@yazarcerenoktay
|
Adrian, Lara’ya yetişebilmek için masadan ayrıldıktan sonra koşmak durumunda kaldı. Nitekim ilerleyişi önüne çıkan insanlar yüzünden hiç kolay olmuyordu. Mekandaki ünlüler ve davetliler kendilerini dansa kaptırmışlar, alkolün etkisinden ötürü çevrelerinden bir haber şekilde vakit geçirmeye devam ediyorlardı. Bazıları, Adrian’ı fark edince genç adamı kolundan yakalamış ve kendisine çekmeye çalışmıştı. Onun ne kadar da yakışıklı bir adam olduğundan söz ediyor, yanlarından ayrolmalarını engellemeye çalışıyorlardı.
Adrian, gerçekten de onların söylediği gibi yakışıklıydı. Uzunca bir boya sahipti. İri yapılı olmasa da güzel bir fiziği vardı. Genellikle takım elbise giymeyi tercih ederdi. Giydiği takım elbiseler kendisine çok yakışıyordu. Saçları kahverengi ile kumral rengi arasındaydı. Işıkta biraz olsun renk değiştirirdi. Burnu hafiften kırık olsa da asla yakışıklılığına darbe vurmuyordu. Kahverengi ile gri arasında değişen göz rengi, çoğu insanı şaşırtsa da yaptığı araştırmalarda bazı insanların göz renginin bulundukları alandaki ışığa göre renk değiştirdiğini öğrenmişti.
Kendisini zar zor onlardan kurtardıktan sonra ilerlemeyi sürdürdü. Zor da olsa Lara’yı çıkışa varmadan yakalamasının ardından kolundan tuttu ve kendisine doğru çevirdi. “Bekle!” dedi soluk soluğa. Nefes alırken, kalbinin sökülüp dışına çıkacakmış gibi hızlı attığının farkındaydı.
Lara, Adrian’ın göğsünün inip kalktığını gördüğünde kaşlarını çattı. “Ne oldu?” diye sordu. “Oraya tekrar varmamı düşünmüyorsun değil mi?”
Adrian, başını salladı. “Hayır,” dedi. “Sadece onun adına senden özür dilemek istiyorum. Nathan, bazen sınırını aşabiliyor.”
Lara, öfkeli bir nefes almasından sonra “Özür dilemek sana mı düştü?” diye bağırdı. Eliyle masanın olduğu tarafı işaret etti. “O kendini beğenmiş ve pis zihniyeti olan mahlûkatın özür dilemesi gerekiyordu. Senin değil.”
“Haklısın. Hem de çok haklısın,” dedikten sonra Lara, çıkışa doğru ilerleyen Nathan’ı gördü. Kolunu çekip Adrian’dan kurtardıktan sonra “Burada bir saniye geçirmeye bile tahammülüm yok,” dedikten sonra açılan kapıdan dışarı çıktı.
Arabasının getirilmesini beklerken açılan kapıdan çıkan kişinin Nathan olmadığını umuyordu. İçini merak kemirse de o tarafa bakma niyeti yoktu. Ellerini göğsünde kavuşturup beklemeye devam ederken alt dudağını dişledi. Kaşları hala çatıktı.
Nihayet vale arabasını getirdikten sonra arabasına bindi ve aracı sürmeye başladı. Yaşananlara hala inanamıyordu. Elleri öfkeyle direksiyonda ritim tutarken dikkatini yola vermek için çabaladı ama bu hiç kolay değildi.
Nathan, Adrian’ı görmezden gelip mekandan çıktığında Lara, dışarıda bekliyordu. Duruşuna bakılırsa hala çok öfkeliydi. Elini saçlarının arasından geçirdikten sonra korumalara “Bana bir taksi çağırmanız mümkün mü?” diye sordu.
“Bu saatte taksi çağırmamız mümkün değil bayım. Caddeye çıkmanız gerekiyor.”
Aldığı yanıt hiç hoşuna gitmemişti. İçindeki siniri bastırmaya çalışarak yürümeye başladı. Lara’yı ve mekanı arkasında bırakırken hala öfkesi dinmemişti.
Nihayet caddeye çıktığında ıssızlık canını sıksa da sağ ayağını yere vura vura beklemeye başladı. Önünden geçen bir aracı gördüğünde içindeki kişinin kim olduğunu merak etti. Bekledi, bekledi ama bir tane bile taksi göremedi. Bu lanet yerden neden taksi geçmiyordu? Dahası neden bara taksi çağırılamıyordu anlamamıştı. Bu durum ona mantıklı gelmemişti.
Oflaya puflaya bir saat kadar beklemesine rağmen taksi gelmemişti. Bunun üzerine tekrardan mekana döndüğünde kapıdaki korumalar ona girebilmesi için yol açtılar. Mekana girmesinin ardından yürüdü ve Adrian ile birlikte oturdukları masaya doğru ilerledi.
Adrian’ı ve Bay Jackman’ı gördüğünde sinirlerine hakim olmaya çalışarak –biraz da söylediklerinden utanıyor gibi görünmeye çalışmıştı, oysa utandığı falan yoktu- “Bu saatte evime gidebileceğim bir taksi bulamadım. Beni eve bırakır mısın Adrian?” diye sordu.
Adrian, bakışlarını Bay Jackman’a çevirdikten sonra onun “Burada saatlerce duracak değil sonuçta. Ayrıca onun suratını bir saniye daha görmeye katlanamam. Bu yüzden onu evine bıraksan iyi edersin,” dediğini duydu.
Başını hafifçe salladıktan sonra ayaklandı ve yürümeye başladı. İkisi de tek kelime etmiyorlardı.
Mekandan dışarı çıkmalarının ardından Adrian’ın arabasının gelmesini beklediler. Vale arabayı getirdikten sonra arabaya bindiler. Adrian, arabayı çalıştırdıktan sonra gaza bastı. İkisinin arasındaki soğukluk açıkça belli oluyordu.
Adrian, uzanıp müzik açtıktan sonra aracını sürmeye devam etti. Ara sıra mırıldanarak müziğe eşlik ediyordu. Ona bu anlarda parça parça da olsa göz ucuyla bakan Nathan “Sence çok mu ileri gittim?” diye sordu. “Bazen fazlasıyla pislik olduğumu kabul ediyorum.”
Adrian’ın Nathan’ın sorusu üzerine çenesi kasıldı. Direksiyonu daha da sıkı tutarken “Bu kadar aptal olduğunu bilmiyordum,” dedi. “Ben seni daha önce hiç bu kadar ileri gidip haddini aşarken görmedim. Neden bu kadar pislik olup o iğrenç sözleri sarf edebildin? Böyle düşünüyor olsan bile bu sözleri kendine saklamalıydın.”
“Alkolün etkisi diyerek arkasına sığınmayacağım. Gerçekten de böyle düşünüyordum o sırada. Kardeşim, düşün bir lütfen. Kadınların cidden bu şekilde yaptığı hareketler, o giydikleri hareketler erkekleri tahrik etmiyor mu? O iğrenç zihniyeti olan erkekler bu olduğunda ereksiyon haline geçiyor ve erkeklikleri hemen sertleşiyor. Oysa buna izin vermek yerine başka bir mesleği seçebilirdi.”
“Öyle ya da böyle bu sana düşmez,” dedi Adrian. “Seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokamazsın. Bu onun hayatı.”
Nathan, gözlerini devirdikten sonra sessizlik yeniden kendisini gösterdi. Yol boyunca ikisi de konuşmadı.
Nathan’ın evi Lara’dan daha uzaktı. Bundan dolayı Lara çoktan evine varmış, kapıyı kapatmasından sonra elindeki anahtarı öfkeyle yerine bırakmıştı. Henüz uyumayan ve çalışmaya devam eden arkadaşı onu gördüğünde “Tanrım!” dedi endişe içinde. “Suratının bu hali ne? Çok kötü şeyler olduğuna kalıbımı basabilirim.”
“Oldu! Gerçekten de oldu!” dedikten sonra Lara, üzerindeki kıyafetlerini çıkarmak adına odasına gitti. Üzerini değiştirip makyajını çıkarmasının ardından saçını tepesinde topuz yaptı ve dizlerini bağdaş kurarak arkadaşının karşısındaki kanepede yerini aldı.
“Oraya gittiğimde yalnız olacağımızı sanıyordum,” dedi. “Bilirsin, Adrian böyle şeylere çok dikkat eder. Nitekim hiç de öyle olmadı. Üstelik o kişi o kadar iğrenç birisi ki söylediği sözcükleri düşündükçe öfkeden çıldıracak gibi oluyorum.”
Lara’nın ev arkadaşının adı Maria’ydı. Maria, onunla lisedeyken tanışmıştı ve o günden beri arkadaşlık bağları asla bozulmamıştı. Lara’nın haline bakılırsa çok kötü şeyler söylemiş olmalıydı bu ismini bilmediği adam. Sesini çıkarmayarak Lara’nın anlatmasına izin verdi. Lara, bütün olan bitenleri anlattıktan sonra “Siktir!” demekten kendisini alamadı. “Aşağılık herifin tekiymiş. Seni de tebrik etmem lazım hayatım. Asla kendini ezdirmemişsin. Sana da bu yakışırdı.”
“Biliyorsun, karakterimden asla ödün vermem. Kendimi de asla ezdirmem. Eğitimlerim sırasında kaç defa antrenörümle kavga ettiğimi sen biliyorsun. Onunla kavga edip kendimi ezdirmediysem asla diğer insanların beni ezmesine ve kişilik haklarıma darbe vurmasına izin veremem.”
Maria, gülümsedikten sonra ayağa kalktı. Mutfağa girmesinden sonra sürahiyi eline aldı ve dolaptan alıp tezgaha bıraktığı bardağa su doldurdu. Bardağı eline almasının ardından yürümeye başladı. Elindeki bardağı Lara’ya uzattıktan sonra “Sakinleşmen için işe yarar,” dedi.
Lara, gülümsedikten sonra bardağı eline aldı ve içindeki suyu içti. Boş alan bardağı arkadaşına vermek yerine ayağa kalktıktan sonra onun şaşkın bakışlarıyla karşılaştı. “Benim için endişelenme,” dedi. "Atlatırım."
Bardağı mutfağa bıraktıktan sonra başını iki yana salladı. Odasına girdikten sonra kapıyı arkasından kapattı, yatağına doğru ilerledi ve sırt üstü yattı.
“Lanet olsun!” dedi ellerini göğsünün üstünde birleştirdikten sonra. “Bu aptal adam neden orada olup da sinirlerimi bozdu ki?”
Bakışlarını tavana diktiğinde adamın yakışıklı yüzü gözlerinin önüne geldi. Nathan, karizmatik bir adam olmasına rağmen nasıl bu kadar kötü kalpliydi? Aklı almıyordu bunu. Arkadaşı Adrian’a ne demeliydi? Onun böyle birisiyle arkadaşlık kurmasına anlam veremiyordu. Sanırım bir süre onunla görüşmemek en doğrusu olacaktı. Onun yakınında olup Nathan denen pislikle karşılaşmayı asla istemiyordu.
Adrian, Nathan’ın yaşadığı yere varmalarının ardından araçtan inmesini bekledi ve tek kelime etmedi. Nathan, teşekkür etse bile dönüp ondan tarafa bakmadı. Araçtan indiğinden emin olunca aracı sürdü ve evine varmak üzere sürmeye devam etti. Nathan, evine girdikten sonra kapıyı öfkeyle çarptı. Kendisine bir bardak daha içki koyduktan sonra bardağın içindeki içkinin tamamını hızla içti. Ne lanet bir zamandı böyle! Kızın tepkisi, söyledikleri aklından bir türlü çıkmıyordu. Kendisini savunan kadınlardan nefret ederdi. Böyle olmasında en büyük etkense geçmişte yaşadıklarıydı…
|
0% |