Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. Bölüm Kısım 1

@yazarcerenoktay

 

23 YIL ÖNCE

 

Gözleri titrerken olanlara anlam vermekte zorlanan küçük çocuk, bedeninin sarsıldığını hissetti. Gördükleri, yaşadıkları ve yaşamaya devam ettikleri çok ağırdı. Mutlu bir ailede büyümüyordu. Oldukça sorunlu bir ailede dünyaya geldiğini söylemek doğru olacak tek şeydi.

Annesi, neredeyse her gün sürekli yalnız bırakıyordu ve bazı geceler hiç gelmiyordu. Öğrenmişti böyle yaşamanın zorluğunu ama çoğu zaman ağır gelirdi. Annesine defalarca kez yalvarsa da annesi onu dinlemez, gider ve çoğu kez yanında başka adamlarla gelir, adamların parasıyla yer içerdi. Ona çok iyi bakmazdı. Oğlunun sağlıklı olup olmaması, aç olup olmadığı, yıkanıp yıkanmadığı, hatta kıyafetlerinin temiz olup olmadığı bile hiç umurunda değildi.

Annesinin her nereye gidiyorsa orada tanıştığı ve peşini bir türlü bırakmayan Barnie adındaki adam tam o gün eve gelmiş ve kapıyı yumruklamıştı. Kapı açılmamış uzunca bir süre, kadın endişeyle oğluna baktıktan sonra “Git ve saklan!” diyerek onu uzaklaştırmaya kalkmıştı.

Küçük çocuk karşılaştığı durumdan korkunca hemen ayağa kalkmış, odasına gitmesinin ardından kendisini yatağının altına atmıştı. Elleriyle kulaklarını kaparken sesleri duymamaya çalışsa da bu pek mümkün olmuyordu.

 

 

GÜNÜMÜZ

 

Nathan, aklına gelen düşüncelerden sıyrılmasının ardından tekrardan içkisinden bir yudum aldı. Sakin kalabilmek için derin derin nefes alıp verirken bakışlarını televizyona çevirdi. Adımlarını hızla attı, televizyonun hemen sağında olan kumandayı eline almasının ardından tekli koltuğa oturdu. Televizyonu açıp Netflix’e girdiğinde izleyebileceği ve hoşuna gidecek bir film seçmek için gezinmeye başladı.

Nihayet hoşuna gideceğini düşündüğü bir film bulduktan sonra filmi açtı, içkisinden bir yudum daha almasından sonra telefonuna gelen mesajın sesi kulaklarını doldurdu. Görmezden geldi. Bardağı hemen solunda bulunan sehpanın üstüne bıraktıktan sonra ayağa kalktı ve soyunmaya başladı. Sadece iç çamaşırlarıyla kalmasının ardından yine oturdu. Çıkardığı çamaşırları yere fırlatmıştı. Eline bardağı alıp içmeye devam etti.

Aslında içmenin kötü olduğunu, kendisine zarar verdiğini biliyordu. Sadece bedenen değil, ruhen de etkilemekteydi. Kaşlarını çatıp filmi izlemeye devam ederken bu defa telefonunun çalışını duymak huzurunu iyice kaçırdı.

Sehpanın üzerine koyduğu telefonunu eline almasının ekrandaki isme baktı. Gözlerini devirmeden yapamadı. Aramayı sonlandırdıktan sonra bakışlarını tekrar televizyona çevirdi.

Telefon yeniden çalmaya başladığında “Bu ne ısrar böyle!” dedi ve söylenmeye devam etti. Aramayı yanıtlamasının ardından telefonu hoparlöre aldı.

“Ne var? Yine ne istiyorsun?”

“Oğlum…” dedi telefondaki ses. “Sana ihtiyacım var.”

Nathan, tekrar ve tekrar aynı şeyleri duymaktan çok sıkılmıştı. Yaşattığı onca şeyden sonra sürekli destek istemesi can sıkıcıydı. Dişlerini birbirine sıkıca bastırıp içinden küfretti. Yüzsüzdü Nathan’a göre. Fazlasıyla yüzsüz.

“Yine ne oldu?” diye sorduğunda sesi ruhsuzdu.

“Flatborn Caddesi’ne gel. Anlatacağım.”

“Bir de utanmadan beni ayağına mı çağırıyorsun?”

“Durum ciddi olmasa ve sana ihtiyacım olmasaydı çağırmazdım biliyorsun. Sana gerçekten ihtiyacım var.”

Nathan, öfkeyle soludu ve sakinleşebilmek için gözlerini kapattı. Her ne kadar bunu yapmak istemese de içindeki küçük, sevgiye muhtaç çocuğa karşı gelemiyordu.

“Pekala,” dedi. “Hazırlanıp çıkıyorum.”

Loading...
0%