@yazarcerenoktay
|
29.09.2024, 13:25 🐺 Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen. Not : Bu kitap bolca fantastik öğe, daha önce görülmemiş doğaüstü - fantastik yaratıkları, insan görünüşlü olan varlıkları ve daha fazlasını içermektedir. Bu tarzda bir kitap arayan herkes için uygundur.
Aras, ders bittikten sonra kendisini sınıftan koşarcasına çıktı. Sınıfın dışına çıkmak gerçekten de iyi gelmişti. Ders boyunca hissettiği bir sıkıntı yakasını bırakmamış, onu sürekli huzursuz etmişti. Cep telefonunun titrediğini hissettiğinde, pantolonunun ön cebine elini uzatıp telefonu eline aldı. Şifresini girerek neden titrediğini kontrol ettiğinde Emir’den gelen mesajı gördü. Mesajı okumak için ekrana tıkladığında, arkadaşının göndermiş olduğu mesaj fazlasıyla dikkatini çekti. Emir, İdek denilen bir türden söz ediyordu. Acilen hazırlık yapıp akademiyi koruma altına almaları gerektiğini yazmıştı. Aras, bu türün adını ilk defa duyuyordu. Gördüğü derslerdeki hiçbir kitapta bu türün varlığına rastlamamıştı. Acaba üst sınıflarda mı bu türden söz ediyorlar? diye düşündü. Sırtı ürperdi. Gelen mesaja “Sen bunu nereden biliyorsun?” diyerek yanıt verdiğinde, cevabın gelmesini bekledi. Yanıtın gelmesi uzun sürmedi. “Unuttun mu? Akademi dışında bir hayat sürüyorum ve sizi tehlikeye sokacak durumlardan haberdar etmek benim görevim.” Emir, doğru söylüyordu. Akademi Konseyi toplandıktan sonra, tek bir öğrenciyi dış dünyaya salmak üzere anlaşmışlardı. Uzunca, çok uzunca süren toplantılar sonucunda alınan karar sonucu açıklanan öğrenci Emir Berke olmuştu. Kendisi bir Şekil Değiştirici’ydi. Karşısındaki kişinin ya da düşmanın dış görünüşüne büründükten sonra eğer gücü varsa bu gücü de elde ediyordu. Elde ettiği gücü kullandığında gücün sahibinden daha güçlü olmaktaydı. Aras, elini telefonunun tuşlarında gezdirerek “Haklısın,” yazdı. Mesajı gönderdi. Gönderdiği mesajın ardından yazmaya devam etti. “Peki, bu tür tam olarak nasıl? Bize bu kadar koruma varken nasıl zarar verecekler ki?” Mesajı hemen gönderdi ve soluğu odasında aldı. Birazdan girmesi gereken dersi asacak olmasının sorun teşkil etmeyeceğini umuyordu. Eğer, Emir Berke yanılmıyorsa gelen mesajı hızla bildirmeli ve savunma pozisyonuna geçmelilerdi. Elinde sıkıca tuttuğu telefonla odanın içinde dört dönmeye başlamıştı. Yeniden gelen mesajın telefonu titretmesi durmasına sebep oldu. Hemen ekranı açıp gelen mesajı okumaya başladı. “Onlar yaptığım araştırmaya göre, en güçlü vampir ırkı. En son evrim geçirmiş tür ve sürekli insanlardan besleniyorlar. İnsan nesli onlar yüzünden böyle giderse büyük bir tehlikeye girecek. İnsanlarla besleniyor olmaları onları çok güçlü kılıyor. Hatta bazıları insanlar dışında diğer doğaüstü varlıklardan da besleniyorlar. Acilen Akademi Müdürü’ne gidip durumu bildirsen iyi olacak.” Okuduğu mesajın ardından Aras hızla odasından dışarı çıktı. Alt dudağını gerginlikle dişleyip sakinleşebilmek için soludu. Katları hızla inip Akademi Müdürü’nün odasına paldır küldür girdi. Odaya böyle girmesi müdürü öfkelendirse de aldırış etmedi. “Emir’den haber ver!” diyerek bağırdı. Soluk soluğa kaldığı aldığı nefesten belli oluyordu. “Emir, İdek adı verilen bir vampir türü keşfettiğini ve bu vampirlerin Akademi’ye saldıracağını söyledi. Bakın, mesajlaşmamız burada.” Müdür, telefonu Aras’ın elinden aldı ve konuşmalarını hızla okudu. Aras, müdür konuşmaları okurken ruh halini incelediğinde, panik içinde olduğunu hissetti. Telefonu masanın üstüne bırakıp eğildi. Hemen masasının altında yer alan kırmızı alarm butonuna bastı. Bu butona basmasıyla akademinin tüm binaları yanıp sönen kırmızı bir ışıkla aydınlandı. “Tüm Akademinin dikkatine!” dedi eğildiği mikrofondan. Sesi tüm akademi içinde ve dışında yankılanıyordu. “Akademimize İdek adı verilen bir tür tarafından saldırı gerçekleştirilecektir. Herkesin görevlendirildiği yerlere geçmesini istiyorum. Bu saldırıyı ancak bir olursak atlatabiliriz. Herkes hazır olsun.” *** Mert, derse girişinin üzerinden birkaç dakika geçmiş olmasına rağmen hala derse ve çevresindeki yaratıklara adapte olmaya çalışıyordu. Bunu yapmaya ne kadar çalışsa da kolay kolay adapte olamayacak gibiydi. Birkaç dakika sonra sınıfın içinde yanıp sönen kırmızı ışık, neler olduğunu sorgulamasına sebep olurken içini panik dalgası sardı. İç sesi bu yanıp sönen kırmızı ışığın bir tehlike işareti olduğunu söyledi. Korkuyla çevresine bakındı. Sınıfı saniyeler içinde telaşlanan öğrencilerin paniği sarmaya başlamış, büyük bir uğultu meydana gelmişti. Hoca öğrencilerin sakinleşmesi için çabalasa da başarılı olamadı. Birkaç saniye sonra Akademi Müdürünün sesi asılı olan hoparlörden duyuldu. Mert, bakışlarını sesin yükseldiği yöne çevirdi. “Tüm Akademinin dikkatine! Akademimize İdek adı verilen bir tür tarafından saldırı gerçekleştirilecektir. Herkesin görevlendirildiği yerlere geçmesini istiyorum. Bu saldırıyı ancak bir olursak atlatabiliriz. Herkes hazır olsun.” Tümümüze ihtiyacın olduğunu söylüyorsun ama ben ne yapacağımı bilmiyorum. Özel gücüm yok. Bu yaratıklar karşısında nasıl sağ kalacağım? Mert, bu düşüncesinde haklıydı. Özel gücünün olmaması hiç kuşkusuz bu yaratıklar karşısında güçsüz kalmasına sebep olacaktı. Kendisini vampirlerin elinden kurtaran hava kontrolcüsünün koluna yapışıp “Benimle gel!” diyerek bağırdığını duydu. Onu duymuş olmasına rağmen hareket etmedi. Bunun üzerine hava kontrolcüsü onu kolundan çekiştirerek peşinden sürükledi. Kart okutarak geçtikleri kapılar, şimdi açık haldeydi. Bunun ne anlama geldiğini, kapıların neden açık olduğunu bilmeyen Mert, iyice telaşlandı. Hava kontrolcüsünün kendisini çekiştirmesine devam etmesi koşmasını sağlıyordu. Bir süre sonra kime ait olduğunu bilmediği bir odaya girdiler. Odaya girmelerinin ardından “Ben Sinan,” diyerek kendisini tanıttı hava kontrolcüsü. Mert’in kollarını sıkıca tutmaya devam etti. Genç adamın gözlerine dikkatle bakarak gözlerinin gözlerine sabitlenmesine sebep oldu. “Bu bir tatbikat olabilir ama her ihtimale karşı üzerine bunları giymeni istiyorum.” Bakışlarını genç adamdan çektikten sonra odasındaki dolaba doğru ilerledi. Dolabın içinden aldığı kıyafeti Mert’e uzattı. “Sen yabancısın. Akademi’de kendini nasıl koruyacağını bilmiyorsun. Bu yüzden elimde tuttuğum kıyafeti giymeni istiyorum. Bu kıyafet koruyucu kalkan görevi görecek. Sana karşı bir saldırı yapılırsa saldırıyı püskürtecek,” diyerek açıklama konuşmasını sürdürdü. Sesinde hem korku hem de ciddiyet hakimdi. “Hızlıca üstünü giyin. Kaybedecek vakit yok.” Mert, üzerindeki kıyafetleri çıkarıp Sinan’ın verdiği kıyafetleri hızlıca giydi. Az önce çıkardığı kıyafetler gibi bu kıyafetin de bedenini tamamen sardığını hissetti. Bu kıyafet çıkardığı kıyafetten daha ağırdı. Bedeninin garip bir enerjiyle dolup sarmalanmasına sebep oluyordu. Mert’in üzerini değiştirmesinin ardından Sinan da üzerini değiştirdi. Hışımla Mert’e döndükten sonra “Özel gücünü biliyorsun, değil mi?” diye sordu. Mert’e dikkatli bakıyor olsa da gözleri endişe doluydu. Mert, Sinan’ın sorusu karşısında afallamadan yapamadı. Birkaç saniye sonra salladı. “Bilmiyorum,” dedi. Bu durumun şoku ile Sinan “Şaka yapıyorsun değil mi?” diye sordu. Gözleri yaşadığı dehşetten dolayı kocaman açılmıştı. Özel gücünü bilmiyor oluşu hiç iyi değildi. Mert, gerginlikle kollarını kaldırıp ellerini başının üstünde birleştirdikten sonra “Şaka yapıyor gibi bir halim mi var?” diye sordu. “Özel gücümü biliyor olsaydım zaten biliyorum derdim.” Sinan rahatsız bir şekilde yutkunup ne yapabilecekleri hakkında düşünmeye başladı. Bir yandan da kendi kendine söyleniyordu. “Şimdi ne yapacağız? Kahretsin! Bu hiç iyi olmadı! Hem de hiç!” Bakışlarını odanın kapısına kaydırıp yeniden Mert’e çevirdi. Mert’in de kendisi gibi gerginleştiğinin farkındaydı. “Benimle gel. Kıyafetinin normalde seni koruması gerekiyor. Her zaman koruma görevi yapmıştır. Eğer ki seni koruyamayacak olursa ben seni korumaya çalışacağım.” Mert, odadan çıkmak üzere hareketlenen Sinan’ın peşinden gidebilmek için bacaklarını zar zor hareket ettirdi. Gücünü toplamaya çalışıp yetişebilmek adına koşmaya başladı. Merdivenlere vardıklarında gördükleri karşısında az kalsın küçük dilini yutacaktı. Daha önce bu kadar çok farklı türü bir arada görmemişti. Toplanan kalabalık içerisinde insan gibi görünen ama insan olmayan, insan olmakla uzaktan yakından alakası olmayan daha önce hiç görmediği bir sürü doğaüstü yaratık vardı. Her birinin farklı görünüşü bir yana, bazılarının havada ve duvarlarda oluşu yüzünde sert çizgiler belirmesine sebep oldu. Akademinin dev kapısının açılan sesini duyduğunda kapıyı görmek için çabaladı lakin bu mümkün olmadı. Doğaüstü yaratıkların konumlanmaları görüşünü engelliyordu. Sinan, Mert’e göz ucuyla baktığında onu rahatlatması gerektiğini düşündü. “Merak etme,” dedi. “Bu kadar yaratık karşısında hiçbir şey yapamazlar.” Sinan’ın sözleri üzerine Mert Umarım öyle olur. Eğer ki bu yaratıklar bizden güçlüyse, resmen ağzımıza sıçacaklar. diye düşünmekten kendisini alamadı. Akademi Müdürü en sonunda açılan kapıdan içeri girip kalabalığın karşısına çıktı. Sesini hepsinin duyabilmesi için bir doğaüstü yaratığın yardımıyla yükselterek “Herkes hazır mı?” diye sordu. *** Emir’in verdiği haber doğru olsa iyi olur yoksa başına büyük bir iş açacak. diye düşündü Aras. Bakışlarını konuşmaya devam eden müdüre dikti. Akademi, çoktan savaşmaya hazırlanmış halde görünüyordu. Daha öncesinde savaşta tecrübesi olanlar korkmamış görünmesine rağmen Mert de dahil yeni olanlar oldukça korkmuş görünmekteydi. Aras, ortamdaki ruh halini değiştirmek için eliyle sadece kendisinin görebileceği bir daire çizdi. Bu daire büyüdü, büyüdü ve tüm akademiyi içine aldı. Hocalar haricindeki bütün öğrencilerin ruh hali anında değişti. Artık kendilerini daha cesur hissediyorlar ve saldırı yapmayı planlayan İdekler’den korkmuyorlardı. Aras’ın bunu yapmasından sonra Emir’den tekrar bir mesaj geldi. Mesajında “Çok yakındalar. Ben daha önce bu kadar kalabalık bir topluluk görmedim,” yazıyordu. İdekler’in ne kadar kalabalık olduğunu bilmeyen Aras, bu mesaj üzerine sağ elini yumruk yaptı. Bakışlarını yeniden çevresinde gezdirdi. İçinden Gazamız mübarek olsun, dedikten sonra düşmanların gelmesini beklemeye başladı. |
0% |