiş hem de deli gibi neler olduğunu merak etmişti. Hemen Meral ve Melis'i arayıp her zamanki parkta buluşmaları gerektiğini söyledi. Meral ve Melis en başta istemesede sonunda onları ikna etmeyi başardı.
Esram kahvaltısını yapıp anlaştıkları saat olan 1'de parkta buluşmak için evden 12:30'da çıktı. Parka gittiğinde saat tam 1'di fakat gelen giden yoktu. Meral ve Melis'i aradı ama aldığı cevaplar karşısında hiç şaşırmadı. Meral ve Melis yine süslenmekten geç kalmışlardı. Zaten bir kez de bir yere vaktinde gittikleri görülmemişti. Sonunda Esram onları tam bir saat bekledikten sonra parka gelebildiler. Sonra da hep beraber bir banka geçip oturdular.
Melis "Ne oldu Esram niye bizi ısrarla buraya çağırdın?"
Esram telefonunu çıkarıp Buse'nin attığı mesajları gösterdi.
Melis "eee! ne var bunda bende önemli bir şey var sandım inanamıyorum sana beni bu yüzden mi çağırdın gerçekten?" dedi.
Esram "Ya gerçekten kötü bir şey olduysa baksana defalarca yazmış Buse. Diğer kızlarla bizi beklediklerini hemen kitabı getirmemiz gerektiğini falan söylemiş."
Melis "kesin yalan söylüyordur o gün onu tek başına kafede bırakıp gittiğimiz için kuş kadar beyni ile bize tuzak kurmuştur"
Meral "Bende öyle düşündüm açıkçası mesajları görünce o yüzden hiç geri dönmedim ona".
Esram "o zaman Günel ablayı arayıp soralım yalan söyleyip söylemediğini anlarız".
Telefonunu çıkarıp Günel ablayı aradı telefon çalar çalmaz hemen açıldı. Günel biraz kızgın bir ses tonu ile Esram'a fırsat vermeden "Neredesiniz siz günlerdir size ulaşmaya çalışıyoruz, arıyoruz, mesaj atıyoruz niye bize geri dönmüyorsunuz Esram" dedi. Esram ise Günel abla öyle deyince hemen telefonundaki diğer mesajlara baktı. Gerçekten Günel abla da ona mesaj atmış ve aramıştı ama Esram telefonuna gelen bin tane mesajın arasında onları fark etmemiş bir şekilde gözden kaçırmıştı. Telefonuna sessize alıp Meral ve Melis'e döndü.
"Size de mesaj atmış mıydı?" dedi.
Meral ve Melis büyük bir soğukkanlılık ve umursamazlıkla "evet" dediler.
"Size inanmıyorum nasıl bu kadar umursamaz olabilirsiniz ya cidden kötü bir şey olduysa"
Melis üfleyip "aman ne olacak sanki" dedi.
Esram "ya bizim başımıza gelen olaylar onlarında başına geldiyse gerçekten inanamıyorum size hadi ben görmedim telefonum sessizdeydi ama sizinki baya sorumsuzluk"
Bu arada telefonun diğer ucundan Günel “alo” demeye devam ediyordu.
Esram Telefonun sesini geri açıp "kusura bakma abla görmemişiz üçümüz de"
Günel "hemen o Allah'ın belası büyü kitabını da alıp yurda gelin sizi bekliyoruz"
Meral biraz pişmanlıkla "ne oldu acaba ya merak ettim şimdi niye durmadan gelin gelin diyorlar ki kitapla"
Melis "gene bir şeyleri abartıyorlardır neyse gidelim de görelim bakalım ne diyeceklermiş"
Esram "kitap yanında dimi?"
Melis "üf be ne kitapmış tutturdular kitap da kitap diye merak etmeyin çantamda kitap gidip vereyim de kavuşsunlar kitaplarına"
Ve kalkıp yurda doğru yürümeye başladılar yurt bulundukları parka yürümeye mesafesindeydi. Esram yürürken onlara dönüp " üç gündür ne yapıyordunuz hiç ses seda çıkmadı ikinizden de"
Meral "annem ve babam beni sabah psikoloğa götürdüler doktor ilaç yazdı onları kullanmaya başlayacağım peki ya sen ne yaptın Esram senden de hiç ses seda çıkmadı"
Esram "annemde beni üç gündür ne kadar hacı hoca varsa götürdü. Vücudumda okunmadık yer kalmadı annem sağolsun tütsüler ve okunmuş sulardan geçilmiyor ev artık" dedi.
Sonra Melis'e dönüp "sen ne yaptın?" diye sordu Esram.
Melis "hiçbir şey yapmadım üç gündür evde yatıp dizi izledim"
Esram "nasıl yani o olaydan sonra hiç korkmadın mı ailene bir şey demedin mi?"
"yoo anneme söyledim o da yat uyu geçer dedi bende öyle yaptım" dedi.
Esram "Gerçekten tuhafsın Melis hiç korkmuyor musun? Ya o olay başımıza kitap yüzünden geldiyse? Bu sabah bende her şeyi abarttığımı düşünüp normal yaşantıma geri dönmek istiyordum fakat bu Günel ve Buse ısrarla bizi arayıp kitabı işin içine katmalarından önceydi"
Melis gözlerini devirip "of sende başlama diğerleri gibi abuk subuk konuşmaya iyi ki başımıza biraz tuhaf bir şey geldi bir kez. Artık aptalca bir kitap için kıyamet senaryoları yazıp durursunuz"
Meral "bence de" .
Esram ikisine dönüp "siz ikiniz kitaptaki oyunu oynayalım diye ısrar ederken hiç aptalca olmuyordu ama dimi" dedi. Sonra Merale dönüp "madem aptalca Meral niye psikoloğa gittim dedin daha demin, ayrıca biz kafenin lavabosundan fırlayıp kasapçı dükkânından çıktık sizce bu sadece tuhaf bir olay mı? Hayır, bu baya paranormal bir olaydı ve artık bunu ciddiye almalıyız."
Fakat Meral onu dinlemiyordu gözü ilerde bir şeye takılmıştı. Melis, Esram'a gözlerini devirip Meral'e baktı ve Esram'ın koluna dirseği ile vurup Meral'i işaret etti.
"Ne oldu neye bakıyorsun?" Diye sordu Esram. Sonra hepsi merakla Meral'in gözünü kırpmadan baktığı yere dönüp bakmaya başladı.
Melis "o ne be?" dedi. Gördüğünden emin olmaya çalışırken.
Meral "bilmiyorum sapık falan herhalde"
Esram "uzak duralım en iyisi ne yapacağı belli olmaz deli herhalde"
Meral "ne kadar da kıllı iğrenç"
Melis "tek sorun keşke kıl olsa bir insan niye sokağın ortasında çırılçıplak oturur ki" dedi hep beraber uzakta ki çıplak ve kıllı adama bakarlarken bir yandan da yürümeye devam ettikleri için ona iyice yaklaşmışlardı. Ve adam da artık onlara bakıyordu.
Melis "ıyy ne kadar iğrenç kıldan tüyden yüzü gözükmüyor bu ne be!"
Esram "o da bize bakıyor bu hiç hayra alamet değil"
Sonra adam da kalkıp onlara doğru yürümeye başladı. Kısa bir süre hepsi şaşkınlıkla oldukları yerde donup kaldı.
Meral "bize doğru geliyor bu sapık niye ki?"
Esram ikisini de çekiştirip "hadi gidelim geri dönelim ben korkuyorum baksanıza insana bile benzemiyor bu şey ne kadar çirkin"
Melis kendisini çekiştiren Esram'i bırakıp yerden bir çakıl taşı aldı ve adama attı.
"Hadi git buradan defol"
Ama kafasına isabet eden taş bu yaratığı sinirlendirdi. Ve onların üzerine doğru hepsi de sivri olan 32 dişi ile hırlayıp koşmaya başladı. Bunun üzerine kızlarda çığlık atarak yurda giden diğer sokağa saparak koşmaya başladılar ama ne tuhaftır ki gene sokakta kimse yoktu ya da varsa bile anlaşılan iki tarafta arada bir perde varmış gibi birbirini göremiyordu. Tuhaf yaratık onları yaklaşık bir kilometre kadar kovaladı ve sonra birden ortadan kayboldu 100 metre sonra ise kızlar kendilerini nefes nefese bir halde yurda atmayı başardılar. Yurttan içeri girip asansöre bindiklerinde hala korkudan yüzleri kıpkırmızıydı. Fakat kâbus henüz bitmemişti. Çünkü asansörde de onları bekleyen bir sürpriz daha vardı.
Meral asansöre bindikten sonra soluklanmak için aynaya kolunu dayadı. Lakin asansörün kapıları kapanır kapanmaz ayna birden sıvı bir hal aldı ve Meral dengesini kaybedip içine düştü. Melis ve Esram çığlıklarla onu aynanın içinden çekip çıkarttılar. Fakat asansör durmuş ve aynadaki sular taşıp asansöre dolmaya başlamıştı. Birkaç dakika içinde bütün yardım çığlıklarına rağmen asansör neredeyse sularla dolmuştu ve ne kadar denerlerse denesinler asansörün kapısı açılmıyordu. Suyun içinde boğulmalarına ramak kala Melis son kez denemeleri için onlara işaret yaptı ve tüm güçleri ile son nefeslerini tutup asansörün kapısını itmeye başladılar ve son anda boğulmalarına çok az kalmışken sular ile birlikte dışarı fırlamayı başardılar. Üçü birlikte sırılsıklam ve gözyaşları içinde hemen kendilerini odalarına attılar. Onların geldiğini duyan Günel, Laden, Çalıkuşu, Buse, Ayça ve Nila kapıya fırladılar ve gördükleri manzara karşısında tüyleri diken diken oldu. (Günel, Melis, Meral ve Esram'dan haber alır almaz konuşmak için diğer kızları da yurda çağırmıştı.)
Günel "ne sizin bu haliniz sırılsıklam olmuşsunuz?" dedi.
Esram gözyaşları içinde gidip Günel' e sarıldı. "Günel abla hepsi o ki ki ki kitap yüzünden değil mi" dedi korkudan kekeleyerek.
Günel sırılsıklam haldeki Esram'ın koluna girip "Hele bir ilk önce soluklanın sonra konuşuruz bunu" dedi. Esram da sım sıkı koluna tutunmuş onu bırakmıyordu.
O sıra da Çalıkuşu ve Ayça da Meral'in koluna girmiş ona yürümesi için yardım ediyorlardı.
Buse ve Laden ise ilk önce birbirlerine baktılar. Melis’e yardım edip etmemek konusunda kararsız kalmışlardı. Sonra her şeyi bir kenara bırakıp yerde çömelmiş oturan Melis'in yanına gitmeye karar verdiler ama yanına gelip koluna girecekleri sırada Melis onları ittirdi ve içeri geçip yatağına oturdu.
Buse, Laden'e bakıp "Ben bununla bu zamana kadar nasıl takılmışım kıza baka insanlıkta yaramıyor" dedi. Laden bilmem manasında omuz silkip dudaklarını büktü ve hep beraber yatakların bulunduğu odaya geçtiler.
Pencere kenarında sağ taraftaki yatağında Melis uzanmış tek başına yatıyordu. Pencere kenarında sol da ise Laden'in yatağında Laden, Buse ve Nila oturuyordu.
Duvar tarafında sol tarafta yani Melis'in ayak ucundaki yatakta Günel ve Esram yanındaki yatakta da Meral, Ayça ve Çalıkuşu oturtmuştu.
Günel, Esram'a bakıp "böyle ıslak kıyafetlerle oturma dolabına gidip sana kıyafet getirelim mi ya da korkuyorsan yanında geleyim sen üstünü değiştirene kadar" dedi.
Esram hala korkudan tir tir titriyordu. Esram "yanımda gelirsen iyi olur Günel abla" dedi.
Sonra Çalıkuşu, Meral'e dönüp "sende üstünü değiştirirsen iyi olur Meral hasta olma" dedi.
Ayça "istersen bizde yanında gelelim üstünü değiştirirken arkamızı döneriz merak etme" dedi. Meral gözyaşlarını silip kısık bir sesle olur dedi.
Nila'da yan tarafında oturan Melis'e bakıp her zamanki yumuşak ses tonu ile "sende üstünü değiştir bence hasta olmak istemezsin" dedi. Melis ise ona cevap vermeden kalkıp içeri gitti. Onun arkasından da Günel, Esram, Meral, Ayça ve Çalıkuşu gitti. Laden, Melis gidince ona cevap vermediği için yüzü asılmış olan Nila'ya bakıp "canını sıkma onun için değmez. O da öyle bir tip işte. Yani seninle bir sorunu yok o herkese karşı öyle" dedi. Bir kaç dakika sonra işleri biten diğerleri içeri geri geldi ve aynı yerlerine oturdular. Meral, Melis ve Esram ıslak kıyafetlerinden kurtulmuşlardı o yüzden Laden artık hiç uzatmadan direkt konuya girdi. Melis'e bakıp "kitabım nerede?" dedi.
Melis yanındaki çantasından kitabı çıkarıp sertçe Laden'e fırlattı "al Allah'ın belası kitabını" Laden dişlerini sıkarak içinden la havle çekti. Kalkıp Melis'in saçına yapışmamak için kendini zor tutuyordu. Hemen kitabın sayfalarını açıp incelenmeye koyuldu.
Ayça "şimdi ne yapacağız?"
Laden kitaptan kafasını kaldırıp etrafına baktı. Herkes merak ve korku ile pür dikkat ona bakıyordu.
"Bilmiyorum"
Günel "bugün 8. gün. Teorimiz doğruysa yarın son günümüz olabilir acele etmeliyiz"
Melis "ne teorisi neler oluyor" dedi. Bunun üzerine Günel ve diğerleri 7 gündür başlarına gelen tuhaf olayları sırasıyla bir bir anlattılar. Onlardan sonra Meral, Melis ve Esram'da başlarına gelenleri anlattı. Artık hepsi daha da korkuyor ve her şeyi birebir kendileri yaşamalarına rağmen hala inanmakta zorluk çekiyorlardı.
Günel "dediğim gibi bu sadece bir teori hala ne olduğunu bilmiyoruz"
Laden "umarım şu kitaptan bir ipucu bulabiliriz"
Nila "ya bulamazsak?"
Laden "o zaman umalım da dokuz gün teorisi doğru olmasın."
O sırada Meral "Ne yapıyorsak çabuk yapalım hadi. Akşam olmadan geri eve dönmek istiyorum. Hem bizimkiler de beni merak eder.”
Laden "Sen işin ciddiyetini anlamadın herhalde Meral bu işi çözemezsek eve gitmen bir şeyi değiştirmeyecek ve ilerde olanlardan belki ailen bile seni koruyamayacak bugün yaşadıklarınızı kendi gözlerinizle görmedin mi?"
Buse "Laden doğru söylüyor daha kötü şeyler...” O sırada Melis, Buse'nin lafını kesip. "Uf tamam tamam anladık yeter hadi açın kitabı da bakalım işte hemen".
Sonra Laden kitabı incelemeye koyuldu. Ön ve arka tarafını çevirdi. Arka tarafında bir şey yoktu. Ön tarafında kapakta ise sadece bir pusula vardı.
"Şimdi ilk öncelikle arka tarafında bir şey yok ön tarafında ise bir pusula gibi bir şey var ama asla hareket etmiyor."
Ayça "Bu bir işaret olabilir mi?"
Nila "ne gibi?"
Laden "bilmiyorum bize bir şey anlatmak istiyor olmalılar böyle bir kitapta böyle bir pusula boşu boşuna olmamalı ama bu normal bir pusula değil. Kuzey, güney, doğu, batı değil sanki pusulanın kuzey kısmında bir kale resmi var ve ok bize orayı işaret ediyor gibi" dedi. Sonra ayağa kalktı kendi etrafında döndü ama hangi yöne dönerse dönsün ok hala kımıldamıyordu.
"Anlayamıyorum hangi yöne dönersem döneyim yine de kımıldamıyor."
Esram "belki de kaleye çok uzakta olduğumuz için algılamıyordur kitap"
Günel "Ne kalesi ki bu memlekette bin tane kale var"
Meral "Belki de kale değildir"
Melis "Belki de hiçbir yeri göstermeyen anlamsız aptalca bir oktur" dedi
Laden "sanmıyorum ama neyse diğer sayfalara bakalım belki başka bir ipucu buluruz" Sonra teker teker, ağır ve kalın sayfaları çevirdi. Ama anlamsız bilinmeyen dilde yazılmış yazılardan ve aynı tuhaf resimlerden başka hiçbir şey yoktu. Sonra cebinden telefonunu çıkarttı kitaptaki yazıların resmini çekip internette arattı ama internette de bir şey bulamadı.
"Anlamıyorum internette binlerce yıl öncesinden kalma yazılar ve eserler bile var ama hiçbiri bu kitapla eşleşmiyor Google bile otomatik eşleşme yaparken error verdi. Bize daha çok zaman lazım."
"Ama işte bizim de zamanımız yok" dedi Çalıkuşu sessizliğini bozup.
Sonra Melis ayağa kalktı ve Laden'in elinden kitabı çekip aldı. Laden yine sinirlenmişti. "İnsanca istesen verirdim zaten ne çekip alıyorsun elimden"
"Senin mıy mıy hareket etmeni bekleyemeyeceğim daha fazla, birkaç saat sonra eve gitmem lazım."
"Tamam bak bakalım çok bilmiş sen ne bulacaksın"
Birkaç dakika sonra Buse, Meral, Günel ve Esram'da dayanamayıp kitabın başına toplanmışlardı. Ama kitap anlamsız yazılar ve büyünün nasıl yapacağını anlatan resimlerden sonra bitiyordu. Hepsi sadece bu kadardı ne yaptıkları hakkında en ufak bir ipucu bile yoktu.
Laden "Ne oldu bir şey bulamadın herhalde Melis" dedi
Melis "Bu Allah'ın cezası kitabı nereden buldun?"
"Mersin'de gece tesadüfen yolda ayağıma takılmıştı."
"Ve sende alıp hemen çantana attın!”
"Ve sende alıp ne olduğu belli olmayan bu şeyin içindekileri ısrarla yapmak istedin." diye karşılık verdi Laden.
Melis çantasını alıp yataktan kalktı ve kitabı kalkarken Laden'in kucağına attı. "Ne haliniz varsa görün bir şey olursa haber verirsiniz" .
Esram "Bugün olanlardan sonra nasıl bu kadar büyük bir rahatlıkla eve gidebilirsin?"
"Ne yapayım burada sizin gibi zavallıca ölmeyi mi bekleyeyim gördünüz işte elimizden bir şey gelmiyor hatta bu tuhaf olaylar hep biz bir arada olduğumuz zaman oluyor " .
"Ben tek başımayken de iki defa olmuştu." dedi Laden.
"Belki de bu kitabın sahibi sen olduğun için sana özeldir ya da sen buraya bu kitapla birlikte kalplerimizi yemeye gelen bir cadısındır en iyisi senden ve kitabından uzak durmak" dedi Melis ve sonra Meral ve Esram'a bakıp "bizi alması için babama mesaj attım geliyor musunuz?" diye sordu.
Esram ayağa kalkıp ilk önce Günel'e sonra diğerlerine baktı "yarın tekrar gelirim bir şey bulursanız haberdar edin tamam mı?"
"Tamam bir şey olursa biz size mesaj atarız" dedi Günel.
Sonra Meral'de ayağa kalkıp "görüşürüz" dedi ve üçü birlikte çıkıp gitti ama bu sefer korkularından asansöre binmediler ve merdivenlerden koşarak inmeyi tercih ettiler.
Kızlar gittikten sonra Günel, Ayça, Nila ve Buse'ye baktı. "peki ya sizin aileleriniz durumu öğrenince ne tepki verdi kızlar"
Ayça mahcup bir şekilde yere bakarak "söyleyemedik" dedi. Buse "bende" diyerek ekledi.
Anlaşılan iş başa düşmüştü. Laden, Günel, Çalıkuşu, Ayça, Nila ve Buse'de gece boyunca kitapta bir ipucu bulmak için didinip durdular karanlıkta kitaba fenerle bile baktılar belki sadece karanlıkta mor ışıkla okunan türden kelimeler vardır diye. Defalarca fotoğraflarını çekip internette tekrar arattılar ama nafile hiçbir şey bulamadılar bu nereden geldiği kimin yazdığı bilinmeyen kitap hayatlarında gördükleri en tuhaf şeydi.
Gece yarısı artık iyice uykusu gelmiş ve yorulmuş olana Çalıkuşu.
"Benden bu kadar ben pes ediyorum belki de yarın tuhaflıkların sonuncu günüdür ve yarını da atlayınca bir şey olmaz, belki de çok da kötü bir büyü yapmamışızdır" dedi iyimser olmaya çalışarak.
Nila da ona katılarak "evet belki de bu kitap dokuz gün boyunca tuhaf şeyler olmasını sağlayan basit bir büyüyü anlatıyordur."
Ayça da destek verip "doğru olabilir, belki de boşu boşuna evham yaptık belki de kitaptaki resimlerde sonrasını göstermemesinin sebebi budur çünkü belki de sonrası diye bir şey yoktur" dedi diğerleri gibi iyimser olmaya çalışarak.
Günel "inşallah kızlar inşallah öyledir" dedi.
Buse "ama yine de emin olamayız kitaptaki yazılarda uzun uzun ne yazıldığını hala bilmiyoruz ve ayrıca haklı bile olsanız kim niye böyle tuhaf bir büyü yapmak istesin ki"
Laden uykusuzluktan iyice kısılmış gözleriyle bakıp esnerken " doğru" dedi.
Günel "tamam kızlar bu kadar yeter içim şişti artık kaldırmıyor iyi düşünelim iyi olsun bugünlük bu kadar hadi yatalım artık"
Sonra hepsi önceki günkü yaptıkları gibi dört yatağı birleştirip yattılar. Ve zor da olsa uyumaya çalıştılar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
